31 Temmuz 2017 Pazartesi

BİZE DAİR ORDAN BURDAN ŞURDAN

 Bu da bizim fıkramız
 Sene, muhtemelen 1999. İstanbul'da Boğaza nazır mükemmel bir MHP teşkilatımız var, en büyük mütivasyon kaynağımız İstanbul İl başkanımız rahmetli Mehmet Gül ve Üsküdar İlçe teşkilatımız.
...
Teşkilatımız bir Ülkü Ocağı gibi gençlerle dolup, taşıyor. Sürekli olarak düzenli seminerler veriyoruz.
...
Bu arada eğer yanlış hatırlamıyorsam, Tonyalı bir hocamız da zaman zaman gelip dini sohbetler veriyordu. Hocamıza baştan söyledik ''Hocam teşkilatımızda küfürlü konuşmak yasak, eskaza her kim ki ağzından kem söz çıkarırsa kumpara girişte, gider küfür başına para atar''.
...
Malum Hocamız Karadenizli illaki bir şekilde ağzından kaçırıyor; o kaçırır kaçırmaz hep bir ağızdan ''Aman hocam...'' der demez, gençler kumparayı getiriyor, hoca parayı atıyor.
...
Bir böyle oldu, iki böyle oldu derken; bir gün hoca ''Beyler bu böyle olmayı, ikide bir lafimu keseysinuz, alun pakayum şu peşinatu, sözümü de kesmayun pirdaha''


Vay efendim, yeni oluşum parayı nereden buluyormu.
Efendim neymiş; Meral Akşener ve ekibi parayı nereden buluyormuş. O zaman ben de şunu soruyorum; rahmetli Mehmet Gül İl Başkanımız olduğu yıllarda, Üsküdar İlçe teşkilatına uğramadan, kurmuş olduğumuz Üsküdar Boğaz Bölge teşkilatımıza gelerek teşkilatımızı onurlandırmasının sebebi neydi. Çünkü teşkilatçılık anlamında başarı üstüne başarı gösteriyorduk.
...
Düzenlediğimiz futbol turnuvaları en az ikibuçuk ay sürüyordu. Motivasyon kaynağımız ilçe ve bölge teşkilatlarının koordineli çalışması, teşkilat disiplini ve her şeyden önemlisi yarınlarımız için umudumuzdu.
...
İktidar olabilme özleminin yarattığı sinerjisi ile dernek ve sivil toplum örgütlerinin katılımı ile düzenlediğimiz futbol turnuvaları gelir kaynağımızdı. Aylık aidatlarımız yanında, ağzından küfür çıkan her kim olursa; teşkilat kumparasına para atıyordu. Şimdi soruyorum size Balgat müdavimleri; bölge teşkilatı olarak üç katlı bir binada senelerce istihdam ettiğimizde bize veya bir başka teşkilatımıza kaç kuruş gönderdiniz.
...
Bütün mesele inanmışlık ve adanmışlık meselesidir. Atalarımız ne demiş, "At sahibine göre kişner". Merak etmeyin, biliyoruz gene de kolay olmayacak ama inanmışlık ve adanmışlık finans sorununu çözecektir. Ama inanın ki çok üzülerek belirtmek isterim ki Balgat olarak bütün teşkilatların masraflarını karşılasanız bile koltuğa oturacak bir inanmış adam dahi bulamayacaksınız.


MHP den niçin ümidimi kestim?
Benim MHP den ümidimi kesmem, hatta yirmi yıl sonra aldatıldığımı hissetmem; elbette sadece Genel Başkan ve yönetiminin yetersizliği olmayıp; MHP'nin, Türk milliyetçiliği ana gövdesi üzerine inşa edilmiş, banisinin de Atatürk'ün olduğu T.C Devleti'nin kurucu felsefesini terk ederek, millet iradesinin doğrudan temsil edildiği parlamenter(600 milletvekili masada tuzluk konumunda olacaklar) sistemi devre dışı bırakıp, yasama, yürütme ve yargı gibi tüm güçlerin her türlü tasarrufunun tek kişinin inisiyatifinde olduğu "Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi"ne geçilmesinin doğrudan baş sorumlusu olmasıdır. Şunu kesinlikle bir yere not edelim ki; bu ucube sistemin başımıza musallat edilmesinin mucidi Sayın Devlet Bahçeli dir. Dolayısıyla bu manada Sayın Devlet Bahçeli'nin sorumluluğu Sayın Erdoğan'dan çok daha fazladır.
...
Dolayısıyla, sistemin kalıcı olmasına mani olmak, AKP-MHP ittifakının neden olduğu ve 2019 seçimlerinde yapacakları muhtemel ittifak ile tekrar cumhurbaşkanlığını kazanmaları durumunda neden olabilecekleri tahribatı durdurabilmek adına ana dinamosunu Türk milliyetçilerinin oluşturduğu, merkezi de kapsayan ve birinci sloganı "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter sisteme geçmek" olan partileşme sürecine vatansever herkesin omuz vermesi, destek olması devletimizin ve milletimizin istikbali için elzemdir.
...
O zamanlar bu teşkilatlara ''Biz para göndermediğimiz halde bütün bunları nasıl yapabiliyorlar'' diye sormayanların; şimdi aynı teşkilatçıların benzer şeyleri yapmalarını sorgulamaları çok garip, tuhaf hatta hadsizlikdir.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

