23 Mayıs 2018 Çarşamba

SORUN METAL YORGUNLUĞU VE YÖNETEMEMEK

Sorun metal yorgunluğu, dolaysıyla yönetememe krizi
Bütün olumsuzlukları, fetö ve dış güçlerle izah ederek, üzerinizdeki vebali ortadan kaldıramazsınız. Neden belli; yönetememek. 
...
Bu ülkeyi sizin yönetiyor olmanız gerçeği dışında hiç bir gerekçeniz umurumda bile değil. 2002 yılında, bugün tu kaka ettiğiniz batı size olabildiğince kredi açmıştı. Batıdan sağlanan sendikasyon kredileri geldikçe, sizler gerile gerile "Bütün bunlar yeni Türkiye'ye kazandırdığımız itibar ile sağlanmıştır" diyordunuz.
...
Aynı batı bugün size ve ülkemize karşı faklı davranıyorsa; ya o zaman onların dediğini yaptığınızdan sıkıntı yaşamadık; ya da bugün onların istediklerini yapmıyorsunuz; ondandır bütün bu başımıza gelenler.
...
Batıya o kadar sırtınızı dayamıştınız ki; başörtülü Cumhurbaşkanı eşi için icazeti batının insan hakları anlayışı üzerinde temin etmek için Avrupa İnsan hakları mahkemesine başvurmuştunuz. O gün batı değerlerine önem vererek, yine onlar nezdinde demokratik meşruiyet kazanmak istiyordunuz. Aslında yanlış da yapmıyordunuz. Peki bugün o değerler açısından batı standartlarının neresindeyiz.
...
Sen kendi kadronla değil, sözde bir dini cemaatin elemanlarını devlete yerleştirerek AKP programını uygulamaya başladınız. Sonra bunlar ne istedilerse verdiğiniz için de; elde ettikleri imkanlar ile hain bir kalkışma yaptılar. Durumun vahameti gereği OHAL uygulamalarına geçtiniz ve suçlu ararken tüm milleti tedirgin edip, aynı zamanda ülkemizle ticari ve insani ilişkiler içinde olan batı kurum ve insanlarını da tedirgin ettiniz.
...
Yani demem o ki; şu veya bu şekilde iktidarınızın ilk yıllarında batı dünyası ve BOP projesinin mimarları ile başarılı oldunuz. Sonra tek adamlığı fiilen uygulamaya koyma önceliğiniz ile başarınızın arkasındaki güçlü isimleri sudan bahanelerle (Abdullatif Şener, Ali Babacan) tasfiye ettiniz. Bu arada fetö yapılanmasının, iktidarınızın muktedir olmasını sağlayan etkisi de ortadan kalkınca; Türkiyeyi yönetecek nitelikli güç ve kudretiniz de kalmadı. Güçlü tek adam iradesi; "niteliksiz sorumlular" ile hükumet etme gücünü her geçen gün kaybetti. 
...
Dolayısıyla, birileri gelip sizin iktidarınızın bekasını sağlamak için bir şeyler yapacak değiller; en akıllıcası bütün bu sorunların üstesinden gelebilecek bir yönetim değişikliğidir.
... 
Türk milleti yüzde yüz oyunu size verse bile o kadar metal yorgunluğu içindesiniz ki; içinden geçmekte olduğumuz krizi hiç bir mazeret ile izah edip, "Yine biz gelirsek durumu düzeltebiliriz" diyemezsiniz.
...
Demokrasilerle yönetilen bir ülkede eğer aynı iktidar kesintisiz 16 yıl ülkeyi yönetip de yirminci yılı da tamamlamaya talip oluyorsa; o ülkede gerçek anlamda demokrasinin varlığından söz edilemez. Normal olmayan bir şey var demektir; ya seçmenlerde, ya demokrasimizde. Bunun araştırmasını da artık sosyologlarımız yapsınlar öyle değil mi. 
...
Düşünebiliyormusunuz; bu ülkede bir siyasi partide olağanüstü kongre yapılması isteniyor ama devlet bu kongre sürecine müdahale ederek, kendisi dizayn ediyor, neticelendiriyor. Yine bir parti kuruluyor, aradan yedi ay geçiyor; devletin televizyonlarından vaz geçtik, özel TV'ler bile partinin genel başkanı ve yetkili mensuplarına kendilerini bir defa olsun ifade etme fırsatı verilmiyor.
...
Kusura bakmayın; manzarası bu olan hiç bir ülke, medeni alemin umurumda olmaz; güven vermeyeceği gibi sahip çıkanı da olmaz. Olsa olsa başında birikecek leş kargalarına fırsat olur. 

Bir özlemim var

25 Haziran itibariyle camiye; özlemini duyduğum, 16 yıl önceki duygu ve hislerimle gireceğim. İç içe geçmiş siyaset, ibadet ilişkisi sona erecek. 
...
Cami ve ibadethaneler herhangi bir siyasi partinin çağrışımını yaptırır hale getirilmişse; ve de bu algı zihinlerde yer etmişse; o ibadethanede şeytanla savaşmaktan fırsat bulup, Allah'a teslim olmayı nasıl başaracağız. Ben bu savaşı vermekten bıktım, usandım; yoruldum. Onun içindir ki; geçmişe yönelik bir özlemim var; camide ibadetimi huşu içinde yapabilmek.

Herkes milletvekili olma telaşında; peki kadrolar kimlerden oluşacak.

Değerli gönüldaşlarım, işte bunun için 'Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem'' demokrasinin kamil anlamda icrası için en uygun sistemdir ve tez zamanda dönülmesi gerekir diyoruz. 
...
İYİ Parti olarak kurulduğundan beridir sürekli olarak Demokratik Parlamenter sisteme ''Güçlendirilerek'' dönülmesine vurgu yapılmasının temelinde; bugün olduğu gibi herkesin bir nedenle memnun olmadığı milletvekili adaylarının belirleniş şekli; yani, ''Seçim sistemi ve siyasi partiler yasası''dır.
...
Siyasi Partiler yasası ile seçim yasasında güçlü reformlar yapılarak; partilerde tabandan tavana üye iradesinin şekil vereceği yapılanma ve bu yapılanmanın belirleyeceği aday listeleri ve bu listelerdeki isimlerin adil bir seçim usulünde yarışarak, meclise taşınması gibi düzenlemeler ayrımcılığı ve kayırmacılığı ortadan kaldıracaktır.
...
Şimdi şunu fark ettim ki; dikkat çeken bütün isimler milletvekilli olmak veya birileri onları milletvekili listelerinde görmek istiyorlar. Öyleyse, adayımız Sayın Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı olmasını istiyorsak; peki yardımcıları, bakanları, müsteşarları ve diğer bürokratları kimlerden olacak; AKP kadroları ile mi devam edeceğiz. Efendim, falanca niçin listeye alınmadı deniyor; Meral Hanım o şahsı Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak görmek istiyorsa ne diyeceğiz.
...
Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter sisteme dönülmediği sürece; her partide parti yönetiminin hegemonyası da, esas seçiciliği de devam edecek, bugün olduğu gibi karın ağrıları hiç dinmeyecektir.
...
Nitelikli her kimsenin görevlendirilmesi şansı sona ermemiştir. Küsmeye veya homurdanmaya gerek yoktur. Eğer kim ki ''Cumhurbaşkanı adayımızın kazanma şansı olmadığından vekil olmak istiyorum'' derse; kimse kusura bakmasın vekil olmaya da hakkı yoktur.

