29 Haziran 2018 Cuma

AYIPTIR AYIP...

Ayıptır be, ayıp
Elimizi, ayağımızı bağlayıp, gözlemize de band çekip, "Haydi yarışın" dediler, üstelik de olup bitenleri hep beraber izlediğimiz halde; ilk önce içimizden başladı "Niçin istediğimizi alamadık" diye. Adama sormazlar mı hangi kazandığını kaybettin ki hesabını yapıyorsun. Yapılan kalleşliklerin; boğazımızın sıkılıp, nefesimizin kesilmesi ve demokrasinin ırzına geçilmesi, genine müdahalenin niçin hesabını yapmazsınız. 
...
Ayıptır ayıp; yirmi sene birisine gösterdiğin sabrın zerresini bile göstermeden; seçimin ertesi günü kazan kaldırmak. Eğer demokrasinin de demokrat olmanın da bir delikanlılığı varsa; böyle delikanlılık olmaz olsun. 
...
Biz de işin içindeyiz; çok eksikliklerimiz var, yanlışlarımız var; yaşıyoruz, görüyoruz, duyuyoruz ama bunun çözümü kalleşlik değil ne yapmamız gerektiğini düşünmekten geçer. Bir şeye inanmışlığın ve adanmışlığın ömrü yedi ay olamaz; ne o Allah aşkına; bir kelebeğin ömrü kadar inanmışlık ve adanmışlık mı olur. Aksi durumda ajandanızda başka bir hesabın var olduğu akla gelir.
...
Efendim listelere o girmiş, bu girememiş; nasıl olurmuş muhabbeti; Türkiye demokrasisinde oylar parti liderine verilir, yanlışlar olduğunda da hesap ondan sorulur. Bölgemin milletvekili sıralamasını inanın ki bilmiyorum çünkü benim inanmış ve adanmışlığım isimler üzerine değil, inanç ve ilkelerim üzerinedir.
...
Ne zaman ki isimler seçilerek, süzülerek listelere dahil edilirse; işte o zaman isimler önemli olur. Bunlar yapılmamıştır, nedeni de İYİ PARTİ'nin kimliğini tescil ettirebilme mücadelesi verirken, bu demokrasi eksiklerine özen gösterme fırsatını bulamamış olmasıdır. Bu böyle devam edecek mi; elbette etmeyecek, etmesine de müsaade etmeyeceğiz ama durun hele; sayımlar dahi bitmeden, delikanlı bir kadını yalnızlığa itmek erkeklik değildir.


Binali Yıldırım'ın gafı
Binali Yıldırım diyor ki; "Seçim meydanlarını unutun, siyasetle hakikat hiç bir zaman örtüşmez"
...
Bu ne demektir. Benim anladığım şu; "Biz siyasetçiler sizi bir süreliğine ahmak olarak görüp, ona göre hareket ederiz. Sayenizde gücü elde edince de; kendi siyasi iç dünyamızda bildiğimizi okur, yaparız. Hani sizin karşınızda, birbirimize karşı sen teröristsin, fetöcüsün demiştik ya; gerçek hiç de öyle değil. Bu hali görmek için bir öğle vakti 5.-TL'ye beraber karnımızı doyurduğumuz meclise gelin ve görün"
...
Şahsen, bir seçmen olarak ahmak yerine konulmak zoruma gitti doğrusu. Anlaşılmıştır ki; hakkıyla yapanlar çok az, onları tenzih ederim ama siyaset "Adam olmaktan vazgeçmektir" 


CHP'nin HDP'yi barajı aşmasını sağlaması
Çok ilginç, öyle değil mi; HDP'ye oy veren CHP'liler CHP'ye vermiş olsalardı; HDP barajı aşamayacak; HDP milletvekillerinin neredeyse tamamına yakın sayıda AKP fazla milletvekili çıkararak, Cumhur ittifakı mecliste anayasayı tek başına değiştirme gücüne sahip olacaktı.
...
Dolayısıyla, CHP seçmeninin kendilerince takip etmiş oldukları bu stratejileri; "Kaybetmelerini" daha kıymetli kılmıştır. Yani Cumhur ittifakının anayasaya değişikliği yeter sayısına ulaşmasına mani olmuştur.
...
Anlaşılıyor ki; CHP, HDP üzerinden vuku bulabilecek her türlü olumsuzluklar karşısında kedini savunma refleksi şimdiden geliştirmek durumundadır. "Bu CEHAPE var ya; bu CEHAPE" diyen kulak tırmalayan sesi duyar gibiyim.

...
HDP'nin ''Haltları'' karşısında çözüm üretebilecek bir meclis yapısı; rejimi bile değiştirebilecek güce sahip tek başına bir iktidar gücünden daha eftal dir. Tek başına meclisin 3/5 gücüne sahip bir yapının hatalarını düzeltme imkanımız her zaman olamayabilir, aynen 16 yıllık tek başına bir iktidarın, cumhuriyet tarihinin en büyük ihanet örgütünü devletin kurumlarına yerleştirirken, meclisin diğer kalan kısmının bir şeyler yapamaması, yapmak istemiş olsa bile; tıpkı Kamer Genç'in siyasi lince tabi tutularak, kendisini dinletememesinde olduğu gibi.
...
Ben HDP'den memnuniyetimi değil, meclisin matematiksel yapısının toplumu ve siyaseti daha çok rahatlatacağına olan memnuniyetimi dile getirdim.



