22 Ekim 2013 Salı

OĞLUMUN HAKKINI VERMEM SANA SURİYE'Lİ

Bu hükumetin yaptığı olsa olsa baba parasıyla hovardalık yapmaktır. Mazlum ve mağdurun yanında olmak Türk milletinin şanındandır. Ancak verdiğin savaşın haklı bir savaş olduğuna inanıyorsan ve bu savaş senin ölüm, kalım savaşınsa; ülkenden kaçmayacaksın. Savaşı ganimet bilip, Türkiye de bedava okuyabilmenin fırsatı olarak görüp benim topraklarıma sığınmayacaksın. Sana tanınan iltiması; bu ülkenin vergi ödeyen bir vatandaşı olarak helal etmem, sana da sana bu fırsatı tanıyanlara da. Ey fırsat düşkünü bezirgan. Ey kaçak oğlu kaçak; sen bilir misin bizim ''ey onbeşli, onbeşli...'' türkümüzü. Arap tarihinde bulamıyorsan Türk tarihini oku ve o yürek yakan türkümüzde geçen ''onbeşliler'' neler yapmışlar, ülkesinin ve milletinin bağımsızlığı, hürriyeti için. Onbeş yaşında ölmeye gittiler, hem de okullarını bırakarak. Sen bilirmisin; İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesi öğrencilerinin hepsinin Çanakkale'ye gidip, şehit olduklarını? Yaşlı anan, baban, bacın velhasıl yetimleriniz ve çocuklarınız buyursunlar gelsinler, hepinizi bağrımıza basalım ama üniversiteyi okuyacak yaşta olan sen... sen niçin geliyorsun? Sende inanmıyorsun değil mi bu savaşın ''hak'' savaşı olduğuna. Sanırım bizim ülkemizde bizi kandıranlar, seni de kandırmışlar. Elini kolunu sallaya sallaya girdiğin ülkemin üniversitelerine benim oğlum girmek için üç sene mücadele verdi, maddeten ve manen. Kusura bakma seni de bu iltiması sana tanıyanları da ülkemin nimetlerinden faydalanmaktan men ederim. Akıllı olacaksınız, akıllı... kardeş kardeşi boğazlayacaksınız, sebep olduğunuz mağduriyetin bedelini; benim evladım üniversitede okumaktan senin için feragat ederek ödeyecek öyle mi? Kusura bakma Suriyeli delikanlı; bu savaş ''hak'' savaş değil, sana tanınan iltimas da hak değil.

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com
21.10.2013

NİCE KAHRAMANLAR YARATTIK; OY İÇİN...

Pilotlarımız kurtuldular, Allah selamet versin.
Ebette ki çeken bilir. Kendileri ve aile fertleri için empati yaptığımda tüylerim diken diken oluyor.
Bu aslında, T.C. Devleti olarak gereksiz yere edindiğimiz düşmanlığın bir diyeti, bedeliydi. Bu bedel karşılığı ne verildi, onu hiç bir zaman öğrenemeyeceğiz ancak bir gün İsrail gizli servisi bununla ilgili açıklama yaparsa, biz de öğrenmiş olacağız.
Bu konuda benim esas dikkatimi çeken; bütün olup bitenlerin müsebbibi olan ve yürüyüşüne meftun olunan kişinin, savaşı kazanmış komutan edasıyla pilotları karşılamaya gitmesidir. Her olup, bitenden sonra sürekli siyasi rant hesabı yapılıyor ve her türlü süreç ona göre dizayn ediliyor. Bence büyük devletlerin yöneticileri bunu yapmazdı; yaparsalar da zafiyetten öte başka bir mana taşımazdı. Duygusal manada güzel bir görüntü ama siyasi manada kesinlikle bir zafiyettir. Evet, birileri başbakan tarafından hava alanında karşılanmayı hak etmişlerdi, kırk bin kişinin katli, malumu getirdiklerinde ancak onlara böyle bir muamele yapılmadığı gibi, 18 yıl da hapse mahkum edildiler.
En güzel karşılama şekli; pilotların evlerinde ziyaret edilmeleriydi, gizlice.

Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi Sayın başbakan ''Türkiye ortalama algısı''nı yönetmeyi ve buradan siyasi getirim elde etmeyi çok iyi biliyor ve her fırsatı da bu manada değerlendirmeye çalışıyor. Mesela, pilotların ''senin yanlış politikalarının bedelini biz ödedik, Sayın başbakan'' sorgulaması ile karşılaşma ihtimalini göz önünde bulundurmuyor. Çünkü o inanıyor ki, ''ortalama Türkiye algısı'' böyle bir sorgulama yapmaz. ''Türkiye ortalama algısı'' olayın başı neydi de sonu böyle oldu sorgulamasını yapmaz. Olayın başında ham hayal, hezimet, zafiyet var sonunda da zafer var(!) Bu malum ''algı''nın umurunda bile değil olayın başı neydi? Hatırlamaz bile, hatırlatacak olsan; ''onu da nereden çıkarıyorsun canım!'' suçlaması ile karşılaşırsın.
Klasik üçüncü dünya ülkelerini yönetebilme siyasetinin malzemeleridir bütün bu karşılama gösterileri.
Daha nice kahramanlar yaratacağız; onları öpeceğiz usulünce, sarılacağız doyasıya boyunlarına...
İşte bu nedenle;
''Türkiye ortalama algı düzeyi’’ni tanıyıp, ona göre siyasi mücadele yöntemleri belirleyip, uygulamadığın sürece kim anlar senin ''Suriye tezkeresi''ne niçin evet dediğini, Sayın Bahçeli.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com
20.10.2013

BAHÇEMİZDE ''SARIGÜL'' YETİŞECEK Mİ?



Ünlü anket firması Estima’nın Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Tanla "İktidarın yolu İstanbul’u almaktan geçer... Sarıgül, CHP adayı olursa Topbaş’a 5 puan fark atar" demiş.
....
Değerli dostlar;
Bülent Tanla doğru söylüyor. ABD, Türkiye üzerine kurguladığı demokrasi ve iktidarı için bu adama lavoba taşını yerine koyma taşeronluğunu vermiş, aynen AKP hükumetinde olduğu gibi. Hem sosyal demokrat olduğunu söyleyeceksin, hem de bir gün olsun tıpkı Sarıgül gibi hükumeti eleştirecek bir sözün olmayacak. Söylemiş olduğu ''doğru'' aslında Sarıgül’e inanmış olmaktan öte O’nun seçilmiş olduğunu biliyor olmasıdır.

Özellikle CHP'li dostlar, lütfen Sarıgül senaryolarına kesinlikle fırsat vermeyiniz. Tekrar tekrar hatırlatıyorum ki, Sarıgül Tayyip Erdoğan'ın sol versiyonudur. Daha doğrusu Sarıgül; ABD'nin Türkiye de ki iktidarının devamını sağlama ve bunu hangi liderle yapabileceği konusundaki toplum mühendisliğinin ortaya çıkardığı bir isimdir. Sol jargonu kullanıyor olması, sol değerlere sahip çıktığı manasına gelmediğini; işbirliği içinde olduğu ‘’cemaat muhabbeti''n den anlıyoruz.

Kanaatim odur ki, ABD; Tayyib Erdoğan sonrası, Türkiye üzerindeki otoritesinin devamını sağlamak için bu sefer sadece dini ve muhafazakar argümanları kullanmayacak. Bu değerlerin içlerinin boşaltıldığını ve yıpratıldığını düşünüyor. Yıpratılan değerlerin yarattığı tahribatın kaybettireceği oyları, Sarıgül’ün şahsında sosyal demokrat oylarla ikame etmek istiyor.
Şunu kabul etmeliyiz ki, bir davaya inanmışların veya bir sistem ve ekonomik görüşü benimsemişliğin birlikteliği ve onların arkasındaki halk desteği iktidarları belirlemektedir. Bu ancak demokrasi ile yönetilen ülkelerde, demokratik usullerle oluyor. Sizce Türkiye de bu manada demokrasi var mı? Dolayısıyla; dışarıdan daha doğrusu ABD tarafından dizayn edilen ve uygulamaya konulan projelerle ilk önce ‘’şahıs’’ belirleniyor, sonra bu şahıs üzerine Türkiye’nin konjonktürel şartlarına uygun yeni bir ''gömlek'' giydirilerek milletin karşısına çıkartılıyor. Bu manada Türkiye de bunun ana taşıyıcıları (arada kırık dökükler olsa da) Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan olmuşlardır. Yıllar önce görevi kendisine tevdi edilen Sarıgül bugünler de aktif hale getirilmek istenmektedir.
Kısaca proje şu;
Sarıgül şahsında sosyal demokrat oylar, Cemaat destekli ve Tayip Erdoğan’sız, gücünü kaybetmiş, belki de tabela partisi konumuna düşecek olan AKP’nin siyasi arenada bırakacağı siyasi konjonktür Sarıgül liderliğinde yeni bir iktidarı getirecektir. Sanırım süreç buraya doğru gidiyor.

