3 Mayıs 2018 Perşembe

BU PARANOYAYA ANCAK ''ÇÜŞ BE'' DENİR

Bu paranoyaya ancak ''çüş be'' denir. 
Atalarımızın "Yok artık; buna da çüş denir" dediği şeyin Devlet Bahçeli üzerindeki tezahürüne şahit olduk.
...
Neymiş efendim "100.000 imza aynı isim için toplanıyorsa veya 15 vekil bir aday için parti değiştirmişse bunun arka planında fetö'nün olup olmadığının araştırılması gerekir"miş. Yani bir anlamda imza verecek seçmeni tehdit ediyor "Sizleri tek fişleyeceğiz" demeye getiriyor. 
...
El insaf be. Böyle ciddiyetten uzak, paranoya batağına sağlanmış, çırpınıp duran insanların ülkemizin kaderinde söz sahibi olmaları gibi bir talihsizlik ile baş başayız.
...
Sayın Bahçeli ben gidip Meral Akşener için imzamı vereceğim ve senin bu bel altı vurmadan da güç alarak. Ama sana da şunu hatırlatmak isterim; AKP'nin ABD+Fetö projesi olduğu bilindiği halde, başbakan olmanız mümkünken niçin erken seçim diyerek bu projesinin yürürlüğe girip, rahat çalışma ortamının oluşmasını sağladınız. Bu durumda; emareleri analiz ettiğimizde, fetö'ye kim daha yakın olmuş oluyor. 


Ne o; kimyanız mı bozuldu
Tabi ki kimyanız bozulacak. Öyle ya; ülkücüler becerse becerse ölmeyi becerebilirler, bozkurt işareti yapıp, yürekleri heyecanladırabilirler. Hiç bir kir onların üzerinde duramaz, ihalelere giremez, nemelanamazlar. Dolayısıyla, devleti yönetmeye talip olmak hadlerine mi düşmüş. Onlar da kim oluyormuş, akıllarından bile geçiremezler. Azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz kölelerken; Allah Allah, nasıl da becerdiler bu İYİ PARTİ denen projeyi(!)
...
Meselenin aslı nedir biliyor musunuz; Türk milliyetçilerinin kızıl elmasını Cumhuriyet hükumetlerine müsteşarlık mertebesine indirgeyenlerin; yine bir grup Türk milliyetçisinin öz güven dolu, yürekli çıkışları ile bu kabullenişe itiraz etmeleri ile "Bizler üç günlük siyasal İslamcılar kadar da mı devleti yönetemeyiz" diyerek, projeler geliştirip iktidara talip olmalarıdır.
...
Ergenekon, Balyoz kumpasları ve 15 Temmuz hain kalkışması ile tüm milliyetçi, ulusalcı direnç unsurlarını yıldırdıklarını sananlar; Türk Ordusu'na ait olan, her dost ve düşmanın bildiği kadim Türk Ordusu algısının yıkılmasını sağlayanlar bir şeyin hesabını yapamamışlardı; Türk milliyetçilerinin bu olup bitenler karşında nasıl bir tavır alıp, neler yapabileceğiydi. Bu günlerde Türk milliyetçilerinin ve tabi ki diğer milli düşünen siyasi görüşlerin oluşturdukları "Demokrasi İttifakı" ile işte o süreci yaşıyoruz.


İşte bu güzel oldu
İşte bu, çok güzel oldu. Akşener, Kılıçtaroğlu ve Karamollaoğlu kafa kafaya vererek "Siyaseti ancak biz dizayn edebiliriz" diyenlerin ellerinden inisiyatifi alarak, Cumhur ittifakının hiç de tahmin edemediği bir konjonktürün oluşmasını sağladılar. 
...
Ve böylece, ileriye yönelik öngörümde ısrarıma devam ediyorum; "Demokrasi İttifakı"nın ikinci turda Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener olacaktır.
...
Bu arada HDP'nin "Demokrasi ittifakı"na Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda gönül ittifakı(Kendi tercihleri ile) şeklinde destek olacağını düşünüyorum.
...
Devlet Bahçeli 7 Haziran sürecinde ne demişti; "O hanımefendi biraz dinlenecek" sonra Meral Hanım ne demişti; "Sakına sakın bir kadının düşmanlığını üzerinize çekmeyin".
...
Sonuç; kimseyi küçümsemeyeceksiniz; hele ki bir kadını asla. 