Selehaddin Demirtaş'a iyi hal  kğıdı verenler
Meral Hanım Selahaddin Demirtaş için "Madem ki adama iyi hal kağıdı verdiniz, adaylar olarak onunla eşit şartlarda yarışalım, tutuksuz yargılansın, kendisini ifade etme şansı verilsin" dedi. Oyum, buyum, şuyum diyen ama bir türlü demokratım diyemeyen elli, felli, kelli yüreksizler elbette Meral Hanım'ın malum sözdeki manayı takdir edemeyeceklerdir. 
....
Devlet Bahçeli de; etnik ayrımcı siyasal Kürt Hareketinin fikri önderlerinden Ahmet Türk'ün özgürlüğüne kavuşması gerektiğini Erdoğan'a önerdi, o da bu isteği uygun görüp, gereğini yaptı; Ahmet Türk şimdi özgür.
...
Seçim sürecince bir defa dahi Devlet Bahçeli'nin Ahmet Türk'e yaptığı jest gündeme getirilmedi ancak Meral Hanım'ın Demirtaş ile ilgili gündeme getirdiği çelişki; kendisini yıpratmak üzere daima kullanıldı. Devlet Bahçeli ve trolleri sürekli buna vurgu yaptılar. 
...
Meral Hanım'ın isteseydi o da Ahmet Türk üzerinden Devlet Bahçeli'yi eleştirebilirdi ancak Devleti tanıyan birisi olarak belki de Ahmet Türk'e yapılan muamelenin, tanınan hakkın uygun olduğunu düşünmüş de olabilir ama pekala siyasi ikbali için kullanabilirdi, kullanmadı. Ya Devlet Bahçeli ve trolleri...?
...
Anlaşılan; siyasette edep, adap ve nezaket işi çok zor.
Meral Hanım özelikle MHP de başlatılan ve maalesef muvaffak olunmayan değişim hareketinden beridir Türk siyasetine getirdiği seviye, kullandığı dil ve siyasi üslup tek başına da olsa çok büyük bir kazanımdır. Sadece, fazlasıyla hak edenlere "Şerefsiz" demiştir.
... 
Kadıncağız; hanesinde fetöcüyü besleyip, yetiştirenler dahi kendisine hiç bir belge ve bilgi olmadan fetöcü demişlerse; malum sıfatı böyle kimselerin yüzlerine doğru büyük bir hazla söylenebilecek tek sözdür.


24 Haziran seçim sürecinde CHP'nin yanlışı
CHP, Cumhurbaşkanlığı için matematik gibi somut gerçekliği, duygusallık gibi soyut gerçekliğe tercih etti. Oysa ben CHP seçmeninin rasyonel davranacağına çok inanmıştım.
...
CHP, bizatihi kendi mensuplarınca da kabul edilen maksimum oy oranlarının %30 olduğunu ve de 50+1'e erişmek için karşı %70'lik sağ ve muhafazakar bloktan en az %20'lerde oy alması gerektiğini bildikleri halde, buradan oy almak için strateji geliştiremedi. Oysa karşı cephe hala "CHP camileri ahır yaptı" diyerek oy toplarken; hangi tılsıma güvenerek, sağdan da oy alınabileceği hesabı yapılarak, Cumhurbaşkanı adayını ile de CHP den çıkarmanın yoluna gidildi. Duygusal gerçeklik sizi buna yöneltmiş olabilir, oysa ki; matematik gerçeklik hiç de böyle demiyordu.
...
Meral Hanım çok güzel bir strateji yürüttü. Çatı aday formülüne; Erdoğan'ı ilk turda kazandıracağını çok iyi bildiği için karşı çıktı, "Ben adayım" dedi. Bu arada CHP Abdullah Gül'ü çatı adayı gösterme telaşına düştü. Oysa ki Abdulla Gül troller vasıtası ile Erdoğan'ın muhalefete dayattığı bir isimdi.
...
Demem o ki; CHP ilk başta Abdullah Gül'ü değil, Meral Hanım'ı tercih etseydi sonuç böyle olmayacaktı diye düşünüyorum.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

