31 Mart 2017 Cuma

GÜNDEME GELENLER VE AKLIMIZDA KALANLAR

Hukuk Fakülteleri Görüş Belirtemediler
Dikkatinizi çekmek isterim ki; hiç bir üniversitenin hukuk fakültesi bölümü getirilmek istenen ''Partili Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi''ne dair görüşlerini belirtmediler veya belirtemediler. 

Yahu dirhem aklı olanın şunu düşünmesi gerekmez mi Allah aşkına; bu çekincenin kaynağı ne olabilir. Hukuk ilminin yapıldığı yerden; o ilmi ilgilendiren, ülkenin ciddi bir meselesi olan konuda görüş bildirmekten imtina ediliyor, kaçınılıyorsa; bilim de özgür değildir, bilimi yapan da.

Sistem değişikliği üzerinden gelecekteki muhtemel dikta rejiminden değil, yaşamakta olduğumuz diktadan söz etmek daha elzemdir. Bilimin dahi görüşünü belirtmeye cesaret edemediği bir ortamda sistem değişikliğine gidilmesi beyhudedir. ''Evet'' de çıksa '' Hayır''da çıksa, sonucun meşruluğu her zaman tartışılacaktır. %92 oyla kabul edilen 1982 anayasasının akibeti ne oldu.


Fötöcüler Üzerlerindeki Algıdan Kurtulmak için Kitap yazıp, Mecliste Açık Oy Kullanıyor
İ.Melih her geçen gün Fetöcülüğü üzerine yoğunlaşma arttıkça, dikkatleri başka yöne çekmek için daha önceleri alnı secde görmediğini iddia ettikleri "Sol"un güya fetö ile işbirliği üzerine kitap yazmış.

Size bir şey söyleyeyim mi değerli dostlar; hele misket havası bir çalsın, kıskanmaları depreşsin, oyunun şevkinden hop hop hoplayıp, etekler fora olsun; inanınki ki kimin kimden ödünç don aldıklarını bile itiraf edecekler.

Talep edilen sistem değişikliğinin diğer bir nedeni de; Erdoğan'ın talep ettiği yetkilere kavuşarak kendi iç bünyelerinde köklü operasyonu da yapabilmektir. Yani demem o ki fetö 'nün siyasi kanadına operasyon 16 Nisandan sonra yapılabilir diye düşünüyorum. Bugün için yapmalarının kendi ayaklarına kurşun sıkmak olacağını düşünmeleri doğaldır. Süleyman Özışık isimli hükumete yakın gazeteci bir TV konuşmasında aynen ''Erdoğan üç büyük şehir belediye başkanı için soruşturma açılmasını istemiş ancak meclis başkanı bunun zamanı olmadığını telkin etmiş'' dedi. Bunu da aynı programa katılan bir başka konuşmacının ''15 Temmuz kalkışmasının siyasi ayağı niçin açıklanmıyor'' dediğinde söyledi.

İ. Melih "Bakın ben fetöcü olmadığımı göstermek için kitap bile yazdım, bana dokunmayın" diyebilmek için kitap yazmıştır. Cumhurbaşkanının bu atraksiyonların ne manaya geldiğini bileceğini, yutmayacağını sanırım en iyi gene İ.Melih bilecektir.


Anayasa Değişikliği ile Getirilmek İstenen Yeni Maddeler Suriye Anayasası ile Aynı
Yılmaz Büyükerşen Suriye anayasası ile bizim getirilmek istenen yeni sistemin anayasasını karşılaştırmalı olarak izahını yaptı.

Tamamen örtüşen maddeler şunlar.
Cumhurbaşkanı bakanları ve yardımcılarını atayıp, görevden alabilecek ; Suriye anayasasında da aynı.

Suriye anayasasında beş üyeli anayasa mahkemesinin beşini de devlet başkanı atıyor, bizde ise 15 üyeli anayasa mahkemesinin 12 üyesini atayacak, 3 üyeyi ise meclis seçecek, onlar da meclisteki çoğunluk olan Cumhurbaşkanının partisinden seçileceği aşikar.
Dolayısıyla, tamamını cumhurbaşkanı belirlemiş olacak.

Suriye anayasasında devlet başkanı meclisi fesih edebiliyor, bütçeyi yapabiliyor; şayet yetişmezse bir önceki dönem bütçesi artırılarak devam ediyor; evet geçerse bizde de aynısı olacak..

Neredeyse Suriye anayasası kopya edilmiş. Peki bu anayasa ile Suriye abad oldumu ki; biz de abad olalım. Suriye anayasasından esinlenerek yeni bir anayasa yapmak Türkiye ve Türk milletinin geçmişi, sahip olduğu devlet geleneği ve kazanımları bakımından utanılası bir durum.

Parlamenter sistemin iyileştirilerek devamının sağlanması. Türk milleti ve devleti için en hayırlısı olacaktır.


''Fesih Yetkisi ile Meclisi Seçime Götürme Kararı'' Komedisi
Yıllarca birilerinin milleti aşağıladığı iddiası üzerinden ajitasyon yapıp, oy devşirenler şimdi de "Nasıl olsa, ne istesek millete yutturuyoruz" diyip, milletin zekası ile dalga geçerek; "Cumhurbaşkanının fesih yetkisi yok, meclisi seçime götürüp, seçimleri yenileme yetkisi var" diyorlar. Ama bütün ısrarlarına rağmen bu kelime oyunlarına aldanıp, dilimi bozup, sövmeyeceğim. Oh canıma değsin.

Siyaset Dilinde edep ve Adap Meselesi
Bir Bakanımız yine siyasi bir lider için ''Uzayda yaşamış olabilir mi bu? Uzay yaratığına benziyor zaten" demiş.

Edep ve adapsızlığın dip yaptığı durum. Bu sözü söyleyen bir bakan akşam evine döndüğünde eşinin, çocuklarının yüzüne nasıl bakabilir acaba. ''Helal olsun baba, lafı ne güzel koydun ama'' mı der. Ya da; Allah korusun akşam yine evine döndüğünde aile fertlerinden birisinin felç geçirip, kendisine melun melun baktığını fark edince ne düşünür acaba. Aaaa, ''Anne tam da uzaylılara dönmüşsün'' mü der, ne der acaba.

İşte bu dilin yok olması, özellikle AKP ve daha sonra da MHP'nin Balgat müdavimlerinin Türk siyasetine getirdikleri ''bozuk dil ve üslup''tan kurtulmak için bunların siyasi olarak bir şekilde ''Yenilmeleri'' ve istirahate çekilmeleri gerekiyor. Bunun da en kestirme yolu referandumdan hayır çıkmasıdır.


İdam Meselesi Milletin Kararından Niçin Kaçırıldı
18 yaşında seçilebilmeyi dert edineceksin ama bu milletin canını en derinden yakanların idam edilmesi meselesini dert edinmeyecesin. 
Hiç bir yerde joplanan gençler görmediğimize göre demek ki gençlerin böyle bir talepleri yoktur; olsaydı kesinlikle joplanacaklardı(!) 
Ama milletin ekseriyetinin idamın geri gelmesine dair talebi var. Şimdi akıl sahipleri kendilerine şunu sormalıdırlar; ''İdamın geri gelmesini AKP ve MHP niçin istememişlerdir.'' Dolayısıyla, niçin referanduma sunulan maddelerin arasına idam meselesi konmadı.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com