29 Mart 2019 Cuma

DUYDUNUZ MU ERDOĞAN ÜLKÜ OCAĞINI ZİYARET ETMİŞ

Cumhurbaşkanı Ülkü Ocağını ziyaret etmiş
Cumhurbaşkanı Erdoğan ne kadar ülkücülere değer atfediyor muş da haberimiz yokmuş(!) Ülkü ocaklarını ziyaret etti. Bu ne ki; daha neler neler...?
Mesela,
İki tane Cumhurbaşkanı yardımcısı ülkücü,
Beş tane bakan ülkücü, 
TOKİ Yönetim kurulu üyesinin bir tanesi ülkücü,
On tane üniversite rektörü ülkücü,
Yirmi tane dekan ülkücü,
Türk hava yolları yönetim kurulunun hepsi ülkücü(!)
ABD Büyük elçisi, Hollanda, Mısır, Norveç...
Valiler,
Kaymakamlar,
Daire başkanlıkları ve daha neler neler; hepsi ülkücü(!)
Daha önce aşağılanan yeri ve insanları ziyaret etmeyi "şereflendirme" gibi görmek nasıl bir his, nasıl bir psikolojik haldir; doğrusu merak ediyorum.
Sahi, bu insan üzerimizden ayağını ne ara çekmişti. Ne zaman bize Fatiha'yı öğretti de sınıfı geçtik, söyler misiniz.
Ayıptır ayıp. Şanlı mazisi, mücadele dolu tarihi, inanmışlık ve adanmışlık yüklü misyonu ile müsemma bu "Ocak"ı; hiç de hak etmeyen bir faninin ziyaretine zorlaya zorlaya büyük anlamlar yüklemek hiç yakışmıyor, zoruma gidiyor. 
Hiç bir şuurlu ülkücü, "Despota"nın ülkücülere şirin gözükmek için yazdığı senaryoya figüran olmaz. Biatcıların rolünü de ülkücülerden sayamazsınız; zira onlar fikri genleri ile oynanarak "Birisinin" ayakları altına boylu boyunca uzamaya razı edilmiş azınlıktır.
Meral Akşener 2010 yılında ne demiş?
Meral Hanım diyor ki; "2010 referandum öncesinde 'Cemaat'in devlette kadrolaştığını zamanın adalet bakanı Mehmet Ali Şahin ve Recep Tayyip Erdoğan'a söylemiş buna bir önlemin alınması gerektiğini ifade etmiştim. Kendileri bana her şeyin kontrol altında olduğunu ifade etmişlerdi" dedi.
...
Yine Meral Hanım devam ediyor; "AKP'nin kurulma sürecine ilk önce bizim evde başlandı. O toplanan küçük bir grubun içinde kimler olduğunu Sayın Erdoğan da ben de biliyoruz. O gün bizim evde bulunan isimlerin zamanın cemaat denen yapı ile mesafelerinin ne seviyede olup olmadığını da biliyoruz. Yine o gün de Sayın Erdoğan'ın cemaate ne kadar mesafeli olduğunu çok iyi biliyorum. Şimdi sormak istiyorum ve herkes de sormalıdır; Sayın Erdoğan'ın cemaat ile iş birliği yapmasını kim veya kimler sağlamıştır.
...
Özet; 2010 yılında AKP'yi cemaat yapılanmasına karşı uyaran Meral Akşener bugün nasıl oluyor da şerefsizce fetöcü ithamına maruz kalabiliyor. Yapacak bir şey yoktur, muktedirliğin puştluğuna sığınıyorlar.
...
Sorulacak soruyu gözden kaçırmak için ışıkları söndürmek istiyorlar. Bu anlamda Meral Hanım ve İYİ PARTİ Türk milleti ve geleceği için en azından günümüz konjonktüründe aydınlığından faydalanılacak bir ışıktır. Evet Meral Hanım da soruyor, bizler soruyoruz; AKP ile o zamanın cemaati, günümüzün fetö'sü arasında izdivaç yapılmasını sağlayan "Pezevenk" veya "Pezevenkler" kimlerdir. 
...
"15 Temmuz Allah'ın bize bir lütfu dur" diyene kadar görüyoruz ki Meral Hanım, rahmetli Hablemitoğlu, rahmetli Kamer Genç ve rahmetli Türkan Saylan ve daha onlarca insan zamanın hükumetini uyarmak için bir şeyler yapmaya çalışmışlar ancak ne demek istediklerini anlamak için 250 şehit verilmesine ve binlerce gazinin mağdur olmasına gerek var mıydı. 


Bahçeli ve Erdoğan'ın öfkeli dili ilk defa muhalefete yaradı.
Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan'ın kin ve öfke dolu dilleri "Millet ittifakı" fidesinin dibine her gün verilen cansuyu gibi.
... 
CHP seçmeninin; parti yönetimini cezalandırmak üzere sandığına gitmemek gibi bir tavırları söz konusuydu. İçlerinden tanıdığım dostlara sürekli "Sakın ha; böyle bir şeye kalkışmayın" tavsiyelerde bulunmuştum. Ancak sağ olsunlar; Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan'nın millet ittifakına karşı olan kin ve öfke dolu dilleri hem millet ittifakı seçmenini hem de CHP'nin oylarını konsolide etti.
...
Özellikle Cumhur ittifakı; millet ittifakını HDP sopası ile dolayısıyla da PKK üzerinden olmayan ittifakın varmış gibi meydanlarda iftira niteliğinde ısrarla tekrarlama stratejisi; bir ihtimalle Cumhur ittifakına gitmesi olası dindar-muhafazakar HDP seçmenini millet ittifakına yönlendirmiştir.
...
Millet ittifakının HDP ile ittifak yapmasına gerek yok ki. Bahçeli ve Erdoğan'ın kullandıkları öfke dili HDP seçmenini doğrudan millet ittifakına yönlendiren doğal bir refleks halini aldı. Ne diyelim; Allah'ın işine karışılmaz, kullarını bazen de böyle şaşırtabilir.


Türk milliyetçiliğini terazide tutmak
Devlet Bahçeli, Türk milliyetçilerinin yok olmayacak kadar varlığına, iktidar olacak kadar da güce kavuşmasına mani olmak üzere görev ifa etmektedir.
... 
Kısaca "Türk milliyetçiliği Hareketi"ne ayar çekiyor, görevi; belli bir terazide tutmak. Tam da bir derin devlet memurluğu. Belki de bir devlet için böyle görevlilere de ihtiyaç duyulabilir ama Türk milliyetçilerinin yakası bırakılsın, "malzemeyi" başka yerden bulsunlar artık. Artık bu devleti biz Türk milliyetçileri de yönetmek istiyoruz.
...
Mesela Türk Milletin anasına küfür eden iş adamı şerefsiz, alçağın birisi; devletin tüm imkanlarını her türlü şekilde kullanabilir ama her ne hikmetse Cumhur ittifakının diğer parçası olan MHP den bir tek isim dahi bakan olamaz. Çünkü Devlet Bahçeli nezdinde MHP'nin iktidar veya ortağı olmak gibi bir misyonu yoktur. 