...
Meral Hanım "Bana 5000 insan lazım" dedi ama bakıyorum herkes milletvekili olmak istiyormuş. Kimse TOKİ yönetim kurulu başkanı olmak istemiyor, kimse THY yönetim kurulu üyesi olmak istemiyor, kimse YÖK başkanı olmak istemiyor, kimse bakan olmak istemiyor; kimse müsteşar, danışman, genel müdür olmak istemiyor.
...
Velhasıl kelam; herkes milletvekili olmak istiyormuş. Allah aşkına bu devlet sadece milletvekilleri ile mi yönetiliyor. 


Kendi hanesine sahip çıkamayanlar İYİ PARTİ'de feötö izi aramakla meşguller

Sayın Devlet Bahçeli hiç bir belge ve bilgiye dayanmadan, algı oluşturmaya yönelik iftiralara itibar ederek, Meral Hanım ve İYİ PARTİ'ye Pensilvanya üzerinden göndermeler yaparken; eşi fetö'den açığa alınan bir bayanı
MHP'de MYK üyeliğine getiriyor, İstanbul’da seçilecek yerden Milletvekili adayı gösteriyor; durum açığa çıkınca da adaylıktan çekiliyor. 
...
Anlaşıyor ki mesele fetö hassasiyeti değil, Meral Akşener'in yarattığı korku ve endişeymiş. Benim imzamı takibe almak isteyenlerin; hanelerinde kim var, kim yok haberleri bile yoktur. 

Dildeki nezaketsizlik liderlerin bir araya gelmesine en büyük engel

Son 16 sene içinde Türkiye'yi yönetmeye talip olmuş siyasi liderler bir araya gelmeyi başaramadılar.
... 
O kadar narsist ve egoist, aynı zamanda az okumuş veya ne bildiği varsa da; o da başkalarının nutuklarından dinledikleri kadar olan birisinin; hele bir de son iki yılda aynen kendisi gibi egoist ve narsist birisini de yanına alarak, Türk siyasetinde "Nezaret dili" denen şeyi ortadan kaldırıp, sürekli kin ve nefret dilini kullanması, bunu genelleştirmesi; uzlaşma için gerekli olan asgari müşterekleri ortadan kaldırmıştır.
...
Dolayısıyla siyasetteki kirli dil düzelmediği sürece, muhatapları arasında diyalog da kurulamaz. Diyaloğun olamadığı yerde sinerji de oluşmaz, ortak akıl devreye giremez.
...
Düşünebiliyormusunz, Türkiye'nin en yetkili ve sorumlu ismi bir diğer siyasi partiye, CHP'ye; kurumsal hatırasını bile gözardı ederek " Tezektir, pisliktir" derse; aklı başında veli bile bu dilin kullanıldığı yer ve kişilerden çocuğunu uzak tutmak ister. Maalesef böyle birisi ülkemizi, hem de tek adam olarak yönetiyor, devamını da sistemsel olarak garantisi altına almak için de; yine benzer siyaset anlayışa sahip birisinin öncülüğünde sistem değişikliğine gidilmiştir.
...
Ülkemizdeki bu iki benzer kişiliğin inisiyatifindeki siyasetten yani Cumhur ittifakından, yine ülkemizi içinden geçmekte olduğu dar boğazdan çıkaracak bir formül çıkmaz.
...
"Millet ittifakı" bir hanımefendi zarafeti ve kullandığı nezaket dili ile milletimize umut olabilir. Her şeyden önce 16 yıllık bir metal yorgunluğunun aksine, heyecan ve umut dolu kadrolarla yeni bir sinerji ile her şey değişebilir. Bu son şansımızı iyi değerlendirmek durumundayız; çünkü tekrarı bir daha mümkün olmayacaktır.
...
Not: TRT Muharrem İnce'nin konuşmalarını vermeye devam ederken, Meral Hanım'a karşı kör ve sağırlığı da devam ediyor. Çünkü ikinci turda Erdoğan'nın karşısında Muharrem İnce olsun istiyorlar.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

