30 Ekim 2015 Cuma

MİSAFİRİN KALLEŞİ...

Utanmazlık, arlanmazlıkta sınır tanımayan; ar damarı çatlamış haysiyet yoksunları; duydum ki kutlu davanın ''çınar ömrünce'' yaşayan duayenlerine, Ülkücü Hareket'in yaşayan hafızalarına yani 90 yaşının üstünde olan devine musallat olmuşlar.
...
Eskinin ülkücüleri olduklarını iddia eden günümüzün bazı şerefsizleri; 90 küsur yaşında bir insana ziyarete giderek, seçim arifesinde; yaşlılığını, yaşlılığının doğal sonucu bazı melekelerinin zafiyetlerini; ve belki de haklı olarak koskoca bir ömrünü verdiği, acısını çekip, gözyaşını döktüğü davasının hala istediği konumda temsil edilemeyişinin yarattığı hayal kırıklığı ve kırgınlığını suiistimal ederek; ''tanrı misafiri'' kisvesi altında; tüm ülkücü camianın saygı duyduğu, çok büyük değer atfettiği ''amcamızı'' ziyarete giderek, O'nun ağzından MHP ve Sayın Devlet Bahçeli aleyhine demeçler vermesini teminen sinsice kurulan tuzağa, maalesef çok kıymetli amcamızı düşürmüşler.

Yaptığınız bu kalleşlik sadece MHP’ye yarayacak onu bilin ancak ‘’amcamıza’’ karşı küskün bir çevrenin oluşacağı aşikar. Bu insanı çevresinden, sevdiklerinden koparmaya hiç mi utanıp, sıkılmadınız. Aile içi sohbet olduğunu düşünüp ‘’bunlar da bizim çocuklar’’ rahatlığında biraz da öz eleştiri yaparak içinden gelenleri ifade edip, saatlerce süren söyleşinin içinden bazı cümleleri cımbızla alıp ‘’işte MHP’nin yaşayan çınarı böyle düşünüyor, böyle söylüyor’’ diyerek son çırpınışlarınız için emellerinize alet etmeniz; sosyal medya da paylaşımınız; tek kelime ile alışkanlığınızdan olsa gerek; geçmişte birilerinin yatak odalarına koyduğunuz tuzakların bir başka versiyonudur. O kasetler sizi muradınıza nasıl ki erdirmedi ve kendi belanızı kendi elinizle bulduğunuz gibi bu ‘’yaşayan çınarımıza’’ kurduğunuz tuzaktan da umduğunuzu bulamayıp, yine kendi belanızı kendi elinizle bulacaksınız.
Misafirin de kalleşi böyle olurmuş demek.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

28 Ekim 2015 Çarşamba

KAYPAKLIĞIN FİYATI NE Kİ.