Bir de ülkemize yurt dışından yabancı gözü ile bakalım
Bazen kendinizi yurt dışında, diyelim ki Norveç veya Finlandiya vatandaşı olduğunuzu düşünün. Bir sabah kalktınız Türkiye ile ilgili bir haber; "İç işleri bakanı seçimleri kazansanız bile ona ben karar vereceğim, ben..." diyen bir manşet. Veya "Tarım ülkesi Türkiye artık soğan patates ithal ediyor" diyen bir başka manşet. 
...
Dışarıdan nasıl görüldüğümüzün hiç farkında değiliz. Dış dünyaya; Cumhurbaşkanı ve iç işleri bakanının üslubu ile hiç güven vermiyoruz. Özellikle yabancı sermaye; hak, hukuk, adaleti hiçe sayan buyurgan ve dayatmacı bu dilden ürküyor.
...
Medeni dünyadan her geçen gün tecrit ediliyoruz.
Bırakalım başka gıdaları; soğan ile ekmek yemeyi bile bu millette çok gören milleti soğana muhtaç hale getiren bir "Despota" zihniyetin bu devlet ve millet üzerinde hegoman olması hak mı dır.


Ne demiş atalarımız "Cinsi cinsine çeker...."
Bunlar da kökenlerine çekmişler. Bir zamanlar ne demişlerdi; "Kadayıfın altı kızarsın" Oysa bu lafı söyledikleri günlerde Türkiye yine yönetimsel olarak siyasi bir kriz yaşıyordu. Bu muhteremlerin atası rahmetli Erbakan'ın MSP genel başkanı olarak inisiyatifini ortaya koyması, çözüm üretmesi beklenirken; ortamın şartlarını siyasi ranta çevirmek, sürecin kendi lehlerine gelişmesi için "Hele biraz daha bekleyelim, Kadayıfın altı kızarsın" demişti. İşin temeli; Demirel Hükümeti'ne kerhen destek veren MSP'nin, desteğini ne zaman çekeceği, hükumetin düşürülerek ekonomik ve siyasi krize çözüm arayışına fırsat yaratılmasıydı. MSP'nin o zamanki niyeti mevcut Demirel Hükümetinin durumu daha beter olsun ki; (Kadayıfın altı iyice kızarsın) şartlar bizim pazarlık şartımızı daha da artırsın anlamına geliyordu. 
...
Hani dedik ya cinsi cinsine çeker. Aslında bugün de malum siyasi genetik gereği benzer şeylerin tezahürüne şahit oluyoruz.
...
Evet ne deniyorlar; onlara göre AKP ve Balgat mukiminin listeleri dışında diğer partilerin hepsinin listelerinde PKK ile ilişkili insanlar yer almışlar. Peki bu isimler tespit edildiyse, niçin adaylıklarına YSK olur demiştir. Ya da; YSK'ya bildirilmemiş ise gün gelip diğer partilere karşı kullanmak üzere tepsiye konup, fırına sürülen yeni bir kadayıf olayı mı.
...
300 küsur PKK'lı eğer bugün YSK'ya rağmen partilerin aday listelerinde yer almışlarsa bu "Kalleş İttifakı"nın bilerek devreye soktuğu yeni bir kalleşlik oyunudur. Bugün olmasa bile gelecek seçimler için tepe tepe kullanmak üzere hazırlamak istediği malzemedir. Hainler tespit edildiği halde, seçimlerde malzeme olarak kullanmak üzere gereği yapılmıyorsa; bu bir başka hainlik, bir başka "Hendek süreci" değil de nedir. Millete bütün bunları anlatacağız, başka çaremiz de yoktur. 


İşletine gelmeyince ''Geç onları''
Oslo diyoruz; geçin onları
Harbur diyoruz; geçin onları
Açılım diyoruz; geçin onları
Dolmabahçe diyoruz; geçin onları
Bitsin bu hasret dediniz; geçin onları
Süreci akamete uğratmayın, PKK'ya elleşmeyin dediniz; geçin onları
Baba paraları eritemiyorum dediniz; geçin onları
...
Dokuz ay önce ana rahminde birleşenler vücut bulup geldiğinde; ''Geçiniz onları'' diyebiliyor musunuz peki.
...
Hainliğin rahmine maya çaldıklarınızın anası da babası da sizsiniz. Gen testi öyle söylüyor, inkar edemezsiniz; bu çocuk sizden.


''Kürt oyu'' da ne demek oluyor.
Seçim meydanlarında veya TV'ler de "Kürt oyu" ifadesini kullanmak bu devletin birliği ve bütünlüğüne yapılan en büyük kalleşliktir.
...
Kimliklerinde T. C ibaresi olan herkesin oyunun niteliğinin değil, niceliğinin hesabı yapılır. Dolayısıyla "Kürt oyu" ifadesi; algı yolu ile önlemi alınamayacak bir etnik ayrımcılığın altını sürekli besleyen unsur olacağını aklıselim herkesin bilmesi gerekir.
...
Oylar eşdeştir, ayrım yapan kalleştir.


Dış Güçler
Kedim miyavlamıyor; dış güçler.
Tavuğum yumurtlamıyor; dış güçler.
... 
Dam akıyor; dış güçler.
Kabız mı oldun; dış güçler.
Bütün bunlara akıl ermiyor; dış güçler
...
Oğlum çek gelsin. Gelmiyor baba; dış güçler.
Öyleyse bırak gitsin oğlum. Gitmiyor baba; dış güçler.
Öyleyse ne yapacağız oğlum. Bilmiyorum baba; dış güçler.
...
Seni başımıza kim musallat etti; dış güçler.


Devlet Bahçeli'nin siyasi dili hükumet edene göre şekil alıyor
Hep diyorum ya; Devlet Bahçeli kendi döneminin Cumhuriyet hükumetlerinin hiç değişmeyen, onları düştükleri yerden kaldıran; her ne kadar bir partinin genel başkanı olsa da; en sadık devlet memurudur.
...
Bu görevini o kadar sadakatle yapar ki; dili de, zihni de memuru olduğu Cumhuriyet hükumetinin (Artık tek adam hükumeti) başı olan başbakan veya Cumhurbaşkanının şeklini alır.
...
Mesela rahmetli Ecevit ile yapılan koalisyon hükumeti sürecinde Sayın Bahçeli'nin ağzından "Şerefsiz, alçak, namert" gibi kelimeleri hiç bir zaman duymadık. Çünkü rahmeti Ecevit nezaketi Sayın Bahçeli'ye de sirayet etmişti. Düşünebiliyormusunz; ben bile o günlerde Sayın Bahçeli'nin nezaket ve kibarlığına vurgu yapan yazılar yazdığımı hatırlıyorum.
...
Demem o ki; Türk siyasetindeki dilin bozulması; kin, öfke ve intikam hırsına bürünmesi Recep Tayyip Erdoğan'nın belki de yetişme şekli ve semtinden olabilir; onunla başladı ve maalesef şimdi de tamamen genele sirayet etmiş durumda. Artık bu aşağılayıcı, iteleyici, öteleyici kısaca ayrıştırıcı dili kullanmayan siyasetci adeta kendisini yetersiz görmeye başladı. Çünkü öfkenin volümü o kadar yüksek ki; kibar ve nezaket dili kendini gösteremiyor.
...
Mesela günümüz meclisinde dikkatimi çeken bir isim var; bütün tahriklere rağmen İYİ PARTİ milletvekili Sayın Yavuz Ağıralioğlu'nun meclis konuşmalarında; son derece nezaket cümlelerini içeren edep ve adap dilinin hakim olduğunu görebiliyoruz. Kendisini tebrik ediyorum.

