27 Temmuz 2018 Cuma

GÜNDEM MERAL HANIM VE İYİ PARTİ

Bilmediğimiz şeyler var ama gördüklerimiz de var.
Bizim bilmediğimiz çok şeyin döndüğü muhakkak ancak gördüklerimiz de orta yerde duruyor. Adam başkanlık divanı üyesi, meclis açılıyor, hararetle gidip Bahçeli'nin elini iki avucunun içine alarak büyük bir haz içinde gülücükler saçıyor.
...
Bu kadar derin muhabbet besliyordun da; niçin bırakıp geldin öyleyse. Bizim problemimiz MHP değildi ki; Bahçeli'ydi. Öyleyse...?
...
Anlaşılıyor ki; başkanlık divanı üyelerinden bir kaç tanesi; sadece Meral Hanım'a olması gereken inanmışlık ve adanmışlıklarını Devlet Bahçeli'ye de pay etmişler. Meral Hanım bunu kabullenemedi. "Bana ya inanırsınız ya da; inanmazsınız" diyerek, kendisini tabana emanet edip, restini çekmiştir. Şu anda en etik olanın, eğer samimi iseler parti yönetiminin istifa edip, Meral Hanım'ı özgür iradesi ile baş başa bırakmaları ve kurultayda kendisini tek aday göstermeleri, divanı da kendi isteği ile yeniden oluşturmasıdır. 


Meral Hanım ve İYİ PARTİ üzerine niçin ısrarla gidiliyor.
Taktik şu; sürekli olarak İYİ PARTİ ve Meral Hanım'ı başarısız göstererek kendilerine dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyorlar.
...
Aynen zamanında Devlet Bahçeli'nin önce istifa edip, sonra vaz geçtiği; Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz'ın da "O zaman biz hangi yüzle devam edeceğiz" deyip, istifa etmelerinin "Sağlanması"; daha önce DSP'nin ve Fazilet'in bölünmesi gibi operasyonlarla "Artık Erdoğan'ın önü sonuna kadar açılmıştır; istediği alanda, istediği şekilde top koşturup, partiyi kurabilir" denmiştir.
...
Bugünlerde ise, o zamanlar kurulan AKP'nin kendilerince sistem değişikliği dahil elde ettikleri "Başarı"nın devamı ve sonuçların kalıcılığı için yine siyasi alanın boşaltılarak müsait hale getirilmesi isteniyor. Buna mani tek engel İYİ PARTİ ve Meral Akşener faktördür.
...
CHP'ye kesinlikle dokunulması mümkün değil, çünkü Erdoğan ve AKP'nin en büyük güç kaynağı CHP dir. Çünkü AKP, yaşadığı sürece ayağını dayayıp, güç toplayabileceği; "Ahırları cami yaptılar" ithamına muhatap birileri lazım, o da şüphesiz CHP dir.
...
Dolayısıyla, "İYİ PARTİ ve Meral Akşener başarısız" söyleminin arkasında; Muharrem İnce'ye tüm TV kanallarının canlı yayın imkanı verirken, Meral Hanım'a boykot uygulayan üst akıl vardır.
...
Mesela elli yıllık olup, barajı zor aşmış bir parti neredeyse mutluluk üzerine havai fişekler atarken, başarısız olduğu aşikarken niçin konuşulmaz; çünkü İYİ PARTİ'siz, Meral Akşener'siz siyasi arenanın dizaynından bizatihi kendileri sorumlular da ondan.
...
Meral Hanım'ın tüm kişisel rezervlerini terk ederek, böyle bir sürece katalizör olmamasını; yapılan hesapları alt üst etmesini ve henüz yeni çıktığımız yolculukta, menzile yaklaştığımız bir anda ilk söylediğinin aksine "Benden bu kadar çocuklar" demesini kesinlikle kabul etmiyoruz.

CHP, AKP ve MHP'ye ekranlar açık, İYİ PARTİ'ye kapalı, Neden?Dikkatinizi çekiyor mu; ulusal yayın yapan TV'lerin tartışma programlarına CHP eğilimli sosyal demokratlar ile AKP yandaşları davet ediliyor ancak her vesile ile sözü İYİ PARTİ'ye getirip, tartışıyorlar.
... 
Peki CHP'ye değil de İYİ PARTİ'ye karşı bu husumetin nedeni nedir; çünkü CHP'nin varlığı AKP'ye güç veriyor. Nasıl mı; bir an için CHP'nin olmadığı bir siyasi arena düşünün; AKP hangi parti için "Camileri ahır yaptılar" diyerek; muhafazakar kesimi tahrik edip, oy devşirebilir. Bu anlamda CHP kadar şeytanlaştırabilecekleri başka bir parti yok. Öyle değil mi.
...
Zaman zaman bu TV kanallarını arayıp; "İYİ PARTİ'yi tartıştırıyorsunuz ancak diğer konuşmacılar gibi parti adına konuşacak veya savunacak kimseyi davet etmiyorsunuz. Peki niçin tartışıyorsunuz, ne hakkınız var, etik dışı değil mi" diyorum. Tabi ki; umurlarında bile olmuyor.
...
Dolayısıyla;
Meral Hanım,
Bu programlarda "İYİ PARTİ silinip gidecek, adı geçmişte kalacak. Nasıl bilirdiniz dendiğinde, iyi bilirdik diyeceğiz" diyerek, bu küstahça cümleleri peş peşe sıralayan; "Armutlar bu sene iyi olacak" diyen ayı misali; içlerindeki bu arzuyu kanırtarak söküp atana ve yüreklerine sinen korkuyu daim kılana kadar hiç bir yere gidemezsiniz. 


İYİ PARTİ yeni sistemin kalıcılığına mani olarak görülüyor

İYİ PARTİ üzerine oynanan oyunlar yeni sistemin kalıcılığını sağlamak üzere oynanan oyunlardır. En büyük engel olarak İYİ PARTİ'yi görüyorlar, işin garibi CHP'nin varlığından da güç buluyorlar. 
...
Düşünebiliyor musunuz, Afyon'da çalıştay yapılıyorken, AKP ve Bahçeli trolleri anlaşmışlarcasına tüm TV programlarında ve sosyal medyada "İYİ PARTİ dağılacak" üfürmelerinde bulunuyorlar.
...
Bizlerin; oyunlara, tezgahlara karşı mukavemetimizi artırdılar. Dolayısıyla, bunu da atlatatıp,aşacağız inşallah.