26 Haziran 2018 Salı

SEÇİM ÜZERİNE

Vicdansızlık; hangi ölçüye, hangi yaşanmış seçim tecrübesine istinaden İYİ PARTİ'nin almış olduğu oyu analiz ediyor, yorumluyor; hatta küçümsüyorsunuz.
...
İYİ PARTİ'den beklentiler çok yüksek olmuş olabilir. Recep Tayyip Erdoğan da bunu fark ediyordu ki; devletin TV'sini bir tarafa bırakalım, özel TV'ler bile muktedirlerin dolaylı veya doğrudan tehditleri ile İYİ PARTİ'ye ambargo uygulandı, her türlü şekilde eteğinden çekildi, kedisini ifade etme imkanı tanınmadı.
...
İYİ PARTİ oy oranının %20'lerde olduğunu ifade ettiği günlerde Hakan Bayrakçı'nın da aynı verilere ulaştığını belirttiğinde; (Bu arada Hakan Bayrakçı'nın bir gece boyunca nezarethaneye konduğunu da unutmayalım. Sizce neden olabilir) CHP henüz adayını açıklamamış, "15 vekil hareketi" de yapılmamıştı. Bu noktaya kadar İYİ PARTİ' nin oy oranı %20'ler deydi.
...
Bu arada CHP, geçmişte olduğu gibi ''Demokrasi ve mağdurlarına sahip çıkma geleneğini; (Erdoğan'ın siyasi yasağının kaldırılması, MHP'ye yapılan kaset suikastında, baraj altında kalma ihtimaline karşı MHP'ye oy verilmesi) İYİ PARTİ'yi meclise sokmama kalleşliğine karşı 15 vekil hareketini gerçekleştirmesi ile devam etti.
...
''15 vekil Hareketi'' İYİ PARTİ'nin seçime girmemesi riskini ortadan kaldırdı. Bu demokrasi operasyonuna, gündem belirleme ve ülke siyasetinde inisiyatif sahibi olmaya; Muharrem İnce gibi CHP tabanının istediği bir ismin de Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlemesi gibi demokrasiye katkı çabası CHP seçmeninde öz güven patlaması, dolayısıyla partilerine sahip çıkma duygusunu yarattı. İşte bu duygunun yarattığı sinerji ile anketlerde İYİ PARTİ'ye kaymış olan CHP oylarının büyük bir ekseri-yatı CHP'ye tekrar dönmüştür. Bütün bu gelişmelerin seçmen davranışlarını etkilememesi mümkün değil. Dolayısıyla, İYİ PARTİ'ye yapılan kalleşlikleri görmeden, bilmeden İYİ PARTİ'nin aldığı seçim sonuçlarını doğru yorumlamak mümkün değil.
İYİ PARTİ olarak muktedirlerin hesaplarını alt üst ettik, görülmüyor mu. MHP AKP' den gelen %7 (%49.5-%42) emanet ahde vefa oyları ile baraj altında kalmaktan kurtuldu ancak bu sonuçtan nasıl mutlu olunabiliyorsa, mutlular; diğeri ise, yani AKP'nin 293 vekille yetinmesini sağladık.
...
Çok garip; Abdullah Gül'ü çatı aday gösterme gayretine düşen CHP yönetimi, Meral Akşener lehine niçin aday çıkarmamayı düşünmedi anlamak mümkün değil. Oysa en kıdemli CHP'liler bile CHP ve solun toplam oyunun %30'u geçmediğini hep bir ağızdan söylerler ama gene her zaman karşı taraftaki %70'den bir şey almaya değil, %30'a talip olurlar. İşte CHP'nin bu "Hesapsızlığı" tekrar Recep Tayyip Erdoğan'nın önünü açmıştır.
...
Meral Akşener ile bir defa dahi muhatap olmayan Recep Tayyip Erdoğan'ın buradaki düşüncesi; karşısında başarılı olabileceği aday Meral Akşener değil, Muharrem İnce olmasıdır. Nitekim FOX ve Halk TV'ler haricinde tüm medya ve TV kanalları İYİ PARTİ ve Meral Akşener'e sansür uygularken, CHP konuşmacılarını, parti yetkililerini programlarına davet ettiler. CHP'nin bundan çıkarması gereken; Recep Tayyip Erdoğan'nın Meral Akşener isminden korktuğu olmalıydı. Dolayısıyla, tedbirini de bu paralel de almalıydı.
...
Oyların dağılımına gelince; MHP'nin %11 oyunun sadece %4'ü tabanına ait olup, kalanı ise AKP seçmeninin, hükumete ve AKP'ye kayıtsız, şartsız yardım eden Devlet Bahçeli'ye karşı vefaya binaen verilen oydur. Yani Türk milliyetçileri MHP den desteğini çekince, yerini AKP'nin Devlet Bahçeli'ye olan minnet oyları doldurmuştur. Diğer bir sonuç ise; Türk milliyetçileri inanç, ilke ve ülküleri için yarınlara dair beklentilerini İYİ PARTİ çatısı altında gerçekleşebileceğini düşünüyorlar. Bunun gerçek yansımasını önümüzdeki mahalli seçim sonuçlarında göreceğiz.
...
Muharrem İnce'nin oyunun artması, CHP'nin de azalmasının nedeni çok basit; CHP seçmeni barajı aşmaları için HDP'ye oy verdiler; buna mukabil de HDP seçmeni, CHP seçmeninin jestine karşılık Muharrem İnce'ye oy vermişlerdir.
...
Meral Hanım'ın partisinden az oy almasına gelince; gerçek şu ki Muharrem İnce rüzgarı esmiştir ve doğal olarak CHP kökenli İYİ PARTİ'liler de bundan etkilenmişlerdir. Sözde sahibinin sesi bir gazeteci bu durumu Meral Hanım'ın istifa etmesi gerektiğine kadar götürüyor ama halt etmiş. O ilk önce kendisini, efendisinin azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz kölesi olmaktan kurtarsın.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

25 Haziran 2018 Pazartesi

GEÇEN HAFTAYA DAİR

Yurt dışı oylar meselesi
Hemşehrimiz;
Yurt dışında yaşıyor, orada karnını doyuruyor, orada vergi ödüyor, o ülkenin risklerine ortak oluyor, o ülkenin nimetlerinden faydalanıyor, o ülkede olduğu için oğlu bedelli askerlik yapıyor.
...
Bizim ülkemizde vergi ödemiyor, risklerle muhatap olmuyor, ülkemizin nimetlerinden faydalanmıyor, soğan ve patatesin tanesini 1 TL'den almıyor. 
...
Ama aynı hemşehrimiz;
buraya gelip veya orada, ülkemizdeki seçimlere katılarak, oylarını kullanıyorlar; müsebbibi oldukları bütün risklerin bedelini de bizlere emanet edip, gidiyorlar.
...
Düşünebiliyor musunuz;
Bu ülkenin meclisine girmek için yarışan iki milletvekilli adayından birisi 300 oy alıyor, diğeri ise 298 oy alıyor. Sonra yurt dışı oy sayımı yapılıyor; 298 oy alan +4 yurt dışı oy ile meclise giriyor, diğeri ise avucunu yalıyor. Ve demokrasi denen pek kıymetli nimetin tecellisi ile Türkiye'de yaşayan inanları 300 değil, 298 oy alan yönetiyor.
...
Yurt dışında olan; çok sevdiğim, değer verdiğim bir çok dostum var ve biliyorum ki bu tanıdığım insanların ülkemize ziyadesiyle de faydaları var; ancak yukarıda ifade etmeye çalıştığım çelişkili durumu da adil bulmuyorum. 


