29 Haziran 2017 Perşembe

TEZEK KOKUSU

Tezek kokusu Anadolu insanının teneffüs ettiği ilk parfümdür
Tezek kokusu Anadolu insanının teneffüs ettiği ilk parfümdür aslında. Dünyaya gözümü açtığımda, ben de o kokunun içinde bulmuştum kendimi. Muhtemelen Nobel ödüllü değerli insan Aziz Sancar da tezek kokusunu teneffüs etmiştir.

Köyümüzde, kış günlerinde ahırda, hayvanların içinde, soğuktan korunmak adına tezek kokusunda saklambaç oynardık. Kader bizi büyük şehir İstanbul'a göçe zorladıktan sonra da; her kurban bayramı arifesinde gelen kurbanlıkların kokusunu teneffüs etmek, çocukluğuma dair nostalji yaşamak için onları ziyaret eder, hayvanlar üzerinde elimi gezdirerek severdim. Yani demem o ki; adalet için yürünen yol güzergahlarına tezek dökmek, benim gibi adalet isteyenlere olsa olsa güç verir.

Eğer mümkünse tüm E-5 güzergahı boyunca döksünler isterim. O tezek kokusunun zararı olsaydı; ne Aziz hoca Nobel ödülü alırdı, ne de benim gibi birileri bankacı; şu veya bu olurduk. İstiklal savaşı sırasında ninelerimiz kağnı ile tezek kokusu eşliğinde cephane taşımışlardı; öyle deği mi. Kısaca tezek kokusu güzeldir, her derde devadır. O tezek konularının yaygın olduğu dönemlerde daha özgüven dolu, nitelikli insanlar yetişiyordu bu ülkede. Elinizde ne kadar tezek varsa dökün yollara; belki her tarafına "Bok kokusu" sinmiş ülkemi dezenfekte edebilir.


''Ana akım medya'' da ''Alo Hans'' hattının devreye girmesi
Almanya, AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın Almanya'da yaşayan Türklere hitap etmesine müsaade etmiyor. 

Hay Allah, ne tesadüf değil mi; aynı Almanya 1 Kasım 2015 milletvekili seçimlerinden beridir gerek görüntülü, gerekse yazılı ''Ana akım medya'' da ''Alo Hans'' hattının devreye girmesiyle verilen talimatlar doğrultusunda; Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Ogan, Yusuf Halacoğlu, Özcan Yeniçeri, Atilla Kaya, İsmail Ok, Nuri Okutan, Oktay Vural tam ondokuz aydır ekranlara çıkıp,''Alman milletinin'' vekilleri olarak ülkede olup, bitenler üzerinden duygu ve düşüncelerini açıklama fırsatı bulamıyorlar; zira isimlerine karşı ambargo uygulanıyor. Alman milleti ''Bu insanların siyasi kimliklerinden vaz geçtik, akademik birikimlerinden bile faydalanamıyoruz'' diyerek sitem ediyorlar(!)

Aslında AKP Genel Başkanına izin verselerdi söylemek istediği şey gayet insaniydi; ''Bu yaptıklarınız ülkenize yakışmıyor. Oysa siz ki; insanlık adına, medeni dünyaya yüzyıllardır katkısı olmuş bir milletsiniz. Bırakınız insanları; söyleyeceklerini söylesinler, anlatacaklarını anlatsınlar(!) 


Kem söz sahibine aitir
Ozan Arif'in sözleri; bir "Canın" etinin pense ile çekilip, mengeneye sıkıştırılması halinde can havliyle söylenmiş sözleridir. Söyleyene değil, biraz da söyletene bakmak lazım. Ozan Arif'in kime ne söylediğinden öte, Türk milliyetçisi bir ozanın dilini kirletmesine üzülürüm doğrusu.

Çok garip değil mi? Siyasiler birbirlerine "Ağır söz" söyleyince tahammül edebiliyorlar ancak halktan birisi onlara ağır söz söyleyince hemen ümüğünü sıkmak istiyorlar. 

AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın Sayın Bahçeli'ye yaptığı hakaretler karşısında bizatihi AKP'liler ile yaptığım kavgalar, kırdığım kalplerin haddi hesabı yoktur. Ancak Sayın Bahçeli bizim kadar bile tepki gösterip, Ozan Arif'e olduğu gibi Erdoğan'a dava bile açmadı. Aksine tüm ülkücü camianın tepkisine rağmenkendisi ile kanka oldu. Aradaki fark nedir peki; Ozan Arif'in seçilmiş siyasetçi olmaması mıdır.

Herkes haddini bilirse; hiç bir yetki suistimal edilmez, değer aşınmaz, sınırları zorlanamaz.

Gece yarısı olmuş, canım müthiş sigara istiyor. Aksilik ya; sigara da bitmiş. Bu arada oğlum; biliyorum sigara içiyor ama saygınlığımı muhafaza etmek, baba oğul ilişkisinde seviyeyi korumak, haddi aşmamak adına sabaha kadar sigara özlemi ile uykusuz kaldım, oğlumdan sigara istemedim. "Oğlum hele bir dal sigara ver" demiş olsaydım, illa ki bir şekilde karşılıklı olarak aramızdaki "Dil, üslup, tutum ve davranış" şekli değişebilecekti.

Yani demem o ki; baba babalığını, ana analığını, evlat evlatlığını, lider liderliğini bilirse; partili de partililiğini bilecektir. 748 delege noter tasdikli imza toplayıp, genel merkeze verdiyse; Sayın Bahçeli'nin yapması gereken sorumluluğunu bilip, saygı duyması gerekirken; sergilediği tutum ve davranış ile "Saygınlığının" tükenişine neden olmuştur. Ülkücü vicdanın imbiğinden süzülüp gelmiş 748 delegenin bütün kimliklerini, sıfatlarını yok kabul edeceksin; bu kadar refüze etmek yetmiyormuş gibi bu saygın ülkü devlerinin duruşunu, cumhuriyet tarihinin en alçak paralel yapılanması fetö ile örtüştürüp, onlarla kucak kucağa olmakla itham edeceksiniz. Peki bu itham, kendimizi muhalif diye tanımladığımız bizlere yapılabilmiş en büyük küfür değil midir.

Velhasıl kelam; Ozan Ozanlığını, lider liderliğini kirletmişlerdir. Ülkücü vicdanın sesi olabilirim ama kirli dilin tarafı olmayacağım.


Ümit Özdağ ''Erdoğan dabe tarihini biliyordu''
Ümit Özdağ bir iddia ortaya attı ama "Ey..." diye başlayıp, devam eden cümlelerle karşılık veren yoktur. Ne demişti Sayın Özdağ " Erdoğan darbenin tarihini biliyordu". Ümit Bey ne demek istedi bilemem ama benim anladığım "darbenin kontrollü" şekilde olduğudur. Peki buna benzer iddiaları dile getiren Sayın Kılıçtaroğlu'na anında cevap veren "AKP Genel Başkanı Erdoğan" ve trolleri niçin Ümit Bey'in iddiasına cevap vermiyorlar.Benim kanaatim odur ki; istihbarat ağı ve edinme yolları kuvvetli, siyaset bilimcisi Ümit Özdağ ile bu konuda polemiğe girmeye cesaret edemiyorlar gibime geliyor.

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com