24 Kasım 2022 Perşembe

EHL-İ VİCDANA SESLENİYORIM

Ehl-i Vicdana Sesleniyorum

Anlaşılan o ki; İYİ PARTİ Genel Merkezi mevcut ilçe başkanlarına aşağıda ifade ettiğim şekilde bir inisiyatif alanını bilerek tanımış veya tanımadıysa niçin böyle antidemokratik hatta çirkin manzaranın üstelik de tayin ettiği gözetmenin "seyirciliğinde" tecelli etmesine müsaade etmiştir. Sanki mevcut ilçe başkanlarına şöyle bir telkin veya tavsiyede bulunulmuş.
"Makamınıza oturun, üyelerden istediğiniz isimleri seçerek 400 mahalle delegesini belirleyin. Belirlediğiniz delege adaylarından dilekçe istemeyeceksiniz. Ancak sizin belirlediğiniz isimler dışında, kendi inisiyatifleri ile delege olma talebinde bulunanlardan dilekçe ile başvuru şartını arayacaksınız, verenleri de sizin belirlediklerinizle beraber oy pusulalarına ekleyeceksiniz.
Daha sonra bu dilekçeleri verenleri "Kendilerini size ihbar edenler" olarak görüp notlarını alın, her mahalle için belirlediğiniz anahtar listelerinize dahil etmeyin.
Delege seçim günü ilçe binasında bir ekip kurup, onlara oda tahsis edeceksiniz. Ekip, daha önceden her mahalle için hazırlamış olacağınız anahtar listede, dilekçe verenlerin sıralamadaki yerlerinin boş bırakılarak ayrı ayrı tasnif ederek tayin ettiğiniz görevli tarafından oy kullanmaya gelen üyenin "sandık başında" olmasa bile bir yan odada eline tutuşturacaksınız, onlar da anahtar listeyi oy pusulasına tek tek işaretleyerek, yapılacak kongrede kendinizi veya destek olacağınız adayın seçilmesini garanti olmasa bile büyük bir ihtimalle sağlamış olacaksınız"
Olacak iş mi; partinin kurumsal imkanlarını mevcut ilçe başkanına her türlü şekilde kullandıracaksınız ama diğer adayların elini kolunu bağlayacaksınız. İlçe başkanlığına aday arkadaşımız üyelere ulaşmak için İlçeden telefon numaralarını talep ediyor, genel merkez sanki mevcut ilçe başkanlarına "Sizler üyelere ulaşmak için partinin sahip olduğu her türlü imkanı kullanabilirsiniz ama rakibiniz için asla denilmişçesine üye telefon numaraları ilçe başkan adayına verilmiyor sonra da "Hadi bakayım yarışın" deniyor.
Bu usulle mahalle seviyesinde başlayan bir yarışın tayin edeceği neticenin ne demokrasi ile ne etik değerlerle ne de insan vicdanı ile bağdaşır bir tarafı vardır. Mademki yerini muhafaza etmesini istediğiniz ilçe başkanlarınız var, ne gerek var, oldu olacak tekrar atamalarını yapın devam etsinler bizler de bu gölge oyununu izlemekten kurtulmuş oluruz.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım gayri vicdani yöntemlerle "Seçme ve seçilme" usulünde kendimi son derece kandırılmış hissettim. Yazılmış kötü "İcazetli demokrasi oyununa'' figüran tayin edilmişiz haberimiz yok.
Düşünebiliyor musunuz; ilçe başkanlığına aday çok değerli bir isim bile mahalle delegesi seçilemiyor. Çünkü genel merkez, mevcut ilçe başkalarına "Mahalle delegeliği için aday listesini hazırlarken karşına aday çıkacak, senden yana tavır ortaya koymayacak hiç bir ismi yazma" der gibi bir inisiyatif alanı açmış.
Mahallemizde yerleşik olan İYİ PARTİ üyelerinin kendi özgür irademizle kendi mahallemizde yapacağımız delege seçiminde kesinlikle ve kesinlikle ilçe yönetiminin kendi paşa gönlüne göre belirlediği isimlerden çok farklı isimler seçilirdi. Sonuçta ilçe başkanı veya yönetiminin paşa gönlüne göre seçme ve seçilme irademize müdahaleleri ile bir anda mahallemizde tanınmayan, bilinmeyen dolayısıyla seçilemeyen adam konumuna düşürüldük. Genel merkezden bir görevli mahallemize gelse "Bu mahallede İYİ PARTİ'li olduğunu bildiğiniz kimler var" dediğinde akla gelen isimlerin hiçbirisi mahalle delegesi olamadı. İşte kendi mahallemizde kendi irademize bırakılmayan delege seçimi ile bırakalım delege seçilmeyi, İYİ PARTİ'nin takdir gören ve tanınan mensupları olarak bu durumda itilmiş kalkmış insanlar konumuna düşüp refüze ediliyoruz.
Aşağı yukarı sadece İYİ PARTİ'de değil tüm siyasi partilerde delege seçimleri; parti kurumsal kimliğine bilgi ve birikimi ile fayda sağlayacak insanları öne çıkarmaya matuf olmayıp, sadece ve sadece o an itibariyle ilçe başkanı kim ise onu tekrar seçtirecek veya işaret ettiği adayı seçtirmeye yöneliktir.
Neyse; bizim meselemiz Tayyip Erdoğan'nın hegemonyasına son vermek olduğundan bundan böyle cumhur ittifakının Türk milletinin başına musallat ettiği tek adam rejimine karşı kavgamı verme misyonumun gereğini yapmaya devam edeceğim. Birileri particilik oynamaya devam edebilir ama hiç kimse de benim partimle kavga etmemi beklemesin. Nihayetinde "Tek adamlı Erdoğan rejimi "ne karşı verilecek kavganın kurumsal siyasi bir kimlik altında vermek gerekiyor o da benim için İYİ PARTİ dir.
Tek güvencem Meral Akşener'in siyasi zekasıdır. Kendisine inancım ve güvencim hiç şüphesiz devam edecektir.
Mehmet Soral
Üsküdar İlçesi
Küplüce mahallesi
İYİ PARTİ Kurumsal kimliğine bilgi, birikimi, aidiyet duygusu ve temsil noktasında yeterli ve yetenekli görülmediğinden mahalle delegesi seçilememiş parti üyesi,
#İYİ HABER GAZETESİ,
#ortakses İnternet sitesi yazarı

