12 Ocak 2018 Cuma

GÜNDME DAİR ''ORDAN BURDAN ŞURDAN''

Linç edilmek istenen Abdullah Gül
Abdullah Gül'ü muhtemelen şimdiye kadar değil, bundan sonra olabilecekler daha çok endişelendiriyor.
...
Yahu adamcağız bir kelam etti, ortalık toz dumana karıştı. Kendi hayırlarına da olabilecek bir yorum yaptı, ne dedi; "Bu KHK'nın çıkarılması iyi niyetle de olsa; kullanılan dil itibariyle yanlış yorumlara neden olabilir"
...
Kin ve nefret adına adama yapıştırmadıkları sıfat kalmadı; sinsi, inisiyatif almaz(Neden korkuyorsunuz öyleyse), kalleş, namert, vefasız, trenden düşen ve daha neler, neler. Ne demiş "Yanlış yorumlanabilir" demiş; senmisin öyle diyen...
...
Recep Tayyip Erdoğan'ın bugünkü konumuna gelmesinde ve bu denli güçlü olmasında elbette büyük ölçüde kişisel çabaları, aldığı risk çok önemli ancak bir o kadar da 2001 yılında görücüye çıktığında; yanında bulunan üç sac ayağından ikisi Abdullah Gül ve Bülent Arınç dır. Dolayısıyla bu diğer iki ismin AKP ve hükumet üzerine fikir üretip, söz söylemeleri en doğal hakları olsa gerek. Şayet 2001 yılında Erdoğan yaptığı siyasi çıkışta yanına Abdullatif Şener, Bülent Arınç ve Abdullah Gül'ü almasaydı bugün esamesi bile okunmazdı.
...
Esas söylemek istediğime gelince; bugün Abdullah Gül'ün malum sözü üzerine Aktrollerler ve Erdoğan'ın tavırlarına, psikolojik linç ve tehditlerine şahit olunca; 2019 yılında üstelik bir de Devlet Bahçeli himayesinde tekrar seçilmesi durumu söz konusu olursa tüm muhalifler donumuzu, gömleğimizi hazırlayalım; çünkü hepimiz içeride olacağız. Ha, muhalifler içeriye tıkanırsa iktidar devam eder mi; elbette hayır, çünkü dünyada başka bir örneği yoktur.
...
Bu ne tahammülsüzlüktür Allah aşkına. Oysa çağdaş demokrasi ve onun minvalinde siyaset yapan birisinin tepkisi veya yorumu nasıl olmalıydı; "Sayın Gül uzun yıllar Türk siyaseti içerisinde bulunmuş, milletvekili, bakanlık, başbakanlık ve en son Cumhurbaşkanlığı gibi bir görevi ifa etmiş; aynı zamanda partimizin kurucularından olup, önemli bir isimdir. Ülkemizde icra edilen siyaset ve sorunlar üzerine olup, bitenlerle ilgili düşüncelerini beyan etmesi; bu milletin yetiştirdiği bir devlet adamından beklediği en doğal davranış şekli olup, ayrıca kendisinin de hakkıdır. Bunları demokrasimize katkı olarak görüp, değerlendiriyoruz. Keşke Sayın Sezer de kabuğuna çekilmeyip, fikir ve düşünceleri ile demokrasimize katkı sağlamayı düşünse bizatihi memnun oluruz" şeklinde olması beklenirdi.
...
Abdullah Gül'ün gördüğü muamele; Erdoğan-Bahçeli ittifakının muvaffak olması durumunda, 2019 sonrası demokrasimiz için bir turnusol hükmündedir. Yine Devlet Bahçeli'nin de Abdullah Gül'ün gördüğü muameleyi iyi analiz edip, kendi başına gelebilecekleri de şimdiden tahmin etmelidir. Tabi ki biz bu değerlendirmeleri; şeref, haysiyet, onur, ahlak, etik değerler gibi yüce ve ulvi sıfatların anlamlarını içselleştirmiş insanlar olarak yapıyoruz. Elbette hiç bir zaman arsızların nezdinde bu değerlerin bir anlamı da hükmü de olmayacaktır.