Giden gider

İYİ PARTİ'den gidecek olanlar hemen gidebilirler.☺️ Semih hafta sonu mesai yapıyormuş; gelenler olur diye; hatta dönüşleri anlamlı bulup, parti kütüğüne de isimlerini çakacakmış..☺️
...
Meral Hanım "Azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz köleliğe" isyanımın tercümanı oldu. Dolayısıyla gidebildiği son noktaya kadar yanındayım.
...
Birilerinin yirmi senelik tahakkümüne sabır eden ben; velev ki; her şeyi yanlış yapmış Meral Hanım'a niçin iki sene daha şans tanımayayım ki. 
...
Kocaman kocaman adamlar; bunlara akil bilinenleri de dahil; sadakatı biat etmekle aynı görüyorlar.
... 
Oysa birisinde aklı devre dışı bırakıp, iradeyi teslim etme var, diğerinde ise; güven duygusunun sağladığı inanmışlık ve adanmışlığa dayanan vefa var.
...
Bu anlamda Meral Hanım'a ilişkin duruşumuzu anlamlandıramayanlar ithaf ediyorum.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

24 Temmuz 2018 Salı

OLUP BİTENLER ÜZERİNE...

Sadakatın varsa birisine; gittiğinde ağlamak, insan olmanın doğal refleksidir
Bazı eski dostlarım bir zamanlar da bir başkası için "Aman gitme" diyerek, ağladığımızı hatırlatıyorlar.
...
Sadakata bağlı ağlamak çok insani bir hal olup, asıl bunu beceremeyenlerin insanlığından şüphe etmek lazım.
...
Evet, o zamanlar da yine o kasdetilen insana inanıyor güveniyor; doğal olarak "Bırakıyorum" dediğinde ağlamıştık. O zaman da inanmışlık ve adanmışlık şiarımızdı. Amma velakin; kendisine tanıdığımız bu sonsuz sadakat kredisini hoyratça harcaması karşında gün geldi "Artık yeter, çek git" demek zorunda kaldık.
...
Bir başkası için de aynı süreçler söz konusu olabilir; burada önemli olan benim prensiplerim; inanmış ve adanmışlığım; kendime verdiğim değer, duyduğum saygıdır. Gerisi umurumda bile değil. 


Meral Hanım'ın evinin önünde sadakat nöbeti
İki gündür gece gündüz Meral Hanım'ın evi önünde kesintisiz sürdürdüğümüz sevgi ve sadakat nöbetimizi; Meral Hanım'ın genel başkan yardımcısı Lütfü Türkkan aracılığıyla, kendisine 72 saatlik düşünme şansı vermemizi talep etmesi üzerine şimdilik nöbetimizi sona erdirdik.
...
Partiyi kurarken, bir hasta ziyaretinde bir araya geldiğimizde, parti kurup, kurmayacağını sorduğumuzda "Hayır kampanyası dahil olamak üzere hep beraber çok güzel çalışmalar yaptık, sizler istediğiniz sürece, hiç bir zaman benden bu kadar demiyeceğim" demiş, bizler de kesinlikle kendisi ile sonuna kadar beraber olacağımızı söylemiştik.
...
Şimdi gene aynı duygu ve düşüncelerle kendisine diyoruz ki; "Öyleyse, biz de seninle beraber olmak istemiyoruz" demediğimiz sürece genel başkanlığımızı bırakamazsınız. 

...
Meral Hanım Genel Başkanlığını güçlü kılmak için böyle bir strateji yürütmeyi tercih ettiğini düşünüyorum.
...
"Partisinden az oy aldı" fitnesine hodri meydan demiştir. Yürekli ve öz güven dolu çıkışı ile güven tazelemeyi tercih etmiştir. Bu tiplerin sesini kısmak, fitne ve fesatçıları da yalnızlığa itmek için delegelerin belki de tamamına yakınının imzası ile aday gösterilecek ve yine genel başkanımız olarak görevine devam edecektir.


Anıtkabir'de Atatürk'e hakaret edem ''Türbanlı'' meczup.
Anıtkabir'deki malum kızın Atatürk'e hakareti; bilerek ve istenerek hazırlanmış çok kötü bir senaryodur.
...
Amaç; sistem, hatta rejim değişikliği ile katedilen yolda, cumhuriyet değer ve kazanımlarına sahip çıkma mukavemetimizi test etmeye yönelik provakatif bir eylemdir.
...
Bizlere düşen, çok ucuz bir senaryonun figüranı olma tuzağına düşmeden; edep ve adap ölçüleri içinde tepkimizi ortaya koymaktır.
...
Hep şunu söylerim; sandığa giren ve çıkan oyların niteliğinin değil, niceliğinin hesabı yapılır. Dolayısıyla, çişini tutabilen herkesin sadık başına gidip, oyunu kullandıklarında; belkide en son kullanılan tek oyun kaderimizi tayin ettiğini aklımızdan çıkamamamız gerekir.
...
Muhalefet olarak, ülkemiz insanının %70'inin muhafazakar olduğunu; ve aynı zamanda iktidarı da bu kesimin tayin ettiğini bilmemiz; dolaysıyla da; ne yapıp edip bu kesimin teveccühüne talip olup, netice almanın yolunu, formülünü bulmamız lazım. Bunun da en kestirme yolunun empati yaparak, diyalog kurmaktan geçtiğini düşünüyorum.
...
Lütfen malum kızın giyim tarzı sizi yanıltıp, yönlendirmesin. İngiliz istihbaratçısı "İmam Lawrence"in Suudi Arabistan'da yaptıklarını hatırlayalım. Şunu fark ettim ki; malum kız sembolize edilerek; dini bütün, muhafazakar kesime atıf yapılarak, çok kırıcı ve gayri ahlaki yorumlar yapılıyor.
...
Tepkimiz şu olmalı "Malum kız giyim tarzı olarak her ne kadar İslami görünse de; sarf ettiği sözler itibariyle gerçekte imani hiç bir tarafı olamayan meczubun tekidir" deyip geçelim. Ama kesinlikle hukuk karşında ifadesi alınıp, en ağır şekilde cezası verilmelidir ki; bundan sonra yeltenecek olanlara ibret olabilsin diye. 


İkidar tarikatları, tarikatlar da iktidarı besliyor.
İktidar, tarikat ve cemaatler sayesinde önce iktidar, sonra muktedir olmuştur. Artık bunlara ihtiyacı kalmadı; zira elde etmeyi düşünüp de edemediği bir şey kalmadı. Devletin yapısında sistem dahil, istediği dönüşümü sağlamıştır. 
... 
Dolayısıyla, muktedirliğin devamı için artık tarikat ve cemaatleri ayak bağı görüp, teker teker tasfiyeleri veya etkinliklerinin azaltılması yoluna gidilebilir. Bunun için de; toplumda yaygınlığı az olan, sadece lokal olarak etkin olan; öte yandan yapılan operasyona gerekçe olabilecek malum pornografik görüntülerin de toplum nezdinde iğrençlikle karşılanmasıyla; tarikat ve cemaatler üzerine operasyona; en pasif direnişi gösterecek olan Adnan'dan başlandı, diğerleri ile devam edebilir.
...
Artık bundan sonra İstenilen her an yine istedikleri tarikat veya cemaatler "Şeytanlaştırılarak" üzerlerine gidilebilir. Çünkü hepsinin sermaye hareketlerinde yeri ve payları var. Yapılabilecek operasyonlar için devlet eğer isterse, operasyonlarına gerekçe oluşturabileceği oldukça malzemeler bulabilir.
...
Bu olup biteceklere itiraz edebilecekler karşında hükmettin yaptıklarını meşru görebilecek; kendisine yüksek sadakatla bağlı, bir seçmen kitlesi varken; muhalefetin de hiç de itiraz etmeyeceği bir sürece girilmesi ile LAİKLİK kavramına sadakatın gerekliliği bizatihi hükümet edenlerce keşfedile bilirse; yarına dair güzel şeyler olabilir.
İnşallah. 


