9 Aralık 2015 Çarşamba

STOCKHOLM SENDROMU VE DEVLET BAHÇELİ

Sayın Devlet Bahçeli milliyetçi sivil toplum örgütlerini destekleyip, onlar arasında bir koordinasyon yapmayı hiç düşünmemiştir. Oysa bir ideolojik fikir hareketi için en önemli unsur sivil toplum örgütleri ile desteklenmesidir.
"Hareketin" gittikçe büyüyüp, gelişerek kendi kontrolünden çıkarak, hareket mensubu başka kanaat önderlerinin inisiyatifine geçeceği korkusu Sayın Devlet Bahçeli'nin kâbusu olmuştur.
Özellikle 1980 öncesi Milliyetçi Cephe hükümetlerinin kurulmasında etkin güç olmuş olan milliyetçi fikir kulüpleri, toplum örgütleri ve derneklerin etkinlikleri, milliyetçi duruş ve haykırışları, Sayın Bahçeli'nin Genel Başkanlığı süresince dikkate alınmamış, hatta kendilerine yok hükmünde muamele yapılmıştır. Oysa bu yerler partinin beslendiği, kendini ifade ettiği yer ve kaynaklardı.
Gerek parti gerekse milliyetçi sivil toplum örgütleri arasında karşılıklı etkileşim ve destek birbirlerinin kaynaklarını besleyip yetersizliklerini gideriyorlardı.
Sayın Bahçeli'nin "yönetme tarzı" sadece partiyi "güdük" bırakmamış aynı zamanda milliyetçi düşünce ve fikri etkinlikleri canlı tutan kuruluşlarımızı da köreltmiştir. Dolayısıyla Türk Milliyetçiliği hareketi Sayın Bahçeli'nin sayesinde kendi kendini bitiren bir sürece girmiştir. Türk milliyetçiliği adına var olan her kurum ve kuruluşlar körelmiştir. Milliyetçiler bugün aşırı yorgun ve bitkinlik içerisinde; tükenmişlik sendromu yaşamaktadır; bunun tek müsebbibi de Sayın Devlet Bahçeli'dir. 
Hala "Hareketin lideri Devlet Bahçeli" diyenleri anlamak mümkün değil. Sanırım bu arkadaşlarımız "Stockholm Sendromu"na tutulmuş iyi niyetli insanlarımız, Kardeşlerimiz, yakınlarımız.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

BAHÇELİ'NİN MİSAFİRLERİ

Bu iki delikanlı, Allah cümlemizinkini bağışlasın; benim çocuklarım. Akılları erdiğinde gözlerini teşkilatlarımızda açtılar. Becerebildiğim ölçüde elimden geleni yaptım ve davaya kazandırmak, şuurlu ve bilinçli yetismeleri için her şeyi vesile kıldım. Büyük oğlum 25 küçük ise 19 yaşındalar ve her hüsrandan sonra "sabredin her şey düzelecek" dedim. Hayal kırıklıklarını gidermeye, moral vermeye çalıştım ancak 1 Kasım sonrası vaziyeti anlatmaya, durumu izah etmeye ne gücüm kaldı, ne de dermanım. Sayın Bahçeli eğer tenezzül edip, makamınızda kabul ederseniz bu delikanlıları size gönderiyorum. Eğer onları ikna edebilirsen, "yeter artık baba..." serzenişlerinden beni kurtarabilirsen sana minnetdar kalacağım; dediğini yapmayan, yolundan gitmeyen namert olsun. 
Zaferi bu gençlere haram kılanlar ya hesap vermeli ya da ikna etmelidirler.
Mehmet Soral


soralmehmet@hotmail.com

MHP GENEL BAŞKAN ADAYLARI


İdeolojik manada başta Ümit Özdağ, Selim Kaptanoğlu, Koray Aydın, Sinan Oğan, Suleyman Servet Sazak ve diğer değerli isimler MHP Genel Başkanlığı’na şüphesiz ve tereddütsüz yakışan insanlar. Bu insanlar kesintisiz, şerefli bir maziye sahipler. Eğer herhangi birisi Genel Başkan olursa MHP ideolojik manada kendini toparlar, ilkeler etrafında kenetlenme sağlanır, inanmışlık, adanmışlık ve güven yeniden tesis olur.


Ancak değerli dostlar MHP'nin iktidar olması ve Başbakan çıkarabilmesi için; yukarıda isimlerini saydığım kıymetli şahsiyetlere nazaran ideolojik manada ve "MHP'ye mensubiyet" de süreklilik anlamında zayıf bir maziye sahip olsa da; Meral Akşener'in Genel Başkan olması gerekmektedir. Bu düşüncemi birileri komplo teorileri ile gölgelemeye kalkacak olsa da, sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla ülkücü, milliyetçi camiadan olmayan, hatta "elit" kesimden hararetle Meral Hanım'a destek var.
Bir diğer avantaj ise erkek ağzı ile kirlenen siyaset dili Meral Hanım sayesinde tekrar etik değerlere kavuşacak ve toplum bunu içtenlikle destekleyecektir. Değerli bir kardeşime cevap olsun diye yazmıyorum; evet Meral Hanım elbette bir ülkü devi değil ama inanıyorum ki MHP'yi iktidara getirebilecek ve Başbakan da olabilecek siyasi bir "figür" olarak görmek mümkündür. Konjuktürel şartlar hele zaman geçtikçe daha da musait hale gelecek, yorgun düşen "siyasi tercihler" yepyeni siyasi bir "Genel Başkan" olarak Meral Hanım'ı bağrına basacaktır. Şayet Sayın Bahçeli nezdimizdeki saygınlığını sonuna kadar tüketmezse "LiDER" olarak gönlümüzde yerini muhafaza eder, ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde adayımız olur, Allah'ın izniyle de seçilir.
Mehmet Soral

7.12.2015


GENEL MERKEZ DELEGELERİNE

Değerli MHP Genel Merkez Delegeleri, 
Maalesef Sayın Devlet Bahçeli Bey'in Genel Başkanlığı süresince MHP mensubu Türk milliyetçilerini, ülkücüleri onurlandıracak, gururlandıracak; zaman zaman kor ateşi düşmüş yüreklerimizi ferahlatacak hiçbir hali yaşayamadık. Bizleri sürekli kaybetmeye, ne gariptir ki birilerine de koltuk değneģi olmaya mahkûm ettiler; sadakatımızla nikâh kıyıp bizleri aldattılar. Artık bahtsızlığımıza son verebilecek güç, kudret ve yetki sizin elinizde.Bundan sonraki süreçte kutsal davamızın kaybettiklerinin de kazanacaklarının da vebali size ait olacaktır. Kaybetmeye vesile olacak bir sürece göz yumarsanız bilesiniz ki iki cihanda elimiz yakanızda olacaktır; ancak değişim taleplerini dikkate alarak kara talihimizin değişmesine önayak olursanız tarih sizi minnet ve şükran duygularını ile anacaktır. Bulunduğunuz her yer ve makamda başınız dik, vicdanınız hür olacaktır.
Mehmet Soral


06.12.2015

1 Aralık 2015 Salı

MHP'YE HANIM ELİ DEĞSİN Mİ?