Seçim bitti ama troller gene görev başındalar
Habertürk TV'yi izleyin; MHP'nin adeta ''Eridik, tükendik bizi katkı sağlayın' feryadını, Nagihan Alçı vasıtasıyla İYİ PARTİ milletvekillerine mesaj olarak iletmek istiyorlar. Dikkat edecek olursanız troller yine devreye girip, algı oluşturmaya çalışıyorlar. 
..
Nagihan Alçı Orhan Karataş'a soruyor; ''İYİ PARTİ milletvekilleri yanlış yaptık deyip, MHP'ye dönmek isterlerse Sayın Bahçeli kabul eder mi''
...
Kendi adıma bilerek, isteyerek ve inanarak cesurlar hareketine katıldım ve partimden memnunum. Liderimiz Meral Akşener'e inanıyor ve güveniyorum. Kaldı ki; ayrılış nedenim belliyken, niçin geri döneyim ki. Değişen ne olmuştur; pişmanlık duymamızı gerektirecek ne yaşadık ki. Son sekiz ay içinde kurulup,ülke sathında teşkilatlanıp, ilk kez katıldığı seçimde barajı aşan bir partinin mensubu olmanın onurunu heyecanını yaşamak varken; ne diye başka bir aidiyetin peşine takılalım.
...
Esaretten kurtulup, sonra tekrar dönüp celladına boynunu uzatacak kadar ahmak olmak; aklı, fikri, zikri yerinde olan hiç bir insanın böyle bir ''Hatayı'' yapması mümkün değil.
...
Gün gelir de bir gün, bir Kürşat çıkıp da kırk çerisi ile MHP'de yönetime gelirse; Türk milliyetçileri elbette büyük otağını kurup, yeni bir gündemle toplanabilir ama bugün için mümkün görünmüyor. 


Sayın Genel Başkanım Meral Akşener
Sayın Genel Başkanım Meral Akşener, Türk siyasetinde yarattığın sinerji için teşekkür ederim.
...
Sen kırık testide su taşımadın ki eve boş testi ile dönmüş olasın. Aksine, kazdığın toprakta öyle bir pınar keşfettin ki; dağa taşa; bağa, bahçeye hayat verdi, umut oldu. 
...
Yedi ay içinde ne olabilecekti ki; devlet televizyonunda bir defa olsun sana yer verilmemiş, diğer yollar ise muktedirin baskısı ile bendlerle engellenmiştir. Her an seçime sokulamama kalleşliğinin tehditine karşı manevralar geliştirmeye ayrılan zaman ve enerji, partinin eteğinden sürekli çeken unsur olmuştur.
...
Sözde delikanlılara karşı kadınca verdiğin mücadeleni takdirle karşılıyor ve alkışlıyorum. Sana inanmış ve adanmış cesurlar hareketi mensupları olarak çıktığımız yolculuğumuz şüphesiz devam edecektir. Allah senden ve tüm İYİ'lerden razı olsun. 


24 Haziran seçimlerine dair ufak bir analiz
Eğer MHP de genel başkan değişimi gerçekleşseydi; görüyoruz ki MHP nin oyu %22 ler de olacaktı.
... 
Bugün MHP nin aldığı oyda Devlet Bahçeli'nin katkısı %8 olup, bu %8 AKP den gelen oylardır, kalan %3 ise Devlet Bahçeli'ye rağmen, MHP tabanının kurumsal duygusallık adına vermiş olduğu oylardır.
... 
Yani demem o ki; 1 kasımdan bu yana MHP nin kendi tabanından bugüne taşıyabildiği oy oranı %3 dür. Yine diğer bir tesbit, MHP geleneğinden gelen milliyetçi seçmen Devlet Bahçeli'yi değil, Meral Akşener'i tercih etmiştir.
...
Eğer bu seçimde Devlet Bahçeli Cumhurbaşkanı adayı, MHP de ittifak yapmadan seçime girmiş olsaydı; partinin de, adayının da alabileceği oy %3 oldurdu. Dediğim gibi AKP'den gelen %8 oy tamamen ve tamamen AKP seçiminin ahde vefa gereği Devlet Bahçeli'nin AKP'ye kayıtsız ve şartsız verdiği desteğin karşılığıdır.


Kısaca
Sanırım en şahsiyetsiz ve zavallılık durumu; beklentilere binaen aidiyet değiştirip, gerçekleşmeyince de; yeniden eski yere rücu edip, yeniye küfretmek.
...
Vermişsen kararını; ya orada kalacaksın, ya da buraya ait olacaksın. Kaypaklığın lüzumu yoktur. 