Ülkemizin %30'nun sol %70'nin de muhafazakar olduğu gerçeği 
Yıllarca çırpındık durduk ancak sosyal demokrat arkadaşlarımıza; Kemalistlere, "kendilerine özgü" Atatürkçülere anlatamadık. Liberalleri saymıyorum bile çünkü her düzen onlara uyar. Bunlar, özelikle her yerde ve her zaman sistem değişikliklerinde katalizör görevi gören en kaypak kesimdirler. Bunlar için inanç, ilke; inanmışlık ve adanmışlık yok; menfaat vardır. 
... 
"Başörtülü kadının, genç kızın; okula, kamu iş yerlerine girmelerine veya istihdam edilmelerine engel olsanız bile bu insanları yetiştiren eş, ağabey, babalara mani olmak mümkün mü; değil, öyleyse önemli olan zihniyetle mücadele etmektir." dedik, fayda etmedi.
...
Ne oldu şimdi; birincilik kürsüsüne çıkmış başörtülü genç kızın başındaki kepi; saçlarını yolarcasına çekip alma despotluğu, oğlunu askeri kışlaya başörtüsü ile teslim eden aynı ananın, ziyarete gittiğinde nizamiyeye alınmaması, ya da; orduda, kendisine vatan teslim edilen aynı askerin, düğününü ordu gazinosunda yapamaması gibi aptalca tahrik dolu müdahaleler, üniversitelerde ikna odaları, kilometrelerce başörtülü şekilde yolculuktan sonra ancak başını açarak üniversiteye girebilme müsaadesi gibi laiklik adına yapılan abuk, sabık müdahaleler siyasal İslamın güçlenmesine, hatta meşruiyet kazanmasına alt zemin oluşturmuştur.
...
Sen kendini bir çok şeyin en iyi bileni olarak görebilirsin ama sandıkta oy kullanırken bunun ölçülebilir hiç bir etkisi, yansıması olmuyor; İnsanın çişini tutabilecek kadar sandık başına gidebilmesi yeterli oluyor.
...
Diyeceksiniz ki "Türk milliyetçilerinin hiç mi kabahati yok" olmaz olur mu; siyasi İslamcılara "Buyurunuz geçiniz, ne istiyorsanız yapınız" dedik.
...
"Siyasal İslam"ın yeterince tahrikini sosyal demokratlar; iktidara gelip, muktedir olmalarını da Türk milliyetçileri sağlamışlardır.
...
Türk milliyetçileri nihayetinde içine düşürüldükleri hatayı anlayarak kendilerince önlem almak adına yeni bir mücadele başlatmış olsalar da; karşı taraf çok yol aldığından işimiz de hayli zorlaşmıştır.
...
CHP'nin yürüttüğü süreç neydi öyle; anlamak mümkün değil. Solun maksimum oyu %30 ve inat ettiler Cumhurbaşkanını biz kazanacağız diye. Oysa, neredeyse Abdullah Gül'ün çatı adaylığına razı olan CHP, "Meral Akşener lehine aday çıkarmıyoruz" diyemezmiydi. Diyemedi, çünkü AKP ve trollerinin "CHP niçin kendi adayını çıkarmıyor" bombardımanından korktular. Ve maalesef Erdoğan sürekli olarak rakibinin Muharrem İnce olmasını istedi; CHP de "Buyurun efendim, neden olmasın" dedi ve aday gösterdiler.
...
Dolaysıyla işin özü; zamanında kışlaya başörtüsü ile giremeyenler, bundan böyle askeri şuralarda ordu komuta kademesini belirleyeceklerdir. Bu başarı çok bilmiş, ukala sosyal demokrat, Kemalist, kendine özgü Atatürkçü zihniyet ile zemini kaymış, kontrolü kendi iradesinden çıkmış, öz güveni ığdış edilmiş biz Türk milliyetçilerine aittir.


Paralı askerlik
"Ordu millet"in geldiği son nokta; paralı askerlik. Yıllar önce geni ile oynanan domatesin bugün tadı ne ise " Türk askeri"nin ruh halini; ödediği veya ödeyemediği para belirlerse; "Ben size ölmeyi emrediyorum" komutuna riayet edecek asker bulamazsınız.
...
Beceriksiz ve kifayetsiz siyasi iktidarların ülkeyi içine soktukları her çıkmazda; "Fakirse askere alırız, zenginse parasını alırız" çözümünün ilk akla gelmesi bu ülke için inanmışlık ve adanmışlığı zayıflatır, gün gelir Allah korusun fedakarlık için yaprak bile kımıldamaz.
...
Ya tamamen profesyonel askerliğe geçilsin ya da; eskiden olduğu gibi kadim Türk geleneği olarak; sağlık şartları uygun olan her Türk erkeğinin yapmaya inandığı, hatta istediği; bedeli ölçülemeyen, kutsal bir görev olarak devam etsin. 


İYİ PARTİ üzerinden durumu idare etme
MHP mevcut oylarını korumak ve konsolide etmek için sürekli olarak İYİ PARTİ ve Meral Hanım üzerinden kin ve öfke göndermesi yapıyor. Dahası da var; kuruluş gerekçesini Türk milliyetçiliği ideolojisine dayandırıp, göndere ise "Siyasal İslam sancağını" çekmek; küçümsenecek bir başarı değildir(!) Bu dönüşüm ve öncüleri üzerine tez hazırlamak; bilim yapmak isteyen öğrenciler için iyi bir fırsattır.
... 
Bu yöntem sağlıklı bir yöntem değil ki; bir şey talep edin ve onu elde etmenin mücadelesini verin, daha tutarlı bir iş yapmış olursunuz.

...
Mesela iç işleri, kültür veya milli eğitim bakanlığını, ya da; TOKİ başkanlığını talep edebilirsiniz. İYİ PARTİ'nin bütün oyları MHP'ye gitse; bir şey olmaya veya yapmaya talip olmadıktan sonra neye yarar ki. Hiç olmazsa oyun gücünü; değerlendirebileceklere kullandırın. 

