30 Ekim 2016 Pazar

HAS ADAM YUSUF HALACOĞLU


Mehmet Soral-Yusuf Halacoğlu
Bu akşam(29.10.2016) "Ahde Vefa 78'liler Derneği"in de MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halacoğlu Hocamızı dinledik.
...
Hocamız insanın birey olarak ilk önce kendisini tanımanısı gerektiğini; bunun başarabilinmesi için de insanın en büyük dayanağının Kuran-ı anlaması ve rehber edinmesi gerektiğini bilhassa vurgulayarak; başkalarının aklına, fikrine kudsiyet atfederek; peşlerinden gidilmesinin Islami anlamda da doğru olmadığı üzerine adeta bir ilahiyatcı gibi bilgiler verdi. Kuran'ın anlaşılması konusunda din adamlarının çabalarının olmadığını, bu konuları ilahiyatcı hocalara da söylediğini ifade etti. Özellikle Kuran-ı Kerim'in mealinin okullarımızda okutulması gerektiği hususunu dile getirdiğini ama AKP tarafından bilhassa kabul edilmediğini hayretler içinde dinledik.
...
Bir tarihci olarak olarak Geleneksel Türk Devlet yapısı ve yönetimi üzerine geniş izahatlardan sonra günümüzde hükümet etme ve yönetme zaafiyetleri üzerine görüşlerini aktarıp, kendince gördüğü eksiklikler ve giderilmesi üzerine projelerini anlatarak ne kadar Türkiye ve Türk milleti üzerine kafa yorduğuna dinleyerek şahit olduk.
...
Özellikle 15 yıl süren Türk Tarih Kurumu başkanlığı döneminde Atatürk " ün vasiyeti gereği açtığı dava ile İş Bankası gelirinden aktarılması gereken parayı alabildiklerini ve böylece bir çok çalışma için imkan elde edildiğini ifade etti. Bu imkanlar ileTürklerin Ermenilere değil, Ermenilerin bizzat Türklere karşı yaptıkları katliamları; yaptıkları kazı çalışmaları ile toplu mezarları bulup, belgelediklerini ve arşivlediklerini geniş açıklamalarla izah ettiler. 
...
Özellikle malum Ermeni meselesi üzerine Ermeni Diasporası'nın tezlerini cürütmek ve Türk tarihini iftiralara karşı aklamak için özel gayretleri ile özellikle Rus ve Amerikan arşivlerini tarayarak binlerce sayfa belgenin tasdikli süreçlerini alarak Devletin arşivlerine kazandırdığını ifade etti. Hakikaten Allah razı olsun; Yusuf Hoca sayesinde artık özgüven dolu bir şekilde T.C Devleti onlarak her zaman ve her yerde Ermeni meselesinde devlet olarak kendi tezlerimizi belgelere dayandırarak hodri meydan diyebiliyorsunuz.

Bu arada tarihi belgelerin tasnifi ve arşivleme ve yedekeleme sistemi üzerine Japonya'ya giderek bilhassa araştırma yapıp, kendilerine has bir ''Analitik sistem'' geliştirip, uygulamaya koyduklarını ve artık bir çokları tarafınadn bu sistemin kullanılır olduğunu ifade ettiler.
...
Özellikle MHP iç siyasetine girmek istemedi. Bilim adamı ahlakına sadık kalmak suretiyle doğru bildiğini her zaman ve her yerde  ifade etmeyi ilke edildiğini belirterek; gerek mecliste, gerekse parti içi siyasette de buna özen gösterdiğini ifade etti. 
...
Hem ülkücü, hem bilim adamı; hem de çalışkan bir insan olunca; elbette insanın hası da o oluyor.
...
Sayın Erhan Öztunç abimin şahsında Ahde Vefa 78'liler Derneği yetkililerine ve Sayın Hocamıza oğlum ve kedim adına teşekkür ediyorum.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

27 Ekim 2016 Perşembe

FATMA ŞAHİN'İN BİR KONUŞMASINA DAİR...