29 Temmuz 2017 Cumartesi

VATANDAŞ OLARAK SEYRETTİKLERİMİZDEN ANLADIKLARIMIZ


Hüseyin Gülerce otuz yıl boyunca Fethullah Gülen'in sözcülüğünü yapacak, bugünlerde yandaş TV'lerde kripto fetö'cüler üzerine ahkam kesecek, akıl yürütüp fetö'nün ve mensuplarının ne kadar mendebur olduklarını anlatacak, belki de bütün bunlar üzerinden program başına maaş alacak, hükümetin teminatı ve güvencesi altında keyfi tıkırında olacak; ama bazıları da ekmek parası niyetine, belki daha dindar olma hayaliyle, devlet adamlarını dahi kandıran cemaate bulaşmış, dershanesinde öğretmenlik yapma talihsizliğini yaşamış insanlar da hapiste olacaklar.
...
Hüseyin Gülerce'nin suçsuzluğunu gösteren ''Turnusol'' ne ola ki. Yoksa Hüseyin Gülerce gibi tarihen tescilli fetö mensuplarının ekran show'ları, tutuklu fetö mensuplarına karşı farklı ikinci bir psikolojik ceza şekli mi dir.
...
Nazlı Ilıcak-Kadri Gürsel deyince hemen Ergenekon, Balyoz ve Cemaat konusunda iki karşıt görüşlü insanların hararetli tartışmalarını hatırlıyoruz değil mi? Çok garip, bu iki insan fetö davasından hapiste olacaklar ama Hüseyin Gülerce "Fetöcü olmadığı için" mi; TV ekranlarında ülkemizin geleceği, birlik bütünlüğümüz, 15 Temmuz ve fetö üzerine ahkam kesecek. Sonra da adalete güvenin kalmadığından bahsedenlere "Hadi ordan halt etmişsiniz" diyecekler. Asıl siz halt etmişsiniz. ...
Hüseyin Gülerce, Nurettin Veren, Latif Erdoğan gibi tarihen tescilli fetöcü isimler kodese girmediği sürece yürekler ferahlamayacaktır. 250 insanımızın şehit eden katillerin cemaatçi hayatlarının kim bilir ne kadarlık bir sürecinde Hüseyin Gülerce, Nurettin Veren, Latif Erdoğan ile yolları kesişmiştir. Bunların hiç sorgu, sualleri yapılmayacak mı; sallana sallana ortalıkta gezecekler mi. Bu ve bunlara benzer insanların ortalıkta dolaşıyor olmalarıı vicdanları yaralıyor.
...
TV'lerde, filmlerde sigara ve içki sahneleri puslu gösterilip, sansür uygulanırken cumhuriyet tarihinin en alçak örgütünün mensubu bu gibi insanlara niçin ekran yasağı konmaz anlamak mümkün değil. Efendim neymiş bunlar; itirafçılarmış, 17/25 aralıktan sonra da pişmanız demişler. Tabi ki pişman olurlar; çünkü cemaatin çekirdeğinde konumlanmış olan bu insanlar olup, bitenleri yakinen görüyor, fark edebiliyorlardı. Dolayısıyla, kendileri için en makul kurtuluş yolunun kendilerini cemaat karşıtlığında, itirafçı kanatta konumlandırmaktı; nitekim de onu yaptılar. Oysa cemaat dershanesinde, Allah rızası için bir şeyler yaptığını sanan zavallı öğretmen; Hüseyin Gülerce'nin bildiklerini nereden bilecekti ki; tedbirlerini alıp, pişmanlık duyup, itirafçı olabilsin. Hele ki o zamanlar işsizliği dikkate aldığımızda hiç bir dershane öğretmeni 17/25 Aralık sonrası devletin tepesi ile cemaatin tepesindeki savaşın vahametini tahmin edip, çalıştığı dershaneye "Ben size artık inanıp, güvenmiyorum, istifa ediyorum" demeleri mümkün olamazdı. Empati yapabilen herkes bunu pekala düşünebilir.
...
Belki de bizler böyle düşünürken, devlet erkanı da ''Siz ne biliyorsunuz ki'' diyebilirler. Haklı da olabilirler; ancak vatandaşın vicdanının da tatmini sağlanmalıdır ki; şer odaklara karşı millet şüpheden uzak, topyekün savaşını verilebilsin.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

