9 Eylül 2017 Cumartesi

BİR İHANETİN ANATOMİSİ

Geçmişte cemaat ile falanca görüştü, filanca görüştü diyerek namuslu ve şerefli insanlara suç isnadı çabaları gayri ahlakidir. Hümanist duygular ve dini hassasiyetler nedeniyle muhafazakar sağ cenahtan herkes cemaate yakın durmuşlar, devşirilenlerden emin olunanlar ise çarkın dişlisine eklenmişlerdir. Yani cemaat "Sağın rahminde büyüyüp, siyasal İslam'ın öncülüğünde tarihi ihanetini gerçekleştirmiştir".
...
Cemaat "Sağcı olmayan Türk milliyetçilerini'' hiç sevmemişler, aralarına bile almak istememişlerdir. (Sağcılık tamamen başka bir şey. Kendimi hiç bir zaman sağcı olarak tanımlamadım) Çünkü Türk milliyetçilerinin "Turan ülküsü" misyonları doğrultusunda; ''Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'' aynı coğrafya üzerinde benzer çalışmaları yapıyordu. Yani Türk Milliyetçilerinin bu manada duygularını tatmin edip, kendilerini ait hissedebilecekleri bir sivil toplum örgütleri zaten vardı. Dolaysıyla, Türk milliyetçilerine karşı hasım olmalarının temelinde biraz da aynı coğrafya üzerinde etkin olma misyonundan kaynaklanan kıskançlık söz konusuydu. Bu anlamda cemaat bazılarını yeni mağdur etmiş olsa da; Türk milliyetçilerini kırk yıldır mağdur ediyorlardı. ''cemaat medyası''nda kendisini Türk milliyetçisi olarak tanımlayan hiç bir kimseye iş verilmemiştir. Sol veya CHP ise sadece siyasi rant için cemaatin o anki potansiyel gücünden yararlanmak istemiştir. Ecevit'in cemaat ile ilişkisi ise tamamen ''Hümanist düşüncelerinden kaynaklanan, şairane hislere dayanır''. Aslında o aralar rahmetli Ecevit'in ''Ortamı bulmak'' gibi de bir çabası vardır. Merve Kavakcı'ya karşı tutumu da; din karşıtlığı veya mağduriyetine karşı duyarsız oluşu değil; bugün de çok iyi gördük ki Siyasal İslamcılara geçit vermemeye yönelik bir tepkiydi.
...
Dolayısıyla cemaat üzerinden doğrudan yaşanan ihanetin müsebbibi olarak görebileceklerimiz; Türk devleti ve milleti yaşadığı sürece hesabını illaki sormamız gerekecek olanlar; cemaatin "Ticaret ve ihanet" kategorisinde olanlar ile cemaate 28 Şubat sürecinden sonra "Gelin beraber olup önce iktidar, sonra muktedir olalım; askeri ve cumhuriyetçi vesayeti ortadan kaldıralım, her ikisinin de defterini dürelim" şeklideki; eşeğin aklına karpuz kabuğunu sokanlardır.
....
Yani demem o ki; asıl milad "Eşeğin aklına karpuz kabuğunun sokulduğu; yani cemaatin fetö sürecine davet edildiği, evrildiği tarihtir". Bu da takriben 2001-2002 yıllarına tekamül eder. Özellikle 2002 yılından 2013 yılına kadar kandırılanların vebali AKP hükumetlerine aittir. Çünkü devlet ve yönetenlerinden teşvik gören her kurum, kuruluş, cemaat en güvenilir ve sağlam demektir. Eğer sıradan vatandaş çocuğunu Anadolu'da özel bir yurda kayıt ettirmek üzere yola çıkmışsa ve o arada da TV'den "Hocam bitsin bu hasret, artık gel gayri" diyen övgüleri dinliyorsa; elbette ve hiç tereddütsüz çocuğunu ''cemaat'' yurduna kayıt ettirecek; belki daha sonra toplantılarına katılacak, kurbanlarını bağışlayacak, bağış yapacaktır. Şüphe etmek ne mümkün; boru değil bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı teminatı var ortada; A Haber spikeri de bangır bangır ''Muhterem Hoca efendi'' başlığı ile haberleri sunuyorken...
...
2013 yılında "Kutsal ittifak"ın kendi aralarındaki ''Muktedir olma'' savaşından sonra cemaat ile ilişkisini sürdüren herkes bilerek ve isteyerek sürdürmüşlerdir ve hepsi de haindir.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

GÜNDEME DAİR ORDAN BURDAN ŞURDAN

Birisi bana ''fetöcüsün'' demiş.
Bazılarının kafalarına çaka çaka ''Fetö kirletmesi'' olduklarını söyleyince; hemen dönüp bana ''Sen ''fetöcüsün'' diyorlar. Biliyorum, acının verdiği can havliyle söylenen sözler bunlar. Vallahi onlarla sevişme tarzı bize uymaz; kulağınıza fısıldamışlar zamanında; işe nereden başlanacağını. Kim ne yapar ki benim gibi acemiyi, kara cahili; uçkur denince gemi halatını hatırlayanı

Devlet Bahçeli Cumhurbaşkanı yardımcısı olacakmış.
Sayın Bahçeli'yi yirmi yıldır başbakan yapmak için uğraşıyoruz oy alamıyoruz da; Recep Tayyip Erdoğan'ın yardımcısı olacağı için mi oy alacakmış.Tamam işte ait olduğu yeri bulmuş. Biz Türk milliyetçileri olarak "Recep Tayyip Erdoğan'ın yardımcısı" olacağım diyene değil, "Ben Cumhurbaşkanı olacağım" diyene, Sayın Meral Akşener'e oyumuzu vereceğiz.

