26 Ocak 2015 Pazartesi

İBRET-İ ALEM İÇİN

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; devlete hizmet etmiş, maaşlı memurluğunu yapmış din adamı; kimilerine göre alim; kimilerine göre düşünür; kimilerine göre ağaçtan düşen yaprağa dakikalarca ağlayan; duygusal, merhametli hümanist insan; bir zamanlar kader arkadaşlığı yaptığı Fethullah Gülen için ne düşünüyorsa; fırsatını bulduğunda ne yapmak istiyorsa;
Cumhuriyet'in kurulduğu ilk yıllarda da zamanın bazı din adamları ile ilgili aynı durumlar yaşanmış ve zamanın idaresi, devlet adamları da Tayyip Erdoğan'ın bugün Fethullah Gülen'e yapmak istediklerini yapmışlar. Ancak işin garibi o zamanlar yaşandığı iddia edilen, sistematik bir şekilde güya devletin uygulamasıymış gibi anlatılagelen; hocaların öldürülmesi, Kuran kurslarının kapatılması, camilerin ahır yapılması gibi akıl, fikir ve izandan yoksun, geçmişe dönük iftiraları yapanlar bunları sürekli iktidar gücünü elde etmek için doksan yıl boyunca propaganda amaçlı kullandılar ve iktidara da geldiler.
Şimdi tarih tekerrürden ibaret ki; sıraladıkları bu iftiralara mesnet teşkil eden vukuatların aynısını kendileri yaşıyorlar , birilerine de yaşatıyorlar.
BUGÜN; Cemaatin dershaneleri, aynı zamanda dini nazariyelerin öğretildiği yerler kapatılıyor
GEÇMİŞTE: Asker kaçağı sahte hocaların, şeyhlerin kaçak kursları haklı nedenlere isnat dilerek kapatılmış.
BUGÜN; Cemaat evleri kapatılıyor. Buralar hem öğrenci yurdu hem de dini bilgilerin verildiği ve aynı zamanda Kuran okumasının öğretildiği yerler.
GEÇMİŞTE; Sahte hocaların, şeyhlerin devletten gizli yapılanmış , kayıt dışı gelirler sağlayan dergahları haklı nedenlere isnat edilerek kapatılmış.
BUGÜN; Cemaat mensuplarının ve yurt dışı yapılanmalarının bizzat devlet tarafından ajan olduklarını jurnalleniyor. Cemaat'in sermaye kuruluşları refüze edilerek, itibarsızlaştırılıp nihayetinde ortadan kaldırılmak isteniyor.
GEÇMİŞTE; İngiliz ajanı olan ''ne var yani, bizi kimin yöneteceği değil; seccademizi serip namaz kılacağımız yerimizin olması önemli dir'' diyen din adamları asılmış
Ve bunları daha da uzatabiliriz.
Eğer bugün cemaate yapılanlar konusunda kendilerini haklı görenler varsa, ilk önce geçmişe dair iftiralarından dolayı başta Atatürk olmak üzere herkesten özür dilemeliler.
İmamların sürekli ifade ettikleri gibi bu yaşananlar gerçek manada iman sahibi olanlar için büyük bir derstir. Atatürk’ü doksan yıldır bu millete anlatmayı beceremeyenler de bilsinler ki, artık O’nun size, bize ihtiyacı yoktur. Bu yaşananlardan çıkartılacak dersler ile artık onu seveni de sevmeyeni de anlayacak, tanıyacaklardır.
Sen iktidar gücüne yaslanıp, geçmişe sayıp sövebilirsin; sanma ki onlar sahipsizdirler; oysa onların da Allah’ı var ve bugün de olduğu gibi o Allah her şeyi öyle ters yüz eder ki apışıp kalırsın.
Ha, birde şu var; Atatürk hiç bir zaman siyasi ikbali için milletine karşı dışarısı ile işbirliği yapıp, kumpas kurmamıştır.
Allah Atatürk'ü; kendisisne iftira atanlara yaşattıkları ile öğretecek.
Mehmet Soral

