30 Ocak 2019 Çarşamba

İYİ PARTİYE KARŞI SİYASİ PUŞTLUKLAR DEVAM EDECEK GİBİ

Şahsen İYİ PARTİ'ye karşı yapılacak her türlü puştluğa hazırım.
Öyle anlaşılıyor ki; ilk günde birisinin el etek öpmesi, bir diğerinin gerekçesini bile açıklayamama acizliği ile kaybolması ve şimdi de kendisini meclise taşıyan partisini HDP ile ittifak yapmakla itham eden birisinin Allahsızlığa, kitapsızlığa tenezzül etmesi. Bu olup, bitenleri İYİ PARTİ üzerine oluşturulmuş bir projenin devamı mahiyetinde görüyorum.
...
BOP projesi dahilinde dayatılan iki partili tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine göre ülkemizde siyaseti dizayn eden BOP projesi; bir blokun CHP, diğer blokun ise AKP'de konsolide olmasını istiyor. Bu niyete çomak sokan veya fazlalık görülen İYİ PARTİ, kısmen de HDP dir. Onun içindir ki; sürekli İYİ PARTİ ile HDP arasında olmayan bir ilişki Cumhur ittifakı trolleri ile topluma empoze edilerek millet ittifakına HDP'yi de katmak istiyorlar ki; sistem gereği karşı blok da tam istedikleri kıvamda şekil alsın diye. Gerek HDP yetkilileri, gerekse İYİ PARTİ yetkilileri karşılıklı olarak "Aramızda örtülü bir ilişkinin olması sözkonusu değildir" demelerine rağmen BOP projesi böyle bir ittifakın olmasını Türk milletine dayatıyorlar.
...
Dolayısıyla, İYİ PARTİ üzerine; belki de kurulduğundan beridir süregelen operasyonlar peyderpey sırası geldikçe devam edecektir. Biz İYİ PARTİ'ye gönül verenler ile ülkemizde tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemini dayatıp, kalıcılığını sağlamak isteyenlere karşı sabırla mukavemetimiz olabildiğince devam edecektir. Kahpe rüzgar nereden eserse essin, biz güçlü olmaya devam edeceğiz.


Rus milliyetçisi Vladimir Jirinovski ne demişti.
Rusya’nın aşırı milliyetçi Liberal Demokrat Partisi lideri Vladimir Jirinovski yıllar önce "Bizim güneyde sıcak denizlere inmemize Türkiye'deki ülkücü sivil toplum direnişi mani olmuştur" demişti.
...
Şimdi görüyoruz ki; Rusya'nın o yıllarda başaramadıklarını kendi içimizdekiler, irademizi siyasal İslamcılara paket servis yaparak başardılar maalesef. 
... 
Kısa bir dönem için birileri bunu başardıklarını sanabilirler ama özgür düşünen bağımsız ülkücüler; bugün için İYİ PARTİ projesi ile yarın belki ihtiyaç duyulursa başka bir proje ile hareketin misyonu anlamında aslına rücu etmesini başaracaklardır. 


Tunç Soyar'ın İzmir adaylığı meselesi
Tunç Soyar'ın babası ülkücülere nasıl bir muameleyi layık gördüyse; Recep Tayyip Erdoğan da aynı aşağılamayı farklı bir muamele ile bizlere layık görmüştür.
... 
Erdoğan'ın milliyetçiliğimiz üzerine basan ayağını, imanımızı inkar eden iftirasını ve bizleri Allah'ın insan diye yarattıklarından değil, kandan beslenen hayvanlar görüp, morg bekçiliğini de ebedi görevimiz olarak layık görmesini; daha neler neler; bunların hiçbirisini elbette unutmayacağız. 


İYİ Parti Manisa Milletvekili Tamer Akkal partisinden istifa etti
Akkal, istifasına gerekçe olarak, HDP’nin Büyükşehirlerde aday çıkarmamasını, bunun da Millet İttifakı’na destek vermek anlamına gelmesini gösterdi. 
...
Yani akıl, fikir, izan sahibi hangi vicdan senin bu izahını anlamlı ve makul bulabilir ki. Cumhur ittifakının trol ağzı ile gerekçe diye ileri sürdüğün; İYİ PARTİ'den artık vicdanında saklı olan hangi gerekçe ile ayrılmışsan; o asıl gerçeği saklamana yetmez. 
...
Senin İYİ PATİ'den ayrılman o kadar önemli değil; asıl önemli olan sizin gibilerin siyaset kurumunun ırzına geçe geçe artık zamanla kimse bu kurumun içinde yer almayı düşünmeyecektir.
...
Şimdi İYİ PARTİ'nin size göre ne yapması gerekiyor; ''Aman ne olur Sayın HDP, aday çıkarın veya cumhur ittifakının yanında olun ki; bizi sizinle beraber görmesinler'' mi demesi gerekiyor. Sen söyledin, biz de inandık öyle mi. Hadi oradan.
...
Beyefendi azıcık delikanlı olun. Başka patinin listelerinde yer bile almayacakken; aslında İYİ PARTİ rüzgarında yararlanarak meclise kapağı atmanın kurnazlığı imiş; sizin İYİ PARTİLİ oluşunuz. sonuç itibariyle muradınız gerçekleşti, vekil oldunuz, şimdi de çekip gidiyorsunuz. Güle güle.


''Millet ittifakı''nın taraflarının aynı yerde ayrı ayrı aday çıkarması ittifakın ruhuna aykırı değil mi?
İttifakın taraflarının aynı il veya ilçede ayrı ayrı aday çıkarmalarının mantığı anlamak mümkün değil. 
...
İstanbul Beşiktaş'da İYİ PARTİ'ye oy istemek için CHP'ye atıp tutacağım, sonra İttifakın adayı CHP'li Sayın İmamoğlu'nun koluna girip CHP ve İmamoğlu'nu överek seçmenden oy isteyeceğim.
...
Kimse kusura bakmasın; belki siyaset ikiyüzlülüğü kaldırabilir ama ben böyle bir siyaset zeminine döşenen taş olmak istemem. 
...
Daha seçim gününe zaman var. Umarım "Millet ittifakı" tekrar birbirlerine rakip olmayacak şekilde il ve ilçeleri paylaşırlar, bu abzurtluk ve insan mantığına zulüm de ortadan kalkar.
...
Teşkilatlar maddi sıkıntı içinde olacak, sen hiç iddian olmayan yerde; üstelik de ittifak ortağını da karşına alarak seçim çalışması yapıp, masraf edeceksin. Ben bunu kabul etmiyorum.
...
"Biz ittifakın tarafları olarak birbirimize rahip olmamak için karşılıklı olarak şu şu yerlerde adaylarımızı çekiyoruz" gibi bir açıklamanın alışılagelmiş siyaset anlayışına rağmen etik bir davranış olacak ve şüphesiz takdir toplayacaktır. 


Arsıza kütük çakmışlar ''Bu gürültü nereden geliyor'' demiş. 
..
Be dangalak; sen kulağından tutulup kenara atılmış; onuru yerle yeksan edilmiş bir adamsın. İlk önce yerle yeksan edilen onurunun davasını gör, düştüğü yerden tut kaldır ki; sonra birileri ile onur savaşına girebilecek yüzün olsun. Sahi sen ne arsız adamsın be.