26 Temmuz 2017 Çarşamba

DEVLET BAHÇELİ VE DOĞU PERİNÇEK

55 Yaşımdayım. Türkiye'deki siyaseti mümkün olduğunca takip etmeye çalışırım.
Kırk yıllık bilgi ve birikimime dayanarak söylüyorum ki; Türkiye de iki ismi çözemedim, ne yapmak istediklerini, nereye varmak istediklerini hala anlayabilmiş değilim.
...
Birisi komünistlik yapıyor ama bir kapitalist gibi medya patronu. Parayı nereden buluyor bilemiyoruz. Diğerinin arkasında; aklını kullanıp, yönlendirmesi durumunda %30'larda oy potansiyeli var ama hiç bir zaman bunu lehine kullanıp, bir numara olmak istemiyor; konjoktür olma ihtimalini önüne getirse bile ne yapıp edip kendisi bozuyor.
...
Doğu Perinçek;
Maocu komünist olup, Kandil'de Apo'ya çiçek takdim eden, Apo ve emellerini ''Kürt halkının mücadele önderi'' olarak kamuoyuna ilk tanıtan gazeteci ama aynı zamanda sözde Ermeni soykırımı mevzusunda İsviçre mahkemelerine karşı Türkiye'nin çıkarlarını koruyan, Türk milliyetçi kesilip, bu mücadeelsinden zaferle çıkan bir isim.
...
Devlet Bahçeli;
Türk milliyetçisi olup, MHP Genel Başkanlığını rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş'in vefatından sonra devir alan, ''Antalya Geleneksel Türk toplulukları ve akrabaları Kurultayı'' ve yine ''Geleneksel Erciyes Kurultayı''nı kaldıran, ''3 Mayıs Türkçülük Günü''nü; sanki bu özel günün isim babasıymış gibi milliyetçilerin bir araya gelip, ''Geyik'' yaptığı ''Milliyetçiler günü'' olarak değiştiren, rahmetli Başbuğ ''Türkiye bir mozaiktir'' diyenlere, ''Ne mozaği ulan, mermerdir, mermer'' derken; Sayın Bahçeli ''Türkiye bir çiçek bahçesidir'' diyebilmiş, Almanya da Türklüğün müşterek meselesi olan Hocalı katliamına dair resim sergisi ve paneline katılması nedeniyle Sinan Ogan'ı disipline sevk edip, partiden atan ve nihayetinde T.C Devletinin banisi Mustafa Kemal Atatürk'ün daha da geliştirtmek üzere getirip, bizlere emanet bıraktığı ''Parlamenter sistem''i tek adamın otoritesine dayalı ''Partili Cumhurbaşkanlığı'' sistemine indirgeyen isim. Sayın Bahçeli bu yaptıklarının, söylediklerinin hiç birisini ideolojik mantık çerçevesinde, makul bir şekilde Türk milliyetçilerine izah edememiştir.
...
Ne komünist komünistliğini biliyor, ne de milliyetçi milliyetçiliğini biliyor. Dolayısıyla bu işin içinden bir türlü çıkamadım. Kısaca bu her iki isim de kesinlikle konumlandıkları yerin adamları değiller vesselam.
...
Sayın Devlet Bahçeli için belki şöyle bir yorum yapabilirim. MHP Genel Başkanı olduğu dönemlerde ve hala ''Paralel MİT müsteşarı'' veya ''Derin MİT müsteşarı''dır diyebilirim. Çünkü özellikle Türkiye de yaşanan kırılma süreçlerinde verdiği her karar; döneminin cumhuriyet hükümetlerini düştükleri yerden kaldırmıştır. Belki birilerinin aklından ''Peki daha ne yapacaktı ki; fena bir şey mi?''. Evet, konumlandığı görev açısından kendince gerekeni yapmış ve bağlı olduğu hükümetlerce takdir de edilmiş olabilir ama biz Türk milliyetçileri açısından sıkıntımız ise iktidar olmamıza mani olmasıdır. Türk milliyetçilerinin misyonu cumhuriyet hükümetlerinin paralel MİT müsteşarlığını yapmak değil ki.
...
Sayın Devlet Bahçeli'nin, ''Erdoğan inisiyatifi''nin ''Cemaat'' ile yaptığı işbirliği sonucu Türk milletinin başına musallat ettiği fetö yapılanması karşısında AKP hükümetinin 15 Temmuz kalkışmasında derlenip, toparlanmasına katkıları olmuştur. Yani ''Paralel MİT müsteşarlığı'' görevini layıkıyla yerine getirmiştir. Kötü mü etmiştir; elbette hayır.
...
Peki bu durumda kendisi ile ''Hayırcı Türk Milliyetçileri'' arasındaki problem nedir diyeceksiniz. Kendisi yıllardan beridir MHP kadroları ile ''Paralel MİT müsteşarlığı'' görevini yerine getiriyor. Biz Türk milliyetçileri yıllardır iktidar olma özlemi ile mücadele edip, ülkemizi yönetmeyi arzuluyoruz.
Sayın Bahçeli mevcut konumunda görevini ifa etmeye devam edebilir. Belki de bu devletin sürekli olarak Sayın Bahçeli'nin bulunduğu konumda bir ''Görevlendirmeye'' ihtiyaç duyuyor olabilir ama artık bunun Türk milliyetçileri üzerinden yapılmasını istemiyoruz.
...
Türk milliyetçileri olarak milletimize dayatılan ucube ''Partili Cumhur Başkanlığı Sistemi''ni de dikkate alarak ama ''Güçlendirilmiş Demokratik Parlementer Sisteme'' geçmek üzere milletin millici olan tüm unsurlarının da kendilerini ait hissedebilecekleri bir oluşumun arifesindeyiz. Meral Akşener Hanım  bu anlamda inisiyatifini ortaya koyarak, tüm kesimlerin teveccühünü üzerinde toplayıp, çok değerli isimlerle etrafını taşlandırarak hayırlı bir yola çıkmıştır. Allah onun şahsında yarınlar için tüm umut dolu yüreklerin yar ve yardımcısı olsun.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

25 Temmuz 2017 Salı

GÜNDEME DAİR

Muhterem Karar ver; Lozan Hezimet mi, Zafer mi?
Muhteremin "Lozan'ı bize zafer diye yutturdular" hadsizlikliğinden "Cumhuriyetimizin kurucu belgesidir" itirafına evrilmiş olması elbette çok güzel bir gelişmedir ancak bu noktada sebat edeceğinin garantisi yoktur. Problem de burada zaten. Sizleri bilemem ama ben kendisi hakkındaki "tutarsızdır" rezervmi korumaya devam edeceğim.

Valiyi Makamına Tekbirlerle Oturtmak
T. C Devleti'nin valisinin tekbirlerle makamında karşılanması fetö gerçeğine nasıl gelindiğinin hala anlaşılmadığını; hem vali açısından, hem de hükümet edenler açısından görebiliyoruz. Yahu 17 yaşındaki delikanlının "Herro" tişörtu giymesine bir anlam yükleyebilirsunuz da; devletin valisinin makamında tekbirlerle karşılanmasına "fetö" tecrübesinden sonra niçin bir anlam yüklemiyorsunuz. Haydi diyelim ki; hoşgörümüzü de ortaya koyarak; Vali'nin doğduğu köyü  ziyaret ettiğinde belki hemşehrileri kendisini tekbirlerle karşılayabilirler ama valilik makamında bunu yapmak kesinlikle olamaz; olursa, yine bir başka cemaat bundan güç alır, devlete sızar, yine üç beş yıl sonra bir başka fetö gerçeği ile karşı karşıya kalabiliriz.
 ...
Samimiyetle diyorım ki; hükümet edip, muhtedir olanların dayattığı ''Geleneksek hale getirrmek istedikleri bir takım dini rituellerin tekrarı''  dini hassasiyetlerden veya daha dindar olmaktan değil, ''Daha muktedir olmak için halk desteğini diri tutmak, oyları konsolide etmek içindir''. Dindar olmak amaç edinilse bilmem ne hoca denen yavşağa hala kendisine ait televizyon kanalındaki kepazeliklerine müsade edilmez, son verilir. Veya benzer şekilde devletin organize ettiği kumar oyunlarından vaz geçilir.Valilik kapısında tekbir getiren zeka, bunlara niçin razı olur acaba.
...
Rakı içenlerden öğrendim; özellikle AKP döneminde rakının kalitesi artmış. Rakının kaltesinin artırılması için laboratuvarlarda 657'ye tabi devlet memurları görevlendirilirlerken; tekbirler eşliğinde valilik kapısında vali beklenmesi arasında inançsal bir ilinti olmasa da siyasi rant olduğu aşikar değilm mi? Şahsi düşüncemden ziyade, birlerinin millete siyasi rant uğruna yaşattığı inançsal çelişkilere vurgu yapmak istedim.

Yeni Meclis Tüzüğüne Göre Bas Parayı Et Küfürünü
Meclis iç tüzüğü düzenlemelerinde "Devletin üniter yapısı aleyhine söz söyleyen velkillere para cezası verilecek"miş. Demek ki bundan böyle "Parasıyla değil mi ulan " diyebilecek her şerefsiz, vatan haini, alçağa her şey serbest. Peki bu tüzük MHP'nin önerisiyle "Meclis oylaması ile gerekirse vekilliği düşürülür" şeklinde düzenlenemezmiydi. Surda açıldı mı bir gedik daha, hayrını görün öyleyse (!)