HDP-AKP Flörtü ve Devlet Bahçeli onayı

Cumhur ittifakı, sanal alemde 6'lı masanın altında HDP'yi ararken hay aksi; bir de bakmışlar ki onları kendi evlerinde ağırlamışlar. İsterseniz "Gerçek değil, fetö bu resmi fotomontaj yapmış paylaşmış" deyin, nasıl olsa bu konuda mahirsiniz, inanmaya teşne kitleniz hazır.
Yahu her şeyin bir olabirliği, yakışanı vardır münafıklığın da; onun bile hakkını vermekten acizsiniz.
Aylardır yırtınıp duruyorsunuz; 6'lı masaya HDP'yi monte ediyorsunuz. Peki bu resimdeki utancı nasıl izah edeceksiniz. HDP'nin kapatılmasını isterken eş zamanlı olarak Millet ittifakı birleşenlerini de HDP sopası ile terbiye edeceksiniz öyle mi. Pes doğrusu, el insaf.

Bilmiyorum kaç kişinin dikkatini çekti; AKP-HDP flörtünü normal gördüğünü, desteklediğini ifade eden Devlet Bahçeli, aynı konuşma içinde belki de siyasi hayatında ilk deva "Demokratik çözüm" arayışına atıf yaparak "Zira bizim gözümüzde HDP neyse, CHP’de odur ve aynısıdır. Biz kiminle görüşüldüğüne değil, makul ve demokratik çözümün nasıl olacağına bakıyoruz" dedi.
Geçmişte AB dayatmaları ile ikiz yasaların yasallaşması sürecinin önünü açan Devlet Bahçeli'nin bugün HDP-AKP muhabbetinin hemen akabinde HDP jargonu ile "Demokratik çözüm"den bahsetmesi doğrusu beni ürküttü, korkuttu.
Artık Devlet Bahçeli hakkında yeterli tecrübeyi edindik; Türkiye'de köklü değişim ve dönüşümler Devlet Bahçeli'nin inisiyatifinde gerçekleşiyor. Keşke bu özelliğini şimdiye kadar Türk milliyetçilerinin iktidarı için kullanmış olsaydı.
Mehmet Soral

TÜM ÖĞRETMENLERİMİZE SAYGILARIMLA

Bugün öğretmenler günü. Öğrencilik yıllarımı, öğretmenlerimi, hele ki hayatıma dokunanları hafızamda bıraktıkları saygınlıklarla hatırlayınca içimi bir hüzün kapladı. Hüznümün temel nedeni "İnsan inşa etme"de son derece önemli olan bir mesleğin bugünkü içine düşürülmüş olduğu haldir.

