30 Haziran 2015 Salı

EMRE KONGAR DEMİŞ Kİ...?

Emre Kongar demiş ki;
''Erdoğan’ın kişisel olarak temsil ettiği AKP’nin dinci otoriterlik anlayışına karşı seçmen, etnik bir partiyi, HDP’yi barajın üstüne taşımış, bir başka etnik kökenli partiyi, MHP’yi de güçlendirmiştir. ''
...
Sen halt etmişin Emre Kongar. Anlı şanlı sosyolog olacaksın; üstüne üstlük sakalınla bunu kaşarlıyacaksın(!) sonra da Türk milletini, sahibi olduğu ülkede ''etnik'' azınlık statüsüne düşüreceksin.
Beyefendi Türkiye de yaşayan hiç bir Boşnak, hiç bir Arnavut, hiç bir Çerkez veya hiç bir Gürcü'nün ben Kürdüm dediğine şahit oldun mu; veya bir Kürdün ben Çerkez'im dediğine şahit oldun mu? Ama aynı insanların hiç rahatsızlık duymadan ''ben Türküm'' dediklerine hep beraber şahit oluyoruz değil mi? İşte etnik kimlik ile millet arasındaki farkın gizemi burada. Dolayısıyla ‘’etnik kökenli MHP’’ sözünüze itibar etmek, ciddiye almak mümkün değil. MHP’nin yaptığı etnik milliyetçilik değil, ‘’Türk milleti’’ için yapmış olduğu milliyetçiliktir; yani senin etnik kimliğin nedir bilemem ama seni de içine alan sevginin tezahürüdür Türk milliyetçiliği. Ben sosyolog falan değilim ama aradaki farkın senin iddia ettiğin gibi etnik mesele olmayıp, tamamen ''millet'' kavramının tarifinden kaynaklandığını ''bilim adamı cahilliğim'' olmadan da anlayabiliyorum.

''Türklük'' ismi etnik bir ifade değil, belki bin yıldır veya daha öncesinden beridir bu topraklarda yaşamış, mührünü basmış, büyük bedeller ödeyerek buraları yurt edinebilmiş bir iradenin, kültürün ete kemiğe bürünmüş halidir.

Aslında bu tür yanlışlar, anlamlandırmalar çok yapılıyor ama bunun özellikle bir bilim adamı tarafından yapılıyor olmasının bilgisizlikten ziyada kasdi olduğunu düşünüyorum. Osu, busu, şusu; velhasıl önüne gelen Türklüğümüze saldırıyorlar; bazıları bilerek, bazıları da Emre Kongar gibi mesajlarının içine gizlenerek yapıyorlar.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

24 Haziran 2015 Çarşamba

ÖZGÜVEN DENEN ŞEY

HDP milletvekillerinin konuşmalarını uzun süredir takip ediyorum. Kendi ''davaları'' adına bu kadar isabetli seçimi yapıp, nasıl en uygun insanı tespit edip, vitrinlerine çıkarıyorlar; hakikaten gıpta ettiğimi, kıskandığımı belirtmekten kendimi alamıyorum.
Kesinlikle vitrine çıkmadan önce özel eğitimden geçtiklerini tahmin edebiliyorum. Geçmişi adeta cinayet şebekesi gibi hatıralarımızda olan; beşikteki bebeyi dahi uzun namlulu silahlarla delik deşik edebilen; bir köyü basıp bütün halkını kurşuna dizen; köyü ateşe veren; her türlü canlıya kasteden; 33 masum eri üstelik sivil olmalarına rağmen tek tek kuşuna dizen; yüzlerce insanın çalıştığı bir iş merkezini ve yolcu otobüslerini bombalayıp kan gölüne çeviren ve daha neler neler... Bütün bunların müsebbibi terör örgütünün kurumsallaşmış partisi ve temsilcilerinin çalışma şekli ve yöntemleri ile geçmişlerine ait bütün kirliliği ortadan kaldırabilme becerisini gösterebiliyor.
...
Bunu başarabilmek ancak ve ancak özel yeteneklerle ve seçkin olarak ''yetiştirilmekle'' mümkün olabilecek bir şey olsa gerek. Her birisinde müthiş bir özgüven var. Canlı konuşmalarında dahi ''Genel Başkanım acaba ne der'' korkusu yok. Sanki nerede, ne zaman, hangi şartlarda, hangi sorulara nasıl cevap verecekleri belli. Yalpalama, ikilemde kalmak yok. Sadece ve sadece bahsettikleri konu Kürt etnisitesi üzerine olup, ne yapıp edip  konuyu buraya taşıyarak adeta programı sunucusunun elinden alıp, kendileri yönlendiriyorlar.