1998'de Suriye ile sağlanan Adana mutabakatı
Rusya ne demiş oldu; "Eğer ciddi bir devlet isen yapmış olduğun ikili anlaşmaları unutma, gereğini yap".
...
Belli ki; Rusya, Türkiye ile Suriye arasında 1998 yılında varılan Adana mutabakatına sadık kalınmadığını düşünerek, hatırlatmada bulunuyor.
...
Anlayabildiğim kadarıyla o anlaşmada sınırdan 5 km'ye kadar Suriye içlerine girebilme müsaadesi almanın yanında; her iki ülke de terör ve teröriste karşı karşılıklı olarak işbirliği yapmayı taahhüt etmişler.
...
Peki bu anlaşmalar ve mutabakatlar orada dururken niçin BOP projesinde yer alıp da; Suriye bataklığına saplandık; eş başkanlık gereği değil mi. Peki 1998 yılındaki Adana mutabakatına sadık kalarak; bu mutabakattan doğan meşruiyet üzerinden ihtiyaç duyduğumuzda Suriye'ye yaptırım uygulasaydık ya.
...
Bugün Suriye; "Adana mutabakatı ile her iki ülke, kendi sorunlarımızı kendi aramızda halletmeye karar vermiştik. Ancak BOP projesi dahilinde ülkemizin başına örülen çorap ile ülkemizin kendimizi ilgilendiren iç sorunlarına bilerek ve isteyerek müdahale edilip, kaos yaratıldı ve maalesef Adana mutabakatına rağmen Türkiye de bu kaosun içinde yer almıştır" dese ne diyeceğiz. 


Tahsilin gücünden korkan sünepeler
Neymiş neymiş "Tahsil artınca, dindarlık azalıyor"muş. Bir başkası da; "Ülkede istikrarı bozan hep üniversiteliler" demişti. Sizi gidi ilimden irfandan korkan sünepeler sizi. 
...
Bütün bu abzurt ifadeler; "Nakil"e dayanan menkıbelerle eğitimsiz insanları din öğretisi adına hipnotize eden din tüccarlarının; "Akıl"a dayanan din öğretisi karşısında her geçen gün "Dincilik" tezgahını kuracak yer bulamamanın hezeyanlarıdır. 


Değişim cesaret ister
Hayatında bir defa olsun değişim adına bluejean'i çekip, üzerine de T-Shırt giymeye cesaret edememiş insandan lider değil, hiç bir şey olamaz. Bunlardan olsa olsa statükonun heykeli olurÇünkü bu giyim tarzı özgürlüğün bir başka şekilde ifade edilişidir. 

''Devletin bekası'' gibi yüce bir kavramın içi boşaltılmıştır.
Devletin bekası deyip, hangi basiretsizlikleri ve pislikleri bu ulvi kavramın içine boca etmediler ki. 
...
Kundaktaki kardeşini, sübyan evladını katleden yürekte hangi insani kırıntı kalmış olacak ki; devletin bekasını düşünebilsin. Yahu yapmayın Allah aşkına, burada devleti kutsamak diye bir şey yok; bütün mesele saltanatın bekasıdır. Kaldı ki; kundaktaki günahsız kardeşimi bana boğdurtan devletin canı cehenneme. 
...
Asıl olan devleti; muhtemel bir kavga, çekişme için kundaktaki günahsızı katlederek değil, katletmeden yönetebilmektir. Hiç merak ettiniz mi; niçin katliam yaparak kardeş sayısını azaltmayı düşünenler, haremindeki cariye sayısını azaltmayı düşünmemişler.
...
Demem o ki; "Beka" denen şey kişinin doğrudan "Nefis"i ile ilgili bir şey olup, devleti buna alet etme düşüncesi gerçeğin üstünü perdelemektir. 


Dost ararken...
Adama sorsam Müslümanım diyor ama arsız hırsız ve de namussuz. Bu durumda elbette güvenilir, dürüst bir ateistin dostluğunu tercih ederim.

Ülkücülüğümü sorgulayanlara...
Birileri zaman zaman hakkımda şüphe ile nasıl bir ülkücü olduğum üzerinden yorum yapıyorlar.
...
Söyleyeyim; Kamer Genç AKP iktidara geldiği günden ölümüne kadar o günün "Cemaati", bugünün de "Fetö'sü" olan yapı üzerinden sürekli olarak laiklik karşıtlığına dikkat çekerek, milleti uyarmak istemiş ama zamanın AKP'li vekilleri tarafından linç edilmek istenmiştir.
...
İşte bir ülkücü olarak rahmetli Kamer Genç gibi onurlu ve şerefli solcuları takdir edip, övüp; fetö ile izdivaç yaparak 15 Temmuz piçini peydahlayanlarla sözde devletin bekası adına hemhal olanları da eleştirince; oluyoruz biz "Ne biçim ülkücü"
...
Mesela Ovacık'lı olsam ve de komünist belediye başkanı orada dururken; niçin AKP'li adayı tercih edeyim ki. Bilmem anlatabildim mi


Yılmaz Özdil'in yeni çıkan kitabı
İlber Ortaylı veya bir başka saygın tarihçi Atatürk hakkında hangi detayı kaçırmış olmalılar ki; Yılmaz Özdil buldu, yazdı ve 2,500.-TL'den sattı.
...
Maliyeti olmayan, hiç de tükenmeyen sermaye Atatürk; üzerinden öven de kazanıyor, söven de.
...
Kesinlikle okumayacağım. İlle de Atatürk ile ilgili bir kitap okuyacaksam ''Nutku''nu tekrar okuyacağım.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com

23 Ocak 2019 Çarşamba

KIÇ'DA MÜHÜRLE İCAZETLİ DOĞMAK

Kimse kıçında mühürle icazetli doğmadı
Kimse kıçında mühürle, Allah'tan icazetli doğmadığına göre; ne alemi var Allah aşkına; birilerini ilahlaştırıp, kutsayarak sonra da azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz kölesi olmaya.
...
Adama bakıyorsun hayatta yaşanması gereken asgari tecrübelerin zerresini bile yaşamamış. Bir ormanın göle bakan yamacındaki dağ evinin penceresinden, hizmetine amade edilmiş konforlu yaşam koşulları içinde, hep aynı manzaraya seyrederek, dünyayı da hep öyle sanıp, ahkam kesiyor.
...
Dağa tırmanma yok, çamura batmak yok, odun kesmek yok, donmuş dereden su taşımak yok. Bütün bunları yapan; kanından canından olan evlat, torun, ana, baba, gardaş gibi merak edip, bekleyecekleri kimseleri de yok ama oturan boğa ya; talimatları gırla, uşakları ise etrafında pervane. Bütün korkuları; otoritelerinde boşluk oluştuğunda her şeylerini kaybedebilecekleri endişesidir. İşin garibi bu muhterisler gün gelip oturan boğa'dan oturan iskelet haline gelebileceklerini de hiç düşünmezler.
...
Medeni alemde kula biat etmek acizliktir. Elbette insanların bilgi ve tecrübesi karşılıklı olarak faydaya dönüşmelidir. Hele ki artık modern çağımızda kadro hareketlerinde biat; belli bir şahısa değil, takım ruhunadır. Takımın bütünlüğü sağlandığı sürece ara ara kişilerin değişmesi, murad edilen sonucu pek değiştirmez. Onun içindir ki az gelişmiş ülkeleri takım ruhu değil, tek adam ve etrafındaki üç beş kişiden oluşan oligarşik yapılar yönetir.
...
Demem o ki; üç günlük dünyada reisimiz de, şahımız da, şıhımız da, başkanımız da kendimiz olalım. İnanın ki bu anlamda öne çıkan insanların hiç birimizden üstün tarafları yoktur. Hatta bir çoğu aciz, zavallılar. "Taş yerinde ağırdır" hükmünce elbette hak edenden de saygımızı esirgemeyeceğiz.

