22 Ocak 2016 Cuma

FATİH PORTAKAL ÖFKEMİZİ DAĞITMAYA YETECEK Mİ?

Kaybetmeyi mütemadiyyen kaderimizmiş gibi kabullenip; her kaybediş ve sonrasında yıkılışımız karşısında "yeter artık isyanı" için muhtemel her türlü emareye anında müdahale refleksi geliştirilmesi sonucu; Fatih Portakal da benzer bir reflekse muhatap oldu; "soytarılıkla" suçlandı. 
...
Ne demiş adam "Sayın MHP Genel Başkanı sağlık sorunu nedeni ile görevini bırakır mı, bırakmaz mı". Böyle bir sorunun "soytarılık" emaresi olarak kabul edilmesi hangi psikolojik halin tezahürüdür acaba. Yukarıda ifade ettim gibi "sorgulamaya engel olma refleksi" dir.
....
Suçlu bulundu sonunda. 18 senedir seni arıyorduk Fatih. Sen hak ettin. Sopalarımız meşeden bilesin. Dön sırtını, öfkemizi dağıtmak için "fal" da sen çıktın, kusura bakma.
...
Yazık ki; ne yazık.
Siyaseten bitişin, aynı zamanda zihnen de bitişe neden olduğunu fark etmiş bulunuyorum. İtiraf ediyorum ki; bu mantalite, bugünkü modern çağda MHP'ye hakim olduğu sürece birinci parti de olsa Türkiye'yi yönetemez. En azından ben güvenemem. Demokratik bir ülkede ve üstelik de bir "diktatörün" varlığından söz edenlerin; işi haber-yorumculuk olan birisinin mesleğine yakışır en masumane soruyu sorması (bazılarına göre anket) nedeniyle soytarı adledilmesi vicdanı hür hiçbir insanın kabullenebilecegi bir durum değildir.
...
Fatih Portakal" dan MHP'ye, Türk milliyetçilerine zerre kadar zarar gelmeyecek bir adamdır. Dosttan korkulurmu hiç, arkadaş. Olayın aslı senin kendinden korkmandır.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

MEZHEPLER YARIŞMASI

Dün akşam Habertürk TV'de mezhep temsilcilerinin konuşmalarını izledim. Hanefi'yim ama Şia temsilcilerine Sünni konuşmacıların hücumundan müthiş rahatsızlık duydum. Adam çırpınıyor; "Vallahi de, billahi de, tillahi de sizin bildiginiz, sandığınız gibi değiliz, müsade edin anlatayım" derken Sünni temsilci aynı şekilde çırpınıyor; "hayır siz öylesiniz" diyor ve yine her zaman olduğu gibi işi siyasete getirip; bu tartışmadan siyaseten nasıl rand elde edebilirize getirip; "söyle bakim İran niçin ABD ile işbirliği yapıyor, işte siz böylesiniz" diyerek mezhepçilik yapıyor. Aynı konuşmacı Türkiye'nin AKP hükümeti marifeti ile ABD menfaatleri için İran'a karşı Malatya da füze kalkanı projesine müsade ettiğini ve kurdurdugunu bilmiyor veya biliyor da işine gelmiyor; çünkü bu konuşmacı aynı zamanda AKP hukumetine siyaseten fırsat bu fırsat deyip güç vermek istiyor kendince. İran'ı bugünü ile değerlendirip siyasi ekestirisini mezhep üzerinden yapmaya çalışıyor. Anladım ki fikir ve düşüncelere özgürce ifade etme imkanı tanınmadığı an radikalleşme kaçınılmaz oluyor. Velhasıl kelam; bırakmadılar ki "Şia"yı kendi ağzından dinleyelim. Sünni konuşmacılar "hayır bizim ağzımızdan dinleyeceksiniz" dayatması program süresince devam etti.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

MİLLİYETÇİ AKADEMİSYENLER BİLDIRGESİ

Özellikle son yıllardaki gözlemim o ki; MHP bir siyasi parti olmanın yanında aynı zamanda Türk Milliyetçiliği fikriyatına hizmet vermek ve bu yönde çalışma yapan ilmi ve fikri düşünce kuruluşları arasında koordinasyonun sağlayarak; müşterek fikir, düşünce ve aynı zamanda parti için "siyaset" üretmekken; epey bir zamandır; daha doğrusu Sayın Devlet Bahçeli'nin genel başkan oluşundan günümüze; MHP, misyonunun gereğini yerine getirme konusunda yetersiz kalınca; bahsetmeye çalıştığım koordinasyon geleneği tarumar oldu ve gerek parti gerekse milliyetçi sivil toplum örgütleri ve şimdi de milliyetçi akademisyenler; söylem olarak doğru stratejik olarak çelişki içeren tutum ve davranışlar göstermeye başladılar..
..
MHP'nin zor durumlarda AKP'yi her defasında bişekilde ipten kurtarmasında olduğu gibi; bu sefer de Milliyetçi Akademisyenlerin ortak bildiri yayınlayarak Recep Tayyip Erdoğan'a (hükümet demiyorum, çünkü aynı şey) destek ilanlarının yayınlanması; sürekli kandırılmaya teşne insana güven duyularak, methiyeler düzülmesi tavrını yadırgadığımı ifade etmek isterim. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı aynen 1128 hain akademisyen diye sıfatlandırdıģı insanları suçladığı saiklerle kendisi de Cumhuriyet'in henüz emekleme dönemi için "Devlet, Dersim de insanları; kadın, çocuk, yaşlı demeden mağaralara doldurarak zehirli gazla toplu katliamlar yaptı" demişti. Her ne hikmetse bugünkü milliyetçi akademisyenlerimiz o zaman devlete bu iftiraları atan muhteremi uyarma bildirgesi yayınlamamışlardı; veya fatiha'yı bilmediğimiz; milliyetçiliğimiz ayaklar altına alınırken; kandan beslenen vampirler olduğumuz iddia edilirken; devletin camileri ahır yaptığına dair iftiraları atanların devletin misafirhanelerinde ağırlandığı durumlarda bildiri yayınlamayı düşünmemişlerdi.
...
Maalesef bunu söylerken çok acı içinde söylüyorum ki; milliyetçi akademisyenlerin bildirgesinin manası şu; "Türk Milliyetçiliği fikriyatı bitmiştir, bir beklentimiz de kalmamıştır; dolayısıyla bir güce sarılmamız lazım; o da Recep Tayyip Erdoğan dır.
...
Bildirinin konusu doğru. Hainlik emarelerini sürekli dile getirdiğimizde bizler hep ''kandan beslenenler'' oluyorduk. O gün dediklerimizle bizi suçlayan kişinin bugün aynısını tekrar ediyor diye kendisine methiyeler dizilmesi; olsa olsa bizden özür dilemesini gerektirir; kendisinin yüceltilmesini değil.
...
Bu zihniyet ilk önce partide zuhur etti ve maalesef gördük ki bugün de akademisyenlere sirayet etmiş durumda.
...
Eğer MHP de ümit edilen, beklenen değişim gerçekleşirse bütün bu projeler, karamsarlıklar yerle yeksan olacaktır.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com