29 Ağustos 2017 Salı

ÇAĞDAŞ LİDER

Çağdaş lider tipi
Yeni oluşum sürecinde ''Niyetlerin essahlığını'' küçük detaylarda gizlendiğini görebiliyorum. 
Nedir bunlar; mesela Meral Akşener'in bazı isimlere karşı alınganlık göstermesi mümkünken çer, çöp hesabına girmiyor; belli ki kendisini edindiği misyona kilitlemiş.
...
Özellikle, hep beraber şahit olduğumuz üzere; bir kaç ay öncesine kadar sansürlenen ekranlarda kendisi ile her akşam özel bir program için talepte bulunulduğunu ama kabul etmediğini düşünüyorum.
...
Mümkün olduğunca mütevazi olduğunu ve gerçek anlamda bir hanımefendi nezaketini sürdürmeye çalıştığını fark edebiliyoruz.
Düşünebiliyormusunuz; baş aktör kendisi, çıktığı yolda mütemadiyen kafası, gözü yarılan yine kendisi olmasına rağmen; bu arada da milletin de büyük bir heyecanla kuracağı partinin isminin açıklanmasını beklerken ve de Türk milletinin alışageldiği üzere kendisinden beklenen ''reytingi'' en yüksek açıklamayı yapması beklenirken bu şansı Koray Aydın'a veriyor. Lider sultasının geleneksel hale geldiği, parti taraftarların bu manada sindirildiği bir ortamda Meral Hanım'ın ''Reytingi'' yüksek bir fırsatı kullanma şansını kader birliği yaptığı bir başka arkadaşına vermiş olmasını; siyasette bundan sonrası için iyi şeylerin olabileceğine dair bir umut olarak görüyorum. 
...
Bu anlam da Meral Hanım'ın her şeyden önce beraber yola çıktığı arkadaşlarına güvendiğini; paylaşımcı olduğunu, narsist duygular taşımadığını fark edebiliyoruz. Belki de yeni bir lider profili oluşturabilmenin gayreti içinde de olabilir. Zırt, pırt ekranlara çıkmayan, her vesile ile bir şeyler söyleme ihtiyacı duymayan; duysa bile bunların gereğinin yapılmasını diğer arkadaşlarına devreden lider tipi. 
...
Sanırım günümüzde lider; her şeye hakim olma ve kontrol etme gücünü şu veya bu şekilde kendi üzerinde toplayan tipten ziyade; oto kontrollü bir ekibin uhdesinde, sürdürülebilir bir yönetim anlayışının koordinasyonunu sağlayabilen insan. Yönetimdeki böyle bir mantalite zafiyete müsaade etmez. Meral Hanım'ın liderlik üslubunda sanki bunları görür gibiyim. İnşallah yanılmam.


Devlet Bahçeli Şefkat Çetin'in istifasını istemiş mi?
Devlet Bahçeli Şefkat Çetin'in istifasını istemiş. Sanmıyorum, bu egosunu tatmin için daha yüzlerce teşkilat mensubu varken Şefkat Çetin'e kıyamaz(!)
...
Yahu Allah aşkına, siz hala Devlet Bahçeli'nin bu ülke için bir şeyler yapabilmek adına; partiyi derleyip, toparlama düşüncesinde olduğunu mu sanıyorsunuz? Artık şu genel kabulümüz olsun ki; Devlet Bahçeli'nin derin görevi; hükumetler zor durumda kaldığında onlara el atıp, destek olmaktır. 
...
MHP Baraj altında kaldığında; Devlet Bahçeli, ''Ülkücülerin aklı başlarına gelir de beni değiştirmeye kalkışırlar'' diyerek kendi yerine hesabı Şefkat Çetin'e yıkıp, "Çek git, seni buralarda bir daha gözüm görmesin" demedi mi; o da gidip gözlerden kaybolmadı mı(!) Sonra AKP kuruldu, Şefkat Çetin MHP'de tekrar yönetime girerek, bıraktığı koltuğa oturup, her şeye bıraktığı yerden devam etmedi mi.
...
Şimdi yine aynı senaryo tekrarlanmak isteniyor. Yine kurban Şefkat Çetin seçilecek; ülkücüler açısından bütün yaşanan olumsuzlukların müsebbibi bulunup, cezası da kesilmiş olacak. Dolayısıyla, gazı alınmış camianın artık yeni arayışlar içinde olmasına da gerek kalmayacak(!)
...
Aynı sudan iki defa abdest alınmaz. Dolayısıyla, nasıl ki şartlar Türk milliyetçilerine bir zamanlar Muhafazakar Parti'yi, Milliyetçi Çalışma Partisi'ni kudurttuysa bugün de bir başka partinin kurulması aşamasındayız. Olup, biten de budur.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

