28 Kasım 2021 Pazar

KAÇ DOLAR GÜLEN'İ AFFETTİREBİLİR


Aha da buraya yazıyorum; cumhur ittifakının bu tutarsızlığı, iktidardan gitmemek için kurguladığı akla hayale gelmeyen atraksiyonları, hele ki yeşil paraya tamahı devam ettiği sürece gün gelir de Gülen yine ABD'yi arkasına alıp "Size ihtiyaç duyduğunuz doların temini için söz veriyorum" dediği an ülkeye elini kolunu sallaya sallaya gelir, devamında tüm yandaşları aklanır tutuklular ise affedilebilir.
Devlet Bahçeli bunun gerekçesini; ekonomik krizlerden mütevellit yaşamakta olduğumuz olağanüstü halin devlet ve millet üzerindeki tahribatının varacağı neticeleri hatırlatarak devletin bekasına bağlar, Erdoğan da; "Her şeyi "Nas"a göre yapıyoruz, Allah tövbe edenleri affederken biz neyiz ki affetmeyelim" der işi dine bağlar, yandaşları ise bu minvalde TV'lerde tepinerek anlatmaya başlarlar karşı çıkanları da iş birlikçi ve hain ilan ederler.
15 Temmuz ihanetinin arkasındaki finansörün Birleşik Arap Emirlikleri'nin olduğunu söyleyip sonra da yeşil dolarlar gösterildiğinde her şey unutulunca; başka nelerin unutulabileceği sorguladım, aklıma bunlar geldi.
Öyle ya; beş defa evden kaçan ve her defasında geri gelen kız o gece evde yoksa akla ilk gelen, mal güderken uçurumdan aşağı düşmüş olması ihtimali değil, gene bir herife kaçmış olması ihtimalidir.

Aman aman çok dikkat etmek hata yapmamak gerekiyor

Sakına sakın, şu veya bu haklı nedenlere dayandırılsa bile İYİ PARTİ'nin gezi ve toplantılarının provoke edilmesinde olduğu gibi AKP'nin olmasını çok arzuladığı sokak gösterileri gibi eylemlere girişmeyin, yapılmak istenenlere katılmayın.
Şunu kesinlikle unutmayalım ki; AKP öyle veya böyle gidici. Demokratik yollarla hiç zorlanmadan güle güle diyeceğiz bunlara. Ancak bizler için en büyük hata, bunların en iyi beslendiği "olağanüstülük" hallerinin tecelli etmesi gibi şeytani kumpaslara düşmek olacaktır. Unutmayalım ki yaklaşık yirmi yıllık AKP iktidarında bu uzun boylu sürecin devamlılığını sağlayan husus, yaşanan olağanüstü hallerden sürekli beslenerek süreçleri hep lehine çevirmiş olmasıdır.
Dolaysıyla haklı gerekçelere dayansa da yapılacak her türlü sokak hareketleri AKP'nin siyasi iktidarının ömrünü daha da uzatacaktır.
Ne gerek var; pazarda, markette her türlü çarşı, alışveriş merkezlerinde "Etiketlerdeki fiyatların protesto yürüyüşü" almış başını giderken bizler ahmak mıyız ki; sokağa çıkarak AKP için yağlı ballı bir suistimal alanı yaratıp ağrımaz başımıza çaput saralım, hatta işimizi zora sokalım.