MHP iç siyasetine doğrudan bir ''Hanım eli''nin değmesi bakalım nelerin değişmesine vesile olacak.
MHP Türk siyasetinde yönetme, muktedir olma anlamında belki kendi ''nefsi'' adına bir kazanım elde edememiş olabilir ama haini, puştu bile gittikleri yerde itibar görüp, baş göz ediliyorlarsa şayet; MHP'yi değerlendirirken sahip olduğu oy gücü ile değil, Türk siyasetindeki özgül ağırlığı ile değerlendirmek lazımdır.
MHP'nin yeni bir sürece girdiği aşikar. Bu aşikarlığın etkileyeceği unsurlar sadece MHP'nin bugünkü yöbeticileri ve biz ülkücü taban, kanaat önderleri değil aynı zamanda Türk siyaseti ve diğer siyasi partilerdir. Bu cümlemin ne manaya geldiğini ileriki günlerde göreceğiz.
Anamızın, bacımızın, eşimizin her vesile etkilediği; hayatımızın büyük bir kısmını onların yönlendirmesi ile sürdüren ve şahsen sürekli ''keşke karımın dediğini yapsaydım'' diyen bir erkek olarak; Sayın Meral Akşener Hanımefendi'nin MHP iç siyasetine ''Hanım eli''ni uzatmasından memnunluk duydum.
Meral Hanım'ın sayesinde erkek partisi görünümündeki MHP'de çok ''delikanlıca'' bir yarışın başlayıp, süreceğini ve nihayetinde Türk siyasetinde çok erdemli bir yarışma olduğu kanaatini zihinlerde bırakarak sonlanacağını ümid ediyorum.
Allah tüm ülkücü camianın yar ve yardımcısı olsun, aynı zamanda yüce Türk milletinin her ferdinin memnun ve hoşnut kalacağı hizmetleri yapmayı nasip etsin.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

RAHMANİ GÖRÜNÜP ŞEYTANİ YAŞAMAK

Son günlerde sosyal medyada evlilik ilişkileri ile surekli ismi geçen bir "hatun kişi" var. En modern tarzdan en mutaasıp şekle, görünüme evrildi ancak huylu huyundan vazgeçemediği için habire koca değiştirme huyu devam ediyor.
Burada dikkat çekmek istediğim şey kimin hangi hatunu, kocayı aldığı değil; kendilerini topluma örnek model olarak sunma gayretini İslami değerler üzerinden yapmaları ve daha sonra bu değerlere tamamen zıt olacak şekilde ilişkilerinin sonlanması. Görsellik olarak kumaşlara büründükçe bürünereksin ve güya İslami manada herşeyi halletmiş olacaksın ancak namahrem olan karı-koca ilişkisinizi uluorta herkese duyuracaksınız. O kutsal topraklarda karı-koca düet yapacaksınız, "örnek biziz" diyeceksiniz, sonra akibetinizin klasik Ortadoğu kültürüne has bir usulle son bulmasını kendinize yakıştıracaksınız.
Müşterek inancımız ve kültürümüz olan İslami değerlerin erozyona uğramasinda, son zamanlarda iktidar ve cemaat gücünden de faydalanan bu tip "modellerin" çok zararı olmuştur; çünkü sürekli ekrandalar. Bir örnek daha; malum Kabataş semtinde bir grup deri ceketli erkeğin "başörtülü" bir kadının üzerine yine uydurma haberle "başörtülü gasteci" bir kadın tarafından "işetilmesi" hadisesi.
İşte bütün bu olup bitenler dindarlaşmaya mani olup, mevcut dindarlara da imanı anlamda çelişkiler yasatiyorlar. Rahmani görünüp, şeytani yaşıyorlar. Son 14 yıldır muhafazakar iktidara rağmen tam tersi; Müslüman Türk toplumunda dini ve ahlaki büyük bir erozyon yaşanmakta, kudsiyet atfettiğimiz değerlerin içi boşaltılmaktadır. Allah sonumuzu hayır eylesin.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

12 Kasım 2015 Perşembe

EY SİYASAL İSLAMCILAR NEREDESİNİZ

Ey siyasal İslamcılar, neredesiniz.
Manisa başta olmak üzere başörtülü ''kızlarımıza'' zulüm yapılıyor, ellerine kelepçe takılıp itile kakıla bir yerlere götürüyorlar. Çıksanıza ortaya. Sizlerin niyetinizi bizler geçmişte anlayıp, şerrinizi tahmin edip, tedbir alınmasını telkin ederken; ne dinimizi bırakmıştınız, ne de imanımızı. Siz o zaman mücadelenizin ''imandan'' olduğunu iddia ediyordunuz. Haydin bakalım; madem ki o zaman mücadeleniz ''imandan''dı çıkın ortaya görelim delikanlılığınızı; ''imanınızın'' derecesini, kuvvetini...
...
Birileri bir şeyler yapmış olabilir; onları bulun, buluşturun ve cezalarını verin ancak onlara ceza vermek için; terör amaçlı eline bir tek alet, edevat almamış başörtülü genç kızlarımızı; sadece ve sadece korku yaratmak; canlarına ot tıkamak hırsı ile intikama yönelik seremoniler eşliğinde besleme kanallarda tekrar tekrar gösterilmesi neyin nesidir Allah aşkına.

Demek ki başörtüsü sorunu "imandan" ziyade "siyasal" nedenlerdenmiş. Eğer "iman" dan olsaydı bugün zincirli başörtülü kadınlar mahkeme önlerinde veya Beyazıt Meydanı’n da olmalıydılar değil mi?
Türk Milleti ve tüm siyasal düşünceler arınma temizlenme süreci yaşıyor. Bu süreci bir süre için kendi haline bırakmak lazım.
Ahmet Hakan özellikle bir zamanlar desteklediği, hatta içinde bulunduğu ‘’siyasal İslam’ın’’ ülkeyi getirdiği noktayı dikkate alarak belki de pişmanlık duyguları içinde kendisini sorgulayarak, Atatürk’ü de tekrar ve olması gerektiği şekilde keşfederek minnet ve şükran duyguları ile anmak üzere 10 Kasım saat 9:05’e saygı duruşuna hazırlanmış.
Onbeş sene önceki Ahmet Hakan'ı bugünkü dünya görüşü ile kıyasladığımızda; bence yönetenlerin yönetme anlayışında gerileme olsa da; milletin Cumhuriyet değerlerini anlama ve değerlendirme konusunda iyi bir aşamaya gelindiğini fark edebiliyoruz. İslamcı araştırmacılar Türkiye de dindarlığın gittikçe zayıfladığını tespit etmişler oysa "siyasal İslamcılar" son onüç senedir iş başındalar? Şahsen bu durumu hayra yoruyorum; millet artık "iman" ın sloganlarda olmayıp, vicdanlarda olduğunu keşfetmişlerdir. Demek ki bazı değerlerin kıymeti anlatılarak değil, yaşanarak öğrenilecekmiş.
Bir dönem için siyasal görüşlerin iktidarı önemli değil; önemli olan siyasal icraatların yarattığı sosyal etkileşimin toplumu nereye taşıdığıdır. Artık bundan sonra Türkiye de siyasal İslamcılığın pirim yapması AKP ve icraatları sayesinde mümkün olmayacağı açıktır; hatta iflas etmiştir. Artık ‘’dinimiz’’ özgürlüğüne kavuşuyor; yaşasın.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

10 KASIM 2015

Bugün "din" adına yapılanları görünce, şahit olunca; imanlı bir neslin evladı olma şerefine nail olmayı ve hala imanımı korumayı Atatürk'ün "dine" seküler bakışına borçlu olduğumu idrak etmiş durumdayım. 
Bugün Türkiye dışındaki İslam dünyası nın hali Atatürk'ün "seküler bakışının" haklılığını göstermektedir. Türk'ü kıskanan etnik özürlü birileri ilk once Osmanlı'nın son zamanlarında Türk'ü aşağılamak için "idrak tan yoksun aptal Türk" demişler; daha sonra bunu söyleyen aşağılık ve etnik piçlere haddini bildiren Atatürk'ün "seküler duruşunu" "dinsiz adam" olarak görüp, Türk düşmanlığının gereğini "din kisvesi" üzerinden yapmayı yeğlemişlerdir. Yaptıkları, içine düştükleri tuzak; iddialarının (Atatürk ingiliz ajanıymış) aksine ingiliz taktiğidir. İngilizler Lawrence'i Arabistan da imam yaptılar; Türk'ün bedel ödeyerek vatan yaptığı bu topraklardan ismini hatta cismini yok etmek isteyen ve büyük projelerini yerle yeksan eden Atatürk'ü de "gabur" yaptılar. İngilizlerin gönüllü uşaklarının bir daha düşünmelerini tavsiye ederim.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

MHP 40 HDP 59 EDER Mİ?