16 Mayıs 2018 Çarşamba

DEMİRTAŞ'IN PROPAGANDA ÇALIŞMASINA İZİN VERİLMELİDİR

Neymiş efendim; Meral Akşener "Demirtaş Cumhurbaşkanı adayı olabilmişse; niçin adaylığı gereği serbest bırakılıp, propaganda çalışması yapmasına müsaade edilmiyor" demiş.
...
Anlatacaklarım bu sığ düşünceye sahip olanları ikna etmek için değil, diğer aklıselim insanlarda oluşacak kafa karışıklığını gidermek içindir.
...
Meral Hanımın, yukarıdaki giriş cümlemde geçen ifadesinde talep ettiği; "Demirtaş'ın yargılanmaması" değil ki; anayasamızda teminat altına alınmış seçme ve seçilme hakkı gereği; mademki adaylığı kabul edildi, öyleyse kendisine seçilebilmek için çalışma imkanının sağlanmasıdır. Bunu dile getirmekle hasıl olacak dedikodu ve çarpıtmaları göze alan Meral Akşener'in; ne kadar demokrat, hatta ondan da öte, ne kadar vicdanlı bir insan olduğu ortaya koymaz mı. 
...
Adama sormazlar mı; hapiste olduğu halde niçin aday gösterilmesine müsaade ettiniz. Ya bu insan, Cumhurbaşkanı seçilirse; Meral Hanım'ın açıklaması üzerine mi ülkemiz için risk teşkil edecektir; dolayısıyla propaganda çalışması yapmamalıdır. 
... 
Siz bu insanlar ve (Kendilerince ama bizim kabul etmediğimiz ) devletimize karşı verdikleri silahlı veya silahsız mücadelelerini; yine bu insanları ecdat yadigarı sarayımızda ağırlayıp, Apo'nun 10 emrini kabul edip, Diyarbakır meydanında okuyarak meşrulaştırmadınız mı. Yine sizler, o güne kadar devletimizi yönetmiş olan hiç bir hükumetin muhatap kabul etmediği "Ayrımcı Kürt hareketi" ile, üstelik de sanki savaş sonrası sulh görüşmeleri yapılıyormuşcasına; İngiltere'yi de aracı tayin ederek, Oslo görüşmelerini yapmadınız mı. Yani tüpü sıkıp, macunu çıkarmadınız mı.
.... 
Yıllarca birilerinin halkı cahil görüp, aşağıladığı propagandasını yapıp, oy devşirdiniz ama bugün aynısını siz yapıp; "Bu halk nasıl olsa geçmişte olup, bitenleri unutur ama biz de bu arada ne dersek inandırırız" dersiniz ama bizler de işin gerçeğini, şu anda olduğu gibi millete anlatırız.
... 
Biz şahısları değil; hak, hukuk, adaletin yanında olup, onları savunuyoruz. CHP'nin bir zamanlar Erdoğan için verilen "Bu adam yasaklıdır, Türk milletine hizmet edemez" yasağını yasa ile ortadan kaldırılmasında öncü olduğu gibi bugün de aynı vicdanlar, Cumhurbaşkanı adayı olmasına müsaade edilen adayların kedilerini ifade edebilmeleri için halk ile buluşmalarına eşit şartlarda müsaade edilmesini bekliyor. 
... 
Onurlu, şerefli, haysiyetli ve de aynı zamanda demokrat olan her Türk vatandaşı; eşit şartlarda Cumhurbaşkanı adayı olmaya hak kazanmış ve YSK onayından geçmiş adaylara; haklarını kullanma anlamında eşit mesafede olmalıdırlar.
... 
Zamanın ruhu çok önemlidir. Bir zamanlar aynı devlet Erdoğan'ı da Demirtaş gibi tehlikeli görmüş, mahkeme kararı ile bunu tescillemiş ama yüksek seciyeli, demokrat ahlaka sahip insanlar bunu kabul etmeyince; engeller kalkmış; zorlama Siirt seçimleri ile adeta özel muameleye tabi tutularak Recep Tayyip Erdoğan'ın Parlamentoya girmesinin yolu açılmıştır. 
... 
Sizler şimdi hangi akıl, izan, İrfan; edep, adap ve demokrat ahlak ile Meral Hanım'ın "Demirtaş'a da kendisini ifade etme şansı verilmelidir" önerisini abzurt bulup, kınayabilirsiniz. Kaldı ki; gerekli yasal düzenlemeyi yapıp, mani olmak sizin elinizde olan bir şey iken; niçin olmadınız; bunun üzerinden arsızlık yapmak daha mı çok hoşunuza gidiyor.
...
Her dönem yerli egemenlerin siyasi ikballeri uğruna sürekli ötelenen, itilip kakılan; ayrıştırılan, sonra da kutuplaştırılıp, adeta devletine düşman olmaya itilen; dolayısıyla, emperyalist sazanların suistimaline açık hale getirilen bölge insanımızın sırtını sıvazlayan Meral Akşener'in elleri niçin birilerini, özellikle de devleti yönetenleri, daha doğrusu Cumhur ittifakını rahatsız eder ki. O ellerin, demokrasinin tokatı olup, birilerinin suratlarına şaplatılmasından mı endişe ediliyor. 
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

14 Mayıs 2018 Pazartesi

İKİNCİ TURDA ANCAK MERAL AKŞENER İLE SONUÇ ALINABİLİR

Erdoğan'dan cumhurbaşkanlığını ikinci turda Meral Akşener ile alabiliriz.
Değerli CHP'li dostlar, ikinci tura Erdoğan karşısında Muharrem İnce kalırsa hiç tereddütsüz oyum elbette Muharrem İnce'ye olacaktır.
...
Hayır, önemli olan CHP adayının ikinci tura kalmasıdır, Recep Tayyip Erdoğan'ın tekrar Cumhurbaşkanı olması değildir deseniz; Muharrem İnce'yi ikinci tura taşıyabilirsiniz.
...
Dikkat ederseniz, AKP ve trollerini izleyebildiğimiz kadarıyla; CHP'nin adayının Muharrem İnce olmasından son derece memnunlar. Bir anlamda Aktrollerin Meral Hanım'ın ikinci tura kalmasından son derece korkuyorlar. Düşünebiliyor musunuz, Erdoğan bu güne kadar bir kez olsun Meral Hanım'ın ismini ağzına almadı; nedeni, tek kelime ile korkusudur.
...
Dolayısıyla AKP ve Erdoğan'ın hükümranlığı karşısında istediğimiz sonucu alabilmemiz için "Milletin ittifakı"nda CHP'yi koruyup, kollayacak bir stratejiyi; Cumhurbaşkanlığında ise Erdoğan karşısında Meral Akşener'in çıkmasını sağlayacak bir stratejiyi takip etmemiz gerekecek.
...
Ancak, bu stratejinin uygulanması ile AKP iktidarının ve Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığının sona erebileceğine inanıyorum. Kurumsal duygusallığa kapılarak, bir daha tekrarının olması mümkün olmayacak bir şansımızı heba etmeyelim derim.


Tüm TV kanalları Muharrem İnce'nin toplantılarını canlı vermeye başladılar; sizce neden olabilir.
Tüm TV kanalları CHP'nin adayı Muharrem İnce'nin konuşmalarını canlı olarak vermeye başladılar.
...
Aksine, Meral Akşener de hergün miting yapıyor ama haber bile yapılmıyor.
...
Bunun nedeni; aynen iktidarın muhalefet adına ama muhalefete rağmen, CHP'nin aklından bile geçirmemesine karşın; Abdullah Gül'ü dayatmak istemelerinde olduğu gibidir. Çünkü her halükarda, AKP'nin ve Erdoğan'ın kazanması üzerine bir strateji belirlemişlerdi. Muhalefetin adayını bile iktidar belirlemek istedi.
...
Özelikle CHP ve İYİ PARTİ bu oyunu bozdular. AKP şimdi de benzer stratejiyi Muharrem İnce üzerinden dayatmak istiyor. Şimdi umudum CHP ve İYİ PARTİ'nin bu tezgahı da bozmalarıdır. İkinci tura Muharrem İnce kalsa da; Erdoğan'dan Cumhurbaşkanlığını almak için Meral Akşener'in Erdoğan'nın karşısına çıkarılması; kazanmak için kaçınılmaz seçenektir.


Şahısların ahlaksızlığı milletleri de etnik kimlikleri de bağlamaz
Değerli dostlar Türklüğümüz ile gurur duymak başka şey etnik kimlikler üzerinden insanları hayırlı, hayırsız diye tasnif edip sorgulamak başka şeydir.
...
Bütün mesele bu vatana minnet duymak ve hain olmamaktır. Bugün devletimiz ve milletimiz en büyük hainliği, Türk sandığımız "Dindar" görünümlü sahtekarlardan görmedi mi.
...
Sormak isterim; bu hainlerin içinde kaç tane Ermeni General, Yahudi Subay veya Rum vali ya da hakim, savcı vardı; hepisi de Türk değillermiydi. Kaç tane Ermeni, Rum ya da Yahudi; Cumhuriyetimizin kurucusu iki kahraman devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü için "İki tane ayyaş" demişlerdir.
...
Dolayısıyla hainimizi de, puştumuzu da, pezevengimizi de iyi tanıyıp bilmemiz lazımdır. Tek kıstasımız; vatanseverlik paydasında birleşmek, bütünleşmek olmalıdır. 


