31 Aralık 2017 Pazar

"SAĞ"IN İHANETİNE BİR DAHA FIRSAT VERMEMEK İÇİN...

Özelikle solun bireysel ihanetleri(Yetmez ama evetçiler), sağın da (Siyasal İslam odaklı) kadrolu ve kurumsal ihanetleri sayesinde; milletin aydın sınıfını oluşturan solun ulusalcıları ile Türk milliyetçileri tarihi geçmişlerine yönelik öz eleştirilerini yaparak, vatan sevgisi odaklı milli çizgide buluşma şeklinde bir mutabakata vardıklarını düşünüyor, hatta görüyorum.
...
Şimdi sağcılar hemen diyecekler ki "Ne yani sağın aydını yok mu". Yok elbette; ülkemizde olup, bitenlere muhalif olmayanın aydın olması mümkün değildir. Türkiye'de sağ, bir yerlere taşıdıkları isimlere trollük yapmanın dışında hiç bir halt edemezler ama çok iyi siyaset simsarıdırlar; dediğim gibi pek aydın sayılmadıklarından fikri mücadelenin içinde olmazlar ve ülkemiz üzerine; başta ABD olmak üzere herhangi bir projeyi devreye sokmak istediklerinde hemen "Sağ"a çengel atmayı düşünmüşler ve başarılı da olmuşlardır.
...
Ancak sağlanan başarıda daima Türk milliyetçileri ile ulusalcı solun geçmişten gelen kavgasını fırsat bilmişler; hatta Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında olduğu gibi her iki milli ve dinamik inisiyatifi devre dışı bırakarak aynı anda hapislere tıkayıp; 1999 yılında başlayıp, "Sağ"ın ihanet sürecinin katkıları ile devreye sokulan AKP projesinin önce iktidar, sonra muktedir olması sağlandı.
...
İşte bu nedenle ben hep şunu söylüyorum ki; bugün Türkiye bundan 17 yıl öncesine göre gerek kurumlarının aldığı son şekil itibariyle, gerekse yönetim şekli itibariyle aldığı son şekil; ABD-CEMAAT ittifakının projesi olan AKP ile varılmak istenen nihai durumdur. Sanırım ABD burada Recep Tayyip Erdoğan'ın kişisel ihtiraslarını dikkate alarak "Cemaat" ile beraber düşündükleri proje için çok uygun bulmuş olabilirler ama aynı ihtirasın bir gün dönüp kedilerini de vurabileceğinin hesabını yapamadılar.
...
Özellikle "Arap Baharı" sürecinde; BOP eş başkanı ilan edilen Recep Tayyip Erdoğan kendisini Obama ile eşdeğer görüp, Ortadoğu'daki gelişmeler üzerine kendi inisiyatifini "Yeni Türkiye" ve onun lideri olarak ortaya koymak istedi ancak ABD-CEMAAT projesinde kendisine ne kadar hareket alanı tanındığını bilmediğinden "Çizmeyi aştığını" fark edemedi; Libya'ya operasyonunu haksız buldu, Mısır'da Mursi'nin gönderilmesine razı olmadı, Esma'ya ağladı, Suriye operasyonunda eşbaşkanlığını unuttuğ, bağımsız hareket etti.
...
