1970’li yıllar…
Masamda gaz lambam…
Kontrplaktan yapılmış gecekondumuzun
tavanından sızan yağmur damlalarının ‘’şlap, şlap’’ sesleri
beynime bir mıh gibi çakılıp, sonra içine
düştüğü plastik leğen, odamın ortasında. Üşüyen
bacaklarımı battaniye ile örterek ısıtmaya çalışırken, gaz lambamın
ışığı ideallerime giden yollarımı aydınlatıyordu sanki.
İlk heceleyebilmeyi onun ışığında becerebildim; onun aydınlığında okumayı söktüm
ve Salih öğretmenimin yakama taktığı kırmızı kurdeleyi onun
sayesinde başardım. Elif'e yazdığım ilk aşk şiirimi
ve sonrasında ‘’teneffüste buluşalım mı’’ arzu halimi onun
sayesinde dile getirebildim. İlk defa ‘’aydınlığı karanlık’’ onun
sayesinde yaptım; öksürdüm ve söndürdüm. Yine ‘’karanlığı aydınlık’’ onun
sayesinde yapmışım; annem öyle söylüyor.
Belki de
ilk sarhoşluğumu onda tattım. Uzun gecelerde gaz
fitilinin kirliliğinden isli çıkan alevin saldığı kokunun ince belli camından
çıkarak yayıldığı odamda; genzimi yakması, baş
dönmesi ve kusmalarım onun sayesinde oldu.
Ve nihayet bazılarımız bu
yerlere gaz lambamızın ışığında; karanlığı aydınlık yapa yapa,
bazen de kusa kusa geldik.
Haydi varmısınız!
Işık huzmelerinin göz
kamaştıran ihtişamı ile aydınlanan ‘’sarayların’’ bacalarından çıkıp tüm
şehri saran pis kokulardan kurtulmaya; daha onurlu, mertçe ve
delikanlıca gaz lambamızın mütevazi ışığında aydınlanmaya, gerekirse
kusmaya...
Varmısınız?
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com
soralmehmet@hotmail.com