30 Kasım 2023 Perşembe

MERAL ABLAYA ÇAĞRIM...?

Meral Akşener abla sizden şahsi hiç bir beklentim olmadığından edep ve adabıma özen göstererek hatalarınızı da sevaplarınızı zaman zaman yeri geldiğinde dile getirmeye çalışıyorum ve çok da iyi biliyorum ki; bu yazılarımı size en yakın birinci halkanızda da yer alan birileri tarafından da okunuyor.

Bugün de yine bir eksikliğinizi hatırlatmak istiyorum o da şu; Yargıtay, son karar mercii Anayasa Mahkemesi'nin verdiği hak ihlali kararını tanıyıp gereğini yapmadığı gibi kararın altına imza atan üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunarak anayasamızda çerçevesi çizilmiş Türk yargı sistemine darbe yaptı. Ancak muhalefetin bir tarafı olarak bu olağanüstü durumu adeta kanıksamış olmalısınız ki; hiç bir karşı etkinliğinizi göremiyoruz. Tek adam sistemi Yargıtay darbesi ile mukavemetinizi test etti ve maalesef siz de dahil olmak üzere muhalefet teste başarısız olup, sınıfta kaldınız. Siz ve diğer muhalefet partilerinin bu durumu, cumhur ittifakını fütursuzca daha da vahim antidemokratik uygulamalar için yüreklendirecektir.
Belki çok danışmanınız vardır, ben gene de bu ülkenin hem vatansever bir vatandaşı, hem de İYİ PARTİ'nin kurumsal kimliğinin oluşmasında, tanıtımında emeği geçen birisi olarak diyorum ki; ülkemizin ve milletin istikbali için sonuçları her ne olursa olsun çok da elzem olmayan yerel seçimlere odaklanmayı bırakın, başta yargıya yapılan darbe olmak üzere cumhuriyet değer ve kazanımlarına karşı yapılan planlanmış ihanetleri gündemde tutarak, asıl karşı mücadeleyi vermenin öncüsü olmanın gerekliliğinin hem İYİ PARTİ hem de ülkemiz için elzem olduğu bilinci ile hareket etmelisiniz. Unutmayalım ki; İYİ PARTİ kuruluş meşruiyetini bu ucube sisteme hayır deme üzerine oturtmuştur.
Anayasal teminatları koruyup kollayan yargımıza darbe yapılıp yerle yeksan olduğu bir süreçte falanca filanca yerin belediyesini kazanmış olmanın hiç bir anlamının olmadığına dair şahit olduğumuz fiili gerçeklerle karşı karşıyayız.
Velhasıl kelam, demem o ki; gerekirse "Belediyeler sizin olsun" deyip isteyenlere verin. Başta yargıya yapılan darbenin savuşturulması ve sorgulanması olmak üzere atalarımızdan bizlere hak olarak aktarılan; dökülen kanlar karşılığı elde edilmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının işporta fiyatına hiç bir ortak değerimiz olmayanlara satılması gibi daha nice sorunların dile getirip mücadelesini vermeyi misyon edinmeniz sizden olan asli beklentimizdir.
Bugün CHP ile yaptığınız toplantıda mahalli seçimler için seçim işbirliği konusunu GİK'e götüreceğinizi ifade ettiniz. Bence GİK'de daha önce aldığınız "Her ilde seçimlere tek başımıza gireceğiz" kararınızı, yukarıda dile getirdiğim öncelikleri dikkate alarak değiştirmeyiniz aksi takdirde gerek parti olarak gerekse şahsen itibarınız sarsılır, güven kaybedersiniz. Şahsen ben kendi ilkelerim doğrultusunda hareket ederim, ittifaka değil marjinal de olsa kurumsal kimliğini koruyarak seçime giren bir başka partiye oyumu veririm. Bu ucube sistemi meşrulaştıran ittifak usulüne payanda olmayı kesinlikle düşünmüyorum.

24 Kasım 2023 Cuma

İYİ PARTİ DİRENMEK ZORUNDA

Meral Akşener 'in en büyük hatası 6'lı masadan kalktıktan sonra tekrar o masaya dönmesi olmuştur. Eğer psikolojik tacizlere mağlup olup tekrar ittifak usulüne dönerse hayatının en büyük ikinci hatasını yapmış olacağı gibi hiç bir itibarı ve saygınlığı da kalmayacaktır.