Türk milliyetçileri istemeseydi İYİ PARTİ kurulamazdı.
Türk milliyetçileri eğer istememiş olsaydılar İYİ PARTİ kurulamazdı. Hele ki devletin ve hükumetin, bütün imkanlarını kullanarak mani olmak istemesine rağmen; ama istemişler ve kurmuşlardır. 
... 
Lütfen biraz sorgulama yapalım, bu ne menem bir devlet ki; darda kalınca Türk milliyetçilerini hatırlıyor, ondan medet umuyor, uzattığı ipe sarılıyor, kedilerine yapılan en aşağılık hakaretleri unutmasını istiyor da; niçin iktidar olup da kendisini yönetmelerini çok tehlikeli ve riskli görüyor. 
.... 
Tüm Türk milliyetçilerine seslenmek isterim ki; Yahu bu ülkenin gelmiş geçmiş en mıymıntı inisiyatifi olup, üzerine en iyi oturan elbiseyi dahi almayı beceremeyen ve uydurulmuş menkıbelerden ilham alarak yol kateden siyasal İslamcılar bile yıllarca bu ülkede iktidar olabiliyorken; Üniversitede doğmuş Kitabi bir hareket olan Türk milliyetçiliğine gönül vermiş bizlerin; siyasal İslamcıların her defasında kıçlarından kaldırıp, duvarı aşmalarını sağlamak hiç yakışıyor mu. Sizleri bilemem ama kendi adıma söyleyebilirim ki; ben bu utancı artık yaşamak istemiyorum. 
....
Neymiş efendim; devletin bekasıymış. Esas beka devletin Türk milliyetçilerinin kadir kıymetini bilmemesi ve ona seksen senedir iktidar olmayı "Haram" kılmasıdır. 
...
İşte bu kısır döngüden kurtulmak, zihnimize monta edilmiş olan "Devletin bekası" yalancı emziğini kaldırıp atarak, kendi bilinç ve inancımızla çıktığımız yolda İYİ PARTİ vasıtası ile itirazımızı dile getiriyoruz.
... 
Dikkat ederseniz İYİ PARTİ'de de itirazlarımı dile getiriyorum, çünkü meşruiyetini oradan alıyor. Kimseyi ne ilahlaştıracağız ne de kutsayacağız.

MHP'den ihraç edilen Erhan Usta'nın peşine takılmak
Erhan Usta'nın peşine takılmak; İYİ PARTİ'nin kurulmasına meşruiyet kazandıran temel nedene ihanettir. Neden mi; Erhan Usta ne zaman "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi için vermiş olduğu mücadeleden dolayı pişman olmuş ki; bu pişmanlığını telafi etmek adına vicdanının sesini dinleyerek İYİ PARTİ'ye gelmeye karar vermiş.
Bizler buna razı olacak olsaydık İYİ PARTİ niçin kuruldu ki; MHP de kalır eninde sonunda Balgat'ı MHP den tasfiye edene kadar mücadeleye devam ederdik. Biz MHP den sadece Devlet Bahçeli'yi genel başkanlıktan indiremedik diye değil, "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ne karşıtlığımızın mücadelesini kurumsal siyasi bir kimlik altında vermek; bu da yetmeyip tekrar" Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönüş mücadelesine devam etmek için ayrıldık. Sayın Erhan Usta böyle bir mücadelenin içinde olmaya karar vermiş mi. Verdiyse bir basın toplantısı ile açıklamasını yapar ancak ondan sonra İYİ PARTİ'ye gelebilir. 
...
Şahsen İYİ PARTİ'de yer alış gayem; inanmışlık ve adanmışlık adına belirlenmiş İYİ PARTİ ilkelerini siyasette hakim kılmak olup; oligarşik bir yapının bir yerlere taşınması mücadelesini vermek hiç değildir.
...
İYİ PARTİ'nin fikri alt yapısının oluşması ve daha sonrasında ete kemiğe bürünmesinde emeği geçen birisi olarak düşüncem budur. Arz ederim efendim.

Liderlik sorununa ahlaki sorun da eklenince...
"Devletin bekası" için deyip, siyaset yapacaksın; yaşamış, görmüş bilge kişi pozunda gelene geçene elini öptürüp, sonra milletin yarısına "Palu ailesi" benzetmesi yapacaksın.
...
Şimdi bu "Palu ailesi" benzetmen hangi edep ve adaba sığdıracağız söyler misin. Siyaset bu ise alın başınıza çalın; pes doğrusu. Aklı başında, sorumlu ebeveynlerin özellikle iki isim var ki; lütfen bunlar konuşurlarken çocuklarını ekranlardan uzak tutsunlar.
...
Toplumun en az yarısını; tüm pisliklerin harmanlanmış olduğu "Palu ailesine" benzetmek ne demek. İnsan Allah'tan korkar be.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com