Ve gün geldi "Kainat imamı" olma hayalindeki sağın baş ihanetçi başı Gülen ile ABD; Türkiye üzerine projelerini güncelleme ihtiyacı duydular; kafa kafaya vererek "Biz bu adamı nasıl getirdiysek, öyle de götüreceğiz" diyerek yeni bir süreç başlattılar. Erdoğan'nın ihtirasları mantığının çok önünde olduğu için hiç bir zaman olup bitenler üzerinden muhasebe yapma ihtiyacı duymadı; dolayısıyla da Ergenekon-Balyoz süreçlerinde olup bitenler sadece ve sadece kendisi ve hükumetinin muktedir olmasını sağladığı için keyifle, hatta davaların savcısı olarak izlemeyi yeğledi. Aslında yeterli muhasebeyi yapabilseydi esas muktedirlerin başkaları olduğunu fark edebilecekti. Ve sonuç itibariyle 15 Temmuz süreci de dahil olmak üzere bugünlere geldik. 
...
Şimdi Aktroller diyecekler ki; "Bundan güzel ne var; Reis ABD'ye madik attı" ancak bunu rahatça diyebilmemiz için kendi yediğimiz madiğin hesabını iyi yapmamız lazım. Sadece Suriye'den gelen göçmenler için ödediğimiz bedel 30 milyar dolar. 
... 
Özellikle bugünlerde ABD muhtemelen yeni bir proje için yine sağcı bir ihanetçi başı arıyor. Şimdi gelelim özelikle bu yazıyı kaleme alma düşünceme; o da şu; milli düşünen ulusalcı sola ve Türk milliyetçilerine seslenmek istiyorum ki; haydin gelin "Sağ"ın bir daha bu devlete ve millete ihanet etmesine fırsat vermeyelim. Önümüzdeki yeni süreçte sanırım Erdoğan da olmayabilir. Dikkat ederseniz Abdullah Gül tekrar gündeme getirilmek isteniyor. Özelikle Gül kesin ifadeler içeren açıklamalar yapıyor ve muhtemelen yeni süreçte inisiyatifini ortaya koymayı düşünüyor. Erdoğan ABD'ye direniyor ama PKK ile üç defa anlaşıp, sonra vaz geçmesi; karşılıklı en ağır ithamlarda bulunduğu insanlarla bugün en yakın ve hatta güvene dayalı samimi ilişkiler içinde olması; en azından kendi adıma söyleyeyim ki yeterince güven vermiyor; hatta yeni bir ABD-Fetö-AKP projesinin devreye girebileceği ihtimali de muhataplarının aklından geçebilir. 
...
Ben sağın bir daha ihanetine fırsat vermemek için İYİ PARTİ'nin tam da zamanında kurulduğunu düşünüyorum. Ulusal yayın yapan bir tek TV kanalı dahi Meral Hanım'ı bir haber veya tartışma programına davet etmedikleri gibi İYİ PARTİ mensubu başkanlarını da davet etmiyorlar.
Bir de yıllar önce AKP'nin kuruluş sürecini, ABD seyahatleri, kirve Cüneyt Zapsu'nun gayretleri ve zamanın Doğan medyası ve diğerlerinin tutum ve davranışlarını hatırlamaya çalışalım.
...
Dolayısıyla kader bizi Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki isimden oluşan seçeneğe mahkum ettiğine göre burada CHP ve İYİ PARTİ'ye büyük sorumluluk düşüyor. Şahsen bunun farkındalar ve o minvalde çalışmalarını sürdürdüklerini düşünüyorum.
Mehmet Soral

