22 Aralık 2013 Pazar

GELİN BİRDE BU TARAFDAN BAKALIM


Yazımda esas anlatmak istediklerime geçmeden önce şunu bilmeliyiz ki; ABD, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı, bizim Türkçe'mizde ki argo deyimle ''çizdi'' Çünkü Başbakan, ABD’nin verdiği BOP eş-başkanlığını istediği şekilde yürütememiş, ABD’nin İran ile politikalarını gözden geçirmeye ve iyileştirmeye zorlamıştır. Bunun da ABD’ye maliyeti yüksek olmuştur.

PKK ile yapılan Oslo görüşmelerinin basına sızma şekli ve daha sonra Başbakan ve hükumetinin bu deşifre karşısında almış oldukları tavırlarını dikkate alırsak, o günlerde yaşanan süreci analiz ettiğimizde; geçtiğimiz hafta yapılan operasyonları yorumlamamız ve bundan sonra yaşanacak süreci tahmin etmemiz hiç de zor değil.

Belkide Başbakan veya Hükumet; ''bulunan o paralardan da, verilen rüşvetlerden de haberimiz var'' diyecekler veya bunu ima edecekler ama hiç de kolay değil.
Çünkü;
PKK ile yapılan Oslo görüşmeleri gayri kanuni yollarla ve mit aracılığı ile yapılmıştı. Başbakan adeta sanki Afrika da bir çadır devletini yönetir gibi, devletimizi de ''ben istedim olacak, ben istedim yapacaklar'' mantığı ile yönettiğinden, düşündüklerini ve uygulamak istediklerini kanunların süzgecinden geçirmiyor. Kısaca kar mantığı ile hareket eden klasik tüccar zihniyeti ile devleti yönetmeye çalışıyor. İşte bu nedenle kanunlarda yeri olmayan Oslo görüşmelerinde bir anda Mit müsteşarını KCK’lı konumuna düşürdü. Baktılar iş şaka götürmüyor hemen bir gecede Mit müsteşarını kurtarmak için kanun çıkarıldı.

Peki, Oslo görüşmelerini basına kim sızdırmıştı; Cemaat.
Yolsuzluk operasyonunu kim yaptı; cemaat. Hükumet öyle diyor, bana göre de öyle.

Sanırım Başbakan, yukarıda da ifade ettiğim gibi kendisini ''çizen'' ABD’nin; Türk Hükumeti’ne karşı küresel güçlerle işbirliği yaparak, yapmak istediği operasyonlara karşı tedbir almak istiyor.

Başbakan veya Hükumet, dünyada dolaşan sıcak para kayıtlarına göre Türkiye’nin kasasında bulunan, küresel sermayeler, baronlar tarafından takip edilen sıcak paranın yanında birde ihtiyari olarak bulundurmak ve küresel güçlerin takibinden kaçırarak biriktirmek ve saklamak istediği para, belki altın kasası oluşturmak istiyor olabilir. İşte bütün mesele, verilen veya verildiği iddia edilen rüşvetler; oluşturulmak istenen ‘’kayıt dışı kasa’’ için harcanmıştır veya harcanacaktır. MİT müsteşarında olduğu gibi gayri kanuniliğinin ortaya çıkmaması için aracı olarak devletin memurlarını yani Mit’i değil, bakan çocuklarını ve her şeyiyle Türkiye’ye muhtaç bir iş adamını kullanmayı düşünmüş olabilirler. Bu olayda da Oslo görüşmelerinde olduğu gibi ''cemaat'' unsuru dikkate alınmadığından düşünülen niyet deşifre olmuştur.

''Türkiye de her şey normalleşti, Hoca efendi niçin gelmiyor'' diye sorulduğunda sürekli ''Türkiye de şartlar yeterince oluşmadı'' denmesinin nedenini bugün daha iyi anlıyoruz değil mi? ''Allah’ım verdikçe veriyor'' diyen Arınç’ın pişmanlığını sanki hisseder gibiyim. Oysa Türk Ordusuna karşı yapılan (bir çok nokta da haklılık sebebi olmakla birlikte) operasyonda da aynı unsurlar devredeydi ama o zamanlar Hükumet vesayet rejimini kaldırıyoruz böbürlenmesine kendisini kaptırarak; olup bitenleri yeterince sorgulayıp, analiz etmedi. Oysa ki o operasyonların amacı, bugünkü operasyonların alt yapısını oluşturacak süreci başlatmaktı. Hükumet bunu daha sonra fark ederek, fişlemelere başladı ama geç kalmıştı maalesef.

MHP ile ilgili aynı anda piyasaya sürülen dokuz kasetle, Baykal ile ilgili malum kasetin üzerine gidilmiş olsaydı çok şey açığa çıkacaktı ama Hükumet bunları görmezden geldi, işine yarayacağını düşündü. Çünkü baraj altında kalan bir MHP’nin oylarının AKP hanesine kaydırılması ile anayasa değişikliklerini veya anayasayı tek başına yapabilecek bir AKP iktidarı murad edilmişti. Allah’ın hesabını göz ardı edenler maalesef bu göremediler.

Bu aşamada hükumetin yapması gereken şey, sürekli muhalefetin nefretini kazanmak değil; muhalefetle işbirliği yaparak, onlarla diyaloğa girmelidir. Eğer bunu yaparsa; ABD birilerine icazet verme cesaretini bulamaz. Gerekirse iktidar olmayı bile gözden çıkararak, güvenli bir ortamda muhalefet liderleri ile gündemi değerlendirerek, küresel güçlerin uzantılarının artık devletin her tarafına sızdığından hareketle; devleti dimdik ayağa kaldırmanın yollarını aramalı, orduyu pasifize eden tüm davaların gözden geçirilerek, MİT müsteşarı olayında olduğu gibi kanuni bir takım alt yapı hazırlanarak, mağdurların mağduriyetlerinin giderilmesi için gerekenler yapılmalıdır.
Bana göre bu süreç hükumet meselesi değil, devletin bekası meselesi haline gelmiştir. Sandıkta görüşürüz şeklindeki küheylan beyliği taslamak derdine derman olmayacağı gibi, küresel güçlerin umurlarında bile olmaz, yapacaklarını gene yaparlar Sayın başbakan. Mitinglerinde toplanan kalabalıklara da pek aldanma. Herkes gırtlağının peşinde. Zira milli hisleri o kadar incitip, değersiz kılıp, tarumar ettin ki yarın milli refleksle hareket edecek hiçbir kimseyi bulamazsın; önünde toplanan o kalabalıkların içinden. Sayın Başbakan, birde şunu sorgularmısın lütfen; dershaneler ile ilgili düzenleme için kim seni ikna etti. Yoksa aradığın suçlu hemen yanında mı?
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com