Mehmet Soral
soralmehmet@gmail.com

23 Mart 2019 Cumartesi

MERAL HANIM'A İFTİRA TUTMAMIŞTIR

Meral Hanım'a atılan iftira tutmadı ya sizler
Şu an itibariyle belki de fetö'nün siyasi ayağına uzaklık yakınlık bakımından ismi en temize çıkmış isim Meral Akşener'dir.
...
"Kalleş ittifakı"nın tüm çabalarına rağmen ıkındıra ıkındıra ancak ölü bir doğum yaptırabildiler. Devletin tüm imkanlarını seferber etmelerine, yine tüm trollerini TV ve meydanlara salmalarına rağmen hala iftira düzeyinin ötesinde bir sonuca varamadılar.
...
Meral Hanım'a iftira atan izan ve irfan yoksunu insanlar (Belki de kripto fetöcüler olduklarından) "Fetö'nün siyasi ayağının açığa çıkarılması önergesi"ni red ettiler. Çünkü red edenler milleti "Nasıl olsa bizim ağzımızdan çıkana itibar ediyorlar. Onlarda sorgulama yapacak kadar akıl da yok, fikir de yok" diyerek bir anlamda hafife alıp, aklı ile dalga geçerken; böyle bir önergenin verildiğini bile bile hala iftira atmaya da devam ediyorlar.
...
Dedim ya "Kalleş İttifakı" söz konusu. Kalleşliğin kuralı; menfaatin olduğu sürece her kötülük mubahtır. Ama her "Kalleş" de şunu bilmelidir ki; her mazlumun da bir Allah'ı vardır.

Bilge Lider Nazarbayev
Bilge Lider Nazarbayev'i tebrik ediyorum. Özellikle Kazakistan'ın laik bir devlet olması yönündeki ve de Atatürk'e atıf yaparak modernleşme çabalarını takdirle karşıladık. Konuşmalarında "Türk'e özgü İslam yaşantısı ve mantalitesi"ne dikkat çekmiş, tatbiki için de özen göstermiş, teşvik etmiştir.
...
Ülkemizin demokrasi ile tanışması Kazakistan'a göre çok eski yıllara dayansa da; içselleştirilmesi anlamında özellikle ülkemizdeki son 17 yıllık iktidar sayesinde Kazakistan'ın demokrasi ile tanıştığı yıllardaki demokrasi seviyesine geriledik.
...
Balgat mukiminin yandan takviye olduğu Siyasal İslamcıların 31 Mart'da güçlenerek çıkması durumunda en azından onlarca yıl sürecek bir Erdoğan vesayetinin oluşacağı, dolayısıyla da; örfi idarenin hakim olacağını düşünüyorum. Eğer ille de bir beka sorunundan bahsedecek olursak o da böyle bir riskin varlığıdır. Erdoğan için beka sorunu ise; kendisine ait bir vesayetin bu ülkede kalıcılığını "SAĞLAYAMAMA" endişesidir. Çünkü öyle bir vesayet oluşturmak istiyor ki; kendisi iktidardan gitse bile yerine hangi iktidar gelirse gelsin ismini ve avenesi daima korunup kollanabilmelidir. 

Türk milletine operasyonlar hep Türk milliyetçileri ulusalcılar üzerinden yapılmıştır
Değerli Türk milliyetçileri, özelde ülküdaşlarım şunu kesinlikle bilmeliyiz ki; Türkiye'de Türk milletinin şerrine yapılmasına neye karar verilmişse operasyonu ilk önce biz Türk milliyetçileri ve solun ulusalcıları üzerinde yaparak; surda gedik açıp, muhtemel direnci kırdıktan sonra kullanıma her zaman için teşne olan sağı da yanlarına alarak kirli emellerine ulaşmışlardır.
...
Artık şunu kabul etmemiz lazım ki; "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı" sisteminin vebali kurumsal iradesi gasp edilmiş MHP'ye aittir. Bizler ve ulusalcılar Millet ittifakı ile buna mani olmak adına elimizden geleni yapmış olsak da; AKP ve kurumsal iradesi gasp edilmiş MHP'nin devlet gücü haline gelmiş hak, hukuk, adalet tanımaz; seçilecekleri ve demokrasiyi tehdit eden yaklaşımlarına karşı verdiğimiz mücadelemiz ve sonuçları ortada.
...
Şimdi demokrasimizi, cumhuriyet değer ve kazanımlarını korumak; en önemlisi bu yeni ucube "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin kalıcılığına mani olmak, ona ilişkin oluşan vesayeti kırmak ve tekrar "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönüşü sağlamak için 31 Mart mahalli seçimlerini fırsat olarak görmek ve Millet ittifakının inisiyatifinde güç odağı oluşturmak adına ona göre tercihte bulunmamız gerekiyor.
...
Türkiye genelinde oy oranı %50'nin altına düşecek olan bir cumhur ittifakının yeni sisteme dair oluşturmak istediği vesayet büyük ölçüde kırılmış olacaktır. Bu mahalli seçim; her ne kadar gasp edilmiş iradesi ile bizleri temsil etme konumundan uzaklaşmış haldeki bir MHP'nin yeni sisteme ilişkin vermiş olduğu kararlarla "Türk milliyetçiliğini" vebal altına sokmuş olsa da; bu vebalden kurtulmak için de bir fırsattır. Lütfen bu fırsatı iyi değerlendirelim.
...
Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş'in işaret buyurdukları gibi "Sağ" ile mücadelemizi başlatmak zorundayız. Balgat mukimi ve avenesini kafaya alan güçler bunun önlemini "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ni icat ederek almış olsalar da; gelin bizler Başbuğ'un işaret buyurduğu "Sağ ile mücadele"mize başlayalım. Ve yine kendi görüşümü tekrarlıyorum; sağın bunca ihanetlerini göre göre artık solu anlamamız gerekir diye düşünüyorum. 

Devlet adamı sorumsuzca davranamaz
Yok arkadaş; böyle bir sorumsuz devlet adamlığı olamaz. Bu Türklüğüm adına züldür. Böyle bir üslup; her ne kadar beni temsil noktasında bulunsa da; bu "Utanç sürecini" yaşamanın zulmüne dönüşmüş olmasına daha ne kadar tahammül edebileceğiz.
...
Bir psikopatın katliamını, yine o psikopatın içinden çıktığı millete maal etmek şahıslar arasında belki hasımlığa binaen mümkün olabilir ama "Devlet adamı" kırk düşünüp bir biçerek ağzından çıkan söze dikkat etmelidir.
...
Sanki Yeni Zelanda meclisi Türkiye ile savaş kararı almış da; "Hadi bakım geleceğiz varsa göreceğiniz de var" anlamına gelecek bir ifade kullanmak seçim yatırımı için gönüllere hoş gelebilir ama ülkemizin de her geçen gün medeni dünyadan tecrit edilmesine neden olacağı aşikar.
...
Atatürk ismi "O'nun kitabında" yazmadığı için doğal olarak Atatürk'ün Çanakkale savaşı sonrası yaşanan süreç daha tazeliğini korurken ölen yabancı askerlerin anneleri için söylediği sözlerdeki hümanist duyguların ne anlama geldiğini elbette bilemesi mümkün değil. Dolayısıyla, fütursuzca sarf ettiği sözler de ondan olsa gerek.
...
Ege'de 18 adayı Yunanistan işgal etti, ne yaptınız. Süleyman Şah türbesini korumak için savaşmayı değil, yerinden taşımayı yeğlemediniz mi. Bu haltlar vuku bulurken ne yaptıysanız, anlaşılan o ki; korkarım posta koyduğun o devlet veya devletlere karşı da benzer tavrı sergilersiniz.
...
Tanrı Türk'ü önce sizin şerrinizden sonra da başkalarının şerrinden korusun. 

