9 Aralık 2017 Cumartesi

NE PANKARTMIŞ BE

Neymiş efendim Meral Akşener Diyarbakır ziyaretinde hem Türkçe hem de Kürtçe hoş geldiniz pankartı ile karşılanmış. İYİ PARTİ'nin MHP' nin muadili olarak kurulduğunu düşünenler sözkonusu pankarta İtiraz edip, İYİ PARTİ'yi eleştiriyorlar.
... 
Değerli MHP'li dostlarım merak etmeyin, çok da sakıncası olsaydı; Kürtçe bangır bangır yayın yapan bu "TRT Kürtçe"yi açan AKP ve Erdoğan hükümetine Sayın Devlet Bahçeli kayıtsız şartsız destek vermezdi; öyle değil mi(!)
...
İYİ PARTİ'nin bölge için misyonu; bölge insanımıza "Sen de bizimsin kardeşim" güvencesini verebilmektir. İYİ PART insanımıza bunu hissettirdi. Meral Hanım'ın ziyaretlerinde bunu görebiliyoruz.
Bölge de İYİ PARTİ'ye umulmadık, herkesi şaşırtacak bir ilgi ve alaka olacaktır, nasıl mı?
...
Gerek AKP gerekse HDP bölgenin etnik yapısı ve bölge mağduriyetini sömürerek siyasi rant elde etmeye yönelik siyaset ürettiler. AKP üç kez iyileştirmeye adı altında girişimlerde bulundu ancak her seferinde isteği desteği alamayıp, HDP'ye teveccühün ısrarla devam ettiğini de görünce; HDP ve PKK'yı vesile kılarak kendince tekrar yeni bir baskı; sonra tekrar bir vaad süreci; derken nihayetinde "Hendek" sürecine gelindi.
...
Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın itirafı olarak "Vali ve kaymakamlara, sürecin akamete uğramaması için PKK'a elleşmeyin dedik" derken, Bülent Arınç ise "PKK'lılar askerlere ellerini sallayıp, geçiyorlardı" demişti. Yani her iki isim de bir anlamda " PKK ne istediyse verdik" demeyeye getiriyorlardı.
...
Devleti yöneten iradenin PKK'ya elleşmemeyi politik manevra olarak benimsediği aynı zaman diliminde PKK ve siyasi uzantısı HDP ise şehir içi gerilla tarzı iç savaş hazırlıklarını; yer altında evden eve tüneller açarak, sokakları kesen hendekler kazıyarak, cephane yığınakları, savunma duvarları yapıp, halkın üç odalı evlerinin iki odasını mevzi ve sığınma yerleri şeklinde tanzim edip, sürdürüyorlardı. 
...
Böylece halk devletin güvencesine sığınayım derken, PKK'nın himmetine muhtaç hale getirildiler zira, bizzat ailece yaşadığı gasp edilen kendi evlerinde devletin PKK'ya elleşmeme taktiği yüzünden PKK'lı teröristlerle kucak kucağa günlerce yaşamak zorunda kaldılar. Yani yöre halkı kendi evlerinde PKK'a esir düşmüştü.
....
Sonra hükümet ne yaptı; doğal olarak devleti PKK karşısında uğrattıkları zafiyeti fark edip, bölgeyi PKK dan temizlemek üzere her türlü iskan maliyetini de göze alarak operasyon yaptı. Savunma ve sığınma amaçlı kullanılan evler de dahil olmak üzere tüm barınaklar, hendekler yerle yeksan edildi.
...
Bu süreçleri ve kendi evlerinde esareti yaşayan bölge halkı artık kendilerini "Kürtlerin" hamisi gören HDP'ye de, kendilerini PKK'nın merhametine terk eden AKP ve dolayısıyla hükümete de hiç güvenmemektedirler. İşte bu noktada bölge halkının aklına ilk gelebilecek alternatif seçenek şüphesiz İYİ PARTİ olacaktır. İşte bu alternatifin önünü kesmek için İYİ PARTİ'yi yukarıda bahsettiğim gibi MHP'nin aynısı gibi gösterip, bölge halkının teveccühüne mani olmak istiyorlar.
...
Meral Hanım bölge halkının anlatmaya çalıştığım ve yıllardır süregelen psikolojisini dikkate alıp, tam da zamanında onlarla kucaklaşmak ve daha sık görüşmek için Ahlat'da ev tutmuştur. Çünkü bölge halkının sahipsizlik ve Kürt oluşunun suistimali dışında ciddi bir sorunu yoktur. Artık oy vereceği partiyi belirleyecek unsurun korku ve tehditler değil; sırtını sıvazlayıp, başını okşayan şefkatli bir elin belirlemesini istiyor. İşte o şefkatli el Meral Akşener eli olacaktır.

