3 Eylül 2022 Cumartesi

MERAL AKŞENER VE SİYASİ ZEKA

Meral Akşener ve siyasi zeka

Benim kanaatim o ki; Meral Hanım "Ben cumhurbaşkanlığına değil başbakanlığa adayım" dediği günden beridir millet ittifakının adayı bellidir, yine kanaatim o ki; o isim de Mansur Yavaş dır.

Meral Hanım'ın siyasi zekasının yeterince farkında olamayanlar "Ben başbakanlığa adayım"  derken, olmayan bir kurumun makamına talip olmasındaki sırrı çözemedikleri için 6'lı masanın taraflarının kendilerinden emin rahat turum ve davranışlarına beceriksizlik atfedip beyhude buluşmalar denmesi yine tekrarlıyorum Meral Akşener'in siyasi zekası ile oluşturmaya çalıştığı siyasi konjonktürü fark edememek demektir. O siyasi zekanın gücünün ne olduğunu, kendilerinden ne alıp götürdüğünü en iyi bilen, gözlemleyip hisseden Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan olup detayını onlardan öğrenebilirler.

Meral Hanım "Ben başbakanlığa adayım" derken aslında 6'lı masayı oluşturan genel başkanların cumhurbaşkanlığına aday olmamaları gerektiğini bizatihi kendilerinin düşünmesini en kibar şekilde üzmeden kırmadan hatırlatmak istemiştir. 

Meral Hanım önümüzdeki seçimi hiç riske sokmak istemiyor. Dosyasıyla siyasi üretkenliği de bu minvalde oluyor. Çünkü biliyor ki; siyasi konjonktür her ne şekilde olursa olsun gerek kendisine gerekse Kılıçdaroğlu'na doğrudan karşıt olan seçmen var. İşte bu tespite gerek olmayan ama bilinen gerçek üzerinden hareket ederek "Sayın Kılıçdaroğlu ve bana karşı doğrudan karşıt olanların oylarını da alabilecek ve bizi Edoğan karşısında açık ara öne taşıyacak bir adayımız olmalıdır" düşüncesini "Ben başbakanlığa adayım" diyerek ortaya koymuştur.

Meral Hanım ve Sayın Kılıçdaroğlu millet ittifakı adayının liderler dışında olması konusunda mutabık kalmış olmalılar ki; kendilerinin çok rahat olduklarını gözlemliyoruz. Öyleyse niçin adayın ismi açıklanmıyor diyecek olanlara hatırlatmak isterim ki; özellikle AKP+fetö birlikteliğinin cumhuriyet tarihinin en şeytani, iğrenç ve kalleşçe uygulanan kumpasların kazandırdığı tecrübeye rağmen seçim takviminden önce aday ismi açıklamak ahmaklık değil de nedir. Efendim diyorlar ki; aday düzgün olursa niçin yıpransın ki. Öyle yıpratırlar ki; aynen Kabataş'da bebeği kucağında, ışıklarda karşıdan karşıya geçmekte olan başörtülü bir kadının tekmelenip yerlerde sürükleyen, üstleri çıplak altları deri pantolonlu yetmiş erkeğin üzerine işemeleri senaryosunda olduğu gibi.

Ne yani; namusuna, şerefine, haysiyetine, hatta ailesinin diğer fertlerine karşı yazılmış kumpas senaryolarının mağduru olmuş Meral Akşener mi aday ismini erkenden açıklayacaktı. Kendi adayını erken açıklayanlar yüreğiniz yetiyorsa seçim tarihini de erkene alsaydınız ya. Siyaseti sizin dizayn edebildiğiniz günler elbette oldu ama zeka devreye girince o inisiyatif elinizden gitti. Meral Akşener'in siyasi zekası alayınızın üzerinde sörf yapıyor ama farkında değilsiniz.