Bu "Cemaat" denen yapıdan ilk şüphem; yıllar önce, zaman gazetesinde Herkul Milas denen adamın "Milliyetçilik bir ruh hastalığı halidir, bu tip insanlardan uzak durulmalı" şeklinde özetlenebilecek bir yazısından sonra netleşmişti. O zamanlar henüz AKP bile kurulmamıştı. Bu aşağılanmanın öfkesi ile zaman gastesini arayıp, benim paramla sizi bana sövdüremem deyip, aboneliğimi derhal iptal etmelerini istemiştim. Yine öfkem dinmeyince zamanda yazan Yavuz Bülent Bakiler'i arayarak Herkul Milas denen bu adama nasıl göz yumabilecekkerini sorgulamıştım. O da "Ha öyle mi; bi bakayım" demişti. (Şimdi de Atatürk'ün müslüman olmadığını söylemiş; o da ayrı bir garabet. Velevki müslüman değil; benim için Türk olması da yeterli. Öyle müslüman var ki; onların şerrinden Türklüğüme sığınırım)
...
Yani demem o ki; biz duruşumuzu inanç ve ilkelerimiz paralelinde belirleyip, yaşantımız da ona göre dizayn ederiz.
...
Sayın zamanın Bakanı ve günümüz Antep Belediye Başkanı Fatma Şahin Hanım yazımın eki olan konuşmasında; Fethullah Gülen için övgüye dair söylenmedik bir söz bırakmamış ve benim gerçekten tüylerim diken diken oldu dinledikce.
...
Her siyasal görüş geçmiş dönemlerde bu cemaati kendi perspektifinden takip etmiş, değerlendirmiş olsalardı; işin foyası ortaya çıkacaktı ama çıkmadı. Niçin; çünkü gücü elde tutup, iktidarda kalmak ve menfaat ilişkisini maksimum noktada tutmak gerekiyordu.
...
Belki de biz Türk milliyetçilerinin ve MHP'nin paralele dair zokayı yutmamamızın nedeni sorgulayıcı olmamızdı. Eğer AKP varlığını ve gayesini üzerine oturttuğu İslami geleneğe dair "İnanmışlık ve adanmışlık" üzerine değerlerini muhafaza edip, koruyup, kollamaya iktidar olmak kadar önem verseydi "Paralel zokası"nı yutmayabilirdi. AKP "Dinler arası diyalog" ucubesini duyar duymaz "Ne iştir lan bu saçmalık" diyebilseydi ama diyemedi, diyemediği gibi cemaat telkinleri ile "Üç mabet bir arada" ortak projeler üretip, uygulamaya koydular. İnanç ve ilkelerini kaybetmeyi iktidar gücünü kaybetmeye yeğlediler. Ama o zamanlar Türk Milliyetçisi bir Prof. ,Yümni Sezen Hocamız "Dinler arası diyalog" saçmalığına reddiye anlamında kitap yazdı; bu kitap bile AKP'yi uyandırmaya yetmemişti.
...
Siyasal alt yapını islami referanslara atıflar yaparak oluşturacaksın ama islam'a en büyükk darbeyi vuracak olan "Dinler arası diyalog" zoksını kabulleneceksin; olacak iş mi Allah aşkına. Buna karşı çıkmak sizin doğal refleksiniz olmalıydı. Yümni Hoca niçin yutmadı, ben niçin yutmadım. Çünkü o da, ben de her zaman için gücün değil inanç, ülkü ve ideallerimizin takipçi olduk da ondan.

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com
https://www.izlesene.com/liste/fethullah-gulen

BAŞKANLIK İÇİN DEĞİŞİME ENGEL OLDULAR

Başta görüş ve düşüncelerine çok değer verdiğim abilerim, dostlarım olmak üzere bir çok ülkücü gönüldaşım; yapılacak bir seçimde MHP'ye oy verip vermeyeceği hususunda görüş belirtirlerken bütün muhalifliklerine rağmen "Yine çalışacağım, oyum elbette MHP'ye olacak; ya kime olacak ki" diyorlar. 
....
Oysa yıllardan beridir Sayın Bahçeli'yi o makamda tutan "Garantinin" müsebbibi bu zihniyet olmuştur. Her defasında MHP seçmeninin oy gücü, za
manın iktidarlarının müşgül durumlarında güç toparlanması için kaldıraç vazifesi görmüştür. Sürekli olarak irademizin gücünün bir başkalarının lehine ihale edilmesinden bıkıp, usanmadık mı.
...
Oyumun renginin güvencesini kimseye garanti edemem; hele ki son bir yıldır ülkücü iradenin değişim taleplerinin öncülerini yalan, dolan, entrika ve iftira ile suçlayıp giyotine gönderen, fetö sopası ile ülkücü kanaat önderlerini terbiye etmeye kalkan Balgat müdavimlerine hangi garantiyi verecekmişim ki. Hala bu zihniyeti, parti kurumsal kimliği ile özdeşleştirerek her şeye rağmen oyum MHP'ye demek; zulmün kanırtılarak devamına katkı sağlamaktır. Bu tür beyanatları, üstelik de hareket içinde ismi öne çıkmış kişilerin vermesi; Balgat mudavimlerini gelenekselleşmiş tarzlarının devamı konusunda cesaretlendirecektir.
...
İçinden geçmekte olduğumuz süreçte herhangi bir seçim ve referandum durumunda MHP yönetiminin yönlendirmesi ile kullanılacak oy Recep Tayyip Erdoğan'ın gizli ajandasında ne varsa onların gerçekleşmesine katkı sağlayacaktır. Şu anda Erdoğan'ın nasıl bir başkanlık düşündüğü bile açık değil, çalışması dahi yoktur.
...
Dolayısıyla kimseye oy garantim yok ama oyumun rengi belli. Referanduma ve Başkanlık sistemine evet diyen babamın oğlu da olsa oyum hayır olacaktır. Her defasında MHP için kullandığım irademin başka mihvallere ihale edilmesinden bıktım, usandım. 
...
Ayrıca siyasi bir parti olarak; avlunun kapısını açacaksın, sürüyü salacaksın ama sürüyü güdecek çonbanın bile ortada yoktur. Bir kurnaz sürüyü alıp, götürecek haberin yoktur. Çoban ortada yok, avlunun kapısını niçin açıyorsun be kardeşim.
Senin başkanlık sistemine dair hiç bir çalışman yoksa ve buna rağmen avlunun kapısını açıyorsan bunda senin bir kastın var ki; o da ülkücü iradenin yine birilerine peşinen ihale edilmiş olma ihtimalidir. İşte bu nedenle her şeye rağmen oyum MHP'ye dir diyemiyorum, diyenler de bu hareketin istikbali için iyi şey yapmadılarını söylemek isterim. Çünkü onlar şunu bilmelidirler ki; başkanlık sistemine geçilir se MHP siyasi partiler mezarlığına gömülecek, AKP ve CHP den oluşan iki partili sistem yeni demokrasi rejimimiz olacaktır.
Dolayısıyla; başkanlık sistemine geçebilmek için MHP'de değişim talebi engellenmiştir.
Hayırlı olsun (!)
Mehmet Soral