14 Ocak 2019 Pazartesi

İTİRAZ EDİYORUM

İtiraz ediyorum
Söylentiye göre ve inşallah söylentiden öteye gitmez; İYİ PARTİ tarafından AKP eski Manisa milletvekili Selçuk Özdağ'a ''Millet ittifakının ortak adayı olarak Manisa belediye başkanlığı için aday olması teklif edilmiş, o da teklife sıcak bakmış.
...
Anlaşılıyor ki; İYİ PARTİ, Sayın Özdağ'ın şu paylaşımından cesaret alarak, kendisine teklif götürmüş olmalı.
Sayın Özdağ ne demiş;
''Açık ara birinci olduğumuz(AKP'den bahsediyor) bir yerde büyükşehir belediye başkanlığının bir başka partiye verilmesini izah edemiyorum. Siyasette uzlaşma iyidir ama doğru olan bunu adalet temelinde yapmaktır. İnsanlara ait her karar tartışılabilir. Tek tartışılmazımız inançlarımız ve ülke menfaatleridir. Emeğe saygı adaletin bir gereğidir. Emek verenin lütfa ihtiyacı yoktur. Şehzadeler şehrinin büyükşehir belediye başkanlığı partimizin ve emektar tabanımızın hakkıydı, bu karar doğru olmamıştır, artık olup biteni değerlendirmek tabanımızın vicdanına kalmıştır. Susmak ikbal sağlar ama itibar sağlamaz… Yanlışa yanlış diyemeyenler o yanlışın vebaline ortak olur. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığı, kış- yaz demeden koşan, terleyen AK Parti tabanının anasının ak sütü gibi hakkıdır.''
...
Okumuş olduğunuz bu metinde; ''Partili cumhurbaşkanlığı sistemi''nden şikayet eden, desteklemesi nedeniyle pişmanlık ifade eden bir cümle geçiyor mu; elbette hayır. Peki bu insan hangi ilke, inanmışlık ve adanmışlık adına İYİ PARTİ'ye gelecek. Konjonktürü fırsat bilip, İYİ PARTİ'yi şahsi emelleri için kullanmak istiyor.
...
Ben onu bunu bilmem arkadaş; İYİ PARTİ meşruiyetini ''Tek adamlı partili cumhurbaşkanlığı sistemi''ne hayır demiş olmasından almış; ete kemiğe bürünmesi de bunun üzerinden olmuştur.
...
Dolayısıyla Selçuk Özdağ'ın İYİ Parti'ye gelmesini kabul etmemiz için hiç bir mantıklı ve makul gerekçe yoktur. Selçuk Özdağ'ın ancak ve ancak şunu demesi lazım ki; gönlümüz rahat olabilsin. ''Bu tek adamlı partili cumhurbaşkanlığı sisteminin o kadar tehlikeli olduğunu fark ettim ki; it gibi pişmanım. Bu pişmanlığımı telafi etmek adına bu anlamda kendimi affettirebilmek için en iyi hizmeti İYİ PARTİ'de yapabileceğimi düşünerek; hiç bir ön şartım olmadan, İYİ PARTİ'ye geçmek istiyorum''. Böyle diyebiliyorsa, buyursun gelsin.
...
Açık ve net söylüyorum ki; her şeye rağmen gelirse; onu kazanmak isteyenler bizleri kaybederler. İlkeli siyaset benim şiarım olduğu için siyasi arenada dans edenler beni dansa davet etmesinler; red ederim.

''Zillet ittifakı'' benzetmesi korkunun dışa vurumudur.
"Zillet ittifakı" benzetmesi milleti ayrıştırıp, sonra da kutuplaştırarak sokağa çağırmaya matuf, tahrik amaçlı bir söylemdir. Çünkü seçimi kazanmak için bu usulü "Türkiye ortalama algı düzeyini" kontrol altına alma ve yönlendirme açısından en başarılı yöntem olarak görüyorlar. 
...
Sen ne dersen de; ağzından çıkan kin, burun çeperlerinde oluşan öfke tarafımızın ne kadar hak ve doğru yolda olduğunu gösterdiği gibi kutsiyetini de her geçen artırıyor. Sen bana "Zillet" dedikçe ben başardığımızı düşünüyorum.
...
Dolayısıyla, boşuna heveslenmeyin; sokağa çıkmak yok, bağırmak yok. Ne gerek var ki; burun halkanızdaki öfkeyi izlemenin zevkini yaşamak varken.
....
Hele bir daha desenize "Zillet ittifakı". Oh, iyi geldi. Lütfen bir daha d

Türk milliyetçilerinin iktidara yürüyüşüne Bahçeli engel olmuştur.
Türk milliyetçilerinin iktidar olması, bizatihi Devlet Bahçeli'nin bu hareketin içine yerleştirilmesi ile önlenmiştir.
...
Şu anda Devlet Bahçeli diye bir ismin Türk siyasetinde olmadığını düşünün; Türk milliyetçilerinin toplu atacak yüreklerinin siyasal gücü en az %25 dir.
...
İYİ PARTİ gerçeği veya Türk milliyetçileri inisiyatifinde olmuş veya olacak muhtemel gelişmeler; en az %25 siyasal bir gücün heba edilmesine isyanın tezahürü olduğu gibi aynı zamanda bir çözüm arayışları adına yanan yüreklerin feryadıdır.
...
Efendim neymiş; rahmetli Başbuğ zamanında da bundan daha iyi değilmişiz. Evet, MHP'nin oyunun %3'lerde olduğunda; her ne kadar iktidarda başkaları olsa da; iç işleri ve milli eğitim gibi bakanlıklarda "Muktedir" olan siyasi parti MHP idi. Yahu bugün yönetim sisteminin dahi değiştirilmesine vesile olan MHP'nin devletin hangi kademesinde, ne gibi bir ağırlığı var Allah aşkına.
...
Üniversite'de doğmuş, nitelikli şekilde yetişip, bürokraside yer almış eğitimli gençlik hakareti olan Türk milliyetçiliği hareketi orada dururken; devşirme entelektüellerin organizasyonu ile derleme toplama şeklinde bir araya gelerek, kesintisiz 17 yıldır iktidarda kalma başarısı gösteren Siyasal İslamcılar bunu hak ediyor mu.
..
İşte Devlet Bahçeli öyle bir MHP liderliği yaptı ki; bu hakka Türk milliyetçilerini değil, siyasal İslamcıları layık gördü. Öyle layık gördü ki; bırakın iktidar olmalarını, tüm cumhuriyet değer ve kazanımlarını heba edecek şekilde devleti dönüştürmelerini sağlamış, halihazırda da devam etmektedir.
...
Devlet Bahçeli bu hareketi öyle bir ruh haline sokmuştur ki; sözde bir mensubu, bozkurt işareti yapma "Cür'etinde" bulunabilmek için yüreğinin sesini dinlemeye değil, Türk milliyetçiliğini ayakları altına alan birisinden izin alma ihtiyacı 

Bozkurt işareti yapabilmek
Bozkurt işareti yüreğin sesidir. O'nu yaptıran şey; içselleştirilmiş inanmışlık ve adanmışlığın kontrol dışı gösterdiği refleks halidir. Refleks hali ne izin ister, ne de bekler. Elektrik akımı gibi bir şey; kalbine dokunduğu an "Şekil" anında kendini gösterir.
...
Bozkurt işareti yapmak için izin istemek bir nezaket değil aksine acizlik halidir ki; vah ki o izin isteyen zavallının haline. "Sığıntı" olmak aynı zamanda teslim olmaktır. O "sığıntı"nın izin istemesi "Sığıntı kültürü"nün gereğidir, hür ve bağımsız ülkücüleri zerrece bağlamaz.

