26 Şubat 2019 Salı

OYLARIN NİTELİĞİNİN DEĞİL NİCELİĞİNİN HESABI YAPILIR

Sandıktan çıkan oyun niteliğinin değil niceliğinin hesabı yapılır
Kendilerini; kıçlarında mühürle, icazetli doğduklarını sanan Cumhur ittifakının tarafları HDP'nin "Seçmenimiz oylarını stratejik olarak kullanacak" yani Cumhur ittifakı karşıtlığı üzerine kullanacağı kararını; HDP'nin millet ittifakına örtülü desteği olarak görüp, dolayısıyla da işi PKK ile işbirliğine kadar götüren suçlamada bulunuyorlar. 
...
Muhteremler; kullanılan oyların niteliğinin değil, niceliğinin hesabı yapılır. Yani sandıktan çıkan oyların; şu kadarı puşt tan, şu kadarı hainden, şu kadarı pezevenkten, şu kadarı da güzel ahlak sahibi insanlardan gelmiş denmiyor. Tek tek sayılarak; yani, niceliği dikkate alınarak üst üste eklenip, toplanır sonra da neticesi açıklanır.
...
Dolayısıyla millet ittifakı adına sandıktan çıkacak her oy anamızın ak sütü kadar hak ve helaldir, sizinkisi de elbette. B
ir faninin, hezeyanları üzerinden milletin diğer yarısına yaptığı aşağılama da ancak kendisini bağlar. Kem söz sahibine aittir. Varsın söylensin dursun. 31 Mart'da ağzı bağlanınca illa ki susacaktır.


Milletin yarısını aşağılayarak beka sorunu aşılamaz
Beka sorunu varsa AKP ve Balgat mukimi sayenizde olmuş olmalı. Zira devlete hakim olma inisiyatifi son yirmi yılda sizin uhdenizde.
... 
Dolayısıyla, olmadığına inandığım "Devletin bekası" sorunu şayet varsa; müsebbibi Cumhur ittifakıdır.
...
Suyu çekilmiş beyninizden; muktedirliğinizin devamı için insan aklına ve zekasına hareket edercesine ıkına ıkına çıkarabildiğiniz "Beka" gerekçesi beşikteki torunumuzun çükünde bile değil tamam mı. Çünkü yok öyle bir şey.
...
Olay şu; BOP projesi dahilinde kurulan; önce alternatif siyasi bir güç haline getirilen, sonra da iktidar yapılan AKP siyasi iktidarı; cumhuriyet tarihinin en aşağılık terör örgütünü devlete yerleştirdi. Yerleştirilen bu fetö unsurları Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile AKP hükumetinin önce siyasi bir güç sonra da tamamen muktedir olmasını sağladılar. Böylece AKP'nin uhdesinde, "Ilımlı İslam" safsataları ile "Siyasi İslam" iktidara geldi, maalesef de devam ediyor.
...
Gün geldi bu "Siyasal İslamcı" iktidarın tarafları "İmam kim olacak" kavgasına tutuşunca; 15 Temmuz gerçeği ile karşı karşıya geldik. Ancak bu gerçeğin arkasındaki, önündeki nedenleri bu siyasal iktidar olduğu sürece hiç bir zaman özgürce tartışamayacağız. Şunu bilmekte fayda var ki; 15 Temmuz vakıasını hükümet milletin nasıl bilmesini istiyorsa millet de o şeklide biliyor. 
... 
İşte Cumhur ittifakının beka sorunu dediği şey; kendi inisiyatifleri ve muktedirlikleri altında geçen son yirmi yılın her yönleri ile tartışılabileceği ihtimalinin olmasıdır. Mahalli seçimlerde Cumhur ittifakının güç kaybı böyle bir ihtimale kapı açacaktır. Yani Cumhur ittifakı; kendi siyasi bekalarına; devletin bağımsızlığına kast eden ve var olduğu algısı yaratılarak Türk milletinin her ferdinin şuur altına işlemeye çalışılan kurmaca beka sorunu üzerinden tedbir almaya çalışıyor.
...
Yunanistan Ege'de 18 adayı gasp etti. Bu bir beka sorunu değil mi. Peki Cumhur ittifakı bu konuda ne yaptı; hiç bir şey. Peki Cumhur ittifakının sesinin çıkması için Yunanistan'ın Aydın'ı işgal mi etmesi lazım.
...
Cumhur ittifakının beka dediği şey gerçek anlamda bizatihi kendileridir. Diğer hususlar "Tıraş"tır. Eğer varsa ki bir beka sorunu; bunu milletin diğer yarısına "Zillet, illet" deyip aşağılayarak değil, yanınıza alarak aşabilirsiniz aynen 15 Temmuz'da Türk milletinin köprüde, meydanlarda devletinin yanında yer almasında olduğu gibi. Mesela o gece "İllet ve zillete dahil olanlar meydanlara çıkmasın" dediniz mi; elbette hayır. Çünkü gerçek anlamda bir beka sorunu vardı da ondan. Peki milletin yarısına zillet, illet deyip öteledikten sonra; diğer yarısı ile (Sözlük anlamında ciddi bir sorunun fiileşmiş hali veya ihtimali) "Devletin Bekası" sorununu nasıl aşabileceksiniz.
...
Eğer gerçekten "Devletin Bekası" sorunu var ise; bu sorunu aşmak milletin yarısını değil, tamamını kucaklayarak aşmak lazımdır. Bunun için de mahalli seçimlerden sonra mecliste grubu bulanan partilerin vekil sayısı nispetinde "Milli mutabakat hükumeti" kurulmalıdır. Ancak bu formüle sıcak bakanların devletin bekası konusundaki samimiyetlerine inanabilirim.
... 
Şahsen devletimizin bir beka sorunu olduğuna inanmıyorum ama tek adam rejiminin doğal yapısı gereği devlette yönetim zafiyetlerinin olduğuna kesinlikle inanıyorum. Yine Cumhur ittifakının bir diğer tedirginlik duyduğu ama bunu "Beka" sorunu arkasına gizlenerek açığa vurmadığı; "Fetö'nün siyasi ayağının açığa çıkarılması" ihtimalidir. Nitekim bu konuda verilen araştırma önergesini; tedirginlik duyuyor olmalılar ki; red ettiler. 

