12 Kasım 2015 Perşembe

EY SİYASAL İSLAMCILAR NEREDESİNİZ

Ey siyasal İslamcılar, neredesiniz.
Manisa başta olmak üzere başörtülü ''kızlarımıza'' zulüm yapılıyor, ellerine kelepçe takılıp itile kakıla bir yerlere götürüyorlar. Çıksanıza ortaya. Sizlerin niyetinizi bizler geçmişte anlayıp, şerrinizi tahmin edip, tedbir alınmasını telkin ederken; ne dinimizi bırakmıştınız, ne de imanımızı. Siz o zaman mücadelenizin ''imandan'' olduğunu iddia ediyordunuz. Haydin bakalım; madem ki o zaman mücadeleniz ''imandan''dı çıkın ortaya görelim delikanlılığınızı; ''imanınızın'' derecesini, kuvvetini...
...
Birileri bir şeyler yapmış olabilir; onları bulun, buluşturun ve cezalarını verin ancak onlara ceza vermek için; terör amaçlı eline bir tek alet, edevat almamış başörtülü genç kızlarımızı; sadece ve sadece korku yaratmak; canlarına ot tıkamak hırsı ile intikama yönelik seremoniler eşliğinde besleme kanallarda tekrar tekrar gösterilmesi neyin nesidir Allah aşkına.

Demek ki başörtüsü sorunu "imandan" ziyade "siyasal" nedenlerdenmiş. Eğer "iman" dan olsaydı bugün zincirli başörtülü kadınlar mahkeme önlerinde veya Beyazıt Meydanı’n da olmalıydılar değil mi?
Türk Milleti ve tüm siyasal düşünceler arınma temizlenme süreci yaşıyor. Bu süreci bir süre için kendi haline bırakmak lazım.
Ahmet Hakan özellikle bir zamanlar desteklediği, hatta içinde bulunduğu ‘’siyasal İslam’ın’’ ülkeyi getirdiği noktayı dikkate alarak belki de pişmanlık duyguları içinde kendisini sorgulayarak, Atatürk’ü de tekrar ve olması gerektiği şekilde keşfederek minnet ve şükran duyguları ile anmak üzere 10 Kasım saat 9:05’e saygı duruşuna hazırlanmış.
Onbeş sene önceki Ahmet Hakan'ı bugünkü dünya görüşü ile kıyasladığımızda; bence yönetenlerin yönetme anlayışında gerileme olsa da; milletin Cumhuriyet değerlerini anlama ve değerlendirme konusunda iyi bir aşamaya gelindiğini fark edebiliyoruz. İslamcı araştırmacılar Türkiye de dindarlığın gittikçe zayıfladığını tespit etmişler oysa "siyasal İslamcılar" son onüç senedir iş başındalar? Şahsen bu durumu hayra yoruyorum; millet artık "iman" ın sloganlarda olmayıp, vicdanlarda olduğunu keşfetmişlerdir. Demek ki bazı değerlerin kıymeti anlatılarak değil, yaşanarak öğrenilecekmiş.
Bir dönem için siyasal görüşlerin iktidarı önemli değil; önemli olan siyasal icraatların yarattığı sosyal etkileşimin toplumu nereye taşıdığıdır. Artık bundan sonra Türkiye de siyasal İslamcılığın pirim yapması AKP ve icraatları sayesinde mümkün olmayacağı açıktır; hatta iflas etmiştir. Artık ‘’dinimiz’’ özgürlüğüne kavuşuyor; yaşasın.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

10 KASIM 2015

Bugün "din" adına yapılanları görünce, şahit olunca; imanlı bir neslin evladı olma şerefine nail olmayı ve hala imanımı korumayı Atatürk'ün "dine" seküler bakışına borçlu olduğumu idrak etmiş durumdayım. 
Bugün Türkiye dışındaki İslam dünyası nın hali Atatürk'ün "seküler bakışının" haklılığını göstermektedir. Türk'ü kıskanan etnik özürlü birileri ilk once Osmanlı'nın son zamanlarında Türk'ü aşağılamak için "idrak tan yoksun aptal Türk" demişler; daha sonra bunu söyleyen aşağılık ve etnik piçlere haddini bildiren Atatürk'ün "seküler duruşunu" "dinsiz adam" olarak görüp, Türk düşmanlığının gereğini "din kisvesi" üzerinden yapmayı yeğlemişlerdir. Yaptıkları, içine düştükleri tuzak; iddialarının (Atatürk ingiliz ajanıymış) aksine ingiliz taktiğidir. İngilizler Lawrence'i Arabistan da imam yaptılar; Türk'ün bedel ödeyerek vatan yaptığı bu topraklardan ismini hatta cismini yok etmek isteyen ve büyük projelerini yerle yeksan eden Atatürk'ü de "gabur" yaptılar. İngilizlerin gönüllü uşaklarının bir daha düşünmelerini tavsiye ederim.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

MHP 40 HDP 59 EDER Mİ?