80 milyon Türkiye nüfusunun 15 bilemedik 20 milyonu ben Kürt'üm diyenlerin oyunu alan; üstelik de PKK ve terörle iç içe olan HDP 59 milletvekili çıkarıyor; 60 milyon, ben Türk'üm diyenlerin milliyetçiliğini yapan parti MHP ise ancak 41 milletvekili çıkarabiliyor.
Bu garabetin tek müsebbibi MHP'yi yönetmeyi beceremeyenlerdir. Bu sonucu başarısızlık olarak algılamayanları, ciddiye almak mümkün olmadığı gibi, bugünden sonraki siyasal düşüncelerimiz üzerinden yapacağımız her türlü düşünce, eylem ve yapılanmalarda hezimetin müsebbibi olarak yok hükmünde görmeliyiz ki; madem ki dibe vurduk; bu defa ayağa kalkarken kılavuzumuzu doğru seçmiş olalım.
Aramıza şu, bu sızacak; partimizi ele geçirecekler endişesi taşıyarak aşırı korumacılık yapıyor olunması şimdiye kadar yaşanmış olan hangi güzelliğimizi veya kazancımızı kaybetme riskini bertaraf etmiştir. Neye derman olundu, neyin gerçekleşmesi ötelendi. Hatırımıza gelen, müşterek yaşadıģımız hangi mutlu, sevinçli özel günümüz oldu Allah aşkına; aksine çok acılarımız, hüzünlerimiz, hezimetlerimiz oldu. Mutlu olmayı adeta bize haram kıldı/lar; Sayın Bahçeli de dahiil olmak üzere bir kaç gündür verdikleri demeçlerle kendi ilke, inanç ve idealleri için sonuna kadar var olduklarını dile getiriyorlar. Sayın Bahçeli maalesef sizin önünüze koyduğunuz vizyon, edindiğiniz misyon artık bizlerin ülkü ve idealleri ile örtüşmüyor; örtüşmediği sürece de yanınızda ancak kanatlarınız altında toplayabildiğiniz üç beş insanla yola devam etme şansınız olur ki; geldiğimiz nokta gideceğiniz hedefin ne olacağını az çok kestirebiliyoruz ve bu durumda ülkücü vicdan olarak ''senin yanında olmama'' kararımın en azından ''Allah'ın rızasını kazanmak'' adına vereceğim en makul karar olduğunu düşünüyorum. Sizi sırtımda taşımaya gücüm, kudretim, mecalim kalmadı.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

YA SABIR...

Yahu aldırma geç diyorum, geçemiyorum;
Sus, sana ne diyorum, susamıyorum;
Adamlar yanlış yapmaktan, bizler yanlışları eleştirmekten bıkmadık, usanmadık.
...
MHP yönetimi bugün basına yazılı bülten ile demiş ki;
"Sinan Oğan'ın açmış olduğu dava kabul edilmiştir. Ancak bu karar kesin değildir, temyiz edilebilir bir karardır. Mahkemece dava dosyası tekemmül etmeden ilk duruşmada 'jet' karar verilmesiyse rastlanır bir olay değildir. Dava dosyasına ilgi duyan onlarca yargı görevlisinin gayretleri ve kimlikleri tarafımızca bilinmektedir"
...
Diyelim ki haklısınız, yaptığınız günahlarınızın kefareti olabilecek mi; sizin varlığınız bugüne kadar hangi musubetlerin gerçekleşmesine mani oldu ki; Sinan Oğan ve bir başkasına mani olmanız da hangi tehlikeyi bertaraf edecektir.
''
Hani halkımız böyle durumlarda ''çüş yahu'' der ya, bende aynısı diyorum.
Ne zaman şoktan çıkıp da, hangi an Sinan Oğan meselesi ile ilgilenme fırsatınız oldu Allah aşkına. İnsan bu hezimeti mesele yapıp sorgulamaz mı; öfkelenip, üzülüp bunun emarelerini gösterip, çevresine de hissettirmez mi? Maşallah duyarsızlığınız o kadar kemale ermiş ki; cümlenizin suretinde keyifsizliğe dair hiç bir belirti olmadığı gibi; her şey güllük gülüstanlıkmış gibi oturmuşunuz, koltuklarınızın gevşeyen vidalarını sıkıyorsunuz.
...
Eminim ki şİmdi onlar şunu düşünüyorlar; ''çabuk yargı kararı ile MHP'ye operasyon yaparak, Sinan Oğan'ı adaylığa taşıyarak MHP'yi ele geçirmek istiyorlar.'' Argoda buna ''haydi kardeşim git yat'' derler. Keşke onbeş sene önce ele geçirselerdi de şimdiye kadar ne olacaksa olsaydı.
...
Desenize korku dağları aşmış, eşiğe gelmiş içeri girmek üzere ve siz aynen Ocak Genel Başkanı üzerinden ülkücülere tehdit gönderip, işi sağlama alma, ''Genel Merkeze kimse yaklaşıp, hesap sormasın''girişimine mani olmaya yönelik nutukda olduğu gibi; Sinan Oğan meselesine dair alel acele basın bülteni dağıtmanızdaki amaç da; ''bizi buradan yerle yeksan etmeye kimse yeltenmesin, hiç niyetimiz yok'' demek istiyorsunuz.
...
Türk milliyetçileri açısından yaşayabileceğimiz muhtemel her türlü kabusu yaşadık, hezimetleri tatdık. Aslınada ''kaybedecek bir şeyimiz yok'' noktasına gelmiş durumdayız.
...
İnsan ülküdaşını, taraftarını bu kadar değersiz görebilir mi ki; hala Genel Merkezden yüreklere su serpecek bir açıklama yoktur. Seçmeninden nefret eden pir parti yönetimi olur mu Allah aşkına. Parti barajdan dönmüş problem yapan yok; düşmüşler Sinan Oğan telaşına.
Allah sonumuzu hayır eyleye; sözün bittiği yerdeyiz maalesef.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

HALA MI DENİZ BAYKAL

3.11.2015
Yaşım 9 idi ilkokuldayken mecliste Deniz Baykal vardı; yaşım 53 yjne mecliste Deniz Baykal var.
...
Nasıl bir heves, nasıl bir ego; ailesi için nasıl bir tahammül, sabırdır ki; varlıklarına benim dahi tahammül edemediğim bu insanlara hala tahammül edebiliyorlar. Anlaşılan; Baykal ailesini, ailesi de Baykal'ı yok hükmünde görüyorlar; yoksa taş olsa çatlar be kardeşim. 
...
Diğer bir tuhaflik ise imparatorluğa alternatif T.C devletini 10 senede kuran, millete ve dünyaya kabul ettiren CHP nasıl oluyor da Baykal dan kurtulamiyor. Tayyip Erdoğan Başbakan olmadan önce Deniz Baykal ile Beylerbeyi'nde buluşuyorlar ve Başbakan oluyor. Yine en kritik dönemde Tayyip Erdoğan'ın iktidar gücünü kaybedip, AKP döneminin sorgulama ve yargilama imkanının doğduğu 7 Haziran seçim sonrası; Deniz Baykal seçimin ertesi günü hemen Tayyip Erdoğan'a gidiyor.
...
Öte yandan benzer emareler Bahçeli için de gecerli. Hiç kimseye haber vermeden 3 Kasım erken seçim kararı, seçim oluyor AKP tek başına iktidar oluyor. 7 haziran akşamı alel acele kimseyle istişare yapmadan koalisyon kurmama kararı vb. gibi.
...
Ben artık siyaseti böyle okuyorum. Tayyip Erdoğan faktörünü güçlü ve hakim kılan kendi becerileri yanında Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli faktörleridir.
...
Kılıçtaroğlu CHP'ye kan vermiş, CHP'yi "klasik devletin sahibi ve kuranı benim, siz neyi bileceksiniz ki zaten cahilsiniz" havasından ve ukalalığından uzaklastırarak, halka yaklastirmistir. Mesela başörtüsü meselesinin halledilmesinde yapıcı oldu, dini hassasiyetleri daha da önemsedi. Eğer Deniz Baykal faktörü olmasaydı belki Kılıçtaroğlu taşları daha özgüven dolu bir şekilde oynayacaktı ama Baykal Erdoğan ile görüşerek Kılıçdaroğlu'nun hareket alanını daraltıp, fırsat vermediği gibi yine meclise girdi. Anlaşılan Erdoğan hegomanyasının muktedirliği tehlikeye maruz kaldığında devreye girip? kendisine omuz verecekti
r. 

Mehmet Soral

30 Ekim 2015 Cuma

MİSAFİRİN KALLEŞİ...