Bizim konumumuz da duruşumuz da net
Biz "Tek vatan, tek millet, tek bayrak"ın yanına "Türk"ü koymayanlarla değil koyanlarla, CHP ile ittifak kurduk.
Mansur Yavaş başta olmak üzere bir çok ülkücü bu inanç ve güvence ile CHP listelerinden aday olmuşlardır. Çok isabetli de olmuştur.
...
Devlet Bahçeli ve avenesinin siyasi varlıklarının gayesi Türk milliyetçiliği ideolojisini marjinalleştirmek ve nihayetinde tesirsiz hale getirmektir.
...
T. C Devleti'nin kurucu iradesinin kurduğu CHP'nin aday listelerinde ülkücülerin yer almış olması; bir anlamda tarihin tekerrür etmesidir.

Mansur Yavaş korkusu devam ediyor
Değerli dostlar,
Özellikle Cumhurbaşkanının mütemadiyen; Mansur Yavaş kazansa bile bir şekilde görevden alınacağı gibi tehditi ve İç işleri bakanı Soylu'nun kendisini dinlemeye gelen bir vatandaşın aidiyet duyduğu SP ve diğer İYİ PARTİ, CHP için PKK'nın arkasında oldukları şeklindeki haksız ithamına karşılık itiraz edince "Hadi sen de densiz, arkasında değil mi" deyip, sonra gözaltına aldırması gibi adeta "Bu devlet bizimdir" tavırları ile yaratılmak istenen algı o ki; "Devlete o kadar hakimiz ve güçlüyüz ki; bizden çok çok fazla oy alsanız bile işimizi bileceğiz ve her ne şekilde olursa olsun sizi galip biz olacağız"
...
Lütfen bu güç gösterileri karşında ezilmek, ürkmek gibi bir psikolojinin girdabına kapılmayın. Önce verdiğimiz oylarla sandıkları patlatalım. Onları enselerinden tutup şöyle güzel bir sarsalım, sonra ayakta kalabilirlerse; paşa gönülleri bilir güreşmeye devam ederiz.
...
Şunu kesinlikle bilmeliyiz ki; AKP muktedir olmasını, güç toparlamasını fetö'nün kumpasları ile sağlamıştır. Bu konuda kendinden emin olunca da; fetö'yü ile ters düşürerek, dışlama yoluna giderek, nihayetinde 15 Temmuz süreci yaşanmış ve 15 Temmuz'un kendileri için Allah'ın bir lütfü olduğunu da ikrar ederek yeni bir güç odaklanması şekline dönüşerek "Cumhur ittifakı" şeklinde süreç devam etmektedir.
...
Yani demem o ki; bunların demokrasiye inanmışlık ve adanmışlıkları olsaydı 28 Şubat'ta tankların üzerine çıkar, itiraz ederlerdi öyle değil mi. Dolayısıyla ne kadar ki; demokrasiye ve oylarımıza sahip çıkar, inanmışlık ve adanmışlığımızın peşinden gidersek kesinlikle başaracağız. Bugün için güç onlarda olsa da; korkan da onlar olduğuna göre kazanmaya ramak kaldı, az sabır. 

...
Hele bi Ankara'lı Mansur Yavaş'ı malum koltuğa oturtsun, sonra senin ne yapıp yapamayacağına bakarız.
...
Bak muhterem, bu milletle inatlaşılamayacağını en iyi bilmesi gereken sensin. Dolayısıyla, senin tehdidin fideye su vermek gibi Mansur Yavaş'a iyi geliyor; ha gayret. İki puan kumpastan, iki puan da tehditten. Hay Allah senden razı olsun olsun(!)
...
Oh ne güzel.
Gelsin Ankara misket


Hiç bir parti ''Oy seçiciliği'' yapmaz
Kişiler hangi partiye oy vereceğine kendileri karar verebilir. Ancak hiç bir partinin "Oy seçiciliği" gibi bir ahmaklığı yapmayacağı gibi yapması da beklenmez. Cumhur ittifakının amiralleri çok akıllılar ya; CHP ve İYİ PARTİ'den böyle bir ahmaklık bekliyorlar, hatta yetmeyip zorluyorlar.
...
O kadar ahmak olsaydık, bu kadar yol alır mıydık hiç. Ne denmesini bekliyorlar; "Şu partinin seçmeni bize oy vermesin". O zaman Anadolu deyimi ile adama "Ulan dürzü; ne bok yevmiye meydanlarda dolaşıyorsun" demezler mi.


HDP eşbaşkanı ne yapmak istiyor
HDP Eşbaşkanı Temelli'nin "Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu kazanırlarsa HDP oyları ile kazanmış olacaklardır" şeklindeki ifadesinin anlamı; olsa olsa Cumhur ittifakı ile HDP arasında yeni bir açılım sürecinin pazarlığının yapıldığıdır.
...
"Kalleş İttifakı"nın görevlendirdiği bir ekibin bundan üç ay önce Almanya'ya eyalet sistemini araştırmaya gitmeleri; yeni bir açılım sürecinin başladığının delilidir. Temelli'nin açıklamasının; millet ittifakına gidecek oyların kendileri üzerinden ürkütülmesine yönelik bir açıklama olabileceğini düşünüyorum.
...
Olur mu; elbette olur. Şimdiye kadar "Kalleş ittifak" ın yapmış olduğu kumpaslar bugün ve bundan sonra yapılacakların delilidir.
...
Adamlar zamanında İngiltere'yi aracı kılıp, Oslo'da PKK'yı devlet adına ilk defa muhatap alıp anlaşma yapan bir ekip olup, yanına buna en büyük sözde itirazı yapanı da alarak artık her türlü değişime cüret eden bir şer ittifakı sözkonusudur. Dolayısıyla, "O kadarı da olamaz canım" diyebileceğimiz aklımıza, fikrimize, izanımıza gelmeyen bir çok şey koltuk bekası uğruna bu "Şer ittifak"tan beklenebilir. 


Yeni Zelanda'dan katliam görüntüleri 
Kartal'da bina yıkıldı, görüntüleri insanları etkilenmesin diye yayın yasağı kondu. Gerekçe bu ise; Yeni Zelanda'daki katliam görüntülerini seçim meydanlarında millete izletmek de ne oluyor. Sadist bir ruh halinin dışa vurumu, o da değilse; siyasi rant arayışı değil de nedir.
...
Benden ailelere tavsiye; AKP mitinglerini veren TV kanallarını çocuklarınızla beraber izlemeyin, zira ruh halleri bozulabilir.
... 
Müslümanlara karşı olan kin ve öfkeyi; bu görüntüleri izleterek değil, aklı selim bir şekilde anlatma yolunun tercih edilmesi gerekir. Amacımız çocuklarımızı kindar Müslümanlar olarak değil, akıllı ve ahlaklı Müslümanlar olarak yetiştirmek olmalıdır. Kindar Müslümanın hem kendine, hem topluma, hem de İslam'a zararı vardır.