80 milyon Türkiye nüfusunun 15 bilemedik 20 milyonu ben Kürt'üm diyenlerin oyunu alan; üstelik de PKK ve terörle iç içe olan HDP 59 milletvekili çıkarıyor; 60 milyon, ben Türk'üm diyenlerin milliyetçiliğini yapan parti MHP ise ancak 41 milletvekili çıkarabiliyor.
Bu garabetin tek müsebbibi MHP'yi yönetmeyi beceremeyenlerdir. Bu sonucu başarısızlık olarak algılamayanları, ciddiye almak mümkün olmadığı gibi, bugünden sonraki siyasal düşüncelerimiz üzerinden yapacağımız her türlü düşünce, eylem ve yapılanmalarda hezimetin müsebbibi olarak yok hükmünde görmeliyiz ki; madem ki dibe vurduk; bu defa ayağa kalkarken kılavuzumuzu doğru seçmiş olalım.
Aramıza şu, bu sızacak; partimizi ele geçirecekler endişesi taşıyarak aşırı korumacılık yapıyor olunması şimdiye kadar yaşanmış olan hangi güzelliğimizi veya kazancımızı kaybetme riskini bertaraf etmiştir. Neye derman olundu, neyin gerçekleşmesi ötelendi. Hatırımıza gelen, müşterek yaşadıģımız hangi mutlu, sevinçli özel günümüz oldu Allah aşkına; aksine çok acılarımız, hüzünlerimiz, hezimetlerimiz oldu. Mutlu olmayı adeta bize haram kıldı/lar; Sayın Bahçeli de dahiil olmak üzere bir kaç gündür verdikleri demeçlerle kendi ilke, inanç ve idealleri için sonuna kadar var olduklarını dile getiriyorlar. Sayın Bahçeli maalesef sizin önünüze koyduğunuz vizyon, edindiğiniz misyon artık bizlerin ülkü ve idealleri ile örtüşmüyor; örtüşmediği sürece de yanınızda ancak kanatlarınız altında toplayabildiğiniz üç beş insanla yola devam etme şansınız olur ki; geldiğimiz nokta gideceğiniz hedefin ne olacağını az çok kestirebiliyoruz ve bu durumda ülkücü vicdan olarak ''senin yanında olmama'' kararımın en azından ''Allah'ın rızasını kazanmak'' adına vereceğim en makul karar olduğunu düşünüyorum. Sizi sırtımda taşımaya gücüm, kudretim, mecalim kalmadı.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

YA SABIR...

