20 Eylül 2023 Çarşamba

TESADÜFÜN GÜZELLİĞİ

Tatil denince ilk aklımıza gelen güneş, deniz ve kum öyle değil mi. Eşimle beraber bu sefer tatil geleneğimizde bir değişiklik yapalım dedik; Anadolu içlerine doğru gezi yapmayı tercih ettik. İznik, Bozüyük, Söğüt, Eskişehir'de konaklayarak bağlı köylerini, yaylalarını, diğer gezilecek, görülecek yerlerini ziyaret ettik.

Bozüyük-Söğüt arası oldukça yüksek rakımlı bir yerden geçerken imrendiğim yaşam biçimine örnek bir görüntüyü yakalayınca arabamın hızını yavaşlatıp seyre daldım. Bizi fark eden bu asil ailenin reisi Ali Osman Emir kardeşim "Buyurun, buyurun size çay ikram edelim" deyince; insanların geçim sıkıntısı yaşadığı, davet ve misafir ağırlamaktan kaçırıldığı bir süreçte böyle bir jest ile karşılaşmak benim için şaşılası olduğu kadar milletim adına son derece umut ve gurur vericiydi. Türk misafirperliği
tüm olumsuzluklara rağmen hala devam ediyordu.


Anında sofra kuruldu. Çayımızı içtik, kahvaltımızı yaptık. Sebzelerden oluşan hediye paketimizi de aldık. Bu arada laf lafı açınca söz ailenin oğlunun özel bir durumuna geldi; bildiğim bir konu olunca bilgi verip yönlendirme yaptım. Sanki Allah'ın irademiz dışında farkında olmadığımız yönlendirmesiyle bizi bu aile ile karşılaştırmıştı.

İkinci güzel rastlantımız; Bozöyük'ten Bilecik'e dönüyoruz. Bir ara Bilecik tabelasını görünce yanılarak ilk sağa girdim, kendimizi bir köy meydanında bulduk. Doğal olarak hatamızı fark edip hemen orada beklemekte olan bir çifte Bilecik öğretmen evine nasıl gideceğimizi sorduk "Biz de tam öğretmen evinin yanında oturuyoruz" deyince hemen bir önceki gün yaşadığımız güzel sahneyi hatırladım. Genç çifti arabamıza aldık, sohbetimize arabada devam ettik; bir işleri nedeniyle gecikme endişesi yaşadıkları anda yanlarında olmuşuz.

Farkındayım sizleri siyasi yazılarımla fazlasıyla sıkmıştım; alın size oldukça farklı bir yazı.

8 Eylül 2023 Cuma

İTTİFAKA NEDEN HAYIR

İYİ PARTİ kurulduğu gün itibariyle CHP'ye entegre olma hali ve bundan mütevelli istememesine rağmen HDP'nin gölgesinin üzerine düşmesi gibi handikabı nedeniyle sürekli millet ittifakının ruhuna riayet etme çabası nedeniyle kurumsal kimliğini öne çıkararak kendisini ifade etme, anlatma ve tanıtma fırsatını bulamamasına bir de Meral Hanım'ın en baştaki kararlı duruşunun yerini istikrarsızlık alınca akıbet de içinde bulunulan hal oldu.
Şimdi anlaşılıyor ki Meral Akşener bunun tam tersini yapmak istiyor...
"Mahalli seçimleri kim alırsa alsın, biz devleti yönetmek için kurumsal kimliğimizi öne çıkararak siyaset yapmak istiyoruz. Konumumuzu bu ucube sistemin yaratıp dayattığı konjonktüre göre değil bizatihi kendi hür irademizle mevcut ucube sistemi de reddiye anlamına gelecek siyaset geliştirerek her partinin kendi öz kimliği ile seçimlere girmesini öneriyor, fiilen bu önerimizi tercihimiz olarak da ortaya koyuyoruz" demeye çalışıyor.
Meral Hanım'ın zihnini bu şekilde okumaya çalıştım. Partilerin birinci önceliği mahalli yönetimlere gelmek değil devleti yönetmektir. İYİ PARTİ hiç bir şekilde kendisi olamadı, olamadığı için de kurumsal varlığı ile kuruluş amacı arasında bir bütünlük ve ahenk oluşturamadı. Sistemin ittifak dayatması dominant partileri (CHP, AKP gibi) kollarken onların tahakkümü altında icra edilen demokrasi ise diğer partileri kimliksizleştirdi, bazı siyasi isimlere de önem atfedilerek onların siyasi dolandırıcılıklarının önü açıldı.
İYİ PARTİ bu kurgulu ama kısır döngüye çomak sokarak bir anlamda BOP dahilinde dayatılan bu ucube sistemin kötülüğünü deşifre için gerekirse hiç bir yerde belediye başkanlığını kazanamamayı göze alarak tamamen ve tamamen parti kimliğini öne çıkararak Türkiye'yi yönetmeye yani yapılacak ilk cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere hazırlanmayı düşünmektedir. Meral Hanım umarım kararlarını değiştirip tekrar bir dönüş yapmazsa bu stratejisinin uzun vadede tutacağını ve başarılı olacağını düşünüyorum.

İYİ PARTİ'nin mahalli seçimlerde ittifak kararı alması durumunda CHP'ye kazandırır, cumhur ittifakına kaybettirir. Dahil olduğu ittifak kazansa bile İYİ PARTİ'nin bugünkü konumundan daha iyi bir konuma gelmeyeceği aşikar. Bu durumda bana göre sistemin dayattığı düzene uymayı değil de çomak sokmayı tercih ederek her yerde kendi adayını çıkararak parlamenter sisteme gidecek yolu açmayı tercih etmesi daha hayırlı olacaktır diye düşünüyorum zira İYİ PARTİ bu sisteme reddiye üzerine kuruldu, meşruiyet kazandırmak üzere kurulmadı. 

Tekrarlıyorum; İYİ PARTİ bu ucube sistemi çıktığı yere gömmek için kurulduğu için ben içinde yer aldım, çokları da benim gibi düşündü.

Dolaysıyla, mahalli seçimler umurunda değil. Biliyorum ki; tüm belediye başkanlıklarını muhalefet partileri alsa, alayının toplam yetkisi Recep Tayyip Erdoğan'ın paşa keyfi istediğinde kullandığı herhangi bir en basit yetkisi düzeyinde bile olmayacak. Öyle ki; Recep Tayyip Erdoğan belediyenin herhangi bir sokağının suyunu kesmek istese yine biliyoruz ki oranın belediye başkanının "Beyefendi nasıl yaparsınız" deme yetkisi bile yok ama sözde o belediye başkanını o yetkiler için seçiyoruz değil mi.
Belediye Başkanlığı seçimleri ile işim olmaz, amacım "iki tek adam" muktedirliği ve otoritesi ile devam etmekte olan bu ucube sistemden kurtulabilmenin arayışında olmaktır.
Bu sistemin en ideal işleyişi ittifaklar ile sağlanıyor, ben de bu işleyişe meşruiyet kazandıran ittifak dişlisini kırmak isteyen her türlü eylem, düşünce ve amacın yanındayım. Meral Akşener Hanım eğer bu anlamda söylediklerinde çark edip geri dönmezse kendisini destekliyorum; partilerin kimliklerini inkar eden, siyasi dolandırıcıları peydahlayıp onlara fırsat sağlayan ittifaklar sistemine hayır diyorum. "Efendim ya belediyeleri cumhur ittifakı kazanırsa" diyenlere; her şeye rağmen bugünkü ülke şartlarında millet celladına aşık olmuşsa bana ne, ona ne, sana ne; velhasıl kelam kime ne.
Mehmet Soral