Abdullah Gül Erdoğan'dan bağımsız hareket etmez/edemez
Abdullah Gül'ün millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olması girişimi bile Erdoğan'ın bir planıydı.
... 
Yani o süreçte rakibini bile kendisi belirlemek istedi ancak Meral Hanım Cumhurbaşkanlığı adaylığında ısrar edince o planı uygulamaktan vaz geçerek, Meral Hanım ile karşı karşıya gelmemek için CHP'yi; kendi trolleri marifeti ile yarattığı konjonktürün içine çekerek bir anlamda Muharrem İnce'nin CHP tarafından aday gösterilmesini sağladı. 
... 
Böylece Abdullah Gül'ün yerine Muharrem İnce'yi ikame ederek, rakibini yine kendisi seçmiş oldu. Hiç şaşırmayınız. Aktrolerin TV programlarındaki Muharrem İnce methiyelerini, canlı miting ve TV yayınlarını çok iyi hatırlıyorum. Hatta bir defasında CHP'li konuşmacının trol gazeteciye "Sizdeki bu Muharrem İnce aşkı nereden geliyor, oyununzu ona mı vereceksiniz" demişti.
...
Dolayısıyla, 31 Mart sonrası için yine Abdullah Gül üzerinden benzer bir senaryo ile muhtemel bir siyasi boşluk oluşursa doldurmayı düşünüyor olabilirler. Gül'de Erdoğan'ı karşısına alabilecek yürek yoktur. Hiç bir zaman birinci role soyunmamış ama her zaman için de oyunun dışında kalmamayı başarmıştır. Yani demem o ki; Abdullah Gül'ün Erdoğan'ın bilgisi dışında zerre kadar kullanabileceği bir inisiyatifi yoktur.
...
Peki 31 Mart sonrası için Ali Babacan, Davutoğlu ve Abdullah Gül üzerinden bir ekip çalışması olduğu algısı niçin yaratılıyor. Çünkü muhtemel böyle bir siyasi oluşumun içinde olmaya heves edecek olan, mevcut partilerde yer alan kaypaklara sinyal verilmek isteniyor. Bu anlamda hedef parti olarak da İYİ PARTİ seçilerek kumpasa tabi tutulmakta. Özellikle İYİ PARTİ'de kurumsal bütünlüğün sağlanamaması için her türlü puştluk deneniyor.
...
"Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nde siyasi arenada iki blokun olması isteniyor; birisi CHP ekseninde oluşacak blok, diğeri de AKP ekseninde oluşacak bloktur. İYİ PARTİ'nin varlığı bu planı alt üst etti. İşte bundandır ki; İYİ PARTİ tabanı kumpaslarla sürekli yılgınlığa ve bıkkınlığa itilerek partiye küstürülüp, Abdullah Gül, Ali Babacan, Davutoğlu senaryosunun beklentisi içine itilmek isteniyor. Davutoğlu'nun kullanabileceği bir inisiyatifi olsaydı görevden el çektirilmesine itiraz etmeyi denerdi, dolayısıyla bir rol alsa bile Erdoğan talimatına istinaden olacaktır.
...
Netice itibariyle Türk demokrasisini kurtarmak ve tekrar "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönüşün sağlanması için İYİ PARTİ'ye samimiyetle sahip çıkmak elzemdir. Ama "CHP ne güne duruyor" diyeceksiniz; haklısınız ancak CHP'nin siyasi varlığı Cumhur ittifakının emellerine mani değil ki; mani olan İYİ PARTİ' nin varlığıdır.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com