Taşıma oylar
Pişkin adamın mazeretine bakın hemşehrilerinin Üsküdar'da ki spor salonlarından yararlanabilmeleri için 900 km uzaklıktaki kırk akrabasının ikametgahını Üsküdar'daki kendi evinde göstermiş.
...
Şimdi bu kırk kişi aynı evde seçmen gözüküyor. Peki bu dümen ilk defa mı döndü; elbette hayır. AKP geldiğinden beridir bu böyle devam edip, gidiyor. Hayatında benim köyüme hiç ayak basmamış insanlar şu anda seçmen durumundalar.
...
Özellikle AKP bu siyasi dalaverelerin önünü açmıştır. Cemaat "Ölülerinize bile oy kullandıracaksınız" dediğinde özellikle AKP'den "Ne münasebet" diyen çıkmadı. Peki diğer konularda fetö sizi kandırdı (Bizleri niçin kandıramadılar) diyelim, yahu bu tamamen bir ahlaki konu değil mi, niçin itiraz etmediniz.
...
Hükumetten bir belde veya ilçe yardım istediğinde "Senin şu kadar nüfusun olmalı ki ancak yardım edebilelim" dendiğinde; o ilçe çözümü o belde veya ilçeye nüfusu değil, insanların ikametgahlarını taşıyarak buldu.
...
Ne zaman ki AKP için büyük şehirleri kaybetme riski hasıl oldu; mesela İstanbul'dan Anadolu'daki ilçelere taşınan AKP oyları akıllarına geldi. Kısaca keser döndü, sap döndü.
...
Adil bir seçim kanunu düzenlenmediği sürece bu ayak oyunları ve oy taşımacılığı devam edecektir. Nasıl bir seçim kanunu ki; hayatında köyümüzde bir defa dahi bulunmamış bir insan sadece seçmen olup da; bizatihi orada yaşayan insanların tercihlerinin gerçek anlamda tecelli etmesine mani olabilir. 

AKP kendi zenginini yarattı ama...
AKP zenginini yarattı ama entelektüelini yaratamadığı içindir ki; hem ülkücüler hem de solcular içinden bireysel olarak devşirdikleri ile bu egosunu tatmin yoluna gitti. Ancak onlar esas kişiliklerini içinden çıktıkları yerde kazanmış olduklarından inandırıcı olamadıkları gibi AKP de elitleşemiyor ama devşirelenlerin nemalandığı aşikar. 
...
Onların arzu ettikleri; özelikle kendi elitlerinin yine kendi "Siyasal İslamcılar"ının içinden çıkmasıdır ama olmuyor işte, zorla olacak değil ya.
...
Dolaysıyla AKP cenahı ve siyasal İslamcılar Türk entelektüelinin her söylediği sözü, aldığı tavrı kendilerine karşı bir "İğneleme" ve karşı olma tavrı olarak gördüklerinden; siyasal güçleri üzerinden linç yolu ile onlardan öc almayı tercih edip, öfke boşalmasını sağlıyorlar. 

Mansur Yavaş'ı dinledim
Mansur Yavaş'ı izledim, bir daha kahroldum ki; böyle çaplı insanların siyasi kaderlerinin yine bir o kadar çapsız insanların kararlarına bağlı olması gibi Türk siyasetindeki bir çelişkinin geleneksel hale gelmiş olmasıdır.
...
Siyasi bir demeç verme, hele ki; sinsi tilki gibi "Bana bir laf etse de, canlı yayına bağlansam" beklentisinde olan Melih'e fırsat verecek polemiğe girmeden, doğrudan içine sindirmiş olduğu ideal belediyeciliği anlatmaya ve paralelinde projelerini tanıtmaya devam etti.
...
Didem Aslan Yılmaz kanalda yerini sağlamlaştırmak ve yandaş kanal olmanın gereği olarak Mansur Bey'i mayınlı alana çekmeye matuf sorularının tuzağına düşmedi. Çünkü o siyasete değil, belediyeciliğe talipti ve program boyunca genel duruşu da bunun üzerine oldu.
...
İnşallah Ankara seçmeni siyasetçi olmanın dışında bir görev adamı olan böyle nadir bir insanı hak ettiği şekilde değerlendirecektir.

Velev ki Gülen iade edildi.
Diyelim ki Gülen ABD'den getirildi ve ülkemizde
yargılanıyor. Mahkemeye çıktığında; "Hangi tarihte, kimlerle, hangi mekanda, neler konuştuk, hangi kararları aldık onlar da buraya gelsinler hep beraber yargılanalım" dese; sizce "Bağımsız mahkeme" nasıl devam eder.
...
Dolayısıyla, İYİ PARTİ'nin "Fetö'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması"na yönelik vermiş olduğu araştırma önergesinin AKP ve Balgat müdavimlerince (Lütfen, dikkatinizi çekmek isterim; özellikle MHP demedim) red edilmesinden; siyasi ayağının açığa çıkmasının istenmediği anlamı çıkmaz mı.
...
Kişisel kanaatim ne Gülen ne de fetö üst düzey yöneticilerinin ülkemize iade edilmesi hayalden öteye geçemeyecek. Çünkü siyasi partilerin kurumsal güncel yöneticileri fetö ile ilişki bağlamında kendilerini veya yanında olanları yeterince masum ve temiz göremiyor olabilirler. 
Beştepe'de "Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetimler Sempozyumu"
"Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetimler Sempozyumu" nu yapmak ne tesadüf değil mi; bugüne denk geldi.
...
Konuşmacı katılımcı Binali Yıldırım. Yerel Yönetim deyince; akla ilk gelen Eskişehir Belediye başkanı Sayın Yılmaz Büyükerşen nerede peki.
...
"Yerel yönetimlerde etik değerler" tartışılacakmış. Bir anlamda siyasi değil, geneli ilgilendiren bir konu. Ama Cumhurbaşkanı "CEHAPE" diyerek başladığı konuşmasını sürdürüyor, varacağı yer belli; devamını izlemeye bile gerek duymadım.
...
Bütün mesele Binali Yıldırım'a pozitif ayrımcılık yaparak, cumhurbaşkanlığı imkanlarını hizmetine sunmaktır. Gerekirse Abuzittin'i anma günü düzenlenip, gene Binali Bey'e pozitif ayrımcılık yapılarak, devletin imkanları kendisine amade edilecektir.
...
Cumhur ittifakının bu cüretkar tutumu ile devlette istedikleri dönüşümü başarırlarsa; (Yılmaza Özdil gibilerin de yoğun gayret ve katkıları ile) inanın ki; seksen sene boyunca Cumhuriyet değer ve kazanımlarına dönmek mümkün olamayacak, belki de hiç dönülmeyecektir. 

Yılmaz Özdil ne yapmak istiyor.
Yılmaz Özdil gibiler CHP'li olup da her seçim arifesinde gaf yapıp, AKP'ye çalıştıkları sürece; millet ekonomiyi unutur dini öne çıkarır. Yılmaz efendi, yaptığın densizlikle Erdoğan'a pası verirsen, o da hiç acımaz doksana takar.
...
Kim ne içerse içsin, tavsiye etmek sana mı düştü dangalak. Cumhurbaşkanı bir şişe bira içeymiş cart olabilirmiş, curt olabilirmiş. Olan şu ki; Cumhur ittifakına değil ama millet ittifakına iyi geçirmiş oldun. CHP'li elitin bu jekobenci bakışı ile Erdoğan'ı çıktığı yerden indirmek bu nedenle çok zor.
...
Efendim siz ekonomi şudur, yoksulluk budur diye durun; Yılmaz Özdil'ler pas verdiği sürece Erdoğan büyük bir hazla pozisyonu değerlendirecektir. Nihayetinde kendini hazır una alkışlattın, egonu tatmin ettin; ya sonrası; rakı masası. Git, çok önemli bir meziyetse istediğin kadar iç ama birilerinin emeğinin içine etme tamam mı. 

