8 Mart 2017 Çarşamba

''SİSTEM''Mİ DÜZELMELİ ''DİL'' Mİ

Siz liderler; 
Yirmi senedir bir TV programında veya bir ülke meselesinin halli konusunda bir araya gelebilme yürekliliğini göstermeyecek kadar medeni olgunluğa sahip olamamış acizlersiniz. Sizler bunu başaramadığınız sürece ülkemizin modern ve müreffeh bir ülke olma yolunda ilerlemesi mümkün değildir. Bu manada cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiğimiz kazanımlarımızı tükettiniz. 


Otuz sene öncesinde; bugün özlemini duyduğumuz "Medeni siyaset üslubu"; zamanın liderlerinin müşterek tarzıydı. Bir Sayın Ecevit vardı ki; ''Sayın'' kelimesini Türkçe'mize kazandıran insandır.

Arenaya bir adam çıktı, siyaset diline öyle bir hançer sapladı ki; yarası derin ve iyileşmesi de mümkün görülmüyor. İşin garibi diğer siyasetçileri de; kullandıkları dil itibariyle kendine benzetti. Ancak işin tuhaf tarafı, bu dili halk ödüllendirdi. Küfür, hakaret dili ödüllendirildi. Lider ''Şerefsiz, alçak, namertsin'' diyor, halk ise ''Lafı nasıl koydu ama....'' diyerek, lideri ile övündü. Bu manada lider halkı, halk lideri besledi. Böylece topaç gibi bambaşka bir siyaset dili oluştu.

Hele birisi var ki, rakip siyasi liderleri de aşarak kendi partili dava arkadaşlarına daha ağır ifadeler kullanabilmek için her gün bir başka bahane üretir oldu. Bu seviyesizlik karşısında hep beraber ''Edep ya hu'' diye haykırıyoruz.

2002 yılından önce hiç bir siyasetçinin bir başka siyasetçi için ima yoluyla dahi olsa; ulu orta "Şerefsiz, alçak, çukur, hain, müptezel.." sıfatlarını kullandıklarına şahit olmazdık. Zekayı, aklı devreye sokup; söz sanatını kullanıp; edebiyatımızın dahi kazanımlar elde edebildiği tarihe not düşülebilecek güzel sözlerle birbirlerine itirazlarını yaparlardı.
Bu eski siyaset diline dönülmediği sürece sistem değişse ne olur ki. Siyaset dili ve ahlakı değişmedikçe.

Aslında bugün ''Sistem değişimini'' millete dayatanların; yaşanan olumsuzluklara binaen sözde bahane ettikleri ''Parlamenter sistemin çalışmaması''nın çok önemli nedenlerinden birisinin de siyaset dili ve ahlakının bizzat yine kendilerince yerle yeksan etmeleridir. Oysa siyaset diline ahlaki bir seviye kazandırabilselerdi; belki de demokrasiyi demokratik bir ortamda yaşama yolunda büyük mesafe katedilmiş olunacaktı. Üzüldüğüm o ki; ülkemizin ve milletimizin geleceğine şekil ve nizam verme "kadersizliğimizin" maalesef halen bu insanların uhdesinde olmasıdır.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com