29 Nisan 2017 Cumartesi

UMRE DE CEMAATLERİN KAVGASI

Türkiye de bizim gibileri yetersiz görüp, her vesile ile hidayete davet eden cemaatler Umre de kavga edip, birbirlerinin kafalarını, gözlerini dağıtmışlar. Elleriniz dert görmesin; ne diyeyim. 
...
Ne güzel, tatbiki güzel sanatlar akademisine gider gibi.... 
Şimdi orada tatbiki şeriat uygulamasına maruz kalacaksınız. Sizler için ne büyük şans değil mi; gökte ararken yerde bulduğunuz bir imkan; şeriat stajı. 
Tabi ne demişler; tabiat boşluk tanımaz; Avrupa dan çekiliyorsak, gireceğimiz bir yer olmalı; neresi; Ortadoğu. Demek klasik Ortadoğu ülkesi olmak için bir yerden başlamak lazım. Aslında emarelerini çok öncesinden beridir görüyoruz ama en büyük eksiklik dini cemaatler arası çatışmaydı. Böylece bu eksiğimizi de Umre de tamamlanmış olduk.
 ...
Cemaatler arası çıkar çatışmasından kaynaklanan rant paylaşımı ve buna bağlı cemaat kavgası. Bizde bir söz vardır; bir şey sık yapılır hale gelince "Su yolu oldu" derler. Şimdi de Umre ziyaretleri su yolu oldu sanki. Para yok, torun üniversiteye gidecek ama muhterem Umre seyahatinde. Özellikle hükümetin teşviki ile cemaatlerin kurmuş oldukları tur şirketleri ile geniş bir sektör oluşturuldu.
...
Diğer bir önemli husus; giden Türk insanı gönüllü asilime olup, adeta Araplaşarak geliyorlar. Anadolu kadınını; renk cümbüşü entarilerinin, fistanlarının içinden çıkarıp, Arapların tek parçalı "Ferace" denen elbisenin içine tıkadılar. Bu tarz, Arapların milli giyimleri olabilir; ayıplamıyorum, kınamıyorum da; ancak kardeşim insan bu kadar da her gördüğüne yapışmaz ki. Aslında bunun temel kaynağı İslam'ı ilim ile değil, şekil ile takip etmenin alışkanlık haline gelmiş olmasıdır.
...
Yine dikkat çekmek istediğim diğer bir husus; devletin her kademesine sızmış fetö unsurları ayıklandıkça; oy kaygısı veya arka bahçe oluşturma düşüncesi ile diğer cemaatlere sağlanan imkanlar dahilinde; bu cemaatlerinde menfaat çatışması ile birbirlerine karşı kurgulayabilecekleri muhtemel kumpaslar. Allah korusun bu milletin de, devletin de tekrar kandırılmayı kaldıracak mecali kalmamıştır. Yine bir ilahiyatçının belirttiği gibi ''Fethullah Gülen cemaati bunların kravatlısı olup, bunları yaptıklarına göre; kravatsız olanları neler yapmaz ki; dolayısıyla diğer cemaatlere de çok dikkat etmek lazım''
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

LİDERİN DEĞİL ÜLKÜCÜ İRADENİN DAYATMASI

Meşru Olmayan Lider Dayatmasına Hayır Dedik
Siyasi tarihimizde çok partiler ve liderleri gelip geçti. Ve bu partilere, liderlerine inanmışlık, adanmışlık uğruna çok bedeller ödendi.
...
Ancak son bir yıl süresince yaşananlar bakımından siyasi tarihe; önemine binaen not düşülecek olan duruşu sergileyen ''Ülkücü Hareket''in mensubu olmanın onurunu yaşadım, yaşıyorum.
...
Liderin dayatması, devletin tehdidine rağmen doğru bildiğimizi yaptık, ''Hayır'' dedik. Sadakatımızı şahsi emelleri için siyasi ranta devşirmek isteyenlere haddini bildirdik, hayır dedik. Tüm ülküdaşlarımı tebrik ediyorum.