Bırak artık şu hiddet ve şiddet dilini
Yahu bırak şu hiddet, şiddet dilini. Bir gün de sanattan bahset; müzikten, resimden, şiirden, romandan bahsetsen. Resim sergisi aç, konsere git, okuduğun bir kitaptan bahset. Ara sıra çay sohbetinde; ne bileyim sözü getir kadın zarafetine, arkasından patlat bir şiir. Allah'ın sana bahşettiği insan olarak yaratılmışlığına hürmeten biraz da hayatına bu güzelliklerden serpiştirsen ne olur sanki.
...
Kime ne demeye hakkın var. Hele ki sen; yirmi yıldır bas bas bağırmaktan başka ne yaptın. Asıl bizim sana bağırmamız hak, senin bize bağırman haksızlık, hatta zillettir. Adam gibi; davamıza inanmış ve adanmışlığını sağa sola yalpalamadan ortaya koydun da peşinden mi gelmedik. Dağıtmış olduğun kartvizitindeki hiç bir bilgi artık sana ait değilse; seni adresinde bulamamak benim suçum mu.
...
Koca koca adamlarsınız; nedir bu sarı yelek muhabbeti ve tehdit. Milletin bekası deyip sonra milleti tehdit edeceksin öyle mi. Yahu zaten tükenmiş, acizlersiniz. Baharın doğal yeşiline kavuşmaya şurada ne kaldı ki; matadorun salladığı kırmızı misali salladığın sarıya yürüyen ahmak olayım.

İttifaklar meselesi
Anlaşılmıştır ki; "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nde zorunlu hale gelen ittifaklar meselesi; eski koalisyonların kaşarlaşmış halidir.

Ayasofya'da dans eden kız.
Bu siyasal İslamcıların İslam adına tepkilerinde zerre kadar imani bir taraf yoktur. 
...
Yahu yalan, dolan, talan gırla gidiyor ses yok; birisi Ayasofya'da dans etti diye Siyasal İslamcılar tepki göstermişler, sanki taşını onlar dizmişler.
... 
Fetih ruhunu tatmin adına Müslümanlar için ibadete açılan ama şahsen kendim için söyleyebilirim; hiç de uhrevi bir havaya giremediğim bir mekandır Ayasofya. Köyümün kerpiçten mescidi bana daha çok haz veriyor. 
...
Ege'de 18 adayı Yunanistan işgal etmiş, genel kurmay başkanları işgal ettikleri adalarda kuzu çeviriyor, tıs yok. Be hey ahmaklar bunlarla ilgilensenize.
...
İşin aslını size söyleyeyim mi; niyetleri, Ayasofya'da bir kızı dans ettirip, ekonomiyi konuşturmamaktır. 


Allah kimseyi doğuştan icazetli yaratmaz.

Muhterem sanki kıçında mühürle doğmuş, Allah'tan icazetli; sorumlusu olduğu "Partiyi" aldı evirdi, çevirdi birilerinin hizmetine amade etti. Direklerini, kolonlarını kırdı geçirdi kendisine ceza yok. "Yazık değil mi; nedir bu yaptığın diyene" hemen ferman hazır; "Kellesi vurula"
...
Vallahi ferman da, mühür de dinlemedim; kellemi uzatmadan kellesini aldım. Övünmek gibi olmasın ama az iş yapmadık değil. Düşünebiliyor musunuz; beni "Ah benim koyunum, ah benim koyunum" diye başımı okşamak istediğinde "Çek len elini" demişim.

Poşet parası öde, %18'i KDV

Neymiş efendim; benim sağlığımı düşünüyorlarmış. Ben safım ya, senin algılarının biatcı kölesiyim ya; hiç bir ard niyet aramam.
...
Alış verişimi iki seferde yaptım. %18 KDV ödemedim, paketleri kucağımda taşıdım. Ne kadar mutluyum bir bile bilseniz. Aynı zamanda doktorumun da dediğini yapmış oldum; yürüyüş yaptım, sıkıntı yok. Artık mendil taşır gibi arka cebimde veya arabamda file taşıyacağım. O %18 KDV'yi benden tahsil edemeyeceksiniz. Her kasaya geldiğimde egomu tatmin edip, senin gizli niyetine çelme takacağım

Millet Kenan Evren'e de %92 oyla destek vermişti.

Bizim millet böyle işte; Kenan Evren'e %92 oy ile "Paşam seni seviyoruz, gölgeni üzerimizde hissetmek istiyoruz" dedi. Sonra aynı millet, sıfır itibar ile "Şimdi seni er olarak gömüyoruz" dedi.
...
Doğrusu bu milletin altımıza süreceği koltuktan korkmak lazım. Belki de ondandır ki; Allah bana vergi vermemin dışında devlet kapısı göstermedi. Maaşımı da, sağlık hizmetlerimi de devletten almıyorum ama devletimi seviyorum ya; vergi vermeye devam ediyorum. Belki de alacaklıyım. Son yapılan köprülerden hiç geçmiyorum ama payıma düşen borcu da ödüyorum.
Mehmet Soral
soralmehmet@gmail.com

5 Ocak 2019 Cumartesi

ÜLKÜCÜLERİN TERCİHİ NASIL OLMALI

Ülkücüler olarak oyumuzu hangi kıstasa göre kullanacağız. 
Burada esas olan Türk milliyetçilerine zaman kaybettiren, enerjisini tükettiren; inanmışlığımıza ve adanmışlığımıza dair irademizi yönlendirme "Dümenine" geçerek; ideal ve ülkümüz için beslediğimiz umutlarımızı siyasal İslamcı "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin hizmetine amade eden Devlet Bahçeli'nin kontrolünde hareket eden aday ülkücü bile olsa; bir ülkücü olarak oyumu vermeyeceğim.
... 
Cumhur ittifakının adayı ülkücü de olsa; bunun adına verilen her oy gerek Devlet Bahçeli, gerek Erdoğan ve gerekse "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin kalıcılığına ve aynı zamanda siyasal İslamcıların T.C devletini dönüştürme fantezilerine cansuyu olacağına inandığım için bu bilinç ile hareket edip, konjonktüre göre oyumu kullanmayı düşünüyorum.
... 
Şahsen bu seçimleri; kapımızdaki çöpün nasıl kaldırılıp, kaldırılmayacağı veya cenaze hizmetlerinin ne şekilde yapılması gerektiğinin hesabı üzerinden değerlendirmeyeceğim.
... 
Mesela AKP burjuvasının ete kemiğe bürünmesinde rant kapısı olan İstanbul'un AKP den alınması bu devletin bekası ve yeni sistemin tartışmaya açılması açısından çok önemli görüyorum. Keza diğer büyük şehirler de aynı. Dolayısıyla adayın ülkücü olup olmamasından ziyade "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönüşü sağlayacak olan konjonktüre oy kullanmak kendi tercihim, ülküdaşlarıma da tavsiyemdir.