Geçmiş yıllarda bu mesleğin mensupları istisnasız toplumun her yerinde, mahallesinde semtinde, kentinde "Bir bilen" statüsünde üstün değer atfedilen saygın insanlardı. Bunun temel nedeni T.C Devleti'nin banisi, Türk milletinin kurucu başbuğu (Makamı cennet olsun) Mustafa Kemal Atatürk'ün öğretmenler için tanımladığı misyonun paralelinde yine onlara başöğretmen sıfatı ile öncülük ederek yarattığı ve kazandırdığı saygınlıktır.
Geçmiş yıllarda öğretmenlik mesleğine ilgi ve alaka, sağladığı maddi imkana değil itibar ve saygınlığınaydı. Amma velakin; siyasal kutuplaşmaların liyakate bağlı olmayan, yandaşa iş sağlama önceliği ile yapılan kadrolaşmalar meslekte saygınlığın yitirilmesinin en büyük nedeni olmuştur. Öyle ki; farklı meslek alanında öğrenim görmüşler bile öyle veya böyle işsizliklerine çare bulmak için son çare olarak öğretmen olmayı seçmişlerdir. Oysa ki; belki de görev yaparken zevk alınması gereken, sevilerek yapılması gereken üç beş meslekten birisidir öğretmenlik. Liyakatsiz insanlar tarafından sevilmeyerek yapılan bir meslekte "ürün" nasıl elde edilebilir yani eğitilmiş, öğretilmiş insan nasıl yetişebilir ki.
Geçmişte siyasi düşünce farklılığı taşıyan öğretmenler bile asgari düzeyde bir standart taşıyorlardı; hal ve gidiş dersleri; vatandaşlık, felsefe, mantık dersleri; milli güvenlik ve ahlak dersleri ile belli bir düzey tutturula biliniyordu. Ne var ki; bu dersler kaldırılarak cemaatler ve tarikatların önce sızmaları ile sonra siyasal İslamcı hükümetin teşviki, kayırması ile Mustafa Kemal Atatürk'ün murat ettiği eğitim ve öğretim modeli yerle yeksan edilerek adeta yerine ikame eğitim öğretim modelleri son yirmi yılda aşikar olarak devreye sokuldu. Bilahare cumhuriyet değer ve kazanımları üzerine yetişmiş olup, onları koruma ve kollama üzerine mesleklerini icra eden öğretmenler psikolojik baskı ve kadro kayırmaları ile tek tek tasfiye sürecine tabi tutuldular, hale de devam etmektedir.
Çocukluğumda geçim sıkıntısı çeken öğretmenler ek gelir temini için kitap yazmak gibi yollara baş vururlarken bunun tek nedeni öğretmenlik gibi son derece saygın bir mesleğin mensubu olmalarıydı. Oysa bugün aynı sıkıntıyı çeken meslek mensuplarının pazarcılık gibi ek iş yapma mecburiyetleri onların öğrencileri ile karşılaşmaları durumunda yaşadıkları mahcubiyetin yarattığı psikolojik hallerini düşünmek bile istemiyorum. Çünkü öğrencilere göre öğretmenleri, hele ki ilköğretim öğrencileri için her biri onların kahramanıdır.
Bugün öğretmenlerin öğretmeni edebiyatçı, yazar Ayla Ağabegüm hocam, edebiyatı sevmemde üzerimde emeği olan lise edebiyat öğretmenim Aysen Erensoy ve hayatıma dokunan üç kadından annem, eşimden sonra ortaokul öğretmenim Mine Bergüzar öğretmenlerimi arayarak günlerini kutladım, hoş sohbet ettik. Ayla hocamla sohbetimiz sorası teşviki biraz da ricası ile böyle bir yazı ortaya çıktı, umarım beğenirsiniz.
Başta yukarıda isimleri geçen öğretmenlerim olmak üzere üzerimde emeği olan herkese ve tüm öğretmenlerime hürmetlerimi sunar, ayrı ayrı sağlık, sıhhat, afiyetler dilerim. Rahmetli olanların ruhları şad mekanları cennet olsun.
Mehmet Soral