18 Şubat 2020 Salı

İYİ PARTİ'YE KUMPASLARA HİÇ ARA VERİLMEDİ Kİ

''Erkek egemen Türk siyasetine bir kadın eli değmeli'' görüşümde ısrarım devam ediyor 
Erkek egemen toplumun ülkeyi nereye getirdiğine yaşım itibariyle bunca yıl şahit olunca; bundan muhtemelen üç veya dört yıl önce "Türk siyasetine bir kadın eli değmeli" demiş, bir yazı kaleme almıştım. Bu fikrimin inşası için de aday olarak Meral Akşener'i uygun görmüştüm.
Dolayısıyla İYİ PARTİ'den o istifa etmiş bu istifa etmiş hiç de umurumda değil. O istifa edenler kimleri hayal kırıklığına uğratmışsa onlar düşünsünler. Meral Hanım benim nezdimde hala itibarını ve güvenirliğini koruyor. Hayal kırıklığına uğramış değilim, arkasında olmaya da devam edeceğim.
Kendisini; erkek egemen toplumda bir kadın için en hassas tarafından, kadınlığı üzerinden alçakça, kalleşçe vurmak istediler ama işte en tekdir ettiğim özelliği ile yani siyasi geçmişinden zerre kuşku duymayacak şekilde öz güven abidesi kesildi ve "Bütün puştlar; kapınızda yal verdiğiniz köpekleriniz de dahil olmak üzere elinizden geleni arkanıza koymayın, kararlıyım ve devam ediyorum" demiştir.

Neymiş efendim İYİ PARTI'de Soros'cular varmış; o varmış bu varmış, olabilir de; ama Soros dahil uluslararası hangi güçler AKP'den ne istediler de alamadılar ki; bunu İYİ PARTİ'ye sızarak elde etmeyi düşünsünler.

İsmail Ok bugün mü İYİ PARTI'de Soros'cuların olduğunu fark etti. Belediye başkanı seçilmiş olsaydı istifayı düşünecek miydi.

Koskoca kelli felli adamlar; yeni sistemin ne getirdiğini, ne görüldüğünün farkında olmadan; "Seçim işbirliği"ni "fikri bütünleşme" olarak görüp, CHP'nin kendi politikalarından kaynaklı yanlışları İYİ PARTİ üzerinden sorgulamak gibi bir gaflette bulunuyor. Öyleyse; CHP ile yapılan siyasi işbirliği sayesinde vekil olduysan etik olan; vekillikten de istifa etmendir.
Ben aylar önce dediğimin arkasındayım. Kalıcı olmasını murad ederek yola çıkan yeni sistemin mucitleri, bütün hesaplarını Türk milliyetçileri adına MHP kurumsal kimliği üzerinden yaptıkları için Türk milliyetçilerinin sonradan İYİ PARTI olarak ete kemiğe bürünen "Cesurlar hareketi" projesinin hesabını yapamadılar. Dolayısıyla da onlar açısından gelinen aşama itibarıyla her şey sapa sarmış durumda. İYİ PARTİ üzerine tüm kumpaslar devam edecektir. Teşvik görürse şaşarım" demiştim.
İYİ PARTI'nin siyasi arenada yer alması tek adam sistemini tıkamış, daha doğrusu lüzumsuzluğunun görüntüsünü Türk milletine göstermiştir. Mucitlerin murad-ı neydi; "İki partili sistem"di. Bir tarafda kendileri, diğer tarafda ise CHP olacaktı. Dolayısıyla ne yapmak isteniyor; kumpaslara devamla İYİ PARTİ'yi dağılması, yok olması isteniyor.
Benim açımdan yılmak yok, yola devam. Bu arada Türk milliyetçiliği hassasiyeti üzerinden siyasi her türlü gelişmenin takipçisi olmaya da, şüphelerimizi dile getirmeye de devam edeceğiz.

İsmail Ok'un istifasını dayandırdığı gerekçeleri haklılığını değil çelişkilerini ortaya koyuyor
İsmail Ok bir siyasi partinin bir başka siyasi parti ile "Seçim iş birliği" yapmasını "Fikri bütünleşme" olarak görecek kadar Türk siyasetinden bihaber olduğunu İmamoğlu ve CHP için kullanmış olduğu cümlelerinden anlıyoruz.
İYİ PARTİ ve CHP birleşmek için bütünleşme kurultayı yapmadı ki; aksine ayrı ayrı daha güçlü bir kurumsallığa erişmek için seçim iş birliği yapmışlardır. Aynen İYİ PARTİ seçime girebilsin diye CHP'den 15 milletvekilinin İYİ PARTI'ye geçmelerinde olduğu gibi.
CHP olmasaydı İsmail Ok milletvekili olacak mıydı. İYİ PARTİ seçime giremeyeceği için elbette olamayacaktı. Peki bu durumda Imamoğlu'nun yanlışlarını İYİ PARTI'den sorgulayan İsmail Ok hangi etik değerler adına hala vekil kalmaya devam edecektir.