19 Ekim 2016 Çarşamba

GÜNDEME DAİR ÜÇ BEŞ KELAM

Darbe gecesinden çakma kahraman çıkarmak

Birinci ordu komutanının "Sayın Cumhurbaşkanım beni Bahçeli'ye sorun" yalanının ve bunun gönüllü taşoranlarının çakma kahramanlıkları ancak dört ay sürebildi. Tüh be, senaryolarda yarım kaldı. Oysa daha yazılacak nice senaryolar vardı. Bu çakma ama güçlü yalanlar MHP de bir sürecin daha savuşturulmasını sağladı nasıl olsa. Önemli olan da budur zaten. 
...
Bu çakma kahramanlıklar anlatılırken, hatta kitaplara bile girmişken sessizliği tercih ettiler. Demedilerki "Estağfurullah efendim, olurmu öyle şey, bunların hepisi uydurma" ama nefis işte, çakma da olsa hoşlarına gitmişti.  ...
O gece darbe etkisiz hale getirilmeye çalışılırken aynı anda yine o gecenin çok önemli iki yalanı üzerinden MHP'nin istikbaline yönelik senaryolar devreye sokuldu.
O yalanlar,
1- Devlet Bahçeli'ye bir kahramanlık payesi çıkarıp, güçlendirerek değişim taleplerine karşı güçlü kılmak.
2- Daha Cumhurbaşkanı havadayken Meral Akşener'i "Yurtda Sulh Konseyi" Başbakanı ilan ederek yine aynı şekilde Meral Akşener'i yıpratmak ve değişim talebine engel olup, etkisiz kılmak. l
Peki şimdi ne oldu; çakma kahramanlar madara, mağdurlar kahraman.
...
Bir dört ay daha geçtikten sonra belki de birileri çıkacak "Aslında Fetö darbenin görünen veya gösterilen kısmıdır; esas olan şunlar, şunlardır " derlerse hiç de şaşırmam.


Bahçeli'nin her söylediği; ülkücü vicdanın kabullendiği manasına gelmez.
Sayın Bahçeli diyor ki "Başkanlık sistemine dair meclise bir metin gelirse; biz de gerekeni yaparız"
...
Sayın Bahçeli, iddia sahiplerinin en azından dört aydır gündeme getirmeye cesaret edemedikleri bir konunun sizin aracılığınız ile gündeme getirilmiş olması; metnin meclise gelmesi durumunda tavrınızın ne da olacağı aşikar. 
Sizin bu atraksiyonlarınız kişiliğiniz ve size kılınan vazife ile örtüşüyor ama ideolojik manada biz Türk milliyetçilerinin umurumuzda bile değil. Demokratik usullerle bunu bize kabullendirmeniz mümkün olmadığı gibi sizinle beraber hareket etmemiz de mümkün değil. Size bunları vazife kılanlar da bütün bunları çok iyi bilsinler.
...
Alternatifini düşün yaz, ortaya koy; peşinden gelmezsem namerdim.
Bizi bir sürü gibi peşine takıp, akibeti belli olmayan diyarlara doğru götüremezsin. İllaki sistem değişikliğine gidilmesi gerekir diyorsan; yerle yeksan ettiğin "Aksakal"lılarımızı biraraya getir adını da bize özgü ve orjinal olmak üzere "Kaanlık" mı dersin, "Türk Otağı" sistemimi dersin artık ne dersen; alternatif sistem çalışması yap/yaptır millete sun.
...
Başka fikir sahiplerinin kendilerince birşeyler hazırlayıp sonra da bizlere dayatacakları yaptırımlara evet veya hayır diyerek fikir beyan etmek; ideolojik fikir hareketinin en aciz durumudur ki; bu hal sadece Rahmetli Başbuğ'un değil bu harekete fikren, zikren emeği geçmiş herkesin kemiklerini sızlatır; bilesiniz.
TV ve Sosyal medyada ileri sürdüğünüz düşünceleriniz ve şahsınız üzerine methiyeler düzenler niçin sadece Türk milliyetçileri değil de Aktroller; hiç düşündünüz mü. Biz düşündük.
...

Çocuk gözünü açtı Sayın Bahçeli; bunu da bilesiniz. 

