9 Kasım 2019 Cumartesi

ÖFKENİN YÖNLENDİRDİĞİ FETÖ MÜCADELESİ

Fetö ile ilgili başlayan ve hala devam etmekte olan süreç öyle bir aşamaya geldi ki; yarattığı mağduriyetler anlamında, Bülent Arınç’ın da dikkat çektiği üzere ‘’KHK’lar bir facia dır’’ tanımlaması ile anlıyoruz ki; AKP cenahının da kabul ettiği fetö davalarında mağduriyetler söz konusu.
Devletin kendisini koruma ve kollama refleksinden kaynaklanan, fetö ile mücadele yönteminde eksiklikler olmalı ki; o eksiklikler mağduriyetlere neden olmakta. Dolayısıyla, söz konusu mağduriyetler toplum vicdanında sorgulandığında önce devleti yöneten hükümete ve nihayetinde devlete güven sarsılıyor. İlla ki bu güvensizlik her ne kadar bizatihi fetö suçlusu addedilen şahısla birlikte onların ailelerine ve aile çevrelerine de sirayet etmektedir. Böyle bir süreç, doğaldır ki geniş bir kitleyi devletine ve milletine küskün hale getiriyor.  
Muhalefetin, örneğin ‘’Cumhur İttifakı’’nın inisiyatifini ortaya koyarak fetö ile ilgili yaşanan süreçler üzerinden mağduriyetlerin nedenleri, yansımaları ve önlemleri üzerine çalışma yaparak elde ettiği sonuçları rapor halinde hükümete takdim edip, meclis üyelerine göndermelidir. Bu çalışma aceleye getirilmeden sivil toplum örgütlerinden, üniversitelerden ve söz konusu davalar üzerinden örnekler seçilerek yapılmalıdır.
AKP, 15 Temmuz dan bugüne her vesile ile yapılmış olan hain kalkışmasının özellikle doğrudan Recep Tayyip Erdoğan’a ve AKP hükümetine karşı yapıldığını söyleye gelmiştir. Dolayısıyla AKP’nin bu anlayışından çıkaracağımız sonuç; aslında fetö kalkışması devlete ve millete karşı değil, AKP’ye karşı olduğu şeklindedir. Oysa Türk milleti olarak hep beraber şahit olduk ki; Türk devleti içeriden fetö yapılanması ile ABD tarafından işgal edilmek istenmiştir. 
Dolayısıyla, 15 Temmuz hain kalkışmanın kendi iktidarına karşı yapılmak istendiğini düşünen AKP, fetö ile mücadeleyi duygusal nedenlere bağlayıp;  fetö’ye atfen ‘’ Sizde kadro, bizde siyasal güç; iktidarımızı ne de güzel götürüyorduk. Nasıl olur da bize ihanet edersiniz. Bunun bedelini size ödeteceğiz’’ öfkesinden beslenen intikam hırsı ile fetö’yle mücadele sürdürülüyor gibi bir algının oluşmasına neden oluyor. İşte fetö davalarından kaynaklanan mağduriyetlerin temelinde muhtemeldir ki; yargıyı da etkileyen özellikle Erdoğan ve AKP öfkesinin yansıdığı kanaati oluşuyor.
İşte yukarıda önerdiğim Cumhur İttifakının yapacağı müşterek çalışmanın öfkeden ve intikam alma hissiyatından uzak ve tarafsız bir gözle yapılacağından; belki de elde edilecek sonuçlar hükümete verildiğinde hem hükümete hem de yargıya müspet anlamda yardımcı olup, önünü açacaktır.  Yapılacak ve sonuçları kamuoyu ile paylaşılacak olan böyle bir çalışma, toplumun ikna olmasında oldukça etkili olacağını düşünüyorum.
Fetö yargılamalarından kaynaklanan mağduriyetlerin etkilediği ailelerin her ferdinin ‘’Devlete küsme’’ paydasında bütünleşerek, konsolide olmalarına mani olacak bir politika yürütmek lazım. Mağduriyetlerin varlığına duyarsızlıkta ısrar edilmesi durumunda; yine emperyalist güçler her fırsatI bulduklarında bu durumu terörize etmeyi düşüneceklerdir. 
Nihayetinde bu insanların hepsi TC Devleti’nin vatandaşları ise; suçlusu ile masumu ile yönetilmeleri gerekmiyor mu. Onları ötelediğimizde etkisiz hale getirip, sosyal hayattan tecrit edemeyeceğimize göre ana gaye onları kazanmak üzerine olması gerekmez mi. Eğer hükümetin bir mensubunun yakını fetö yetkilileri ile yüzlerce defa telefon görüşmesi yaptığı kayıtlarla tespit edildiği halde masum görülmüşse; öte yandan askeri öğrenciler ‘’Tatbikata gidiyoruz’’ denerek kandırılıp, köprüye getirilmişlerse, tutukluluk halleri hala devam ediyorsa veya bir askerin hiçbir eylemi olmayıp, sadece ankesörlü telefondan arandı diye KHK ile ihraç edilmişe veya tutuklanmışsa; toplum vicdanının bunu nasıl değerlendireceği aşikar değil mi.  