Durduk yerde darbe olacağı dedikodusu niçin yayıldı.
Beceriksizlikleri ve basiretsizlikleri sayesinde ülkeyi sürüklemiş oldukları akıbetin farkında olmalılar ki; birilerinin kendilerine tahammül edemeyip bir şeyler yapabilecekleri endişesini darbe söylentisi üzerinden tarif etmeye çalışıyorlar.
Ancak bu usul alışa geldiği üzere; daha çok kendi işlerine yarayacağı bilindiği için bilsinler ki hiç bir inisiyatif böyle bir ahmaklığa tenezzül etmez. Niçin darbe düşünülsün ki. Şunun şurasında ne var ki; 8 milyon da Türkiye genelinde çakıldığında o hazzı yaşamak varken.
Hiç heves etmeyin; bir daha bu millet size "15 Temmuz Allah'ın bir lütfuydu" benzeri ifadeyi kullanmanıza müsaade etmeyecektir.

Demokratik yollarla, üstelik sizin de sağladığınız şartlarda seçimlere gidilecek ve yerle yeksan olacaksınız. Ülkenin içine düşürdüğünüz şartları darbe korkusu ile perdeleyerek görünmez kılamazsınız.

Fetö'yü fark edip de suçlu görmeme gafleti
Bank Asya'ya para yatıran devlet memurunun niyetini fetö üyeliği olarak adleden savcılar nasıl oluyor da; adeta "Devletin suçlu görmediği cemaat mensuplarını ben nasıl suçlu görebilirdim" diyen zamanın genel kurmay başkanının niyetinden hiç şüphe etmezler.
Ben savcı olsam; eğer Bankasya'da hesabı olan her devlet memurunun fetöcü olabileceğine kanaat getirmişsem, bu adamın da özellikle planlanmış bir darbenin en önemli ayağının tesisine öncülük etmiş insan olarak görüp hakkında soruşturma açardım.
Eğer cumhur ittifakı böyle bir şüpheyi aklından geçirmeyip "Ben tenceredeki ete soğan doğramam" diyerek milletin aklı ile dalga geçen adam burada dururken hala İlker Başbuğ'u kabahatli ilan edebiliyorsa; kimse kusura bakmasın zerre miskal aklı olan her insanın aklına gelebilecek ilk şüphe bir kurgunun olabileceğidir.

İlker Başbuğ terör örgütü lideri olarak yargılandı, kumpas olduğuna hükmedildi ve aklandı. Peki aynı hukuk şimdi soğancı paşanın bir manada "Ben ordudaki fetöcülerin farkındaydım ama hükumetin, dolaysıyla da devletin suçlu görmediğini ben de suçlu görmedim" itirafı karşısında ne yapması gerekir; kalemini kırması gerekmez mi.
Veya; o yapıyı fark ettim ama "Muktedir olan siyasi güç" karşısında benim yapabileceğim bir şey olamazdı demelidir.

Recep Küçükizsiz'e yapılan kalleş saldırı
Bire gafiller nerede olursanız olun; kimin adına hangi tuzağı kurgulayıp, kalleşliği organize ederseniz edin; hatta bunun icrasını Allah'ın evi olan camilerde bile yapsanız; biliniz ki MHP kurumsal kimliğine saygı ve hürmetimizden zerre miskal şaşma olmayacaktır. "Ükücüler kardeştir" inancımız her daim devam edecektir.
Dolayısıyla ne yaparsanız yapın, sergilediğiniz çirkinlikleri elbette ülkücü kardeşlerimizden değil; önümüzdeki gün ve yıllarda er veya geç ülkücü iradenin inisiyatifinin bu ülkede muktedir olmasına mani olmak adına organize edilmiş şer odaklardan bileceğiz.
Tüm çabası ülkücü hareketin mazisine ahde vefa duygusu ile sahip çıkmak adına güzel çabalar içinde etkinlikler düzenleyen Recep Küçükizsiz abime yapılan çirkin saldırıyı kınıyor, kendisine geçmiş olsun diyorum.

soralmehmet@gmail.com