Demirtaş'ın millet ittifakına yaptığı öneriye gelince

Demirtaş'ın son çıkışını, yani millet ittifakı öncülüğünde muhalefetin ortak miting yapma önerisini; millet ittifakının sinerjisini bozmak hatta dağıtmak için Cumhur ittifakının, Demirtaş'ın serbest bırakılmasına karşılık kendisinden talep ettiği bir kurgunun devreye sokulmasıdır diye düşünüyorum.
Demirtaş eğer Cumhur ittifakının başarısız olmasını , Erdoğan'ın da gitmesini istiyor ise; kayıtsız ve şartsız olarak "Birinci turda kendi adayımızı, ikinci turda ise Erdoğan'ın karşısında her kim olursa onu destekleyeceğiz" diyerek samimi ise bunu deklare etmelidir. Bunu yaparsa Cumhur ittifakı hegemonyasının sona ermesi için ortak seçim mitingleri yapılmasına bile gerek kalmayacaktır, zira Abbas'ın yolculuğu kesinleşmiş olacaktır.
İYİ PARTİ bu oyunu bozmak için Demirtaş'ın önerisini olabildiğince en sert biçimde red etmeli, CHP'nin de sıcak bakmaması için dikkatini çekmelidir.
Unutmayın AKP, önce fetö sonra da ondan öğrendikleri ile siyasette her türlü kumpasları devreye sokarak muktedir olmuş ve aynı usullerle korumaya da devam ediyor.
Olacak şey değil; İYİ PARTİ, HDP ile hiç bir ilişkisi olmadığı hatta sürekli eleştirdiği, PKK'nın yanında gördüğü halde cumhur ittifakı bileşenleri tarafından en ağır ithamlarla HDP ile işbirliği yaptığı şeklinde haksızca eleştirilirken Demirtaş kalkacak, millet ittifakının iki ana birleşeninden birisi olan İYİ PARTİ'ye rağmen HDP'nin de içinde olacağı muhalefetin ortak mitingler yapmasını önerecek. Bu bir öneri değil millet ittifakına karşı kurgulanmış kumpastır.
Ve tekrar tekrar söylüyorum; Meral Akşener ve İYİ PARTİ, Cumhur ittifakı ve Demirtaş'ın oturup birlikte yazdıkları senaryoyu fark edip şiddetle ret ederek tepkisini göstermelidir.
Diyeceksiniz ki mümkün müdür; tabi ki mümkün; yahu kazanmak için cumhuriyet tarihinin büyük katili Apo'dan yardım talep edenler neler yapmazlar ki.

Yine aynı siyasi akıbet bizi mi bekliyor

Devlet Bahçeli, cumhuriyet hükümetlerin muktedirliklerinin sürekliliğini sağlamak için onların güvenliğinden sorumlu olmayı misyon edindi ve sürekli de bunun gereğini yaptı. Amma vebalin eninde sonunda hem destek olduğu hükümeti bitirdi hem de MHP'yi barajların altına itti.

Ülkücü irade 57. Hükümetin içinde olunmasını istememişti ama kendisi istediği için dahil olundu, final hüsranla bitti. Devlet Bahçeli dayatması ile AKP'nin istek ve emellerine sınırsız garantili destek verme sürecine girildiğinde ülkücü iradenin yine razı olmamasına rağmen düşündüğünü yaptı, AKP ve Erdoğan'ı muktedir etti. Anlaşılan o ki; cumhur ittifakının akıbeti de 57. Hükümetin akıbeti gibi olacak, erken seçim tarihini gene kendisi verecektir.
Bu iktidar değiştiğinde Devlet Bahçeli aynı misyonunun gereğini yapacak; seçilecek olan millet ittifakının cumhurbaşkanına "Ülkenin selameti ve bekası için yanınızdayız" diyecek, kurulacak hükümete destek verecektir. Ancak bunca yaşanan tecrübelerden sonra muhtemelen "Aman aman lazım değil, biz bize yeteriz" denilecek, en azından kendi kanaatimce böyle bir karşılığın verilmesi için yeterli siyasi tecrübeye sahibiz.
Aklımdan geçenler sizce garip mi, bence değil. 1997 yılından beridir bir başka gezegende yaşamadım, bu ülkede, Devlet Bahçeli'nin siyaset yaptığı ülkede yaşıyorum. Aklıma yatmayan siyasi atraksiyonlarının her birisine yanında olmak adına üstün kerametler yükleye yükleye, nihayetinde yaşadığım hüsranlardan sonra edindiğim tecrübeler sonrasında bunları düşünüp, yazıyorum.