21 Şubat 2019 Perşembe

SİYASİ FAHİŞELİK

Siyasi fahişelik
Partisi kendisini aday göstermedi diye bir gün sonra bir başka partiye geçmek bir tür siyasi fahişelik olup; ona itibar edip, kılavuzluk yapanlar da pezevengidir.
... 
Bunların alayı şerefsiz. Siyasette ilkeli duruşlar ve buna ilişkin inanmış ve adanmışlık olmayınca elbette yarına dair umutlar da yeşermiyor, doğal olarak da mevcut düzen kendisini bir şekilde sürekli koruyor.
...
Kızmamak mümkün değil ki. Adam bugün içinde bulunduğu partide evet dediğine bir gün sonra geçtiği yeni partide hayır diyor. O zaman bize de "Ulan yavşak dün ile bugün arasında ne değişti ki kararını değiştirdin" demek düşüyor.
...
Bu tür siyasi fahişeler nerede karşımıza çıkarsa anında; "Dün içinden çıkıp geldiğiniz partide akşamdan sabaha ne gibi ilkesel değişiklik oldu ki; şimdiki partinize geçtiniz" diyerek hadlerini bildirmek lazım. Oy vermeye gelince; asla.


Not: İYİ PARTİ'nin Mersin'de seçime girememesi için yapılan kumpastan dolayı parti değiştirme zorunluluğu ile benim dile getirdiğim hususun elbette benzerliği yoktur.

Fırat Çakıroğlu'nun kemiklerini sızlatan ziyaret
Mehmet Metiner bildim bileli ülkücü camiaya hep kin ve öfke duymuş, HDP den önceki kapanan HADEP'de yönetim kurulu üyeliği yapmış birisi olup, etnik Kürt milliyetçiliği yapması ile dikkat çektiği için de AKP'de yerini bulmuştur. Ne zaman Türk milliyetçilerini sevdi de; şehidimiz Fırat Çakıroğlu'nun mezarını ziyaret edecek kadar ne zaman biz ülkücülere muhabbet besledi anlamak mümkün değil.
... 
Bu örnekten sonra Ahmet Türk'ün affını sağlayanların, elinden tutup rahmetli Başbuğ'un mezarını da ziyarete giderlerse hiç de şaşırmam.
...
Aslında bu denli yemişlik yutmuşluk; kaypaklık ve döneklik yanında garipsenecek bir durum değil de; garip olan kendileri dışında herkesin HDP'ye dokununca yanacaklarını topluma empoze ederlerken, kendilerinin neredeyse aşikar ilişkilerini görmezden gelmemizi bekliyorlar.


Hedef iki partili sistemdir
Numan Kurtulmuş "Hedef iki partili sitem" dediğinde; benim de buna dikkat çeken ve çoktandır dile getirdiğim; "İYİ PARTİ'nin kurulmasının da böyle bir sürece mani olmak adına Türk milliyetçilerinin geliştirdiği proje" olduğu; "Cumhur ittifakının hedefinin önce MHP'yi AKP'ye entegre etmek, sonra da asilime etmek" anlamındaki düşüncelerimi ifade ettiğimde; azatlık kabul etmeyen iflah olmaz biatcı kölelerin lincine tabi tutuldum.
...
Şimdi merak ediyorum; bunların içinden benden özür dileyecek birisi çıkacak mı diye.


''Sarhoştum hakim bey'' demek bir mazeret mi dir.
Zamanın "Cemaat"i şimdinin "Fetö"sü ile ABD'nin pezevenkliğinde bir araya gelip, izdivaç yapıp; sonra bu birliktelikten hasıl olan 15 Temmuz denen veledi zinasını peydahlayanlar her ne kadar "Serhoştuk hakim Bey" deseler de hakim; "Ama hedefinizi de şaşırmamışsınız, zevkinizi de yaşadınız. Bundan daha ötesine ne kalacakdı ki" diyebilecek bir hakim veya savcılar er veya geç çıkacaktır. 

Bir özür bir takdir
Uğur Işılak senden özür diliyorum.
... 
Mustafa Yıldızdoğan, sana gelince; biatcılığın hazzından yaptığın hatanın vahametini fark edememiş olabilirsin ama unutma ki; bu utanç seni bir ömür boyu gölgen gibi hep takip edecektir. 

...
Ozan Arif'in cenazesinin kalktığı gün cenazesine katılmak şurada dursun; adeta nispet olsun diye konser veren Mustafa Yıldızdoğan'ın bu vefasızlığını ülkücüer hiç unutmayacak.