GÜNDEME DAİR ORDAN BURDAN ŞURDAN

Kozmik odaya girenin cesareti, izin verenin ihaneti...
Sivil ama dini bir cemaat ile siyasi bir parti adeta entegre olmuş vaziyette seçime giriyorlar ve muktedir olup ülkeyi yönetiyorlar. Sonra gel zaman, git zaman birbirlerini test ederlerken; yine kendilerince ihanete uğradıklarını düşünüp; cemaat kadro gücüyle, siyasi parti ise devlet gücüyle karşılıklı birbirlerine operasyon yapıyorlar. 
...
Dikkatinizi çekerim, her iki taraf için de bu operasyonların temel amacı; hiç öyle sanıldığı veya söylendiği gibi devletin ve milletin bekasının düşünülmesi değildir. Düşünülmüş olunsaydı hiç bir kuvvet kozmik odaya girebilirmiydi Allah aşkına. Girebilenin cesareti ile izin verenin ihanetini göz önüne alıp, sonra da devletin bekasını düşündüğümüzde insanın tüyleri diken diken oluyor. 
...
Peki bütün bunlar olup, biterken millet ne yapıyor; Türk devlet geleneğinde geçmişte bir benzeri dahi görülmemiş en büyük ihanet şebekesi ile yaptığı işbirliğinde kandırılmış bir siyasi partiyi; her seçimde iktidara taşıyarak ihya etmeye devam ediyor. 
...
Oysa aynı millet ikinci dünya savaşına girme ihtimaline karşı asker gıdası için stoklanan; savaşa girmeyince de hemen tüketilemeyen, doğal olarak çürüyen buğdayın hesabını ''Devlet buğdayları silolarda çürüttü'' diyerek hala sorgulamaya devam ediyor. 
...
Peki sosyoloji bilimine göre; bir cemaat ve onunla işbirliği yapan bir siyasi partinin yapmış oldukları izdivaçtan hasıl olan 15 Temmuz Veledi zinası ortalıkta dolaşırken; millet, bütün bu süreçlerin hiç bir aşamasında, hiç bir kusuru olmayan diğer siyasi kesimlere niçin şans vermeyi düşünmeyip de; hatta cezalandırma yoluna gidebilir; bu nasıl izah edilebilir acaba. 
...
Her kim ki; Türk toplumunun her türlü durum ve haller karşısında tutum, davranış, eylem, kavrayış ve anlayışını sosyoloji ilminin temel kaideleri üzerinden izah etmeye çalışırsa yanılacağı muhakkaktır. Dolaysıyla ''Türk milletinin sosyolojisi'' yoktur tespitinin; yapılacak olan çalışmaların son cümlesi olabileceği garantisini verebilirim(!)


Meral Akşener sopası ile AKP'yi dövme özlemi(!)
AKP'ye karşı olan kin ve nefretlerini en iyi biçimde tatmin edebilme yolunu AKP ve Erdoğan iktidarının sonra ermesinde gören ve doğal olarak bunun da ancak ve ancak güçlü alternatif bir cumhurbaşkanı adayı ile mümkün olabileceğini düşünen kaçak, yavşak bir takım fetö mensupları; bu manada güçlü gördükleri Meral Hanım için attıkları "Meral Akşener Cumhurbaşkanı olacak" twit'lerinden mana çıkaran yine art niyetli bir takım troller "Bakın işte demedik mi; cemaat Meral Akşener'i destekliyor" gibi mantık yürütmelerinde tek doğru olan Meral Akşener'in güçlü bir aday olarak kazanacak olmasıdır. Ancak Meral Akşener, cemaat istediği için değil, Türk milleti istediği için Cumhurbaşkanı olacaktır.
...
Dolayısıyla, trol şifreleri çözülünce, algı operasyonlarını çözümlemek hiç de zor değil. Mesela bu çözümlemeden hareketle; pekala, Fetö'nün hükumete yaranma adına, Meral Hanım aleyhine senaryolar yazarak sulh yolunu aramaları mümkündür. Niçin olmasın ki; kazanma uğruna mühendislik harikaları yaratılarak; PKK ile masaya oturma, Oslo görüşmeleri, Habur süreci, açılım, saçılım ve hendek süreçlerini unutmadık.