Yeni Parti MHP'ye Değil, Tüm Partilere Alternatif  ''Millici'' Bir Partidir
Bir oluşumun sloganı "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e dönüş ise; hala bu oluşumu MHP'nin alternatifi olarak görmek hangi aklın üfürmesidir. Bu insanlar biraz mantık yürütsünler lütfen, MHP ve Balgat tavrını "Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi"nden yana koyup, hatta öncüsü olmadı mı? Bana öyle geliyor ki; birileri MHP'nin yaşayacağı akıbetin müsebbibi olma pişmanlığını şimdiden yaşayarak, günahlarına mazeret arıyorlar. Allah affetsin.

Selden Kütük Kapma Kurnazlığı
Özelikle referandum gününe kadar "Hayır bloku"ndan yana duruş sergilememiş hiç bir milletvekiline yeni oluşumda yer verilmemelidir. Çünkü yeni oluşumun sloganı "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sisteme dönüş"tür. Oluşumun sloganı ile çelişkiye düşmüş birisinin niyetinin halisane olabileceğini düşünemiyorum. Olsa olsa; selden kütük kapma kurnazlığıdır

Değişim Cesaret İster
Sayın Bahçeli blue Jean kot pantolon, üzerine de bordo T-shirt giyip bizim Üsküdar Salacak sahilinde yürüyüşe çıkarsa; ancak o zaman değişim adına umut olabilir diye düşünüyorum. Ama gene de şükürler olsun, bir yerden başlamış oldu
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

21 Temmuz 2017 Cuma

MERAL AKŞENER NE YAPTI Kİ SEVİLDİ

Meral Akşener ne yaptı ki; bu kadar ilgi gördü?
Aslında fazla bir şey yapmış da değil. Zaten yapmasına da fırsat verilmedi. Peki bu ilginin sırrı nedir; elbette yüreklerle kurduğu temas. Meral Akşener bir anne şefkati ve duygusu ile canhıraş şekilde ağlayan bir çocuğun ''susuzluğunu'' anlayabildiği için çare oldu; ilgi ve alakayı üzerinde topladı.
...
Adeta ortaya atılmış; elleri ile sırtını sıvazlayabileceği, derdi olup da derman arayan mazlum ve mahsun insanlara sahip çıkmayı misyon edindi. Sürekli elini öptürebileceği insandan ziyade, elini öpeceği; şahsında Türk milletini özdeşleştirebileceği insan aradı.
Efendim, ideolojik sorgulamasını yapıp onun, bunun, şunun testine tabi tutmak istiyorlar. Geçiniz onları. Bir çocuğun feryadını anlayabilmiş olmak iyi bir referans değil mi; geri kalanını da siz hallediverin, ne olur canım.
...
Nezaketini muhafaza edip, siyasi edep doğrultusunda hareket ederek, mümkün olduğunca mensubu olduğu siyasi partinin kural ve kaidelerine riayet etti. Ancak süreç gelip de öyle bir noktaya dayandı ki; evlatlar babaya "Artık kağnı ile bu yük taşınmaz, sapan ile tarla sürülmez; madem ki paramız da var niçin traktör alıp, daha büyük arazilerimizi işlemeyelim" dediler. Baba, traktörü kullanamama korkusu nedeniyle teklifi red edip, kağnıyı kullanmayı yeğledi ve "Eski köye yeni adet getirmeyin'' diyerek, evlatlarının radikal değişim taleplerini kabul etmedi.
...
Evlatlar bu taleplerini defalarca tekrarladılar ama muvaffak olamadılar. Artık tek seçenekleri kalmıştı; babayı kendi alışkanlıkları ile başbaşa bırakıp, başka bir şehirde, başka seçenekler üzerinde kendilerini ispat etmek üzere valizlerini hazırlayıp, umut dolu yolculuğa çıkmaktı.
İşte ben de Türk milliyetçisi olarak bu duygularla umut dolu yolculuğa çıkan bir fakirim. İnanın ki tek gerekçem; Meral Akşener'in susuzluğumu bilmiş olmasıdır. Allah utandırmasın inşallah.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

MERAL AKŞENER KORKUSU

Acizler, korkaklar; siyasi mefta olmanın arifesinde, mezar yerini satın almış, yüreksiz gafiller; artık bu noktadan sonra Meral Akşener, arkadaşları ve bizler için yapabileceğiniz her türlüğü çiğliğe ve çirkefliğe hazır olduğumuzu bilmenizi isteriz. 
...
Bu kadıncağız 28 Şubat darbesine karşı delikanlıca duruş sergilerken; kendisini yalnız bırakıp anasının veya karısının koynuna kaçanlar; hele ki sizler, hangi yüzle söz söyleyip, algı yaratmaya çalışıyorsunuz.
...
Ülkemizde konjonktürün gelip, dayandığı yer; merkezde yeni bir siyasi yapılanmanın olması ihtiyacıdır. Bu boşluğu doldurmaya namzet tek isim ''Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sisteme Dönüş İnisiyatifi''nin lideri konumundaki Meral Akşener ve arkadaşlarıdır. Dolayısıyla ne hikmetse milletin iradesi diye diye iktidara gelip, hükümran olanlar; yine milletin bundan sonraki vereceği karardan ürküp, her türlü entrika ve dalavereyi çevirerek mühendislik harikaları yaratmaya çalışıyorlar. Ne yapılsa boşunadır. İktidar gücünü kullanarak demokrasiye son verilmediği sürece, milletin ilk seçimde teveccühü Meral Akşener ve ekibine olacaktır.
...
Efendim, şimdi herkesin bir diyeceği olacaktır; ''Meral Hanım'ın yanında niçin o isim var, niçin şu isim yok; armudun sapı, üzümün çöpü'' gibi bu tartışmalar sürüp gidecektir şüphesiz. Vallahi onlar bunları konuşadursunlar;ekip yola çıktı, isteyen ilk mola yerinde ekibe kavuşabilir😊
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

DEVLETİ YÖNETENLERİN DEVLETE KİNİ VE NEFRETİ OLUR MU?