Peki niçin bu kanata vardım;
Hatırlayalım lütfen, Sarıgül’ün malum hareketinin faaliyetleri ve siyasallaşması Sarıgül ABD’ye gidip döndükten sonra durduruldu çünkü AKP ile ilgili kapatma davası açılmıştı ve sonucu bekleniyordu. AKP para cezası ile cezalandırıldı ve kapatılmadı. Dolayısıyla ABD tarafından steple durumunda bekletilen Sarıgül hareketinin siyasallaştırılmasına gerek kalmadı ve bu nedenle de faaliyetleri dondurulmuştu ama dikkatinizi çekerim, vazgeçilmemişti.

Bugün geldiğimiz nokta itibariyle ABD tekrar Sarıgül senaryosunu gündeme getirdi.
AKP’nin, tüzüğünden kaynaklanan nedenlerden dolayı(dördüncü deva milletvekili seçilememe) aşağı yukarı akıbeti belli oldu. Bunu kestirmek o kadar da zor değil. Anavatan Partisi diye bir örnek var önümüzde. ‘’Abdullah Gül, Tayip Erdoğan anlaşacaklar’’ hikayelerine de hiç inanmıyor, bunu telefuz edenlere de güvenmiyorum. Siyasette ''Sadakat'' o kadar çok önemli olsaydı Erbakan Hoca’nın siyasi akıbeti bildiğimiz gibi olmazdı.

Sonuç olarak, Sarıgül; ABD tarafından seçilmiş olup, CHP üzerinden ''sırıkla aşırtılarak'' yine tek adam rolü verilip Türkiye’yi yönetmek üzere getirilmek istenen adamdır. Diyeceksiniz ki CHP’siz de yapabilirler, haklısınız ama maliyeti yüksek olur. Kolay değil elbet; yeni bir isim bulacaksınız, onu cemaatle tanıştırıp, doku uyuşumu sağlayacaksınız, adına yeni bir siyasi söylem uyduracaksınız sonra onu kurumsallaştıracaksınız. Zaman darlığı da var üstelik. Bütün bunlar yeterince maliyet oluşturmaz mı? Umarız bugünkü CHP Sarıgül’e yol vermez. Tarih tekerrürden ibaretmiş. Deniz Baykal Erdoğan için siyasi yasakları konusunda ''çıksın siyasi arenaya, boyunu posunu görelim demişti'' hep beraber gördük; Baykal’ın iyimserliğinin Türkiye ye maliyetinin ne olduğunu. İnşallah CHP bundan yeterince ders almıştı.
Belki diyenler çıkabilir, ''Sarıgül İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olacak canım, lidermiş, şuymuş buymuş, nereden çıkıyor Allah aşkına''
Evimizin bahçesindeki kargalar bu aralar çok gürültü çıkarıyorlar, gülme krizine girmişler anlaşılan.

CHP'yi Sarıgül'e yedirtmeyin lütfen.

not: 1980'li yıllarda cemaat evlerinde misafir olduğumuzda ''aramızda olup, siyasi kimlik ve düşüncesini öne çıkaran kimseyi istemiyoruz, bizim yolumuz Allah yolu dur'' diyen cemaati arıyorum, olanın da yanında olmaya hazırım. Siyaseten değil, imanen. Kin ve intikam hırsına bürünmüş, Allah yolunda olduğunu iddia eden dini bir cemaatin olacağını düşünemiyorum.

Mehmet Soral-16.10.2013
Soralmehmet@hotmail.com