MHP Kurumsal kimliğini yıpratmayalım
Görüş ve düşüncelerime değer veren gönüldaşlarımdan ricam; Balgat mukimi ve onun biatcı avenesi ile olan problemimizi MHP üzerinden anlatıp, dile getirmeyelim. Çünkü MHP kurumsal kimliği hepimizin göz bebeği olup; eğer bugün kendimize adam gibi adamız diyebiliyorsak bu kurumsal kimliğin bize kazandırdığı nitelikler sayesinde olmuştur.
...
Bilmemiz gereken şu ki; MHP'nin "Kurumsallığı" değil, "Kurumsal iradesi" Balgat mukimi ve avenesi ile hükumet tarafından gasp edilmiştir. Bu iradenin gasptan kurtulması için verilen demokrasi mücadelesinde özellikle MHP kurumsal kimliğinin yıpranmasına fırsat vermemek gerekir.
...
Öyle bir süreç yürütülüyor ki; kurumsal iradesinin gasbı yanında, kurumsal varlığının da gasp edilerek önce AKP içinde asimile sonra da tamamen unutturulmak isteniyor. Şahsen benim şöyle bir öngörüm var. Cumhur ittifakı mahalli seçimlerde istediği sonucu alırsa Erdoğan-Bahçeli iradesi artık siyasi yapıyı AKP ve CHP ekseninde bloklaştırmak isteyecekler, MHP'yi AKP'te entegre edecekler. İşte sürecin böyle aşamaya varmaması için bir şekilde MHP kurumsal kimliğine sahip çıkmak, hele ki yıpranmamasına özen göstermek lazım. 


İddia sahibinin iddiası ile çelişmesi tam da budur
İdris Naim Şahin'e isnat edilen fetöcü yakıştırmasına mesnet teşkil edecek hiç bir belge ve hukuki soruşturma yok ama siyasetçi olarak İdris Naim Şahin de dahil tüm fetöcü siyasilerin açığa çıkarılmasına mani olan ve meclis kararı ile tescil edilmiş belge var; Balgat mukimi ve avenesi ile AKP dir. Demek ki bu anlamda gocundukları bir halleri söz konusu. Öyleyse çenenizi kapatıp, susacaksınız. 
... 
Not: Özellikle MHP demiyorum. Çünkü olup bitenlerin müsebbibi MHP kurumsal kimliği değil, O'nun iradesini hükumet desteği ile gasp etmiş Balgat mukimi ve avenesidir.


Tüpgaz kuyruğundan domates biber kuyruğuna
Allah, vicdansızca eleştirilerin aynısını ibret alsınlar diye getirir o vicdansızın başına musallat eder. Şahsen olup bitenlerden böyle bir kanaate vardım. 
...
Eğer kırk yıl önceki; o günün ekonomik şartları gereği (Kıbrıs savaşı, ABD ambargosu) oluşan tüp kuyruklarını bugünün siyaseti gereği sürekli gündeme getirirsen; Allah bugün de sana domates, biber, patlıcan kuyruklarını senin gözünün içine sokar. "Tüp" ithalata dayalı bir ihtiyaçtı. Oysa soğan, domates, biber, patlıcan ise dünyada kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olan ülkemizde yetişen tarım ürünleridir.
...
Bunlar o kadar acımasız, o kadar merhametsiz ve insafsızlar ki; Allah'ın yağdırmadığı yağmuru bile Nurettin Sözen'den bilip; oy için bunun üzerinden propaganda yaptılar. Bir dönemi suçlu ilan etmek, yargılamak için Allah'tan geleni bile inkar ettiler.
...
Allah onlara bu hadsizliklerinin benzerini yaşatarak derslerini veriyor ya; benim şimdiki korkum da; bu yaz İstanbul'un susuz kalacağıdır. Kar neredeyse hiç yağmadı. Oysa ki kar suyu kaynak için çok önemlidir. İnşallah Allah bizlere acır da; onlara başka bir cezalandırma yöntemini başlarına musallat eder, sadece onlar etkilenir bizler de kurtuluruz, ne diyelim.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com

13 Şubat 2019 Çarşamba

BİR OZAN GELDİ VE...


Alucra'mızın yetiştirdiği ülkücü, yiğit evladı hemşehrim Ozan Arif(Arif Şirin) Hak'ka yürüdü.
...
Zamanın on yedisinde şimdi otuz beşinde olan bir ülküdaşım ''Reis o körpecik yaşımda bana bir kaset dinlettin; o gün bugündür ülkücüyüm, yaktın beni abi'' derken; elbette ülkücü olmanın gururunu aynı zamanda uğradığımız akıbetimizin hüznünü ifade ediyordu. O'nun şiirleri, türküleri ve konserleri ile varlığı adeta seyyar bir ''Ülkü Ocağı'' hükmündeydi.
...
Ne dediyse haklı çıktı. Bugün ''Hareket'' adına ön planda olan ama o yıllarda bir defa olsun(Her nasılsa) hakim karşısına çıkmamış olanlar "Höt" korkusu ile oraya buraya sinmişlerken; o koca yüreği ile sazı elinde, sözü dilinde; basınımız yokken, ismimize dahi sansür konduğunda hiç durmadı. Almanya'da sazlı sözlü şiirlerini kasetlere yükleyerek adeta ateşleyici birer fitil olarak Anadolu'ya gönderdi. Evlerimizde dahi gizlice, yatılı okulumuzda yorganımız altında kasetlerini dinledik, şiirlerini ezberledik. İşte ülkücü gençlik olarak yüreklerimizdeki heyecanımızı bu şekilde diri tuttuk. Allah ondan razı olsun.
...
Ölüm var; sığıntı olunan bir kapıda sünepece ölmek, ölüm var; inanmış ve adanmışlık uğruna verilen kavgada yorgun düşerek ama gene de dimdik ayakta Allah'a teslim olmak var. Ozan Arif kutlu bir davanın yüce bir kahramanıydı. Biz O'ndan razıydık; önemli olan O'nun kimlerden razı olduğuydu. Onu da hesap gününde öğreneceğiz. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Mehmet Alp kardeşime, Şirin ailesinin tüm fertlerine ve ülkücü camiaya baş sağlığı diliyor, Allah'tan sabır niyaz ediyorum.
Mehmet Soral
soralmehmet@gmail.com