Neymiş efendim; İYİ PARTİ İttifak yapmazsa özellikle CHP büyük şehir belediyelerini kazanamazmış. Kazansa ne olacak; bir süre sonra cenaze, atık su, park bahçeler, sokak hayvanlarını koruma ve kısırlaştırma işleri hariç diğer yetkileri merkezi hükümete yani AKP'ye devredilmeyeceğine dair bırakın Erdoğan'a güvenmeyi, ortada anayasal teminat bile kalmamıştır. İYİ PARTİ ve Meral Akşener bunu en iyi fark edip bu minvalde siyaset yapmaya çalışıyorlar.
Bugünkü konjonktürde herkes bulanık suya elini daldırıyor; eline gelen balık mı, ağaç kökümü belli değil; biraz arkamıza yaslanıp Meral Akşener'i anlamaya çalışmak lazım galiba. Nitekim anlayan birisi çıktı; Recep Tayyip Erdoğan, "İttifak sisteminde kimin eli kimin cebinde belli değil" dedi.

Siyaset kurumu denen şey öyle bir ilkesizlik girdabına kapıldı ki; daha önce Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanı adayı olması için her yolu deneyen ama başarılı olamayan Meral Akşener 'e bu sefer de Mansur Yavaş'a belediye başkanlığını kazandırmak için İYİ PARTİ ve Meral Akşener'in kapısında kıvrım kıvrım kıvranıyorlar.
Meral Akşener'e adeta "Senin ve partinin misyonu bizim siyasi geleceğimiz ve başarımız için aparat olmaktır, bundan öte bir misyona soyunma hadsizliğinde bulunamazsınız" denmektedir.
"İYİ PARTİ ve Meral Akşener'in doğrularının hiç önemi yoktur, bizim doğrularımızın önemi vardır." dayatmasını kabul etmeyen Meral Akşener'i anlayabiliyorum. Anlamaya çalışırken de İYİ PARTİ'ye kurulduğundan beridir içten ve dıştan düzenlenen kumpasların sonu gelmiyor, belli ki gelmeyecek de. Meral Akşener in de bu kumpaslarla baş edemeyip içten ve dıştan düzenlenen oyunlara düşe düşe yönetme kabiliyeti tamamen zafiyete dönüştü ve maalesef başarısız oldu.
Şimdi partinin kurumsal kimliğini öne çıkararak diğer partilerle ilişkili iltisaklı olmadan, kendi var oluş meşruiyetini bu ucube sistemin def edilmesine dayandıran inanmışlık ve adanmışlık minvalinde mücadele etmeye kararlı olan, belediye başkanlığı seçimlerini de hiç önemsemeyen bir Meral Akşener'i görüp, izliyoruz.

Tamam, İYİ PARTİ'de başta genel başkanı olmak üzere çok yönetim hatası oldu, yanlışlıklar çok yapıldı ancak bir parti bu denli organize edilmiş hainlik ve puştluğa maruz kalıyorsa akla ilk gelen husus varlığının "otoriter egemen güç"ü rahatsız ettiğidir.
Dolaysıyla İYİ PARTİ düşsün diye itme değil, kalksın ve kalsın diye tutma zamanı. Mesele Meral Akşener ve onun etrafını kuşatmış yanlışlıklar değil yukarıda ifade ettiğim egemen otoriteye karşı belli ki varlığı önemsenen, tehdit görülen İYİ PARTİ'ye sahip çıkma zamanı.