...
12 Eylül rejimi ve malum Kürtçe pankarta gösterilen tepkide olduğu gibi hoşgörüsüzlüğün yarattığı ve yıllardır süren tahrik belki de terörü en çok besleyen unsur oldu. Kürtçe yıllar önce evlerde konuşulurken bugün artık devlet tarafından TV kanalında Kürtçe yayın yapılır hale gelinmiştir. Bunu HDP değil bizler başardık maalesef. Devletin, iki gözü olan birisine senin bir gözün yoktur dayatmasını yapmasından kaynaklanmıştır; daha da ısrar edince onlar da ''Madem ki benim bir gözümün olmadığını bana dayatıyorsun; öyleyse ben de senin bir gözünü yok edeyim ki; seninle aynı olayım'' noktasına insanları sürüklenmiştir.
...
En büyük risk Kürtçe yayın yapan TV'nin açılmasıydı. Şu anda bu TV'lerden yapılan Kürtçe yayın ile tüm Kürtlerin şive birliği, dolayısıyla dil birliği sağlanmış oldu, Peki çok mu iyi oldu. Yani bütün bunlar gerçekleştirilirken o zaman İYİ Parti ve Meral Akşener mi vardı. Kürtçe kurslar açılmasına rağmen rağbet görmediği için doğal bir süreç içerisinde kapanmışlardır. Hiç bir Kürt aile çocuklarının iyi eğitim alıp, yetişmesi için Kürtçe eğitim ve öğrenimi tercih etmeyeceklerdir. Oysa inkar ve red politikasına devam edildiği sürece kokulan gerçekleşecektir.
...
Türkçe ve Kürtçe olarak aynı pankart üzerinde ''Hoş geldiniz'''in manası bir anlamda ''Aslında bizler beraber başarabiliriz'' dir. Buradaki mesajı sadece İYİ PARTİ karşıtlığı üzerinden okuyup; kıldı, tüydü bahaneler ile Erdoğan'nın güçlü alternatifini ortaya çıkaramazsak kesin olan şu ki; Erdoğan 2019 yılında tekrar seçilip, iktidarını devam ettirirse anayasa değişikliği ile devletin ikinci resmi dilinin Kürtçe olması muhtemeldir. 

Siyasal İslamcıların eylemleri imandan mı geliyor; birine olan sadakattan mı?

"Siyasi İslamcılar" ifadesinde her ne kadar içinde "İslam" geçse de; eylemlerinin temeli imani değil bir "Adama" inanmışlığa ve adanmışlığa dayanır. İşte o nedenledir ki; Yunanistan tarafından işgal edilen 18 Ege adası için bir şey yapmak, düşünce belirtmek akıllarına gelmemiştir; zira işaret verecek "O adam" hala beklenen işareti vermemiştir de ondan. 
...
Yıllarca biz ülkücülerin de "Lider, doktrin, teşkilat'a "sorgusuz sadakat afyonu" ile düşünce ve eylem melekelerimiz dumura uğratılıp, siyasal varlık göstermemize ve fikir üretmemize mani olunmuştur. Ancak çok geç de olsa bu talihsiz süreci kırarak; alternatif arayışların, sorgulamaların yürekli öncüleri ile önü açılmıştır. Bunun sonu nereye varacak; elbette kestirmek zor ancak en azından "Fikrimin özgürlüğünü" kazandım. Şimdilik bu bile bana yeter.
...
Sol düşünce sürekli kendi içinde sorgulamasını yapa gelmiştir, Türk milliyetçileri bu alışkanlığı edinmeleri; Başbuğ'un güçlü liderliğinin sağladığı güvene dayanan rehavet nedeniyle hayli zor olmuş olsa da; özellikle son iki yılda bunu başardık. Şimdi sıra geldi "Siyasal İslamcı" ların kendilerini sorgulamaya ancak onlar için bu çok zor olacak; zira onları arada tutan maya rant paylaşımıdır. Liderleri kenara çekildiği an onlar için her şey bitmiş olacak, ve onlar da kenara çekilecekler, yeni bir kullanımlık için bekleyecekler. 


Ayasofya'yı camii yaparız ha...

Ne zaman Filistinlilere bir şey olsa; hemen  siyasal İslamcıların aklına Ayasofya'da namaz kılmak akıllarına geliyor. Şimdi de ABD Kudüs'ü Israil'in başkenti olarak tanıdı, bizim siyasal İslamcılar gene tutturdular; ''Ayasofya'yı ibadete açalım'' Yahu Ayasofya ilgilendirse ilgilendirse Hristiyan dünyasını ilgilendiriyor, Yahudilere ne ki.
...
Seccademi serecek yer bile bulamasam; Ayasofya'da namaz kılmak istemem. Güzelim camilerimizde huşu içinde namaz kılmak varken; Ayasofya'nın soğukluğunda neme gerek.
...
Ayasofya gibi kiliselerin camiye dönüştürülmesi ile övünmektense; üzerinde hiç bir tahribat yapmadan, orijinalinin korunmasını başarmış Türk milletinin mensubu olmayı yeğlerdim.
...
Tekfurun kızını al, Sırp ananın evladını devşir, falancanın kızını cariye yap, kiliseyi camiye çevir ve geldiğimiz son. Bu yapılanlar doğru olmamıştır.


İslam coğrafyasının başına geçirilen çuval
İslam coğrafyasının başına çuval gibi geçirilen BOP projesinin eşbaşkanı kendisine görev tevdi edildiğinde; "Ne münasebet, siz ne yapmak istediğinizin farkındamısınız" diyerek mümince bir tavır ortaya koymuş olsaydı; bugün Küdüs ile ilgili olup bitenler karşında göstermiş olduğu tavrın samimi olduğuna inanıp, güvenebilirdik. Sürecin müsebbibi olanların tavrı konjonktüreldir, hiç de sahici değildir. Tek sahici olan; iktidar gücünü koruyabilmek için durumu fırsata çevirerek, taraftarını konsolide edip, selden kütük kapma gayretidir. 
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com