20 Şubat 2014 Perşembe

ADALET Mİ, MEVZUAT MI?



Bir kurumla aramda itilafa düştüğümüz ve maddiyata dayanan bir sorunumuz var. Kurumun yetkilisi diyor ki ''evet haklısın, yaptığımız şey adil değil ama mevzuata uygun'' Çok garip değil mi? Oysa bütün mevzuatların ''adil olmayı'' sağlamak için düzenlenmesi gerekmez mi? Adil olmayan ama mevzuata uygun olan adaletsizliğe muhatap olan sadece ben değil yüzlerce insanız ama hak arama konusunda mücadele etmeyi göze alan sadece üç beş insanız. Diğer yüzlerce insan adaletsizliği kabullenip, muhatabımızın istediği şekilde hareket etmeyi uygun gördüler. Bu manada hiçbir arkadaşımı kınamıyorum, eleştirmiyorum; çünkü bu ülkede insanlarımız, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe inandırıldılar. Verilecek mücadelelerin hiçbir sonuç vermeyeceğini kanıksadılar. Bu nedenle hak ve hukuk mücadelesi vermek, düzeni eleştirmek artık üç beş ''delinin'' pardon insanın işi oldu. Bu ülkede bende varım, bende insanım ve beni de fark etmelisiniz diye dayatmacı zihniyetlere varlığımı hissettirmek adına mücadele etmeyi yeğliyorum. Risksiz yaşamak, aynı zamanda hayatı yarım yamalak yaşamak değil midir? Belki de hayat da en güzel şey, ''riskin'' ucundadır ama cesaret edemediğimizden bir çok güzelliği yaşayamıyor, tadamıyoruz.
Ve ve, en garip olan da şu; o kastettiğim yüzlerce insanın eğitim düzeyleri ortalaması; (ben gene ihtiyatlı söyleyeyim) %80 fakülte düzeyinde. Hal böyleyken, ülkemizin de içinde bulunduğu halin böyle olması normal değil mi? Bu ülkede kim hangi operasyonu yapmak ister de yapamaz, Allah aşkına.
Aslında bütün korkum ne biliyormusunuz; bu yüzlerce, ortalama eğitim düzeyi fakülte olan insanların bedenimi darağacında sallandırmaları ihtimali. Ya ''adalet'' değil de ''mevzuat'' kazanırsa?
Mehmet Soral