9 Kasım 2023 Perşembe

YARGININ YARGIYA DARBESİ

Yargının Yargıya Darbesi

En yüksek mahkeme olan anayasa mahkemesinin kararları tanınmaz ise bunun anlamı anayasa Mahkemesi yok hükmünde olur ki; bu da bir darbedir. Oysa biliyoruz ki Anayasa Mahkemesi en üst mahkeme olup, kararları belki tartışılabilir ancak aldığı kararlara uyulmaması söz konusu olamaz.
Anayasa Mahkemesi'nin kapatılmasına cüret edemeyenlerin fiili durumlar yaratarak işlevini iyiden iyiye yitirmesi gibi kasıtlı bir sürecin takip edilmesi gibi fiili bir durum söz konusu.
"Montö'yü deldirtmeyiz" diyen vatansever emekli Türk subaylarını "darbeye çağrı" ithamı ile yargılayan keyfiyet, Anayasa Mahkemesi'nin kararını geçersiz sayıp kararı alan üyelerini de suçlu ilan edip cezalandırılmalarını talep eden "düşünce, kasıt, niyet" için ne talep edecekler acaba.
Anayasa Mahkemesi'nin kararını uydurma bahanelerle tanımama hali bana Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının "kahramanı" fetö'yü hatırlattı.
Yargıtay'ın Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay hakkındaki kararını tanımaması, o da yetmeyip üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmaları AKP içinde ilk defa bu denli farklı görüş ayrılıklarına neden oldu.
Can Atalay üzerinden yaşanan yargı sürecinin geldiği nokta AKP'yi ikiye bölen bir gelişmeye yol açmış olması demokrasi, insan hakları ve özgürlükler anlamında hayırlı gelişmelerin önünün açılmasına vesile olur inşallah.

Ne Yapılırsa Yapılsın Sistem cumhur İttifakının kazanması Üzerine Dizayn Edilmiş

Cumhur ittifakına karşı hangi ittifakı yaparsanız yapın yaşadığımız tecrübelerden çıkardığımız sonuç; cumhur ittifakı istediği yerleri kazanacak, istemediği yerleri de kazanmayacaktır.
Muhalefet partilerinin hiç umurunda olmadığı ancak benim çok önemsediğim bir gerçeğe dikkatinizi çekmek isterim o da; 2011 yılından beridir ülkemize gelen ve bugün aşağı yukarı sekiz milyon oldukları tahmin edilen göçmenlerin en azından üç milyonunun önce vatandaş sonra seçmen yapılmış olmaları ihtimali. Bu tür seçmenlerin tercihleri sizce hangi parti olur...?
Muhalefet partilerinin somut şekilde böyle bir ihtimalin mümkün olmadığını dillendirip sağlamasını yapamadıkları sürece her türlü seçim yapılır bizler de aparat olmaktan öteye gidemeyiz.
Suriye'de savaş olduğu için göç olmadı; ülkemize göç olması (AKP'ye seçmen kazandırmak) için BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) dahilinde Suriye'de savaş çıkartıldı.
Kılıçdaroğlu'nu Karayılan'ın görüntüsüne montaj yapıp utanmadan aşikârken "Bunlar aynı idealin paydaşları" diyenlerin; bu edepsizlik, ahlaksızlık ve yüzsüzlüğe cüret edenlerin üç milyon göçmenin milletten saklayarak önce vatandaş sonra seçmen yapmış olmaları ihtimaline bunların "montaj ahlakı" mı engel olacak, yapmayın Allah aşkına.

CHP Kongresinin sonuçları ve İYİ PARTİ

CHP'liler, Meral Akşener 'in kazanamayacak aday olarak görüp cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıktığı Kılıçdaroğlu'nu CHP'ye tekrar genel başkan seçmediler.
CHP'nin bu kurultayı, aynı zamanda Meral Akşener ve İYİ PARTİ'nin millet ittifakının adayının belirlenmesi sürecinde ve seçim sonrasında yaşananlar üzerine maruz kaldıkları ithamlar ve uğradıkları linçler nedeniyle aklandıkları bir kongre olmuş oldu. Öyle ya; cumhurbaşkanlığına layık görülen isim CHP genel başkanlığına layık görülmemişse buradan çıkarılacak sonuç Meral Akşener ve İYİ PARTİ'den zımnen özür dilenmiş olmasıdır.