İYİ Parti'nin kimliği
Türk milliyetçisi olarak sağın ihanetine şahit olmaktan bıktım usandım. İYİ PARTİ'nin kimliğini tanımlamak için "Sağ"ın neresi olursa olsun; atıf yapılmasına gönlüm razı değil.
...
"Vatanseverlik ortak paydasında bütünleşen herkesin aidiyet duyabileceği bir partiyiz" demedik mi. Kararımızda bir değişiklik yok, aynen devam. 
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

20 Temmuz 2018 Cuma

AYNI MAHALLEDE BÜYÜDÜLER...?

Aynı mahallede büyüdüler. Birbirlerinden öğrendikleri çok şey oldu. Manavın meyve sandığından elma aşırma, komşu çocuğun bisikletini arka bahçeden habersizce götürüp satmak veya diğer çocukların yerde dizili misketlerini kapıp kaçmak gibi suç ortaklıkları da olmuştu.
...
Günlerden bir gün, gecenin geç bir vaktinde iki kankadan birisi diğerini, komşunun bahçesinde görüyor. Aklına ilk gelen; elinin uzun oluşuydu ve o gece elbette hırsızlık amacıyla o eve girebileceğiydi. 
...
Sokağa indi, müsait bir yere sindi ve takibe başladı. Birkaç dakika sonra yanılmadığını fark etti; tahmin ettiği kişiydi. İcraatına başlamak üzere, levye ile kanırttığı pencereden içeri girdiğini gördü.
...
Üç beş dakika içinde operasyonunu tamamlayan hırsızı; bahçe duvarından sokağa atlamak üzereyken; saklandığı yerden fırlayarak, olanca gücü ile hırsızın üzerine abandı ve elindeki altınları alarak diğer yan bahçeye attı.
...
Hem hırsızın üzerine olanca gücü ile abanırken; aynı zamanda kaçmasına mani oluyor, bir taraftan da "Mahallede hırsız var" diyerek, yeri göğü inletiyordu.
...
Tüm mahalleli sokağa dökülüp, hırsızı linç etmeye çalışırken; aynı zamanda hırsızı yakalayan "Kahramanımızın" ismini konuşuyor, takdirlerini ifade ediyorlardı. ''Gördünüz mü; mahallemizin hırsızı içimizden birisiymiş'' şaşkınlığı ile kendi aralarında fısıldaşıyorlardı.
...
Hırsızı polis aldı götürdü. Mahalleli evlerine dağılarak, kaldıkları yerden uykularına devam ettiler; "Kahramanımız" ise yan bahçeye atmış olduğu altınları bir süre sonra gidip aldı ve o da çekip, gitti. 
...
"Kahramanımız'' altınları bozdurup bozdurup harcarken, altınları çalınan ailenin ise evlerinde olup, bitenlerden; hiç bir şeyden haberleri yoktu; zira onlar sokağa bağırtılar üzerine çıkmışlardı.
...
Kim bilir ne kahramanlarımız var, onları bize sahtekar bellettiler; kim bilir ne kadar sahtekarlarımız var, onları bize kahraman bellettiler. 
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

15 Temmuz 2018 Pazar

15 TEMMUZ'UN SİYASİ KANADI SIR GİBİ SAKLANIYOR NEDEN?

Bugün 15 Temmuz 2018 ve 15 Temmuz'un siyasi kanadına dair sır perdesi hala açılmadı.
Aynen Adnan Oktar ve müritlerinde olduğu gibi Fetö'nün siyasi ayağını oluşturanlar da; tek tek, sıralar halinde kelepçeli olarak, boyunları bükülüp, polis arabalarına konulduklarını görmediğimiz sürece; fetö ile gerçek mücadelenin yapılmadığını, sadece ve sadece bir tarafıyla üzerine gidildiğine inanmaya devam edeceğim.
...
Hiç tanık olabildik mi; fetö'nün siyasi kanadından falanca milletvekilinin boynu bükülüp, başı eğilerek polis aracına konduğunu veya hain kalkışmada başarılı olsalardı; ertesi gün bakanlar kurulu kimlerden oluşacaktı; öğrenebildik mi. Niçin bunları öğrenemiyoruz da; fetö'nün falanca öğrenci yurdundaki soğan patates doğrayan aşçı yamağının boynunun bükülüp, başının eğilerek polis otosuna bindirildiğini görüyor, haberimiz oluyor. Biz bu zekice soruları sordukça; birileri de elbette ''Hala senin dayını içeri almadılar mı'' demeye devam edeceklerdir.
...
Fetö'nün siyasi kanadı deşifre olmadığı sürece tüm söylenenler laf ü güzaf dır; yani, tıraştır.
...
Bütün mesele; "Ucu bana dokunur veya dokunuyor" endişesidir.
...
Size bir şey söyleyeyim mi değerli dostlar; şahsen 15 Temmuzun kurgu olduğuna asla inanmıyorum ama şüphelerimi de zihnimden atamıyorum. Endişem, elbette muktedirlerin tehditti değil, aralarında komşularımın da olduğu 15 Temmuz şehitlerimizin; yapabileceğim haksız değerlendirme ve yorumlarım nedeniyle üzerimde haklarının doğacak olmasıdır.
...
Dolayısıyla, ''15 Temmuz Allah'ın bir lütfüdür'' ifadesini de hiç unutamıyorum. Zamanın muktediri böyle bir ifadeyi kullanmaya niçin ihtiyaç duymuştu. Kendisi için lütuf olan, bizim için niçin kabustu. Sizce de; darbeye girişen ve üstelik de arkasında ABD'nin Türkiyeyi işgal planının olduğu bir hain yapılanmanın başarılı olması durumunda; ertesi gün Cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar kurulunun kimlerden oluşacağının biliniyor olması gerekmez mi, varsa; topluma açıklamanın dürüst toplum, şeffaf yönetim adına ne mahsuru var. Böyle bir liste yok ise; darbenin tarafları olarak feötü'nün dışında kimlerin olup olmadığından nasıl emin olabileceğiz.


Anlaşılan İYİ PARTİ korkusu onları rahat bırakmayacak.
Birinci öncelik İYİ PARTİ'nin seçime sokulmaması senaryosuydu, başaramadılar. Şimdi ikinci yolu deneyecekler; solda sadece CHP'yi bırakıp, içeride de İYİ PARTİ'yi yıpratacak önemli isimlerin istifalarının sağlanması yolu ile partide umutsuzluk, güvensizlik; dedikodu ile itibarsızlaştırma sonra da tasfiye süreci başlatılmak isteniyor. Amaç solun oyu bir tarafa; kalan tüm oyların Cumhur ittifakı hanesine yazılmasını sağlayacak bir siyasi arena oluşturmak, yeni sistemin kalıcılığında ve oturmasında pürüz teşkil edecek İYİ PARTİ'ye geçit vermemek.

