18 Kasım 2014 Salı

GAZ LAMBAM


1970’li yıllar…
Masamda gaz lambam…
Kontrplaktan yapılmış gecekondumuzun tavanından sızan yağmur  damlalarının ‘’şlap, şlap’’ sesleri
beynime bir mıh gibi çakılıp, sonra içine düştüğü plastik leğen, odamın ortasında. Üşüyen bacaklarımı  battaniye ile örterek ısıtmaya çalışırken, gaz lambamın ışığı ideallerime giden yollarımı aydınlatıyordu sanki.
İlk heceleyebilmeyi onun ışığında becerebildim; onun aydınlığında okumayı  söktüm ve Salih öğretmenimin yakama taktığı kırmızı kurdeleyi  onun sayesinde başardım. Elif'e yazdığım ilk aşk şiirimi ve sonrasında  ‘’teneffüste buluşalım mı’’ arzu halimi onun sayesinde dile getirebildim. İlk defa ‘’aydınlığı karanlık’’ onun sayesinde yaptım; öksürdüm ve söndürdüm. Yine ‘’karanlığı aydınlık’’ onun sayesinde yapmışım; annem öyle söylüyor.
Belki de ilk  sarhoşluğumu  onda tattım. Uzun gecelerde gaz fitilinin kirliliğinden isli çıkan alevin saldığı kokunun ince belli camından çıkarak yayıldığı odamda;  genzimi yakması, baş dönmesi  ve  kusmalarım onun sayesinde oldu.
Ve nihayet bazılarımız bu yerlere gaz lambamızın  ışığında; karanlığı aydınlık yapa yapa, bazen de kusa kusa geldik.  
Haydi varmısınız!
Işık huzmelerinin göz kamaştıran ihtişamı ile aydınlanan ‘’sarayların’’ bacalarından çıkıp tüm şehri  saran pis kokulardan kurtulmaya; daha onurlu, mertçe ve delikanlıca gaz lambamızın mütevazi ışığında aydınlanmaya, gerekirse kusmaya...
Varmısınız? 
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com