23 Mayıs 2018 Çarşamba

SORUN METAL YORGUNLUĞU VE YÖNETEMEMEK

Sorun metal yorgunluğu, dolaysıyla yönetememe krizi
Bütün olumsuzlukları, fetö ve dış güçlerle izah ederek, üzerinizdeki vebali ortadan kaldıramazsınız. Neden belli; yönetememek. 
...
Bu ülkeyi sizin yönetiyor olmanız gerçeği dışında hiç bir gerekçeniz umurumda bile değil. 2002 yılında, bugün tu kaka ettiğiniz batı size olabildiğince kredi açmıştı. Batıdan sağlanan sendikasyon kredileri geldikçe, sizler gerile gerile "Bütün bunlar yeni Türkiye'ye kazandırdığımız itibar ile sağlanmıştır" diyordunuz.
...
Aynı batı bugün size ve ülkemize karşı faklı davranıyorsa; ya o zaman onların dediğini yaptığınızdan sıkıntı yaşamadık; ya da bugün onların istediklerini yapmıyorsunuz; ondandır bütün bu başımıza gelenler.
...
Batıya o kadar sırtınızı dayamıştınız ki; başörtülü Cumhurbaşkanı eşi için icazeti batının insan hakları anlayışı üzerinde temin etmek için Avrupa İnsan hakları mahkemesine başvurmuştunuz. O gün batı değerlerine önem vererek, yine onlar nezdinde demokratik meşruiyet kazanmak istiyordunuz. Aslında yanlış da yapmıyordunuz. Peki bugün o değerler açısından batı standartlarının neresindeyiz.
...
Sen kendi kadronla değil, sözde bir dini cemaatin elemanlarını devlete yerleştirerek AKP programını uygulamaya başladınız. Sonra bunlar ne istedilerse verdiğiniz için de; elde ettikleri imkanlar ile hain bir kalkışma yaptılar. Durumun vahameti gereği OHAL uygulamalarına geçtiniz ve suçlu ararken tüm milleti tedirgin edip, aynı zamanda ülkemizle ticari ve insani ilişkiler içinde olan batı kurum ve insanlarını da tedirgin ettiniz.
...
Yani demem o ki; şu veya bu şekilde iktidarınızın ilk yıllarında batı dünyası ve BOP projesinin mimarları ile başarılı oldunuz. Sonra tek adamlığı fiilen uygulamaya koyma önceliğiniz ile başarınızın arkasındaki güçlü isimleri sudan bahanelerle (Abdullatif Şener, Ali Babacan) tasfiye ettiniz. Bu arada fetö yapılanmasının, iktidarınızın muktedir olmasını sağlayan etkisi de ortadan kalkınca; Türkiyeyi yönetecek nitelikli güç ve kudretiniz de kalmadı. Güçlü tek adam iradesi; "niteliksiz sorumlular" ile hükumet etme gücünü her geçen gün kaybetti. 
...
Dolayısıyla, birileri gelip sizin iktidarınızın bekasını sağlamak için bir şeyler yapacak değiller; en akıllıcası bütün bu sorunların üstesinden gelebilecek bir yönetim değişikliğidir.
... 
Türk milleti yüzde yüz oyunu size verse bile o kadar metal yorgunluğu içindesiniz ki; içinden geçmekte olduğumuz krizi hiç bir mazeret ile izah edip, "Yine biz gelirsek durumu düzeltebiliriz" diyemezsiniz.
...
Demokrasilerle yönetilen bir ülkede eğer aynı iktidar kesintisiz 16 yıl ülkeyi yönetip de yirminci yılı da tamamlamaya talip oluyorsa; o ülkede gerçek anlamda demokrasinin varlığından söz edilemez. Normal olmayan bir şey var demektir; ya seçmenlerde, ya demokrasimizde. Bunun araştırmasını da artık sosyologlarımız yapsınlar öyle değil mi. 
...
Düşünebiliyormusunuz; bu ülkede bir siyasi partide olağanüstü kongre yapılması isteniyor ama devlet bu kongre sürecine müdahale ederek, kendisi dizayn ediyor, neticelendiriyor. Yine bir parti kuruluyor, aradan yedi ay geçiyor; devletin televizyonlarından vaz geçtik, özel TV'ler bile partinin genel başkanı ve yetkili mensuplarına kendilerini bir defa olsun ifade etme fırsatı verilmiyor.
...
Kusura bakmayın; manzarası bu olan hiç bir ülke, medeni alemin umurumda olmaz; güven vermeyeceği gibi sahip çıkanı da olmaz. Olsa olsa başında birikecek leş kargalarına fırsat olur. 

Bir özlemim var

25 Haziran itibariyle camiye; özlemini duyduğum, 16 yıl önceki duygu ve hislerimle gireceğim. İç içe geçmiş siyaset, ibadet ilişkisi sona erecek. 
...
Cami ve ibadethaneler herhangi bir siyasi partinin çağrışımını yaptırır hale getirilmişse; ve de bu algı zihinlerde yer etmişse; o ibadethanede şeytanla savaşmaktan fırsat bulup, Allah'a teslim olmayı nasıl başaracağız. Ben bu savaşı vermekten bıktım, usandım; yoruldum. Onun içindir ki; geçmişe yönelik bir özlemim var; camide ibadetimi huşu içinde yapabilmek.

Herkes milletvekili olma telaşında; peki kadrolar kimlerden oluşacak.