...
Hapisteki Demirtaş ve ''Hendek süreci''
HDP bu kadar kötüyse; kin, nefret ve öfkenin üzerine boca edilmesi gereken "Milli bir düşman" görülüyorsa ve de; bu tavrın bugün gösterilmesi ihtiyacı hasıl olmuşsa; adama sormazlar mı "16 yıl boyunca sen ne halt ettin, niçin bu tür siyasi yapıları bertaraf edecek hukuki düzenlemeleri yapıp, demokratik ortamı oluşturmadın" 
...
Mesele HDP'nin PKK ile ne kadar ve hangi amaçla bağlantılı veya paralel olduğu; yani, devletin ve milletin bekası adına duyulan endişe değil; HDP'nin, AKP ve Erdoğan iktidarını konjonktürel olarak sürekli negatif anlamda etkilemiş olmasıdır. Mesela, zamanında Demirtaş'ın söylediği "Seni başkan yaptırmayacağız" sözü ve başkan da olmaması buna bir örnektir. Çünkü AKP 7 Haziran seçimlerinde 400 vekil alıp, kendi oyları ile başkanlık sistemine geçmeyi planlamışlardı.
...
Türk milliyetçisiyim, ülkücüyüm ama aynı zamanda demokratım. Dolayısıyla, eğer Demirtaş'ın beyanatı ile sokaklara çıkan insanların çatışması ile 57 insanın ölümüne neden olduğu üzerinden tutuklu yargılanıyor ve bu nedenle de Cumhurbaşkanı adayı olarak serbest kalıp, propaganda çalışması yaptırılmıyorsa, sorguluyorum; "Hendek süreci"nde malum bölgede PKK'yı kendi haline bırakıp, vali ve kaymakamlara "Bunlara elleşmeyin, biz bir süreç başlattık, akamete uğratmayın" deyip, daha sonra itirafta bulunan; doğal olarak bölgede PKK'ya özgürce hareket alanı açıp, ona karşı tepkisizliği tercih eden ve bunun sonucunda hendekler, sığınaklar, tüneller açılıp, adeta kurtarılmış bölgeler oluşmasına vesile olan ve yine doğal olarak bu anormal halin sona ermesi için Türk Ordusunun yaptığı mücadelede verdiği can ve mili servet kaybının hesabını; bu sonucun müsebbibi olanlardan sormak gerekmez mi.
...
Elbette sokakta 57 insanın ölümünün müsebbibi olanlardan da hesap soralım; hendek sürecinde vali, kaymakam ve askerlere "Elleşmeyin, süreci akamete uğratmayın" talimatı verenlerden de hesap soralım. Bu hesabı da en güzel sandıkta sorabiliriz.


Dindarlık mı; güzel ahlak mı
Benim için devlet adamının dindar olması değil; haysiyetli şerefli ve en önemlisi de; güzel ahlak sahibi olmasıdır.
...
Eğer birileri herhangi bir şeklide "Dindar Mehme Soral"ı; İslam dininin ritüel ve söylemleri üzerinden etkilemeyi düşünecek olursa; avucunu yalasın. Bilmelidirler ki; güzel ahlak sahibi olmaları birinci önceliğimdir. 365 gün, beş vakit yanımda saf tutsalar bile; birinci önceliğim ille de "Güzel ahlak" tır.
...
İnsanları inançları üzerinden, hele ki siyasileri kategorize etmek, günümüz çağında utanılası bir durumdur. Çağdaş demokrasi anlayışı bunu kusar, bünye kaldırmaz. Bu anlayışı zorla demokrasiye kakalamaya kalkıştığınız an da; her tarafı kusmuk götürür.
...
Ayakkabı kutularında paralar; "Fatiha" bilenlerin evlerinde çıkmadı mı. Okunan "Fatiha" namuslu, şerefli, haysiyetli güzel ahlak sahibi insanların dudaklarında bir anlam kazanır. Bunu unutmamak lazım.


Ümit Özdağ gerçeği
Habertük TV'de Ümit Özdağ'ı izliyorum. Bu kadar nitelikli yetişmiş insanlarımıza TV'lerde yer verilmeyip, atıl vaziyette tutulmaları yazıktır, günahtır.
... 
Hele ki vasıflı, iyi yetişmiş Türk milliyetçilerinin devletin bekası açısından en ihtiyaç duyulan bir süreçte yapacakları katkıların engellenmesi; Devlet Bahçeli'nin narsist duygu ve düşünceleri paralelinde olması oldukça manidar değil mi.
...
Anladık ki; Ümit Özdağ ve diğer değerli isimlere ve paralelinde İYİ PARTİ'ye karşı ulusal basında uygulanan sansürün nedeni; kastettiğim değerli insanların milleti aydınlatacak bilgi, birikim ve yorumlarından milletin bilgilenmesi ile uyanabileceği korkusuymuş.