Gerçekten Gülen'in iadesi isteniyor mu?
Yahu bir gecede darbe yapıp, halkın oyu ile seçilmiş başbakanları değiştirebilen irade; lütfen buyurunuz talimat veriniz, "İdam kalksın" önergesi meclise gelsin. Bunu yaptıracak güç sizde var. Niçin evleyip, geveleyip duruyorsun.
...
Sizin "İdam gelsin kararı önüme gelirse ben imzalarım" demeniz aslında ABD'nin Fethullah Gülen'i iade etmemesi için kendisine gerekçe oluşturmanız demektir. . 
...
O adam gelir gelmez elbette hemen asılmayacak; mahkeme edilecek ve mahkeme sürecinde "Neler isteyip de aldığı" süreci anlatırken muhakkak başka şeyler de anlatacak ve bu da hiç bir şekilde işinize gelmeyecektir.
...
Yani demem o ki; idam konusunda mevcut durum devam etse bile Erdoğan ve hükümet sürekli "idam geri gelecek" dedikodusu yaparak veya yaptırarak ABD'ye "Sakın Gülen'i iade etmeyin" demek istenmektedir. ABD dünya kamuoyunca "Türkiye de idamın geri geleceğini bile bile niçin Gülen'i iade ettiniz" eleştirisinin olacağını bahane ederek, iadeyi hiç bir zaman düşünmeyecektir. Erdoğan'ın da istediği tam da budur. 


Arsızlık Hudut Tanımaz
Sizlere bir şey söyleyeyim mi; eğer yakın bir gelecekte AKP "Paralel yapıyı kurup, başına da Fethullah Gülen'i getiren CHP dir" derlerse inanın hiç şaşırmayacağım.
...
TV'ye çıkan Aktroller sanırım bu konuda özel eğitimden geçirilip, sonra TV'lere çıkarılıyorlar. 
Bunlar nasıl insanlar biliyormusunuz; diyelim adam cinayeti işlemiş, elinde kanlı pıçak, üstü başı kan revan icinde, cesetin başında hala "Ben yapmadım, görünen halim katil olduğum manasına gelmez" diyebilen tipler.
Böyle tipler karşında CHP temsilcilerinin doğal olarak kimyaları bozuluyor, şaftları kayıyor; dilleri peltekleşip sonra da ne dedikleri anlaşılmaz oluyor. Ben olsam ne yaparım; dayanamam söverim, sonra da sütütyoyu terk ederip, çeker giderim herhalde. Ya MHP milletvekilleri ne yaparlar; onlar TV'lerde yoklar ki bir şey de yapabilsinler.

BAHÇELİ VE BAŞKANLIK SİSTEMİ ÜZERİNE

Tam da basın ve medya yoluyla ''Bylock'' kullanan ve darbenin siyasi ayağında olan AKP'lilerin deşifre edilmesini zorlama konusunda algı oluşup, oturmuşken Sayın Bahçeli'nin ''Başkanlık sistemi''ni gündeme getirmesi; kendisine isnat edilen teamüllerine ''Cuk'' diye oturuyor aslında. Nasıl mı?
....
Oluşturulmuş olan ancak bir türlü demokratik usullerle ülkücü vicdanın sınavından geçmesine fırsat verilmemiş olunan ''Devletin ve milletin çıkarlarını parti çıkarlarından önde gören Devlet Bahçeli'' algısının sahibi Sayın Bahçeli'nin başkanlık sistemi üzerine durduk yerde yaptığı atraksiyondaki mantık; ''Bylock kullanan 80 AKP milletvekili deşifre olurlarsa AKP den istifa etmek, hatta tutuklanmaları zorunlu hale gelir; dolayısıyla hükümet düşer, ülkede kriz doğar, zaafiyet oluşur ve hala tamamen etkisiz hale getirilememiş Fetö yapılanmasına ikinci bir kalkışma için fırsat doğabileceği'' ihtimali. Sayın Bahçeli buna mani olmayı devleti ve milleti için görev kabul görmüş olabilir. Sayın Bahçeli'nin genel teamüllerine göre böyle düşünmesi beklenebilir. Bu benim şahsi inancım, tesbitim değil; Sayın Bahçeli'ye atfedilen ''Sıfat/sıfatların'' beklentisidir. Dolayısıyla ülkücü vicdanın terazisinde tartılması başarılamamış ''Bahçeli'' algısı üzerine bu senaryo pekala oturtulabilinir.
...
Eğer bu senaryonun doğruluğunu kabul edecek olursak; peki ülkücü bir vicdan olarak sormak istiyorum; Sayın Bahçeli şayet bu kadar ülke ve millet yararına atraksiyonlar geliştirme, çözüm yolları bulmayı görev kabul etmişse, kabiliyeti buna müsaitse bu hünerlerini niçin tüm ülkücüleri kucaklayarak yapmak istemiyor da bu hizmetinden başka siyasi parti veya çıkarların nemalanmasını sağlıyor.
...
Belki de işin arka pilanında ''Bylock'' kullananlar arasında sözde darbe sonrasının Başbakanı Meral Akşener'in isminin çıkmamasının yarattığı hayel kırıklılığı ve atılan iftiralar karşısında masumiyetinin anlaşılacağı korkusu olabilir mi? Kamuoyu vicdanında atılan iftiralar nedeniyle aklanmış bir Meral Akşener'in tekrar estireceği rüzgar elbette korkulacak bir rüzgardır ve şahsen Sayın Bahçeli'nin gündemi değiştirme telaşını buna bağlıyorum.
Ayrıca Meral Akşener MHP'ye genel başkan olmanın ötesinde ülkücü vicdanın sesi olma konumunda olup, her ne kadar partiden ihraç edilmiş olsa bile ülkücü vicdanlardan ihraç edilemeyeceğinden; yüklendiği misyonun gereğini her tür engellemeye karşı yerine getirmeye devam etmektedir. Diğer muhalif MHP adaylarının suskunlukları devam ediyor. Böyle bir misyonun gereğinin yerine getirilmesi konusnda ketum davrandıkları için onlar hakkında bir yorum yapamıyorum; bunu da özellikle belirtmek isterim.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com
BeğenDaha fazla ifade göster
Yorum Yap