Haydi görelim bakalım; ne kadar ögüvene sahipsiniz
Hadi bakalım, yeri geldiğinde üfürüp duruyorsun; demokrasimiz şuradan şuraya geldi, askeri vesayeti kaldırdık diyorsun.
...
Öyle mi; askeri vesayet gidip, yerine senin vesayetin gelmediyse ve yüreğin de yetiyorsa; Kenan Evren rejiminde dahi Türkiye'yi yönetmeye talip olan parti liderleri devletin televizyonunda karşı karşıya gelip, Türk milletine parti programlarını anlatabilmişlerse; şimdi de sizler aynısını yapın, görelim sizi.
....
Haydin bakalım, bilgi ve birikiminiz ne kadarmış, özgüveniniz neymiş görelim. Fazla bir şey istemiyoruz; yirmi yıl önceki liderlerdeki karşılıklı sohbet etme özgüvenini sizlerde de görmek istiyoruz.
...
Düşünebiliyormusunuz; bir ülkede, o ülkenin meclisindeki siyasi partilerin liderleri yirmi yıl boyunca bir defa dahi aynı masa etrafında bir araya gelip, sohbet edecek medeni cesareti gösterip, tartışmamışlar. Bu hal çağdaş bir ülke için utanılası bir durum değil de nedir. Binalar dikildi, tüneller kazıldı, köprüler yapıldı ancak buna mukabil özelikle mecliste asgari seviyede de olsa medeni ilişkiler içinde diyalog oluşmamış, dibe vurmuş durumda.
...
Haydin, özelikle iki kanka muhtereme sesleniyorum; istediğiniz zamanda, istediğiniz yerde, istediğiniz şekilde dizayn edilmiş, isteğiniz üslupta haklarında atıp tuttuğunuz insanlarla bir de televizyonda karşı karşıya geliniz, bir de bu şekilde "Böyüklüğünüzü" görelim, izleyelim.
...
Kimselere randevu vermeyip, TV başında sizleri bekliyoruz. Yüreğiniz yetiyorsa buyurun, çıkın karşımıza. 


İmzamızın gücünden korkan beyefendi incelenmesini talep ediyor
Neymiş efendim, ülkücüleri sokağa salmamış; hepimizi evlerimizde uslu uslu oturtmuş öyle mi. 
...
Yok ya; onda o güç olsaydı başka şeyler de olurdu. Mesela başbakan olabilirdi, cumhurbaşkanı olabilirdi. Beyefendi, ülkücülerin sokağa çıkmasına mani olmak değil, aksine ülkücülerin bizatihi kendisini bir yerlere çıkarma arzusuna; yani, kendisine mani olmuştur. 
...
Ülkücülerin sadakatını, Beyefendinin gücünden kaynaklandığını sandılar ve hep öyle yazıp, öyle söylediler; oysa ilgisi yoktur.
Beyefendinin ülkücülere mani olacak kadar gücü ve ikna kabiliyeti olsaydı, İYİ PARTİ gibi ülkücülere ait bir projenin gerçekleşmesine ihtiyaç duyulmazdı.
...
Beyefendinin ülkücülerle ne ideolojik, ne de duygusal bir bağı olmuştur. Olmuş olsaydı; daha düne kadar kendisi etrafında pervane olan bugün Meral Hanım için imza veren insanlara "Bunların alayı fetöcü, devlet görevlileri gereğini yapmalı" diyecek kadar izan, insaf ve irfandan yoksun olamazdı. Öyle ya; bir kardeş diğer kardeşine darılırsa; "O zaten anamdan değil" diyebilir mi. Belki dargın kalmaya devam etmeyi düşürebilir ama bu lafı da hiç bir zaman söylemez. Ülkücü ülkücüyü kardeş bilir, bilinmiyorsa da; yine nedeni, Beyefendinin neden olduğu, idare edemediği hareketin yozlaşmasıdır. Rahmetli Başbuğ, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarına hiç bir zaman hain dememiş, dedirtmemişti; "Onlar ocağımızın çocuklarıdır, gün gelir dönerler" demiştir.
...
Demem o ki; Beyefendi ülkücü edep ve adabımız temelli sadakatımızı suistimali etmiş, tüm başarısızlıklarına rağmen, yirmi yıl boyunca bunun sorgulamasına mani olmayı ve aynı zamanda mevcut konumunu muhafaza etmeyi başarmıştır. Ama artık deniz bitti, kıyı gözüktü. Bu durumun kendisi de farkında ki; müflis bir iş adamı telaşı ile kime ne zarar vereceği belli olmayan, hane halkını bile çarpabileceği zafiyeti içinde görünüm sergiliyor.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

7 Mayıs 2018 Pazartesi

BU KALLEŞLİĞİ ÜLKÜCÜLER YAPMADI

Avcılarda kalleşçe saldırı yapanlar ülkücü olamaz
Oğuzhan Hasar kardeşim
yaralı arkadaşlarımızı ziyaret
etti.
Bağcılar'da İYİ PARTİ stantına saldırarak, 4 arkadaşımızın bıçaklanması her ne kadar MHP'liler tarafından yapıldı dense de; kesinlikle inanmıyorum. Burada amaç ülkücüleri kendi arasında bu seçim sürecini de dikkate alarak, özelikle uzun vadede birbirlerinin yüzüne bakamaz hale getirmektir.
...
Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki; ülkücülerin bugün fikir, düşünce; kısaca ideolojik ayrılıklardan değil; konjonktür gereği farklı patilerde siyaseten karşı karşıya gelmiş olmaları; özelikle MHP'de başkalaşmadan değişim taleplerine geçit vermemekten kaynaklanmıştır.

....
4 Mayıs 2018 imzamızı
Mehmet Öncü abimizle verik
Sonuç itibariyle ülkücüleri tarumar etmenin, iddiasız hale getirmenin temelinde; bir gün MHP'de ülkücü irade kamil anlamda tecelli ettiğinde; Türk milliyetçisiyim, ülkücüyüm diyen herkesin, her ne şekilde, nerede olurlarsa olsunlar, er veya geç bir araya gelecekleri ihtimalini ortadan kaldırma isteği vardır.
...
Dolayısıyla BOP projesinin mimarları; Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile milliyetçi ve ulusalcı kişi ve kurumları yeterince etkisiz, yetkisiz ve tesirsiz hale getirdiklerini sanarak; 15 Temmuz yerli ihanet şebekesi ile ABD, ülkemizin işgalini gerçekleştirmek istediler, başaramadılar. Ancak, elbette BOP projesinden vaz geçmiş değiller; A planı olmadıysa B planını devreye sokmak isteyeceklerdir.
...
Şimdi B planına geçmek için en büyük engel gördükleri, kendileri için "Baş belası" olan Türk milliyetçisi, ülkücülerin projesi olan ama vatan ve millet sevgisi, sadakati paydasında aidiyet duygusu ile buluşan herkesi bünyesinde toplayan İYİ PARTİ'nin, ne pahasına olursa olsun kurumsal varlığının devamına engel olmak istenmektedir.

...

İYİ PARTİ'ye karşı süregelen engellemeler ve maalesef en sonunda yapılan fili saldırının arka planında bu vardır. Dolayısıyla yapılan saldırıyı kesinlikle ülküdaşlarıma maal etmiyorum, şiddetle kınıyorum. 