HDP, PKK'nın meclisteki uzantısı mı dır; HDP Siyasi Kürt hareketi temsilcisi mi dir
Neymiş efendim; Meral Akşener "HDP Kürt siyasi hareketinin temsilcisidir" demiş. 
...
İkiyüzlülük yapıp, Meral Hanım'ı taşlayanlar/taşlatanlar, alayınız demiyor muydunuz; "HDP, PKK'nın meclisteki siyasi uzantısıdır" diye. Sizlerin bu ifadeniz ile Meral Hanım'ın cümlelerinden çıkan mana arasında ne fark var. Sizlerin kulağınızı testten tutmanızı; "Hayır öyle değil, biraz samimi olun, o işin görüntüsü böyledir" demiş olmasından niçin rahatsız oldunuz. 
...
Meclis denince, lokantasında çalışanlar anlaşılmadığına göre; meclisteki her biri birer "Siyasi olan HDP milletvekilleri" PKK'nın meclisteki uzantısı ise; Meral Akşener meclisteki "Resmi okumanın dışında" ilave ne yapmış oluyor ki.
...
Meral Hanım'ı taşlatanlar/taşlayanlar şunu bilin ki; Meral Hanım, sizlerin malum bölge ve insanı adına şimdiye kadar müsebbibi olduğunuz sonuçları ve çizdiğiniz tabloda ne anlatmak istediğinizi dile getirmiştir.
...
Meral Akşener'i bitirmek için her türlü şekilde "Şeytanlaştırarak" taşlamaya devam edileceği ve bunun için özel bir stratejinin takip edildiğini anlıyor, hatta görüyoruz. Biz liderimizin arkasındayız; kendisine inanıyor ve güveniyoruz.
...
Meral Hanım'ı test etmek istiyorsanız; getirin meclise HDP ve benzeri partilerin kapatılması yasasını; kimin delikanlı olduğu çıksın ortaya. Meral Hanım o zaman ne düşünecektir, diğerleri ne halt edecekler; hep beraber şahit olup, görelim. 

...
Bırak meclisteki HDP'yi, dağdaki PKK'yı "Siyasal Kürt Hareketi" görüp, devlet adına kabul eden; Oslo'da İngiltereyi de hakem ülke tayin edip, PKK ile görüşmeler yapanların kalktıkları koltukların sıcaklığı henüz geçmeden; sen onlarla kader birliği yapıp, rejim değişikliğine giden yolu açıp, süregelen günahların müsebbibi olanların amirali olmadın mı; Sayın Bahçeli. 

Binali Yıldırım'a verilen üstün başarı madalyonu.
Eğer söylendiği gibi 15 Temmuz'dan bu güne kadar Devlet Bahçeli ve MHP'nin yaptıkları devletin bekası içinse; kendisine de bir madalyon verilseydi ya. 
...
Dikkatinizi çekerim; Binali Yıldırım'a verilen madalyon Türk milleti adına ve de bir başarıya binaen verildiyse şayet; elde edilen başarıda MHP ve Devlet Bahçeli'nin katkısı olduğu kabul ediliyorsa; bir madalyonun da kendisine verilmemiş olması; devletin Türk milliyetçilerine bakışının tekerrürü değil mi dir. 
...
Devlete göre Türk milliyetçilerinden beklenen destek sağlanmıştır; ya karşılığı; o da ne demek oluyor. Devletin "Siz, istediğinizi almakla değil; istediğimizi vemekle mükellefsiniz" dediğini duyar gibiyim.
...
Bizim bu duruma isyanımız nedeniyle MHP ve Devlet Bahçeli ile yollarımızı ayırdık. Bundan sonrası için bir şey yapamasam bile, razı olmamak adına isyanımı dile getirmek bile benim için yeterli.
...
Not:Yapmış olduğum yorum, Devlet Bahçeli'ye haksızlık yapıldığını dile getirmek değil; özelikle Devlet Bahçeli'nin tutum ve davranışlarını destanlaştıran MHP ve AKP'lileri mahcup edilmemesidir. 


''Yüzünü güneşe dön Türkiye''
Efendim neymiş; "Yüzünü güneşe dön Türkiye" sloganında şirk varmış. İYİ PARTİ'nin aleyhine olmuş da; falan da, filan da...
...
Şeytan kalleşin beynini esir alınca; kalleşin şerrine karşı tedbir almak nasıl mümkün olabilir ki. Kastettiğim "Kalleş zihniyet" eğer isterse; evlat sevgisine bile şirk der ve buna da milleti inandırır. 
...
Yahu Allah aşkına; bu güzel sözden "Şirk koşmayı" anlayan ve söz de Müslümanım diyen insanın ne kendisine, ne de ülkemize ve milletimize faydası olur; seçtiklerinden de.


Ankara'da bir gazeteci; sahibinin Karataş.
Ayıya sormuşlar; "Bu sene armutlar nasıl olacak" o da; "Tüm heybetli ayılığı ile " İyi olacak iyi" demiş. "Nereden bildin" demişler, o da; "Canım öyle istiyor da ondan" demiş.
...
Dolayısıyla, senin gönlünden geçen bizim gönlümüzden geçmiyor bilesin. "İYİ PARTİ dağılacak, gelecek olanları MHP kabul eder mi bilemem" demen; veya "Millet ittifakının merkezinde HDP vardı" demen; aynen benim senden nefret ettiğim gibi, senin de İYİ PARTİ'den nefret etmene dayanan sözlerin olduğunun farkındayız.
...
Kendi adıma söyleyeyim, senin olduğun yerde olmayacağımı şimdiden söylemek isterim. 


Aslında ''Dinimiz'' laikliğin teminatındadır
Anlaşılan tüm dini tarikat ve cemaatlerin kazığını yiyene kadar; "Laiklik dinsizliktir" denmeye devam edilecek. Umudum o ki; er veya geç gün gelecek "Laiklik dinimin teminatı"dır da denecek. Bu sürece ulaşma; "Türkiye ortalama algı düzeyi" eğitim seviyesinin en az lisans eğitimi düzeyinde olduğunda olacaktır. 
...
Bu millet, 16 yıldır Adnan denen meczubun TV'sinde; tüm dişiliklerini öne çıkaran dekolteli hatunların, İslami argümanları da kullanarak, sözde dini sohbetler yapıp, tahrik amaçlı edebe mügayır danslar yaparlarken; bundan rahatsızlık duyup, iktidardan hesap sormayı düşünmezken; aynı millet, bir milletvekili adayı "Ezan Türkçe okunabilir" dedi diye o adayın partisini barajın altına itmişti.
...
Peki "İslama iman" anlamında bu millet tepkisini Adnan meczubun TV'sinde edebe mugayir davranışların sergilemesini sorgulayarak, bunun üzerinden faturayı iktidara kesmesi gerekmezmiydi. Oysa o; okunması "İslam'a iman" anlamında yerine getirilmesi farz bile olmayan ezanın Türkçe okunmasını daha riskli ve İslam dışı görebiliyor.
...
Milletin bu yaşadığı çelişki; iman meselesinden değil, daha çok algı meselesinden kaynaklanıyor. Millet, dinini okudukları ile değil, duydukları ile öğreniyor. Tabi ki bu nazari bilgilerle öğrenme modelini fırsat bilen siyasi simsarlar algı yatarak, bundan kendilerine güç devşirebilecekleri fırsata dönüştürüyorlar.


