13 Nisan 2014 Pazar

KÜFÜR EDE EDE KAZANMAK


Bugün çok daha iyi anlıyoruz ki özellikle rant ekonomisinden beslenen "havuza''a daha rahat para aktarabilmek için mütahitlik ve hizmet sektörü sürekli desteklenmiş önlerindeki bürün engeller kaldırılmış. Bütün galericiler artık mütahitlik yapıyorlar.

Geçmişte siyasiler hep çimento fabrikasından, kağıt ve motor fabrikasından, şeker fabrikasından bahsederlerdi. Bütün suçlamalar; sen şu kadar fabrika açtın, ben şu kadar’ın üzerineydi. Oniki senedir Erdoğan'in bu tur sanayi kuruluşlarının açılışlarına katıldığını hiç duydunuz mu, gördünüz mü? Bir kez olsun on iki sene boyunca şeker fabrikası inşa edildiğini, açılışının yapıldığını duydunuz mu? Aynı zamanda tarım ülkesiyiz. Sürekli ; yollar, tüneller, AVM’ler.

Başbakan geçmişte diğer hükümetler zamanında yapılmayan ama çağın sunduğu imkanlar gereği ancak bugün yapılabilen hizmetlerin niçin yapılmadığının hesabını sunuyor, hızını alamayıp neredeyse Atatürk ve döneminde internete niçin geçilmediğinin hesabını soracak. Kendi dönemimde birtane olsun kağıt, lastik, şeker, otomobil, motor, cam, çimento, un, beyaz eşya, demir çelik ve daha yüzlercesini sayabileceğimiz sanayi tesisi veya fabrikasının açılışını yaptığına şahit olmadık. Bütün yatırımlar; yol, su, elektrik, tünel, toki destekli gökdelenler, AVM’ler, hastaneler, parklar, kaldırımlar, asfaltlar. Elbette ki bu hizmetler de bu ülkenin ihtiyaçlarına cevap veriyor ama gerçek hizmet uzun vadede sanayiye yapılan yatırımların çok olması ile mümkündür. Bütün Avrupa ülkeleri, ilk önce sanayi devrimini gerçekleştirerek, sosyal devlet olmayı başarmışlardır. Bu manada oniki yıllık AKP iktidarı sürekli hizmet sektörünü teşvik ederek, sanayi sektörünü savsaklamış; olanları da zaman zaman kendisine yeterince destek olmadıkları için vergi cezaları ile tehdit etmiştir.

Evet sayın iktidar mensupları; maalesef bir konuda haklısınız, gündemi siz tayin ettiğiniz için muhalefet de peşinizden geldiği için yukarıda bahsettiğim şeyleri anlatmak muhalefetin aklına gelmiyor. İşte bütün bunların konuşulmaması için kavga etmek iktidarın işine geliyor. Hatta kavganın şiddeti artsın diye Türk siyasetine ‘’küfür’’ üslubunu getirdiniz.
‘’Ağzından salyalar akan…’’
‘’çocuğu olmayan….’’
‘’baş hırsız…’’
‘’namussuz…’’
‘’şereften yoksun…’’
‘’haysiyetsiz…’’
‘’irin…’’
‘’sülük…’’
‘’haşşaşi’’
‘’inine gireceğiz’’
‘’aaa… nannı…’’
Bunları kim mi söyledi; hiç önemli değil.
Bu sözler Türkiye tarihinde, 2001 den sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde söylendi.

Utanç duyuyorum…
Ya siz.
Sene 1983
Necdet Calp; Cumhuriyet Halkçı Parti Genel Başkanı
Turgut Özal; Anavatan Partisi Genel Başkanı
Turgut Sunalp; Milliyetçi Demokrasi Partisi Genel Başkanı
Üçü de bir arada, televizyonda canlı yayındalar. 1980 12 Eylül darbesinden sonra yapılacak ilk genel seçimler arifesi. İşte bu üç rahmetli insan o zaman demokrasinin güzelliğini yaşattılar bizlere. Projelerini bir araya gelerek anlatma ve bilgilendirme cesaretini gösterdiler. Bu medeni ve özgüveni gösteren insanları rahmetle anıyorum.
Şimdi yaptığı yollarla, açtığı tünellerle, kazdığı temellerle, deldiği göklerle övünen Sayın başbakana sormak isterim; yukarıda isimlerini verdiğim insanlar gibi, demokrasi adına Türkiye tarihine ne kazandırdın Allah aşkına. Oniki senedir yönettiğin Türkiye de diğer liderler istemese bile inisiyatifini kullanarak bir kez olsun bira araya gelebilmeyi becerebildin mi, hayır? Çünkü demokraside ''edep'' denen şeyi yerle yeksan ettin. Siyasi liderler olarak hiçbirinizin bira araya gelerek, o rahmetli insanlar gibi demokrasinin güzelliğini yaşatacak yüzünüz kalmadı. Parlamentoya yeni bir üslup getirdin. Şahsına münhasır, millet nezdinde farklı bir algı oluşturmak için.

Önce insani değerlerde, asgari müştereklerde mutabakat sağlanmalıdır.
Kanaatim o ki, önce insan olmayı beceremeyenlerin; sonra demokrasi denen şeyin hakkını vermeyi becerebilmelerini bekleyemeyiz.
Mehmet Soral
3.4.2014