22 Ocak 2015 Perşembe

MEŞREP MESELESİ

1980 Öncesi MC (Milliyetçi Cephe Hükumeti) döneminde o zamanın MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş Başbakan Yardımcısıdır. Gümrük ve Tekel Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı kendisine bağlıdır.
Alpaslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş de özel şirketi var ve medikal malzemelerin ithalatını yaparak, sağlık bakanlığına ve sektörle ilgili başka işletmelere malzeme satmaktadır.
MC Hükumeti kurulunca Alpaslan Türkeş oğlu Tuğrul'u ''seninle görüşmek istiyorum'' diyerek makamına çağırır;
''Bak oğlum, sen benim evladımsın, bir baba olarak seni tanıyorum ve ahlakından da eminim ancak yeni görevim nedeniyle yapmakta olduğun ticareti bırakacaksın; hisselerini arkadaşlarına devredeceksin. Senin ticari faaliyet alanın tamamen benim sorumluluğumda olan bakanlıkla ilgili olup, ithalatını yaptığın bütün malzemelerin ithal iznini ve Sağlık Bankalığına satış iznini biz veriyoruz. Göstereceğimiz her türlü ticari ve ahlaki hassasiyete rağmen başta kendi arkadaşlarım olmak üzere hiç kimseye bunu izah edemeyiz.''
Tuğrul Türkeş daha sonra gider göz yaşları içinde şirket hisselerini başkalarına devreder.
Evet, bu bir meşrep meselesi...
''Devam et oğlum, balı tutan parmağını yalar'' da diyebilirdi
veya
''Ara sıra bir aş evine bağış yaparsın; haramı helal ile meşrulaştırırsın'' da diyebilirdi.
Yukarıda dedik ya; bu bir meşrep meselesidir.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

17 Ocak 2015 Cumartesi

AHLAK SANDIKTAN DEĞİL VİCDANDAN ÇIKAR

Erdoğan, önceki gece de AK Parti grup başkanvekilleri ve yönetim kurulu üyelerine verdiği yemekte;
Davutoğlu'nun gündeminde olan ''şeffaflık paketi'' üzerine yapılan sohbet sırasında
'' Mal bildiriminde de çok dikkatli olunmalı. Böyle giderse görev alacak il ve ilçe başkanı bulamazsınız. Bu konularda ekonomiyi dikkate alarak karar verilmeli.'' demiş.
Bu bir itiraf değil mi Allah aşkına.
Yani AKP il ve İlçe yönetimine gelenlerin mal varlıklarının peşinen artacağının ön kabulü değil de nedir?
Hemen 1998 depremi sonrası Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin aldığı ilke kararı aklıma geldi.
Neydi o; ''MHP il ve İlçe yönetiminde bulunan hiç kimse deprem konutlarının yapım ihalelerine girmeyecek'' olmalarıydı.Hatta o zaman yazmış olduğum bir yazımda ''ne yani, MHP'li mütahhitler aç mı kalsınlar; onların çoluğu, çocuğu yok mu'' diye Sayın Bahçeli'yi eleştirmiştim. Ancak bu karara rağmen MHP Yalova İl teşkilatından ihalelere giren olmuş ve bunun üzerine Devlet Bahçeli malum İl teşkilatını görevden alarak, kendince cezalandırmıştı.
Oysa T.C vatandaşı herkesin yeterli şartları yerine getirmeleri şartı ile sözkonusu ihalelere girme hakları vardı.
İşte Devlet Bahçeli bu ilkeli davranışın devamını getirdi ve o günün AKP'li milletvekillerinin, zamanın MHP'li imar ve iskan Bakanı Koray Aydın'ı Yüce Divan'da yargılanması önergesine destek verdi; Koray Aydın'a da ''yargılan aklan ve gel'' dedi.
Koray Aydın yüce divanda yargılandı; 11 üyeli Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinin de tam mutabakatı ile suçsuzluğu tescil edildi.
Gelelim günümüze ve korunan, yargıdan kaçırılan, üzerilerine şal atılan bakanlara.
Nerdeeeeeeeen; nereyeeee.... değil mi?
Gerek Bahçeli, gerekse MHP yönetimi bu denli yüksek ahlak anlayışını referans kabul edip, özellikle son günlerdeki malum 4 AKP' li eski bakanla ilgili yaşanan süreçte'' tepe tepe'' kullanmayı düşünmediler. Oysa AKP'nin ahlakını dizayn edenler, kitabını yazanlar; şerefsizce, ahlaksızca, alçakca; kısaca her türlü iğrenç yöntemlere tenezzül edilerek kurulan kumpasın ''çocuğunu'' seçim meydanlarında kullanarak ''bunlar özel değil, genel genel'' diyerek alçaklığa kuvvet, pisliğe maya olmayı seçmişlerdi.
Anlıyoruz ki sandıktan çıkan, vicdanlardan çıkanı görmüyor; sesini duymuyor. Demokrasi denen şey de bu pisliğe teşne oluyor; nasıl bir şey anlamak mümkün değil.
Mehmet Soral