Adnan Oktar operasyonu
Malum operasyona ben de çok sevindim.
...
Muhterem'e karşı "Seni üniversitemizde istemiyoruz" diye pankart açan öğrencinin apar topar tutuklanabildiği bir ortamda; bu adam ve cemaatinin kendi TV'sinde adeta pornografik görüntüler eşliğinde, İslami sohbetler yapılıp, kavramlarının içinin boşaltılmasına ve kesintisiz 16 yıllık muhafazakar devlet yönetiminin de buna sabır göstermesine şimdiye kadar hiç bir anlam vermemiştim. 
... 
Şahsen her şeyin gösterildiği gibi olmadığını ancak gerçeğin de ne olabileceği hususunda bir fikrim yoktur. Adamı koruyan bir güç olduğu aşikar; ya bizim devletimiz koruyor veya başka bir devlet koruyor. Ama hiç bir vicdan "Bunlara suç isnat edilebilecek bir delil yoktu da ondan" diyemez.
...
Adamın aklına ister istemez kanun hükmünde kararname ile "Kar lastiği uygulaması" geliyor. Dolayısıyla da; bir başka kanun hükmünde kararname ile "Genel ahlaka mugayir, dini değerlere saygısızlık" gerekçesi ile en azından o TV kanalı şimdiye kadar kapatılamazmıydı.
...
Netice itibariyle gelinen nokta, millet vicdanını rahatlatan bir noktadır. 


Türk milliyetçileri ''Siyasal İslamcıları'' muktedir etmiştir.
15 Temmuz olduktan sonra muhterem ne demişti; "15 Temmuz Allah'ın bir lütfü dur" ve dün yeni sisteme geçiş seremonisini de izleyince; o gün, o sözü hangi niyetle söylediğini daha iyi anlamış olduk.
....
Sayın Bahçeli'nin de muradı gerçekleşti. Tarih "Yeni dönemin pimini çeken adam" olarak not düştü, böyle de anılacak.
...
MHP ve MHP'liler yeni sistemin mucidi olarak; eğer onur duymak istiyorlarsa; sonuna kadar haklılar, duyabilirler. MHP, siyasal İslamcıları, hiç bir zaman hayal edemiyecekleri makam, mevki ve nimetlere taşımıştır.
...
Kader işte; 5000 ülkücü şehidin olacak, bunun paralelinde mağdurların olacak ve yine bu kadar bedel ödenmiş olmasına rağmen; muktedir olmayı kendine değil "Siyasal İslamcılar"a layık göreceksin, yetmeyecek; taşoranlık yapacaksın.
Vah bizim bahtsız talihimiz vah...!

soralmehmet@hotmail.com
Mehmet Soral

10 Temmuz 2018 Salı

GEÇEN HAFTAYA DAİR

Cumhur İttifakının MHP kanadından yeni kabinede isim yoktur
Devlet Bahçeli'nin ilk defa söyledikleri ile tutarlı bir söylemine şahit oluyoruz; "Biz pazarlık yapmayız, bir talebimiz olamaz" sözü doğrultusunda kabinede MHP'li isim yoktur.
...
Bununla birlikte; Recep Tayyip Erdoğan jest yaparak, Devlet Bahçeli'den kabine için isim istemiş olabilir, o da kabul etmemiş olabilir. Çünkü vereceği herhangi bir ismin kamuoyunda tanınırlığı artacağından; bu hal Devlet Bahçeli'nin en korktuğu durumdur. En yakın kongrede kendisine rakip olabileceğinin hesabını yapar. Dolayısıyla hiç bir ismin öne çıkmasına tahammül edemez. 


El etek öpme
Eğer İYİ PARTİ inanmışlık ve adanmışlık üzerine kurulmuşsa; kurumsal kimliğinin oluşması kadar, oturmasını da önemsiyorsa "El öpme" hususunda gereğini yapması gerekir.
...
Türk töresinde var olan; yine aynı şekilde uygulanışı itibariyle yeri, zamanı ve gereği belli olan bir geleneğin nasıl ki sembolük bir anlamı varsa; Bahçeli'nin elinin öpülmesine ihtiyaç duyulmasının sembolük bir anlamı olduğunu düşüyor, parti yönetiminin bu hususun üzerine gitmesini talep ediyorum.
...
Eğer bu davranışa, yılların birikimi olan ezilmişliğin neden olduğu; gelenekselleşmiş doğal refleks denecekse; Cesurlar hareketine neden, hangi saiklerle itildiğini bilmemiz lazım. Böyle bir durum da yoksa; adam nerede olduğunun farkında olmayacak kadar silik ve öz güven yoksunu, bırakın ait olduğu yere gitsin. Eğer öpülecek bir el varsa; gitsin Kılıçtaroğlu'nun elini öpsün, partinin seçime girememe riskini ortadan kaldırdı.


Demokrat ülkücü olur mu?
Ülkücü olunca, sanki demokrat olunamıyor. Ne zaman ki solu ilgilendiren bir mağduriyeti dile getirsem, bizimki hemen oradan atlıyor; "Solculukla ülkücülük bir arada olmaz" diyor. 
...
Ülkücünün aynı zamanda demokrat olduğunu, hatta olması gerektiğini öğreneceğiz; nasıl mı; ilk önce azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz köleliğe son vereceğiz. öz güvenimiz tam vicdanımız hür olacak. 
...
Demokrat insan aynı zamanda İslam inancına göre imanlı insan demektir. Temelinde insan sevgisi ve empati yapabilme edemlği olan demokrat duruş; elbette her yiğidin başarabileceği bir hüner değildir; başaranları da kıymetli insanlar olarak görüyorum.
...
Özelde ülkücüm, genelde demokrat sivil Türk milliyetçisiyim.