Geçmişe haksızca yapılan tüpgaz kuyruğu ithamları cumhur ittifakını çarptı

Geçmişe ihanet edip nankörlük yaparsanız Allah'ın gazabı hem yönetenleri hem de yönetilenleri tutacaktır.
Zamanın şartlarını ve ruhunu dikkate almadan o günlerde yaşanmış gıda sıkıntısı veya tüp gaz kuyruklarına atıf yaparak bu gün yaşamakta olduğunuz kabızlıktan mütevelli yellenmeye gerekçe gösteremezsiniz.
Kıbrıs Barış harekatı yapılmış, doğru dürüst bir tek çıkarma gemimizin olmadığı şartlarda Türk milletinin çıkarlarını korumak ve kollamak için her türlü fedakarlığın yapılması gerekiyordu ve yapıldı da. Elbette ABD'nin koyduğu ambargo karşında sıkıntıların yaşanması mümkündü, teslim olmak değil karşı durma tercih edildi.
Bu gün yaşanan sıkıntılar öküzün s.tığı taze boka ayağını vuran ve doğal olarak üzerine b.k sıçratan çocuk misali; BOP projesine dahil olmanın üzerimize sıçrattığı pisliğin bedelini ödüyoruz.
O günlerin yaşanan sıkıntıları bize Kuzey Kıbrıs Türk devleti gibi bir devleti armağan ederken, sizin yaşattığınız sıkıntılar ise Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırmak gibi onur kırıcı bir utancı yaşattı.
Dolaysıyla, sıkıntıları yaşarken ne olur ara sıra da ihanetlerimizi düşünelim; Atatürk, Cumhuriyet onun her türlü değer ve kazanımlarına karşı olan ihanetlerimiz gibi.
Mehmet Soral

23 Kasım 2021 Salı

KENDİNE GELİNCE ''NAS'' BİZE GELİNCE ''NAH'' MI

Bu nas meselesi İslam'ın faiz hakkındaki hükmüyle ilgili.
Erdoğan nas'a uyuyoruz derken demek istedi ki; "İslam'a göre faizin haram olduğu hükmü gereği biz de faizi düşürme ve nihayetinde kaldırma niyetiyle hareket ediyoruz. Dolaysıyla, faizi indirmek isterken şayet dolar yükseliyorsa bunun nedeni bizim İslam'ın istediğini yapmamızdan dolayıdır ki; bizi suçlayamazsınız. Allah'ın hükmünün gereğini yapıyoruz, zarar ziyan hesabı yapamazsınız, Müslümansanız uğradığınız zararı kabullenmeniz gerekir derken" diğer bir ifade ile "Zararınız benden değil inandığınız dinden kaynaklanıyor" dememeye getiriyor(!)
Buradan çıkan sonuç; dinin bir inanç ve iman meselesi olmaktan çıkarılıp düşünen beyinleri uyuşturan bir argümana dönüştürülmüş olmasıdır.
Doğrudan müsebbibi olduğu kötülüğün (Döviz yükselmesi ve yüksek enflasyon) Müslümanlara açıklamasını Allah'ın koyduğu hükümle irtibatlandırma kurnazlığı, Allah'a yakın olmaktan ziyade şeytana yakın olma hali değil midir.
İslam'a göre faiz indirilirken açıklaması "Nas", çıkarılırken "Nah" oluyor.
Bu ülkede Müslümanım diyen herkesin siyasal İslamcıların ve onların önderlerinin kendilerine hangi gözle bakıp ne değer verdiklerini artık çok iyi anlamaları gerekir.
İçleri boşaltılmış İslami değerlerin tekrarlanan nakarat ve ritüellerle bir tuz misali koyun hükmünde görülen Müslümanların önüne serpiştirilerek onların istenilen yere ve amaca yönlendirilmeleri gibi bir alışkanlık ve devam eden süreç söz konusu.
Ne zamanki "Siyasi Saiklerle" dine atıf yapmak bir utanç vesilesi olarak görülür, işte o zaman, Müslümanlar inanç ve imanları suiistimal edilemeyecek bir bilinç düzeyine olacağından Türk milleti olarak atılım yapacağımız günler olacaktır.
Velhasıl kelam; Müslüman Türkün dinini, Allah'a samimi duygularla teslimiyetini başına bela ettiler. Artık bundan sonra da inşallah bilinçlenmiş Müslümanlar yaşamakta olduğumuz bu kötülüklerin müsebbibi olanların başlarına bela olacaklardır.