14 Ocak 2015 Çarşamba

SİNAN ÇETİN DÖKTÜRMÜŞ...

Sinan Çetin denen zibidi gene atıp tutmuş; diyor ki ''T.C Devletini kuranlar yanlış isim koymuşlar, iyi düşünmemişler; Osmanlı olarak kalsaymış daha iyi olurmuş''.
Aç kalmış ''mahluk'' hükumetten proje teklifi almak için bu kadar absürt fikirleri ileri sürmen ve karşılığında ''açlığını'' yatıştırmış olman kısa dönem için çözüm olabilir ancak uzun vadede bizlerin unutamayacağı; hafızalarımızda yer alarak, yedi sülalende bunun izini takip edeceğiz. Seni hinoğlu hin; Cumhurbaşkanının duygularını, fikir ve düşüncelerini takip ederek; aradan sıyrılıp, hazır sırası gelmişken, ''Osmanlıca'' muhabbeti de yapılıyorken Osmanlı üzerine projeyi kapmak istiyorsun; uyanık.
Ve yine devam ediyor ''her etnik kimlik Osmanlı da kendini buluyormuş''
İşte yıllardan beridir anlatmaya çalıştığımı Sinan Çetin itiraf etmiş oluyor. Osmanlıyı Türkler kurdu ama Osmanlıyı Türk kimliğinden uzaklaştırıp, bambaşka hale gelmesine vesile olanlar yine biz Türkler; yani bugün Sinan Çetin gibi bakiyelerin oluşmasına vesile olanlarız.
Artık anlıyoruz ki T.C her özelliğini her vesile ile ''başkalaştırma'' ama ille de ''Türk'' vurgulu tüm referanslarını değersizleştirme, itibarsızlaştırma süreci yürütülmeye çalışılıyor; öncülüğünü de devleti yöneten AKP ve onun hükumeti ile bunların etrafında kümelenmiş leş kargaları yapıyor.
Her ne halt ederseniz edin, her ne düşünürseniz düşünün;T.C Devleti bir Türk devletidir. Bu devletin adına bilerek T.C Devleti denmiştir. Hangi akıl-baki olan birisi bedelini ödediği değere bir başkasını ortak eder. Hiç kimseyi mazlum ve mağdur statüsünden ortaklık statüsüne kabul edemeyiz; aklınızı başınıza alın.
Dolayısıyla biz Türkler aklımızı başımıza alalım; geçmişimizden, geleceğimize adımıza tescil edilmiş devletimizin ve milletimizin bekası için hassasiyetimizi koruyalım; birilerinin sinema ağzı ile, birilerinin müzik ağzı ile diğerlerinin hümanizm ağzı ile varlığımıza ortak olma emellerine fırsat vermeyelim, uyanık olalım.
Ne mutlu Türk'üm
Elhamdülillah Müslümanım.
Mehmet Soral