Devlet Bahçeli'nin arzusu ileriye dönük Türk milliyetçisi ve ülkücü ruha sahip bir bakiyenin kalmamasıdır 

Değerli ülküdaşlarım, Devlet Bahçeli fanidir, Ülkücülük hukukumuzu koruyarak, Devlet Bahçeli üslubu ile değil ülkücü edep, adap ve ahlakı çerçevesinde tartışmaya özen gösterelim.
...
Devlet Bahçeli'ye uyumayalım, zira onun hedefi Türk milliyetçiliği hareketinden yarınlara dair hiç bir bakiye bırakmamak.
...
Akşamdan sabaha düşünerek, bula bula daha düne kadar kendi etrafında pervane olan ülkücülerin fetöcü olabilecekleri sonucunu çıkaran, bunama haline aldırış etmeyin. Er veya geç aynı Otağda bir araya geleceğiz. Cümleniz Allah'a emanet olun. 


Aktroller ikinci turda Erdoğan karşısında kimin olmasını/olmamasını istiyorlar

AKP trollerini takip ederek, korkularının ne olduğunu anlamak mümkün. Şimdilik tesbitim; özelikle ikinci tura Erdoğan'nın karşısına Muharrem Ince'in çıkmasını istiyorlar, Meral Hanım'ın olmasından şiddetle korkuyorlar. 
...
Bu tesbitim kesinlikle Sayın İnce'yi küçümsemek değil, sadece ve sadece aktrollerin ruh yapılarını iyi kavrayıp, okuyabiliyor olmamdır. Zaten ikinci turda her halükarda destekleyeceğim aday Erdoğan karşındaki aday olacaktır. 
...
Mesela "Meral Akşener ikinci tura kalır" diye fikir beyan edenlere cevap vermek isteyen troller, itirazını agresifleşerek veriyorlar; muhataplarına "Niçin Meral Akşener'i empoze ediyorsun" dercesine. Oysa ne gerek var ki; kendi adayları zaten kafadan ikinci turda değil mi. Dedim ya; ya Meral Akşener ikinci tura kalırsa.


Klasik Devlet Bahçeli densizliği; imza veren seçmeler fetöcü olabilirmiş

Sayın Bahçeli, bulunduğum bir ortamda, şahsınız için kullanılan ağır bir sıfat karşısında, onurunuza sahip çıkmak adına yapmış olduğum kavgayı hatırlıyorum. Siz ise verdiğim imzam üzerinden fetöcü olup olmadığımın araştırılması için devletin ilgili birimlerini göreve çağırıyorsunuz.
...
Meral Hanım, son derece çirkin ithamınız karşısında biz imza verenleri korumak adına tepkisini gösterince; "Nasıl da alındılar, demek ki attığımız taş yerini bulmuştur" diyerek üstelik de Yusuf Has Hacib'in son derece güzel öğütler içeren sözlerine atıflar yaparak suistimal edip, yapmış olduğunuz ithamınız için kendinizi haklı çıkarmaya çalışıyorsunuz.
...
Sayın Bahçeli, sizin onurunuz için bahsettiğim tepkiyi göstermiş ve bunu yaparken de hakarete uğramış birisi olarak; yine sizin son derece haksız ve mesnetsiz ithamınız karşısında uysal koyup olup, sineme çekip, kendi onurumuzu korumamamız mı gerekirdi.
...
Nasıl bir mantıktır ki; haksız, hatta iftira mahiyetindeki ithamınıza karşı tepki göstermemizi ithamınızı kabullendiğimiz şeklinde yorumlayabiliyorsunuz anlamak mümkün değil; aksine tepki göstermememiz kabullendiğimiz anlamına gelmeyecekmiydi.
...
Bu tavrınız, hakkımızı haram etmek için her ne kadar büyük bir gerekçe olsa da; ben gene de takdiri bu konuda sizinle beni baş başa bırakan ve helalleşme işine karışmayan; her şeye kadir olan, esirgeyen, bağışlayan Allah'a havale ediyorum.


Demokrasimize sahip çıkma adına yaşanan heyecanlar

80 yaşında bir bayan, seçim kuruluna, Meral Hanım için imza vermeye gelmiş. "Meral Akşener 100.000 imzayı aştı mı" diyor ve "Evet" cevabını alınca "Öyleyse bir başka adaya, Saadet'in adayına vereyim" diyor. 
...
İnsanlar siyasal fikir ve düşüncelerinden feragat edip, bir an önce mevcut iktidardan kurtulabilmenin hesabını yaparlarken aynı zamanda demokrasinin faziletinin bilinci içinde hareket ediyor, ona sahip çıkmaya çalışıyorlar.
...
Bir taraftan makarna, kömür hesabı yapanlar; diğer tarafta demokrasiyi, içine sokulduğu cendereden kurtarma mücadelesi. Can sıkıcı süreçte yaşanan bu tür güzellikler, bizler için umut veren nüanslar oluyor.
Teşekkürler hanımefendi.


Erdoğan'sız  bir Türkiye düşünmek

Efendim neymiş "Erdoğan'sız Türkiye istiyorlar"mışız.
...
Ahmak, istemeyeceksem niçin muhalif olayım ki. Evet, Erdoğan'sız Türkiye'yi düşünmek yaşama sevincimi artırıyor, dibine su dökülen fide gibi hissediyorum kendimi😊
...
Aydınlık bir Türkiye için, Erdoğan'sız Türkiye
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

3 Mayıs 2018 Perşembe

BU PARANOYAYA ANCAK ''ÇÜŞ BE'' DENİR

Bu paranoyaya ancak ''çüş be'' denir. 
Atalarımızın "Yok artık; buna da çüş denir" dediği şeyin Devlet Bahçeli üzerindeki tezahürüne şahit olduk.
...
Neymiş efendim "100.000 imza aynı isim için toplanıyorsa veya 15 vekil bir aday için parti değiştirmişse bunun arka planında fetö'nün olup olmadığının araştırılması gerekir"miş. Yani bir anlamda imza verecek seçmeni tehdit ediyor "Sizleri tek fişleyeceğiz" demeye getiriyor. 
...
El insaf be. Böyle ciddiyetten uzak, paranoya batağına sağlanmış, çırpınıp duran insanların ülkemizin kaderinde söz sahibi olmaları gibi bir talihsizlik ile baş başayız.
...
Sayın Bahçeli ben gidip Meral Akşener için imzamı vereceğim ve senin bu bel altı vurmadan da güç alarak. Ama sana da şunu hatırlatmak isterim; AKP'nin ABD+Fetö projesi olduğu bilindiği halde, başbakan olmanız mümkünken niçin erken seçim diyerek bu projesinin yürürlüğe girip, rahat çalışma ortamının oluşmasını sağladınız. Bu durumda; emareleri analiz ettiğimizde, fetö'ye kim daha yakın olmuş oluyor. 