Utanmazlık, arlanmazlıkta sınır tanımayan; ar damarı çatlamış haysiyet yoksunları; duydum ki kutlu davanın ''çınar ömrünce'' yaşayan duayenlerine, Ülkücü Hareket'in yaşayan hafızalarına yani 90 yaşının üstünde olan devine musallat olmuşlar.
...
Eskinin ülkücüleri olduklarını iddia eden günümüzün bazı şerefsizleri; 90 küsur yaşında bir insana ziyarete giderek, seçim arifesinde; yaşlılığını, yaşlılığının doğal sonucu bazı melekelerinin zafiyetlerini; ve belki de haklı olarak koskoca bir ömrünü verdiği, acısını çekip, gözyaşını döktüğü davasının hala istediği konumda temsil edilemeyişinin yarattığı hayal kırıklığı ve kırgınlığını suiistimal ederek; ''tanrı misafiri'' kisvesi altında; tüm ülkücü camianın saygı duyduğu, çok büyük değer atfettiği ''amcamızı'' ziyarete giderek, O'nun ağzından MHP ve Sayın Devlet Bahçeli aleyhine demeçler vermesini teminen sinsice kurulan tuzağa, maalesef çok kıymetli amcamızı düşürmüşler.

Yaptığınız bu kalleşlik sadece MHP’ye yarayacak onu bilin ancak ‘’amcamıza’’ karşı küskün bir çevrenin oluşacağı aşikar. Bu insanı çevresinden, sevdiklerinden koparmaya hiç mi utanıp, sıkılmadınız. Aile içi sohbet olduğunu düşünüp ‘’bunlar da bizim çocuklar’’ rahatlığında biraz da öz eleştiri yaparak içinden gelenleri ifade edip, saatlerce süren söyleşinin içinden bazı cümleleri cımbızla alıp ‘’işte MHP’nin yaşayan çınarı böyle düşünüyor, böyle söylüyor’’ diyerek son çırpınışlarınız için emellerinize alet etmeniz; sosyal medya da paylaşımınız; tek kelime ile alışkanlığınızdan olsa gerek; geçmişte birilerinin yatak odalarına koyduğunuz tuzakların bir başka versiyonudur. O kasetler sizi muradınıza nasıl ki erdirmedi ve kendi belanızı kendi elinizle bulduğunuz gibi bu ‘’yaşayan çınarımıza’’ kurduğunuz tuzaktan da umduğunuzu bulamayıp, yine kendi belanızı kendi elinizle bulacaksınız.
Misafirin de kalleşi böyle olurmuş demek.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

28 Ekim 2015 Çarşamba

KAYPAKLIĞIN FİYATI NE Kİ.

MHP ne demişti hatırlayalım "Kobani'de PYD'ye yardım etmek ve onun saflarında DEAŞ'a karşı savaşmak için Kuzey Irak'tan gelip, Türkiye den geçmek isteyen Peşmerge askerlerine müsade etmeyelim" Hükümet bu uyarıyı dikkate almayıp, karşı çıkmıştı ve Peşmerge askerlerine yol vermişti. Peki şimdi ne yapıyoruz; PYD'yi bonbalıyoruz değil mi? Daha neler neler; ''çözüm süreci'' safsatasını hatırlatmaya bile gerek yok; ödediğimiz bedelin acısı bile dinmedi, içimiz yanıyor.
İşte bu kadar kaypak, yanar, döner bir dış politika yüzünden medeni dünya bizi dışlamış durumda. Göçmenlerle ilgili Avrupa da toplantı yapılıyor ama Türkiye davet edilmiyor niçin; dışlandığımız için. Avrupa ülkemize ve yönetenlerimize güvenmiyor, gayri ciddi buluyorlar. Türkiye'nin sürdürebilirliği bir hafta bile olabilecek ne iç, ne de dış politikası var.
Özellikle son üç yıldır MHP ve yöneticilerinin söylem ve demeçlerini hatırlayacak olursak hiç yanılmadıklarını; ne söyledilerse doğru çıktığını fark edebiliriz.
Sinan ogan ''Türkiye de uyuyan DEAŞ hücreleri var'' demiş, daha önce de DEAŞ'ın konsolosluğu basabileceğini söylemişti ancak bu kadar kıymetli bilgiyi değerlendirebilmekten aciz ''mankurtlar''ın bu uyarıyı dikkate almamalarının bedelini en azından 150 canın kaybı ve iki katı yaralı ile ödedik; görevlilerimiz 49 gün esir kaldılar karşılık olarak 80 DEAŞ mensubu serbest bırakılmıştı. Her sarıklı ve sakallı insan grubunu cihatcı görüp, Allah'ın mübârek kulları sanan peşin hükümlü iktidar; mezhep taassubu gereği Esad'a Alevi deyip karşı çıkarken; DEAŞ'a da Sünni deyip sıcak bakarak kaynayan Ortadoğu da devletimiz ve milletimiz adına yüzümüzü kara çıkaran politikalar izledi ve maalesef rezil olduk.
Türk milletini ve devletini bu kaostan kurtarmak, ayakları yere basan iç ve dış politika için MHP'nin olduğundan çok güçlü bir şekilde meclise girmesi gerekmektedir. AKP'nin güçlenerek seçimden çıkması durumunda iç savaştan korktuğumu itiraf ediyorum. Bu fırsatı vermemesi için de Allah'a dua ediyorum.
Korkuya dayalı sermaye desteğinin artık dayanma gücü kalmadığından; AKP seçimden istediği sonuçla çıksa bile sermayenin desteği devam etmeyecek; Arap kaynaklı "kalleş sıcak para" ülkeyi terk edecek; bu sıcak para ile süspanse edilen ekonomi korkarım ki krize girecek ve peşpeşe iflaslar ve işsizlik alıp başını gidecek. Bu durumda hiç bir algı yönetiminin gücü, yeteneği dirlik ve düzeni sağlayamayacaktır; nihayetinde karnı tok insanın kavgaya mecali olur; taraftarlığını muhafaza edebilir. Milletin anasına söve söve havuzu dolduranların bu defa analarına sövmeye başlayacaklardır; işsiz güçsüz, karnı aç kalanlar.
Kaypaklığı ucuz buldunuz diye bu kadar üzerine abanmanın ne gereği var; 
Ey kaypaklar.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

23 Ekim 2015 Cuma

İLLE DE AYDIN DOĞAN'I İSTEREM

Ey büyük Allah'ım sen nelere kadirsin. 
Senin gücünü ve kudretini tasavvur edemeyenler ''suratlarına bir tokat'' istercesine somut gerçekler istiyorlar. Alın size somut bir gerçek. Aşağıda anlatmaya çalıştığım konu; Türk milletine; karşılıklı olarak gizli anlaşma, sözleşme ve destek ile kalleşlik yapanların ''Allah tan yedikleri tokatın hikayesi'' dir.
...
Aydın Doğan; Allah biliyor ya, geçmiş dönemlere nispeten mümkün olduğunca tarafsız olmaya çalışıyor ama ''ERDEGEN'' açısından bu yetmiyor. Peki ne istiyor; Doğan Grubu’nun açık açık kendisini desteklemesini istiyor.
2001-2002 Yıllarını hatırlamaya çalışalım. Bu günlerde olduğu gibi Devlet Bahçeli, MHP ve MHP yetkililerini bir hafta içinde iki defa canlı yayına çifter çifter programlara çıkarıp, söz hakkı vermeyen; MHP’siz hükümet formülleri başta olmak üzere DSP ve Refah partisinin içinden hainler devşirerek her iki partinin yerle yeksan olmasını sağlayıp, Türkiye de siyaseti dizayn etmeyi misyon edinen Doğan Gurubu; Almanya’da Hürriyet Gazetesi tesislerini açma bahanesi ile Çiller, Yılmaz ve ‘’Erdegen’’ buluşmasını sağlayarak 13 yıllık iktidarın temelini atmışlardı.