Fetöcü asker yok, fetöcü terörit var.

Çekin ulan askerin üzerinden kirli ellerinizi! Biz çok iyi biliyoruz ki; Türk ordusunu lekelemek, yıpratmak demek Türklüğün geleceğini karartmak demektir. İşte onun içindir ki; devleti ele geçirmek isteyen dış mihraklar içimizdeki hainliğe teşne "Siyasal İslamcılar"la iş birliği yaparak oduya önce sızdılar sonra da " "Yerleştirildiler". 
...
Neymiş efendim fetöcü bir takım subaylar fetö'den gördükleri baskı nedeniyle itiraflarda bulunuyorlarmış; olabilir. Peki kardeşim hala "Fetöcü subay" diye bizzat telaffuz edilmesinin daha ne gereği var ki. "Orduya sızmış terörist" dense ne olur. Bunu bilerek yapıyorlar ki; "Orduda o kadar fetö mensubunun olduğu muhtemeldir ki; bu orduya güvenilmez" gibi yanlış ve haksız algının oluşmasına neden olmaktadırlar.
...
Her Allah'ın günü şu kadar fetöcü asker yakalandı, görevden alındı, itirafçı oldu; şu oldu, bu oldu lafları terk edilmelidir. Uzun bir zamandır öldürülen PKK'lılar için "Şu kadar terörist etkisiz hale getirildi" denilerek belli bir hassasiyet gösterilirken; her ne hikmetse Türk Ordusu'nun yıpranacağını düşünmeden "Şu kadar fetöcü asker" ifadesinin kullanılması büyük bir hata olduğu gibi doğrusu kasıt da olabileceğini düşünüyorum. Bu kullan dil Türk askerinin psikolojisi üzerinde daima "Kendisine güvenilmediği" hissiyatını uyandıracaktır. Her ne hikmetse fetö'ye kundaklık yapan siyasi ayağı üzerine vurgu yapıldığında gardını alan müsebbipler; Türk ordusu üzerinden "Fetöcü subay" ifadesinin telaffuz edilmesinden niçin rahatsız olup, müdahale etmezler. 


HDP'den oy gelirse; sefa gelmiş, hoş gelmiş.

Meral Akşener delikanlıca çıkıp, "Ben Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sisteme dönmeyi vaad ederek; Cumhurbaşkanı adayıyım" demiştir.
... 
Dolayısıyla, herhangi bir ittifaktan bahsetmemiştir. HDP de dahil olmak üzere CHP, SP partisi ve diğerleri çıkıp da; "Biz Erdoğan hegemonyasına dayalı bir geleceği tasavvur bile etmek istemiyoruz; Sayın Meral Akşener 'i destekliyoruz" diyebileceklerini şimdiden garipsemek esas garip olandır. 
...
Şimdiden rezerv koyuyorlar; HDP Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday tercihinde es kaza İYİ PARTİ ile paraleliğe düşerse İYİ PARTİ ve Meral Hanım yıpratılmak isteniyor. Vallahi bu durumda Meral Hanım için her yer "Trabzon" dur. Beşir Atalay kirveliğin e AKP+PKK izdivacından hasıl olan çocuklar ve kırdıkları camlar ortada. Oysaki Meral Akşener eğer ki HDP'nin oyunu alabilmeyi başarırsa işte o zaman gerçek anlamda iç barış sağlammış olacaktır.
Meral Hanım ve İYİ PARTİ'nin tercih edilmemesi için HDP'nin Meral Hanım'ın yanında olabileceğini ima ederek olumsuz bir algı yaratma gayreti, resmen Kürtler üzerinden siyaset bezirganlığı yapmak olacaktır ki; esas ayıp olan budur.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com