''AKSARAY''IN MERDİVENLERİ DİZİLMİŞ ASKERLERİ


''Aksaray'' merdivenlerine;16 Türk devletinin kendi dönemlerinin askerlerini temsilen dizilmiş askerler.
Ah inanabilsem; zerre kadar samimiyet olduğuna; ahbi inanabilsem.
Yapılmak istenen değişim ''Türk milliyetçiliği'' hassasiyetinden değil, tamamen T.C Devleti'nin kurulduğu günden, günümüze kadar oluşan ve oturmuş olan kurumsal yapısına alternatif bir ''geleneksel yapı'' oluşturmak; cumhuriyet kazanımlarını perdelemektir. Öyle ya; 16 Türk devletine bu kadar sahip çıkan bir zihniyet hangi mantıkla o devletleri kuran milletin ''milliyetçiliğini'' yapan duyguyu ayakları altına almayı düşünür; içi acımaz mı; başkaları yaparsa, kahrolmaz mı?
Askerlerin arasından bir damat edası ile süzüle süzüle merdivenlerden inmesi yok mu; çok komiğime gitti doğrusu. Belki sarayın avlusuna bu görüntü daha iyi yakışabilirdi.
Sayın Cumhurbaşkanı;
Eğer Sarayın merdivenlerine o askerleri Türk tarihine değer atfederek dizdiysen ilk önce;
-Ordunun itibarının iadesi için pişmanlıklarını dile getirip, nasıl kumpas kurduğunuzu anlatmalısın.
-''Türk milliyetçiliği'' üzerinden ayağını kaldırıp, özür dilemelisin.
-Anayasada devletin ve milletin adının değiştirilmesi taleplerine şiddetle karşı çıkan ilk sen olmalısın
-açılım, saçılım saçmalığına ve Türk devlet geleneğine yakışmayan; asilerle masaya oturmaya son vermelisin.
-Çok uluslu Osmanlıyı canlandırmaktan ziyade tek uluslu T.C. Devletini yaşatmaya kararlı olmalısın.
-Türkçe'ye husumetin sona ermeli; nasıl felsefe yapılacağını da; Yunus Emre'yi birileri anlatsın dinle.
-Milletin adını anarken, tarifini yaparken bundan böyle 36 etnik kimliği tek tek saymayacaksın; Türkleri sıradan bir etnik kimlik statüsüne indirmeyeceksin.
-Her vesile ile ima ettiğin Arap hayranlığından vazgeçip, Türklük çeşmesinden su içmelisin
-BOP eş başkanlığını bırakıp Turan ülküsü ile ufkunu çizmelisin.
Haydi hayırlısı bakalım...
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

ŞARK KURNAZI SABRI UZUN

CNN Turk'de Eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'u izliyorum. Özellikle Paralel yapıya ilişkin yazmış olduğu kitapla ilgili söyleşide sorulara cevap veriyor. ''Bu bilgileri daha önce Balyoz, Ergenekon, Oda TV ve diğer davaların mahkeme sürecinde niçin paylaşmadınız; yüzlerce insan aylarca hapis yattılar'' şeklindeki soru karşısında tabiri caizse kıvırıyor.
1984 den 2014 yılına kadar cemaat yapılanmasına dair krolonojiyi sıralıyor. İlker Başbuğ'un aleyhine başlatılan Yahudi aile mensubu olmasından tutun da, çevik Bir'in cezalandırılması, ANAP hükumetinin Türk Ticaret Bankası operasyonu ile düşürülmesine kadar uzun bir süreçte olup bitenleri cemaat yapılanması üzerinden anlatıyor.
Bu kadar teferruata inen adam her ne hikmetse 1999 dan günümüze kadar olağanüstü şartlarda kurulmuş olan, kısa zamanda teşkilatlanıp, iktidar olan AKP den hiç bahsetmiyor.
Beyefendi eğer son otuz yılda olup bitenleri kapsayan bir kitap yazıp ta içinde bir cümle olsun AKP den bahsetmiyorsan, senin kitabının hiç bir ciddiyeti yoktur. Ama Hanefi Avcı senin yapmak istediğini zamanında yaptı, cemaatin hışmına uğrayacağını bile bile delikanlıca bedelini göze aldı kitabını yazdı. Senin yaptığın şark kurnazlığıdır.
Şimdi AKP'nin Cemaat karşısında konumunu güçlendirmek, seçim arefesinde algı oluşturup, AKP'nin ekmeğine yağ sürmek için kahraman edası ile ortaya çıkıp, ahkam kesmenizin hiç bir değeri de, manası da yoktur. Çünkü Senin anlattıklarını insanlar bedel ödeyerek anlattılar dolayısıyla bir kıymeti kalmamıştır. AKP'ye önümüzdeki yıllarda ne olacak, sen ondan haber ver muhterem.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com