26 Mayıs 2017 Cuma

KENDİMLE HASBIHAL

Türk milliyetçileri içinden niçin sol kadar sanatçı çıkmaz; bilgi ise bilgi, yürek ise yürek; hepsi var ama niçin sol kadar sanatçı yetişmez. Mesela Sayın Devlet Bahçeli'nin ülkücü bir yazarın imza gününe veya ressamın sergisinin açılışına katıldığı duyulmuş veya görülmüş müdür. Maalesef  ''Lider, doktrin, teşkilat eleştirilemez'' gibi sosyoloji biliminin  mantığına aykırı, şahsiyetli kişiliğe sahip hiç kimsenin kabullenemeyeceği uydurma kaidenin; kurumsal kimliğin dayattığı tehdide dönüşmesi ile ne sanatsal ne de fikri gelişim sağlanamamış, dolayısıyla üretim de olmamıştır.  
...
Aşağı yukarı lise yıllarımdan beridir sürekli bunun nedenlerini sorgulamışımdır ama kendimce bulduğum sonuçları da söylemekten çekindim doğrusu. Bir yerde mahalle baskısı diyebiliriz. Türk milliyetçileri olarak sürekli doğru dürüst muhalif duruş sergileyerek, doğru bildiğimizi anlatamadık. Hep savunma pozisyonunda kaldık maalesef.
...
'Milliyetçi sermaye Liberal sermaye karşısında tamamen eridi, hatta çengel atılarak gasp edildi. Diğer yandan hareketin nitelikli insan gücünün yıllarca hapishanelerde ömür tüketmesi; üstüne üstlük Sayın Devlet Bahçeli'nin milliyetçi sivil toplum örgütlerine, hele ki iş adamlarına soğuk davranması, adeta onlardan kaçması özellikle ''Milliyetçi Sermaye''nin gelişmesine, güçlenmesine ve bunun da siyasete yansımasına mani oldu. Siyasi görüşümüzü destekleyecek sermaye güçlü olmayınca, doğal muhalefetimizi ortaya koyup, alternatif olma talebimizi güçlü gösteremedik.
...
Lise yıllarımda neredeyse ''Sanatçı'' olmayı ''Muhalif olmak'' şeklinde anlıyordum. Hatta bir ara ''Sanatçılar niçin hep solcu oluyorlar''diye düşündüğüm de olmuştur.
Kendim sanatçı falan değilim ama en azından ''Aykırı insan görünümüm'' ile Türk milliyetçilerinin üzerine sinmiş algıyı def etmek, mesaj vermek adına kendimce saçımı uzatarak protesto şekli geliştirdim. Bulunduğum toplantılarda, kendi cemaatimiz içinde daha önce söylediklerim dikkate alınmıyorken, saçımı uzattıktan sonra söz alıp, konuşmak istediğimde baktım ki insanlar ''Hele durun bakalım, şu uzun saçlı adam da kimmiş, ne söyleyecek'' diyen bakışlarını üzerimde hissetmişimdir. Yani demem o ki, çakma sanatçı görünümüm  ile iddialarımı anlatma yolunu seçtim, kısmen de başarılı oldum diyebilirim. Şimdi de ''Abi komünist görünümlü milliyetçi olarak aramızda olmanla farklı bir görüntü veriyoruz, iyi de oluyor'' şeklinde esprilerle de karşılaşıyorum.
...
Türk milliyetçiliği Hareketinin; aynen bugün de olduğu gibi sürekli sağ iktidarların yanında olmak gibi bir talihsizliği sonucu ''Muhalif' duruş' veya 'İtiraz' kültürü'' sol kadar gelişmemiştir. Dolayısıyla, muhalif olma kültüründen beslenen sanatçının ''Milliyetçisi'' yeterince yetişmemiştir. Maalesef MHP'yi yönetenler olanları da adeta ''Kapı kulu'' gibi görmüşlerdir. Muhalif olanların adeta aç ve sefillikleri uzaktan uzaktan seyredilmiştir.
...
Artık sağın ihanetini göre göre solu (Sosyal demokrat ulusalcı sol) anlamaya çalışan Türk milliyetçileri; ''Biz sağcı değiliz, Türk milliyetçisiyiz'' diyerek yeni bir konsepte, ''Başkalaşmadan değişimi'' hedefleyerek muhalif duruş ile itiraz kültürünü geliştirerek kısa zamanda pratiğe döküp, gereğini de yapmaktadır. Bunu özellikle 1 Kasım seçim sonuçları zihinlerde olanı tetiklemiştir. Bu gelişmeyi sanıldığı gibi özellikle de işine gelmeyenler tarafından partileşme için yaşanan bir süreç olarak görmek mümkün değil. Türk milliyetçileri, mensupları oldukları kurumsal kimliğin aldığı karara muhalif olmuş, itiraz ederek geleneksel yapısındaki alışkanlığını terk ederek devrim yapmıştır. Bu nedenle Türk milliyetçiliğinde yaşanan bu gelişme ile şimdiye kadar ne yapıldığından ziyade bundan sonra ne düşünüp, yapacağı çok önemli hale gelmiştir.
...
Tekrar hatırlatmak isterim ki; yeni bir sisteme geçtik ve devleti yönetmede muktedir olmak anlamında Cumhurbaşkanlığı kurumu partilerden çok daha önemli etkin ve yetkindir. Dolayısıyla Türk milliyetçilerinin yeniden partileşmelerinden ziyade ''İnanmışlık ve adanmışlık'' duyguları etrafında bütünleşme sağlanarak, ortak hareket edebilmeyi inşa etmek lazımdır. Muhalif isimlerin ne yapıp edip 2019 yılı seçim takvimine göre kendi aralarındaki görev dağılımı da dahil olmak üzere yapıp; belirleyecekleri cumhurbaşkanı adayı etrafında kenetlenerek çalışmalarına şimdiden başlamaları gerekmektedir. Acizane bu manada, diğer siyasal görüşteki insanların da teveccühlerinin olduğunu gözlemlediğim, hatta CHP'nin de aday çıkarmayarak, destekleyeceğini düşündüğüm Meral Akşener, Erdoğan karşısında yeni sisteme göre başarılı olma ihtimali çok yüksektir. Bu ekibe toplumda genel kabul görmüş saygın isimlerin de ilave edilmesi gerekir. Bu manada başarılı olup, sonuç alınabilecek; milletin de alternatif görüp, teveccüh gösterebileceği seçenek ise seçenek, proje ise proje budur. Doğrusu böyle bir sürecin içine de girildiğini hissediyorum. Bunun dışındaki tüm seçenekler veya ayrışmalar  MHP Genel Merkezinin ne istiyorsa onun olmasına vesile olacaktır.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com     

