28 Ağustos 2021 Cumartesi

KONTROLLÜ DEMOKRASİMİZİN BİZE YUTTURDUKLARI

Kontrollü demokrasimizin bize yutturdukları

Önce, 28 Şubat sürecinin öncü generalleri ve onların brifing verdiği bürokrat ve kurumların başörtülü öğrenci ve memurlara karşı abuk sabuk, dayatmacı keyfi uygulamaları ile intikamcı kindar bir seçmen kitlesi oluşması ve bunların kurulacak bir partide konsolide olmaları yoluna gidildi. Okullarda okutulan kitaplarda müfredata alınan, Atatürk'ün fikri ilham kaynağı olan Ziya Gökalp'ın şiirini okuyacak cesur birisi bulunuyor, sonra cezalandırılıp dört aylığına hapiste istirahate alınıyor(!)
Generallerin bu uygulamaları devam ederken akabinde siyasi arenanın da dizayn edilmesi yoluna gidiliyor. Kurulacak olan yeni parti, yani AKP için siyasi arena boşaltılıyor ANAP, DYP, MHP, HDP baraj altında bırakılıyor. AKP'nin genel başkanı milletvekili olamadığı için, olsun diye Siirt seçimleri iptal edilerek ara seçime gidiliyor ve vekil oluyor ama yenilenen bu ara seçime baraj altı kalan partiler sokulmuyor. Çünkü sokulurlarsa ezkaza 9.9 ile baraj altında kalan DYP olur da barajı aşarsa ne olacak; meclis aritmetiği tamamen değişerek ve Türk milletine takdimi yapılan lidere dair tüm senaryolar boşa çıkacaktı.
Ne garip değil mi; bu generallerin yarattıkları mağduriyetler üzerinden (28 şubat süreci) siyasi oluşumları için (AKP'nin kurulma süreci) güç devşirenler, bugün müteşekkir oldukları generalleri cezalandırarak tekrar aynı malzemeleri kullanarak bir başka güç devşirme çabasındalar. Nedir o; "Biz 28 Şubat'cıların cezasını böyle keseriz" diyebilmek. "Başörtüsü bitti, generallerden verelim abi" der gibi.
ABD, işte böyle "Benim çocuklarım" dediklerini çift taraflı keskin bıçak gibi kullandığına, yaşananlardan hareketle daha açık şekilde tanık oluyoruz. Atatürk, cumhuriyet değer ve kazanımlarına atıf yapılarak ordunun genel tutumuymuş gibi generaller tarafından dindar ve muhafazakarlara dayatılan bireysel davranışların aslında ABD/Nato yönlendirmesi olduğunu anlamamak kusura bakmayın ama biraz da saflık değil mi.
Tesadüf mü yoksa bilinçli mi, ben bilinçli olduğunu düşünüyorum zira benzer hatalar her zaman aynı sonuçları vereceğine göre; Suriye bataklığına ABD'nin güdümünde saplanmışken, yine aynı ABD'nin Afganistan'da yarattığı bataklığın içine aynı sonuçları elde etmek için çekiliyor olmamız; yaratılan sorunlar içinde boğularak yine dönüp dolaşıp ABD'nin her istediğini alabileceği bir konuma sürükleniyoruz. Bu nedendir ki; Erdoğan-Biden görüşmesinin mahiyetinin bilinmemesi için temayüllere aykırı olarak çocuk yaşta aileden birisinin kızı tercüman olarak tercih ediliyor.

Kılıçdaroğlu'na yapılan saygısızlık

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çorum'u ziyaret etti ve vatandaşların halini hatırını sorduğu sırada vatandaşın tepkisi ile karşılaştı. Vatandaş, Kılıçdaroğlu'na önce "Çocuğuma dokunma", sonra da "Hadi yürü, yürü" tepkilerini gösterdi.
Bu çirkin, insanın içini acıtan, AKP'nin Türk siyasetine soktuğu görüntü "Karşıtından nefret edeceksin, kin ve öfke duyacaksın. Karşıtını ne kadar aşağılayabilirsen o kadar muzaffer bir asker gibi itibar göreceksin" minvalinde kendi seçmenini motive etme usulü ve yöntemi milletimizi olabildiğince ayrıştırdı.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun ne kadar olgun bir insan olduğuna hep beraber şahit olduk. Ezkaza aynı muamele ile Erdoğan karşılaşmış olsaydı; düşünmek bile istemiyorum.
Dolaysıyla, o malum görüntü ve diyalog karşısında içinin acıdığını söyleyen bir Meral Akşener, hiç hak etmediği bir muamele ile karşı karşıya kalan olgun ve sabırlı insan Kılıçdaroğlu ve Karamollaoğlu bilgeliği ile inşallah bu ülke düzlüğe çıkacak, insanların ayrışması sona erecek, psikolojisi normalleşecek, müreffeh ülke Türkiye tekrar cumhuriyet değer ve kazanımları üzerine inşa edilecektir.