Siyasal İslamcılık ima'ni olmayıp menfaat için güç birlikteliğidir

Siyasal İslamcılık işte böyle bir şey; algı yönetimidir aslında. Yapılan, etrafında dönülen şey gücü elde edebilmek için anlam yüklenen algılar bütünlüğü. Aparatları ne; başörtüsü, İmam hatipliler, tarikatlar, cemaatler, Türkçe ezan, deve sidiği vs. Bu Aparatlara öyle anlam yüklenmiştir ki; Kuran'ın da, İslam'ın da önüne geçmişlerdir. Öyle öne geçmişlerdir ki; Kuran'ın Türkçe çevirisi (Meali) olabilir ama ezan'ın Türkçesi olamaz mesela. Çünkü Kuran'nın tüm dillere çevirisi var ve biliyorlar ki bunun üzerinden herhangi bir hasat yapmaları mümkün değil.
Doğu Perinçek Hz Muhammed'in vediği mücadeleyi küçümseyerek "Mekke'de tebliğde bulunduğu zaman kaç kişi Hz. Muhammed'e biat etti? Bir yılda ancak 40 kişiyi buldu. Biz hiç olmazsa 40 bin kişiyi bulduk. Hz. Muhammed'den çok ileri bir noktadayız" dedi.
Siyasal İslamcılar imam hatipliği daha çok kutsadıkları ya da bu aparatı kullanarak daha çok güç devşirdikleri için şarkıcı Gülşen onlar için eti budu, kilosu yerinde iyi bir kurbandı ancak Doğu Perinçek İslami değerleri itibarsızlaştırma anlamında İslam dininin Peygamberi Hz. Muhammed'i küçümsediği halde siyasal İslamcı refleksler devreye girip hiç bir tepki göstermediler. Doğu Perinçek ben tanrı tanımazım da dese onların arkasında destek unsuru olduğu için muteber insan olmaya devam edecektir. Bu çifte standarttan da anlıyoruz ki; içinde sahtekarlığı da barındıran tam anlamıyla gerici ve yobaz bir anlayış.
Velhasıl kelam; siyasal İslam'ın hiç bir iman'i tarafı yoktur. Yönetimde güç sahibi ve muktedir olmak için İslami değerleri aparat olarak kullanma becerisi hatta sanatıdır bile diyebiliriz. Fetö de bir anlamda bu döl yolu ile yatağını bulup ete kemiğe bürünmüştür. Cehaletten beslenirler. Aydın insan ve aydınlanma bunların en büyük düşmanıdır. Pozitif bilimlerle iştigal eden, çağdaş samimi Müslümanlardan çok çekinirler, onları toplumda adeta ellerindeki tüm güçlerini yerle yeksan edecek pimi çekilmiş bomba gibi görürler. Çağın icatlarını dinen hep sorgularlar ama kendi "Gavurlukları" için de kullanmayı hiç ihmal etmezler. Onlara göre günah kavramı menfaatlerinin olduğu yerde biter.

Mehmet Soral

SAADET ZİNCİRİ DAĞILIYOR

Titan Titana; saadet zinciri

Siyasal İslamcı, muktedir yanaşması bazı hatunların kocaları, gelecek günlere karşı tedbir olsun diye eşlerinden boşanmaya başladılar. Bu arada doğal olarak mal paylaşımları söz konusu oluyor; sırtlarını muktedire yaslayarak elde ettikleri servetlerini kocalarına kaptırmamak için dudak uçuklatıcı rakamlar talep ediyorlar.

Koca uyanık; servetin kaynağının kayıtsız olduğunu bildiği için gayet rahat "Benden istediğin bu kadar serveti bana ne zaman verdin ki" diyor. Bu sefer de hatun kişi haklı olarak "Ulan, benimle evlenmeden önce badem bıyığın dışında hangi sermayen vardı" diyor.
Velhasıl kelam; titan titana durumu söz konusu. Allah'ın gazabı bazen de böyle yansıyabiliyor. Siyasi titan zinciri koptu kopacak. Hiç zor olmayacak; birbirlerini ihbar ede ede pislikleri su yüzüne çıkacak, güçlendirilmiş parlamenter sistemde o pislikler su yüzeyinden tek tek kürekle alınıp bir tarafa atılarak inşallah yeniden temiz toplum inşa edilecek; Finlandiya, Norveç, Danimarka gibi "İslam ahlaklı bir toplum" olacağız(!)

TRT Kanada'da sözde haham bir ibneye bağlanarak saatlerce canlı yayın yapıp, vediği uyduruk kumpas amaçlı bilgiler ihbar kabul edilip Türk Ordusu'nun has evlatlarını, paşalarını habise attılar.
Bugün S.Peker ülkede yaşanan arsızlık, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve diğer pisliklere dair somut isimler vererek ihbarlarda bulunuyor ama bir tane yürekli savcı çıkıp da herhangi birisiyle ilgili soruşturma açmıyor.
Niçin, çünkü o günlerde siyasi iktidarın muktedir olmasına mani görülen askerin kumpaslarla pasifize edilmesi gerekiyordu, bugün ise ayni siyasi iktidarın muktedirliğinin devamı için yaşanan bütün yolsuzlukların görmezlikten gelinmesi gerekiyor.
Burada beni en çok üzen, Devlet Bahçeli'nin şahsi tasarrufları yüzünden Türk milliyetçiliği ve mensuplarının, yaşanan bu kirli süreçlerde hiç bir inisiyatif hakkı, menfaati olmamasına rağmen dahil edilerek itibar suikastına uğratılmış olmasıdır.