Milad 17/25 Aralık değil 2001 dir.
Gelecekte fetö yargılaması; cemaat ile 2001 yılında rol paylaşımı yapıp, "Gel beraber askeri ve Cumhuriyet vesayetinin defterini dürelim" diyenler üzerinden devam etmediği sürece, ne olursa olsun gerçek adalet tecelli etmiş olmayacaktır. Yani gerçek milad 17/25 Aralık değil, 2001 yılı, hatta daha öncesi ABD-CEMAAT ittifakı ile Türkiye üzerine yazılmış senaryonun uygulamaya konulmasıdır.

Ülkücüler nerede olursak olalım karşılıklı olarak üslubumuza dikkat etmek durumundayız
Sayın Devlet Bahçeli bugün görevi ehline bıraksa; bütün gönüldaşların kucaklaşmaları kesinken niçin birbirimizin kalbini kıralım ki. Süreci germenin hiç bir manası yoktur. Yeni oluşumda olsak da; MHP deki değişime yardımcı olmak lazım. Yarın Sayın Devlet Bahçeli görevi bıraktığı an tüm Türk milliyetçileri bir bütün olarak hareket edebileceklerdir. Yeni sistemin sağladığı bir avantajdır bu aslında. Amaç Cumhurbaşkanlığını almaksa şayet; benim için kazanılan milletvekilinin hiç bir önemi yoktur ki. Nasıl olsa, kim Cumhurbaşkanlığını kazansa; istemesi durumunda gelip bizim köy derneği üyelerinden bakanlar kurulu atayabilecek; öyle değil mi😊 hiç bir partinin tek başına 301 milletvekili çıkarıp, istediğini yapıp, cumhurbaşkanını aşamayacağına, onu yönlendirmeye gücü yetmeyeceğine göre en akıllıca strateji, Cumhurbaşkanlığını kazanmaya yönelik olmalıdır. Buna da tek engel Devlet Bahçeli'dir. Çünkü onun görevi o an için Cumhuriyet hükümeti ne istiyorsa onu yapmaktır, yani; Recep Tayyip Erdoğan'ı tekrar Cumhurbaşkanı seçtirmektir.

Elit olmak olmak...
Sözüm "Elit olmayı" küçümseyen güruha. Elitim tabi ulan.... 
Okumuşum, tahsil yapmışım. Her sabah kalkıp, akşama kadar en az beş on tane köşe yazısı okuyorum, kitap okuyorum, dert dinleyip, çözüm üretiyorum. Fikri, siyasi gelişmeleri takip edip, bunlar adına oluşmuş siysi kurum, kuruluş veya sivil toplum örgütlerinde görev yapıyorum. Şimdi ben bütün bunları yaparken; "Elitler de kimmiş, millet adına konuşup, hep akıl veriyorlar" şeklindeki hadsizliğinize sessiz kalıp; yeyip, yeyip geğirmene ve sonrada "Nasıl olsa bunlar benim oyumun peşinden gelen zavallılar" keyfiyeti ile ellerin arkanda yellenip, volta atıp aynı zamanda ahkam kesmene artık tahammül edemiyorum. Cehennemin dibine kadar yolun var. Neye laiksen öyle yönetilirsin. Rencide olabilirmişin, alınabilirmişin falan, filan. Ulan bir gün de bilmediğini düşünüp, haddini aşmaman gerektiğini de sen hatırlasan ya. Evet, bu dil "Elite" yakışmaz ama sana başka nasıl anlatabilirdim ki.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com