CHP genel başkanı her ne kadar Özgür Özel seçilmiş olsa da; "Değişim" sloganını ilk kullanan ve devamında bütün sürecin bu sloganın etrafında konsolide olmasını sağlayan Ekrem İmamoğlu olmuştur.
Unutmayalım ki; Ekrem İmamoğlu'nun partisi yoktur, çünkü kendisi vardır ve de o aynı zamanda Karadenizli bir müteahhittir. Bilmem anlatabildim mi siyasi mantalitesini.
İYİ PARTİ ve Meral Akşener'in İmamoğlu ve Yavaş'ın kendilerini nasıl boşa çıkardığını unutmayacaklarını düşünüyorum. Masadan kalktığınız güne kadar gerek İmamoğlu gerekse Yavaş sürekli "Meral Akşener beni aday gösterecek ben de kabul edeceğim. Şimdi bunu belli edemem zira partim ve Kılıçdaroğlu ile ters düşmemem lazım" görüntüsü vermişlerdi. Siz masadan kalktıktan bir gün sonra her iki belediye başkanı "Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünmüyorum" twit'ini atarak sizi boşa çıkarıp kendi planlarını yeniden güncelleyip halen o minvalde devam etmekteler.
Şimdi demem o ki; bir insan aynı delikten iki kere sokulmaz; ola ki CHP'den mahalli seçimlerde ittifak teklifi gelebilir, kabul etmeyiniz. Olur da kabul ederseniz gerek şahsen gerekse İYİ PARTİ olarak tüm inanır lığınızı ve güvenirliğinizi kaybedeceksiniz, bilesiniz.
Kısaca İYİ PARTİ'yi kuruluş ayarlarına getirmeniz diğer her türlü ittifaktan daha hayırlı olacaktır.

Partiden İstifa Edip Vekillikten Etmemek...?

İnanmış ve adanmışlığına değil de parasal güce göre aday belirlenirse o adayın partiye değil, paraya sadakati olacağı doğaldır.
İYİ PARTİ Eskişehir milletvekili de bu minvalde hareket etmiş; paranın gücü ile geldi muhtemeldir ki yine kişisel menfaati için çekip gitti.
Adam seçilir seçilmez "Cumhur ittifakına katılabiliriz" demişti. Bu ne demek; adamın İYİ PARTİ'nin kuruluş meşruiyetini hangi ilkelere dayandırdığından hiç haberi yok veya haberi var ama onu partiye dahil edenler "Ne düşündüğünün hiç önemi yok parası varsa buyursun gelsin" denmiş gibi. Keşke bu lafı ettiğinde anında istifası alınsaydı ve bizler de "Oh, iyi oldu" diyebilseydik.
Türk milliyetçiliği hareketinin hafızası konumunda sayılı üç beş kişiden birisi; ahlakı, efendiliği, entelektüel birikimi ve partiye hizmeti ile camia içinde en tanınır değerli bir isim olup ön seçim adı altında, parası olan daha dünkü çocuklarla yarıştırıp madara ettirip hizmet dışı bırakırsanız tabi ki Eskişehir'li vekil gibi daha bir çokları patlak vereceklerdir.
Partinin kurulması sürecinde isimleri, fikir ve düşünce dünyasındaki tanınırlıkları ile sinerji yaratan çok değerli insanların daha sonraki süreçte yarattıkları sinerji unutulup paranın gücü tercih edildi ama o tercih edilen para ile kaybedilenlerin geri kazanımı sağlanamadı, vitrin gittikçe boşaldı; üzüm salkımından tek tek dökülen daneler misali geriye kalacak olan bir kuru sap. Yazık, çok yazık.

Partisinden istifa edip bir başka parti kurmak meşrudur; özgüven ve iddia işidir; cesaret ister, yürek ister.
Ancak bir partiden seçilip aynı yasama süreci içinde bir başka partiye geçmek; hele ki bunu seçimden üç beş ay sonra yapmak, babasının kimden olduğunu bildiğin gayri meşru çocuğu babası olmadığından emin olduğun birisinin üzerine yazmak olur ki; bu bir siyasi dolandırıcılıktır, ahlaksızlıktır.
Bunu yapanın ahlaksız ve alçak olmaması, seçilirken gördüğü takdiri istifa ederken de görmesi için aynı anda seçildiği partiden de istifa etmesi lazım.
Peki bu adamlara meşruiyet kazandıran, önlerini açan, fırsat tanıyanlar kimler; özellikle siyasi parti liderleri ve beraberindeki yöneticilerdir.
Ülkemizde siyaset kurumu "siyasi dolandırıcılığa" evirilmiş bir müessese halini almıştır, demokrasimize geçmiş olsun.