Empati yapınca....
Bir Türk milliyetçisi, ülkücü olarak zaman zaman karşıtı olduğum fikir ve düşünceler ile onların mensupları üzerinden empati yapıyorum; doğal olarak sonuçlar çıkarıyorum.
...
21. yüzyılda "Lider, doktrin, teşkilat" saplantısı ve buna sadakati insan onuruna yakışır bulmuyorum. Bu, insanın düşünce yetisine, muhakeme gücüne, şahsiyetine ket vurmaktır.
...
Ve buradan hareketle sol ideolojinin sanatçısı; sinemacı, romancı, şair; ressam heykel tıraş, tiyatrocu ülkücülere göre oldukça fazla, doğal olarak üretimleri de çok ve sürekli olmuştur.
...
Nasıl olur demeyin; ülkücüler "Lider, doktrin, teşkilat" frenlemesine kendilerini öyle kaptırdılar ki; adeta malum üçleme gereği her şeyi lidere havale ederek, rehavete kapılıp "Lider bilir" diyerek fikri ve sanatsal, hatta siyasi üretim ve gelişime ket vurulmuştur.
..
Dolayısıyla bu "Hal" ülkücülerin iştigal ettiği her alana sirayet ettiğinden; ideolojik gelişim de "Lider"in ufku kadar olmuştur; bir başka deyişle hiç bir şey olamamıştır. Bu eleştirim özellikle 1990'lardan sonrası içindir. 1980 öncesinde görüyoruz ki; Türk milliyetçileri, ülkücüler düşünce ve fikir hayatına gerek liderlikleri ile gerek düşünce, fikir ve bunlara dayanan eserleri ile gerekse sivil toplum örgütleri ile büyük katkılar sağlayıp, görevler ifa etmişlerdir.
...
Türk milliyetçilerinin sözde liderini yirmi senedir takip ederim; hiç bir zaman ülkücü bir yazarın resim sergisini açtığını, ziyaret ettiğini; kitap tanıtım programına katıldığına şahit olmadım.
...
Dolayısıyla ben empati yapıp, böyle düşünüyorum diye; "Birisinin" azatlık kabul etmeyen, İflah olmaz köleleri beni "Sosyalist sevici"likle itham ediyorlar.
...
Ama ben bu fikir ve düşüncelerimle, hiç kimsenin ayaklarının altında varlığımı hissetmiyorum ama o azatlık kabul etmeyen, İflah olmayan köleler birilerinin ayakları altında debelenip duruyorlar. Beklesinler, az kaldı; onları hürriyetlerine kavuşturacağız.


Gazeteci mi, MHP Sözcüsü mü.
Orhan Karataş sözde gazeteci, özde MHP sözcüsü, CHP'li 15 milletvekilinin İYİ PARTİ'ye peşkeş çekildiğini söylüyor.
....
Peki Orhan Karataş; Türk milliyetçilerinin iradesini HÜLLE yoluyla AKP'ye peşkeş çekilmesine ne diyeceksin.
... 
652 noter tasdikli delege imzasına rağmen olağanüstü kongre yapılmasına mani olan iradenin kafasında AKP için "iradenin hüllesi" hazırlığı olduğu içindir ki; ülkücü iradenin gasp edilmesi yoluna gidilmiştir. 

...
Orhan Karataş'ı da izleyince; siyaseten bulunduğum konum için en güzel kararı almış olmanın yine en derin iç huzurunu yaşıyorum.
...
Eğer siyaset, insaf ve merhamet duygularımızı, insanlığımızı alıp götürecekse; nalet olsun böyle siyaset. 
...
Sözde gazeteci, özde MHP sözcüsü Orhan Karataş özelikle CHP'li 15 vekile ve CHP'ye demediğini bırakmadı, etmediği hakaret kalmadı.
...
MHP'ye kaset suikastı yapıldığında; yine aynı CHP'nin seçmeleri MHP'nin baraj altında kalmaması için, demokratik iradeye en aşağılık şekilde müdahale edilmesine engel olmak için her CHP'li aile, oylarını MHP ve CHP arasında pay ederek kullanmışlardır.
...
Dolayısıyla, Allah kimseyi iz'ansız, insafsız, irfansız; ve de tabi ki; vefasız etmesin. 

Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

MUHTEREM CHP İÇİN TEZEK DEMİŞ

Muhterem CHP için ''Tezek'' demiş.
Evet Tezek vardır, çok da önemli işlevleri vardır.
... 
Özelikle köylerde çok kullanışlı olup, ekmek sacı kurulduğunda veya odum sobası yakılmak istendiğinde ateşi çabucak tutuşturmaya yarar. Bir de topraktan kuvvetli verim almak için tazesi çok makbuldür. Hele ki onu sulandırıp, sebzelerin dibine döktüğünüzde; sebzeleri adeta zıplatır, en organik şekilde aslına uygun olarak yetişmesini sağlar. Yani tezek çok faydalı bir "Boktur". Büyük şehirlerde iyi para vermemize rağmen her istediğimizde bulamayız, biraz da değerlidir.
....
Ama bir de "Osuruktan tayyare" vardır ki; o ne işe yarar vallahi bilmiyorum


Aktroller şimdi de İlhan Kesici'yi dayatıyorlar
Lütfen dikkat; Erdoğan'ın iktidarının devamını sağlamak için Abdullah Gül dayatmasını tutturamayan aynı çevreler şimdi de İlhan Kesici ismini dayatmak istiyorlar. 
...
Rasyonel düşünen CHP seçmeni elbette İlhan Kesici'yi sevip, saygı duyuyorlar ancak kendi adayı olarak, Erdoğan karşısında Meral Akşener'in olmasını istiyorlar.
...
Bizler de çeşitli sivil toplum örgütleri ile iç içeyiz; girip, çıkıyoruz; şimdiye kadar CHP'li bildiğim insanların %70'i milletvekilliği için değil ama Cumhurbaşkanlığı için Meral Akşener'e oy vereceklerini söylediler. Hatta bir bankada üst düzey yöneticilik yapmış olan CHP'li birisi aylar önce aynen şöyle söylemişti; "Mehmet Bey Meral Akşener'in aday olacağı kesin mi, oyum kesinlikle onundur"
...
Dolayısıyla İlhan Kesici çok değerli bir teknokrat olsa da; bugünkü konjonktürde Cumhurbaşkanlığını kazanabilmek için rasyonel düşünen CHP seçmeni için en uygun aday Meral Akşener dir.


Fetö'nün övgüsü kime ise ona zarar verdiğine göre...

Acaba diyorum; Pensilvanya'dan fetö köpeği gazeteci birisinin, özelikle bu aralar Meral Hanım'ın ismi üzerinden güzelleme twit'leri atması; fetö ile aynen PKK ile birinci, ikinci, üçüncü kez yapılan açılımlara benzer bir açılım yapılması; karşılığında, Meral Hanım'ı ve dolayısıyla İYİ PARTİ'ye karşı verilmiş bir kalleşliğin ısmarlaması olabilir mi.
...
Bu troller demiyorlar mı; "Fetö kendisini öyle gizler ki; he gün yanı başınızda olan insan dahi kripto fetöcü olabilir"
...
E, öyleyse; bire angutlar fetö niçin hemen deşifre olabileceği bir siyasi yapının içinde olsun ki.
...
Fetö şu konjonktürde eğer bir siyasi partiyi veya lideri övüyorsa kesin olan şu ki; siparişi verilmiş bir kalleşliğin gereğinin yapılıyor olmasındandır. Bu siparişi kimlerin vermiş olabileceğini PKK açılımlarından anlamak hiç de zor değil. Ne yaparsanız yapın, tüm kalleşlikleri yendik, bundan sonrakileri de yeneceğiz.



Sözde gazteci, özde yavşak olunca...
Sözde hukukçu, özde yavşak diyor ki; ABD'den twit atan kaçak fetöcü gazeteci, Meral Akşener için "Şöyle şöyle diyor" diyerek Meral Hanım aleyhine olumsuz algı yaratıp, zihinleri yönlendirmeye çalışıyor.
...
Ulan aynı adamlar her gün sizin için twit'ler atıp, "Biz onlarla yıllardan beri yatak yorgandık" diyorlar. Peki niçin bu izdivacınızdan hasıl olan 15 Temmuz piçini peydahlayan taraflardan birisi olduğunuzu kabul etmiyorsunuz. 