Rakamlarda keramet aramak

Devlet Bahçeli her daim kendisini hep rakamların sihrine kaptırıp matematiksel oyunlarla meclisin vekil dengesini de kullanılarak siyasi varlığını sürdürebilme yollarını aradı, muvaffak da oldu. Hiç bir zaman MHP'nin kurumsallığının büyümesine, birinci derece yetkinliğe yükselmesine ne niyetlendi ne de mücadelesini vermeyi göze alabildi.
Peki o öyle istedi diye bizler razı olduk mu; elbette hayır. İtirazımızı dile getirip ideolojik taassubu terk ederek sonuç almaya yönelik, başarıya odaklı ve en önemlisi yönetmeye talip inanmışlık ve adanmışlık ile Türk milliyetçileri ve onların ülküleri için alternatif bir çıkış yolu aradık; vatan ve millet severlik paydasında bütünleşen diğer siyasi kesimlerin katılımlarının da sağlanması ile Demokrat Türk milliyetçileri olarak İYİ PARTİ projesini geliştirdik ve başardık.
Sonuç mükemmel; İYİ PARTİ, varlığı ile 19 yıllık ihvancı ruhlu siyasal İslamcı AKP ve onlara sonradan eklemlenmiş siyasal İslamcılığa evirilmiş ülkücülerin ortadan kaldırdığı cumhuriyet değer ve kazanımlarını tekrar yerlerine koyabilecek siyasi bir gücün alternatif olması için "Vatan ve millet severler" arasında katalizörlük görevini ifa ederek Türk milleti için umut olmuştur.
Yani demem o ki; Devlet Bahçeli yine her zaman olduğu gibi kendisini rakamların sihrine kaptırarak seçim barajı değişikliği ile iyice küçüldüğünü kabul ettiği MHP'nin en azından kurumsal varlığının devamı için seçim barajı rakamını aşağıya çekerek sonuç almayı murad ediyor. İttifakla seçime girme barajı %10, tek başına girme barajı %5 olsun istiyor. Oysa ki; güya devletin bekası üzerinden siyaset yapan Devlet Bahçeli'nin çalışmasını yaptıkları yeni seçim yasası düzenlemesiyle; HDP ile ittifak yapanları hainlikle suçlarken aynı zamanda HDP'nin her şart altında meclise girmesini garanti altına almış oluyor.
Anlaşılan, bu sefer çıtayı aşabileceği şekilde ayarlasa da; sorun sadece yükseklik değil koşarak hız alabileceği yeterli mesafenin olmayışı dır.

Örnek vatansever bir hukukçu Prof. Dr. Ersan Şen

Bu ülkeye hizmet ille de siyasetten geçer gibi bir zorunluluk söz konusu değil.
Şu anda Prof. Dr. Ersan Şen'in anlattıkları gerek CHP'nin gerekse İYİ PARTİ'nin aynı minvalde söylediklerinden inanın ki daha çok dikkat çekip, yankı uyandırıyor. Çünkü siyasetin ve siyasetçinin yarattığı bıkkınlığın insanlarımız üzerinde oluşturduğu yorgunluk artık siyasileri dinlenmez hatta ciddiye alınmaz kıldı.
Hizmet anlamında bu ülkeye tek başına daha sonuç alıcı hizmetler yapılabileceğine dair Ersan Şen hoca bence güzel bir örnektir.
Ayasofya'da rahmetli Atatürk'e atıf yapılarak yapılan hakaretlere dair siyasiler büyük eleştiri yaptılar ama hepimizin aklında kalan Ersan Şen hocamızın yaptığı; yüreğimizi ferahlatan, muhataplarını tokatlarcasına perişan ettiği konuşmalarıdır.
Bir kaç gündür; gerek Suriyeli gerekse Afgan göçmenler konusunda insan hakları ve buna bağlı uluslararası antlaşmaları dikkate alarak bir hukukçu bilgisi ile milliyetçi refleksini ortaya koyup, yapılan hataları Türk milletine hatırlatarak müthiş bir mücadele veriyor.
Kendisini tüm kalbimle tebrik ediyorum.

Doğu Perinçek
“Taliban, Mustafa Kemal Paşa'nın Türkiye'de yaptığı gibi Afganistan'ın Kurtuluş Savaşını başardı” demiş.
Tamam artık; başına bir sarık, çenesinde üç tel kıl, yanına da cumhur ittifakı bileşeni vekillerini alarak şeyhliğini ilan edip siyasetteki finalini de bu son değişim ve dönüşüm ile yapacak anlaşılan.
Sıyrık adam, beyni sulanmış bunak...
Boşuna değilmiş; siyasal İslamcı, ihvancı AKP'ye yanaşma olması.

Bizim şeriatçılar

Bizim şeriatçılar var ya; hani "Cumhuriyet kuruldu, şeriat gitti, bunun müsebbibi de Atatürk tür" diyenler; niçin Afganistan sınırlarına yığılıp "Biz bu ülkeye iltica etmek istiyoruz" demiyorlar.
Demezler, çünkü bunların alayı siyaseten kazanmak için şeriat istiyorlar. Yani, iki yüzlü riyakar sahtekarlar. Samimi değiller.
Mehmet Soral