Tutturmuşlar HDP üzerinden seçmeni terbiye etmeyi.
Geçiniz siz onları. Peki öyleyse; ana rahminde hapse giren, orada doğan; tüm "Suçu" Fetöcü anasının yumurtası, babasının sperminin bir araya gelmesinden hasıl olan bebeğe dahi ceza kesen devlet nasıl oluyor da; her kötülüğün başı olarak gösterilen HDP için gerekeni yapamıyor. 
...
Cumhuriyet kurulduğundan beridir; milletimizin bir parçası olan Kürt kardeşlerimizi siyasal yollarla, etnik milliyetçilik yaparak sürekli organize etmek ve nihayetinde ülkemizi bölmek istemişlerdir. Ancak iktidarlar değişse bile devletin bu tür yapılanmalara karşı vermiş olduğu mücadele sırasında binlerce şehit verilmiş olmasına rağmen mücadele yöntemini değiştirmemiştir. Mesela onlarla müzakere yoluna hiç gidilmemiştir.
...
Ancak AKP kurulup da, Türk siyasetinde yer aldıktan sonra esas hedefi Siyasal İslamcıların fantezilerini gerçekleştirmek ve devleti dönüştürmek olunca; bu yolda devletin gelenekselleşmiş içe dönük savunma usulünü de terk ederek, devlete karşı muhalif duruşu olan mihvallerle iş birliğine girerek, amacına daha çabuk ulaşacağının hesabını yaptı ve zamanın cemaati günümüzün fetö'sü ile iş birliği yaptı. "Cemaat" kurumsal bir kimlik olarak kabul edildi ve devletin tüm imkanları bu "Örgüte" sunularak adeta "Devleti yönetme" işi özelleştirildi. 
...
Şimdi devletin böyle bir süreci yaşamasının müsebbibi HDP'mi yoksa AKP mi dir. Peki AKP ise; devletin bekası açısından hangisinin varlığı veya yokluğu esas riski oluşturmaktadır.
...
HDP gibi oluşumlara karşı devlet, kurulduğundan beridir doğal bir refleks geliştirdi. Bu doğal refleks her zaman için devleti korumaya muktedir oldu. Esas riskli olan; devleti yönetenlerin bu doğal refleksi tetikleyen mekanizmalar arasındaki doğrudan veya dolaylı sosyolojik ve psikolojik işbirliği ve koordinasyonu bozmuş olmasıdır. Peki nedir onlar; andımızın kaldırılması, TC ibarelerinin çakıldıkları yerlerden sökülmesi, Genel Kurmay başkanının Atatürk'ün annesine iftira atan bir bayanı ziyaret etmesi, keşke Yunan galip gelseydi diyenin bizatihi devletin zirvesi tarafından ziyaret edilmesi, kadim Türk Ordusu'nu yetiştiren binlerce yıllık akademik yapılanmanın değiştirilmesi, TC Devletinini kuran Türk milliyetçiliği düşüncesinin bizatihi devletin bir numaralı sorumlusu tarafından aşağılanması, ayakları altına alınması. Oslo görüşmeleri, Harbur rezaleti, YPG/PYD'ye yardım için ülkemiz sınırları içinde mihmandarlık yapılarak, Barzani kuvvetlerinin Kobani'ye taşınması, Ermeni açılımı, Ege'de Aydın sınırları içinde olması gereken, toplamda 18 adanın Yunanistan tarafından işgaline göz yumulması ve daha neler neler.
...
Şimdi bütün bunlar olmuşken; HDP den korkulup, Cumhur ittifakına sarılma algısını yaratma çabası benim için hiç bir anlam ifade etmemektedir. HDP nin ne yapmak istediğinden eminim, ona karşı gardımı almışım ama inanın ki; ne AKP ve Erdoğan'ın ne de Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimlerinin ne yapmak istediklerinden emin değilim. 
...
Bu ülkenin ve milletin istikbali için HDP den çok Cumhur ittifakının şerrinden korkuyorum. Ciddi şekilde endişeliyim. Dolayısıyla, 31 Mart mahalli seçimlerini de ona göre değerlendirip, oyumu kullanacağım.
...
Neymiş efendim; İYİ PARTİ, CHP ile ittifak yaparsa, HDP de büyük şehirlerde CHP adaylarına oy verirse; İYİ PARTİ de HDP ile işbirliği yapmış oluyormuş.
...
Aferin size; okulda bir bok öğrenmemişsiniz ama mantık dersini iyi bellemişsiniz(!)
Sizler, bu HDP üzerinden oluşturmak istediğiniz negatif İYİ PARTİ'algısını; ancak ve ancak azatlık kabul etmeyen iflah olmaz biat kölelerinize yutturabilirsiniz tamam mı.
...
Ahmet Türk'ün affını sağlayıp, Mardin'den HDP belediye başkan adayı olmasını sağlayan Devlet Bahçeli değil mi. Hani ölümcül hasta olup da; yetmiş yaşının üzerinde olan birisi nasıl oluyor da "Sağlıklı" bir belediye başkanı adayı olabiliyor. Lütfen bu soruyu Bahçeli'ye sorarmısınız. 
... 
HDP ile çekimser oy kullanıp, ortak hareket eden Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimlerini nereye koyuyorsunuz peki. Ve bu örneklerden sonra HDP üzerinden İYİ PARTİ'ye vurmaya utanmayacak mısınız. 
... 
Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimlerinin Cumhuriyet tarihin en aşağılık terör örgütünü devlete yerleştiren AKP'ye cansuyu olmaları gibi bir gerçek göz bebeğinize saplanmış dururken; hala "Benim gözlüğüm nerede" gibi ahmakça bir soruyu sormanız çok saçma değil mi. Belki de onlara göre değildir. Siyasi arsızlığın haddi de, hududu da yoktur. Bunlar öyledirler ki; eğer isterlerse mahallenin en namuslu kadını bile "Fahişe" yapıp adını çıkarırlar. Ama uzun vade de bir güç olamazlar, zira namuslular namussuzlardan er geç alt edip, hakkını arayacaktır.

Ay çekirdeğinin içindeki iman
Yıllardan beridir "Yılbaşı gecesi meyve çerez yemeyin, siz de onlardan olursunuz" diyeceğinize; "Her namaz sonrası" Türkçe Kuran meali"nden üç beş ayet okuyunuz" deseydiniz; belki de bu milletin ekseri yatı "Şuurlu Müslüman"ın hası olurdu. 
...
Sizinkisi ahmaklık. İman çekirdeğin içinde saklı mi ki; çıtlatınca uçup gitsin. Sizin iman dediğiniz şey bu işte; çekirdek çatladığında uçup gidecek kadar basit bir şey. Onun içindir ki; hep dantelli kefenlere talipsiniz. Risk yok nasıl olsa; alt tarafı bir çekirdeği iki diş arasında koyup, çıtlatmamak. Siz bunu yapmadığınız için mi imanınızı korumuş oluyorsunuz


Erdoğan “Demokrasinin tam uygulandığı az sayıda ülkelerden biriyiz”dedi. 
Yalanda da mütevazi olmak lazım; zira karşı taraf uyanabilir, öyle değil mi.Külliye'den bakınca "Külliyen yalan" denen şey böyle bir şeymiş. Demek ki bulunulan yerin hakkını vermek gerekiyormuş. Madem "Külliye"; yalanı da "Külliyen" olmalı değil mi
...
Artık kargaların bile eğlencesi olduk yahu.
Devlet Bahçeli sağlam olsun diye bu yalana muhakkak bir "İlmik" de kendisi atacaktır. 