MHP ne demişti hatırlayalım "Kobani'de PYD'ye yardım etmek ve onun saflarında DEAŞ'a karşı savaşmak için Kuzey Irak'tan gelip, Türkiye den geçmek isteyen Peşmerge askerlerine müsade etmeyelim" Hükümet bu uyarıyı dikkate almayıp, karşı çıkmıştı ve Peşmerge askerlerine yol vermişti. Peki şimdi ne yapıyoruz; PYD'yi bonbalıyoruz değil mi? Daha neler neler; ''çözüm süreci'' safsatasını hatırlatmaya bile gerek yok; ödediğimiz bedelin acısı bile dinmedi, içimiz yanıyor.
İşte bu kadar kaypak, yanar, döner bir dış politika yüzünden medeni dünya bizi dışlamış durumda. Göçmenlerle ilgili Avrupa da toplantı yapılıyor ama Türkiye davet edilmiyor niçin; dışlandığımız için. Avrupa ülkemize ve yönetenlerimize güvenmiyor, gayri ciddi buluyorlar. Türkiye'nin sürdürebilirliği bir hafta bile olabilecek ne iç, ne de dış politikası var.
Özellikle son üç yıldır MHP ve yöneticilerinin söylem ve demeçlerini hatırlayacak olursak hiç yanılmadıklarını; ne söyledilerse doğru çıktığını fark edebiliriz.
Sinan ogan ''Türkiye de uyuyan DEAŞ hücreleri var'' demiş, daha önce de DEAŞ'ın konsolosluğu basabileceğini söylemişti ancak bu kadar kıymetli bilgiyi değerlendirebilmekten aciz ''mankurtlar''ın bu uyarıyı dikkate almamalarının bedelini en azından 150 canın kaybı ve iki katı yaralı ile ödedik; görevlilerimiz 49 gün esir kaldılar karşılık olarak 80 DEAŞ mensubu serbest bırakılmıştı. Her sarıklı ve sakallı insan grubunu cihatcı görüp, Allah'ın mübârek kulları sanan peşin hükümlü iktidar; mezhep taassubu gereği Esad'a Alevi deyip karşı çıkarken; DEAŞ'a da Sünni deyip sıcak bakarak kaynayan Ortadoğu da devletimiz ve milletimiz adına yüzümüzü kara çıkaran politikalar izledi ve maalesef rezil olduk.
Türk milletini ve devletini bu kaostan kurtarmak, ayakları yere basan iç ve dış politika için MHP'nin olduğundan çok güçlü bir şekilde meclise girmesi gerekmektedir. AKP'nin güçlenerek seçimden çıkması durumunda iç savaştan korktuğumu itiraf ediyorum. Bu fırsatı vermemesi için de Allah'a dua ediyorum.
Korkuya dayalı sermaye desteğinin artık dayanma gücü kalmadığından; AKP seçimden istediği sonuçla çıksa bile sermayenin desteği devam etmeyecek; Arap kaynaklı "kalleş sıcak para" ülkeyi terk edecek; bu sıcak para ile süspanse edilen ekonomi korkarım ki krize girecek ve peşpeşe iflaslar ve işsizlik alıp başını gidecek. Bu durumda hiç bir algı yönetiminin gücü, yeteneği dirlik ve düzeni sağlayamayacaktır; nihayetinde karnı tok insanın kavgaya mecali olur; taraftarlığını muhafaza edebilir. Milletin anasına söve söve havuzu dolduranların bu defa analarına sövmeye başlayacaklardır; işsiz güçsüz, karnı aç kalanlar.
Kaypaklığı ucuz buldunuz diye bu kadar üzerine abanmanın ne gereği var; 
Ey kaypaklar.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

23 Ekim 2015 Cuma

İLLE DE AYDIN DOĞAN'I İSTEREM

Ey büyük Allah'ım sen nelere kadirsin. 
Senin gücünü ve kudretini tasavvur edemeyenler ''suratlarına bir tokat'' istercesine somut gerçekler istiyorlar. Alın size somut bir gerçek. Aşağıda anlatmaya çalıştığım konu; Türk milletine; karşılıklı olarak gizli anlaşma, sözleşme ve destek ile kalleşlik yapanların ''Allah tan yedikleri tokatın hikayesi'' dir.
...
Aydın Doğan; Allah biliyor ya, geçmiş dönemlere nispeten mümkün olduğunca tarafsız olmaya çalışıyor ama ''ERDEGEN'' açısından bu yetmiyor. Peki ne istiyor; Doğan Grubu’nun açık açık kendisini desteklemesini istiyor.
2001-2002 Yıllarını hatırlamaya çalışalım. Bu günlerde olduğu gibi Devlet Bahçeli, MHP ve MHP yetkililerini bir hafta içinde iki defa canlı yayına çifter çifter programlara çıkarıp, söz hakkı vermeyen; MHP’siz hükümet formülleri başta olmak üzere DSP ve Refah partisinin içinden hainler devşirerek her iki partinin yerle yeksan olmasını sağlayıp, Türkiye de siyaseti dizayn etmeyi misyon edinen Doğan Gurubu; Almanya’da Hürriyet Gazetesi tesislerini açma bahanesi ile Çiller, Yılmaz ve ‘’Erdegen’’ buluşmasını sağlayarak 13 yıllık iktidarın temelini atmışlardı.

