24 Ocak 2016 Pazar

SAĞ'IN İHANETİNDEN SOLU ANLAMAK...

Bazı kişiler ülkücü, Türk milliyetçisi olup da rahmetli Kamer Genç ile ilgili paylaşımımı görünce; beni garipsediler.
...
Kendi adıma söylüyorum ki; bazı sağcıyım diyenlerin ihanetini göre göre solcuları daha iyi anlamaya başladım.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

TUNCELİ'Lİ BİR YİĞİT KAMER GENÇ

Hem Tuceli'li olacaksın, hem Alevi olacaksın hem de vatanına, milletine bağlı vatansever Türk olacaksın.
....
Yıllardır yukarıda sıralamaya çalıştığım meziyetleri hususunda şüphe duyanlar; bazıları koministlik, bazıları din, bazıları mezgepçilik veya terör adına özbe öz Türk yurdu olanTunceli halkımıza hiç de hak etmedikleri isnatlarda bulunarak; yanlış kanaat ve algının oluşmasına neden olmuşlardır.
Üzerlerine boca edilen bu acımasız ve ahlaksız algıyı yerle yeksan eden yine bölgenin yiğit evladı Kamer Genç olmuştur. Vasiyetinde ''Tabutumu Türk bayrağına sarın, beni Tunceli'ye gömün'' derken adeta ''seccademi serip namaz kılabildiğim her yer vatanımdır'' dolayısıyla ''beni yönetenlerin kim oldukları önemli değil'' diyenlere inat kendisine yakışanı vasiyet ederek, ebedi aleme göç etmiştir. Adeta tek başına, anamuhalefet partisi gibiydi.. Allah rahmet eylesin.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

22 Ocak 2016 Cuma

FATİH PORTAKAL ÖFKEMİZİ DAĞITMAYA YETECEK Mİ?

Kaybetmeyi mütemadiyyen kaderimizmiş gibi kabullenip; her kaybediş ve sonrasında yıkılışımız karşısında "yeter artık isyanı" için muhtemel her türlü emareye anında müdahale refleksi geliştirilmesi sonucu; Fatih Portakal da benzer bir reflekse muhatap oldu; "soytarılıkla" suçlandı. 
...
Ne demiş adam "Sayın MHP Genel Başkanı sağlık sorunu nedeni ile görevini bırakır mı, bırakmaz mı". Böyle bir sorunun "soytarılık" emaresi olarak kabul edilmesi hangi psikolojik halin tezahürüdür acaba. Yukarıda ifade ettim gibi "sorgulamaya engel olma refleksi" dir.
....
Suçlu bulundu sonunda. 18 senedir seni arıyorduk Fatih. Sen hak ettin. Sopalarımız meşeden bilesin. Dön sırtını, öfkemizi dağıtmak için "fal" da sen çıktın, kusura bakma.
...
Yazık ki; ne yazık.
Siyaseten bitişin, aynı zamanda zihnen de bitişe neden olduğunu fark etmiş bulunuyorum. İtiraf ediyorum ki; bu mantalite, bugünkü modern çağda MHP'ye hakim olduğu sürece birinci parti de olsa Türkiye'yi yönetemez. En azından ben güvenemem. Demokratik bir ülkede ve üstelik de bir "diktatörün" varlığından söz edenlerin; işi haber-yorumculuk olan birisinin mesleğine yakışır en masumane soruyu sorması (bazılarına göre anket) nedeniyle soytarı adledilmesi vicdanı hür hiçbir insanın kabullenebilecegi bir durum değildir.
...
Fatih Portakal" dan MHP'ye, Türk milliyetçilerine zerre kadar zarar gelmeyecek bir adamdır. Dosttan korkulurmu hiç, arkadaş. Olayın aslı senin kendinden korkmandır.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

MEZHEPLER YARIŞMASI

Dün akşam Habertürk TV'de mezhep temsilcilerinin konuşmalarını izledim. Hanefi'yim ama Şia temsilcilerine Sünni konuşmacıların hücumundan müthiş rahatsızlık duydum. Adam çırpınıyor; "Vallahi de, billahi de, tillahi de sizin bildiginiz, sandığınız gibi değiliz, müsade edin anlatayım" derken Sünni temsilci aynı şekilde çırpınıyor; "hayır siz öylesiniz" diyor ve yine her zaman olduğu gibi işi siyasete getirip; bu tartışmadan siyaseten nasıl rand elde edebilirize getirip; "söyle bakim İran niçin ABD ile işbirliği yapıyor, işte siz böylesiniz" diyerek mezhepçilik yapıyor. Aynı konuşmacı Türkiye'nin AKP hükümeti marifeti ile ABD menfaatleri için İran'a karşı Malatya da füze kalkanı projesine müsade ettiğini ve kurdurdugunu bilmiyor veya biliyor da işine gelmiyor; çünkü bu konuşmacı aynı zamanda AKP hukumetine siyaseten fırsat bu fırsat deyip güç vermek istiyor kendince. İran'ı bugünü ile değerlendirip siyasi ekestirisini mezhep üzerinden yapmaya çalışıyor. Anladım ki fikir ve düşüncelere özgürce ifade etme imkanı tanınmadığı an radikalleşme kaçınılmaz oluyor. Velhasıl kelam; bırakmadılar ki "Şia"yı kendi ağzından dinleyelim. Sünni konuşmacılar "hayır bizim ağzımızdan dinleyeceksiniz" dayatması program süresince devam etti.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