İşte ‘’ERDEGEN’’ kendi mantığı içerisinde tutarlı davranarak, kendisini iktidara taşıyan ana unsurlardan ‘’medya ayağı’’ olarak Aydın Doğan’ı gördüğü için; yine içine düştüğü çıkmazdan ve gelecek günlerin kaosundan Aydın Doğan desteği ile çıkabileceğine inanmış olsa gerek; mütemadiyen Doğan medyasını taciz ederek bunaltıp, desteğini almak istiyor.
ERDEGEN; yandaş medyanın nicelik olarak büyük olmasına, kendisini kayıtsız şartsız desteklemelerine rağmen; besleme oldukları için nitelik olarak bir ‘’hiç’’ olduklarına; gerek yazarları gerekse gazetecilik mantalitesi açısından medyadaki ‘’özgül ağırlıklarının’’ düşük olduğuna inandığı için kendisi için verilen mücadele onu tatmin etmiyor ve ‘’ille de Doğan Medyası’nın desteğini isterim’’ diyor.
Yani demem o ki; ancak ve ancak, kendisini ‘’getirenlerin’’ yine kendisini ‘’götürmek’’ isteyenlere karşı koruyup, kollayabileceğine inandığı güç olarak Aydın Doğan'ı görüyor ve bu nedenle ‘’ille de Doğan Medyası’’ diyor.

Demek ki, tuttuğumuz maşalar; Zamanı gelince tırmalar.
pardon, bu söz başka bir sözün devamıydı değil mi?
Neyse, tuttuğumuz ''maşalar''
Dikkat etmezsek el yakar.
Bu aralar ‘’BOP da neymiş, zaten ona hiç inanmamıştım, beni kandırdılar’’ sözünü duymaya kendimizi hazırlayalım derim.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

22 Ekim 2015 Perşembe

ŞARTLAR NE OLURSA OLSUN OYUMUZ MHP'YE

Değerli gönüldaşlarım,
Türk milliyetçisi, ülküdaşlarım;
Gene bir seçim arifesindeyiz ve gene bizim üzerimize olabildiğince, çullanırcasına negatif yönde algı oluşturmaya çalışıyorlar. Surda nasıl bir gedik açabileceklerinin hesabını yaparak, en iğrenç yöntemlerle gerek Sayın Devlet Bahçeli’nin şahsında gerekse MHP kurumsal kimliği üzerine saldırıp, bu yetmiyormuş gibi, içimizden hain devşirme peşindeler.
Bütün bunları bizlere reva görenleri belki anlamak mümkün; zira geçmişe dönük kavgamız hep bunlarla olmuş ancak kendi içimizdeki bazılarının ‘’oyumu MHP’ye değil, şuna buna vereceğim’’ sözü de ne oluyor Allah aşkına. Bu tavrın nedeni elbette ki inanç ve ilkelerdeki değişim değil; MHP iç siyasetinden kaynaklanan nedenlerdir. Lütfen MHP’nin parti içi siyasetinin gönlümüzde neden olduğu tatminsizliğinin müsebbibi olanlarla hesaplaşmaya kalkarak; Türk milleti ve Devleti’nin geleceğinin teminatı olarak görülen ve bunu kendisine misyon edinmiş MHP’nin leş kargalarınca yok edilmesine fırsat tanımayalım.
Konjokturel olarak belki de MHP’nin en güçlü bir şekilde çıkması gerektiği seçimi ‘’bıçak sırtı’’ misali geçirmek bizlere züldür; bunun müsebbibi olanlarla er veya geç hesaplaşma hakkımız baki kalmak şartıyla; ihanete varan ‘’MHP’ye oy vermemek veya hiç oy kullanmamak’’ gibi seçeneklere tenezzül etmek; çok özür dilerim ‘’sütünü döken inek olmak ’’ gibi bir gafletin içine düşmek; MHP’ye en kritik dönemde yapabileceğimiz en büyük ihanet olacaktır. Bütün özverimiz MHP’yi yönetenler için değil, MHP kurumsal kimliğinin olabildiğince onurlu, iri ve diri kalması içindir.
MHP’nin Türk siyasetindeki özgül ağırlığı her zaman için özeldir. Nasıl mı? Mesela AKP-CHP 32 gün koalisyon görüşmesi yapıyorlar ancak koalisyon kurma başarısızlıkları hiç tartışılmıyor ama MHP-AKP koalisyon görüşmesinin ‘’başarısızlığı’’ herkes tarafından konuşuluyor, tartışılıyor; bunun gerçek nedeni MHP’nin Türk siyasetindeki ‘’özgül ağılığının’’ niteliğinden, değerli oluşundan kaynaklanmaktadır. Anketlerde CHP, AKP ve BBP seçmenlerinin ikinci tercihleri olarak MHP çıkıyor. Peki niçin istenen performans elde edilmiyor. Bunun cevabını aşağı, yukarı çoğumuz biliyoruz ama önemli olan MHP’yi yönetenlerin bilmesidir.
Sandığa gitmemek veya AKP hariç bir başka partiye oy vereceklerini söyleme gafletinde bulunan değerli arkadaşlarımız bilsinler ki bu durum tamamen AKP’nin işine yarayacaktır. Öfkelenmenize neden olarak görülen ‘’mazeret/mazeretler’’ belki de hiç haz etmediğiniz bir siyasi tercihin güçlenmesine vesile olacaktır. Diyelim ki Kocaeli’inde bir kardeşimiz MHP’ye oy vermekten vazgeçip, AKP olmasın da kim olursa olsun deyip, CHP’ye oy verdiğini düşünelim. Besbelli ki bu oyun yansıması tamamen AKP’ye yarayacaktır. Çünkü CHP tek başına iktidara gelemeyeceğine göre, oyu artmış olsa bile dengelerin değişmesine ciddi katkısı olmayacak, MHP’nin 7 haziranda HDP’ye kaptırdığı milletvekili çok rahat şekilde gene HDP’ye gidecektir. Oysa aynı arkadaş oyunun yanına bir oy daha ilave ettirebilse HDP’ye kaptırılan milletvekilliği tekrar geri alınacaktır.
Partimiz MHP’ye sahip çıkarken kişilerin bekasını değil, MHP’nin bekasını düşünerek hareket etmek gibi bir bilinç, şuurda olmamız gerekiyor.
Allah hepimizin, Türk milletinin yar ve yardımcısı olsun.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

16 Ekim 2015 Cuma

PROVOKASYONA GEL, PROVOKASYONA...

A-Haber'i izliyorum. Döne döne aynı haberi veriyor.
Neymiş efendim HDP'li bir grup karşılaştıkları başörtülü kadını linç etmeye kalkmışlar.
Malum, A-Haber Havuz medyasına ait olup, AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan otoritesine karşı gelen, eleştiren kişi, kurum ve kuruluşlara karşı fütursuzca savaş aşmış ''canlı kalkan'' olmak gibi bir misyon edinmiş adeta.
...
Siyasi grupları her geçen gün kendi içinde konsolide olmaya iten ve aynı zamanda karşılıklı duygu ve düşüncelerin nefrete dönüşmesi sağlayan ''yandaş zihniyet''in bu gidişle ülkeyi iç savaşa götürmesinden korkuyorum. Bunlar Türk milletini, abarttığımı sanmayın lütfen; PKK'dan daha tesirli bir bölünme sürecine götürebilir. Müthiş bir medya gücü ve algı yönetimi var. ''Kürtler bize nasıl oy vermezler'' in intikamını alma düşüncesi bunları tamamen kontrolden çıkarmış durumda.