13 Ekim 2016 Perşembe

AHMET KALELİ UÇMAĞA VARDI

Değeli Gönüldaşlar,
1978 yılında uğradığı silahlı saldırıda vücudunda oluşan tahribat sonucu  38 sene boyunca ve bilhassa yüzüstü yatağa mahkum olarak yaşamak zorunda kalan Ülkücü Gazimiz Ahmet Kaleli ağabeyim Hak'a yürüdü.  

Cenazesini bugün öğlen namazına müteakip Üsküdar Yeni Valide Sultan Camiinden  kaldırılıp,Çengelköy Mezarlığına defnettik. 
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Başta ailesi olmak üzere tüm ülkücü camiamızın başı sağ olsun.


Ozan Arif şöyle der; 

"Büyük ruhlu insanda,
Büyük büyük dert olur.

Mert olan insanların,
Talihi namert olur..."

Ahmet abim aynen bu dötrlükte tarif edildiği gibi bir dava adamıydı.

Ahmet abim iyi bir ülkücü, Türk milliyetçisi olduğu gibi aynı zamanda iyi bir mümin ve Alpren di. İbadetlerini aksatmaz, namazlarını kılardı. O kendini ölüm denen gerçeğe o kadar hazırlamıştı ki; yoğun bakımda o psikolojik halde dahi gözgöze gelmese bile sesini duyduğu herkesten bilhassa helallık almaya çok özen gösterdiğine şahit olduk. Musalla taşındayken bir yakını tarafından okunan vasiyeti ve özellikle ülküdaşlarına vasiyeti çok anlamlı ve o kadar da manidardı. Kısaca ebedi yolculuk için valizini hazırlamış bekliyormuş sanki.

Özellikle ''Dava'' adına yanlış giden hususlarda haykırırcasına söyleyebileceği çok şey olduğu halde; daima sükut ederek mümkün oldukca ortalığı yatıştırmaya ama ille de adamın adamı değil, davanın adamı olunması gerektiğini öğütlemiştir. Mağduriyetini ne suistimal etmiştir, ne de etmek isteyenlere cesaret vermiştir. Her defasında ''Abi bir resmimizi alalım'' dediğimde ''Memedim boş ver, gerek yoktur'' diyerek resmini bile paylaşmamıza müsade etmezdi. O'nun bu hassasiyetinin nedenini elbette kendisini yakinen tanıyan anlayabiliyorduk. 
...
O'nu ülkücü olup da oraya, buraya, şuraya savrulmuş herkes ziyaret ederdi. Mümkün olduğunca herkes ile diyalog halindeydi. Hareket içinde gruplaşmalardan kaynaklanan karşıtlığı kaşımak isteyen ve güçlü bir referans olarak yanlarında görmek isteyenlere de fırsat vermemiştir. Daima derleyici, toparlayıcı ve nihayetinde bütünleştirici olmaya gayret göstermiştir. Dava adına yaşanan siyasal dalgalanmaları sürekli haberdar olmuş, takip etmiştir ama taraf olmamaya sürekli özen göstermiştir.
...
Samimi bir dava adamı daha bu dünyayı terk edip, uçmağa vardı. Allah Ahmet Abime yeni çıktığı yolculuğunda yolunu açık etsin, menzilini cennet eylesin, Pegamber Efendimiz (S.A) ile komşu kılsın inşallah.
Mehmet Soral
Soralmehmet@hotmail.com




