3 Mayıs 2017 Çarşamba

BAHÇELİ AKP HÜKUMETİNE KESİNLİKLE BAKAN VERMEZ

Bahçeli kendisini gölgeleyecek hiç bir ismin parlamasını istememiştir.
Bahçeli hiç bir zaman bakanlık falan istemez. Onun her zaman için en büyük korkusu; partili birisinin kamuoyunca tanınıp, popülaritesinin artması ile kendisine rakip olabileceği korkusudur.
...
Mesela, rahmetli Mehmet Gül'ün Ermeni ve Kıbrıs meselelerine dikkat çekmek üzere düzenlenen bayrak mitinglerine katılması; sözde Ermeni soykırımı iftirasının kabulüne dair İsviçre gibi ülkelere karşı protesto amaçlı düzenlenen etkinliklere katılması Devlet Bahçeli'yi daima rahatsız etmiştir. 

Yine Sinan Ogan'ın Hocalı katliamı ile ilgili Almanya da yapılan sergi ve konferansa katılmasını eleştirmiş; parti disiplinine aykırı bulmuş; üstelik  de zamanın genel başkan yardımcısı Yusuf Halacoğlu'nun haberi olduğu halde. Daha sonra şahsen Almanya da yaşayan bir dostuma bunun nedenini sorduğumda kendisi genel merkez ağzı ile ''Ama abi kendisini burada kaç tane otobüsle karşıladılar, bu değirmenin suyu nereden geliyor'' demişti. Ben de kendisine ''Ne yani Azerbaycan'ın, hatta tüm Türklerin milli bir davası olan bir konuda Azerbaycanlı petrol şirketi sahibi birisi için büyük bir masraf mı; karşılamış olamaz mı'' demiştim.
...
Yine Meral Hanım'ın 28 Şubat sürecinde dik duruşu, dikkat çekici adil meclis yönetimi ve bunun tüm toplum kesimlerinde yarattığı sempati. 
...
Yine MHP adına Ankara Belediye Başkanlığını neredeyse kesin olarak kazanacak olan Mansur Yavaş'ın allem edip, kullem edip MHP'den tasfiye edilmesi. Mesela bugün Anadolu'nun herhangi bir yerinde bir vatandaşa MHP'li olan üç isim söyleyin dense; inanın ki verecekleri üç isim de ihraç edilmiş isimlerden olacaktır. Dolayısıyla yeni dönemde bence de kesinlikle hükumette MHP'li bakan olmayacaktır. MHP de halihazırda görev yapıyor olup da kamuoyu tarafından tanınan bir isim bulamazsınız. Bahçeli'nin huyudur, öne çıkan ismi budar. Sormak isterim, Oktay Vural nerelerde.... 
...
Devlet Bahçeli hiç bir zaman Genel Başkanlık koltuğundan vaz geçmez, diğer yüksek koltuklara da talip olmaz; aynı zamanda MHP li hiç bir ismin de kendi kontrolünden çıkmasını istemez; dolayısıyla bakan olmasını da istemez.


Yeni sistemin mucitleri Meral Akşener'in siyasetten bir şekilde tasfiye edilmesini uygun gördüler
Yandaş gazeteci Nevzat Çiçek diyor ki; "Erdoğan ile Bahçeli arasındaki diyalog 7 Haziran sonrası Davutoğlu seçim Hükumetinin kurulması ile başlamıştır.
...
İşte "Meral Akşener kin ve nefreti"nin altında yatan gerçek neden, Meral Akşener'in Erdoğan-Bahçeli ikilisinin senaryosunu kurguladıkları Davutoğlu seçim hükumetinde bakanlık teklifini red etmiş olmasıdır. Bu durum Bahçeli'nin hiç de hoşuna gitmemişti. Bahçelil Akşener'in bu tavrını doğrudan kendisine rakip olacağı şeklinde yorumladı.
...
Dikkatinizi çekmek isterim; bu aşamada henüz 15 Temmuzu yaşamamıştık. Hatta tam o ara "Bazı MHP'liler Erdoğan ile görüşmeler yapmış" söylentisi karşısında, kimmiş bunlar dendiğinde Tuğrul Türkeş; "Sayın Bahçeli'ye sorun, o biliyor" demişti. Aslında Tuğrul Türkeş doğru olanı söylemişti. Nitekim Tuğrul Türkeş AKP'ye geçtikten üç beş gün sonra meclis sıralarında Tuğrul Türkeş ve Bahçeli'nin kafa kafaya vererek çok mutlu şekilde etrafa gülücükler dağıtan görüntülerine basında ve sosyal medyada hep beraber şahit olmuştuk.
...
Daha sonra 15 Temmuz önemli bir devlet adamımızın dediği gibi Allah'ın bir lütufu olduğu gibi aynı zamanda MHP Genel Başkanlığını kurtarmak için de yine Devlet Bahçeli için Allah'ın bir lütufu olmuştu(!)