Şerefsizlik yüzüne öyle oturuyor ki söylemeden geçemedim
Niyetim bir süre hiç bir şey düşünüp, yapmamaktı; amma ve lakin, rahat durmuyorlar ki; biz de rahat duralım.
...
Erdoğan diyor ki; "CHP bölücü bir partiye destek vererek meclise taşıdı".
...
Bizatihi tarafınızca bölücü görülen, milletin ezici çoğunluğu tarafından da bölücü bilinen bir parti; sizin 16 yıldır yönettiğiniz ülkede meclise giriyorsa; siz de milletin ödediği vergilerden bunlara maaş ödüyorsanız bunun müsebbibi siz misiniz, yoksa CHP mi dir.
...
Mesela hakkınızı aramak için zırt pırt hakaret davaları açan avukatlarınız bir gün de bölücü olduğuna inandığınız partinin kapatılması için cumhuriyet savcılarına suç duyurusunda bulunsunlar ya; bulunamazlar, zira bunun da önünü siz kapattınız. Peki bunu bile bile niçin CHP'ye kara çalıyorsunuz; çünkü CHP "Ağrılarınıza" iyi geliyor da ondan.
...
Haydin bakalım; devletin güvenliği açısından en sorumlu insansınız, açın davayı; kendi adıma söylüyorum, arkanızda durmayan namerttir.
...
AKP, iktidarı için CHP'yi kaldıraç olarak kullanmayı gelenek haline getirdi; CHP de sağ olsun bunun alt zeminini sürekli hazır tuttu. Yahu Allah aşkına az bir oturun da soluk alın; hayır, hemen "Kurultay kurdeşenliği" depreşti.
...
Yeni bir dönem başladı, gene CHP üzerinden siyaset geliştirme başladı. AKP ve Erdoğan hep bunu yaptı. CHP, AKP'nin bekası için bir hayat öpücüğü adeta. Mesela, CHP üzerinden söylem geliştiren AKP ve Erdoğan; niçin İYİ PARTİ ve Meral Akşener'i muhatap alarak söylem geliştirmezler, düşündünüz mü? Çünkü CHP onlara yol açıyor, onun içindir ki; seçim süresince mindere sürekli olarak CHP ve Muharrem İnce'yi çekmek istemişlerdir, onlar da istediklerini vermişlerdir.
....
Şimdi yeni bir dönem ve yine CHP üzerinden konsolidasyon. Neymiş efendim; CHP bölücü bir partiyi meclise sokmuş. CHP kendi içinde cebelleşirken, bu algı da oturur nasıl olsa. Tıpkı; "Camileri ahır yaptılar" algısı gibi
...
İyi ki CHP var; AKP ve Erdoğan ne yapardı sonra. 


Muharrem İnce vakası
Evet, CHP asıl işine döndü; kendisi ile kavga etmek.
...
Muharrem İnce kazandığı prestijine yazık etti. "Beni Cumhurbaşkanı adayı gösteren Sayın Genel Başkanıma karşı aday olup, vefasızlık yapamam" diyeceksin ve hemen akabinde iki aile arasındaki yemekte geçen dost sohbetini pazarlığa dönüştüreceksin; olacak iş değil. 
...
Siyasette kaybetmek bir sonrası için umudu kamçılar ancak inandırıcılığı ve güvenirliği kaybetmek; olan itibarı da alır, götürür.
...
Muharrem İnce elde ettiği %30'luk başarıyı kendine vehmediyor ama gözden kaçırılan bir gerçek var ki; o da; Kılıçtaroğlu'nun demokrasiye sahip çıkmak adına, erdemli bir operasyon ile İYİ PARTİ'ye karşı kurulan tuzağı bozmak için 15 CHP'li vekilin İYİ PARTİ'ye geçmelerini sağlamasıdır.
...
Bu operasyon ile özelikle İYİ PARTİ'de karar kılmış olan CHP seçmeninin CHP'ye olan güven ve inancını artırarak, tekrar partilerine dönemlerine vesile olmuştur. Yani demem o ki; %30' luk başarı sadece Muharrem İnce'ye ait olmayıp, Kılıçtaroğlu'nun bahsi geçen erdemli operasyonunun da katkısı vardır. 


Cinsel istismar ve çocuklarımız
Yahu Allah aşkına şu işi nasıl anlatacaksınız anlatın; dayıların potansiyel sapık, amcaların psikopat, yeğenlerin bilmem ne olabileceğinin yaygın kanaat haline gelmesine de neden olmayın.
...
Def olun gidin be. Kahrolsun cehalet, sevgi ve merhametimize kement attı. Son bir araştırmaya göre öğrendik ki; iktidar olabilmenin sihiri, düşük eğitimlilerin oyunu almaktan geçiyormuş. Böyle bir ortamda; TV'ler de habire "Dayıya, amcaya, yeğene dikkat edin" demenin yaratacağı algı ne olabilir sizce.
...
Bu milleti, bugün de dahil olmak üzere; kırk yıldır "Camiler ahır yapıldı" yalanına inandırdılar. Bu, elbette ifade edenlerin kurnazlığı, inananların da cehaleti ile oluyor. İşte bundandır ki; TV'ler de uzmanların ifade ettikleri doğruların; bu algı düzeyindeki insanlar tarafından izlendiği unutulmamalıdır.
...
Yani demem o ki; uzmanın "Dayıya dikkat edin" ifadesi ile o programı izleyen "Türkiye ortalaması algı düzeyi"nin anlayacağı şey aynı olmayabilir. 


Sivil Türk milliyetçiliği
Türk milliyetçiliği artık her birey için sivil bir inisiyatif olup, hiç bir kurum ve kuruluşun uhdesinde değildir. Kendisine yer bulabildiği her yerde olmalı ve gereğini de yapmalıdır.
... 
Türk milliyetçiliği, sadece bir siyasi kurumun tekeline terk edildiği için hareket alanı daraldı; fikri gelişimi ve üretimi "Tekel"in koyduğu ambargo ile tamamlanamamıştır.
...
Türk milliyetçilerinin sivil alanda yapılanması, örgütlenmesi siyasi alanda yapılanmasından daha olumlu neticeler verecektir." Tekelci siyasal yapılanma" Türk milliyetçiliği hareketini Iğdış etmiştir, dolayısıyla verimsiz kılmıştır.
...
Milliyetçi sivil inisiyatif gelişip, serpildikten sonra, "Hareket" siyasi yatağını bulur; akar, gider. 