12 Şubat 2019 Salı

OY HESABI ÜZERİNDEN ETNİK AYRIMCILIK YAPMAK KALLEŞLİKTİR

Oy hesabı üzerinden etnik ayrımcılık yapmak kalleşliktir
Türkiye, milleti ile bir bütündür. Oy hesabı yaparken; Kürtlerin, Çerkezlerin, Gürcülerin, Rumelilerin oyları diye ayrım yaparak söze başlamak alçaklıktır, şerefsizliktir; kısaca bölücülüktür. Bu etnik kimlikleri her vesile ile sıralamanın arkasında olsa olsa federatif yapılanmanın alt zeminini oluşturma düşüncesinin varlığıdır. 
...
Bu coğrafyada artık milletleşme süreci tamamlanmış olup, ihtiyaç duyulan şey; yönetenlerin kedilerini yeterince Türk milletine ait hissetmeleridir. Türk milleti tamamen homojen bir yapıda olup, etnik kimlikleri sayarak heterojen yapıda göstermek bir kasıt işidir, lütfen oyuna gelmeyeyim.
...
Yeğenimi Kürt bir damatla evlendirdim. Beni ve çocuklarımı damadımız ile hasım yapma düşüncesi puştluktan öte bir şey değildir. Lütfen her vesile ile etnik kimlikleri sıralayarak söze başlayan herkesi uyarın, mümkünse sohbeti terk edin, Türk milletinin bütünlüğüne kast edenlere fırsat vermeyiniz.


Büyük düşüne düşüne varılan sonuç
Muhterem "Büyük düşünün" diye diye en sonunda zarzavatcılığa kadar hedefi küçülttü.
...
Efendim neymiş; muhalefet hükumete komplo kurarak, suni bir girişim ile piyasayı pahalandırmış.
...
Bakın Sayın Hükumet yetkilileri, inanın ki; bu ileri sürdürdüğünüz organizasyonu, komployu kuracak kadar becerikli bir muhalefet olsaydı sizin ne iktidar olmanız; esameniz bile okunmazdı.
...
Bırakın tıraşı da; üretim nasıl artırılabilir ona çözüm bulun. Ülkemizde tarım bitti, üretim durdu. Şimdilik beka meka edebiyatı ile işi götürebilirsiniz ama nihayetinde tarlada yetişen domates, biber, soğan, patatesin olması lazım. Olmadığındandır ki; fiyatlar arttı. Eğer tarlanın başına gidip, toprağa bir şeyler üfürerek sebze yetişmesini sağlamak gibi bir hüneriniz varsa bilemeyiz.
...
Not: Sosyal devlet anlayışı gereği hükumetin tanzim satış noktaları belirlemesini elbette doğru buluyoruz. Burada bizi üzen devletin ve ekonomimizin içine düşürüldüğü durumdur. 

...
Yapma be muhterem Domates, patates gibi sebze fiyatları üzerinden içine düştüğünüz aciziyetinizi; Mehmetçik'in haine puşta sıktığı "Kurşun"un fiyatı üzerinden açıklamak gibi basit bir duygu sömürüsü ile izah etmeye tenezzül etmenize; her şey söylenebilir belki ama lütfen kahraman Türk askeri ve onun şanlı mücadelesine gölge düşürmeyin.

Kim kimi affedecek
Senin affetmen değil, benim affetmem önemli ki; asla mümkün değil. Hala affetmeye değil, biata davetin var gibi. Olsa olsa karşılıklı affetmek söz konusu olabilir ki; benim için artık o da mümkün değil.
...
Bizim göremediklerimizi, yaşayamadıklarımızı belki çocuklarımız yaşarlar, görürler dedik. Onlara bile yarınlar için umutlu olmayı haram ettin. Her şeyden önce senin çocuklarımız ile helalleşmen lazım 
... 
Ümit Özdağ'a CIA ajanı demiştin; partiye davet ettin. Sinan Ogan'a Rus ajanı demiştin; partiye davet ettin. Sonra parti barajı aşma riskini aştıktan sonra aynı insanları yine itibarsızlaştırdın, hain ilan ettin, niçin; MHP'yi babanın "Malı" bildiğin için.
...
Şimdi yine bir sıkıntınız hasıl oldu ki; tekrar kopup gitmiş ülkücülere afı gündeme getirdin. Sen bunu hep yapıyorsun ama kusura bakma bu sefer biz seni affetmeyeceğiz.
...
"Çıktığımız yolda mücadele ettik, elimizden geleni yaptık ama başaramadık" bile diyemiyoruz. Resmen, koskoca bir kurumsal kimliği; narsist duyguların hakim olduğu tek adamlı, yandan takviyeli otoriter bir rejimin meşruiyetine amade kıldın. Bu sefer ülkücüleri yarattığın algının peşinden sürükleyemeyeceksin. Aynı su ile iki defa abdest alınmaz.