Empati yapınca....
Bir Türk milliyetçisi, ülkücü olarak zaman zaman karşıtı olduğum fikir ve düşünceler ile onların mensupları üzerinden empati yapıyorum; doğal olarak sonuçlar çıkarıyorum.
...
21. yüzyılda "Lider, doktrin, teşkilat" saplantısı ve buna sadakati insan onuruna yakışır bulmuyorum. Bu, insanın düşünce yetisine, muhakeme gücüne, şahsiyetine ket vurmaktır.
...
Ve buradan hareketle sol ideolojinin sanatçısı; sinemacı, romancı, şair; ressam heykel tıraş, tiyatrocu ülkücülere göre oldukça fazla, doğal olarak üretimleri de çok ve sürekli olmuştur.
...
Nasıl olur demeyin; ülkücüler "Lider, doktrin, teşkilat" frenlemesine kendilerini öyle kaptırdılar ki; adeta malum üçleme gereği her şeyi lidere havale ederek, rehavete kapılıp "Lider bilir" diyerek fikri ve sanatsal, hatta siyasi üretim ve gelişime ket vurulmuştur.
..
Dolayısıyla bu "Hal" ülkücülerin iştigal ettiği her alana sirayet ettiğinden; ideolojik gelişim de "Lider"in ufku kadar olmuştur; bir başka deyişle hiç bir şey olamamıştır. Bu eleştirim özellikle 1990'lardan sonrası içindir. 1980 öncesinde görüyoruz ki; Türk milliyetçileri, ülkücüler düşünce ve fikir hayatına gerek liderlikleri ile gerek düşünce, fikir ve bunlara dayanan eserleri ile gerekse sivil toplum örgütleri ile büyük katkılar sağlayıp, görevler ifa etmişlerdir.
...
Türk milliyetçilerinin sözde liderini yirmi senedir takip ederim; hiç bir zaman ülkücü bir yazarın resim sergisini açtığını, ziyaret ettiğini; kitap tanıtım programına katıldığına şahit olmadım.
...
Dolayısıyla ben empati yapıp, böyle düşünüyorum diye; "Birisinin" azatlık kabul etmeyen, İflah olmaz köleleri beni "Sosyalist sevici"likle itham ediyorlar.
...
Ama ben bu fikir ve düşüncelerimle, hiç kimsenin ayaklarının altında varlığımı hissetmiyorum ama o azatlık kabul etmeyen, İflah olmayan köleler birilerinin ayakları altında debelenip duruyorlar. Beklesinler, az kaldı; onları hürriyetlerine kavuşturacağız.


Gazeteci mi, MHP Sözcüsü mü.
Orhan Karataş sözde gazeteci, özde MHP sözcüsü, CHP'li 15 milletvekilinin İYİ PARTİ'ye peşkeş çekildiğini söylüyor.
....
Peki Orhan Karataş; Türk milliyetçilerinin iradesini HÜLLE yoluyla AKP'ye peşkeş çekilmesine ne diyeceksin.
... 
652 noter tasdikli delege imzasına rağmen olağanüstü kongre yapılmasına mani olan iradenin kafasında AKP için "iradenin hüllesi" hazırlığı olduğu içindir ki; ülkücü iradenin gasp edilmesi yoluna gidilmiştir. 

...
Orhan Karataş'ı da izleyince; siyaseten bulunduğum konum için en güzel kararı almış olmanın yine en derin iç huzurunu yaşıyorum.
...
Eğer siyaset, insaf ve merhamet duygularımızı, insanlığımızı alıp götürecekse; nalet olsun böyle siyaset. 
...
Sözde gazeteci, özde MHP sözcüsü Orhan Karataş özelikle CHP'li 15 vekile ve CHP'ye demediğini bırakmadı, etmediği hakaret kalmadı.
...
MHP'ye kaset suikastı yapıldığında; yine aynı CHP'nin seçmeleri MHP'nin baraj altında kalmaması için, demokratik iradeye en aşağılık şekilde müdahale edilmesine engel olmak için her CHP'li aile, oylarını MHP ve CHP arasında pay ederek kullanmışlardır.
...
Dolayısıyla, Allah kimseyi iz'ansız, insafsız, irfansız; ve de tabi ki; vefasız etmesin. 


Abdullah Gül üzerine -1
Abdullah Gül'den ne beklenirdi; geniş mutabakat sağlanmamış olsa bile siyasi duruşunu ve safını belli etmesiydi, öyle değil mi. Ne yaptı; suya, sabuna dokunmadan vaziyeti kurtarmaya çalıştı.
...
Her şeyden önce Abdullah Gül'ün mevcut siyasi konjonktüre göre kendisini konumlandıracağı bir inanmışlığı ve adanmışlığı olmalıydı. O ne olabilirdi; "Her ne kadar İsmim üzerinde geniş mutabakat sağlanmamış olsa da; tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine olan karşıtlığım gereği gereken siyasi çalışmayı yapıp, Sayın Erdoğan karşısında siyasi duruşumu göstereceğim".
...
Dolayısıyla buradan çıkaracağımız sonuç; daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere; Abdullah Gül muhalefet tarafından, muhalefet adına çatı adayı olarak düşünülmüş bir isim olmayıp; siyasal İslamcıların işi sağlama almak adına bizatihi iktidar tarafından muhalefet adına dayatılan bir isimdir. Bir anlamda Truva atı girişimidir. Siz şimdi bakmayın; özellikle AKP yetkilileri tarafından Abdullah Gül'ün yerden yere vurulmasına; onların amacı benim gibi düşünenleri ikna etmektir ama yemezler.
...
Demem o ki; gerek İYİ PARTİ gerekse CHP bu tezgaha düşmeyerek, oyunu bozmuşlardır, tebrik ediyorum. 