Ne demek oluyor Allah aşkına; ''bir grup HDP'li başörtülü kadına öfke ile saldırıp linç etmeye kalktılar''.
Bir an için haberin doğru olduğuna inansak bile; Türkiye'nin bugünkü konjökturel şartlarında çirkin haberi döne döne vermenin ne manası var. Ben bunu AKP ve Recep Tayyip Erdoğan için ''gemileri yakmak'' ve istikballeri ile ilgili içine düştükleri korkunun yarattı panikten kaynaklanan hesaba, kitaba gelmeyen haller olarak görüyorum. Malum katliamla ilgili yayın yasağı koyanlar provokasyon amacı güdüldüğü besbelli olan bu haber için ne düşünürler acaba.
...
Yine başörtüsü, yine kadının masumiyeti üzerinden oy devşirmenin iğrenç yöntemleri. Yazıklar olsun size; ne diyelim ki.
Bir tesellim var ki, gidici olduğunuza artık sizde inanmışsınız anlaşılan.
Şimdi peşinen söyleyeyim; benim HDP'yi savunduğumu bile söyleyebilecek mankurtlar çıkacaktır. Hiç de önemli değil. Biz şahısların bekası için değil, devletimizin ve milletimizin bekası için düşünür, yazar ve yaşarız. Benim nezrimde yukarıdaki haberi döne döne verenlerin tereddütsüz PKK'dan daha tehlikeli ve bölücü olmalarıdır.
İnşallah, Allah bunların hakim oldukları tüm inisiyatifleri ellerinden alır, Türk milletini ve devletini rahatlatacak olanlara verir.
Amin…
Mehmet Soral

14 Ekim 2015 Çarşamba

LEVEN KIRCA VE ALLAH'TAN "ROL" ÇALANLAR


Levent Kırca ile ideolojik anlamda aynı fikirde değildik ancak fikirlerine sadakatına, her durum ve şartta korkmadan savunmasına imrenmişimdir.
Şimdi "Tiran"ın ülkesinde sırtını ona dayayanlar, Levent Kırca daha toprağa verilmeden arkasından Müslümanım diyen hiç bir kimseye yakışmayan sözler ve başlıklarda onun geçmişini eleştirip, "en iyi alkolik taklidi yapan Levent Kirca öldü" şeklinde ölüm haberini verdiler.
Güya onun inancını, imanını ve yaşamını sorguluyorlar. Ancak çok sağlam imana sahip Müslümanın ölüm denen akibeti (üstelik de kanser olduğunu bildiği halde) kabul edebileceği şekilde ölümü kabullendi ve bekledi. Ben de elhamdulillah imanlıyım diyorum ama Levent Kırca kadar ölüme hazır olduğumu hissetmiyorum, Allah affetsin. O'nun din adina imanını sorgulayıp, hayatını elestirenlerin de hiç birinin O'nun kadar Kuran-i manada ölüm gerçeğine hazır olduklarını sanmıyorum. Kendisi ile yapılan söyleşide "ölümden korkuyormusun" sorusuna "bunca gencimiz, askerimiz şehit olurken benim bu kadar yaşamış olmam yeterli, bugün yarın fark etmez; ben hazırım. " demişti. Bu insana dil uzatıp, beşe beş katanlar; hanginiz hangi yüzle Kırca kadar ölüme hazırsınız? Hiç olmazsa Allah'ın istediğini yapın; hüsni zan ile hareket edin. Yandaşlık ve yalakalık yapmadı diye bu ne öfke, bu ne kindir Allah aşkına. Kenan Evren'i bile skeçkerinde eleştiren bu insanın RTE'yi eleştirememesi için her türlü engelleme yapıldı, önlemler alındı. Bu utanç da sizlere yeter. İlk önce siz kendi kapınızı süpürün, temizleyin lütfen. Hep döne döne 28 Şubattan bahsedersiniz ya; eğer sizler de o zamanki post modern  darbeye karşı (Meral Akşener hariç) rahmetli Kırca gibi, size karşı duruşu gibi bir duruş sergileyip,  fikri ve zikri namusunuza sahip çıksaydınız sözkonusu darbe amacına ulaşmazdı.Devletini ve milletini seven bir insandı. Allah rahmet eylesin.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

27 Eylül 2015 Pazar

SAYIN AYDIN DOĞAN

Sayın Aydın Doğan,
Bugün adamın birisine verdiğin cevapta diyorsun ki "ben yaşadığım, doğduğum yer itibariyle vatansever, olabildiğince milliyetçiyim" Ancak siyaseti özellikle takip eden birisi olarak tesbitim o ki; Türk milliyetçiliği ve MHP den esirgediğin ne varsa başkalarına verdin. En son bölücü Kürt hareketine saz çaldırıp, kelam ettirerek kendilerince başarıyı yakalamalarına vesile oldunuz(!)
Ne vardı yani; Türk milliyetçilerine biraz omuz verip, sahip çıksaydın ya; sermayen mi azalırdı? Senin şimdiki baş belanı da az beslemiş değilsin hani. O'nu yanına alıp Almanya Hüriyet tesislerinin açılışına katılım görünümlü ama Türk siyasetini dizayn etme amaçlı müşterek gizli çalışmalarınızı unutmuş değiliz. Rahmetli Ecevit ve MHP uzerine 2000'li yıllarda başlarına örmüş oldugunuz çorabı örüş biçimini ve desenini çok iyi hatırlıyoruz. Hasta ve olabildiğince uzamış tırnakları kesilmeyen Ecevit potresini acımadan Allahsızca, kitapsızca anlatan yazarlarınız marifeti ile bugünkü belalına "haydi gel, sana yol açtık" dediniz ve kendi belalınızı kendiniz yetiştirdiniz. Oysa ne umutlarla O'na omuz vermiştin değil mi? Sana ilk el ense çekme girişimi neredeyse sermayenden fazla kesilen vergi cezaları ile oldu ve bir kement gibi boynuna geçirerek, istediği zaman istediği yönde kullandı. Peki Türk milliyetçileri sana ne yaptılar da kendillerinden bu kadar uzak kaldın, el uzatmadın. Liboşlaşmış "milliyetçiler" dışında kimseye iş, aş vermediniz. Türk ten gayri her şey olabilen ve 12 Eylül 1980 öncesi MHP kininden beslenmiş üç beş yavşak gazetecilerinizin aklına uyup, Türk milliyetçilerinin kapınızdan geçmesine bile tahammül göstermediniz.

Hala işyerlerinizde ekmek parası kazanan çalışanlarınızın hatırına ve yine hala yerli sermaye olmanızın hatırına şimdilik sözlerimi burada kesiyorum. Umarım "ben ne halt ettim de şimdiye kadar MHP'ye destek olmadım ki" deme aşamasına gelmişsindir.
M.S
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

MHP GENEL MERKEZİNE AÇIK MEKTUP

Sayın MHP Genel Merkezi,
Alllah'ınızı, kitabınızı, dininizi, imanınızı seviyorsanız; ne olur yerli yersiz, olur olmaz durduk yerde; listelere aldığınız, almadığınız, çizdiğiniz veya çizmediğiniz; canına ot tıkadığınız veya tıkamadığınız isimler üzerinden sabrımızı zorlayan demeçler verip, yorumlar yaparak ortalığı karıştırıp, enerjimizi boşuna tüketmeye vesile olmayın lütfen.
...
Sizlerin söyleyeceğiniz sözleriniz var da bizlerin yok mu sanıyorsunuz? Birşeyler söylemekten, birşeyler anlatmaktan acizmiyiz ki; yazamadığımızı veya anlatamadığımızı zannediyorsunuz.
...
Bağrımıza taş basıp, öfkemize selavat getirip; Türk Milliyetçiliği Hareketi'nin kurumsal kimliği MHP'ye her şeyimizle seferber olup, çalışmak için tüm hazırlıklarımızı yaparken lütfen ne olur çekilin aradan; hatda gidin oturun evinizde ama lütfen bizi ''yormayın'' biz gerekeni yaparız.
Hiç bir şey yapamıyorsanız, susun.
...
yeter artık.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