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

17 Haziran 2018 Pazar

BEYİNLERDE KIL DÖNMESİ

Muhterem, sen ancak bilmem nerende kıl olan, azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz kölelerine yutturursun; ''Demirtaş muhabbeti'' üzerinden siyasi karşıtlarına göndermeler yapmayı. Sen söylersin, onlar da inanırlar.
...
Senin kabusun olan okuyan, yazan, düşünen ve muhakeme eden insanların ajandalarında kayıtlı; şimdiye kadar her ne halt ettiysen. Sen değil misin; insanları adeta terörize edercesine "Bu devlet var ya bu devlet; size bok yedirdi" veya "Bu devlet var ya bu devlet; Dersim'de mağaralara zehirli gaz vererek, kadın, çocuk yaşlı demeden sığınan insanları katletmiştir" diyen. Sen değil misin, "Osmanlı'da Kürdistan eyaleti vardı, Lazizstan eyaleti vardı; cumhuriyeti kuranların bunlara dair vermiş oldukları sözleri var, artık bunları konuşabilmeliyiz" diyen. Peki buram buram bölücülük kokan ve insanları terörize eden bu sözlerin müellifi, o zamanlar Abuziddin Cumhuriyetinin bağımsızlık mücadelesini veren muhteremmiydi. 
...
Ya da; sanki eskisi yıkılmış, yenisi kurulmuş bir devletin başkanı edası ile PKK'yı muhatap kabul edip, T.C Devleti'nin onurunu hiçe sayarak, Oslo da İngiltere'nin hakemliğinde barış görüşmeleri yapma "Sorumsuzluğu"nuz ortadayken; "Önder Apo"un selamlarını çadır mahkemelerin huzurunda T. C Devleti'ne sunan öncü elçilerin karşılanmasında; sen değilmiydin en güçlü ve muktedir olan. 
...
Ve, nihayet ne istedilerse verdikleriniz...
Oysa ne güzeldi; iktidar olmuşsunuz ama muktedir olamamışsınız ve "Ne istedilerse verdikleriniz" imdadınıza yetişip; muktedir olmanıza mani olduklarını düşündüğünüz cumhuriyet değer ve kazanımlarına sahip çıkan vatansever, asker sivil her kim varsa; onları Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile zindanlara hapsettiler, sizler de bu davaların savcısı olup, beraber hazzını yaşadınız; siz değilmiydiniz "Bağırsaklarımızı temizliyoruz" diyen. 
...
Neymiş efendim; muhalefet nasıl olur da Demirtaş'ın tutuksuz yargılanıp, cumhurbaşkanı adayı olarak çalışma yapabilmesine müsaade edilmesini isteyebilirmiş. Tek adam ve onun hükümranlığı süresince; yukarıda sıralamaya çalıştığım, doğrudan müdahil olduğu ve hiç bir vatanseverin vicdanında asla aklanamayacak olan yaşanmış süreçleri dikkate aldığımızda; seçim şartları ve demokrasi mantığı içinde Demirtaş'ın cumhurbaşkanı adayı olarak meydanlarda kendisini ifade etmesine imkan sağlanmasını önermek demokratik ahlaka sahip olma gereğidir. Şimdi birilerinin kıçında kıl olup, sonra da kıl dönmesi ile geriye saran beyinleri ile beni siyasi infaza tabi tutabilirler, umurumda bile değil. Bunların beyinlerinde kıl dönmesi olunca elbette anlayamazlar, muhakeme edemezler; ''Demirtaş''ları yetiştiren, ayrımcı Kürt Hareketinin öncülerinden Ahmet Türk'ün niçin Devlet Bahçeli'nin önermesi, Erdoğan'ın onayı ile serbest bırakılıp, Demirtaş'ın tutuklu yargılanmasını. 
...
Nedeni şudur; tamamen ve tamamen ''Millet ittifakı''nı PKK sopası ile ürkütmek, korkutmaktır. Bunu ilk önce fetö sopası ile Meral Hanım üzerinden denediler ama Meral Hanım'ın iftira atanların boyunlarına taktığı ''Ben bir şeresizim'' madalyonları ile artık sopayı değiştirip, yerine PKK-HDP'yi ikame etmeye başladılar. 
...
Cumhur ittifakı yine muhteremin öncülüğünde, ülkemizin yaşadığı ekonomik buhrandan dikkatleri güvenlik sorunu üzerine kaydırarak, oylarını konsolide etme telaşı içinde. Aynen 7 Haziran da tek başına iktidar olmayı kaybeden AKP'nin 1 Kasımda tekrar tek başına iktidar olması sürecine benzer bir süreç takip ediliyor. Doğal olarak böyle bir süreç yürütülmeye çalışılırken; son 16 yıldır meclis çoğunluğuna sahip olmasına rağmen AKP'nin demokrasimizin önünü tıkayan ''Hapis olan birisinin cumhurbaşkanı adayı olabileceği'' imkanının ''Olmayacağı'' şeklinde değiştirilmemiş olmasıdır. 
...
Ne kadar komik bir hal değil mi; Demirtaş'a adaylık için gerekli olan ''İyi hal kağıdı''nı verenler ''Aday olabilirsin ama konuşamazsın'' diyorlar. Bu çelişkiyi beyninde kıl dönmesi olanlar fark edemezler, demokrat ahlaka sahip, özgüven dolu karakter sahibi insanlar fark edebilirler. 
...
Şimdi cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turunda millet ittifakının şuna hazırlıklı olması gerekir; HDP ve Demirtaş, Erdoğan karşısındaki aday lehine bir söylemde bulunurlarsa; hatta sessiz bile kalacak olsalar dahi; ''Cumhur ittifakı'', ''Millet ittifakı''nın PKK ile beraber hareket ettiği söylemini yayarak, yine trollerle klasik algı oluşturma yoluna gideceklerdir ama millet de şunu düşünecektir; ''PKK otuz yıldır vardı ve devlet zaten mücadelesini sürdürüyordu ama sen fetö'ye ne istedilerse vererek, cumhuriyet tarihinin, belki de Türk tarihinin en büyük ihanet şebekesinin devlete sızmasına sonra da teslim alma girişimi gibi alçakça bir sürecin yaşanmasına neden oldunuz. PKK ile otuz yıldır sürdürülen mücadele kaldığı yerden devam edebilir; ya senin zafiyetlerinin başımıza açacağı musibetlerle savaşı nasıl yürüteceğiz''
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com

5 Haziran 2018 Salı

GÜNDEM ÜZERİNE

Gençleri önemsemek
İYİ PARTİ'nin adını ekabil takımı değil, gençler buldu. Gençleri önemsemek işte budur. 
... 
Gençleri önemsemek; onlara teknik olarak 18 yaşında seçme ve seçilme hakkı vermek değildir. Bu hakkın mucidi olanlar inandıkları bir şey yapmış olsalardı, en azından seçilebilinir yerlerden üç beş tane 18 yaşındaki genci aday gösterirlerdi; hani nerede.
...
18 yaş her ne kadar seçme için uygun olsa da; seçilmek için yeterli olgunluğa erişilebilen bir yaş değildir. Pratikte uygulanabilirliği olmayan, akla ziyan, beyhude, boş işler bunlar. 


