16 Kasım 2018 Cuma

DEVLET FİTNE ÇIKARIR MI.

Devlet fitne çıkarır mı?
Allah aşkına devleti yönetenler fitne çıkarır mı. Çıkarıyorlarmış demek ki; ona da şahit olduk. Devlet Diiyanet İşleri Başkanı Erbaş marifeti ile resmen istiklal savaşını kazanmamızdan rahatsız olan adamı evinde ziyaret etti. Bu ziyaret apaçık bir fitnedir.
...
Bunun arkasındaki niyet; cumhuriyet değer ve kazanımlarına sahip çıkanların mukavemetini ölçme girişimidir. Dolayısıyla, lütfen sosyal medya hesaplarımız üzerinden edep ve adap ölçülerine riayet ederek tepkimizi gösterelim.
...
10 Kasım Atatürk'ü anma gününde tarihi bir gün yaşadık. Hüzünle beraber aynı anda coşkuyu da yaşadık. Hüznümüz belli, ya coşkumuz. Devleti yönetenlerin "Ismarlama fitne"sinin icrası sergilenirken aynı anda Atatürk'ün şahsında cumhuriyet değer ve kazanımlarına sahip çıkan milyonlarca insanımızın Atatürk'ün anıldığı alan ve mekanlara adeta sel olup akmaları; bir o kadar da mutluluk göz yaşlarının yanaklarımızdan aşağıya doğru süzülmesine vesile olmuştur.
...
Evet, fitne yolu ile de olsa bizi test etmek isteyenlere karşı sınavımızı başarılı bir şekilde verdik. Şimdi onlar kabus dolu, bizler ise deliksiz uykunun keyfi ile yeniden umut dolu sabahlara uyanacağız.
Allah herkesten razı olsun. 

...

"Keşke fetö galip gelseydi" diyene haklı olarak ne muamele yapılıyorsa; "Keşke Yunan galip gelseydi" diyene de aynı muamele yapılmalıdır.
...
Heyhat ne gezer. Aksine adam; sağlığı özellikle devletin bizatihi kontrolü altında olan itibarlı ve ayrıcalıklı insan. Devletin kurumlarını temsil noktasında olanlar; başta Cumhurbaşkanı olmak üzere sonra Diyanet işleri başkanının ziyaretleri ile sırasıyla devam edecekler gibi gözüküyor.
...
Türk devlet geleneğinde düşmana övgü düzenler hain muamelesi görmüş, cezaları da bir şekilde verilmiştir. Ancak bu "Püsküllü meczup" niçin istisna tutuluyor nedenini anlamak mümkün değil. O zaman ister istemez aklımıza şu geliyor; hükumet devleti mevcut geleneksel resmi haliyle yönetirken aynı zamanda bu yönetim gücünden faydalanarak hayal ettikleri bir başka "Paralel devlet yapılanması" mı söz konusu. Öyle ya; "Püsküllü"yü affeden, hatta onurlandıran hangi devletimiz.
...
Birileri bize aptal muamelesi yaparken, sabrımızı test ediyor olsalar da; suhuletle süreci takip edip, aynen dün Atamızı anma gününde olduğu gibi bundan sonra da sessiz ama nitelikli çoğunluğun oluşturduğu dip dalgası elbette demokratik yollarla inisiyatifini er veya geç ortaya koyacaktır.
...
"Keşke Yunan galip gelseydi ve 10 Kasım'ları kenefte geçirin" diyen cumhuriyet değer ve kazanımlarına karşı öfke dolu, Devlet düşmanı bir meczubu ziyaret eden Diyanet işleri başkanını saygın bilim adamı olarak tanımlayan bir kişi ve avenesi bu ülkeyi yönetme konumunda bulunuyorlarsa; sormak istiyorum bizim beka sorunumuz denen şey başka ne olabilir ki. Yahu teslim alınmışız, işgal edilmişiz bundan ötesi var mı! Bu "İşgali" subliminal yöntemle anlamlı kılmak için de 10 Kasım'ı; yani Türk milletinin yas gününü seçiyorlar. Türk milliyetçileri olarak hepimizin aynı duygu, düşünce ve endişede mutabık kalıp, ortak hareket etmemiz için başka hangi musibete ihtiyacımız var, hangi aşağılanmanın bizleri tahrik etmesini bekleyeceğiz. İçi boşaltılmış hangi sadakat Balgat ve mukimlerini orada tutmaya devam edecektir.
...
İnsan sormadan edemiyor; bu ülkeyi işgal edecek olan bile; (Allah korusun, dağlara taşlara gelsin) "Türk milleti" gerçeği karşısında çekingen davranır, hassasiyet gösterirdi. "Keşke Yunan galip gelseydi" gibi tahrik dolu, aşağılayıcı bir sözün en azından yönetme sorunu yaratmamak adına ifade edilmesine izin vermezdi. Heyhat ne sorunu; ifadeyi kullanan bizatihi taltif ediliyor. Adam için hastadır, delidir; ne dese yeridir bile denmiyor; kör göze parmak misali Türk milletinin yas gününde sözde  "Saygı duyulan bir bilim adamı" tarafından ziyaret ediliyor.
...
Sayın Devlet Bahçeli şunu bilesiniz ki; buna cüret edenler sahip oldukları güce senin sayende ulaşmışlardır. Türk milliyetçileri böyle bilecek, tarih de böyle yazacaktır bilesin. O bağırıp, çağırmalarının da; hiç bir anlamı kalmamış, gaz alma seansları dır. 