HATALAR İÇİN BEDEL ÖDENİR MAHSUP YAPILMAZ

Aktroller şunu biliniz ki bugün yaptığınız hatalar geçmişte başka iktidarların yaptıkları hatalardan mahsup edilmiyor. 

...
Dün Burhan Kuzu, bugün ise bir başka trol, günümüzle ilgili TV de kendilerine olumsuz bir uygulama, hal ve gidişat hatırlatıldığı an "Ama eskiden de şöyleydi, böyleydi" hatırlatmasında bulunuyorlar. Şunu biliniz ki bu tür savunmalar sizi vebalden kurtarmaz. Tamam, o iktidarlar yapmış oldukları hataların bedelini birilerine ödetmiş olabilirler ama bizler de sizlerin hatalarınızın bedelini her defasında ödemek zorunda değiliz ki.
...
2010 yılında yapılan anayasa değişikliğine; özellikle yargıda keyfi yapılanmayı getireceğine dair inancımız ve sizlerin de bu yöndeki gayretinize binaen hayır demiştik ama bu çırpınış ve karşı duruşumuzu dikkate almamıştınız. Referandum ile doğruluğuna çok inandığınız değişiklik kabul edilerek, cemaatin paralel yapılanmasına engel olabilecek hiç bir enstrüman bırakılmamıştı. Ne oldu sonra; siz hala "28 Şubat da şu yapıldı, başörtülü kadınlara bu yapıldı, falanca zamanda ezan Türkçe okutuldu, filanca zamanda camiler ahır yapıldı, bilmem nerede halka b.k yedirildi, hani Ermeniler de pek haksız değillerdi, Dersim de halk mağaralarda zehirli gaz ile toplu katledildi, ben de Kürt olsaydım dağa çıkardım, Apo namazında niyazında bir adamdı, devlet onu bu hale getirdi" edebiyatı ile hatalarınızı tarihi sorgulayarak gerçekte olmayan bir hesaplaşma üzerinden mahsuplaşma gayretindeyken; CEMAAT-ABD ittifakı ülkemizi 15 Temmuz da teslim almaya kalkıştı.
...
Şimdi de lütfen bizler muhalif olsak bile uyarılarımızı dikkate almalısınız. Çünkü tarih bizi haklı çıkardı. Hala yargıda liyakat esasını terk edip, yandaş yapılanmaya fütursuzca devam ediyorsunuz. Şu anda bile kripto bir yapılanmanın olmayacağı garantisi var mı? 2010 referandum öncesi de kendinizden çok emindiniz değil mi? Peki sonrasına ne oldu;15 Temmuz olarak bedelini ödedik. Bu millet ve devletin bir daha benzer bedeller ödememesi için liyakat esaslı yargı yapılanmasına özen gösterirseniz; inanın ki siz de rahat edersiniz, bizler de. Çünkü kandırılma ihtimaliniz ortadan kalkmış olacak, oto kontrol ile sistem kendisini kontrol edebilir olacaktır.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com