Hiç bir MHP milletvekilinin idamın kalkmasına onay vermemiş olmalarına rağmen MHP üzerine ''asmadınız da, beslediniz'' algısının yapışıp kalmış olmasına karşın bu kadar cinayet işlemiş  bir örgütün neredeyse kendisini aklama sürecine girmiş olması garip bir çelişki değil mi?
Not: PKK ve BDP arasında hiç bir fark olmadığına hepimiz şahidiz.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

17 Haziran 2015 Çarşamba

ÇOK YORDUN BİZİ SAYIN BAHÇELİ

Kendisine yapılan malum iftira nedeniyle Meral Akşener Hanım'a destek vermek amacıyla mahallemizdeki MHP seçim bürosundan, ikamet ettiği evine kadar eşimle ve diğer katılımcılarla beraber ''Namus, şeref, haysiyet; Milliyetçi Hareket'' haykırışları eşliğinde yürüyüş yaptığımızda ''Eyvah biz ne yapıyoruz, resmen kadının başını yakacağız'' diye içimden geçirmiştim. Maalesef korktuğum başıma geldi.
Meral Akşener hakkında ne demiş Sayın Bahçeli ''“Bu şekilde söylenen isimlerden hiç hoşlanmam, ismi geçeni de devre dışı tutarım. Meral Akşener’i eğer çok sık kullanırsanız, o devre dışı kalır haberiniz olsun. 80 milletvekilimiz var, her şeyde Meral Akşener. Bu o zaman başka bir şey var burda demektir.''
Sayın Bahçeli madem ki sizin bu denli şüpheci olma hakkınız var, benim de olmalı değil mi?
Bu tavrınızda ki gizli amaç; Meral Hanım'ın ismi üzerine yaptığınız haksızlığın yaratacağı öfkede bir araya gelecek bir grup MHP milletvekillerinin ayrılıp, AKP'ye geçmelerini sağlayarak, onları tekrar tek başına iktidar yapmak olabilir mi? Bunu da benim saçmalama özgürlüğüm olarak kabul edin lütfen(!)
Parti dışından birilerinin, parti içindeki birisi üzerine, ilgili şahsiyetin uyandırdığı saygınlıktan dolayı ilgi gösterip, iltifat ediliyor ve buna mukabil ''niçin ilgi görüp, takdir ediliyorsun'' denilerek, cezalandırılma yoluna gidiliyorsa; hak, hukuk, adalet; insaf, İzan ve hepsinden önemlisi; demokrasiden bahsetmek mümkün müdür; Asla.
...
Çok yordun bizi sayın Bahçeli