13 Eylül 2015 Pazar

7 HAZİRAN GECESİNİN GİZEMİ


Oslo görüşmeleri ile ''hainliği toptan fiyatına ucuza'' alanlar başkalarına hainlik adına bir şey bırakmadılar ki; ama hala utanmadan, sıkılmadan kendilerini pirüpak kalanlarımızı hainlikle suçlamaya devam edebiliyorlar.
Pisliğinize ortak aradınız kimse yanınıza, yörenize yanaşmadı.
Sizi gidi uyanıklar sizi; proje ile geldiniz, proje ile devam ''ettiriliyorsunuz''. Projeyi elinize tutuşturanlar illa ki MHP'nin de içinde olduğu bir hükümet ile murat edilen Federasyon veya Konfederasyon yapılanmasını gerçekleştirmek istiyorlar. Bunun ilk aşamasını 57. hükümete MHP'yi de ortak ettirerek sağladılar. Nasıl mı oldu; AB'ye uyum gereği onbeş günde onbeş yasa çıkartıldı. İkiz yasaların çıkarılması çok önemliydi; bunu da başardılar. İkiz yasalar; azınlıkların siyasal ve kültürel hakları ile halkların, kendi kaderini belirleme (self-determinasyon) hakkını tanımayı öngören iki sözleşmedir.
Günümüze geldiğimizde; ''ikiz yasalar'' ile kapısı aralanan ''Kürt etnik bölücü hareketi''nin nihai hedefi olan özerklik veya konfederasyon'' yapılanmasından, bağımsız Kürdistan'a doğru giden süreçte MHP; geçmişteki tecrübelerinden ders çıkararak yeni bir hükümete ortak olmayı düşünmemiştir. Siz bakmayın AKP'nin ve Cumhurbaşkanının bugünkü PKK veya HDP'ye karşı tutumuna. Eğer MHP bugün koalisyon ortağı olsaydı ''barış süreci'' MHP'nin de içinde bulunduğu hükümet marifeti ile ama MHP'ye rağmen başka bir sürece evirilecek; bağımsız Kürdistan'a doğru yola çıkılmış olunacaktı. MHP bu sefer bu tuzağa düşmemiştir; düşmediğindendir ki hainlikle suçlanmaktadır. MHP'nin siyasi duruşu AKP-(HDP/PKK) kavgasını sağlayarak bazı planları alt üst etmiştir. 7 Haziran seçim gecesinde Sayın Bahçeli'nin acele olarak nitelenen demecindeki gizli sır da burada saklıdır. Peki AKP-(HDP/PKK) niçin karşı karşıya geldiler; bunun cevabı da Oslo görüşmelerinde saklı. Millet olarak hala görüşmelerin detayını bilmiyoruz; belki de anlaşmış olmalarına rağmen birinin diğerine attığı müthiş bir kazık vardır.
Dolayısıyla; ucuza çalışan kiralık üçüncü sınıf gasteci ve TV yorumcuları marifeti ile sürekli MHP ve Devlet Bahçeli'ye karşı linç kampanyası sürdürülmektedir. Bu ucuz sünepe, besleme zümre PKK'nın on maddesini şanlı tarihimizin simgesi olan sarayımızda kabul edenlere ''niçin MHP'nin 4 maddesini kabul etmediniz'' sorusunu sormazlar.
Mehmet Sora
soralmehmet@hotma

8 Eylül 2015 Salı

KADAYIFIN ALTI KIZARANA KADAR...

"400 milletvekili verirseniz....." derken aslında muhatabı PKK mı dır? Yani gizli bir niyetin dışa vurumu olup; PKK'ya "senin isteklerini yerine getirebilmek için benim savunduğum başkanlık sisteminin gelmesi gerekir ancak bu durumda birden çok resmi dili, çok dilli eğitimi, Türk bayrağının bir yerine simgeniz olan işareti koyabilir, bölgenize özerklik taniyabiliriz. " diyerek, "eylemlerinizi devam ettirirseniz bu taleplerinizi yerine getirmemiz mümkün olmaz" demek mi istiyor?
Ya da;
"Kadayıfin altının kızarması" için bunca şehit sayısını yetersiz görüp; seçmenlere "Sıra sizin evladınıza gelmeden beni başkan yapın" mı demek istiyor.
..
Arzetmiş olduğum bu fikirler normal şartlarda sağlıklı bir düşünce olmasa da benim hiç bir kabahatim yok; zira muhatabımızın evveliyatını bildiğimizden, olup bitenleri de bu doğrultuda yorumluyoruz; aksi durumda böyle düşünüyor olmaktan utanç duyardım.


Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

3 Eylül 2015 Perşembe

''BÖREK YAPMAK İMANDAN'' MI?

Ayşen Gürcan
“Müslüman bir kadının börek yapmasını bilmemesi halinde ailesinin dağılacağı”
demek yerine;
'' bir ev hanımının börek yapmasını bilmesinin aile mutluluğuna katkı sağlayacağı aşikardır''

dense; daha kavrayıcı, toparlayıcı olacağı muhakkak.

Aslında Sayın kadın Bakan'ımızın dile getirdiği konu bir aile için özellikle Türk aile tipine uygun davranış biçimi, beklentisidir. Ancak bu insanlar aynı zamanda güncel yaşamlarını ''siyasal İslamcılık'' adına sürdürdükleri için ister istemez ''Müslüman bir kadın'' vurgulamasını zorunluluk hali olarak görüyorlar. 

Sayin bakanın malum sözü üzerine eleştirmek adına o kadar abuk sabuk paylaşımlar gördüm, yazılar okudum ki, neredeyse "börek yapmasını bilen kadınlar eğitimsiz ve aptal olanlardır" diyecekler. Hele birisi vardı ki; mini etekli, oldukça dekolteli bir hatun; elinde oklava börek açıyor. 
Ayşen Gürcan

Aslında kimsenin muradı bunlar değil ama ülkemizdeki siyasi bölünmüşlük o kadar keskinleşti ki siyasi görüşlerimiz "siyasi körlüğe" dönüştü. Bu halimiz de sağlıklı bir durum değil.

Mehmet Soral
 soralmehmet@hotmail.com

İBRİKTEN AKAN ''KAHIR''

Ne yani; babanın mezarına su döktürdün diye seni affedebileceğini mi sandın?
Aslında o ibrikten dökülen bir
''kahır'' bir evladın babaya yaşattığı utancın, dolayısıyla sıkıntının ter damlacıkları olsa gerek. Hayırsız evladın koskoca bir hazineye bezirganları davet etmesi gibi bir şey.
Bu kadar basitliği, bayağılığı ancak sen yapabilirdin. Buna şaşırmadım da; önünde kılavuz olduğun adama ne demeli acaba; ona şaşırdım. 
Savunduğu bütün değerlere hakaret edip, sonra mezarına gidip su dökeceksiniz öyle mi?
Sana yakışan, Hukümet olmuş bir MHP'nin yönetim kadrosu ile o mezar ziyaretini gerçekleştirmendi.
Bu kadar riyakarlığa pes doğrusu.
Rahmetliği mezarında olsun rahat bırak artık. Muhtemelen şimdi O; ''ismi''nin hatırına ''evlatlarına'' yaşatmış olduğun zulmün rahatsızlığı içinde.
''Ölümüz'' üzerinden menfaat devşirmeye çalışan zavallı, acizler.

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

1 Eylül 2015 Salı

YAPMA BE İHSAN HOCA

İhsan Öskes denen zavallı; doku uyumsuzluğundan CHP de tutunamadı; istifa etti; Devlet Bahçeli'ye methiyeler düzerek yalakalık yapıp MHP'ye gecmek istedi; yüz bulamayınca bu sefer AKP geçmek için daha önce CHP'deyken israf abidesi okarak değerlendirdiği "AK SARAY" a methiyeler düzerek reis' e yalakalik yaptı. ..
...
Sayın Öskes'in bir müftü olarak CHP den milletvekili seçilmesi aslında birileri tatafından "dinsiz, imansız"diye iftira atılan (benim de bazı düşüncelerinden dolayı eleştirdiğim) Türkan Saylan'ın vasiyetine uyarak cenaze namazını kıldırmasına; bu ülkenin bir vatandaşı olarak çok ümitlenmiş, sevinmiştim. Bunun manası Turkiye de algı değişiminde "devrim" yaşanıyor demekti. CHP üzerine "dine, imana uzak" algısı değişecek ve Cumhuriyetimizin geçmişi birileri tatafından bu değerler üzerinden sürekli olarak itilip, kakılmayacaktı. Evet, MHP'liyim ama ülkem adına sevinmiştim. ...
..
Maalesef Öskes bu ümitlerimi maf etti. CHP bu manada masumdur ve kendisi üzerine yanlış algı ya sahip olanları; Öskes'i içine alarak kendisine yüklediği misyon ile utandırmıştır. Üsküdar'ımızda Belediye Başkanlığı seçiminde CHP'lilerin Hoca'ya sayıda kusur etmeyip, çalıştıklarına şahidim.
...
Kendisinin CHP de olması Türkiye'miz için bir şans dı ama bu fırsatı madara etti; hem kendisini hemde kendisinden beklentilerimizi.
Sayın Öskes bu yalpalamanız siyasetçi olarak makul olsa bile din adamı olarak size hiç yakışmadı.
Yazık ettin kendine. Nereye gidersen git eski itibarını elde edemeyeceksin maalesef.