Tahrik olabildiğince devam ediyor
Adamlar resmen "Püsküllü" üzerinden tatmin yaşıyorlar. Üzerine de Ömer Çelik vasıtası ile sos döküyorlar; "Sayın Cumhurbaşkanımız, Diyanet İşleri başkanını saygın bir bilim adamı olarak takdir etmektedir" diyor.
...
Sayın Balgat mahdumu ve mukimleri sos soğumadan buyurun sofraya; damak tadını da bilahare anlatırsınız.
...
Bu seremoniler T.C Devletine karşı biriktirilen kin öfke ve intikam duygusunun azar azar; aynı zamanda yavaş yavaş kusma seansları dır. 


Bir video izledim
Bir video izledim. Konuşmacı Alev Alatlı. Büyük bir salon ve en önde dinleyici grubu olarak devlet erkanı, muhterem ve eşleri. Alev Alatlı özellikle muhacirlik üzerine tarihe atıf yaparak, örnekler verdikten sonra muhtereme hitaben ''Suriyeli göçmenlere göstermiş olduğunuz insanlık ... ''vesaire şeklinde devam eden methiyelerden sonra salon alkıştan koptu.
...
Aynı Alev Alatlı bir ara ''Her yasal hak helal değildir'' deyince üç beş çatal bıçağın yere düştüğünde çıkarabileceği ses kadar cılız bir alkış. Niçin, çünkü alkışlayacak olanlar muhteremin önünde değil, arkasındaydılar ve vicdanlarının sesini dinlediler, alkışlamak istemediler. Çünkü Alev Alatlı'nın sözü çok doğruydu ancak kendi duruş, eylem ve tarzlarının bu sözün manasındaki karşılığını göremiyorlardı da ondan.
...
Alev Alatlı derin bilgi ve entelektüelliğine yakıştıramadığım bir evrilme sürecine girdi. Dünyanın her yerinde geçmişten günümüze eğer bir yazar, çizer, sanatçı, düşünce adamları ''Tek adam rejimleri'' tarafından övülüp, takdir edilip, himayeye görüyorlarsa; o insanların kendilerini o konumlarına taşıyan meziyetlerinden feragat ettikleri anlamı çıkar. Bu ne demektir; servetini kaybeden bir insanın bir yerlerden tutunma çabası içindeyken yaşadığı haldir. 


Mahalli seçimlerin benin için önemi
Ben bu mahalli seçimleri; kapımdaki çöpün hangi partinin daha iyi kaldırabileceği üzerinden görmüyor; tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden tekrar Parlamenter sisteme dönme mücadelesinde surda gedik açmak için fırsat olarak görüyorum, öyle de hareket edeceğim.
...
Dolayısıyla ittifakı partim yapmasa bile ben AKP'ye karşı sandıkta ittifak yapacağım.



Devlet Bahçeli'nin grup konuşması
Sayın Bahçeli'nin bugünkü konuşması daha öncekilerden bir farkı yoktu.
...
Alışa geldiğimiz genel tarzı budur; Türk milliyetçilerinin gönlünü en derinden etkileyen duygu ve düşüncelerle yüklü cümleler. Bağırır, çağırır; sonra bir de bakarız ki AKP'yi düştüğü yerden kaldırmış. 
...
Haydi görelim sizi Sayın Bahçeli. Sayın Erdoğan'a deyiniz ki; "Biz devletin bekası dedik, parti ve ideolojik önceliklerimizden vaz geçip, sizi destekledik. Belli ki sizden habersiz programlanmış olması mümkün olmayan; Diyanet işleri başkanının Atatürk ve Türk düşmanı; cumhuriyet değer ve kazanımlarını aşağılayıp, onlardan nefret eden; kenef kurdu püsküllüyü özellikle anlamlı bir günde niçin ziyaret etmiştir. Milli eğitim bakanlığı Andımız hususundaki karara itirazını dile getirirken; sanki millet bilincinin bugün oluşturulmak istenen kasıtlı bir gayretmiş gibi lanse edip, beş bin yıllık Türklük bilincini yok sayan ve bu doğrultuda rapor düzenlenmesi cür'etine gidilmesini beka sorununun bizatihi nedenine dönük temayülleri olarak görüyor, bundan böyle cumhur ittifakının sona erdiğini ilan ediyorum."
diyebilseniz; ah bir diyebilseniz; işte o zaman belki de ilk defa siyasi hayatınız boyunca Türk milliyetçiliği ideolojisinin ve varlık nedeninin gereğini yapmış olacaksınız. Ama bunu hiç bir zaman yapmayacaksınız.
...

Sayın Bahçeli'nin sadece bugün değil, bundan öncesinden beridir şahit olduğumuz "Çıkışları" Türk milliyetçilerinin sinerjilerini bir yerde veya zeminde buluşmasına mani olmak adınadır. Bunu yaparken "Gelin burada buluşalım" demek istediğinden değil amacı Türk milliyetçileri ve onların sadık oldukları ideoloji aman alternatif olmasın diye. Yanlış mı düşünüyorum. Hodri meydan, yukarıdaki adınıza dile getirdiğim metni çıkıp okuyun, ben de yanıldığım için size haksızlık yaptığımı düşünüp, özür dileyeceğim. 
Mehmet Soral
soralmehmet@gmail.com