Neymiş; aldıkları kararlarda "Nas"a bakarlarmış...

Birilerinin uçkuruna kamera takıp siyasi parti ve mensuplarına hangi "Nas"a göre kumpas kurdunuz.
Milletin en onurlu ve şerefli vatansever askerlerine, bilim adamlarına kumpaslar kurarak zindanlara göndermeniz hangi nas'a göreydi.
Bizden olanların rüşvet alması hak dır demek hangi nas'a göreydi.
Milletin anasına söveni ihya etmeniz hangi nas'a göreydi.
Bir müptezelin size atfen Allah'ın sıfatlarını taşıyor dediğinde sessiz kalarak bir anlamda o sıfatlandırılmadan onur duymayı hangi nas'a göre kabullendiniz.
Arsızlık, yolsuzluk, fetö ile ilişkili ve iltisaklı oldukları için istifalarını istediğiniz adamlarınız için gerekçesine "Metal yorgunluğu" derken, aynı suçları işleyen ama sizden olmayanları cezaevlerine göndermeniz hangi nas'a göre göreydi.
İtibardan tasarruf olmaz derken haram olan israfı meşrulaştırmak hangi nas'a göreydi.
Geldiğinizde iki veya üç çeşit "Milli kumar oyunları" varken sayısını üç dört kat artırarak, çocukları dahi kumara teşvik ettiğiniz şans oyunları sayısını artırmanız hangi nas'a göreydi.
Velhasıl kelam; arsızınıza, hırsızınıza, namussunuza sahip çıkmanız hangi nas'lara göre.

Hristiyan sandığımız batılı ülkeler faiz konusunda nas'a göre hareket ediyorlar, hatta üzerine bir de sünnet ilavesi ile eksi faiz uyguluyorlar(!)
Müslümanım "Diyen"ler ise Hristiyan'ca davranıp faiz indirip faiz bindirmeye devam ediyorlar.
Bu durumda "Nas"a göre itibar edeceğimiz güveneceğimiz; laf cambazlığı yapan faizciye değil nas'ı uygulayan Hiristiyan dünyası oluyor(!)

İYİ PARTİ Denizli mitingi

Ne oldu; Meral Akşener'i, İYİ PARTİ'yi caddelere, sokaklara sokmamak milleti ile buluşmasına mani olmak için üzerine saldığınız provokatörlerle korkutarak yıldırabileceğinizi sanmıştınız. Gerek Meral Hanım gerekse ona inanmış güvenmiş "cesurlar" bu kalabalıkları gözünüze gözünüze sokarak korkmadıklarını gösterirken aksine, sizi korkutmaya devam ediyorlar. İsterseniz daha da saldırın; inanmışlığımız adanmışlığımız, azim ve kararlığımız daha da artsın, elinizden geleni arkanıza koymayın, hatta "Seni hapise tıkarız" bile diyebilirsiniz; vallahi de billahi de ne de iyi olur(!)
Ne gerek vardı; uykularınızı kaçıracak tansiyonunuzu çıkaracak bu "Korkunç görüntülere" şahit olmanıza. Yapacak bir şey yok; siz istediniz biz cesurlar da Denizli meydanında gösterdik.
Tebrikler
Meral Akşener , tebrikler kendisine inanmış güvenmiş cesur insanlar. Az kaldı; Türk milletinin her gün yaşadığı kabustan kurtulmasına.
Mehmet Soral

8 Kasım 2021 Pazartesi

MUHALEFETE PROVOKASYONLAR DEVAM EDECEK

Şehitlerimizin yakınlarının acılarının hesabı devleti yönetmeyenlerden değil yönetenlerden sorulması gerekmez mi.