Sandığa giren her oyun niteliğinin değil niceliğinin hesabı yapılır
Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanet şebekesinin kumpasları ile önce iktidar, sonra muktedir olup, devleti de onlara teslim edenler; bu ihanet ve utancı hangi zaman üzerlerinden attılar ki; HDP seçmeninin millet ittifakının adaylarına oy vermelerini bir felaket, bir beka meselesi olarak görüyorlar.
...
Tüm seçmenlere sesleniyorum; 31 Mart gecesi oylar sayılırken hiç bir oyun nasıl bir insandan geldiği şeklinde tasnifte bulunulmayacak. Yani şu oy MHP'ye puştan, şu oy AKP'ye pezevenkten, şu oy da İYİ PARTİ'ye onun bunun çocuğundan gelmiş denmeyecek. Dolayısıyla bu seçim şartları Cumhur ittifakının dayatmalarından kaynaklandı. Kendileri böyle bir "Sevişme" usulünü tercih ettiler, "Hoşumuza gitmedi" diyemezler.
...
Sizin hakkınızdan ancak sizin koyduğunuz kurallar ile geleceğiz; var mı başka seçenek. 



Mehmet Gül...
Özgüven sahibi bir ülkücü nasıl olur denince ilk aklına gelen isim rahmetli Mehmet Gül'dür.
...
Ve şuna inanıyorum ki; eğer o yaşasaydı Devlet Bahçeli-Recep Tayyip Erdoğan ikilisinin Türkiye'nin başına musallat ettikleri bu dönüşüm sürecini bu kadar kolay başaramazlardı. Çünkü dediğim gibi sahip olduğu öz güvenle ülkücüler adına kendini sorumlu hissetmeyi ve inisiyatif almayı, karşı koymayı vicdanında hissedecekti. 
...
Ergenekon kupasına; yukarıda bahsettiğim kişiliği nedeniyle dahil etmek istediler ama Allah bir şekilde o fırsatı vermedi. Belki de sağlık nedenleriyle kendi derdine düşmüş olması; kumpascıların da takibinden kendisini kurtarmıştı.
...
Devlet Bahçeli'yi ilk çözebilen insanlardan birisiydi ama gereğini yapabilmesi için ömrü vefa etmedi. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.
Saygı, sevgi, rahmet ve hürmetlerimle anıyorum.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com

16 Mart 2019 Cumartesi

EŞİM ARTIK YAZMA DİYOR

Ben yazıyorum eşim endişeleniyor
Sabah sabah eşimin moralini bozdum. "Artık yazma; sıkıntılarımızın zaten hiç arkası kesilmiyor. Bak etrafına, herkesin keyfi yerinde. Bu insanlar için mi hem bizim, hem de kendi özgürlüğünü riske sokuyorsun"
...
Eşime "En son ne zaman tatile gittik; dört sene önce. Bütün hareket alanımız mahalle bakkalı ile evimiz arası değil mi. Oğlumuz 28 yaşında, ne fedakarlıklarla okuttuk, mühendis oldu. Sonuç; hala iş arıyor. Rahmetli babamızdan bu daire kalmasaydı rezil rüsva olacaktık belki de. Ben ki; banka emeklisi birisiyim ya toplumun diğer kesimlerine ne demeli.
...
Senin o keyiflerini yerinde gördüğün insanların hali; her şeyin yolunda olduğundan değil, sigara tiryakiliği misali AKP'lilik alışkanlığı veya tiryakiliğidir. İşte insanları Türk milletine ve devletine zarar veren bu tiryakilikten kurtarmak ve sağlıklı düşünebilmesi için sürekli telkinde bulunmak, toplumu yüreklendirmek, yanlışa karşı çıkmak, haykırmak gerekiyor.
...
Dolayısıyla, günlük yaşantısı evi ve mahalle bakkalı arasında geçen bir insanın; bir düzene baş kaldırdı diye yolu Silivri'ye düşse bile o sizin onurunuz, gururunuz olur canınızı sıkmayın" dedim.

Yeni Zelanda'da Müslümanlara yapılan katliam
Yeni Zelanda'da yaşanan vahşet içimizi dağladı. Kendi halinde ibadet eden masum insanların; bir psikopatın öfkesinin ve kininin hedefi olma talihsizliği ne büyük acıdır.
... 
Bütün inanç ve dinlerin ortak paydasının "Güzel ahlak sahibi" olmak ve ancak sonrasında bir dini inanca sahip olunabileceğinin prensip olarak kabul edilmesi ile belki de insanlığın kurtuluşu sağlanabilecektir. Çünkü din, inanç; siyaset ile iç içe geçtiği sürece radikalleşme daima söz konusu olacaktır. 
...
Bu katliamı gerçekleştiren psikopatın özellikle Türklüğümüze, Türk tarihi ve coğrafyamıza atıf yaparak kin kusması oldukça manidardır. Dolayısıyla devletimizin bu olayın üzerine ısrarla gidip, takipçisi olmalıdır.
...
Hayatını kaybeden şehitlere rahmet diliyor, ruhları şad, mekanları cennet olsun diyorum.

Bunlar adeta arsızlığın abidesi
Siz var ya siz; arsızlığın abidesisiniz.
...
Mesela, daha önceki cumhuriyet hükumetlerinin büyük bedeller ödenmesine rağmen hiç bir şekilde muhatap kabul etmediği PKK'yı Oslo'da, üstelik de toplantıya İngiltere'yi de gözlemci tayın ederek muhatap kabul edip,uluslararası bir nitelik kazandırarak görüşme yaptınız.
...
Sonra daha ne yaptınız; Kürt vatandaşları etnisite üzerinden oy devşirmek üzere duygularını okşayan, benim gibi düşünenlere atfen "Bunlar tarih bilmezler, tarih şuurundan yoksunlar. Bunlar bilmezler; Osmanlı'da Kürdistan, Lazistan eyaletlerinin olduğunu"
...
Sizin biatcı köleleriniz bu haince söz ve tavırların gün gelip nelere maal olacağını düşünmediler, "Barış gelecek, çiçekler açacak" safsatasını tekrarlayıp durdular. Ancak bizler hepsini tahmin ettik, mani olmak adına elimizden geleni yaptık. Ancak Türk milliyetçilerinin kurumsal iradesi "Devlet" tarafından Devlet'in desteği ile gasp edilince mani olmak adına bir başka organizasyonla İYİ PARTİ oluşumu ile yolumuza devam ediyoruz..
...
Dolayısıyla "Kürt siyasal inisiyatifi"ne yaptığınız toplantı ile meşruiyet kazandıracak olan terör bacağı PKK ile diyalog kurarak onları tanımak gibi bir gaflet sürecini bu devlete ve millete yaşatmış gafiller olarak; millet ittifakına söyleyecek sözünüz de, yüreğiniz de olamaz.
...
Buyurun kanun da sizin, devlet de sizin. Devletin tüm arşiv ve istihbarat bilgilerine sahipsiniz. HDP bir beka sorunu ise; niçin mecliste varlığı devam ediyor, maaşlarını alıp, VİP imkanlarını kullanıyorlar. Sizlerin sahip olduğunuz ama muhalefetin sahip olmadığı bilgiler ışığında; beka sorunu yaratan HDP'nin kapatılması yönünde kanuni düzenleme yapma önergesini vermek "Cumhur ittifakı"na yakışır.
...
Haydi, buyurun bakalım.

