Mahalle bakkallarımız birer birer yerlerini
semt marketlerine, onlar da toplu alışveriş merkezleri, (AVM)’lere terk
ediyorlar yavaş yavaş.
Maalesef gidişatın bu yöne doğru olması
için uluslararası sermaye ve hükumet sürekli teşvik ediyor. Hatta hükumet de bu
gidişata tepki gösteren bakkallara ’’Bir araya gelin, büyük marketler
olun’’ diye de telkinde bulunuyor. Oysa ki ‘’Mahalle bakkalı’’
diye isimlendirdiğimiz şey sosyal yaşamın bileşenlerinden olup, bütünlüğün
sağlanmasında kendince bir çok ihtiyaca cevap veren mahalle kültürünün önemli
bir unsurdur. Her zaman için muhafazakarlığa atıfta bulunan hükumet her ne
hikmetse bakkallar konusunda oldukça liberal bakış açısına sahip. Oysa
‘’Mahalle bakkalı’’ın kadri kıymetini en iyi bu hükumetin bilmesi
beklenmez mi?
‘’Paranın dini imanı olmaz’’ istediği yere gider denir amenna ama ‘’Her
insanın dini imanı olmasa’’ bile en azından insan olmanın getirdiği asgari bir
takım normlara sahip olmaları beklenmez mi? Zaten herkeste olması gereken bu asgari
vasıflardır; insanlar arasında diyaloğu başlatan ve müşterekliği sağlayan.
Belirtmek istediğim şudur ki, bazı
müesseselerin yaşaması gerekir. Çünkü o müesseseler bir kültürün, yaşam
biçiminin parçasıdırlar. Müzeler gibi, ören yerleri gibi, tarihi mekanlar ve
kütüphaneler gibi.
Bakkallar da bunlardan birisi olup, yaşatılması
gereken kurumlardan birisi olduğunu düşünüyorum. Mahallemizin hatta devletimizin
en büyük istihbarat kaynağı olup, adeta tamamlayıcısıdır. Her mahallenin bir
muhtarı olduğu gibi en az onun kadar kendisinden faydalandığımız ‘’Mahalle
bakkalı’’ vardır. Çoluğumuz çocuğumuz, her şeyimizle mahallemiz ona
emanettir. 1985 yılında bankaya çalışmaya başladığımda sonradan öğrendim ki benim istihbaratımı mahalle bakkalımızdan yapmış; değerli mesai arkadaşım Uğur.
Kim bilir kaç delikanlı, kaç genç kız
sevdalısını görmek, gözüne kestirdiği ile göz göze gelmek için bakkala gitmeyi
bahane etmiştir. Kim bilir kaç genci ısrarla anneleri bakkala göndermek
istediklerinde gitmek istemiyorken, ani bir hal değişimi ile bu sefer
kendileri ısrarla ‘’anne bakkaldan alınacak bir şey var mı’’ suallerini sorar
olmuştur. Mahalle bakkalının önü arkası, sağı solu, gençlerin buluşma bakışma
yerleri, aşk kıvılcımlarının tutuştuğu mekanlardır. Aynı zamanda emanetçimiz dir
mahalle bakkalımız. Bakkalımızın çekmecesi anahtar doludur. ‘’Ali efendi
al şu anahtarı, çocuk okuldan gelince verirsin’’ veya ‘’Şu paketi kenara
koyuyorum, Veli gelince verirsin’’ seslenişlerini hala duyar gibiyim. Eve
aniden para lazım olmuştur Ali Efendiyi ararız veya çocuk okuldan gelmiştir
evde kimse yoksa yine Ali efendiye haber salarız; çocuğa ekmek arası bir şey
yapması için. Postacının en büyük yardımcısıdır. Dağıtabildiklerini dağıtır,
kalanları da bakkala bırakır.
Bakkal ve bakkal amcada bir ruh, bir
canlılık vardır. Güven telkin eder mahallenin büyüğünden küçüğüne. Ayşe nine
seslenir oradan ‘’Bakkal evladım ezan okundu mu?’’ diye. Velhasıl kelam; bu
müessesenin de canına ot tıkanmak üzere.
Sonunda bizim mahallemize de geldi; sermayenin
acımasız gücü süpermarket. Hem de mahalle bakkalımızın tam da karşısına. Yazar
kasa konmuş ‘’Kuruş inisiyatif’’ geçmiyor. Dönünce
veririm, akşama getiririm, ay başında veririm gibi insan halini ifade eden
kelimelerden hiç birisini anlamıyor. Reklama tamah edenler süpermarketleri
dolup dolup boşaltıyorlar. Vefaya tamah edenler, bizler ise bakkalımızın
yanında onlara karşı direnmeye çalışıyoruz; koskoca ejderhaya karşı.
Bakkalımız şahsen onun için ne savaş
verdiğimin farkında değil ama fark ettiğim bir şey var ki; bakkal amcanın içinde
büyük fırtınalar kopuyor. Gözlemim o ki
‘’Bizim mahalleli'' de benim gibi sahiplenmeyi düşünüyorlar.
Oh ne güzel ama nereye kadar devam edebilir; Allah bilir.
Ha birde şu var; cenaze namazımızı
kılacak ve tabutumuzu omuzlayacak en az dört kişiden birisi de bakkal
amcamızdır.
Mehmet Soral
GSM 0531 748 62 31