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com 

GÜNDEME DAİR DEĞERLENDİRME

Türk Milliyetçileri Muhalif Hareketi; beraber yürümek zorundasınız; vebal altındasınız
Sayın Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Ogan, Koray Aydın ve diğer saygın isimler; ne yapıp, edip tek ses olmanız gerekiyor. Başlattığınız "İtiraz hareketi"nin kurumsal kimliğe kavuşmasına kadar, sizlere bağlanan ümitlerin akamete uğramaması için gerekirse eş başkanlığa bağlı bir süreci de göze almanız ile Türk tarihinde yaşanmakta olan bir kırılmayı salimen atlatabiliriz.
...
Aksi durumda yüklendiğiniz misyon gereği nefsi arzularınızın peşine takılmış olmanın vebali altında ezilir gidersiniz; bu da yetmez, bundan sonraki siyasi itiraz kültürüne kötü bir örnek olarak kalırsınız. Şunu özellikle bilmelisiniz ki; Türk milliyetçilerinin dile getirdiği hayır söyleminin önündeki onurlu isim tek bir kişi değil; tek tek önce sizlersiniz, sonra da bizleriz.
...
Birileriniz anaç, diğerleriniz babaç rolünüzü ortaya koyarak, beklentilerimizin gereğini yapmak zorundasınız. Sizler bizim önümüzde gittiğiniz sürece; güvenimizi, inancımızı oraya, buraya, şuraya peşkeş çekmediğiniz sürece sırtınızı dayayabileceğiniz dağ olmaya hazırız.
...
Lütfen hata yapmayınız. Başlattığınız hareket umulanı verdiği an ilelebet Türk gençliğinin ilham kaynağı ve aynı zamanda haksızlık, hukuksuzluk ve keyfiyete karşı isyanın sembol isimleri olacaksınız.


Tarafsız Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan; Seni çok özleyeceğiz(!)
Vay be, ne sürprizler yaşıyoruz değil mi?
Tüh be, işler ne de güzel; tıkır tıkır gidiyordu oysa ki. Allah'ı var; çok da tarafsızdı Sayın Cumhurbaşkanımız(!) O kadar hassastı ki; her davranışı, icraatı adeta bizlere Hz. Ömer'i hatırlatıyordu(!) Seçimler arifesinde ezkaza yanlış anlamalara meydan vermemek ve haksız rekabet kanaati oluşmaması için makam arabalarından inip, garajda bekleyen özel arabalarına binerdi(!)
....
Hele ki bir ara öyle bunalmıştı ki özel sohbetlerde içinden geldiği partisinin taraftarları adeta isyanlarını dile getiriyorlardı; "Seni bu makamlara biz taşıdık; bizlere bunu nasıl yaparsın'' diyerek, kendisinden iltimas bekliyorlardı(!) Oysa İslam ahlakı iliklerine kadar işlemiş, günlük yaşantısını da bunun üzerine dizayn edip, sürdürüyordu(!)
...
Sahip olduğu kamu otoritesi gereği millete dağıttığı hizmetler sırasında sanki Hz. Ömer elinde keskin kılıcı ile karşısına dikilip kendisini gözetliyordu(!) İşte bu psikolojik halini; içinden çıkıp geldiği partisinin mensuplarına anlatamamanın sıkıntısını yaşıyordu her defasında(!) Bir tarafta kendilerine çok şey borçlu olduğu partisinin mensupları; diğer tarafta eşit dağıtılması gereken hak, hukuk, adalet(!) Oysa ki en ufak bir iltimas karşısında Allah'ın huzurunda nasıl hesap verebilirdi ki(!) Hatta bir ara bu konuda taraftarlarını bilgilendirmek, öfkelerini yatıştırmak için bir ilahiyatçıya talimat vererek, görevlendirmişti(!) O ilahiyatçı da ''Sen koskoca bir devleti yönetiyorsun; devletin bekası için sana öfkesini ifade eden taraftarlarına iltimas geçebilirsin'' diye fetva verince doğrusu çok rahatlamıştı(!)
...
Artık Sayın Cumhurbaşkanımız çok rahat edecek bundan böyle. Çünkü tüm milleti kucaklayabilme ve tarafsız gözükme adına kendisini çok yıpratıyor, telef oluyordu(!) Bu hassasiyeti nedeniyle de partisinden hayli uzak kaldı. Artık hasret bitti. Sayın Cumhurbaşkanı yüce Türk milletinin ''Kahır ekseriyetinin'' kabul ettiği anayasadan aldığı yetki ve güç ile partisine döndü(!) Bu hasretin bitmesinin yarattığı mutluluğun yansımaları uzun süre kutlamalarla devam edeceğe benziyor. Yalnız, bu arada Melih Gökçek'e söylesinler; yanlış saat kurup, gündüz ışığında havai fişek gösterisi yapmasınlar, gece karanlığını beklesinler. 

Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com