İç işleri bakanının yapmış olduğu büyük gaf
Süleyman Soylu bir TV programında(Habertürk TV)
"Eğer 31 Mart akşamı Türkiye'de bir iktidar zafiyeti oluşuversin, şuraya yazınız; 1 Nisan'dan itibaren Doğu ve Güneydoğu'da başka olaylar başlar. Kaymakamlar ve valiler 6 yaşındaki çocukların ellerine taş verilerek itibarsız hale getirilmeye çalışılır" diyor. 
...
Bunu bir de şöyle de yorumlamak mümkün olamaz mı. "Eğer bu millet bizi sandıktan güçlü çıkarmazsa aynen açılım sürecinde nasıl ki PKK'ya müsamaha gösterip, vali ve güvenlik görevlilerin ellerini kollarını bağladıysak gene aynı şekilde bütün hain ve puştlara göz yumarak sizi cezalandırırız" mı demek istiyor.
...
Yahu olacak olan genel seçim bile değil, mahalli seçim. İstanbul, Ankara ve diğerlerini iktidar kaybederse nasıl olacak da Türkiye genelinde terör başlayacak. PKK tehdidi ile milleti yönlendirme gayreti acizlikten öte bir şey değildir. Bu millete karşı yapılan bir ayıptır.

İnsan onuru kendisini aşağılayan unutmaz
Bir köpeğe birisi "Bulaşşa" hayvan bile hasmını bilir, o kişiyi her gördüğünde ya bakışlarını üzerine odaklar ya da hırlar.
...
Siyasette bir köpek kadar bile tutarlılığı olmayan; her türlü aşağılama ve hakareti karşılıklı kabul edip, siyasi ikballeri için yalayıp yutan ilkesiz, kaypak insanların yüzünden bu hal Türk siyasetinin ortalaması haline geldi.
...
Bunun müsebbibi olan "Geberesiceler" geberme dikleri ve arkalarından gelenlerin de arkası kesilmediği sürece ülkemizin bırakın çağ atlamasını otuz yıl öncesi demokratik laik bir hukuk devleti normlarına bile kavuşamayacaktır.
...
Artık günümüzde Türk siyasetine yön veren dinozor siyasetçiler için şunu düşünmek mümkün olabilir mi.
Geçmişte siyasiler önce kahve içip, sonra kırk yıl hatırasını yaşarlardı. Şimdi ise önce birbirlerine küfür, hakaret edip aşağıladıktan sonra karşılıklı kahve içerek; "Birbirimize ne de güzel sövdük değil mi; artık bu hatıramızla mezara kadar gideriz " der gibiler.

Mansur Yavaş'a medya gücü ile linç girişimi
AKP sözcüsü Ömer Çelik sen ne anlatırsan anlat, Mansur Yavaş'ın dürüstlüğüne leke süremezsiniz.
...
Hangi aklı başında, zerre kadar zekaya sahip bir insan, seçime üç gün kala sizin bu siyasi tezgahınızın oyununa gelir.
...
Kenan Evren de seçim gününe üç beş gün kala sizin yaptığınızı yapmıştı, millette; "ANAP'a değil, MDP' ye oy verin" demişti ama millet o zaman "Hadi oradan" diyerek, ANAP lehine sandığı patlatmıştı.
...
Ankara seçmeni Mansur Yavaş lehine sandığı patlatacaktır.
Mansur Yavaş'a yapılan kumpas operasyonu oyunu iki puan daha artırmış. Siyaseten yapılan kalleşlikler fark edildiğinde millet oyu ile mağduru daima ihya etmiştir.
...
Muktedirler Fetö ile işbirliğini sona erdirdiler ama öğrendikleri kumpas taktiklerini aynen siyasi rakiplerine karşı uygulamaya devam ediyorlar.
...
Peki, fetö o günlerin muktediriydi akibeti ne oldu...?
Muktedir "Gücünü" hak, hukuk, adaletle bezemişse; ancak ondan kimse hesap sormaz, aksine hayırla yad edilirler. Aksi durumda hiç bir zaman hesap vermekten kurtulamazlar. 
...
Yahu nereden de buluyorlar bu kadar pisliğe bulaşmış iti kopuğu. Adamın yaşadığı her gün bir pisliğe bulaşmakla geçmiş. Siyaseten aciziyet içinde kıvrım kıvrım kıvranan muktedirlerin böyle bir şerefsizi alıp, sanki şereflerine şeref katacakmış gibi Türk milliyetçileri adına onur duyulan bir ismin karşına üstelik de "Saygın bir iş adamı" referansı ile çıkarıp siyasi kazanç elde etme gayreti; içine düşülen çaresizliğin neler yaptırdığının bir göstergesi değil de nedir.
...
Ya azatlık kabul etmeyen iflah olmaz biatcı kölelere ne demeli. Hiç bir şey yapamıyorsanız susun be. Ülkücü duruş, inanmış ve adanmışlıktan hiç mi bir karakteristik özellik genlerinize sirayet etmedi mi ki; hepimizi ayakları altına alan ve bunun dayanılmaz hazzını yaşayan "Muktedirin" daha düne kadar ortak referansımız olan bir değeri itibarsızlaştırmak için ileri sürdüğü edep, adap ve insaf dışı aşağılayıcı nitelendirmelerini sizler de onlar gibi tekrarlayıp duruyorsunuz.

Ülkücüler bilerek ve isteyerek ''Tasnif''e mi zorlandı
Ülkücüler Erdoğan-Bahçeli iradesi ile "TASNİF"e zorlanmış, başarılı da olmuşlardır; biatcı ve demokrat ülkücüler. 
...
Artık an itibariyle "Mezara kadar sürecek" Cumhur ittifakı ruhu ile hareket eden biatcı ülkücüler ve yine ülkücü kalarak siyasi tercihlerini konjonktüre göre kullanan özgürlükçü demokrat ülkücüler şeklinde bir tasnifin olduğu söylenebilir. Benim tercihim "Demokrat ülkücü" olarak kalmak. 
...
Artık bir Türk milliyetçisi, ülkücü olarak birileri için sadece ve sadece "Aynı safta namaz kılıyoruz" müsamahasını terk edip, insanlığın "Aynı ahlaka sahibiz" ortak paydasını dikkate alarak insanlara değer atfedeceğim. Dolayısıyla, siyasi duruşumu da bu minvalde sürdüreceğim. Güzel ahlak sahibi bir komünist dostum olabilir ama bir siyasal İslamcı asla.
...
Fikri ve siyasi konumumu böylece sizlere "Atmış" oldum, herkese duyurulur.

''Kabataş Yalanı''nın yeni bir versiyonu mu?
Hani şu Taksim'de ezan okunurken yapılan saygısızlık var ya; her ne hikmetse bana ''Kabataş Yalanı''nı hatırlattı. 
...
Neydi o senaryo; ''Üstleri çıplak, altları deri pantolonlu yetmiş erkek; çocuk arabası ile caddede karşıdan karşıya geçmek isteyen başörtülü bir kadının üzerine işeyip, çocuk ve anasını yerlerde tekmeleyerek, darp etmişlerdi'' 
...
Biber gazını sıkacaksın; insanlar pürtelaş. Herkes ağzına geleni söylüyor küfür, günah; her neyse. 
...
A, tesadüf bu ya; o arada ezan okunmaya başlıyor.