Mehmet Soral
soralmehmet@gmail.com

TESADÜFÜN DE BÖYLESİ

Tesadüfün de böylesi
Ilıcak ve Altan'ların serbest bırakılması ile Ağlak adamın KHK ile ilgili çıkışlarının aynı zamana denk gelmesinin tesadüf olduğunu sanmıyorum. Bunun gerisinde Erdoğan'nın 13 Kasım ABD ziyaretini yapacak olması olabilir mi.
Mesela Fetöcü NASA çalışanı bir Türk'ün ve ABD'li rahibin serbest bırakılmasında olduğu gibi ABD; Ilıcak ve Altan'ların da aynı şekilde serbest bırakılması istemiş olabilir mi.
Nihayetinde ABD tarafından hala terör örgütü başı olarak görülmeyen Gülen'in fetö örgütünün tüm kumpaslarının basın ayağının "Kahramanları" onlar.

Bülent Arınç vicdani muhasebe yaparak, kendince bir strateji dahilinde çektiği vicdan azabını hafifletmek istiyor olabileceği gibi "Cemaat/Fetö" açısından ABD sıkıştırma ile yeni bir açılım için zemin hazırlama görevini ifa ediyor da olabilir.
AKP ve Erdoğan için Arınç'ın KHK mağdurları için kullandığı "Facia" sözü ağır bir itham olmasına rağmen Arınç hale "Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu"daki görevinden istifa etmiyor, Erdoğan da istifasını istemiyor. Yani; Arınç Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın bilgisi dahilinde beraber kurguladıkları bir süreci yönetiyor olabilir.

Belki de yaptığı iç muhasebede aklına ilk gelen "Her ne kadar siyasi gücümüz kullanılarak, yaşanan" Ergenekon" Balyoz kumpasları ve 15 Temmuz ihanet sürecindeki sorumluluğumuzun ve
dahilimizin sorgulanmasına mani olsak da; Allah da biliyor, kul da biliyor ki kandırıldık desek bile hükümet edenler olarak suçluyuz" hissiyatı içinde bir şeyler söylemeye çalışıyor olabilir.

ABD ne yapmak istiyor
Şu anda ABD ne yapıyor biliyor musunuz; aynen en başta ne yaptıysa gene aynısını yapıyor.
Yani; ABD, AKP ile "cemaat"i önce birleştirip(AKP'nin kurulması) sonra ayrıştırarak hatta vuruşturarak neden olduğu yönetim zafiyetini fırsata dönüştürüp, Türkiye şartlarının istediği kıvama getirilmesini sağlayarak, BOP Projesi dahilinde Suriye bataklığına dahil edilmiştik.
Şimdi yine aynı ABD Suriye bataklığında ödediğimiz bedel, harcadığımız milli gelirin yarattığı yeni Türkiye şartlarında "Cemaat/fetö"yü AKP'yi bir araya getirerek; 13" Kasım itibariyle başka bir sürece girileceği anlaşılıyor.
Şahsen Arınç inisiyatifini çok önemsiyorum. Arınç'ın her daim ilk söylediği çok önemli olmuş sonra da amaç hasıl olmuştur. İlk söylediğine binaen ikinci üçüncü vesaire söylediklerinin hiç önemli olmamıştır. Onun içindir ki "Arınç çark etti" tespitini yapıp üzerinden gündem oluşturmanın tek faydası olur; o da ilk söylediğinin kuvvetlenmesidir.

Bu gaftaan öte bir şey değildir
"Cumhurbaşkanı ABD'ye gidip gitmeme konusunda ne karar verirse versin arkasındayız" ifadesi bir fikir hareketi liderine hiç de yakışmayan acizlik göstergesidir.
Fikir hareketlerine liderlik yapan insanlar bu gibi durumlarda fikirlerini ilk açıklayanlar olup, siyasetçiler de bu fikir hareketi liderlerinin açıklamalarından faydalanarak, politika belirlerler.

AKP keyfiyeti ve parti devleti
Artık T.C Devleti'ni kendi tapulu malları gibi görüp, üzerlerinde her türlü tasarruf hakkına sahip oldukları gibi bir aşamaya geldiklerine inanan ve buna dair tam güvenceye sahip oldukları an Erdoğan ve AKP cenahı adeta "İstediğimizi severiz, istediğimizi salarız; mal da bizim, mülk de bizim" psikolojisi içerisinde hareket etmeye başladılar.
Dolayısıyla, milletin; fetö'nün kozmik odasının daimi kadrosunu oluşturan Ilıcak ve Altan'ların nasıl olur da serbest bırakıldıklarını sorgulayabileceği umurlarında bile değil.

Ergenekon, Balyoz kumpasları ve 15 Temmuz ihanet sürecinde Türk Devleti ve milletinin yaşamış olduklarını göz önüne getirdiğimizde; bu beraat ve tahliyeler faciadan öte bir şey olmayıp, neredeyse ödüllendirme diyeceğiz.
Buradan da şu sonuç çıkar ki; böyle giderse en azından şundan emin olabiliriz; müebbet alan hiç bir tutuklu kalmayacak, diğer tutuklular da aşamalı olarak serbest bırakılacaklar. Sadece "Cemaatin" İbadet kısmında olanlar hak etmedikleri cezayı çekmiş olmakla kalacaklar, o kadar.
Mehmet Soral
soralmehmet@gmail.com