İYİ PARTİ başarılı olmuştur
Böyle insafsızca değerlendirme olur mu. İYİ PARTİ'nin almış olduğu seçim sonuçları; daha önce yaşanmış olan hangi başarı ya da başarısızlığa göre kıyaslama yapılarak, değerlendiriliyor. Hangi seçime girip de; ne sonuç almıştı söyler misiniz. 
...
İYİ PARTİ'nin en büyük başarısı; bütün hile, desise, fitne, fesat ve kalleşliklere çalım atarak seçime girme beceri ve kabiliyetidir. Bu başarının sosu da; barajı aşmasıdır. 
...
İYİ PARTİ ilk defa seçime girdi, çıtayı birilerinin paşa gönlü değil, biz belirledik. Bundan memnun olup olmamak da; ders çıkarıp, çıkarmamak da; bizi bağlar.
...
Efendim istifalar varmış; aldırmıyoruz. Fırsat bulup, sızmış olanlar, beklentileri gerçekleşmeyince de; kös kös çeker giderler, bunu böyle görmek lazım.
Not: Saygı duyduğum insanların uyarılarını dikkate alarak yazımda ufak bir düzeltme yaptım. 


İsyanımızın elbette sebebi var
Ne yapacaktık yani; Türk milliyetçiliğine inanmış ve adanmışlığımızı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'ye evrilmesine razı mı olacaktık. 
...
Razı olmuyoruz dedik, yeni bir proje ortaya koyduk; İYİ PARTİ projesi. Başarılı olurmuyuz, olmazmıyız; başarılı olduk bile. Diyelim ki arkasını getiremedik, vallahi ne diyeyim; benim için her zaman onur duyabileceğim bir bagajım olacak; bu evrilmenin içinde olmayıp, karşısında olmamdır. Bu arada İYİ PARTİ'ye gelmeyip, karşı duruşunu Kürşat ve kırk çerisi misali devam ettirenlere de saygılarımı sunuyorum.


Bu CHAPE var ya...
Bu ''CEHAPE'' var ya; bu ''CEHAPE'' Recep Tayyip Erdoğan'a siyaset yapma özgürlüğünü bahşetti. 
...
Bu cümlenin tanıdık birileri; AKP sözcüleri ve trollerinden geldiğini sanacaksınız ama boşuna; nerede onlarda öyle bir demokrat anlayış.
...
CHP bu demokrat tavrını bile dile getirmeyi beceremedi ama özellikle belli bir partide öbekleşmiş yetkili ve trolleri, Türk Ordusunun sevkıyatı sırasında; içinde askerlerin yattığı, avlusunda binek hayvanlarını dinlendirdiği camilerin bu olağanüstü şartlardaki kullanımı dolayısıyla yıllardan beridir Müslüman Türk milletinin geçmişine iftira atarak; ''Camiler ahır yapıldı'' demeye devam ettiler.
...
''Camileri ahır yapılırken'' bunun karşısında sessiz kalan milletin yaşaması hak değildir ama Türk milleti yaşıyor işte; çünkü iddianız iftiradan öte bir şey değil ki. Bu iddiayı devam ettirenlerin Müslüman olmalarından ziyade; kimliklerini saklayan, etnik özürlü, Türklükten intikam alma hırsı ile dolu kimlikler olduklarına dikkatinizi çekmek isterim.
...
Mesela birisi ''... partisi sayesinde hepimiz Türk olmaktan kurtulduk'' demişti. Bu adamın soy ağacını takip edin, Türk olmadığını göreceksiniz. Çünkü bunların gayesi; ''Türk veya Türklük dediğiniz şey ne ki; camilerin ahır yapılmasında dahi sessiz kalıp, sinmiş silik bir kimliktir'' algısını yaratarak; hepimizi de bilinç altında bunu kabullenmeye zorluyorlar.
...
Aradan geçen seksen sene sonra bir MHP milletvekili adayı ''Ezan Türkçe okunabilir'' dedi diye partiyi barajın altına iten Türk milletinin; en az üç kuşak önceki atalarının sözde camilerin ahır yapılması girişiminde bulunulmuş olunsaydı ne şekilde tepki göstermiş olabileceğini varın siz düşünün.


HDP meclise girince meclis yapısı daha homojen olmuştur
Ben hem kör, hem de ahmak değilim. Ama hem kör, hem de ahmak hissiyatı ile yazılarımı okuyup, yorumlayanlar var. 
...
HDP'nin mecliste olmasının meclis yapısını homojenleştirdiğinden bahisle;bir şeyler anlatmaya, analiz yapmaya çalışıyorum. Vay efendim ben PKK'lılara sıcak bakıyormuşum. 
...
Ben de size soruyorum; İYİ PARTİ PKK kadar da mı tehlikeli görüldü ki; devletin tüm imkanları seferber edilip, ''Alo fatih hattı'' da sürekli açık tutularak, siyasi arenada yer almasına imkan vermemek için bütün kalleşlikler denenmedi mi. Ama olmadı; çünkü sizin bir hesabınız varken; Allah'ın da bir hesabı vardı ve hesabınız tutmadı.
...
Bırakın tıraşı; AKP'nin kayıtsız şartsız HDP ile işbirliğine gitmeyeceği garantisini verin; İYİ PARTİ, HDP karşısında gerekli duruşunu her zaman ortaya koyacaktır.
...
HDP'nin ''Haltları'' karşısında çözüm üretebilecek bir meclis yapısı; rejimi bile değiştirebilecek güce sahip tek başına bir iktidar gücünden daha eftal dir. Tek başına meclisin 3/5 gücüne sahip bir yapının hatalarını düzeltme imkanımız her zaman olamayabilir, aynen 16 yıllık tek başına bir iktidarın, cumhuriyet tarihinin en büyük ihanet örgütünü devletin kurumlarına yerleştirirken, meclisin diğer kalan kısmının bir şeyler yapamaması, yapmak istemiş olsa bile; tıpkı Kamer Genç'in siyasi lince tabi tutularak, kendisini dinlete memesinde olduğu gibi. 
...
Ben HDP'den memnuniyetimi değil, meclisin matematiksel yapısının toplumu ve siyaseti daha çok rahatlatacağına olan memnuniyetimi dile getirdim.


Kime niyet, kime kısmet
Çok ilginç, öyle değil mi; HDP'ye oy veren CHP'liler CHP'ye vermiş olsalardı; HDP barajı aşamayacak; HDP milletvekillerinin neredeyse tamamına yakın sayıda AKP fazla milletvekili çıkararak, Cumhur ittifakı mecliste anayasayı tek başına değiştirme gücüne sahip olacaktı.
...
Dolayısıyla, CHP seçmeninin kendilerince takip etmiş oldukları bu stratejileri; "Kaybetmelerini" daha kıymetli kılmıştır. Yani Cumhur ittifakının anayasaya değişikliği yeter sayısına ulaşmasına mani olmuştur.
...
Anlaşılıyor ki; CHP, HDP üzerinden vuku bulabilecek her türlü olumsuzluklar karşısında kedini savunma refleksi şimdiden geliştirmek durumundadır. "Bu CEHAPE var ya; bu CEHAPE" diyen kulak tırmalayan sesi duyar gibiyim.
Mehmet Soral

soralmehmet@gmail.com