1 Haziran 2015 Pazartesi

AYSBERG'İN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ



Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinden geldiğimiz son güne kadar özellikle ''Kürt Hareketi''nin siyasallaşmış hali olan BDP ve O'nun eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın söylem, hal ve tavırlarının arka planında bir ard niyet aramayp, Türkiye'nin kendine özgü niteliklerini göz önünde bulundurarak değerlendirecek olursak son derece başarlı bir politik tarz benimsediğini; en azından sıradan insanlar için böyle bir algı oluşturduğunu görebiliyoruz. Kendisinin kullandığı müzik enstrümanı eşliğinde türküler söylemesi, hem de Türkçe olarak yapması; kurguladığı süreci son derece başarılı bir şekilde sürdürmesini sağlıyor. Kültürümüzün çok hoş karşıladığı naif espiriler yapması. ''Eşim köy öğretmeni, öğrencileri mağdur olmasın diye seçim çalışmalarıma iştirak edemiyor'' gibi hümanist duygular içeren demeçler vermesi. Bu tür insani davranışlar özellikle bağıran, hakaret eden, durduğu yerde hiç yokken zıpır zıpır zıplayan siyasetçi tipinden bıkan insanımıza hoş gelen şeyler.
Peki, kırk bin kişinin katlinin müsebbibi olanlar; bir kardeş mecliste diğerinin dağda olduğu; hem legal hem illegal Kürt Hareketi'nin nasıl olur da temsil makamında olanları tarafından bu kadar hümanist çizgiye çekilerek, siyaset yapabilir hale geldiler. Nasıl oldu da mavi çarşıyı, 33 erimizin katlini ve Kapalı Çarşı'yı, beşikte emzik ağzında vücutlarına sıkılan kurşunlarla delik, deşik edilen bebeleri unutturmayı nasıl başardılar.
Eğip bükmeye; etrafında dolanmaya gerek yok bütün mesele ''Türkiye''yi ''Kürdiye''ye dönüştürme gibi uzun soluklu ama bir o kadar da bilinçli olarak varılmak istenen hedefe ulaşma sürecinin güncellenmesidir. Türk milliyetçiliği hareketinin kurumsallaşmış şekli olan MHP'nin oylarının %15 lere oturmuş olması ve de Kürt etnik milliyetçiliğinin yani BDP'nin oylarının %10 lara yükselmesi; Kürtler de eğer isterlerse Türkiye'nin ''Kürdiye'' olabileceği kanaatinin oluşmasını sağlamıştır. İşte ''Yeni'' Selaahttin Demirtaş objesi ve sunumu bundandır.
Eğer Türklerin ülkesi bu coğrafya da Türklerin kendi geleceklerinden ziyade Filistinlilerin akibeti konuşulup, dert ediniyorsa ve yine doğurganlık ülkemizin batısında tek çocuğa kadar inerken, doğu da çocuk yardımı adı altında teşvik ediliyorsa; endişelerimin gerçekleşmesi ihtimali beni son derece ürkütüyor.
Dikkat edecek olursak BDP barajın altında kalınmasını çok da sorun yapmıyor. Çünkü onlar için önemli olan ''Kürt siyasal Hareketi''nin kırılma yaşamaması ve bu konudaki başarılarında sürekliliği sağlamaktır. Öte yandan barajın altında kalmaları dünya kamuoyu önünde kendilerine bundan sonrası siyasal(terör hariç) girişimler için meşruiyet kazandıracak, bu durum onların daha çok işlerine gelecektir.
Biz Türkler (bu ifadem ayrımcılıktan ziyade birilerinin kendilerini biz şuyuz dediğinde ister istemez ben de kendi kimliğimi bu şekilde ifade etme zorunluluğunu hissediyorum) ise mezhep taassubu ve maalesef Arab'ın her şeyini İslam dan dır sanıp, Araplaşan kimliğimiz ile hala özbe öz Türk olan Alevi kardeşlerimizi dışlamakla meşgul olup, Zaza kardeşlerimizi öteleştirerek Kürtleşmelerinin müsebbibi olurken, Ötüken diyarlarının değişik zamanlarda tecelli eden coğrafi ve siyasi şartlar gereği bu topraklara savurduğu; insanlık aleminin kadim milleti, Türklüğümüzü iğdiş ettirip, seyr-ü sefa halindeyiz.
Yaşadığımız siyasi süreci dikkate aldığımızda özellikle siyasal Kürt Haareketi'nin nihai amacının gerçekleşmemesi ve başarılı olmaması için 7 Haziran da bir siyasi fikrin iktidara gelmesinden ziyade Türk milletinin ‘’Kürtleşmesi’’, Türkiye’nin ‘’Kürdiye’’ye dönüşmemesi için oyumu MHP’ye vereceğim.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com