Çocuklarımla oy kullanmaya giderken ilk defa onlara ''Sakın ha yanlış yapmayın'' deme ihtiyacı duymadım; zira ailece ''Hayır'' demek için can atıyorduk. Hayatımda bu kadar istediğim oyu kullanmanın hazzını yaşamamıştım. O kadar özen gösterdim ki; bir balığı kılçığından ayırırcasına; özen ve itina ile bereket simgesi toprak rengine, mührü bastım
...
Evet, belki kazanamadık ama nasıl olsa er veya geç ''Matbaa Türkiye'ye gelecek, biliyorum'' öyle değil mi?
...
Lütfen not düşünüz; belki de siyasi tarihimizde ilk defa bir siyasi partinin seçmeni partisnin aldığı karara uymadı. Biz ülkücüyüz, işimizi yarım bırakmayız.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiyeyi yeniden takibe aldı
Telefonum ısrarla çalıyor. Arkadaşım "Sizin mahallede polis operasyon yapmış, seninle ilgili bir sıkıntı var mı" diyor.
...
Arkadaşımın zihninde oluşmasına neden olduğum bu algının gerekçesi olarak hem partim içi, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükumete karşı olan muhalif oluşumdur diyebilirim. 
...
Anamın ak sütü gibi hak ve helal gördüğüm doğruları; her türlü bedelini ödemeye hazır olup, söylemeye de devam edeceğim. 
...
Burada esas vurgulamak istediğim; Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin Türkiye ile ilgili almış olduğu karara gösterilen tepkinin benim muhalifliğime gösterilen tepki gibi olduğudur.
...
Yahu el insaf be; OHAL şartlarında; doksan küsur yıllık sistem değişikliğine gidiyorsun; sırtına taş yükleyip de, haydi yarışalım dediğin ve şartlarını kendin belirleyip, sonucunu da adeta kendin ilan ettiğin bir yarış düzenliyorsun ve sonra da izleyenlerin (AKPM) bu olup, bitenlere kör veya şaşı mı bakmasını bekliyorsun. Bir siyasi partinin parti içi demokrasi yarışına; devletin her türlü gücünü, yargısı da dahil olmak üzere kullanarak müdahale ediyorsun. Bu manada işlenmedik ayıp mı kaldı Allah aşkına.
...
Bu ülkenin sade bir vatandaşı olarak arkadaşımın benim için gözlemlerini, kaygılarını aynen AKPM de gözlemliyor, kaygılanıyor; aynen Refah Partisinin kapatılması durumunda Türkiye de demokrasinin yara alacağını dile getirmiş olduklarında olduğu gibi. Zira biz de; belirlenmiş, karşılığında söz verilmiş yükümlülükler dahilinde bu ailenin parçası olmayı kabul edip; Ankara da Avrupa kriterleri için saat kurup, geceyi bekleme sabrını dahi göstermeden gündüz ışığında havai fişek gösterisi ile kutlamıştık. Öyle değil mi?
...
Bu arada CHP'nin; Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin almış olduğu kararı; belli ki Erdoğan, Bahçeli ve Hükumetin hışmından korunmak için olsa gerek ''AKPM'nin gözlemleri Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlara göre, maalesef bizim de tespitimiz olan gerçekler ile örtüşüyor'' diyemediğini fark ediyoruz. CHP'nin bunu ifade edemeyişinin belli olan nedenleri bile AKPM için yeterli bir veri değil midir?
Batı'nın Türkler ile ilgili bir şark meselesinin olduğunu; daha yakın tarihte Bosna Hersek de yaşanan katliamların müsebbibi olduklarını; Orta Doğun'nun kan gölüne dönmesinin mimarı olduklarını; bütün bu gerçekleri biliyorum ama AKPM'nin, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları dikkate alarak almış olduğu kararların gerekçelerinin de doğru olduğunu görüyorum.
...
CHP dile getirmeyince biz getirelim dedik.