Meral Akşener 2010 yılında fetö ile ilgili gerekli uyarıyı yapmıştı
2010 yılında Meral Hanım Mehmet Ali Şahin'e gider, o zamanki adı ile cemaat olan fetö için "Bunlar yargıyı ele geçirmek istiyorlar, tetbirini almanız gerekir" hatırlatmasına rağmen aldığı cevap "Reis bilir" demiş. 
...
Peki, 17/25 Aralık tan üç sene önce, 15 Temmuz dan da beş sene önce bu hatırlatmayı yapan mı fetöcü dür, yoksa bu uyarıyı kaale almayanlar mı fetöcü dür.
...
Meral Hanım bu uyarıları yaparken, AKP ve onun trolleri Gülen için "Bitsin bu hasret, artık gel gayri; yediğimiz, içtiğimizin tadı tuzu kalmadı" hasretlerini dile getiriyorlardı. 


Muharrem İnce Erdoğan'ın karşısında olmasını istediği bir adaydır
Senaryo neydi; iki narsist insan bir araya gelmiş ve her halükarda İYİ PARTİ'nin yasal sürece takılarak, seçime girmesine mani olunacaktı. Bazen olur ki; kendi oyunu ile sırtın yere gelmesi hesabı; oyuna karşı oyun geliştiren muhalefet, 15 vekil hareketi ile senaryoyu alt üst etti. 
...
Şimdi bu hal karşısında, kendi yazdıkları senaryoya göre kazanmayı garanti altına alan muktedirlerin, uğradıkları hayal kırıklığının neden olduğu psikolojik hal ile kırmızıya saldıran boğa misali, İYİ PARTİ standlarına saldırmaya devam ediyorlar.
...
Şimdi inşallah Meral Akşener ve Kılıçtaroğlu'nun yapacakları toplantıdan yine umarız "15 vekil olayı" gibi; ikinci turda muhalefetin tamamının sinerjisini bir arada dağılmadan toparlayacak bir "oyun" planlaması çıkar diye umut ediyorum.
...
Rasyonel düşünen CHP seçmeninin dikkatini çekmek üzere soruyorum; sizce Recep Tayyip Erdoğan'nın, Meral Akşener'i özelikle ve sabırla sürdürdüğü kaale almama, muhatap olmama sürecini nasıl açıklayabilirsiniz. Öte yandan, Muharrem İnce'nin konuşmaları canlı verilirken, Meral Hanım'ın ulusal yayın yapan hiç bir TV programına çağrılmaması; hele ki canlı hiç bir konuşmasının verilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz.
...


Değerli CHP seçmeni dostlar, şunu bilmenizi isteriz ki; ikinci tura eğer Muharrem İnce kalırsa, biz İYİ PARTİ'liler olarak elbette, hatta firesiz oyumuz Muharrem İnce'ye olacaktır ama kazanmamız için yetecek mi dir.
...
Yukarıda da izah etmeye çalıştığım gibi adeta Meral Hanım'ı "Muhatap almama orucu" tutan; buna mukabil Muharrem İnce'yi sürekli olarak şu anda kimsenin bilmediği "Sürprizlerle" dolu oyun alanına çekmek isteyen Recep Tayyip Erdoğan'nın ne yapmak istediğini lütfen iyi okumaya çalışın.
...
Recep Tayyip Erdoğan'nın elinde eğer zerre kadar Meral Hanım'ın aleyhine kullanabileceği bir bilgi veya döküman olsaydı; kesinlikle "Muhatap olmama orucu"nu tutmayacak, Muharrem İnce karşısında yürüttüğü politikayı Meral Hanım'a karşı da yürüyecekti.
...
Yani şunu demek istiyor ve korkuyorum ki; Recep Tayyip Erdoğan ikinci turda karşısında Muharrem İnce'nin olmasını istemesinin temelinde hiç birimizin bilmediği ama sadece Recep Tayyip Erdoğan'ın bildiği "Nedenler" olabilir.
...
CHP seçmeninin rasyonel olmasına binaen; Meral Hanım üzerine tekrar tekrar düşüneceğini tahmin ediyorum; zira amacımız Erdoğan'ı bir daha seçtirmemekse. 


Geğirenler, göbeğini kaşıyan adamlar
Zamanında, tabi ki haksız olarak toplumun bir kesimine "Geğirenler, göbeğini kaşıyan adamlar" yakıştırmasını yapanlara karşı AKP şiddetle tepki gösterip, karşılığında iyi bir oy almıştı. Bu tepkiyi neye dayandırmıştı; halkın görgüsüz ve cahil görülmesiydi.
...
Peki, AKP'li enerji bakanı "Uzaya dört şeritli yol yapacağız desek, inandıracak seçmenimiz var" derken, milleti; akıl, fikir, izandan yoksun; muhakeme gücü olmayan acizler olarak görmek değil mi dir. 