Emekliyim, vaktim bol ve her gece TV'ler de siyasi tartışma programlarını olabildiğince izliyorum. 
...
Edindiğim genel kanaat; AKP yanlısı tüm katılımcıların 15 Temmuzun da yaşanmışlığına rağmen devlete, millete, Cumhuriyet değerleri ve kazanımlarına karşı genel düşünceleri, bakışları, eleştirileri 15 yıl öncesi ne indiyse bugün de aynısı. İnanın ki değişen hiç bir şey yok. Sanki 15 senedir ülkeyi kendileri değil de başkaları yönetiyormuş gibi onbeş sene önceki söylemleri ile konuşuyorlar.
...
El insaf be; adam hala ''Namaz kılan, oruç tutan askerler ordudan atıldı, alfabe değiştirildi, halk cahil bırakıldı'' gibi klasik muhabbetlerine devam ediyorlar. Bunu yaparlarken insan biraz mahsun ve mahcup olur değil mi; ne gezer. Yahu siz atmadınız, bilakis yerleştirdiniz de ne oldu. Akıbet belliyken, hala eski söylemlerde ısrar etmek ne demek oluyor.
...
Ve yine acı bir tespitim de o ki; sanki fetö'ye karşı olan öfkeleri, fetö'nün devlete ve millete karşı yaptıkları ihanetten ziyade; kendilerini kandırmış olmalarındanmış gibi.
...
Yahu içlerinden bir tane dahi "Atatürk'ün laiklik ilkesini devletin tarifine koyarak çok iyi bir iş yaptığını bugün fetö meselesinden sonra çok daha iyi anlamış bulunuyoruz." diyen çıkmıyor. Siyasal İslamcıların 15 Temmuz kalkışması bir AKP'li kanaat önderine veya herhangi bir mensubuna bunun itirafını hala yaptıramamışsa; bu hal beni gerçekten ürkütüyor. Kendileri adeta T.C Devletİ'ni bambaşka bir devlet haline dönüştürmelerine rağmen hala bu devleti kuran felsefe ve onun kurumsallaştırdığı değerler ile hesaplaşma süreçlerini devam ettiriyorlar. 15 Temmuz da yaşansa; hesaplaşmaya yönelik kin ve nefretlerini muhafaza etmeye devam ediyorlar.
...
Bana öyle geliyor ki; AKP yine bilseki dini bir cemaat 2019 seçimlerini kazanabilmeleri için kendilerine katkıları olabilecek; onlarla tereddütsüz işbirliğine girmeyi düşünebilirler.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

19 Temmuz 2017 Çarşamba

SÖZEN'DEN TOPBAŞ'A BİR İSTANBUL MASALI

Nurettin Sözen döneminde su sıkıntısı
Kadere bakın; eski İstanbul Belediye Başkanı CHP'li Nurettin Sözen zamanında, yine bir yaz sıcağında günlerce yağmur yağmamış, Yalova'dan İstanbul'a tankerlerle su taşınmış bu da çözüm getirmeyince yağmur bombası atılarak, yağmur bulutları oluşturulmuştu. 
...
O zamandan günümüze kadar, yaşadığımız susuzluğu Allah'ın takdiri değil, CHP ve Sözen'in gazabı olarak görenler "Sözen zamanında CHP bizi susuz bıraktı" diyerek, aynen "CHP ezanı Türkçe okuttu" tekerlemesinde olduğu gibi her seçim arifesinde tekrarlayarak; üzerinden oy devşirmeye çalıştılar. "İnanç"ın kaynağında iman değil de algıya teslimiyet olunca bunu yapanlar oy olarak da olumlu sonuçlarını almışlardır. 
...

Dün malum zihniyetin yönettiği İstanbul'a yağan aşırı "Bereket" karşısında o malum susuz günler aklıma geldi. Allah, yıllarca zavallı Sözen'i suçlayanlara "Öyleyse alın size bolca yağmur" dedi, yağdırdı. Allah'ın takdirini kendi siyasi muradın için suistimal edersen; elinde sopası yok ki, bir gün bir şekilde hadsiz olmanın bedeli olarak Allah'ın gazabına uğrayabilirsin. Aynen laikliğin teminatı altında olan inanç özgürlüğünü yeterli görmeyip, siyasi rant elde etmek için yıllarca Siyasal İslamcılık yapıp, zaman zaman da haklı sebeplere dayanan mağduriyetleri sürekli gündemde tutarak, fetö gibi laikliğin ruhuna aykırı cemaat yapılanmalarına göz yumulması, onların da fırsat bulduklarında bir canavara dönüşmesinde olduğu gibi. 
Kadir Topbaş döneminde sel sıkıntısı
...
Bolca din soslu ''Cemaati'' sözde dini mağduriyetler üzerinden ''Ortak hislerinizi'' paylaşıp, daha sonra da aranızda organize olarak devlete sızmasını sağlarken;  aynı zamanda bu devleti kuran kurucu iradenin sadece ve sadece bugünleri düşünerek, rejimi teminat altına almaya yönelik  tedbirlerini anayasaya güvencesine almasını cahil, cühela insanlara anlatmak, izah etmek yerine onların halisane ve safiyane dindarlıkları üzerinden pirim yaparak siyasi rant elde etmek için Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazcasına yıllarca her şeyi farklı anlattınız; yani haddi aştınız. Dolayısıyla siyasi rant uğruna Sözen'i haşa Allah yerine koyup ''Niçin bizi susuz bıraktın'' derseniz, fetö istediği gibi orduya sızamıyor diye ''Namaz kılanlar ordudan atılıyor'' derseniz; bu kadar had bilmezlik karşısında Allah'ın da bir tokatı olacaktır elbette. Bu tokat şimdilik sel

olarak geldi; hadsizliğe devam edersek belki de başka türlü gelecektir.
...
Tüh be gene CHP' den bahsettim diye beyinlerini vicdanlarına değil, algılara teslim etmiş malum güruh beni eksen kayması ile suçlayacaklar. 😊
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

18 Temmuz 2017 Salı

AKTROL AKADEMİSYENE CEVABIMDIR

Aktrol Prof. "2019 yılı Fetö'nün yeniden dirilişi olabilir" dedikten sonra devamında "Tam da siyasal bir yapılanmanın konuşulduğu süreçte, Times' da bu yapılanmaya övgü yapılıp, dikkat çekilmesi oldukça manidardır" diyor. 
...
Sayın Prof. üstelik de siyaset bilimcisi olmanıza rağmen yorumunuzla bir akademisyenin kendi alanında ne kadar cahil olabileceğinin de tipik bir örneği olduğunuzu göstermiş oldunuz. İsterseniz üzerine zan yürüttüğünüz "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sisteme Geçme" inisiyatifinin partileşme süreci ile "Erdemliler Hareketi" diye başlayıp, sonra AKP ismi altında partileşen oluşumun partileşme süreçlerini karşılaştırın. 