İYİ PARTİ'nin varlığı demokrasimize nefes aldırmıştır

İYİ PARTİ'nin, AKP'leşmiş bir devlet ve ona eklemlenmiş MHP'nin oluşturduğu blok karşısında varlığı ile demokrasi adına kurduğu güçlü setin arkasına sığınarak kimlik arayışına girenler önce İYİ PARTİ'ye müteşekkir olduklarını ifade etmeliler sonra ne yapacaklarsa yapmayı düşünsünler.
Bugün İYİ PARTİ'nin yokluğu demek; Atatürk Cumhuriyeti'nin, değer ve kazanımlarının yerle yeksan olduğu, "Partili cumhurbaşkanlığı Sistemi" denen bu ucube sistem altında "Suriye Bas partisi" görünümüne bürünmüş AKP ile; sistemi, rejimi ve işleyişi ile yepyeni bir devlet inşası için hiç bir engelin kalmamış olması demektir.
Dolayısıyla, Türk milleti ve devleti olarak ne gibi bir riskle karşı karşıya kaldığımızın önce hesabını yapalım sonra varsa İYİ PARTİ'nin kusurlarını, yanlışlarını hatırlatalım, düzeltmesini bekleyeyim. Ayıp değil mi; özellikle CHP ile verdiği demokrasi mücadelesinde oluşturulan demokrasi bloğunun güvencesinde "Ben de burdayım" derken aynı anda teşekkür borçlu olduğun güvenceyi hırpalamak.
Oturalım düşünelim...!
İYİ PARTİ'nin olmadığı bir siyasi arenada
AKP+MHP ittifakı ve karşında CHP ve HDP olsun...bir de iyice AKP'leşmiş devlet gerçeği.
Böyle bir konjonktürün varlığı demek Atatürk Cumhuriyeti'nin siyasal İslamcı vesayet tarafından teslim alınması demek olacaktır. O nedenle demokrasi bloğunun sağladığı gölgenin serinliğinde "Biz de buradayız" demeniz fark edilmenizi sağlar ama safınızı belli etmeniz için yeterli olmaz, safınızı belli edeceksiniz.
Evet, yanlış yollara girildi, tüm çıkışlar kaçırıldı ve tek seçenek kaldı; İYİ PARTİ ile çıkış. Bu çıkış da kaçırılırsa bizi bekleyen akıbet; Suriye Bas partisine dönüşmüş bir AKP, onun kurumsal güvenliğini sağlayan MHP, tamamen terörize olmuş HDP, AKP'leşmiş devletin baskı ve yıldırması ile hiç bir fonksiyonunu yerine getiremeyen CHP.
İYİ PARTİ'nin demokrasi gölgesinde soluklanıp serinleyeceksiniz sonra da İYİ PARTİ'ye dönüp "Güneşi üzerimize sen çağırıyorsun" diyeceksiniz. Nankörlüğün de bu kadarına pes doğrusu.

Gazi Meclis'e başkanlık yapmış birisinin hezeyanları

Eski meclis başkanı İ.Kahraman kurtuluş günlerinin kutlanmasına karşı olduğunu, fetih kutlamalarını da (İslami bir kavram olduğu için) doğru bulduğunu söylüyor.
Benim kanaatim o ki; kurtuluş günlerinin kutlanmasından her kim ki rahatsızlık duyar; soyunu sopunu kazıyın altından etnik özürlülük çıkar.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup da göğsünü gere gere etnik kimliğini saklamayanlara bir sözümüz yoktur. Ama etnik özürlü diye tarif ettiğimiz bu tür insanların şerrinden her daim korkmuşumdur. Bu tipler Türk gibi gözüküp, sinsice etnik milliyetçilik yaparak Türk düşmanlığı yaparlar, siyasal İslamcılıkla da kimliklerini kamufle ederler.
Ayrıca ĺ.Kahraman'a göre kurtuluş günü kutlamanın "Ben kölelikten, esirlikten kurtuldum" anlamına geliyormuş. Hadi oradan; senin etnik kimliğin nedir bilmeyiz ama şunu iyi bil ki; Türk milleti ne köle olmuştur ne de esir kalmıştır. Kurtuluş günü aynı zaman da zafer günüdür, kutlanır.
Eğer kendini esaret altında köle olarak gördüğün, sana başka şeyleri hatırlattığı için Türk milletinin kurtuluş ve zafer kutlamalarından rahatsızlık duyuyorsan o zaman mutlu olduğun veya aidiyet duyduğun yer nereyse oraya gideceksin beyefendi.
Mehmet Soral