''Cumhur ittifakı'' aynı zamanda Türk milliyetçiliğini marjinalleştirme projesidir.
Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimleri; sorumlu oldukları projenin gereğini mükemmel bir şekilde yerine getirmeye devam ediyorlar.
...
Proje şu; "Milliyetçileri kendi aralarında öyle bir ayrıştıralım ki; karşılıklı kin ve öfke adına ne mümkünse onu yapalım. Mesela "TC'nin söküldükleri tabelalara tekrar çakılmasına HDP ile birlikte çekimser oy kullanalım, 15 Temmuz'un siyasi ayağının tespitine ilişkin önergeye red oyu verelim, 3.5 milyon Suriyeli'ye pasaport sormayalım ama Çin zulmünden kaçıp, ülkemize sığınan Doğu Türkistan Türk'ünün pasaportu yok diye günlerce hava alanında bekletelim" gibi Türk milliyetçisi, ülkücünün adeta kimyasını bozarak; üç hilale vurgun ülkücülerle, demokrat ve özgürlükçü ülkücüler arasında ayrışmayı her geçen gün şiddetini artırarak devam eritip; nihayetinde her iki kesim arasında ortak aidiyet kalmayana kadar bu süreci devam ettirmek. Ve nihayetinde; Türk milliyetçiliğini marjinal hale getirerek, etkisiz hale getirmektir. Peki sonra ne olacak; marjinalleşmiş Türk milliyetçiliğinin etkisiz ve tepkisiz bir döneminde ülkemizde federasyon modeline geçmek. Olur mu; elbette olur. Dünyada federasyon yapılanmasına yol veren en  uygun "Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin, yani "Başkanlık sistemi"nin mucidi kim; Sayın Dr. Devlet Bahçeli değil mi. 
...
Vallahi sizleri bilemem ama Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimlerinin yürüttükleri stratejiden ben bunu çıkarıyorum. Ha, bunu ben kaale alıyorum mu; umurumda bile değil. Onların bunlara gücü yetmeyecek, ülkücülerin kardeşliği buna mani olacaktır. Bütün mesele Devlet Bahçeli ve avenesinin siyasi tahriklerine, daha doğrusu oyunlarına gelerek, karşılıklı çatışma haline gelmemektir. 
... 
Şununda farkındayım ki; özellikle evlatları memur olan veya memur olmak isteyenler için MHP'de ki üyeliklerini devam ettiren yüzlerce ülkücü arkadaşım olduğunu biliyorum. Devlet Bahçeli ve Balgat müdavimleri, o arkadaşlarım üzerinden sakın hesap yapmaya kalkışmasınlar, çok yanılabilirler.
... 
Not: Özellikle MHP üzerinden yorum yapmamaya özen gösteriyorum, zira; bizlerin MHP kuramsal kimliği ile bir problemimizin olması mümkün değildir. 


İYİ PARTİ'nin verdiği önerge
 "Yurtta sulh konseyi açığa çıksın" önerisinde bulunan Devlet Bahçeli ve avanesi, İYİ PARTİ'nin; fetö'nün siyasi ayağının açığa çıkarılmasına yönelik araştırma önergesine AKP ile red oyu vermişlerdi.
....
Vallahi kimleri ahmak yerine koyarak, İYİ PARTİ' nin önergesinden habersizmişiz gibi bu çıkışı niçin yaptınız bilemeyiz ama; cümle alem fetö'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasına mani olanın bizatihi Cumhur ittifakının kendisi olduğunu biliyoruz. Cumhur ittifakı olarak çevirdiğiniz topa dikkat edin, sonra kendi kalenize atabilirsiniz.
...
Bir de şu var ki; sanıyorsunuz ki milletin gözüne "Biat gözlüğü"nü takıp, aynı şeyleri görmelerini, aynı şekilde davranmalarını sağladığınızı düşünüyorsunuz. Biz o gözlükleri kıralı çoooook oldu. İstersen say da bak. 


Üzerinden hala geçmediğim köprüye para ödüyorum.
Bizim millet böyle işte; Kenan Evren'e %92 oy ile "Paşam seni seviyoruz, gölgeni üzerimizde hissetmek istiyoruz" dedi. Sonra aynı millet, sıfır itibar ile "Şimdi seni er olarak gömüyoruz" dedi.
...
Doğrusu bu milletin altımıza süreceği koltuktan korkmak lazım. Belki de ondandır ki; Allah bana vergi vermemin dışında devlet kapısı göstermedi. Maaşımı da, sağlık hizmetlerimi de devletten almıyorum ama devletimi seviyorum ya; vergi vermeye devam ediyorum. Belki de alacaklıyım. Son yapılan köprülerden hiç geçmiyorum, payıma kesilen borcu da ödüyorum.


Poşet parası öde, %18'i KDV
Neymiş efendim; benim sağlığımı düşünüyorlarmış. Ben safım ya, senin algılarının biatcı kölesiyim ya; hiç bir ard niyet aramam.
...
Alış verişimi iki seferde yaptım. %18 KDV ödemedim, paketleri kucağımda taşıdım. Ne kadar mutluyum bir bile bilseniz. Aynı zamanda doktorumun da dediğini yapmış oldum; yürüyüş yaptım, sıkıntı yok. Artık mendil taşır gibi arka cebimde veya arabamda file taşıyacağım. O %18 KDV'yi benden tahsil edemeyeceksiniz. Her kasaya geldiğimde egomu tatmin edip, senin gizli niyetine çelme takacağım.


Her isteyennin İYİ PARTİ'de yeri hazır olmamalı
Şu veya bu şekilde, referandumda, hele ki milletvekili düzeyinde "Evet" için çalışmış bir kimsenin İYİ PARTİ'ye kabulü mümkün olamaz. Zira, İYİ PARTİ'ye meşruiyet kazandıran ana unsurlardan birisi de; "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ne hayır demesidir.
...
Dolayısıyla, MHP Samsun milletvekilinin İYİ PARTİ'ye teşrifinin dile getirilmesi abesle iştigaldir. Kendisi biatcılığa meşruiyet kazandıranlardan olup, cezasını da bu "Meşruiyet" üzerinden kendisi ödemiştir. Devlet Bahçeli belki de kendi meşrebince nadir olan doğrularından birisinin yaptı, hiç de yadırgamadım.


İttifaklar koalisyonların kaşarlaşmış halidir.
Koalisyonları öcü gösterip, tek adam rejimini istikrar adına Türk milletine dayatanlar; vallahi ne diyeyim; eğer birinizin belediye başkan adaylarını bile diğeriniz açıklıyorsa; kurban olun siz o koalisyon ortaklığının onuruna.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com