...
Mesela hatırlayın lütfen; şiir okudu diye hapse atılan; her gün Avrupa İnsan hakları temsilcileri ve yüzlerce insan tarafından ziyaret edilen; ''Merkezi oluşturan siyasi yelpaze'' yani DYP ve DSP parçalanarak önü açılan siyasi bir mahkum bugün hangi makamda oturuyor?
... 
Cüneyt Zapsu denen birisi vardı; şimdilerde ortalıkta gözükmüyor; kimin elinden tutarak, ABD'ye götürüp, orada Yahudi lobileri ile istişare toplantıları yaptırdı; ''Bu adamı değerlendirin, kanalizasyona süpürmeyin'' deme ihtiyacını niçin duymuştu. Yine lütfen hatırlarmısın; başbakan Ecevit ABD den randevu bile almıyorken, Erdoğan'ın ABD de gördüğü ilgi karşısında övünç duyup, garibim Ecevit'i ise küçümsüyordunuz. 
...
Gelelim Avrupa'ya; Hristiyan muhafazakar partilerle görüşmeler, ülkemizin yerli bir holdinginin Almanya da bilmem ne gazetesinin Almanya basım merkezinin açılması bahanesi ile yerli sermaye desteğinin sağlanmasına yönelik yapılan görüşmeler. Peki, lütfen açıklarmısın bu manada "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter sisteme geçiş İnisiyatifi"nin partileşme süreci devam ederken; devletin bütün imkanları elinizin altında, inceleyin bakalım, Meral Akşener Hanımefendinin yurt dışına çıkışı hangi ülkelere, ne zaman olmuş. Yurt içinde hangi holding sahibi ile nerede görülmüş, toplantılar yapmış. İnsan Allah'tan korkar be; son bir buçuk yıldır bu inisiyatifin öncü isimlerine, başta Meral Hanım olmak üzere ana akım medyada, TV'ler de yer verilmiyor, bu isimlere sürekli ambargo uygulanmaktadır. Kastettiğin oluşumun omurgasını, Türk milliyetçiliği davasına inanmış; bu inanmış ve adanmışlığın karşılığında ağır bedeller ödemiş, mağdur olmuş fedakar, cefakar yiğit ülkücülerden oluşmakta. Yani her yönüyle milli bir oluşum olup, belki de bu yüzdendir endişe ve korkunuzun nedeni. 
...
Ayrıca bu hareketin öncülerinden hiç birisinin ağzından "Bitsin bu hasret, gel artık" diyebildiği bir lider ve onun cemaatine övgü dolu sözler çıkmamıştır. Sizin lideriniz, henüz siyasi bir yasaklı iken o zamanlar kendi siyasi oluşumunu mantıklı ve makul görürken; nasıl oluyor da siyaset yapma yasağı olmayan Meral Hanım ve arkadaşlarının çalışmalarını manidar bulabiliyorsunuz. Evet, biz de farkındayız çok çetin bir yola çıktığımızı ancak tüm devlet ve medya gücünü kullanarak oluşturmak istediğiniz algılara teslim olmayacağız, bunu da bilesiniz. 
...
Madem ki siyaset bilimcisin şunu da eksik bilgilerine ilave et lütfen; emperyalist unsurlar eğer bir ülkede operasyon yapmak isterse, o ülkenin milliyetçilerini yani en zor olanı değil, buna teşne olabilecek daha başka unsurlarını kafaya almayı, onlara çengel atmayı düşünür. İşte onun içindir ki; ABD ilk önce BOP projesini gerçekleştirmek için (Öncesini anlatmıyorum bile) Ergenekon ve Balyoz süreçleri ile milli duruş sergileyen milliyetçi, ulusalcı vatansever insanları fetö marifeti ile tasfiye etmiş, sonra operasyonlarına başlamıştır. Dolaysıyla sizin yaratmak istediğiniz algı ancak ve ancak yetersiz bir akademisyenin hezeyanlarından öte bir şey değildir. 
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

16 Temmuz 2017 Pazar

ATATÜRK'E VEFAYI DİLE GETİRMEDEN ANLATILAN 15 TEMMUZ...