DOKUNMAYIN BENİM KABATAŞ'IMA


Hayatımda gurur duyduğum aidiyetlerimden birisi Allah'ın beni Müslüman ve Türk olarak yaratması; bir diğeri ise Kabataş Erkek Lisesi mezunu olmamdır. Ancak ne gariptir ki her iki aidiyetlerimle birileri uğrayaşıp, bu değerler üzerinden düşmanlıklar üretiyorlar.
....
"Proje okullar" adı altında sınıflandırılan okullar arasında Kabataş Erkek Lisemiz de var. Bu okulların ortak özelikleri; yine bu okullarda kendilerine özgü Kurumsal kimliklerinden ve zenginlillerinden kaynaklanan cumhuriyet değerleri ve kazanımları ile barışık, hatta bu kazanımlarını daha sonra hangi fakültelere giderlerse gitsinler; hangi makamlara gelirlerse gelsinler; koruyan, kollayan nesiller yetişmesidir. Işte bütün mesle bu tür yetişen nesillerin önüne set kurup, devamlılığına mani olmaktır. 
...
Hükümet, daha doğrusu AKP iktidara geldiğinden beridir sürekli "Cumhuriyet değerleri ve kazanımları ile barışık" kurumların karşına sürekli kendi alternatiflerini oluşturmak istemişlerdir. Bunu gelenek haline getirdiler. Mesela basın ve medyada bunu yaptılar, "Yandaş Medya" yı oluşturdular ancak bütün desteklerine rağmen aslının "Muadili" olamadılar; kendileri de dahil Habertürk, CNN Türk ve NTV'yi izlemeye devam ediyorlar. 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı millete hitap etmek için A Haberi değil, CNN Türk'ü tercih etti. Eğitimde de "İmamhatipleşme"de yoğunlaşma sağlanarak "Kabataş Erkek, İstanbul Erkek. ..vb muadili okullar yaratmak istediler ama gene istediklerini elde edemediler. Bu sefer bu okullara doğrudan müdehale ile "Mademki İmam Hatipleri istediğimiz seviyeye getiremedik öyleyse kıskandıklarımızı ortadan kaldıralım" dediler. Bütün bu yapılanlar açıklamaya çalıştığım niyetlerinin fiili uygulamalarıdır.
...
Ey muhteremler size bir şey söyleyeyim mi; niyetiniz bu ise boşuna uğraşmayın. Kabataş Erkek Lisemizin kurumsal eğitim şifrelerini sadece biz biliriz. Kozmik odalarındaki eğitim sırrını bilir, anlatılanları da sadece biz anlarız; çünkü sadece bizim kafamız basar o anlatılan ve söylenenleri. Sen hiç bilip, anlayabilirmisin ki; dersanemizin beş metre yükseklikte tavanındaki süslemedem önce beynimize, sonra da kişiliğimize doğru akıp gelen sinerjinin sırrını veya küflü duvarlarından hergün içimize çektiğimiz ancak 150 yılda değerini bulmuş en değerli parfümün üzerimize sindiğini.
Boşuna uğraşmayın; ne bu parfümü üretecek kabiliyetiniz var ne de zamanınız.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

8 Ekim 2016 Cumartesi

ERHAN AFYONCU VE GÜNDEME DAİR

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu'ya dair...
Milli Savunma Üniversitsi rektörü
Erhan Afyoncu
Cumhurbaşkanı kafasındaki gizli ajandayı uygulamak için Erhan Afyoncu hocayı bilerek Milli Savunma Üniversitesi rektörü olarak atamıştır.. Hoca da Cumhurbaşkanı'nın kendisinden beklentilerinin gereğini yerine getirmek için gerekeni yapıyor. İlk icraatı kendisine ısmarlanan ve çocuklarımıza dağıtılan 15 Temmuz'u anlatan kitapçığa Cumhurbaşkanı'nın yazdığı önsöze imza açarken "Türkiye Cumhurbaşkanı" diye açmış. T.C ' yi kaldırmış yani. Bu yanlışlık veya kasıt kendisinden kaynaklanmıyorsa uyarması gerekirdi; bilerek yapmışsa da zaten bir felaket, ciddi bir haftadır.
...
Ayrıca darbe bahane edilerek yapılan "Gerici Devrim" ile ordunun genleri ile oynanıp, geleneksel "Türk askeri" yetiştirme geleneğini, hatta sanatını ortadan kaldıran düşüncenin "İcracı başısı" olmasını ve üstelik de bu yeni yapılanmanın kurumsallaştırılmasının dediğim gibi icracıbaşısı olmasını kabullenmek mümkün değildir. Eğer Erhan Bey Türk milliyetçisi ise bu görevi kendisine telif edenleri milliyetçi bir duruşla uyarıp, görevi de kabul etmemeliydi. Erhan Bey'in ne bilim adamlığına, ne de değeri yüksek eserlerine bir sözümüz yoktur. Kısa zamanda çok eser üretmesi takdire şayan bir durumdur. Keşke bu ilmi zenginliğini "Peygamber Ocağı Türk Ordusu"na yapılmak istenen operasyona omuz vererek değil, karşı duruş sergileyerek, taçlandırabilseydi.
...
 Üzüldüğüm diğer bir husus Erdoğan'ın gizli ajandasındakileri bazı niyetlerini; Türk Milliyetçisi olduklarını bildiğimiz bilim adamlarının dahi kabul edip, icraya koymaya hevesli olmalarıdır.
...
Görünen o ki; Üniversiteden doğan Türk milliyetçiliği hareketine yine üniversite içinde milliyetçi akademisyenlerce yeni bir yorum getirilerek, revize edilmek isteniyor; dolayısıyla bundan sonra bir kırılmanın yaşanacağı besbelli.
Aktrol kardeş...
Bugün TV'ler de gücü arkanıza alarak malum yapıdan dolayı "kabahatli olma" riskini kırk yıl öncesine kadar götürüp, sonra keyfinizce dağıtarak günümüze kadar getirip, payınıza düşeni de "Miniminnacık" yapmanız her ne kadar paşa gönlünüzce mümkün olsa da; tarihin kamerası her şeyi olduğu, bittiği şekliyle kaydediyor. Ne kötü değil mi; bir de google belası çıktı karşınıza her şeyi o da kaydediyor. TV'ler de yaptığınız o laf cambazlıkları da kaydediliyor. Yazık,işinize gelen "Milad "ları da keyfinizce belirleyemeyeceksiniz.
...
Bu millet Kenan Evren'nin yaptıklarına, ettiklerine % 92 oy oranı ile "Aman paşam, canım paşam, yiğit paşam; sen olmasan biz ne yaparız" diyerek "He" demişti. Peki otuz sene sonra muktedir olanlar değişince millet aynı "Paşa" için ne dedi; GÖMÜN ULAN.......
...
Sizleri vebalden kurtaracak olan hak, hukuk ve adalete sadakatınız olacaktır. Çocuklarınızı da kendinize benzettiniz belki, hiç olmazsa torunlarınızın yüzüne bakacak bir rezerv bırakınız. Yıllar sonra youtube'e girerek konuşmalarınızı izleyecek olan torunlarınızı utandırmayınız veya torunlarınızı sizden uzak tutun. 
Ne oluyoruz yahu
Sahi, bu darbe geçmişle hesaplaşma için mi yapıldı yoksa hesaplaşmaya fırsat mı oldu ki; Cumhurbaşkanı Lozan'ı masaya getirdi. Daha önce azınlıkları temsilen Türk Bayrağı'nın altına farklı bir renkte şerit çekilsin diyen Hilal Kaplan yeni bir Osmanlı'ya dönüşten bahsediyor. İnsanın "Ne oluyoruz yahu" diyesi geliyor.
Aktroller sürekli zihinlerindeki gizli ajandayı her vesile ile deşifre ediyorlar. Bilerek mi, bilmeyerek mi; ama besbelli her halukârda bizleri birşeylere alıştırıyorlar.
...
Vallahi sizi bilmem ama fazla sürmez; bir süre sonra belki de darbenin başını, gelişimini ve sonunu bugüne kadar olduğundan çok farklı görüp, değerlendireceğiz gibime geliyor. 

