6 Mart 2009 Cuma

ORDU KARŞI OLDUKLARINI MI İKTİDARA TAŞIYOR?

Bugün Türkiyede siyasi gündem her sabah farklı bir heyecanla başlıyorken maalesef
bu hareketlilik MHP’yi hiç ilgilendirmiyormuş gibi partiden ses seda çıkmıyor.
Partinin genel başkanı dışında diğer yetkilileri zaman zaman televizyonlarda görüyor, gazatelerde demeçlerini okuyoruz ama Türk siyaseti ve millet Sayın Bahçeli’yi tv’lerde görmek istiyor. Artık meydanlarda kitlelere, kimse kimseyi kandırmasın taşıma insanlara hitap etmek bir meziyet olmadığı gibi verimlide değildir. Kitlelere ulaşmanın tek yolu ailelerin evlerine girmektir.
Maalesef sayın Bahçeli kitlelere ulaşmanın bu yöntemine her ne hikmetse başvurmak istemiyor. Televizyonların davetlerini kabul etmediğini Sayın Fatih Altay’lının köşesinde
Yazdığı yazından öğrendik. Sayın Taki Doğan’ın da Habertürk kanalındaki beyanatından öğrenmiş olduk ki Sayın Bahçeli ilk canlı yayına bu kanalda çıkacakmış, tarihide belli değil ama çok geç olduğunu düşünüyorum.

Bu partinin planı, projesi seçim beyannamesi velhasıl her şeyi vatan, millet sevgisine endekslenmiş. Hala AB konusunda siyasi görüş netleşmiş değil. Teşkilatlarda bu konuda
Çıkan tartışmalar saatlerce sürüyor ama hiç bir neticeye bağlanamıyor.
Genel Kurmay Bşkanlığı muhtıra verdi hala MHP’nin bu konudaki görüşü nedir, yorumu ne olmuştur, millet öğrenemedi.

Ancak bir Türk milliyetçisi olarak benim görüşüm şudur.
Anlaşılıyorki 12 yaşında askeri okullarda okumaya başlayarak Asker ocağına giren ve ileriki yıllarda kurmay olan ordu mensuplarımız paket programlarla yetiştirildiklerinden milletin gerçekleri ile iç içe olamıyorlar. Dolayısıyla millet neden hoşlanır, neden hoşlanmaz bunun değerlendirmesini sayın kurmaylarımız yapamıyorlar.
Ordumuz kaç defa ihtilal yaptı, kaç defa muhtura verdiği halde ihtilale gerekçe olan siyasi parti ya da akımlar bütün bunlardan ders alamadıkları gibi, ordu da maalesf elde ettiği sonuçlar itibariyle ders çıkaramıyor. Çünkü ordu bilmeliki DP ‘ye karşı yapılan ihtilal sonrası bu partinin felsefesine inanmış insanlar daha güçlü bir şekilde iktidara gelmişler. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 sonrası da aynisi olmuş, Ordunun Turgut Sunalp’ın MDP’sini işaret etmesine rağmen millet Özal’ı yani ANAP’ı tercih etmiştir. 28 Şubat sonrası milletin orduya karşı tepkisi maalesef yine bugün kendisine muhtura verilen AKP’yi yaratmıştır. Maalesef ve maalesef ki önümüzdeki seçimlerin siyasi partilerdeki yansıması yine verilen son askeri muhturanın yarattığı tepkilere göre şekilleneceğinden korkuyorum.