Ne o; kimyanız mı bozuldu
Tabi ki kimyanız bozulacak. Öyle ya; ülkücüler becerse becerse ölmeyi becerebilirler, bozkurt işareti yapıp, yürekleri heyecanladırabilirler. Hiç bir kir onların üzerinde duramaz, ihalelere giremez, nemelanamazlar. Dolayısıyla, devleti yönetmeye talip olmak hadlerine mi düşmüş. Onlar da kim oluyormuş, akıllarından bile geçiremezler. Azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz kölelerken; Allah Allah, nasıl da becerdiler bu İYİ PARTİ denen projeyi(!)
...
Meselenin aslı nedir biliyor musunuz; Türk milliyetçilerinin kızıl elmasını Cumhuriyet hükumetlerine müsteşarlık mertebesine indirgeyenlerin; yine bir grup Türk milliyetçisinin öz güven dolu, yürekli çıkışları ile bu kabullenişe itiraz etmeleri ile "Bizler üç günlük siyasal İslamcılar kadar da mı devleti yönetemeyiz" diyerek, projeler geliştirip iktidara talip olmalarıdır.
...
Ergenekon, Balyoz kumpasları ve 15 Temmuz hain kalkışması ile tüm milliyetçi, ulusalcı direnç unsurlarını yıldırdıklarını sananlar; Türk Ordusu'na ait olan, her dost ve düşmanın bildiği kadim Türk Ordusu algısının yıkılmasını sağlayanlar bir şeyin hesabını yapamamışlardı; Türk milliyetçilerinin bu olup bitenler karşında nasıl bir tavır alıp, neler yapabileceğiydi. Bu günlerde Türk milliyetçilerinin ve tabi ki diğer milli düşünen siyasi görüşlerin oluşturdukları "Demokrasi İttifakı" ile işte o süreci yaşıyoruz.


İşte bu güzel oldu
İşte bu, çok güzel oldu. Akşener, Kılıçtaroğlu ve Karamollaoğlu kafa kafaya vererek "Siyaseti ancak biz dizayn edebiliriz" diyenlerin ellerinden inisiyatifi alarak, Cumhur ittifakının hiç de tahmin edemediği bir konjonktürün oluşmasını sağladılar. 
...
Ve böylece, ileriye yönelik öngörümde ısrarıma devam ediyorum; "Demokrasi İttifakı"nın ikinci turda Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener olacaktır.
...
Bu arada HDP'nin "Demokrasi ittifakı"na Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda gönül ittifakı(Kendi tercihleri ile) şeklinde destek olacağını düşünüyorum.
...
Devlet Bahçeli 7 Haziran sürecinde ne demişti; "O hanımefendi biraz dinlenecek" sonra Meral Hanım ne demişti; "Sakına sakın bir kadının düşmanlığını üzerinize çekmeyin".
...
Sonuç; kimseyi küçümsemeyeceksiniz; hele ki bir kadını asla. 


Empati yapınca....
Bir Türk milliyetçisi, ülkücü olarak zaman zaman karşıtı olduğum fikir ve düşünceler ile onların mensupları üzerinden empati yapıyorum; doğal olarak sonuçlar çıkarıyorum.
...
21. yüzyılda "Lider, doktrin, teşkilat" saplantısı ve buna sadakati insan onuruna yakışır bulmuyorum. Bu, insanın düşünce yetisine, muhakeme gücüne, şahsiyetine ket vurmaktır.
...
Ve buradan hareketle sol ideolojinin sanatçısı; sinemacı, romancı, şair; ressam heykel tıraş, tiyatrocu ülkücülere göre oldukça fazla, doğal olarak üretimleri de çok ve sürekli olmuştur.
...
Nasıl olur demeyin; ülkücüler "Lider, doktrin, teşkilat" frenlemesine kendilerini öyle kaptırdılar ki; adeta malum üçleme gereği her şeyi lidere havale ederek, rehavete kapılıp "Lider bilir" diyerek fikri ve sanatsal, hatta siyasi üretim ve gelişime ket vurulmuştur.
..
Dolayısıyla bu "Hal" ülkücülerin iştigal ettiği her alana sirayet ettiğinden; ideolojik gelişim de "Lider"in ufku kadar olmuştur; bir başka deyişle hiç bir şey olamamıştır. Bu eleştirim özellikle 1990'lardan sonrası içindir. 1980 öncesinde görüyoruz ki; Türk milliyetçileri, ülkücüler düşünce ve fikir hayatına gerek liderlikleri ile gerek düşünce, fikir ve bunlara dayanan eserleri ile gerekse sivil toplum örgütleri ile büyük katkılar sağlayıp, görevler ifa etmişlerdir.
...
Türk milliyetçilerinin sözde liderini yirmi senedir takip ederim; hiç bir zaman ülkücü bir yazarın resim sergisini açtığını, ziyaret ettiğini; kitap tanıtım programına katıldığına şahit olmadım.
...
Dolayısıyla ben empati yapıp, böyle düşünüyorum diye; "Birisinin" azatlık kabul etmeyen, İflah olmaz köleleri beni "Sosyalist sevici"likle itham ediyorlar.
...
Ama ben bu fikir ve düşüncelerimle, hiç kimsenin ayaklarının altında varlığımı hissetmiyorum ama o azatlık kabul etmeyen, İflah olmayan köleler birilerinin ayakları altında debelenip duruyorlar. Beklesinler, az kaldı; onları hürriyetlerine kavuşturacağız.


Gazeteci mi, MHP Sözcüsü mü.
Orhan Karataş sözde gazeteci, özde MHP sözcüsü, CHP'li 15 milletvekilinin İYİ PARTİ'ye peşkeş çekildiğini söylüyor.
....
Peki Orhan Karataş; Türk milliyetçilerinin iradesini HÜLLE yoluyla AKP'ye peşkeş çekilmesine ne diyeceksin.
... 
652 noter tasdikli delege imzasına rağmen olağanüstü kongre yapılmasına mani olan iradenin kafasında AKP için "iradenin hüllesi" hazırlığı olduğu içindir ki; ülkücü iradenin gasp edilmesi yoluna gidilmiştir. 

...
Orhan Karataş'ı da izleyince; siyaseten bulunduğum konum için en güzel kararı almış olmanın yine en derin iç huzurunu yaşıyorum.
...
Eğer siyaset, insaf ve merhamet duygularımızı, insanlığımızı alıp götürecekse; nalet olsun böyle siyaset. 
...
Sözde gazeteci, özde MHP sözcüsü Orhan Karataş özelikle CHP'li 15 vekile ve CHP'ye demediğini bırakmadı, etmediği hakaret kalmadı.
...
MHP'ye kaset suikastı yapıldığında; yine aynı CHP'nin seçmeleri MHP'nin baraj altında kalmaması için, demokratik iradeye en aşağılık şekilde müdahale edilmesine engel olmak için her CHP'li aile, oylarını MHP ve CHP arasında pay ederek kullanmışlardır.
...
Dolayısıyla, Allah kimseyi iz'ansız, insafsız, irfansız; ve de tabi ki; vefasız etmesin. 

Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

MUHTEREM CHP İÇİN TEZEK DEMİŞ

Muhterem CHP için ''Tezek'' demiş.
Evet Tezek vardır, çok da önemli işlevleri vardır.
... 
Özelikle köylerde çok kullanışlı olup, ekmek sacı kurulduğunda veya odum sobası yakılmak istendiğinde ateşi çabucak tutuşturmaya yarar. Bir de topraktan kuvvetli verim almak için tazesi çok makbuldür. Hele ki onu sulandırıp, sebzelerin dibine döktüğünüzde; sebzeleri adeta zıplatır, en organik şekilde aslına uygun olarak yetişmesini sağlar. Yani tezek çok faydalı bir "Boktur". Büyük şehirlerde iyi para vermemize rağmen her istediğimizde bulamayız, biraz da değerlidir.
....
Ama bir de "Osuruktan tayyare" vardır ki; o ne işe yarar vallahi bilmiyorum


Aktroller şimdi de İlhan Kesici'yi dayatıyorlar
Lütfen dikkat; Erdoğan'ın iktidarının devamını sağlamak için Abdullah Gül dayatmasını tutturamayan aynı çevreler şimdi de İlhan Kesici ismini dayatmak istiyorlar. 
...
Rasyonel düşünen CHP seçmeni elbette İlhan Kesici'yi sevip, saygı duyuyorlar ancak kendi adayı olarak, Erdoğan karşısında Meral Akşener'in olmasını istiyorlar.
...
Bizler de çeşitli sivil toplum örgütleri ile iç içeyiz; girip, çıkıyoruz; şimdiye kadar CHP'li bildiğim insanların %70'i milletvekilliği için değil ama Cumhurbaşkanlığı için Meral Akşener'e oy vereceklerini söylediler. Hatta bir bankada üst düzey yöneticilik yapmış olan CHP'li birisi aylar önce aynen şöyle söylemişti; "Mehmet Bey Meral Akşener'in aday olacağı kesin mi, oyum kesinlikle onundur"
...
Dolayısıyla İlhan Kesici çok değerli bir teknokrat olsa da; bugünkü konjonktürde Cumhurbaşkanlığını kazanabilmek için rasyonel düşünen CHP seçmeni için en uygun aday Meral Akşener dir.


Fetö'nün övgüsü kime ise ona zarar verdiğine göre...

Acaba diyorum; Pensilvanya'dan fetö köpeği gazeteci birisinin, özelikle bu aralar Meral Hanım'ın ismi üzerinden güzelleme twit'leri atması; fetö ile aynen PKK ile birinci, ikinci, üçüncü kez yapılan açılımlara benzer bir açılım yapılması; karşılığında, Meral Hanım'ı ve dolayısıyla İYİ PARTİ'ye karşı verilmiş bir kalleşliğin ısmarlaması olabilir mi.
...
Bu troller demiyorlar mı; "Fetö kendisini öyle gizler ki; he gün yanı başınızda olan insan dahi kripto fetöcü olabilir"
...
E, öyleyse; bire angutlar fetö niçin hemen deşifre olabileceği bir siyasi yapının içinde olsun ki.
...
Fetö şu konjonktürde eğer bir siyasi partiyi veya lideri övüyorsa kesin olan şu ki; siparişi verilmiş bir kalleşliğin gereğinin yapılıyor olmasındandır. Bu siparişi kimlerin vermiş olabileceğini PKK açılımlarından anlamak hiç de zor değil. Ne yaparsanız yapın, tüm kalleşlikleri yendik, bundan sonrakileri de yeneceğiz.



Sözde gazteci, özde yavşak olunca...
Sözde hukukçu, özde yavşak diyor ki; ABD'den twit atan kaçak fetöcü gazeteci, Meral Akşener için "Şöyle şöyle diyor" diyerek Meral Hanım aleyhine olumsuz algı yaratıp, zihinleri yönlendirmeye çalışıyor.
...
Ulan aynı adamlar her gün sizin için twit'ler atıp, "Biz onlarla yıllardan beri yatak yorgandık" diyorlar. Peki niçin bu izdivacınızdan hasıl olan 15 Temmuz piçini peydahlayan taraflardan birisi olduğunuzu kabul etmiyorsunuz. 


Empati yapınca....
Bir Türk milliyetçisi, ülkücü olarak zaman zaman karşıtı olduğum fikir ve düşünceler ile onların mensupları üzerinden empati yapıyorum; doğal olarak sonuçlar çıkarıyorum.
...
21. yüzyılda "Lider, doktrin, teşkilat" saplantısı ve buna sadakati insan onuruna yakışır bulmuyorum. Bu, insanın düşünce yetisine, muhakeme gücüne, şahsiyetine ket vurmaktır.
...
Ve buradan hareketle sol ideolojinin sanatçısı; sinemacı, romancı, şair; ressam heykel tıraş, tiyatrocu ülkücülere göre oldukça fazla, doğal olarak üretimleri de çok ve sürekli olmuştur.
...
Nasıl olur demeyin; ülkücüler "Lider, doktrin, teşkilat" frenlemesine kendilerini öyle kaptırdılar ki; adeta malum üçleme gereği her şeyi lidere havale ederek, rehavete kapılıp "Lider bilir" diyerek fikri ve sanatsal, hatta siyasi üretim ve gelişime ket vurulmuştur.
..
Dolayısıyla bu "Hal" ülkücülerin iştigal ettiği her alana sirayet ettiğinden; ideolojik gelişim de "Lider"in ufku kadar olmuştur; bir başka deyişle hiç bir şey olamamıştır. Bu eleştirim özellikle 1990'lardan sonrası içindir. 1980 öncesinde görüyoruz ki; Türk milliyetçileri, ülkücüler düşünce ve fikir hayatına gerek liderlikleri ile gerek düşünce, fikir ve bunlara dayanan eserleri ile gerekse sivil toplum örgütleri ile büyük katkılar sağlayıp, görevler ifa etmişlerdir.
...
Türk milliyetçilerinin sözde liderini yirmi senedir takip ederim; hiç bir zaman ülkücü bir yazarın resim sergisini açtığını, ziyaret ettiğini; kitap tanıtım programına katıldığına şahit olmadım.
...
Dolayısıyla ben empati yapıp, böyle düşünüyorum diye; "Birisinin" azatlık kabul etmeyen, İflah olmaz köleleri beni "Sosyalist sevici"likle itham ediyorlar.
...
Ama ben bu fikir ve düşüncelerimle, hiç kimsenin ayaklarının altında varlığımı hissetmiyorum ama o azatlık kabul etmeyen, İflah olmayan köleler birilerinin ayakları altında debelenip duruyorlar. Beklesinler, az kaldı; onları hürriyetlerine kavuşturacağız.


Gazeteci mi, MHP Sözcüsü mü.
Orhan Karataş sözde gazeteci, özde MHP sözcüsü, CHP'li 15 milletvekilinin İYİ PARTİ'ye peşkeş çekildiğini söylüyor.
....
Peki Orhan Karataş; Türk milliyetçilerinin iradesini HÜLLE yoluyla AKP'ye peşkeş çekilmesine ne diyeceksin.
... 
652 noter tasdikli delege imzasına rağmen olağanüstü kongre yapılmasına mani olan iradenin kafasında AKP için "iradenin hüllesi" hazırlığı olduğu içindir ki; ülkücü iradenin gasp edilmesi yoluna gidilmiştir. 