Bir muktedirin ayakları altında olmak
Bir muktedirin ayakları altında olmayı kabullenenlerden elbette "Andımız"daki şuura vakıf olmaları ve umulan doğal refleksi göstermeleri beklenemez.
...
Onlara karşı biraz anlayışlı olalım; zira onlar esaret altındaki zavallılardır. 


Çekimser kalmak ne demek
Çekimser kalmak acizliğin bir başka ifade edilişidir. Yani karar verememişler "Türküm, doğruyum, çalışkanım..." demenin doğruluğuna.
...
Belki de karar veremeyenlerin alayı da Türk olamayabilir saygı duyabilirim. Çekimser kalanlardan daima korkarım. Sanki bir gerçeği saklıyor gibiler. 


MHP niçin kurulmuştur
MHP'nin kuruluş gerekçesi; her şeyin Türk için, Türk'e göre ve Türk'ten olmasını sağlamak; Türk milliyetçiliğini yaşatmak o da yetmeyip yüceltmek ve nihayetinde iktidara getirmekti. 
...
Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimleri "Türküm, doğruyum, çalışkanım..."diye başlayıp devam eden andımızın körpecik yüreklerde okunmasını o yürekler için "Zul" görmüş olmalılar ki; meclisten geçmesine mani oldular.
...
Eğer bir adam hasbelkader kendisini bir kitlenin önderi görüp, bu da yetmeyip söz konusu kitlenin her bireyini kendisine yüksek sadakatle bağlı azatlık kabul etmeyen iflah olmaz kölesi görüyorsa; buna karşılık o kitle de akıl, fikir ve izanı terk edip, aynı kişiye biat etmeyi tercih eder duruma gelmişse; artık o kitlenin varlığı kurum için değil biat edilen kişi içindir. Özgür irade değil, mankutlaşmış bir irade söz konusudur. Bunlar için "Efendi" ne isterse artık kabulleridir, istenirse ailelerini bile katlederler.


Ne HDP imiş be. 
Her kapının iti olanlar, durumlarını sürekli getirip onun üzerinden izah etmeye çalışıyorlar.
...
Siyasi basuru azmış zavallı, sözüm sana. İYİ PARTİ'nin kuruluşuna temel teşkil eden, hatta gerekçesini ona dayandıran ana argüman; "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ne karşıtlık olup, tekrar Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e geçme mücadelesini vermek değil miydi. Ve sen de bu inanmış ve adanmışlığın öncülerinden olmak adına İYİ PARTİ'de kurucu olmadın mı.
...
Şimdi İYİ PARTİ'den ayrıldın. Cehennemin dibine kadar yolun var da; niçin AKP'ye geçiyorsun. Madem ki partiden istifa ediyorsun, hiç olmazsa başa dön, tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine karşıt olduğun noktaya dön ki; sana adamsın diyelim. 


''Zillet''niizi de ''İllet''inizi de size iade ediyorum
Biriniz milletin en az yarısına ''Zillet'' bir diğeriniz ''İllet'' dersiniz. İftiranıza muhatap kıldıklarınızdan birisi olarak sizi bilemem ama ben anamdan emdiğim süte hürmeten ve de ''Oğlum ipsize, sapsıza; edepsiz ve arsıza bulaşma'' öğüdünü de hatırlayarak size karşılık vermeyeceğim. Tabi ki; aynen o sözlerinizi paketlediğiniz adrese iade ediyorum.
...
Milletin yarısına ''İllet'' ve ''Zillet'' ithamında bulunacak kadar kin ve öfke kusan; gözü dönmüşlük ve düşmanlık sergilerseniz elbette birileri de bundan vazife çıkarıp ''Zillet, illet'' dediğiniz bizlere karşı silahlanmak isteyeceklerdir. 
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com

5 Şubat 2019 Salı

MİLLET İTTİFAKI HEDEF GÖSTERİLİYOR

''Cumhur ittifakı'' düşmanlık hisleri ile ''Millet ittifakı''nı hedef gösteriyor
Biriniz milletin en az yarısına ''Zillet'' bir diğeriniz ''İllet'' dersiniz. İftiranıza muhatap kıldıklarınızdan birisi olarak sizi bilemem ama ben anamdan emdiğim süte hürmeten ve de ''Oğlum ipsize, sapsıza; edepsiz ve arsıza bulaşma'' öğüdünü de hatırlayarak size karşılık vermeyeceğim. Tabi ki; aynen o sözlerinizi paketlediğiniz adrese iade ediyorum.
...
Milletin yarısına ''İllet'' ve ''Zillet'' ithamında bulunacak kadar kin ve öfke kusan; gözü dönmüşlük ve düşmanlık sergilerseniz elbette birileri de bundan vazife çıkarıp ''Zillet, illet'' dediğiniz bizlere karşı silahlanmak isteyeceklerdir. Vasiyetim dir; başıma ne gelirse cumhur ittifakının kışkırtmalarından biliniz.