'Millet ittifakı''nın Üsküdar Belediye Başkanı adayı Ahmet Kılıç
Millet ittifakının CHP'den Üsküdar Belediye Başkanı adayı Sayın Ahmet Kılıç, İYİ PARTi'den belediye meclis üyeliğine aday Onur Çukurlu ve partimizin değerli mensubu Yıldız Hanımla beraberiz.
...
Şimdi bizim bu resmimize bakıp hüküm verecekler olacaktır. Neymiş efendim; Türk milliyetçilerinin CHP ile ne işi olabilir miş.
...
Peki cumhuriyet tarihinin en aşağılık terör örgütü ile önce siyasal güç, sonra Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile mili düşünen ve milli duruş sergileme ihtimali olan vatan evlatlarını zindanlara tıkayıp, mağdur ederek muktedir olan; sonra bunları devlete yerleştirerek devleti onlara teslim eden ve nihayetinde "İmam kim olacak" paylaşımı yüzünden tutuştukları kavgayı 15 Temmuz ihanet kalkışması ile sürdürüp "15 Temmuz Allah'ın bize bir lütfu dur" diyerek hala devam eden bir senaryonun figüranı mı olmamız gerekirdi; Asla.
...
Benim CHP ile ittifakım; ülkemi bekleyen muhtemel bir felakete mani olmak ve ''Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem''e dönmektir.

Parmak boyası tekrar gelmeli
"Parmak boyası" tekrar gelsin dedik, vay efendim; çağ dışıymış.
...
Peki demokrasinin işlerliği ve demokrat olma anlamında yeterince çağdaş mıyız. 
...
Milletinin yarasını "İllet ve zillet"le aşağılayan; çağdaş olup, demokrasi ile yönetilen ama aynı zamanda demokrat olabildiğini söyleyen bir Cumhurbaşkanı var.

Er kişiye tehdit sökmez
"Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.
Hak söze uydum diye, tehdit mi ediyorsun
Ben 28 Şubat'ın tanklı-tüfekli paşalarından korkmamıșım da, zamanında onlardan korkanlardan şimdi niye korkayım? 
Hodri meydan"
Meral Akşener
...
28 Şubat'da tankın namlusunu görünce karılarının ve analarının koynunda saklananlar Meral Abla'nın üzerinden güçlerini sınamaya kalamazlar. 

Biatcı değil öz güven sahibi olmak onurlu insana yakışır
Senin ne olduğunu anlayıp, hata yapmamak üzere senin şerrinden uzaklaşmak uzağı görmek olup, akıllıca bir davranış olduğu gibi toplum nezdinde de insanın itibarını artırır. 
...
İnancı ve ilkeleri ile ''Birisinin'' ayağının altına boylu boyunca uzanıp "Ne dersen yaparım abi" diyenlerin yanında; kendisinden beklediğin biati red ederek, kendi yolunu çizecek kadar öz güven sahibi birisinin varlığı da; ne düşündükleri de çok önemlidir.
.. 
Biz bu çıkışı; vicdanlarımızda takdir ediyoruz, şerre çelme takma diyoruz. Keşke bu kadar delikanlı bir kaç kişi daha çıkabilseydi. Şimdi de ucube düzeninize çelme takıyor ama bu sefer bizi de yanına alarak.
...
Evet, "O kadın" dediğin "Bu kadın" senin ezberini bozdu, bozmaya da devam edecek. Hani, partisini kuruduğundan beridir adını anmıyordun.
...
"O kadın" dediğin "Bu kadın" var ya; adamın inadını da keser nefesini de.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com

7 Mart 2019 Perşembe

GÜNDEME DAİR

Muhterem önce Meral Hanım'ı önce muhatap alıp sonra hakkında dava açtı.
Hangi edep, adap ve ahlak anlayışından hareketle bize İllet, zillet deyip; sonra da o İllet, zillet dediğiniz insanlar ağzınızdan çıkanı kulağınıza iade edince dava açarsınız.
...
Sen bizim "İlletliğimizi zilletliğimizi", "terörist" olduğumuza ilişkin iftiran üzerinden söylememiş miydin. Peki, o Denizli meydanında toplanan insanlar sizin "İllet zillet" diye aşağıladığınız ittifaka gönül vermiş kitleler değil miydi. Peki bu durumda Meral Hanım toplanan kitleye "Ey Cumhurbaşkanı tarafından illetlikle ve zilletlikle aşağılanmış ittifaka olan gönül vermiş insanlar" şeklinde giriş yapsaydı yine dava açacakmıydın. İlet, zillet dediklerine terörist dememiş olman çok büyük bir lütuf mudur ki; İllet zillet dediklerine terörist demediğini söyleyerek; Meral Hanım'ı ayıplayıp, hatta dava açıyorsun.
...
Seninkisi, düştüğün çukurdan çıkma çabası olup, Türk milletinin yarısına yaptığın aşağılama, attığın iftira karşında; Allah'ın ilahi adaletinin tecellisidir. Çukuru sen açtın, hesabını yanlış yaptın, yine içine de ilk düşen sen oldun. 
Artık Meral Akşener'i muhatap almak zorundasın
Muhterem artık Meral Hanım'ı muhatap almaya başladı. Ne oldu; canın mı acıdı.
Türk milliyetçilerinin Balgat mukiminin iradesi altında toplu hareket ettiğini sanan muhterem, işin hiç de öyle olmadığını anlayınca Meral Hanım'ı muhatap alma gereğini hissetti.
...
İYİ PARTİ gerçeğine kör ve sağır olmanız mümkün değil muhterem. Apursan da köpürsen de; düzeninize çomak sokan bir İYİ PARTİ ve onun sizlere korku saldığı bir lideri var.

Sana inanmak ve güvenmek zorunda değilim.
Her ne hikmetse bizler; Devlet Bahçeli'den zerre kadar şüphe etmememiz gerektiğine inanmaya mahkum kullar olarak görülüyoruz. Ne münasebet. Ben kimseyi yanıltmadım, hep o yanılttı. 
...
Bir çok neden olmakla birlikte en büyük şüphem; ülkeyi yönetmeye talip olmak üzere kurulmuş bir partinin genel başkanı olarak hiç bir zaman buna talip olmayı düşünmemiş olmasının yanında, başkanlarının da düşünmesine mani olmasıdır; niçin? 


Ülkücü vicdan bilmelidir ki.
Ülkücü vicdan şunu bilmelidir ki; "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi" tamamen ve tamamen BOP projesi dahilinde düşünülmüş, tasarlanmış, Türk milletine; muktedirin inisiyatifi ile dayatılmış bir gerçektir.
... 
Dolayısıyla, bu proje dahilinde; Devlet Bahçeli'nin butona basması ile yeni şekle sokulmuş Türkiye; ABD ve O'nun sorumluluk verdiği eş başkaların güdümünde bir ülke konumunu sürdüreceğini hiç unutmayalım.
...
"Cumhur ittifakı"nın 31 Mart seçimlerinden güçlenerek çıkması durumunda bu sürecin kesintisiz devamı sağlanacak; millet ittifakının güçlenerek çıkması durumunda da; BOP projesi hangi aşamada olursa olsun tekmeyi vurup, gündemden düşürülecektir.