Meral Akşener mi, Kemal Kılıçdaroğlu mu; hangisi ABD'nin dümeninde, fetö'nün tezgahında BOP eş başbakanı olduğunu ilan edip sonra da Suriye iç muhalefetini kışkırtarak onları devletlerine isyana yönlendirip devlet başkanlarını da katil ilan edip Esad'ı "Eset" yaparak güya aşağılama yoluna gidilerek Suriye'nin ülke bütünlüğünü tarumar ettiler....
Ve bu iki isim; yaratılan bataklığın neden olduğu kaotik ortamda BOP eş başkanları sıfatı ile narsist duygularla kahraman olma özlemlerini tatmin için Suriye iç sorunlarına müdahil olarak verdikleri kararlarla askerlerimizin şehit olmalarına sebebiyet mi verdiler, ne yaptılar. Evlatları şehit olan ailelerin acılarını muhalefet üzerinden dindirme ve yine onlar üzerinden sorgulama yoluna gitmeleri bir haksızlık, hatta müsebbibi belliyken muhalefete yapılan bir zül değil midir.
Şehit yakınlarımızın acısı her Türk evladının da acısıdır ama hem şehit yakınları hem de hepimiz bilmeliyiz ki; AKP iktidara geldiğinde ülkemizde terör sıfır noktadaydı. Eğer o günden bu güne şehitler vermişsek ve bunun nedeni sorgulanacaksa doğrudan muhatap alınması gereken AKP, 2015 den sonra da cumhur ittifakı dır.

Lütfu Türkan bir şehit yakınına yoğun tahrike maruz kalarak ağır bir küfür etti. Elbette yaptığını tasvip etmek hiç bir şekilde mümkün değil. Her zaman her mensubunun önüne çıkarılabilecek ağır bir yükü partinin sırtına yüklemiş oldu.
Ama ben inanıyorum ki sokağa inmeye yüzü olmayıp, yüreği yetmeyen cumhur ittifakı bileşenleri sokakta vatandaşlar ile iç içe olan İYİ PARTİ ve muhalefeti, üzerine saldıkları provokatörler ile yıldırmak istiyorlar.
Çok garip değil mi; ülkede ekonomik kriz başta olmak üzere büyük sıkıntılar yaşıyoruz ama sokakta saldırılar hep muhalefet mensuplarına oluyor. Bu sefer operasyon için bir şehit yakını seçilmiş; tahrik ve tahrip gücü yüksek olsun diye.
Apo'ya ısmarlama mektup yazdırılarak, hatta ne dediği daha iyi anlaşılsın diye HDP seçmenine tercüme etmeyi Devlet Bahçeli'ye yaptırarak siyasi rant elde etme yoluna gittiler tutmadı, hatta geri tepti. Bu sefer de millet vicdanında dokunulmazlığı olan, hep beraber doğrudan yanında olduğumuz, içimizde tuttuğumuz "Şehitlerimiz" üzerinden siyasi rant için kurgular devreye sokuluyor ki; bu yazı da o niyetlerin muratlarına ermemeleri için yaratılan algılara teslim olmamak için yazılmıştır.
Önce bebek katili Apo inisiyatifine sığınarak ondan yardım dilenme, sonra bir şehit yakınının provokasyonunun sonuçlarından medet ummaya kadar varılan savrulma hali; Allah kimseye böyle bir savrulmayı sineye çekebilecek bir tahakküme mahkûm etmesin.

