18 Ocak 2017 Çarşamba

TAASSUP KÖRLÜĞÜ VE BAŞIMIZA GELENLER

Belki de parti ve teşkilat bütünlüğü adına yıllarca (şahsen 2006 dan beridir farkına vardığım halde) Devlet Bahçeli'ye bir keramet atfederek "Bir bildiği vardır" diyip, yanında olduk. İnanmadığımız ve güvenmediğimiz halde "El ne der" düşüncesi ile inanıp, güvenir gibi yaptık. 
...
Mahalli seçimlerin arifesinde çok samimi olduğum gönüldaşlarıma "Bu seçim nasıl olsa mahalli seçim, ülke bekası anlamında genel seçimler kadar ehemmiyetli değil, gelin bu sefer oy vermeyelim, Bahçeli'ye gerekli ikazı yapmış oluruz, belki de kendi rızası ile partiyi kongreye götürür daha sonra da yeni bir genel başkanla genel seçimlere gideriz" dediğimde "Kardeşim ben MHP'den başkasına oy veremem, ne olursa olsun" dediler. 
...

Parti taassubu aynı partiyi o günlerden bugüne mahfetti, tüketti. Eğer benim o günler için düşündüğüm stratejiyi uygulamış olsaydık AKP tek başına iktidar olamayacak, Erdoğan tek belirleyici olamayacağı için malum örgüt tarafından kandırılması da mümkün olamayacaktı; çünkü muhtemelen bir koalisyon hükümeti olacaktı.
Bahçeli'ye bağlılık üzerine adeta yemin edip, sadakat nikahı kıymışcasına kesin teslimiyet, partimiz MHP'yi perişan etmiş, ülkeyi beka konusunda en riskli döneme getirmiştir. Bugün olup bitenlerin alt yapısını hazırlamak için bilerek ve isteyerek Türk milliyetçilerinin doğal refleksinin tecelli etmesine mani olunmuştur. Dolayısıyla Balgat ve müdavimleri bugün aynı "Kör sadakat"ın devam ettiğini sanarak HDP sopası ile Türk milliyetçilerini terbiye edip, bir sürü gibi istedikleri avluda toplamak istiyorlar. 

Neymiş efendim " HDP ile aynı paralelde olmak"la biz muhalifleri tehdit ediyorlar. HDP veya ayrımcı etnik yapılanmaların şimdiye kadar cürümleri belliydi ve en fazla ne yapabilecekleri kestirilebiliniyordu ancak Cumhuriyet tarihi boyunca, üstelik de bir sağ iktidarın etnik ayrımcı terör örgütü ile masaya oturup, yaptıklarına hep beraber şahit olduğumuz hataları yapacağını, Türk milliyetçiliğinin siyasi kurumsal temsilcisi bir partinin, MHP'nin de bu hatalar güruhu ile bezenmiş bir iktidar partisine; her zorda kaldığında solunum yaptıracağını düşünemezdik. "Taassup körlüğü" müz bütün bunları görmemize mani oldu. Şimdi bu taassup körlüğümüzün devam ettiğini sananlar HDP paraleline düşme tehdidi ile Türk milliyetçilerinin #Hayır şeklinde almış olduğu kararını etkilemek istiyorlar. 
Sakın ha sakın bu tuzağa düşmeyelim. Aslında HDP belki de sadece Erdoğan'ın emellerine hizmet etmiş olmamak için istemeyerek de olsa Türk milliyetçileri ile #Hayır da aynı paralel de olmayı göze almıştır. 
...
Bu arada HDP milletvekili Altan Tan şahsi olarak "Kürtlerin Başkanlık sistemi ile problemi olmaz" diyor. Bakınız, okuyan ve düşünen adam kendince verdiği kavganın gereğinin ne olması gerektiğini, yani başkanlık sisteminin kendilerine uyacağını söylüyor. Aslında HDP veya etnik bölücü hareketin başarmak istediklerinin bir çoğunu AKP başardı, kalanını da başarmak istiyor. Dolayısıyla Türk milliyetçileri olarak cürümü belli olan HDP'ye göre değil, AKP ve Erdoğan'ın yaptıklarından hareketle bundan sonra yapabileceklerine göre konumumuzu belirleyip, niyetimizi ortaya koymamız lazımdır.
...
Dikkat ederseniz zaman zaman AKP de "Kimliklerini saklayan etnik özürlü bir takım meczuplar" Anayasanın ilk dört maddesinin değişebileceğinden tutun da "Türkiye Kürdistanı"ndan, ''Türkiyelilik'' kimliğinden, diğer etnik kimliklerin kendi dillerinde eğitim haklarından ve Türk bayrağı üzerinde ufak bir oynamayla çekilecek renkli bir şerit ile sözde diğer etnik kimlikleri de kapsayacak yeni bir bayrak tipinden bahsetmek gibi gizli niyetleri olan, federatif yapılanmayı ima eden; sözde farkında olmadan aslında bir projejenin stratejisi dahilinde itiraflarda bulunuyorlar. 
...
Partili Cumhurbaşkanlığı veya Başkanlık sistemine #Hayır dememin anamın ak sütü gibi helal olduğunu, aksi takdirde haram olacağını düşünüyorum. 

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com