Kaç gündür 15 Temmuz'un yıl dönümü münasebetiyle özellikle geçmişse dönük görüşler, fikirler ileri sürüp, değerlendirmelerde bulunuyorlar. Birileri hatalarına gerekçe adına, birileri ise uyarılarına gerekçe adına bunu yapıyorlar. Ancak çok üzülerek takip ediyorum ki; kimse T.C Devleti'nin banisi rahmetli Mustafa Kemal Atatürk'ü hatırlayıp, onun Türk milletine bıraktığı soyut ve somut eserlerine atıf yaparak; özellikle devlet ricalinden hiç bir kimseye rastlamadık. Acaba mahcubiyetten midir desem; hiç sanmıyorum. Keşke buna dair bir emare görebilseydim, Erdoğan'ın kastı ile olmasa da; "Bu darbe girişimi Allah'ın bir lütfuydu" diyebileceğim.
...
Böyle bir ders çıkarma şöyle dursun; yüzde yüz kendisini Türk hisseden bu büyük insana; yaşanan bunca musibetlere rağmen kin ve nefretlerini boca etmek için, düştükleri foseptik çukurlarından başlarını her fırsatta çıkardıklarında; bir takım soyunu, sopunu inkar eden Türklük düşmanı sözde tarihçi, yazar bozuntusu "Etnik piçlerin" yazdıkları kitaplardaki "Bu adam camileri ahır yaptı" iftiralarının ayaklı probagandisti olmayı tercih ettiler. Mağdur olan askeri birliklerin zaman zaman cami avlularındaki konaklama zaruriyetlerini, bahsettiğim soyu, sopu belli olmayan ''Etnik piçler'' her zaman suistimal ettiler.
...
Yüzyıllar ötesini görebilen dahi insan elbette bir gün gelir, 15 Temmuz'ları yaşayabiliriz düşüncesi ile ta o zamanlar, bugünlerimiz için sigorta olsun diye rejimi "LAİKLİK" teminatı altına alarak, devletin geleceğini güvence altına almayı düşünmüş. İşte 15 Temmuz darbesi, laiklik ihlalinin bir tokat gibi yüzümüze çarpması halidir. Hiç birimiz masum değiliz aslında. Okulundan mezun olmuş bir gemşire; verilen bir emek karşılığı hak etmiş olduğu takdir belgesini sadece ve sadece başı örtülü diye verilmek istenmemesi; oradan birisinin yerinden fırlayarak adeta kızcağızın saçlarını yolarcasına baş örtüsünü çekip, almak girişimleri gibi laiklik adına yapılan ve zamanla zulme dönüşen sadisçe tavırlar ülkemizi bu noktalara getirmiştir. Ancak birileri itiraf etmeseler bile laiklik konusunda sorumlu oldukları ihmalkarlıklarından dolayı yüzlerine tükürüldüğünü hissedeceklerini düşünüyorum.
...
Elcümle, ülkemizi 15 Temmuz aşamasına getiren neden Atatürk'ün devletin tanımına koyduğu Laiklik ilkesine gösterilen sadakatsizliktir. Şimdi hemen birileri diyecektir ki; "Efendim bunlar kırk yıldır devlete sızıyorlarmış" evet, kabul ediyorum ama demek ki son 15 yıldan önceki hiç bir hükümet zamanında malum kalkışmaya cüret edebilmek için zamanın hükümetlerinden yüz bulamamışlar. Kısaca suç belli ama ortada "mahkeme" yapacak kurum yok. Her güçlü olan kendi mahkemesini kurmuş icrasını yapıyor.
 ...

Yine sözüm illaki birilerine olacak. Fetö ile olan resimleriniz ortalıkta dolaşırken, videolarınız izlenirken bile arsızca her türlü şirretliği yaparak kendinizi masum göstermeye çalışıyorken; laiklik ihmalkarlığının sebep olduğu boyutlar karşısında Atatürk'e hala hakkını teslim etmeme gayretinizi anlamak mümkün değil.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com
Not:Ekli video'yu güzel bir şarkı eşliğind izleyebilirsiniz.

https://youtu.be/n2Ymn547q68

15 Temmuz 2017 Cumartesi

15 TEMMUZ ANISINA

15 Temmuz'un sembol ismi şehidimiz Halis Demir
Belki %51 ile iktidar olabilirsin ama hiç bir zaman muktedir olup, yönetemez; sadece yönettiğini sanırsın.
...
Bir milletin diğer yarısını sabah akşam aşağılayıp, horlayarak; itip, kakalayarak; muhalif gördüğün her kim olursa; fırsatını bulduğunda suratına şiddetli bir tokat atabilmenin hazzını yaşamak için adeta fırsat kollayan psikolojik haldeki bakışlarını üzerimizde hissettiğimiz sürece çağırdığın meydanlara gelmemiz mümkün olamaz.
...
Şiddet gören çocuklar gibiyiz; çağırdığın eve gelmeyiz artık.
...
15 Yıldır milli bayramların yıl dönümlerinde AKP hükümetlerinin bu özel günlere ilgi ve alakalarının "Yan yattı, çamura battı" bahaneleri ile savuşturduğunu unutmayan Türk milletinin bugünlerde ortaya bir tavır koyduğunu hissediyorum. Maalesef ortak tasa ve kıvançta ayrışmanın ciddi boyutlarda olduğunu gözlemliyorum. Bu halin öyle bir "Darbe" tesiri olur ki; kanser hücresi gibi her geçen gün bünyenin geneline hakim olur; Allah korusun gün gelir ne devlet kalır ortalıkta, ne de onu koruyacak ortak refleksi gösterecek millet.
Dolayısyla; bir kesimin değil, milletin lideri olmayı misyon edinmen geleceğimiz için tek çaredir. Sağladığın imkanlarla yanında tuttuğun acizler sana bu hayırlı öğüdü hiç bir zaman vermezler, bilesin.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

13 Temmuz 2017 Perşembe

2004 YILI MİLLİ GÜVENLİK KURULU RAPORU ÜZERİNE

2004 Yılında Milli Güvenlik Kurulu raporunda "Cemaat" için "Devletin her kademesine sızıp, paralel devlet yapılanması amacı güden bir örgütsel yapılanma olup, gerekli tetbirlerin alınması gereği önemli bir husustur" denilmiş.
...
Muhterem ve partisi bu kararın gereğini bırakalım yapmayı; bizzat sızmalarını daha da kolaylaştırmışlardır. Peki o zamanın Genel Kurmayı "Yahu madem Milli Güvenlik Kurulunda böyle bir tesbit yapıldı, niçin gereken yapılmıyor; asker olarak bundan rahatsızız" diyerek bir beyanat vermiş olsalardı bu sefer de " Vay, asker gene muhtıra verdi" denilecekti; tam aksine Ergenekon ve Balyoz kumpasları yapılarak milli Güvenlik Kurulu kararı da anlamını yitirmiş oldu.
...
Şimdi esas vurgulamak istediğime gelince; bu Milli güvenlik kurulu kararına istinaden gerekeni yapmayan sorumlular yargılanmıyorlar ancak aynı sorumluların bizzat kendilerince milad kabul ettikleri 17/25 aralık sonrasında Bank Asya'ya para yatıranlar yargılanıyorlar. Çünkü deniyor ki; "Biz sizi uyardığımız halde, niçin gidip para yaptırdınız". Şimdi bizler de bu devletin vatandaşı olarak "Kardeşim devletin önemli bir kurumu olan milli güvenlik kurulu karar almış, yönetme konumundaki sizleri uyarmış; niçin gerekeni yapmadınız." dediğimizde bunun cezai müeyyidesi nedir. Pardon, böyle bir soru sorulamıyordu değil mi
...
İşte kasdetilen ADALETSİZLİĞİN sırrı burada gizli. Her insan kendi kendini, isnat edilen suçlar karşısında masum görebilir, ancak önemli olan adalet terazisinin vereceği hükümdür. Dolayısıyla bugün fetö'den yargılanan bir insan bu manada kendisini masum görebilir. Mesela bir fetö mensubu "Hakim Bey tamam anladım da, hırsızın hiç mi suçu yoktur. Bakın devlet ne güzel tesbitini yapmış, niçin gereğini yapmadı. Oysa bizler hatamızı belki de o zaman fark edebilecektik'' diyebilir..AKP olarak fetö tarafından kandırılma gerekçeleriniz ile ''Cemaat mensubu'' olan birisinin kandırılma gerekçeleriniz örtüşdüğünde hüküm ne olacaktır.İşte bu tür soruların ortadan kalkması ve adalete güvenin tesisi için özellikle fetö yapılanması üzerine tutuklama ve yargılamalara isnat teşkil eden kriterleri tekrar gözden geçirmek lazımdır ki; adaletin işi kolaylaşsın, çabuk tecelli edebilsin. Bunun aynı zamanda fetö ile mücadeleye büyük katkıları olacaktır.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