İşte ‘’ERDEGEN’’ kendi mantığı içerisinde tutarlı davranarak, kendisini iktidara taşıyan ana unsurlardan ‘’medya ayağı’’ olarak Aydın Doğan’ı gördüğü için; yine içine düştüğü çıkmazdan ve gelecek günlerin kaosundan Aydın Doğan desteği ile çıkabileceğine inanmış olsa gerek; mütemadiyen Doğan medyasını taciz ederek bunaltıp, desteğini almak istiyor.
ERDEGEN; yandaş medyanın nicelik olarak büyük olmasına, kendisini kayıtsız şartsız desteklemelerine rağmen; besleme oldukları için nitelik olarak bir ‘’hiç’’ olduklarına; gerek yazarları gerekse gazetecilik mantalitesi açısından medyadaki ‘’özgül ağırlıklarının’’ düşük olduğuna inandığı için kendisi için verilen mücadele onu tatmin etmiyor ve ‘’ille de Doğan Medyası’nın desteğini isterim’’ diyor.
Yani demem o ki; ancak ve ancak, kendisini ‘’getirenlerin’’ yine kendisini ‘’götürmek’’ isteyenlere karşı koruyup, kollayabileceğine inandığı güç olarak Aydın Doğan'ı görüyor ve bu nedenle ‘’ille de Doğan Medyası’’ diyor.

Demek ki, tuttuğumuz maşalar; Zamanı gelince tırmalar.
pardon, bu söz başka bir sözün devamıydı değil mi?
Neyse, tuttuğumuz ''maşalar''
Dikkat etmezsek el yakar.
Bu aralar ‘’BOP da neymiş, zaten ona hiç inanmamıştım, beni kandırdılar’’ sözünü duymaya kendimizi hazırlayalım derim.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