Bırakınız Yapsınlar Bırakınız geçsinler

AKP'nin kendisi muhafazakar yapıda olmasına rağmen; öncesi cemaat, ortası paralel, sonrası fetö olan yapılanmaya "BIRAKINIZ YAPSINLAR, BIRAKINIZ GEÇSİNLER" liberal görüşe ile yol verince onlar da istediklerini yaptılar, istedikleri yerlere de yerleştiler.
...
Bu süreçte hata yapan bireylere tek tek bedel ödetiliyor ancak siyaset kurumu niçin bedel ödemiyor. Eğer siyaset kurumu da bedel ödemezse; "Gelecekte artık darbe olamaz" güven ve rahatlığında olmamız mümkün olamaz. 
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

4 Ekim 2016 Salı

GÖRDÜKLERİMİZ ZANNETTİKLERİMİZ Mİ

Bir milletin milli düşünen bütün unsurları bertaraf edilip, makamları gasp edilip, esir alınmışa; o devlet de her istenilen operasyon gerçekleştirilebilinir. 
İşte o nedenle darbeden önce işe MHP'yi halletmekle başladılar. Nasıl mı? 
...
ABD aklı, fetö icraatı ile Meral Akşener ismi etrafında, hem de güçlüce esen Türk milliyetçiliği rüzgarını kesmek için "Paralelci" senaryosu yazıldı, uygulamaya konuldu ve istenilen başarı elde edildikten sonra da darbeye geçildi. 
...
Meral Hanım değil, başka isim de olsaydı aynı senaryo yazılıp, uygulanacaktı. Nitekim Sayın Bahçeli 2006 yılında benzer rüzgarı estiren Ümit Bey'e CIA ajanı demişti. Genel Başkanlığını sağlama alınca da partiye aldı, yardımcısı yaptı ve bağrına bastı. Yine Sayın Bahçeli ortalıkta yokken, rahmetli babası rahmetli Başbuğ ile parti binasında çalışmalar yaparlarken; kısa pantolonlu bir çocuk olarak koridorlarda koşuşturan Ümit Özdağ'ın ve yine üstelik 12 Eylül öncesi kendisi 18 yaşında genç bir kız iken abisi Kocaeli MHP il başkanı olan Meral Akşener'in de ülkücü olmadığını Sayın Bahçeli marifeti ile öğrenmiş oluyoruz. Yani bahsettigim bu iki ismin aile yapıları ve ortamları gereği; ülkücü olarak yetişme ve dolayısyla ülkücü olmak dışında bir seçenekleri olmamıştır. Sayın Bahçeli'yi bilmeyiz ama ağabeyin ülkücü olduğu bir ailede kız kardeşin başka bir siyasi seçeneği olmaz. Sayın Bahçeli'ye "Ülkücü değildir" deme edesizliğini yapmaya dilim varmıyor ama belli ki "Ülkücü aile" yapısı hakkında da bir bildiģi yoktur. 
...