Atatürk'süz müfredat
MHP yetkilisi muhterem "Atatürk'süz müfredat olamaz" demiş. Olur, olur; hem de sizin desteğinizle bal gibi de olur.
... 
Yaptırım gücünüzü AKP'nin selameti için kullanacaksınız, sonra da hiç yaptırım gücünüzün olmadığı bir durumda milletin gazını almak için yel değirmenine savaş açacaksınız; ve sonra biz saflar Atatürk'e sahip çıktınız diye size alkış tutacağız öyle mi. Geçiniz bunları. 7 Haziran sonrasından günümüze kadar hükümet ve Tayyip Erdoğan'ın yapıp ettiklerinin vebalinden siz de sorumlusunuz.


Cihat üzerine...
"Cihat" denen şey; değerleri üzerine ulvi kıymetler atfettiğimiz şeyler için verilmesi gereken mücadelenin adıdır. "Çocuklarımıza Cihad'ı öğreteceğiz" demekle, benim tarifini yaptığım "Cihat" arasında hiç bir benzerlik yoktur. "Çocuklarımıza cihadı öğreteceğiz" diyenlerin tek amaçları; Siyasal İslamcılığa gönüllü yetiştirmektir. Kimse bana bu ard niyetli hikayeyi yutturamaz. Sonuçta bu sözün sahiplerini tanıyoruz. "Allah bizi affetsin" pişmanlığını bir daha yaşamamak için "Cihat" yerine "Kutsalımız uğruna savaşmayı öğreteceğiz" tarifini yapmanız devletimizin ve milletimizin bekası için elzem olandır. 

Kuzey Irak'da yapılacak olan referandum
T. C Devleti olarak Kuzey Irak'da malum referandumun yapılması durumunda; Kuzey Irak'a gerek hava yolu ile gerekse sınırdan bir kedinin geçişine dahi izin verilmeyeceğini; Kuzey Irak'ta, gerekse Türkiye'de karşılıklı tüm temsilciliklerin kapatılacağını, Kuzey Irak menşeli tüm firmaların faaliyetlerinin durdurulacağını ve belli bir süre sonra ülkemizi terk etmeyenlerin mal varlıklarına el konulacağını niçin dünya kamuoyuna deklare etmiyoruz.
...
Hükumetin Kuzey Irak'ta olup bitenlere dair yaptığı açıklamaların samimi olduğuna inanmıyorum.
Kardeşim eğer sen onların "sembollerini" yani paçavralarını ülkemizin en önemli iki güzide şehrinde göndere çekersen; kusura bakma,, elbette samimiyetinizden şüphe ederim. Nitekim T.C Devletinin bu tavrı muhtemelen Barzani tarafından malum oldu bittiğe razı olacağımız şeklinde yorumlandı veya kendisine öyle vaad edildi ki; hemen sonrasında Barzani gizli ajandasını açıkladı.
...
İran'ın, merkezi Irak hükumetinin ve Türkiye'nin rızası olmadan oradaki bir "Devletçik"in yaşama şansının olmayacağı aşikarken; Barzani buna nasıl cür'et edebiliyor; biraz düşünelim lütfen.
Arkasında ABD var diyenlere de sözüm; madem öyle, yukarıdaki kaleme aldığım deklarasyonu dünya kamuoyuna ilan edelim ki; ABD de hissesine düşeni alsın. Hükumetimiz bunu da yapamaz; zira devletin ve milletin bekası için değil, intikam duyguları ile sürdürülen fetö ile mücadele için ABD'nin kesinlikle desteğine ihtiyaç olunduğunu belki de en iyi bilen Erdoğan'dır. Dikkatinizi çekerim, yetkili hiç bir AKP'linin 15 Temmuz darbesinin arkasında ABD vardır dediklerini duydunuz mu; duyamazsınız Çünkü her şeye rağmen Erdoğan ABD ile ilişkilerini iyi yürütmek ve ABD'ye "Sen fetö'den vazgeç, senin için lazım olanı biz de sağlarız" diyen gizli bir ajandanın olduğunu düşünüyorum. Her ne hikmetse her gün Almanya ve yetkililerine laf sokuşturan hükumetimiz fetö'nün karargah kurduğu ABD'ye aynı üslupla soru sorup, gerekeni yapmıyor.
...
Lütfen zihnimiz zorlayarak biraz düşünelim; siyasi yasaklı ve hiç bir görevi olmayan İstanbul eski bir belediye başkanı nasıl oldu da son 15 yılın tek hakimi oldu. Aman Cüneyd Zapsu'yu da unutmayın. Hala şu anda ABD de olup da; "Erdoğan'ı kanalizasyona süpürmeyin, kullanın'' telkininde bulunuyor olabilir.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com