22 Ekim 2015 Perşembe

ŞARTLAR NE OLURSA OLSUN OYUMUZ MHP'YE

Değerli gönüldaşlarım,
Türk milliyetçisi, ülküdaşlarım;
Gene bir seçim arifesindeyiz ve gene bizim üzerimize olabildiğince, çullanırcasına negatif yönde algı oluşturmaya çalışıyorlar. Surda nasıl bir gedik açabileceklerinin hesabını yaparak, en iğrenç yöntemlerle gerek Sayın Devlet Bahçeli’nin şahsında gerekse MHP kurumsal kimliği üzerine saldırıp, bu yetmiyormuş gibi, içimizden hain devşirme peşindeler.
Bütün bunları bizlere reva görenleri belki anlamak mümkün; zira geçmişe dönük kavgamız hep bunlarla olmuş ancak kendi içimizdeki bazılarının ‘’oyumu MHP’ye değil, şuna buna vereceğim’’ sözü de ne oluyor Allah aşkına. Bu tavrın nedeni elbette ki inanç ve ilkelerdeki değişim değil; MHP iç siyasetinden kaynaklanan nedenlerdir. Lütfen MHP’nin parti içi siyasetinin gönlümüzde neden olduğu tatminsizliğinin müsebbibi olanlarla hesaplaşmaya kalkarak; Türk milleti ve Devleti’nin geleceğinin teminatı olarak görülen ve bunu kendisine misyon edinmiş MHP’nin leş kargalarınca yok edilmesine fırsat tanımayalım.
Konjokturel olarak belki de MHP’nin en güçlü bir şekilde çıkması gerektiği seçimi ‘’bıçak sırtı’’ misali geçirmek bizlere züldür; bunun müsebbibi olanlarla er veya geç hesaplaşma hakkımız baki kalmak şartıyla; ihanete varan ‘’MHP’ye oy vermemek veya hiç oy kullanmamak’’ gibi seçeneklere tenezzül etmek; çok özür dilerim ‘’sütünü döken inek olmak ’’ gibi bir gafletin içine düşmek; MHP’ye en kritik dönemde yapabileceğimiz en büyük ihanet olacaktır. Bütün özverimiz MHP’yi yönetenler için değil, MHP kurumsal kimliğinin olabildiğince onurlu, iri ve diri kalması içindir.
MHP’nin Türk siyasetindeki özgül ağırlığı her zaman için özeldir. Nasıl mı? Mesela AKP-CHP 32 gün koalisyon görüşmesi yapıyorlar ancak koalisyon kurma başarısızlıkları hiç tartışılmıyor ama MHP-AKP koalisyon görüşmesinin ‘’başarısızlığı’’ herkes tarafından konuşuluyor, tartışılıyor; bunun gerçek nedeni MHP’nin Türk siyasetindeki ‘’özgül ağılığının’’ niteliğinden, değerli oluşundan kaynaklanmaktadır. Anketlerde CHP, AKP ve BBP seçmenlerinin ikinci tercihleri olarak MHP çıkıyor. Peki niçin istenen performans elde edilmiyor. Bunun cevabını aşağı, yukarı çoğumuz biliyoruz ama önemli olan MHP’yi yönetenlerin bilmesidir.
Sandığa gitmemek veya AKP hariç bir başka partiye oy vereceklerini söyleme gafletinde bulunan değerli arkadaşlarımız bilsinler ki bu durum tamamen AKP’nin işine yarayacaktır. Öfkelenmenize neden olarak görülen ‘’mazeret/mazeretler’’ belki de hiç haz etmediğiniz bir siyasi tercihin güçlenmesine vesile olacaktır. Diyelim ki Kocaeli’inde bir kardeşimiz MHP’ye oy vermekten vazgeçip, AKP olmasın da kim olursa olsun deyip, CHP’ye oy verdiğini düşünelim. Besbelli ki bu oyun yansıması tamamen AKP’ye yarayacaktır. Çünkü CHP tek başına iktidara gelemeyeceğine göre, oyu artmış olsa bile dengelerin değişmesine ciddi katkısı olmayacak, MHP’nin 7 haziranda HDP’ye kaptırdığı milletvekili çok rahat şekilde gene HDP’ye gidecektir. Oysa aynı arkadaş oyunun yanına bir oy daha ilave ettirebilse HDP’ye kaptırılan milletvekilliği tekrar geri alınacaktır.
Partimiz MHP’ye sahip çıkarken kişilerin bekasını değil, MHP’nin bekasını düşünerek hareket etmek gibi bir bilinç, şuurda olmamız gerekiyor.
Allah hepimizin, Türk milletinin yar ve yardımcısı olsun.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

16 Ekim 2015 Cuma

PROVOKASYONA GEL, PROVOKASYONA...

A-Haber'i izliyorum. Döne döne aynı haberi veriyor.
Neymiş efendim HDP'li bir grup karşılaştıkları başörtülü kadını linç etmeye kalkmışlar.
Malum, A-Haber Havuz medyasına ait olup, AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan otoritesine karşı gelen, eleştiren kişi, kurum ve kuruluşlara karşı fütursuzca savaş aşmış ''canlı kalkan'' olmak gibi bir misyon edinmiş adeta.
...
Siyasi grupları her geçen gün kendi içinde konsolide olmaya iten ve aynı zamanda karşılıklı duygu ve düşüncelerin nefrete dönüşmesi sağlayan ''yandaş zihniyet''in bu gidişle ülkeyi iç savaşa götürmesinden korkuyorum. Bunlar Türk milletini, abarttığımı sanmayın lütfen; PKK'dan daha tesirli bir bölünme sürecine götürebilir. Müthiş bir medya gücü ve algı yönetimi var. ''Kürtler bize nasıl oy vermezler'' in intikamını alma düşüncesi bunları tamamen kontrolden çıkarmış durumda.