Değerli gönüldaşlarım, işte bunun için 'Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem'' demokrasinin kamil anlamda icrası için en uygun sistemdir ve tez zamanda dönülmesi gerekir diyoruz. 
...
İYİ Parti olarak kurulduğundan beridir sürekli olarak Demokratik Parlamenter sisteme ''Güçlendirilerek'' dönülmesine vurgu yapılmasının temelinde; bugün olduğu gibi herkesin bir nedenle memnun olmadığı milletvekili adaylarının belirleniş şekli; yani, ''Seçim sistemi ve siyasi partiler yasası''dır.
...
Siyasi Partiler yasası ile seçim yasasında güçlü reformlar yapılarak; partilerde tabandan tavana üye iradesinin şekil vereceği yapılanma ve bu yapılanmanın belirleyeceği aday listeleri ve bu listelerdeki isimlerin adil bir seçim usulünde yarışarak, meclise taşınması gibi düzenlemeler ayrımcılığı ve kayırmacılığı ortadan kaldıracaktır.
...
Şimdi şunu fark ettim ki; dikkat çeken bütün isimler milletvekilli olmak veya birileri onları milletvekili listelerinde görmek istiyorlar. Öyleyse, adayımız Sayın Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı olmasını istiyorsak; peki yardımcıları, bakanları, müsteşarları ve diğer bürokratları kimlerden olacak; AKP kadroları ile mi devam edeceğiz. Efendim, falanca niçin listeye alınmadı deniyor; Meral Hanım o şahsı Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak görmek istiyorsa ne diyeceğiz.
...
Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter sisteme dönülmediği sürece; her partide parti yönetiminin hegemonyası da, esas seçiciliği de devam edecek, bugün olduğu gibi karın ağrıları hiç dinmeyecektir.
...
Nitelikli her kimsenin görevlendirilmesi şansı sona ermemiştir. Küsmeye veya homurdanmaya gerek yoktur. Eğer kim ki ''Cumhurbaşkanı adayımızın kazanma şansı olmadığından vekil olmak istiyorum'' derse; kimse kusura bakmasın vekil olmaya da hakkı yoktur.

...
Meral Hanım "Bana 5000 insan lazım" dedi ama bakıyorum herkes milletvekili olmak istiyormuş. Kimse TOKİ yönetim kurulu başkanı olmak istemiyor, kimse THY yönetim kurulu üyesi olmak istemiyor, kimse YÖK başkanı olmak istemiyor, kimse bakan olmak istemiyor; kimse müsteşar, danışman, genel müdür olmak istemiyor.
...
Velhasıl kelam; herkes milletvekili olmak istiyormuş. Allah aşkına bu devlet sadece milletvekilleri ile mi yönetiliyor. 


Kendi hanesine sahip çıkamayanlar İYİ PARTİ'de feötö izi aramakla meşguller

Sayın Devlet Bahçeli hiç bir belge ve bilgiye dayanmadan, algı oluşturmaya yönelik iftiralara itibar ederek, Meral Hanım ve İYİ PARTİ'ye Pensilvanya üzerinden göndermeler yaparken; eşi fetö'den açığa alınan bir bayanı
MHP'de MYK üyeliğine getiriyor, İstanbul’da seçilecek yerden Milletvekili adayı gösteriyor; durum açığa çıkınca da adaylıktan çekiliyor. 
...
Anlaşıyor ki mesele fetö hassasiyeti değil, Meral Akşener'in yarattığı korku ve endişeymiş. Benim imzamı takibe almak isteyenlerin; hanelerinde kim var, kim yok haberleri bile yoktur. 

Dildeki nezaketsizlik liderlerin bir araya gelmesine en büyük engel

Son 16 sene içinde Türkiye'yi yönetmeye talip olmuş siyasi liderler bir araya gelmeyi başaramadılar.
... 
O kadar narsist ve egoist, aynı zamanda az okumuş veya ne bildiği varsa da; o da başkalarının nutuklarından dinledikleri kadar olan birisinin; hele bir de son iki yılda aynen kendisi gibi egoist ve narsist birisini de yanına alarak, Türk siyasetinde "Nezaret dili" denen şeyi ortadan kaldırıp, sürekli kin ve nefret dilini kullanması, bunu genelleştirmesi; uzlaşma için gerekli olan asgari müşterekleri ortadan kaldırmıştır.
...
Dolayısıyla siyasetteki kirli dil düzelmediği sürece, muhatapları arasında diyalog da kurulamaz. Diyaloğun olamadığı yerde sinerji de oluşmaz, ortak akıl devreye giremez.
...
Düşünebiliyormusunz, Türkiye'nin en yetkili ve sorumlu ismi bir diğer siyasi partiye, CHP'ye; kurumsal hatırasını bile gözardı ederek " Tezektir, pisliktir" derse; aklı başında veli bile bu dilin kullanıldığı yer ve kişilerden çocuğunu uzak tutmak ister. Maalesef böyle birisi ülkemizi, hem de tek adam olarak yönetiyor, devamını da sistemsel olarak garantisi altına almak için de; yine benzer siyaset anlayışa sahip birisinin öncülüğünde sistem değişikliğine gidilmiştir.
...
Ülkemizdeki bu iki benzer kişiliğin inisiyatifindeki siyasetten yani Cumhur ittifakından, yine ülkemizi içinden geçmekte olduğu dar boğazdan çıkaracak bir formül çıkmaz.
...
"Millet ittifakı" bir hanımefendi zarafeti ve kullandığı nezaket dili ile milletimize umut olabilir. Her şeyden önce 16 yıllık bir metal yorgunluğunun aksine, heyecan ve umut dolu kadrolarla yeni bir sinerji ile her şey değişebilir. Bu son şansımızı iyi değerlendirmek durumundayız; çünkü tekrarı bir daha mümkün olmayacaktır.
...
Not: TRT Muharrem İnce'nin konuşmalarını vermeye devam ederken, Meral Hanım'a karşı kör ve sağırlığı da devam ediyor. Çünkü ikinci turda Erdoğan'nın karşısında Muharrem İnce olsun istiyorlar.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com