Beka sorununu sen gelirken getirdin.
Açılım saçılım sürecinde etnik ayrımcı siyasal Kürtçülere; sanki varmış gibi etnik ayrımcılığı kaşıyan Laz etnikciliğine duygusal mesaj göndererek; "Ne var yani; Osmanlı'da Lazistan, Kürdistan eyaletleri yok muydu" diyerek, cahil cesareti ile ortaya pimi çekilmiş bombayı atan Recep Tayyip Erdoğan'ın o sözlerini unuttuk mu sanıyorsunuz.
...
Algıların peşinden giden cahil cühela değil; düşünen, muhakeme edip sonra hüküm veren şuurlu seçmenler bunları unutacak mı sanıyorsunuz; asla.
...
İkiz yasaları meclise indiren "Balgat mukimi" ve sonrasında o yasaları onaylayıp, anayasal düzenlemesini sağlayan AKP'nin; şimdi daha iyi anladınız mı taa o günden bugüne süren işbirliğinin nelerin müsebbibi olduğunu ve bundan sonra da olacağını. Aklıma geleni yazmak bile beni ürkütüyor.
...
İkiz yasalar; bir ülkede azınlıklara kendi kaderlerini kendilerinin tayın etme hakkı veriyor. Şimdi yine anladınız mı; kırk milyar dolar harcanarak beş milyon azınlığın ülkemize niçin göçünün sağlanmış olduğunu.
...
Ve devam ediyorum. Daha bir kaç gün önce Erdoğan ne dedi; "Harcanan kırk milyar dolar hazineden çıkmadı". Peki nereden çıktı bu para. İkiz yasaları Türk Devletine dayatanlar mı finansa etti. Şimdi sözümün başında yaptığım vurgu ile sonunda yaptığım vurgu arasında bir bağ kuracak olursak; gelecek yıllarda malum etnik göçü de dikkate aldığımızda; sizce ülkemizi neler bekliyor.
...
Evet, eğer bir beka sorunu varsa o da aklımıza ilk gelendir. Takdir Türk milletinindir.


Baba Bush doktrini unutmayalım
Lütfen hatırlayın; "Baba Bush doktrini"ni. Neydi o; "ABD, menfaatlerini korumak için dünyanın neresinde olursa olsun; ilk önce orada iç çatışma çıkarıp, sonra da bir tarafın yanında yer alarak ABD çıkarlarını korumak adına o ülke veya bölgeye müdahalede bulunma hakkı" 
...
Peki; Türk milletinin yarısına "İllet, zillet" diyerek aşağılayarak kutuplaştırıp, sonra bu her iki kutbu karşılıklı olarak kin ve öfke sarmalında iç çatışmaya yönlendirme gayretlerinin kimlerin emellerine hizmet edeceğini tasavvur edememek gibi bir ahmaklık olabilir mi.
...
Her iki narsist sözüm size; 15 Temmuz'un başarılı olmaması milletn devletine sahip çıkmasıdır. Peki Allah korusun milletin yarısına "İllet, zillet" diyerek ayrıştırırsanız; yine 15 Temmuz ve benzeri bir beka sorunu hasıl olduğunda diğer yarısını nasıl olup da devletin yanında bulup, hangi yüzle meydanlara çağıracaksınız. Bu kışkırtma ve sorumsuzluğunuzla; ayrıştırdığınız bu insanlar devletimize kast edenlerle değil birbirleri ile çatışma olasılığı; bu üslubunuz devam ettiği sürece var olacaktır. 


31 Mart 2019 seçim gecesi Devlet Bahçeli konuşursa...?
Efendim neymiş; Devlet Bahçeli'nin 31 Mart akşamı ne düşüneceği çok önemliymiş.
...
Elli yıllık partisini bir defa olsun iktidara taşımak, başbakan olmak gibi bir sorumluluğa hiç bir zaman cür'et edememiş; aksine MHP'nin siyasetteki konjonktürürel konumunu şahsi ikbali için kullanıp, diğer siyasi partilerin önce iktidar sonra da muktedir olmaları yolunda onlara "Kesintisiz güç kaynağı" olma konumunu hem kendisi hem de partisi için yeterli görmüş birisinin 31 Mart akşamı söyleyeceğinin hiç bir önemi yoktur.
...
Bugün, zerre kadar vicdanına danışmadan, vefasızlık yaparak, acımasızca hatta iftira derecesinde ülküdaşlarının %85'i ne "İllet, zillet" diyebilmeyi maharetmiş gibi her gün tekrarlayan bir zihniyetin o gece söyleyeceklerinin hiç bir önemi olmayacaktır. Çünkü o gece söyleyeceği her ne olacaksa; toplum şunu düşünecektir; "Devlet Bahçeli siyasi hayatı boyunca çok şey söyledi ancak daima kendi söylediklerinin değil, başkalarının söylediklerinin takipçisi ve savunucusu olmuştur" diyeceklerdir. 


Sana inat ülkücüler kardeştir.
Sana inat narsist adam; bugün Türk milliyetçileri olarak bir ülküdaşımızın cenazesinde beraber olup, acılarımızı paylaştık.
...
Milliyetçiliğimizi ayakları altına alan diğer narsist kankanla Türk milliyetçiliğini marjinalleştirip, etkisiz hale getirme çabanıza inat dertleştik, muhabbet ettik aynı safta saf tuttuk, ülküdaşımızı ebediyete uğurladık. Ruhu şad mekanı cennet olsun. 


Ben şimdi zillet  ve illetin neresindeyim.
Efendim neymiş; "Aşırı tuz ve şeker tüketimini azaltmak için lokanta ve restoranlarda masalara şeker ve tuz konmayacak"mış.
...
Vay be; sağlığımızı ne kadar da düşünüyorlar değil mi😊Samimiyet bunun neresinde. Milletin en az yarısını "İllet ve zillet" diyerek aşağılayanların, yine milletin sağlığını düşünerek, aldıklarını söyledikleri önlemlerdeki samimiyetlerine nasıl inanacağız.
...
Alayınız sahtekarsınız; çünkü ancak sizler gibiler milletin yarısını "İlet ve zillet" sıfatları ile aşağılamayı göze almaya cüret edebilirler. Aklı başında hiç bir insanın; hele ki bir siyasi liderin milletinin en az yarası için böyle bir sıfatı kullanmasını; bunama alameti dışında hiç bir şekilde izah etmek mümkün değil. 

...
Bana "Zillet, İllet" diyen müptezel gafiller; sizin o sözlerinizi soyunuzla, sopunuzla yedi ceddinizle çarpıp aynen çıktıkları yere iade ediyorum.

28 Şubat vesilesi ile
Her 28 Şubat geldiğinde; hemen akabinde fetö'nün devlete sızmış/yerleştirilmiş kadrosu ile önce iktidar sonra muktedir olan o zamanın sığıntı ve sünepeleri ile diğer tarafta zamanın koskoca bir hükümeti içinden sadece bir mensubunun; Meral Akşener'in delikanlıca yürekli duruşunu hatırlıyoruz. 
...
Huyu kurusun, aynı alışkanlıklarını devam ettiriyor😊 Onun içindir ki; partisi üzerinde tüm kalleşlikler, puştluklar deneniyor ama muvaffak olamayacaklar.


Sığıntı veya bir bünyede asalak olmak
Sığıntı herif. Puştluğu yapıp eve kaçan, sonra da pencerenin arkasında anasının eteği altından tahriklerine devam eden çocuk gibisin.
...
Sığıntılar tarihte daima efendilerine yaramak için ait oldukları yerlere kalleşliği genel kaide olarak benimsemişlerdir.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com