Yahu aldırma geç diyorum, geçemiyorum;
Sus, sana ne diyorum, susamıyorum;
Adamlar yanlış yapmaktan, bizler yanlışları eleştirmekten bıkmadık, usanmadık.
...
MHP yönetimi bugün basına yazılı bülten ile demiş ki;
"Sinan Oğan'ın açmış olduğu dava kabul edilmiştir. Ancak bu karar kesin değildir, temyiz edilebilir bir karardır. Mahkemece dava dosyası tekemmül etmeden ilk duruşmada 'jet' karar verilmesiyse rastlanır bir olay değildir. Dava dosyasına ilgi duyan onlarca yargı görevlisinin gayretleri ve kimlikleri tarafımızca bilinmektedir"
...
Diyelim ki haklısınız, yaptığınız günahlarınızın kefareti olabilecek mi; sizin varlığınız bugüne kadar hangi musubetlerin gerçekleşmesine mani oldu ki; Sinan Oğan ve bir başkasına mani olmanız da hangi tehlikeyi bertaraf edecektir.
''
Hani halkımız böyle durumlarda ''çüş yahu'' der ya, bende aynısı diyorum.
Ne zaman şoktan çıkıp da, hangi an Sinan Oğan meselesi ile ilgilenme fırsatınız oldu Allah aşkına. İnsan bu hezimeti mesele yapıp sorgulamaz mı; öfkelenip, üzülüp bunun emarelerini gösterip, çevresine de hissettirmez mi? Maşallah duyarsızlığınız o kadar kemale ermiş ki; cümlenizin suretinde keyifsizliğe dair hiç bir belirti olmadığı gibi; her şey güllük gülüstanlıkmış gibi oturmuşunuz, koltuklarınızın gevşeyen vidalarını sıkıyorsunuz.
...
Eminim ki şİmdi onlar şunu düşünüyorlar; ''çabuk yargı kararı ile MHP'ye operasyon yaparak, Sinan Oğan'ı adaylığa taşıyarak MHP'yi ele geçirmek istiyorlar.'' Argoda buna ''haydi kardeşim git yat'' derler. Keşke onbeş sene önce ele geçirselerdi de şimdiye kadar ne olacaksa olsaydı.
...
Desenize korku dağları aşmış, eşiğe gelmiş içeri girmek üzere ve siz aynen Ocak Genel Başkanı üzerinden ülkücülere tehdit gönderip, işi sağlama alma, ''Genel Merkeze kimse yaklaşıp, hesap sormasın''girişimine mani olmaya yönelik nutukda olduğu gibi; Sinan Oğan meselesine dair alel acele basın bülteni dağıtmanızdaki amaç da; ''bizi buradan yerle yeksan etmeye kimse yeltenmesin, hiç niyetimiz yok'' demek istiyorsunuz.
...
Türk milliyetçileri açısından yaşayabileceğimiz muhtemel her türlü kabusu yaşadık, hezimetleri tatdık. Aslınada ''kaybedecek bir şeyimiz yok'' noktasına gelmiş durumdayız.
...
İnsan ülküdaşını, taraftarını bu kadar değersiz görebilir mi ki; hala Genel Merkezden yüreklere su serpecek bir açıklama yoktur. Seçmeninden nefret eden pir parti yönetimi olur mu Allah aşkına. Parti barajdan dönmüş problem yapan yok; düşmüşler Sinan Oğan telaşına.
Allah sonumuzu hayır eyleye; sözün bittiği yerdeyiz maalesef.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

HALA MI DENİZ BAYKAL

3.11.2015
Yaşım 9 idi ilkokuldayken mecliste Deniz Baykal vardı; yaşım 53 yjne mecliste Deniz Baykal var.
...
Nasıl bir heves, nasıl bir ego; ailesi için nasıl bir tahammül, sabırdır ki; varlıklarına benim dahi tahammül edemediğim bu insanlara hala tahammül edebiliyorlar. Anlaşılan; Baykal ailesini, ailesi de Baykal'ı yok hükmünde görüyorlar; yoksa taş olsa çatlar be kardeşim. 
...
Diğer bir tuhaflik ise imparatorluğa alternatif T.C devletini 10 senede kuran, millete ve dünyaya kabul ettiren CHP nasıl oluyor da Baykal dan kurtulamiyor. Tayyip Erdoğan Başbakan olmadan önce Deniz Baykal ile Beylerbeyi'nde buluşuyorlar ve Başbakan oluyor. Yine en kritik dönemde Tayyip Erdoğan'ın iktidar gücünü kaybedip, AKP döneminin sorgulama ve yargilama imkanının doğduğu 7 Haziran seçim sonrası; Deniz Baykal seçimin ertesi günü hemen Tayyip Erdoğan'a gidiyor.
...
Öte yandan benzer emareler Bahçeli için de gecerli. Hiç kimseye haber vermeden 3 Kasım erken seçim kararı, seçim oluyor AKP tek başına iktidar oluyor. 7 haziran akşamı alel acele kimseyle istişare yapmadan koalisyon kurmama kararı vb. gibi.
...
Ben artık siyaseti böyle okuyorum. Tayyip Erdoğan faktörünü güçlü ve hakim kılan kendi becerileri yanında Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli faktörleridir.
...
Kılıçtaroğlu CHP'ye kan vermiş, CHP'yi "klasik devletin sahibi ve kuranı benim, siz neyi bileceksiniz ki zaten cahilsiniz" havasından ve ukalalığından uzaklastırarak, halka yaklastirmistir. Mesela başörtüsü meselesinin halledilmesinde yapıcı oldu, dini hassasiyetleri daha da önemsedi. Eğer Deniz Baykal faktörü olmasaydı belki Kılıçtaroğlu taşları daha özgüven dolu bir şekilde oynayacaktı ama Baykal Erdoğan ile görüşerek Kılıçdaroğlu'nun hareket alanını daraltıp, fırsat vermediği gibi yine meclise girdi. Anlaşılan Erdoğan hegomanyasının muktedirliği tehlikeye maruz kaldığında devreye girip? kendisine omuz verecekti
r. 

Mehmet Soral