11 Eylül 2017 Pazartesi

DEMOKRASİ MEMOKRASİ ZARTROKRASİ, ZURTROKRASİ

Bir grup Türk milliyetçi bayramlaşma nedeniyle beraberdik. Günün hatırasına toplu resim çektirelim dedik. Devlet memuru arkadaşımız hemen "Ben çekeyim" diyerek toplu karenin içine girmek istemediğini ima etti. Hep beraber toplu halde "Ha, anlaşıldı! " diyerek kendisine hak verdik. 
...
Dolayısıyla bilmem "Kimin" kıçında kıl olanların ne düşündüklerinden ziyade; üniversite mezunu, devlette önemli bir görevi ifa eden devlet memurunun ne düşündüğü çok daha önemlidir.
...
Böyle bir psikolojinin yaygın olduğu ortamda, demokrasi ve onun adına yapılan her türlü icraat sahici değil, aldatıcıdır; aynen 16 Nisan referandumunda olduğu gibi seçim sürerken gün ortasında kural değiştirilip, istenen sonucun elde edilmesinde olduğu gibi. Veya, bir muhalefet partisinin kendi içindeki değişim talebi muvaffak olursa "Başımıza bela olurlar" düşüncesiyle, devletin tüm imkanlarını kullanarak söz konusu partiyi devlet ve hükumet imkanları ile dizayn etme, değişime mani olma çabaları vs.
...
Demokrasinin nefes aldığı tüm delikler tıkanırsa; Oğlu kızı; gelini damadı; torunu akrabası devlet memuru olanlar ve tabii ki tüm devlet memurlarının kendilerini en rahat hissettikleri mekanlar "Ak Parti Devleti"ne bağlı mekanlar, birimler ve sivil toplum örgütleri ise, demokrasinin neyinden bahsedebiliriz ki. Ya devlete vergi ödeyen iş adamları, sermaye sahipleri bu psikolojik ortamda hangi şikayeti dile getirip, neyi talep edebilirler ki.
....
Efendim neymiş; "Millet seçiyor ya, size ne". Millet senin belirlediğin şartlar dahilinde düşünmek ve karar vermek durumunda bırakılıyorsa; elbette netice de senin istediğin şekilde çıkacaktır. Yahu sandıklarda görev yapan devlet memurları hükumete muhalif bir grubun resim karesinde, hükumet tehdidinden çekinerek yer almak istemiyorlarsa; bu hal demokrasi adına sözün bittiği anlamına gelmez mi.
...
MHP de 2/3 delegenin noter tasdikli imzaları ile olağanüstü kongre gerçekleşmiş olsaydı ve yüzde yüze yakın ihtimalle parti yönetimi değişe bilseydi; AKP Kasım seçimlerinde azınlığa düşmeyecek miydi. Dolayısıyla yönetimi değişmiş yeni MHP referanduma gidilmesini istemeyecek ve parlamenter sistem de değişmeyecekti.
...
Vallahi sizleri bilemem ama ''Türkiye de demokrasi'' denenince; Demokrasi, memokrasi, zartrokrasi, zurtrokrasi gibi şeyler geliyor aklıma.


Liderlik ve Ögüven
Bir ülkede demokrasinin gelişmişliği; seçimler arifesinde o ülkenin siyasi parti liderlerinin TV programlarında bir araya gelerek parti programları üzerine veya gündeme dair karşılıklı tartışabilme "Özgüvenini" gösterebilmeleri ile anlaşılır.
... 
Meclisteki mevcut parti liderleri arasında buna hazır olanın sadece Sayın Kılıçtaroğlu olduğunu görüyoruz. Mesela her şeyi; hatta Kılıçtaroğlu'nun atletini bile vesile kılarak eleştiri yapan Sayın Erdoğan niçin sürekli olarak Kılıçtaroğlu'nun herhangi bir TV kanalına çıkıp, karşılıklı tartışalım teklifini cevapsız bırakır. Sizce garip değil mi? Öte yandan T.C Devleti'nin sistemini değiştirmeye cür'et edip, bunda başarılı da olan malum iki lider kendilerini bu kadar güçlü hissetmelerine rağmen niçin TV'ye çıkarak karşılıklı tartışabilecek özgüvene sahip değiller, bu bir çelişki değil midir.
...
Ama bundan otuzbeş sene önce ülkemizde siyasi liderler bu medeni cesarete sahiptirler. Bir araya gelip parti programlarını hem tanıtıp, hem de tartışabiliyorlardı. 15 senedir kesintisiz aynı partinin iktidarının sürmesinin temelinde; aslında yukarıda ifade etmeye çalıştığım zafiyet olabilir mi; yani izleyenleri ikna edememe endişesi.
...
Şöyle tüm dünya ülkelerini gözden geçirelim. Kesintisiz iktidar süreçleri bizimkine benzeyen ülkeler; Ortadoğu, Güney Amerika ve Afrika ülkeleri. Bundan çıkaracağımız sonuç; otoriter insanlar yüzleşmekten, dolayısıyla tartışmaktan kaçarlar. Niçin; çünkü bütün kurgunun kendi düşündükleri ve planladıkları üzerinden olmasını isterler de ondan. Kendi kontrolleri dışındaki hiç bir ''Oyunun'' içinde olmak istemezler.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com