Cahilin cüretkarlığına teşfik, 
"Okumuşun" bilgeliğine zulmün olduğu bir ülkede neyin kıymeti bilinir ki; demokrasi kaldırılır, yerine ancak getirile getirile "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi" getirilir. Bu sosyolojik gerçeğimizin varabileceği nokta burasıdır. 
...
Peki yapılması gereken nedir; cehalete pirim veren üç beş "Akıllı" siyasi bezirganı, siyasi arenadan, elimizde olan kıt demokrasi imkanlarını kullanarak tecrit edebilmektir.
... 
Bunu "Cesurlar hareketi" ve İYİ PARTİ kurumsal kimliği başlattı; ülkemizin her kesiminden, vatanseverlik paydasında bütünleşen yeni katılımlarla devam edecek ve inşallah Meral Hanım'ın Cumhurbaşkanı olması ile de taçlanacaktır. 


İYİ PARTİ ve loğusa dönemi
Listeler açıklandı. Belli ki birileri fikri alt yapılarına ve belli çevrelerce tanınıyor olmalarına güvenerek, kendilerine öncelik verileceği gibi bir beklentiye girmiş olmalılar ki; bunu yapmış oldukları sitemlerinden anlıyoruz.
... 
Bu arada birilerinin maddi imkanları ile kar topu misali yuvarlaya yuvarlaya büyütülerek, iddialı hale getirilmiş bir partiye; sadece ve sadece tanınıyor olmak, hatta birikimli ve bilgi sahibi olmak en azından bu seçimde aday olma önceliği sağlayamamış olabilir.
...
Partinin kurumsal kimliğini güçlü şekilde inşa edip, ayakta durabilir hale getirilerek iddialı olabilmesi için en azından ilk dönem için elini taşın altına koyanları gözetmiş olmaları vefa gereği olmuş olabilir.
...
Bulunduğum ilçede yönetime girmem için teklif getirildiğinde; "Maddi imkanlarım yeterli değil. Fikri anlamda her türlü katkıya hazırım ancak parti yeni kuruluyor, teşkilatlanması için çok masraf lazım; dolayısıyla da önceliğin maddi imkanlarını sunabilecek arkadaşlara vermek lazım, yönetim bu arkadaşlardan oluşturulsun, bizler de fikri alt yapıya destek oluruz" dedim. Katkım hala bu anlamda devam ediyor.
...
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım düşüncelerim; çok olağanüstü şartlarda, engellemelerle karşı mücadele verilerek kurulmuş olan partimizin, rüştünü ispat edene ve devletten kurumsal yardım almayı hak kazanana kadardır. Partimizde olup, bitenleri sorgulamak için loğusa dönemi henüz geçmemiştir diye düşünüyorum. 


Sayın İYİ PARTİ muktedirlerine,
Şunun çok iyi farkındayız ki; kaçırmak üzere olduğumuz bir otobüse, bir trene veya bir uçağa yetişme telaşı ile evden sokağa fırlamışcasına; ne ayakkabımızın bağına, ne pantolonumuzun kemerine, ne de giydiğimiz çorabın tersine, düzüne dikkat edemedik.
...
Dolayısıyla, üstümüze başımıza dikkat edememiş olmamızı genel halimiz olarak algılayıp; halimiz böyle başladı, böyle devam edecek sanmayın. Bu telaşın müsebbibi; bize bileti verenin, bilete yazdığı saat ile treni hareket ettirdiği saatin aynı olmamasıdır.
...
Yani demem o ki; "İnsanlık hali" deyip kabullenebileceğimiz halleri sakına sakın geleneksel hale getirmeye kalkışmayın. Bu "Cesurlar hareketi"nin, meşruiyetini İtiraz kültüründen aldığını hiç aklınızdan çıkarmayın.
...
Dolayısıyla gelecek gün ve yıllarda, Sayın Genel Başkana tanınan makul inisiyatif veya kontenjan hakkı dışında diğer tüm unsurların seçilmesi, milletin önüne çıkarılması; tabandan tavana tüm mensuplarımızın iradesinin süzgecinden geçirilmiş, irade beyanı ile tecelli eden sonuçlara göre kararlar çıkarılmalıdır.
...
Treni kaçırmamak için kemerimizi bağlayamama halimizi lütfen genel saflığımız olarak algılayıp, "Biz talimat veririz, onlar da yapar"ız sanmayın, "Öyle sansanız bile olmadığımızı göstermemize gerek kalmadan; umarım partinin kuruluş beyanlarındaki ilkelerimize sadık kalınacağına inanıyor, bu ilkelerin takipçisi olacağımızı bilmenizi de özelikle de istiyoruz.
...
Böyle bir metni kaleme alma ihtiyacı duymamın nedeni; İYİ PARTİ'nin Genel Başkanından en alt kademesindeki yöneticisine kadar ve de partimizin dostu düşmanı her kim varsa bilmeliler ki; biz İYİ PARTİ mensupları olarak birilerinin hiç bir zaman azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz köleleri olmayacağız. Dolayısıyla gelecek gün ve yıllar için İYİ PARTİ üzerinden plan ve program yapanlar huyumuza şimdiden alışsınlar isterim. Onlar da çok iyi anlamışlardır ki; tabanın inanmışlık ve adanmışlığı olmadan hiç bir halt yapamazlar da, olamazlar da.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com