Bütün bunlar bir tesadüf olamaz.
Sizce bu bir tesadüf mü. İkiz yasaların çıkması Devlet Bahçeli'nin de inisiyatifinin dahil olduğu bir hükumet döneminde çıkıyor. AKP'lilerin başını çektiği bir heyet Almanya'ya "Almanya'daki Federatif yapılanma"yı incelemeye gidiyor ve yine ne tesadüf ki; Cumhur ittifakının mucidi Devlet Bahçeli AKP hükümetinin arkasında en büyük siyasi güç.
...
Öte yandan bizatihi Devlet Bahçeli'nin Türk milletine dayattığı ve Erdoğan ile paşa gönüllerine göre şartlarını belirleyerek inşa ettikleri tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi gereği; adeta bir zorunluluk haline gelen "İttifaklar" gereği CHP'nin belirlediği İzmir adayını ülkücü vicdana sorgulatan Devlet Bahçeli; niçin Almanya'ya federatif yapılanmayı incelemeye giden AKP heyetinin niyetini sorgulayarak esip gürlemedi. İdeolojik duruş gereği beklentinin; yer yerinden oynaması değil miydi. Ülkemizde federatif yapılanmaya arayışı nasıl oluyor da bir Kılıçtaroğlu kadar Bahçeli'nin canını sıkmıyor, kimyasını bozmuyor, küplere bindirmiyor. Federatif yapılanmaya arayışının varacağı nihai hedef beka sorunu yaratmayacak mı. Eğer sessiz ve aynı zamanda ketum davranıyorsa; bize "Demek ki bunda dahili var" demek olacaktır. 
...
Efendim şimdi aşağıda yazıma muhtemelen birileri "Bahçeli düşmanlığı"mdan bahsedecekler. Biz Bahçeli düşmanlığı yapmıyoruz ki; kendisinin dağıttığı kartvizitindeki adresinde arıyor, inanç ve ideolojimiz gereği sorgulama yapıp, çelişkilerini ortaya koyuyoruz. Cevabını bulamadığımız; akıl, fikir izanla açıklayamadığımız, millete niçin dayatıldığı bilinmeyen ve yine milletin gözünden kaçırılan hususları deşifre edip, açıklıyoruz.
...
Yani bunu da mı yapmayalım. Doğru bildiğini dahi üç beş kelime ile izah edemeyecek kadar sünepeliğe razı olup bir köşede sığıntı gibi yaşamak aydın onuruna, hadi bırakalım aydın olmayı; insan onuruna yakışır mı.
...
Onursuz ve haysiyet sizlerle gün gelir siyasi bir güç haline gelinebilir ama hiç bir zaman insan düşüncesine hükmedemezsiniz. İnsan onuru ile harmanlanmış düşünce; siyasi güç de olmak üzere her türlü gücü alt etmeye muktedir dir; yeter ki inanmış ve adanmış olalım, kime; hak edene, o da yoksa; kendi "Adamlığımıza. 


MHP'yi bölen Devlet Bahçeli'dir.
Çünkü 7 Haziran seçimleri sonrasında özelikle Devlet Bahçeli'nin yürüttüğü süreçten bunu anlamak hiç de zor değildir. AKP iktidarının ve onun lideri Erdoğan'ın iktidarının; gerekirse sistem değişikliği de dahil olmak üzere devam etmesi gerekiyordu. Nitekim de öyle devam etti. MHP'yi bölmesi gerekiyordu ki; Devlet Bahçeli'nin Erdoğan'ı sahiplenmesine meşru zemin oluşacaktı. Çünkü bölünmemiş ve liderini değiştirmiş MHP %20'lerdeki oyu ile AKP'nin tek başına iktidar olmasına ve Erdoğan'nın tek adam olmasına mani olacaktı. İşte bu nedenle Devlet Bahçeli marifeti ile MHP bilerek bölünmeye itildi.
...
Peki bölünmeseydi ne olacaktı; Devlet Bahçeli bugünkünden daha da güçlü olacak, muhalefet de bir o kadar zayıflayacaktı. O nedenledir ki; "Zillet" sıfatını kullanması aslında çaresizliğin bir ifadesidir.