MİLLİYETÇİ AKADEMİSYENLER BİLDIRGESİ

Özellikle son yıllardaki gözlemim o ki; MHP bir siyasi parti olmanın yanında aynı zamanda Türk Milliyetçiliği fikriyatına hizmet vermek ve bu yönde çalışma yapan ilmi ve fikri düşünce kuruluşları arasında koordinasyonun sağlayarak; müşterek fikir, düşünce ve aynı zamanda parti için "siyaset" üretmekken; epey bir zamandır; daha doğrusu Sayın Devlet Bahçeli'nin genel başkan oluşundan günümüze; MHP, misyonunun gereğini yerine getirme konusunda yetersiz kalınca; bahsetmeye çalıştığım koordinasyon geleneği tarumar oldu ve gerek parti gerekse milliyetçi sivil toplum örgütleri ve şimdi de milliyetçi akademisyenler; söylem olarak doğru stratejik olarak çelişki içeren tutum ve davranışlar göstermeye başladılar..
..
MHP'nin zor durumlarda AKP'yi her defasında bişekilde ipten kurtarmasında olduğu gibi; bu sefer de Milliyetçi Akademisyenlerin ortak bildiri yayınlayarak Recep Tayyip Erdoğan'a (hükümet demiyorum, çünkü aynı şey) destek ilanlarının yayınlanması; sürekli kandırılmaya teşne insana güven duyularak, methiyeler düzülmesi tavrını yadırgadığımı ifade etmek isterim. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı aynen 1128 hain akademisyen diye sıfatlandırdıģı insanları suçladığı saiklerle kendisi de Cumhuriyet'in henüz emekleme dönemi için "Devlet, Dersim de insanları; kadın, çocuk, yaşlı demeden mağaralara doldurarak zehirli gazla toplu katliamlar yaptı" demişti. Her ne hikmetse bugünkü milliyetçi akademisyenlerimiz o zaman devlete bu iftiraları atan muhteremi uyarma bildirgesi yayınlamamışlardı; veya fatiha'yı bilmediğimiz; milliyetçiliğimiz ayaklar altına alınırken; kandan beslenen vampirler olduğumuz iddia edilirken; devletin camileri ahır yaptığına dair iftiraları atanların devletin misafirhanelerinde ağırlandığı durumlarda bildiri yayınlamayı düşünmemişlerdi.
...
Maalesef bunu söylerken çok acı içinde söylüyorum ki; milliyetçi akademisyenlerin bildirgesinin manası şu; "Türk Milliyetçiliği fikriyatı bitmiştir, bir beklentimiz de kalmamıştır; dolayısıyla bir güce sarılmamız lazım; o da Recep Tayyip Erdoğan dır.
...
Bildirinin konusu doğru. Hainlik emarelerini sürekli dile getirdiğimizde bizler hep ''kandan beslenenler'' oluyorduk. O gün dediklerimizle bizi suçlayan kişinin bugün aynısını tekrar ediyor diye kendisine methiyeler dizilmesi; olsa olsa bizden özür dilemesini gerektirir; kendisinin yüceltilmesini değil.
...
Bu zihniyet ilk önce partide zuhur etti ve maalesef gördük ki bugün de akademisyenlere sirayet etmiş durumda.
...
Eğer MHP de ümit edilen, beklenen değişim gerçekleşirse bütün bu projeler, karamsarlıklar yerle yeksan olacaktır.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