Ordu niçin 28 Şubattan ders almayıp da gene dini bir takım olay yada sahneleri baz alarak
Muhturaya gerekçe kabul ediyor anlamak mümkün değil. Oysa muhturaya mesnet teşkil edecek başak bir sürü gerekçe olabilir. Mesela şunu diyebilir di ‘’ Dağlarda benim mehmetçiğimi şehit eden terör örgütü mensuplarının cenazelerini kaldıran belediye başkanları hala görevlerine devam ediyorlar, devlet dahi olmayan bir bölgenin aşiret liderlerinin Türk devleti ve Milletine karşı aşağılayıcı demeçleri karşısında hükümet yetkililerinin suskunluğunun ve sabırlarının anlaşılamadığı, misyonerlik adı altında bir çok ajanın Türkiye de kol gezdiği, bunun fütursuzca yapılması sonucu ilginç ve o kadar da karmakarışık cinayetler serisinin olduğu, adeta Türk devleti ve milletinin hak ve hukukunu yok sayan petrol yasasının çıkarılması, topraklarımızın yabancı petrol şirketlerine peşkeş çekilirken, çıkacak petrolün çıkarıldığı bölge belediyelerinin gelirlerine eklenmesi (sözkonusu bölgelerin Türkiyeden koparılmak istenen hasas bölgeler olması), AB komiserlerinin, elçilerinin; Atatürk sevgisinin ve O’na bağlılığın ifadesi olan Türk milliyetçiliğinin yükselen değer olması nedeniyle terk edilmesi gerektiği şeklindeki tavsiye yada dayatmalar karşısında hükümetin sessizliğinin ve tepkisizliğinin anlaşılamadığı, ordumuzun terörle mücadelesinin siyaseten yeterince desteklenmediği hatda dağda öldürülen terörüstün nasıl ve ne şekilde öldürüldüğü konusunda AB yetkililerine verilen sözler gereği ordu mensuplarının (çatışmada bulunan komutan) ifade verdikleri, bu tavizlerin terörle mücadeleyi zaafa uğrattığı, bu toprakları vatan yapan Türkler adeta sıradan bir azınlıkmış gibi değerlendirilip, ev sahipliği inkar edilip üstelik Türkiyelilik gibi ucube bir kavramla adının silinmesi istenmekte, özbe öz Türk olan alevi insanlarımızın azınlık oldukları şeklindeki AB ve ABD dayatmaları, Kaldani, yezidi, laz, çerkez, gürcü gibi Türk milleti içinde nisap olarak hiç bir ciddi yekün olmayan etnik azınlıklar ciddi bir yekünmüş gibi değerlendirilirken bu dayatmalara karşı ciddi bir tepki gösterilmemiş olması üstelik bu iddiada bulunan insanların ya da kurumların futursuzca eylem ve propagandaları karşısında hükümetin tedbirler almamış olması, özelleştirmelerin hiç de stratejik önemine dikkat edilmediği, yüzde altmışlara varan bankacılıktaki yabancı sermayenin yani sıcak paranın yabancıların kontrolünde olmasının hükümetde hiç bir endişe yaratmaması anlaşılamamıştır’’ diye biten bir muhtura AKP’nin oylarının yükselmesine değil, düşmesine vesile olurdu. Maalesef bu muhturada gerekçesi olduğu karşı güce omuz vermiş, güçlenmesine vesile olmuştur.

Acizane tavsiyem Genel Kurmayımızın enformasyon kolu olmalı ve halkla iç içe olup, milletin hangi durumlarda ne düşündüğünü tesbit eden, bunu rapor haline getirip kendi yetkililerine sunmalıdır. Mesela bu millet, yüksek rütbeli bir ordu mensubunu her yerde, yanında görmek istediği gibi camide de görmek ister. İslam bu milletin bir gerçeği olduğuna göre orduda bu milletin bir gücü, kurumudur. Milletimiz Genel Kurmay Başkanımız ya da bir kuvvet komutanımızın sivil kıyafetle Anadolumuzdaki herhangi bir köy camisine uğrayıp, orada kendileri ile beraber Cuma namazı kılmasını ister, hatda geçerken uğrayıp selam vermesini bekler. Bu durum onları çok onurlandırır ve gururlandırır. Rahmetli Atatürk bunu yapmış, camide hutbe okumuştur. Bu benim yüzde yüz önemsediğim şahsi bir bekletim olmadığı gibi bunu yapmayan ordu mensubunu kınamam ve iyi bir asker olması içinde şart olarak ileri süremem ama şuna yüzde yüz inanıyorumki milletimiz askerimizden bu anlamda bir değişim bekliyor. İşte o zaman bu milletin oyları da askerimizin arzuladığı şekilde yönlenecektir. Şunun şurasında seçimlerin yapılmasına üç aya yakın bir zaman kaldı. Bu muhturanın başarıya ulaşması için ordumuzun yukarıda ifade etmeye çalıştığım manada bir strateji değişikliğine gitmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Bu strateji AKP’nin mağdur olma politikasını sabote edecektir. Mademki bu hükümete bir muhtura verme göze alındıysa bununla beraber strateji değişimide göze alınmalıdır.
Yoksa bu gidişle mağdur edilmek istenenler güç olarak hatda daha da güçlenerek geri dönüyorlar. Bu durum beni çok endişelendiriyor.

Mehmet Soral
Nisan 2006