Fetö'nün siyasi ayağı niçin korunuyor?
Sen değilmisin ki; Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanet şebekesinin devlete yerleştirilmesine vesile olan ve sonra da onlarla yaptıkları izdivaçtan hasıl olan 15 Temmuz ihanet piçini peydahlayanların bir tarafı ile kader birliği yaptın; işte esas zillet ittifakı denen şey de budur. "Zillet İttifakı"nın mucidi sin ama farkında mısın; içini tam da sen ve efendin dolduruyorsunuz. 
...
Öyle bir zillet ittifakı kurdunuz ki; bu ihanet sürecine yol veren ve esasta siyasal yapılanma gücünü oluşturan fetö'nün siyasi ayağının açığa çıkmasına mani oldunuz. Neden korkuyorsunuz. Bunun içinde de kendinizi bulmaktan mı korkuyorsunuz.
... 
Kardeşlerin birisi fetöcü, diğeri bakan. Yine bir başka örnek; birisi darbeci general, kardeşi büyük elçi. Ve siz esas zilletin ta kendisi olanlar; Soyer'ler üzerinizden ülkücü vicdanı tetiklemek isteyenler peki bu yaptığınızın adını ne koyacağız; "Zillet ittifakı"ndan başka sizce yakışan ne olabilir ki. 


Karar mı vermemiz lazım...?
Madem ki ülkücüler olarak bu sürecin içine girdik; hiç olmazsa arınarak çıkalım.
... 
Siyasal İslamcılığa teşne olanlar hazır yol almışlarken AKP'de ikamet etsinler, kalanlarımız ise olabildiğince Türkçü kalalım yeter; nasıl olsa su akar, yolunu bulur.


Lafı duymak değil icraatı görmek lazım
Öyle "Laf" ile hamile kalınmadığı gibi yine laf kalabalığı ile İYİ PARTİ ve HDP arasında bir ittifak ilişkisinin olduğunu iddia edemezsiniz. Eğer çok iddialı iseniz, buyurun; istediğiniz bütün sihirli ve süslü cümleleri kurarak birisini hamile bırakın ki; bizler de ancak o zaman iddianıza itibar edelim. 

Ülkücü vicdanı sınava sokmak
Bir parti var ki; Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanet şebekesini devletin her yerine yerleştirecek ve bu ihanetin izdivacından hasıl olan 15 Temmuz piçini peydahlayarak yüzlerce şehidin şehadetine, binlerce gazinin mağduriyetine sebep olurken, devletin de itibarını yerle yeksan edecek. Bu gerçek burada dururken;Türk milliyetçilerine "Bütün bunları unutacaksın ama Tunç Soyar'a babasının kabahatini yükleyip, CHP'den adaylığına itiraz edeceksin" dayatmasını yapacaksın. Ülkücüler okuyan ve düşünen insanlar olup, sap ile samanı karıştırmaz. Dolayısıyla AKP'yi de bilir ve değerlendirir, CHP'yi de. 
...
Ülkücü vicdan 16 Nisan'da kararını vermişti; tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçit verilmeyecek, AKP ile her türlü ittifaka karşı olunacak ve tüm atraksiyonlarını bu minval üzerine geliştirecektir.
...
Dolayısıyla, İYİ PARTİ'nin CHP ile ittifakı konjonktürel olup, gücünü korumaya, siyasette tutunmaya yönelik sığınma stratejisine dayanmıyor. Ayrıca CHP ile İYİ PARTİ' nin müşterek vaatleri var ki; bu da tamamen İYİ PARTİ'nin kuruluş ilkeleri ile doğrudan örtüşen tekrar "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönüş vaadidir. 
...
Soyar üzerinden ajitasyon yaparak, ülkücü vicdanı sömürmeye kalkışmak; yine bir defa daha ülkücünün gücü ile muktedir olmaya matuf, sonuç alma kurnazlığıdır. Ülkücüler bu kadar kıymetli madem ki; haydin bakalım; Sayın Binali'den sonra meclis başkanı bir ülkücü olsun. Pratikte ülkücüye hiç bir mevki ve makamı layık görmeyen AKP; sıra kendi iktidarının gücünü korumaya gelince niçin ülkücünün hislerinin, duygularının hesabını yapar. Dolayısıyla değerli ülküdaşlarım sorgulamayı "Soyar"lar üzerinden değil; ülkücüleri sadece ve sadece kendi iktidarı için atlama taşı olarak kullanan AKP üzerinden yapmanızı tavsiye ederim. 
...
Eğer birilerinin ülkücülere ve devlete ne yaptıklarını sorgulamak isteniyorsa; Soyar'dan önce daha dünden itibaren başlayalım. Devlet Bahçeli niçin Ahmet Türk'ün hapisten çıkmasını sağlayarak Mardin Belediye başkanı adayı olmasını sağlamıştır. 

...
AKP'nin Iğdır'da %20 oyu varken MHP'nin de %24 oyu var. AKP, MHP'nin karşısına aday çıkarıp Iğdır'ı HDP 'ye teslim ediyor.
...
Soyer'ler üzerinden ülkücü vicdanı sınava tabi tutanlar; Iğdır'ın HDP'ye ikram edilmesini nasıl izah edeceksiniz. 

...
Hayırlı olduğuna inanarak bir köprü yaptırmışız. Köprüden hayırsız birisi (HDP) geçiyor diye şimdi yıkmamız isteniyor. Ama sizin paşa gönlünüz istiyor diye elbette yıkmayacağız. Hayır işlemeye devam.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com