Ne demek oluyor Allah aşkına; ''bir grup HDP'li başörtülü kadına öfke ile saldırıp linç etmeye kalktılar''.
Bir an için haberin doğru olduğuna inansak bile; Türkiye'nin bugünkü konjökturel şartlarında çirkin haberi döne döne vermenin ne manası var. Ben bunu AKP ve Recep Tayyip Erdoğan için ''gemileri yakmak'' ve istikballeri ile ilgili içine düştükleri korkunun yarattı panikten kaynaklanan hesaba, kitaba gelmeyen haller olarak görüyorum. Malum katliamla ilgili yayın yasağı koyanlar provokasyon amacı güdüldüğü besbelli olan bu haber için ne düşünürler acaba.
...
Yine başörtüsü, yine kadının masumiyeti üzerinden oy devşirmenin iğrenç yöntemleri. Yazıklar olsun size; ne diyelim ki.
Bir tesellim var ki, gidici olduğunuza artık sizde inanmışsınız anlaşılan.
Şimdi peşinen söyleyeyim; benim HDP'yi savunduğumu bile söyleyebilecek mankurtlar çıkacaktır. Hiç de önemli değil. Biz şahısların bekası için değil, devletimizin ve milletimizin bekası için düşünür, yazar ve yaşarız. Benim nezrimde yukarıdaki haberi döne döne verenlerin tereddütsüz PKK'dan daha tehlikeli ve bölücü olmalarıdır.
İnşallah, Allah bunların hakim oldukları tüm inisiyatifleri ellerinden alır, Türk milletini ve devletini rahatlatacak olanlara verir.
Amin…
Mehmet Soral

14 Ekim 2015 Çarşamba

LEVEN KIRCA VE ALLAH'TAN "ROL" ÇALANLAR


Levent Kırca ile ideolojik anlamda aynı fikirde değildik ancak fikirlerine sadakatına, her durum ve şartta korkmadan savunmasına imrenmişimdir.
Şimdi "Tiran"ın ülkesinde sırtını ona dayayanlar, Levent Kırca daha toprağa verilmeden arkasından Müslümanım diyen hiç bir kimseye yakışmayan sözler ve başlıklarda onun geçmişini eleştirip, "en iyi alkolik taklidi yapan Levent Kirca öldü" şeklinde ölüm haberini verdiler.
Güya onun inancını, imanını ve yaşamını sorguluyorlar. Ancak çok sağlam imana sahip Müslümanın ölüm denen akibeti (üstelik de kanser olduğunu bildiği halde) kabul edebileceği şekilde ölümü kabullendi ve bekledi. Ben de elhamdulillah imanlıyım diyorum ama Levent Kırca kadar ölüme hazır olduğumu hissetmiyorum, Allah affetsin. O'nun din adina imanını sorgulayıp, hayatını elestirenlerin de hiç birinin O'nun kadar Kuran-i manada ölüm gerçeğine hazır olduklarını sanmıyorum. Kendisi ile yapılan söyleşide "ölümden korkuyormusun" sorusuna "bunca gencimiz, askerimiz şehit olurken benim bu kadar yaşamış olmam yeterli, bugün yarın fark etmez; ben hazırım. " demişti. Bu insana dil uzatıp, beşe beş katanlar; hanginiz hangi yüzle Kırca kadar ölüme hazırsınız? Hiç olmazsa Allah'ın istediğini yapın; hüsni zan ile hareket edin. Yandaşlık ve yalakalık yapmadı diye bu ne öfke, bu ne kindir Allah aşkına. Kenan Evren'i bile skeçkerinde eleştiren bu insanın RTE'yi eleştirememesi için her türlü engelleme yapıldı, önlemler alındı. Bu utanç da sizlere yeter. İlk önce siz kendi kapınızı süpürün, temizleyin lütfen. Hep döne döne 28 Şubattan bahsedersiniz ya; eğer sizler de o zamanki post modern  darbeye karşı (Meral Akşener hariç) rahmetli Kırca gibi, size karşı duruşu gibi bir duruş sergileyip,  fikri ve zikri namusunuza sahip çıksaydınız sözkonusu darbe amacına ulaşmazdı.Devletini ve milletini seven bir insandı. Allah rahmet eylesin.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com