Abdullah Gül üzerine -2
Dikkat ederseniz, Aktroller dışında hiç kimse muhalefet adına aday olması için Abdullah Gül ismini telaffuz etmiyor, sürekli aktroller gündemde tutuyorlar.
... 
Siyasal İslamcılar bu seçimi alırlarsa; T.C Devleti'nin dönüşümünü kendilerince istedikleri şekilde eksiksiz tamamlayabileceklerini düşünüyorlar. Dolayısıyla bu düşüncelerini ve hedeflerini hiç bir şekilde riske sokmamak için karşı tarafı yani muhalefeti de kendi kontrollerine alarak her türlü şekilde istedikleri sonucu elde etmek üzere dizayn etmek istiyor olabilirler. Abdullah Gül bu anlamda özellikle seçilmiş bir isim olabilir. Davutoğlu'nun önce Erdoğan ile görüşüp, sonra da Gül ile görüşmesini bu anlamda yapılan çalışmalar olarak görüyorum. İşte bunun içindir ki; Meral Hanım böyle bir düşüncenin olabileceğinden hareketle "Her parti kendi adayını çıkarmalı" demiştir.
...
Dolayısıyla, ikinci turda muhalefet adına Erdoğan'ın karşısına Meral Hanım'ın çıkmasını sağlayacak bir sürecin takibi gerekir diye düşünüyorum.


Abdullah Gül üzerine -3
Abdullah Gül eğer Erdoğan karşıtlığında samimi ise, "Muhalefetin çatı adayı" olmayı değil, Erdoğan'ın birinci turda kazanamaması için Sadet Partisinin adayı olmalı, Erdoğan'a doğrudan gidecek oyları kendisine çekmesi gerekir.
...
Umarım CHP artık siyasal İslamcıları ülkemizin en önemli mevkilerine taşımaktan vaz geçer. Deniz Baykal CHP'si Erdoğan'ı taşıdı; şimdi de Kılıçtaroğlu CHP'si Abdullah Gülü'mü rejim değişikliğini başarmak için en üst makama taşıyacatır; sanmıyorum.


Abdullah Gül üzerine -4
Abdullah Gül ismini çatı adayı olarak telaffuz eden CHP'lilere sormak isterim; AKP projesi devreye sokulduğundan beridir Abdullah Gül ne zaman AKP'nin dışında kaldı. Ya da; Abdullah Gül'ü Erdoğan'ın karşısına alternatif olarak çıkaracak temel argüman "Demokratik Parlamenter Sistem"e dönmek ise; Gül'ün buna inandığına dair bir bilgiye sahip veya şahitmiyiz. Tek gerekçe, sanırım Erdoğan ile arasının iyi olmaması. Buradan Gül'ünTek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine kaşı olduğu şeklinde yorumlamak ve buradan da muhalefetin adayı olabileceğini telaffuz etmek mümkün değil.
...
AKP projesinin en sorumlu üç beş aktöründen birisi olan Abdullah Gül'ün, muhalefetin çatı adayı olarak sunulması acizlik olup, Erdoğan'ın olduğundan daha güçlü bir şekilde iktidarının devam edeceği anlamına gelecektir. 


Abdullah Gül üzerine -5
Soruyorum; Abdullah Gül bu ülke için ne yapmıştır. Demokrasi için verdiği hangi kavgası adına onu hatırlayacağız da; ahde vefa gereği cumhurbaşkanı adayı kabul edip, oy vereceğiz.
... 
Abdullah Gül'ün yapabileceği tek şey var; milletten özür dilemek adına, kendisinin de sorumlu olduğu; ülkemizin bu durumlara gelmesinin pişmanlığını Erdoğan karşısında en güçlü aday olarak Meral Akşener'in yanında olup, çalışmaktır. 
...
Erdoğan karşısında güçlü bir aday olması için tekrar soruyorum ne hikayesi var.
...
Abdullah Gül muhalefetin vicdanını kesinlikle temsil edemez; zira Abdullah Gül muhalefetin adayı değil, Aktrollerin muhalefetin adayı olarak görmek istediği ve algı oluşturarak da muhalefete dayatmak istediği bir isimdir.

...
"15 Milletvekili" projesini ortaya çıkaran aklın, kendi adayı için Abdullah Gül'ü gösterme basiretsizliğine düşeceği düşünülemez.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com