Değerli dostlar,
Başbakan tutuklanan askerler konusunda neden 180 derece çark
etti ve onları savunmaya geçti?
Çünkü;
Türk ordusu aynı zamanda NATO ordusu ve NATO’nun emirleri
gereği, NATO’nun çıkarları ve varlığını, faaliyetlerini sürdürmesi
gerekmektedir.
2007'li yıllarda aşırı milliyetçi (sosyal demokratlara göre de
ulusalcı, aslında ikisi de aynı manayı taşıyor) bulunan Türk ordusu ABD ve NATO
çıkarları doğrultusunda dizayn edilmek istendi. Bu arada ordu mensubu bir paşa
‘’İran-Hindistan-Çin-Rusya-Türkiye işbirliği ve güvenlik anlaşması alternatifi
de düşünülmelidir’’ görüşünü dile getirmişti . Ordu’nun bu görüşü de yapılacak
operasyona bahane oldu ve ABD-NATO’nun işini kolaylaştırdı.
İlk önce 2007’li yıllarda %80’li civarlarda orduya olan
güven ve bağlılık söz konusuyken, bu ‘’güven’’den kaynaklanan itibarın
sarsılması, bu da sağlandıktan sonra düşünülen operasyonun yapılması aşamasına
gelindi. İlk önce ne yapıldı? Ordumuzun NATO ordusu olması nedeniyle Türkiye de
görevli NATO asker ve uzmanları kanalı ile ordumuzun her kesimine girildi.
Beklide Türkiye’ye hiç girmemiş ve hiç kullanılmamış dinleme ve izleme
cihazları ile askerimizin özellikle suiistimale belge olarak kullanılabilecek
etkinlik, konuşma ve düşünceler kayda alınarak istiflendi ve valizlere
yerleştirilerek sözüm ona çok büyük bir gasteci olarak lanse edilen (iki sene
içinde nasıl büyük gazeteci olunabiliyorsa) beklide iyi ve sadık bir kurye olan
birisinin eline verilerek savcılara teslim edilmesi ile operasyon başlamış
oldu.
Bugüne kadar devam eden operasyonlar amacına ulaştı ve başta
başbakan olmak üzere tüm hükümet mensupları aynı duygu ve düşünceler içerisinde
tutuklu askerleri savunma refleksine girdiler. Aslında bu tutuklu 400 askere
acıdıklarından yada haksızlık yapıldığından değil, ABD-NATO operasyonunun başka
bir sürece girmiş olmasıdır.
Çünkü;
Yukarıda da ifade ettiğim gibi Türk ordusu aynı zamanda NATO
ordusu ve bu ordu ABD ve NATO’ya da lazımdır. Morali son derece yıpranmış,
halkı nezdinde itibarı sarsılmış ve mevcut moralle savaşması mümkün olmayan, en
azından bu manada güven veremeyecek ordu’nun NATO’nun emir, komuta ve
görevlendirmelerine sadık olmayacağı düşüncesinden hareketle şimdide ‘’Türk
Ordusu’’na iadeyi itibar operasyonu başlatıldı ve bugün işin bu aşamasındayız.
Türk milletinin gelenek, görenek ve inançlarından
kaynaklanan düşünce ve yaşam tarzlarını iyi analiz edemeyen ordu mensuplarımız
maalesef işin bu tarafını iyi değerlendiremediler, başörtüsü ile kışlaya gidip
evladını asker ocağına teslim eden anne kırbeşgün sonra yine aynı kışlaya yine
evladını ziyarete gittiğinde başörtüsü gerekçe gösterilerek kışlaya alınmadı.
İşte bu kadar ahmakça prensip ve uygulamalar özellikle ABD-NATO tarafından da
desteklenerek geleneksel hale getirildi. Elbette ki bu tarz ve uygulamalar
sürekli gündemde tutularak millet nezdinde ordu itibarsızlaştırıldı yani
‘’kadayıfın altının kızarması’’beklenildi. Ya paşalarımız ne yaptılar? Gene NATO
askeri olmaları hasebiyle Türk milliyetçileri üzerine yürütüldüler.. Genel Kurmay
tarafından o zamanlar her sene düzenlenen ‘’Siyaset
belgesinde’’ Türk milliyetçiliği irticadan sonra ikinci tehlike olarak
gösterildi. Düşünebiliyor musunuz, Türk ordusunu Kurmuş olan ‘’Türk
Milliyetçileri’’ kurmuş olduğu ordu tarafından bu ülke için tehlike olarak
görülüyordu. Evet, çok acı ve çelişkili bir durum. Orduda yerleşmiş olan
geleneksel ihtilal ve gerektiğinde hükümetlere ‘’elense çekme’’ özgüveni ile
siyasilerin ‘’işkembelerinin’’ büyüklüğü dışında hiçbir meziyetlerinin olmayışı
bütün bu, yolunda gitmeyen ordu-siyaset-millet ilişkilerini esas mecrasından
alıp, tamamen amacı dışında, farklı yollara yönlendirmiştir. Daha sonra
ABD-NATO bu çelişkiler ve tezatlar üzerinde gelgitleri yaratarak operasyonları
için zemin hazırlayıp, icraata sokmuştur. Bu ne demek; bir zamanlar aşırı
laikçi ordu desteklendi. Bunun aşırı uygulanışı ile milletin dini değerleri ile
çelişkiler yaratıldı ve öfke yığını oluşturuldu ve 28 Şubat ile operasyon
tamamlandı. 400 askerin tutuklanması ile de büyük operasyon gerçekleştirildi.
Bugünlerde tersi uygulamalar yapılmaya çalışılıyor. Cumhurbaşkanı muhafız
alayına mensup askerle ile Cuma namazı kılıyor. Başbakan ve hükümet 400 tutuklu
asker için yargıyı eleştiriyorlar. Aslında askerin namaz kılıp kılmaması
kimsenin umrunda değil. Burada önemli olan askere, dolayısıyla orduya tekrar
itibar sağlanması operasyonudur.
Yani;
ABD VE NATO; her an kendisi için savaşabilecek, moreli
düzelmiş, kendisi üzerine yapılmış olan ayıklama ve ayrıştırma ve bunların
yarattığı öfkeyi unutacak Türk ordusuna ihtiyacı var. Dolayısıyla önümüzdeki
günlerde APO’ya sağlanacak bazı haklar sayesinde tutuklu 400 asker serbest
bırakılacak. Belki birkaç asker içeride kalacaklar, kalmalıdırlar da. Zira tüyü
çıkmamış yetimin hakkı ile okuyup, asker olacaksın ama aynı zamanda SÜPER AHMAK
olacaksın. Hiç kimse bu lükse sahip olamaz.
Mehmet Soral 30.01.2013