Bence Türk siyasetindeki kişileri görünümleri ile değil, yaşanan olaylarda; neden sonuç bağlantılarındaki fonksiyonları üzerinden değerlendirmek lazımdır. Şahsen bunu başardığım için gözüm açıldı ve "Sağın ihanetini yaşaya yaşaya; solu anlamaya başladım" diyebildim. Solcuların da aynı sorgulamayı yaptığının farkındayım ki; "Milli sol" diye tanımladığım bir kesim büyük bir heyecanla Meral Akşener rüzgarını takip ediyorlar. l 
...
Belli ki "Sol" da zamanında (SODEP-Sosyal Demokrat Parti listelerinden meclise giren Kürt milletvekilleri) masum bölge halkının mağduriyetlerini dile getirmelerine ve bunun da resmi ve meşru zeminde olmasını teminen meclise girmelerini sağlamak üzere zamanında şans tanıdıkları "Kürt siyasal Hareketi" daha sonra terörize olup, nihayetinde PKK'laşmasi nedeniyle; sanırım bugün "Sol"cular "PKK'nın ihanetini göre göre milliyetçileri anlamaya başladım" demektedirler.
...
İşte milliyetçiler ve milli soldaki bu şuurlaşma ve sorgulama sürecinin "Milli düşünce" etrafında ittifaka evrilmesinden korkanlar başta MHP Olağanüstü Kongresine müdehale ederek sivil siyasete, Ordu içinden darbeye kalkışarak da Orduyu itibarsızlaştırmak istemişlerdir.
...
Amaç milli Türk Devletini ortadan kaldırmak ve belki de Osmanlı tipi, kozmopolit yapıda yeni bir "Oluşum" icat etmektir. Sürekli Osmanlı'ya atıf yapıp, Lozan'ı beğenmemeyi; bunca anlattıklarım ve yaşanmışlıklardan sonra sizce nasıl yorumlamamız gerekir. Aslında ne gördüklerimiz zannettiklerimizi; ne de zannettiklerimiz görüklerimizi doğruluyor.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

2 Ekim 2016 Pazar

LOZAN ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ DAHA

Lozan hezimettir diyenler bir tık ötesinde ne diyecekler biliyormusunuz;
"Her etnik kimliğin aidiyet hissettiği Osmanlı İmparatorluğu yerine yeni kurulan devlet sadece Türklere aitmiş gibi adının Türkiye olması yanlış olmuştur. Bu devletin adı; her kimliği kapsayacak şekilde değiştirilmelidir. "
diyeceklerdir. 

...
İşte Lozan'a hezimet denilmesinin arkasındaki asıl niyet de budur. Musul, Kerkük adalar bahane. Daha dün bir tek kurşun atmadan Suriye'de ki Süleyman Şah Türbesi taşıyıp, on dönümlük toprağımızı terk edenler hangi yüzle Lozan'ı sorgulayabilirler ki.
...
Lozan üzerinden yaratılan "Muhabbetin" gerçek amacı; alıştıra alıştıra yeni bir devlete ve yeni bir sisteme geçmektir.

...
Bugün "Devleti yönetme" konumunda olanlar özellikle Lozan ile nihayetlenen bir mücadele sonrası; Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının tıpkı "Paralel yapı" gibi Osmanlı'ya sızarak devleti ele geçirdiklerini; yeni bir devlet ve yeni bir sistem kurduklarını; işte zamanında Osmanlı'ya karşı yapılmış sözde bu "Darbe" nedeniyle kendilerince gerekeni yaptıklarını ve aslına rücu etmek için mücadele ettiklerini düşünüyorlar.
15 Temmuz'u isterseniz çok yakından değil, biraz daha geriye çekilerek, daha geniş perspektifden okumaya, anlamaya çalışalım lütfen.
...
Önce Ergenekon, Balyoz ve askerî casusluk kumpasları ve sonra fetö darbesi ile doğrudan etkilenen kurum hangisi oldu; ordu. Ve bütün bu olup bitenlere karşı mukavemet gösterebilecek siyasi duruş kimlerden beklenirdi; "Türk milliyetçiliği"nden. Peki bunun için ne yaptılar; devletin tüm imkanlarını kullanarak ne yapıp, edip MHP'ye kongre yaptırtmadılar ve koskoca kitleyi adeta mensup oldukları partiden (Kurumsallığından değil) nefret eder hale getirdiler. Sebep; devlete sadık muhalif bir direncin oluşmasına mani olmak.
...
Sözde izlediğimiz kavganın tarafları kim olursa olsun hedef "Türk Ordusu" ve "Türk milliyetçiliği" olmuştur. 
...Bütün bu olup bitenler uzun vadeli yapılan plan ve projenin uygulama aşamalarıdır.
Darbeye kalkışanlar ile Lozan'a hezimettir diyenlerin özellikle de Cumhuriyet tarihi boyunca hangi tasdan su içtiklerine bir daha bakalım derim.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com