15 Ocak 2016 Cuma

BİR ÇİZİĞİM BİLE YOK

Biz bu dava uğruna hapis yatmak işkence görmek veya en onurlusu; şehit olmak gibi bir şerefe nail olamadık. Bu durumu sürekli ezikliğilim olarak görmüş; bu şerefe nail olan abilerime, ablalarıma hep gıpta ile bakmış; onları kıskanmışımdır. Zaman zaman kendime "ulan bir yerinde azıcık bir çiziğin olaydı ne olurdu" diye hayıflandığım anlar olmuştur. Kaybettiklerimizi rahmet ve şükranla anarken; yaşayanlarımıza sağlık, sıhhat ve afiyetler diliyorum.
...
Şimdi herhangi bir yerimizde "çiziğimiz" yok diye; düşündüklerimız, söylediklerimız itibarsızlastırılıyor. Arkasında durduğumuz, destek verdiğimiz kişilerin; hareketin mazisindeki "çizikleri" değerlendirmeye tabi tutularak; bizim "yetersizliğimiz" onun da "değersizligi" üzerinden "değişim talebimizin "Hak" olmadığı, hatta böyle bir talebin Sayın Bahçeli'ye karşı nezaketsizlik olabileceğini bile dile getiriyorlar. Yani "kıçınızda bir çiziğiniz yok ama MHP'yi dizayn etmeye çalışıyorsunuz" demeye getiriyorlar.
....
Değerli abilerim bende bir çizik yoktur; eğer olsaydı ve de sizin çektiğiniz işkence ve ızdırapları çekseydim ben de sizler gibi mi olurdum bilemem. Ancak şu bir gerçek ki; bu kadar badireler anlatmış bir hareketin mensupları nasıl olur da bugünkü MHP'yi hapsedilediği "fanus"un içinden çıkarıp, özgürlüğüne kavuşturamaz; anlamak mümkün değil. Bu durumu benim gibilerin sahiplenmesini hadsizlik olarak görenlerin; yine bu hareketi durağan hale getirenlere niçin hadlerini bildirmeyi bunca yıl beceremediler. Becerilemiyeceği kanıksandığı içindir; bir "çiziği" dahi olmayanlar kötü giden talihi değiştirmeye kalktılar. Bu niyetleri; fitne, fesat ve hainlik olarak yorumlamak kul hakkına girmez mi? 18 Yıldır duygu ve düşüncelerimizi sömüren; davamızla kıydığımız ''sadakat nikahını'' defalarca bozanlarla hesaplaşmanın en makul zamanıyken niçin ''hal çaresi'' arayanlara ''bir çiziğin dahi yok'' denilerek öteleyip, ümitsizliğe itiyorsunuz. Buyurun ya gerekeni yapınız, ya da gölge etmeyiniz.
...
Zaman "çizik" arama zamanı değil. 18 yıldır bir netice alamadığımız insan için hala umut vaad eden dostlarıma sormak isterim; ne var yani 18 yılın bir iki senesini de bir başkası için değerlendirsek. En kötü ihtimal parti içi demokrasiyi yaşamayı geleneksel hale getirmiş oluruz.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

DOĞU PERİNÇEK-TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Habertürk TV 'de Doğu Perinçek'i izliyorum. Perinçek'in geçmişi ve bugünkü düşüncelerini karşılaştırdığımızda; 1990 öncesi giydiği fanileyi bugün ters çevirip giydiğini görüyoruz. Fatih Altaylı ona sorduğu soruları bana sormuş olsaydı belki de ben de aşağı yukarı aynı cevapları verirdim. "Kürtler ve özerklik meselesi"nin dezavantajlarının ne kadar güzel izah edilebileceğini bu gece onun sözlerinden dinledim. Yüzde yüz aynı görüşteyim ama kendisine güven konusunda şüpheciyim. Çünkü ani değişimler hayra alamet değildir. MİT tırları konusunda Perinçek haber yapıyor hapse girmiyor ama Can Dündar giriyor; garip değil mi?
....
53 yaşımdayım ve yaklaşık 17 yaşımdan beridir siyasete ilgim var. Bunca yıl iki siyasetçinin ne yapmak istediklerini anlayamamışımdır; Sayın Bahçeli ve Doğu Perinçek. Acaba diyorum Doğu Perinçek'e verilen yeni misyon; Sayın Devlet Bahçeli"nin milliyetçi camiada yarattığı bıkkınlık ve yılgınlığın yarattığı "milliyetçi" boşluğu doldurmakmıdır? Yani demen o ki; Sayın Bahçeli ve Perinçek'i çözmek lazım. Çok ilginç değil mi? 18 yıldır Sayın Bahçeli'nin bir TV de "bugünkü Doğu Perinçek" gibi Türkiye gerçekleri ve dış siyaset üzerine konuşmasını bekledik ama bir türlü olmadı, olacağını da sanmıyorum. Herkes Türk milliyetçiliğine sığınıp, ondan medet umarken Sayın Bahçeli'nin kendi "fanus"u içine hapsettiği MHP ise hep bundan kaçındı.
Mehmet Soral

soealmehmet@hotmail.com