Belki de CHP den ayrılığına haklı gerekçelerin olabilir ama ayrıldıktan sonraki yaşadığın gelişmeler çelişkilerle dolu devam ediyor.
Mehmet SORAL
soralmehmet@hotmail.com

HIRSIZLIĞIN İTİBARI

Şu rezilliğe bakınız ki; başta İslam dini olmak üzere bütün dinler ve hümanist düşünceler hırsızlığı yasaklarlar, muhatabına en ağır cezanın verilmesini hükmederler. Ancak insanlık için en aşağılık niteleme olan bu "sıfat"a Türkiye de "değer" atfedildi. Nasıl mı? Bu milletin malını, mülkünü çalıp gasp eden bakan, iş adamı ve Türk milletinin mal ve imkanlarının peşkeş çekildiği ne idüğü belirsiz kıçı bezli Acem çocuğundan hesap sormak isteyenlerin; yani MHP'nin ne yapmak istediği açık ve net iken; anlaşılmaz tavırlı, uzlaşmaz olarak ilan edilmesi çok manidar degil mi? Oysa istenen belli; ARSIZ, HIRSIZ,NAMUSSUZ VE ŞEREFSIZLERIN HESAP vermesi.
İşin yine bir başka garip tarafı; CHP'nin yaşanan süreci bilmesine; AKP'nin gerçek niyetinin ne olduğunu Sayın Kılıçdaroğlu vasıtası ile öğrenmiş olması ve ''AKP erken seçim istiyor, bizimle koalisyonu bile konuşmadılar'' şeklinde kamuoyuna açıklamış olmalarına ragmen; onların da AKP kuyruğuna takılarak MHP'yi uzlasmasizlikla suçlamalarıdır. Herhalde bu "savunma, koruma"nın nedeni 30 Ağustos Bayrami törenlerinde Davutoğlu-Kılıçtaroglu muhabbetinde gizliydi. Ne diyelim hayırlı olsun. Hırsızlığı ve namussuzlugu affetmeyen MHP ve Sayın Bahçeli'yi tebrik ediyor ve aynı zamanda 1 Kasım sonrası AKP-CHP Hükümetini ilan ediyorum.
''CHP-AKP kamuoyu algı yönetimi'' hırsız, arsız ve namussuzluğun müsebbibi olanları yargı önünden kaçırmışlardır.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

30 Ağustos 2015 Pazar

EY TUĞRUL EFENDİ

Ey Tuğrul efendi "beni partiden atmaya kimsenin gücü yetmez" diyorsun. Madem ki bu kadar gücün var da niçin "MHP'nin büyümesine, gelişmesine ve iktidar olmasına mani olan oligarjik yapı"yı ters yüz edip, yerle yeksan edemedin; her seferinde ''kafadan'' milletvekili adayı olman buna engel mi oluyordu? 
Bu sıkıntıları dile getirmekten aciz, bu kadar ödlekseniz ne demeye "herifiz diye bedel ödenerek temin edilen "makamları" yillarca işgal ettiniz. Hepiniz "dava"dan öte bir hesabın adamısınız. Allah'tan tek ümidim aynen senin yaptığın gibi; inşallah hepinizin "siyasi intihar" girişimi ile bizim dünyamızdan çekip gitmenizdir. Artık iradesi ipotek altına alınmış "sadakat manyağı" olmamak için sadakatımın hesabını soracağım.
Sen de, seni bugünkü seçim hükümeti içinde olma sürecinin müsebbibi olanlar da aynı vebalden sorumlusunuz. Bu dünyada şimdilik gücümüz sizinle hesaplaşma ya yetmese de ahirette hesaplasacagiz Allah'ın izniyle.

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

25 Ağustos 2015 Salı

TÜRKİYE'NİN YILLARA GÖRE GELİŞMİŞLİK DURUMU

Türk ekonomisi dünya sıralamasında, 
1976 da 16. Sira
1979 da 17. Sıra
1980 de 20. Sıra
1999 da 18. Sıra
2000 de 18. Sıra
2001 de kriz oldu
2002 de AKP iktidar oldu
2007 de 18. Sıra
2013 de aynı
2014 de 19. Sıra
Ve 2015 yani bu sene 21. Sıra
...
Buradan benim çıkardığım şu ki; AKP 13 yıllık iktidarı boyunca ekonomiyi büyütecek hiç katma değer üretmemiş. Çift yol, tünel, köprü, hava alanı gibi yatırımlar ise hazırdan satılan, ozellestirmeden elde edilen para ile yapılmış. Herhalde bu özellestirilen değerleri tekrar yerine koyabilmek için dünya ekonomisindeki yerimizin ilk 10 da olması gerekir. Bütün beceri fakirlikte biraz daha eşitlik sağlanmış olmasıdır.
...
Ama bir konuda haklılar; Atatürk'ün interneti geciktirmesinden dolayı bunlar hız limiti yüksek internet imkanı sağladılar; bu konuda kimse haklarını yemesin(!) Az daha unutuyordum; bide tüpgaz kuyruğunu kaldırmışlar, Hacı amca öyle diyor diyor.

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

NİHAYET MHP'Yİ ANLATABİLDİK

MHP
İstemediği, sevmediği; hatta nefret ettiği kızla gerdeğe girmek zorunda mı arkadaş.
Kusuruma bakmayın dostlar; okumayan, yazmayan ve dolayısıyla düşünemeyen kimselere bazı şeyleri ''bel altından'' izah etmek daha kolay oluyor.
...
Cem Yılmaz böyle para kazanıyor.
Cüpbeli Ahmet Hoca bile baktı ki düşündüğünü anlatamıyor, o da bu yolu seçti ve izleyeni arttı.

Bazılarının aklı da, fikri de ''apış arasına'' sıkışmış ancak oradan dünyayı görüp, okuyabiliyor.
''MHP niçin AKP ile koalisyon kurmuyor biliyon mu'' dedim
''biliyom, biliyom; kız biraz hamileymiş'' dedi.
''oh be'' dedim; nihayet anlatabilidk.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

MHP'NİN KOALİSYON İÇİN ŞARTLARI

MHP'nin ne istediğini hala anlayamayan; duyma, okuma, anlama hatta görme özürlü zeka fukaraları için belki faydası olur diye tekrar yazıyorum.
MHP'nin koalisyon şartı olarak istediği şeyler aşağıdadaır.
Anayasanın Değiştirilemez İlk 4 (Dört) Maddesi
1. Madde
Devletin Şekli
Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir
2. Madde
Cumhuriyetin Nitelikleri
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
3. Madde
Devletin Bütünlüğü, Resmi Dili, Bayrağı, Milli Marşı ve Başkenti Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı "İstiklal Marşı" dır.
Başkenti Ankara'dır.
4. Madde
Değiştirilemeyecek Hükümler
Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Anayasa'nın ilk dört maddesi değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Bu, MHP'nin vazgeçilmez şartıdır.
ve ilaveten;
Çözüm süreci eksiksiz ve bahanesiz olarak ortadan kaldırılması, Sürecin tümüyle tasfiyesi, müzakere kabul etmeyen talep ve isteğimizdir.
Toplum hayatını felç eden, adalet ve ahlak kurallarını hiçe sayan rüşvet ve yolsuzluk iddialarının 17-25 Aralık kapsamında tekrar ele alınarak, ucu kime dokunursa dokunsun üzerine gidilmesi tartışmasız isteğimizdir.
Anayasal yetki ve sorumluluklarını inat ve ısrarla çiğneyen, hiçbir kural tanımayan Cumhurbaşkanı'nın, görevinin gerektirdiği meşru ve hukuki zeminde bulunmasının yanı sıra kuvvetler ayrılığı prensibinin parlamenter
demokrasiyle muhafazası, sağlıklı bir koalisyon için aradığımız temel kriterdir.
....
Bu şartlar AKP ve Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmediğinden AKP ile MHP arasında koalisyon gerçekleşmemiştir.
MHP ne yapmak istiyor anlayamadık diyen ahmaklara duyurulur
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com