Adam bağırarak "PKK ile beraber kahvaltı yapıyorsunuz" diyor. Muhtemelen müdahale edilmediği sürece dozunu daha da ağırlaştırarak devam edecekti. Lütfü Türkkan adamın boynuna sarılıyor, elini ağzına götürüyor ama nafile provokatör kurgusunu icra etmeye devam ediyor. ''PKK ile beraber kahvaltı yapıyorsunuz'' diyor.
Vallahi her Türk erkeği, en efendi olanımız dahi böyle bir iftira karşısında yeri ve zamanı kontrol ederek aşağı yukarı aynı tepkiyi gösteririz "Yalancının...." la başlayıp devam eden bir cümle kullanırız. 
Aslında " İspatlarmısın " ifadesi ile başlayan bir cümle de kurmak mümkün olabilirdi ancak muhatabınızın arsız, üçkağıtçı ve provokatör olduğunu düşündüğünüz an bu nazik düzgün cümleyi kurmak elbette mümkün olmayabiliyor. Maalesef provokatör muradına erdi, Lütfü Türkkan'ın ağzından tepe tepe kullanılabilecek malzemeyi, küfrü çıkarmayı başardı.


Lütfü Türkkan hatasını kabul edip Türk milletinden özür dilemiş olay bitmiştir. Partiye falan da zararı olmaz. Meral Akşener'e her türlü aşağılama ve hakaret cümlesini kullanmış, mahkemenin de cezasını kestiği bu provokatör hesaplı ve planlı şekilde hareket ederek aynı hakaretleri tekrarlama yoluna giderek İYİ PARTİ'yi doğrudan hedef almıştır. O "sözde şehit yakını"na sormak lazım; senin anan ana, bacın bacı da; Meral Akşener de bir ana, bir bacı değil mi.
Partiye zarar verir mi; niçin versin ki. Millet bu eskort kız takipçisi müptezelin arkasında kimlerin olduğunu görünce kanaatim o ki İYİ PARTİ'yi daha çok sevecek, sahiplenecektir.
Yahu, fetö ile Türk ordusuna, komutanlarına ve vatanseverlerine kumpas kurmuş AKP'ye ne ceza kesildi ki, Lütfü Türkkan doğru tepkiyi yanlış usulde gösterdi diye İYİ PARTİ'ye ceza kesilsin. Aksine her yerde üzerine saldırtılan provokatörlerin nedeniyle karşılaştığı mağduriyetlerden dolayı daha çok sahiplenileceğini düşünüyorum.

Tüm İYİ PARTİ mensupları artık bilmelidirler ki; kendilerinin provoke edilmeleri için görevlendirilmiş cumhur ittifakı ve HDP devriyeleri her yerde hazır kıta bekleyeceklerdir.
Muhtemelen sıra geldi İYİ PARTİ mensuplarını camilerde provoke etmeye; secdeye varırsın arkandan tekmeyi yersin döner sana arsızca "Secdeye yanlış gittin" der, gerekçesini de H.Karaman gibi birilerinin verdiği veya vereceği fetvaya dayandırır, ağzınızdan kötü çıkartıp alır, bu milleti gene üstünüze salarlar; aynen bir eskort kız takipçisini saldıkları gibi.
Önümüze uzatılan ipin ucunun hangi puştun elinde olduğunu az çok tahmin edebiliyorsak; ne diye ahmakça, kurgulanmış tuzaklara düşmeye devam ediyoruz.
Her ite hoşt demenin ne gereği var; aldırmayıp yürüyüp gitmek çok mu zor. Adamların muradı ne; kendilerinin inemedikleri sokağa İYİ PARTİ'nin de inmesine mani olmak. Yılmak yok, yola devam; her zamankinden daha inanmışlık, adanmışlık ve korkusuzca.

Unutmayalım ki Erdoğan, Meral Akşener'e karşı Rize'de yapılan sözlü saldırılar sonrası "Bunlar İyi Günleri Daha Neler Olacak Neler" demişti. Dolayısıyla benzer eylemlere karşı hazırlıklı olup, karşılaşıldığında da aklı selimle savuşturma yoluna gidilmelidir.
Mehmet Soral