...
Orhan Karataş'ı da izleyince; siyaseten bulunduğum konum için en güzel kararı almış olmanın yine en derin iç huzurunu yaşıyorum.
...
Eğer siyaset, insaf ve merhamet duygularımızı, insanlığımızı alıp götürecekse; nalet olsun böyle siyaset. 
...
Sözde gazeteci, özde MHP sözcüsü Orhan Karataş özelikle CHP'li 15 vekile ve CHP'ye demediğini bırakmadı, etmediği hakaret kalmadı.
...
MHP'ye kaset suikastı yapıldığında; yine aynı CHP'nin seçmeleri MHP'nin baraj altında kalmaması için, demokratik iradeye en aşağılık şekilde müdahale edilmesine engel olmak için her CHP'li aile, oylarını MHP ve CHP arasında pay ederek kullanmışlardır.
...
Dolayısıyla, Allah kimseyi iz'ansız, insafsız, irfansız; ve de tabi ki; vefasız etmesin. 


Abdullah Gül üzerine -1
Abdullah Gül'den ne beklenirdi; geniş mutabakat sağlanmamış olsa bile siyasi duruşunu ve safını belli etmesiydi, öyle değil mi. Ne yaptı; suya, sabuna dokunmadan vaziyeti kurtarmaya çalıştı.
...
Her şeyden önce Abdullah Gül'ün mevcut siyasi konjonktüre göre kendisini konumlandıracağı bir inanmışlığı ve adanmışlığı olmalıydı. O ne olabilirdi; "Her ne kadar İsmim üzerinde geniş mutabakat sağlanmamış olsa da; tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine olan karşıtlığım gereği gereken siyasi çalışmayı yapıp, Sayın Erdoğan karşısında siyasi duruşumu göstereceğim".
...
Dolayısıyla buradan çıkaracağımız sonuç; daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere; Abdullah Gül muhalefet tarafından, muhalefet adına çatı adayı olarak düşünülmüş bir isim olmayıp; siyasal İslamcıların işi sağlama almak adına bizatihi iktidar tarafından muhalefet adına dayatılan bir isimdir. Bir anlamda Truva atı girişimidir. Siz şimdi bakmayın; özellikle AKP yetkilileri tarafından Abdullah Gül'ün yerden yere vurulmasına; onların amacı benim gibi düşünenleri ikna etmektir ama yemezler.
...
Demem o ki; gerek İYİ PARTİ gerekse CHP bu tezgaha düşmeyerek, oyunu bozmuşlardır, tebrik ediyorum. 


Abdullah Gül üzerine -2
Dikkat ederseniz, Aktroller dışında hiç kimse muhalefet adına aday olması için Abdullah Gül ismini telaffuz etmiyor, sürekli aktroller gündemde tutuyorlar.
... 
Siyasal İslamcılar bu seçimi alırlarsa; T.C Devleti'nin dönüşümünü kendilerince istedikleri şekilde eksiksiz tamamlayabileceklerini düşünüyorlar. Dolayısıyla bu düşüncelerini ve hedeflerini hiç bir şekilde riske sokmamak için karşı tarafı yani muhalefeti de kendi kontrollerine alarak her türlü şekilde istedikleri sonucu elde etmek üzere dizayn etmek istiyor olabilirler. Abdullah Gül bu anlamda özellikle seçilmiş bir isim olabilir. Davutoğlu'nun önce Erdoğan ile görüşüp, sonra da Gül ile görüşmesini bu anlamda yapılan çalışmalar olarak görüyorum. İşte bunun içindir ki; Meral Hanım böyle bir düşüncenin olabileceğinden hareketle "Her parti kendi adayını çıkarmalı" demiştir.
...
Dolayısıyla, ikinci turda muhalefet adına Erdoğan'ın karşısına Meral Hanım'ın çıkmasını sağlayacak bir sürecin takibi gerekir diye düşünüyorum.


Abdullah Gül üzerine -3
Abdullah Gül eğer Erdoğan karşıtlığında samimi ise, "Muhalefetin çatı adayı" olmayı değil, Erdoğan'ın birinci turda kazanamaması için Sadet Partisinin adayı olmalı, Erdoğan'a doğrudan gidecek oyları kendisine çekmesi gerekir.
...
Umarım CHP artık siyasal İslamcıları ülkemizin en önemli mevkilerine taşımaktan vaz geçer. Deniz Baykal CHP'si Erdoğan'ı taşıdı; şimdi de Kılıçtaroğlu CHP'si Abdullah Gülü'mü rejim değişikliğini başarmak için en üst makama taşıyacatır; sanmıyorum.


Abdullah Gül üzerine -4
Abdullah Gül ismini çatı adayı olarak telaffuz eden CHP'lilere sormak isterim; AKP projesi devreye sokulduğundan beridir Abdullah Gül ne zaman AKP'nin dışında kaldı. Ya da; Abdullah Gül'ü Erdoğan'ın karşısına alternatif olarak çıkaracak temel argüman "Demokratik Parlamenter Sistem"e dönmek ise; Gül'ün buna inandığına dair bir bilgiye sahip veya şahitmiyiz. Tek gerekçe, sanırım Erdoğan ile arasının iyi olmaması. Buradan Gül'ünTek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine kaşı olduğu şeklinde yorumlamak ve buradan da muhalefetin adayı olabileceğini telaffuz etmek mümkün değil.
...
AKP projesinin en sorumlu üç beş aktöründen birisi olan Abdullah Gül'ün, muhalefetin çatı adayı olarak sunulması acizlik olup, Erdoğan'ın olduğundan daha güçlü bir şekilde iktidarının devam edeceği anlamına gelecektir. 


Abdullah Gül üzerine -5
Soruyorum; Abdullah Gül bu ülke için ne yapmıştır. Demokrasi için verdiği hangi kavgası adına onu hatırlayacağız da; ahde vefa gereği cumhurbaşkanı adayı kabul edip, oy vereceğiz.
... 
Abdullah Gül'ün yapabileceği tek şey var; milletten özür dilemek adına, kendisinin de sorumlu olduğu; ülkemizin bu durumlara gelmesinin pişmanlığını Erdoğan karşısında en güçlü aday olarak Meral Akşener'in yanında olup, çalışmaktır. 
...
Erdoğan karşısında güçlü bir aday olması için tekrar soruyorum ne hikayesi var.
...
Abdullah Gül muhalefetin vicdanını kesinlikle temsil edemez; zira Abdullah Gül muhalefetin adayı değil, Aktrollerin muhalefetin adayı olarak görmek istediği ve algı oluşturarak da muhalefete dayatmak istediği bir isimdir.

...
"15 Milletvekili" projesini ortaya çıkaran aklın, kendi adayı için Abdullah Gül'ü gösterme basiretsizliğine düşeceği düşünülemez.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com