3 Ocak 2017 Salı

AYNI SOFRAYA OTURMAK ZORUNDAYIZ

İçki içmem. İçki masasında olsam dahi kendimce, nedenlerimden dolayı gene içmem ama dostlarımla beraber olduğumda en az onlar kadar içmiş gibi sarhoş olurum. Çünkü o sohbet ortamında olmamızın müşterek yanı dinimiz, inancımız değil; ya nedir; başka başka nedenler. Aynı iş yerinde çalışmak, aynı yerde tatil yapıyor olmak veya aynı okulda okumuş olmak. Beraber olduğumuzda kimliklerimizi dışarıda bırakıyor, kariyerlerimizi unutuyoruz. Hepimiz "Ulan Mehmet, Ulan Tanju, Ulan Altuğ'uz. Kısaca hepimiz ulanız" 
...
Düşünsenize ertesi günkü coğrafya dersine ineklemek için yatakhane tuvaletinde ders çalışmalardan bahsetmek, "Çıksana ulan sıkıştım" muhabbetleri, rahat kopya çekelim diye fizik hocamızın masasına tüm günlük gazeteleri yığmak, coğrafya hocasının arabasını park ettiği yerden başka yere taşımak, kadıncağıza arabasını aratmak veya egzozunu patates ile tıkamak, ders yapmayalım diye 1 Nisan'da tahtayı sabunlamak ve çileden çıkardığımız sevgili fizik hocamızın tahtayı yıkatması veya hiç bir şey anlamadığımız; dersini tek başına anlatıp,seksen kişiden on kişinin anlamasını yeterli bulan matematik hocamıza dair anılar, üçbinbeşyüz erkek içine alınan otuz kız öğrenciye dair muhabbetler...veya Selçuk'un kaptanlık maceraları, her limanda bir sevgili muhabbeti, Şakir'imizin İngiltere de taksicilik serüveni, Nedim komutanın askerlik anıları ve elbette siyasetsiz olmaz; gerçek bir sosyal demokrat olan Enis kardeşim ve Türk milliyetçisi benim üzerimizden yapılan sofranın tuzu biberi biraz siyaset. 
...
Böyle bir sofranın her zaman içmeyeni ben olsam da; inanın ki içeni olmasa muhabbetin tadına varmamız mümkün değildir. Yine böyle bir muhabbetin içeni de, hatta sarhoş olanı da gerekiyor. O an için hepimiz liseliyiz ve hepimiz olabildiğince delikanlıyız. Bütün stresimizi atıyor, adeta rehabilite oluyoruz. İster kabul edelim, ister etmeyelim Türkiye de içenin de, içmeyenin de aynı sofrada buluştukları ve birbirlerinin o sofrada olmalarına tahammül ettikleri an özlem duyduğumuz Türkiye hayata geçecektir. 
...
Maalesef son onbeş yıldır özellikle iktidar tarafından da destek gören siyasal İslam üzerinden sürdürülen dini tahakküm ve sürekli mesaj verme gayretleri doğal bir ayrışma ve ötelemeye neden oldu. Bundan vazife çıkaran aklı-evveller yılbaşı kutlamaları üzerinden ayrımcılık kusmuşlardır.

...
Aslında malum meşhur modacının söylediği sözleri hatırlayacak olursak; içine düştüğü rezil ve affedilemez durumun sebebi elbette ilk başta kendi aklı, fikri ve hür iradesidir ancak sürekli olarak cümlelerini "İçeceğim" diyerek sürdürmesi bir sıkıştırılmışlığın, öteleştirilmişliğin, ötekileştirilmişliğin yaşattığı psikolojik hal olup, toplumumuzun en azından bir kesiminin farklı nedenle yaşadıkları travmayı gösteriyor. Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu süreçte malum modacının telaffuz ettiği sözler bir çılgınlık halinin dışa vurumudur. Bu durum belli ki onun canını yakacak ancak devleti yönetenler ve toplum bilimcileri tarafından iyi gözlemlenip, analiz edilmesi gerekir. Bunun benzerini ama karşı taraftan olanını da hemşirelik yüksek okulu birincisi seçilen ama başörtülü olması nedeniyle diploma töreninde başının zorla açılmasına yeltenilen hemşireye konuşma izninin verilmemesi olayında yıllar önce yaşamıştık.
...
Demem o ki sevgili dostlar kardeşliğe, birliğe ve beraberliğe acıkmışsak şayet; aynı sofraya oturup, aynı kaba kaşık sallamak zorundayız.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com