KHK ÜLKÜ OCAKLARI VE MİLİS KUVVETLER

Niyet baştan belli; "Terör olaylarını bastıran sivillere yargı muafiyeti hakkındaki KHK" pekala "Hükumetin iki kanadı" AKP+MHP'nin oyları ile doğrudan meclisten kanun maddesi olarak çıkması mümkünken; KHK ile düzenlenmiş olması metni ve kullanılan dili daha da önemli kılıyor.
Çünkü KHK konusunun mecliste tartışılması durumunda asıl hinoğlu hinlikleri ortaya çıkacak ve kendi yandaşlarının bile eksik buldukları metni değiştirmek durumumda kalacaklardı.
...
Şimdi metindeki eksiklik genel kabul görmüşken hala Bekir Bozdağ ve Binali Yıldırım taraftarından umursamayıp "Hayır metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapmayı düşünmüyoruz" denmesi ve inatla metinin arkasında durulması; konunun meclisten kaçırılıp, OHAL yasasından yararlanılarak çıkarılmasının arkasındaki niyeti ortaya çıkarıyor ve bu durumda elbette endişe duyup, eleştirilerimizi daha yüksek sesle dile getirme ihtiyacı duyuyoruz.
...
İşine geldiği zaman "Kuşatılmış bir Türkiye var. Devletin bekası söz konusuyken muhalefet gereğini yapmıyor, işbirliği yapıyor" diyeceksin; işine gelmediği zaman da işte böyle metinler üzerindeki hilelerle bilinçli olarak suni gündem ile kaos yaratıp, korku salarak ortamı gerip, buradan da en çok haz duyduğun gıdanı tedarik edeceksin; yani oylarını konsolide etmeye çalışacaksın.
"Evet haklısınız; yanlış bir anlama var, düzelteceğiz" deseniz onurunuz mu zedelenir. "15/16 Temmuz da yaşanmış" dedikten sonra "Ve devam eden" şeklindeki ifadenin geçmesi, düzeltilmesinin de hala düşünülmüyor olması kaygılarımızı daha da artırmıştır.
...
Millete ekonomik olarak verebilecekleri hiç bir şeyi olmayan hükumet kızışmayı artırıp, karşıtlık psikolojisini yayarak oylarını konsolide edip, bu ülkede güvenlik dışında hiç bir şeyin tartışılmasına fırsat vermek istemiyor
...
Söz konusu KHK'deki kastedilen sivillerin güvence altına alınmasına hiç bir kimsenin itirazı olmadığı halde metin üzerinde gerekli düzeltmenin yapılmamasındaki ısrarın sonuç itibariyle iki nedeni olabilir. Birincisi, yani esas şüphemiz; AKP kendi milis kuvvetlerini teşkilatlandıracak ve sonra da bu teşkilata gerekli gördüklerinde, durumdan vazife çıkarma inisiyatifini tanıyacak. İkincisi ise mesela bir örnek; rakamların sihirli ile sağlanan %11 büyümenin aslında bir gerileme olduğunun tartışılmasına mani olmak; gerilimi tercih ederek, çatışmacı ortamda korku salıp, güvenliği konuşturmak.
...
Bu arada diğer bir endişem de; Sayın Devlet Bahçeli ve MHP'nin AKP hükumetine bu denli entegre olup, iç içe geçme hallerinin sonucu Ülkü ocaklarının yazımda kastettiğim "sivil yapılanma"ya bulaştırılması ihtimalidir ki; bu anlamda eski ülkü ocakları başkanı MHP milletvekili Atilla Kaya'nın malum çıkışını daha iyi anlayabiliyorum. Dolayısıyla tüm ülkücü camianın ülkü ocaklarına karşı ilgi ve alakalarını kesinlikle kesmemeleri gerekmektedir. 

...
Dikkat....
DİKKAT...
Kanunlar sizi ilelebet dokunulmaz kılamaz ama hukuk kılabilir.
Dolayısıyla, kanuni teminatlara değil, hukuki teminatlara itibar etmeyi, sığınmayı yeğleyin.
...
UNUTMAYIN...
Kenan Evren de 1982 anayasası ile kendi ve cuntasının geleceğini anayasanın teminatı altına almak istemiş bu da milletin gizli kullandığı oylama ile %92 kabul görmüştü.
Sonra ne oldu; Kenan Evren öldü ve mezarına er olarak gömüldü.


Yaralı askerin başında bozkurt işareti yapan iblis suratlı....?
Sayın Bahçeli "Yaralı askerin başında Bozkurt işareti yapan şerefsiz bulunup, anasından doğduğuna pişman edilmelidir" sözünüzün cevabını "Hükümetiniz"den bekliyoruz. Yeni KHK'nızda bu görüntüye atıf yapan ne var.
...
Sayın Bahçeli farkında mısınız; yeni çıkardığınız KHK da o kastettiğiniz görüntüde suç isnat ettiğiniz şahısla ilgili herhangi bir soruşturma açılmasına mani oluyorsunuz; kendi talebinizi şiddetle red etmiş oluyorsunuz. "Bu ne yaman bir çelişki"

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com