ARMUDUN SAPI ÜZÜMÜN ÇÖPÜ ÜLKÜCÜLERE DE KOL SAATİ

Yahu el insaf be; yirmi senedir sorgusuz, sualsiz bütün başarısızlıklarına rağmen Devlet Bahçeli'ye tanıdığımız şansın yirmi de birini dahi hain olmadıklarına hep beraber kefil olduğumuz Meral Akşener, Ümit Özdağ, Yusuf Halacoğlu ve arkadaşlarına niçin tanımıyoruz? Bu tavrı kesinlikle vicdani, hatta ahlaki bulmuyorum.
...
Herkes şikayetçi, herkes çözümün tarifini yapıyorlar ama hiç kimse ortaya çıkıp, tarifini yaptıkları çözümün fiilen gereğini yapmıyor. Armudun sapı, üzümün çöpü derken; 2019 gelecek, Tayyip Erdoğan tekrar Cumhurbaşkanı seçilecek ve bizler de ülkücüler olarak görevimizin gereğini yapmış olmanın iç huzuru ile birer kol saadeti ile ödüllendirilip, evlerimize döneceğiz(!) Oturup bu akıbeti mi bekleyeceğiz. Şahsen, kesinlikle buna razı değilim.
...
Artık ideolojik kaygılar falan umurumda değil. Devlet Bahçeli yirmi senedir koltuğunda, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP 15 senedir iktidarda. Bu coğrafyanın havası, osu, busu,şusu; bunlara bu kadar şans tanıyıp, imkan sunuyorsa; Meral Akşener, Ümit Özdağ, Yusuf Halacoğlu ve arkadaşlarına niçin olmasın ki. Yirmi defa Devlet Bahçeli'ye tanıdığım şansın yirmi birincisini yeni yapılanmaya, yani ''Meral Akşener, Ümit Özdağ, Yusuf Halacoğlu inisiyatifi''ne tanımak istiyorum. Benim açımdan mesele artık bu kadar anlaşılır ve izah edilebilir hale gelmiştir; o kadar.
...
Görülmüş mü be kardeşim; bu insanların birilerine ''Özlemini çekiyoruz, sensiz olmuyor, hasretimiz bitsin, gel artık'' davetiyesi çıkardıkları. Öyleyse bu saygın isimlere karşı nedir bu çekince; nedir bu vicdansızlık, hatta tahammülsüzlük. Tamam; idealist olalım ama keriz kalmak zorundamıyız? Ülkücüler, Hz. Meryem'in doğurduğu çocuklar mı ki; her türlü hatadan, günahtan münezzeh olmaya çalışmanın dışında bir misyonun peşinde olmayacağız. Yahu üç beş değerli isim ortaya çıkmışlar; bu ülkeyi pekala biz de yönetebiliriz demişler. Bu özgüven niçin birilerine batar ki; çünküonlar ''İktidar olmamak'' ön kabulünü kanıksamışlar da ondan.
...
Bugün devletin yönetiminde bulunan; en tepesindekinden en alttakine kadar hepsinin ağzından ''Hoca efendi bitsin bu hasret, gel artık'' videoları dolaşırken;buna rağmen fetöcü olmadıklarını topluma kabul ettirebiliyorlarken; bizim evin hanesinden olan vicdansızlar; ortada bir tane dahi belge olmamasına rağmen ideallerimizi paylaştığımız; kader birliği ettiğimiz, milletin göz bebeği bu insanlara; sadece Devlet Bahçeli'ye karşı oldular diye yakıştırma yapmaları hangi vicdana, hakkaniyete sığar.
...
''Meral Akşener, Ümit Özdağ, Yusuf Halacoğlu ve arkadaşları'' inisiyatifine hem şans vereceğim; hem de çalışacağım.
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com

11 Temmuz 2017 Salı

BURHAN KUZU VAKASI

Yahu insan biraz ortalıkta dolaşan; Fethullah Gülen ile olan masa başı sohbetlerinin fotoğraflarını hatırlar ve kendisine çeki düzen verir. Burhan Kuzu Bey sözüm size.
...
İki de bir evimi elden geçiriyorum ki; okuyan bir insan olarak ''Hocam artık bu hasret bitsin gel artık; sen orada, biz burada olmuyor'' diyen yavşakların aşklarına kanıp da; ''Hele şu adam kimmiş, ne diyormuş'' diyerek merak edip, aldığım; kütüphaneme koyduğum veya belki bir köşesine attığım Gülen'e ait kitap olabilir diye.
...
Bana bu psikolojik zulmü yaşatanlar; yani devleti yönetme konumunda olan insanlar Fethullah Gülen ile ''Belgeli'' olan ilişkilerinden hiç de rahatsız olmuyorlar. İşte adaletin olmayışının kanıtı hiç bir ilişkim, buna dair bir belge olmamasına rağmen benim korkmam; belgesi ortalıkta dolaşıyor olmasına rağmen Burhan Kuzu'nun veya diğerlerinin korkmamasıdır. Ona bu özgüveni verenin devleti kendilerinin yönetiyor olması; bana da korkuyu veren bu ülkede adaletin olmayışıdır.
...
Dün akşam CNN Türk kanalında yine Burhan Kuzu ve çok efendi, kibar sosyal demokrat akademisyen Yunus Bey'in karşılıklı fetö üzerinden tartışmalarını izledik. Burhan Kuzu'nun "CHP fetö'yü destekliyor, Kılıçtaroğlu fetö'ye karşı bir şey söylemiyor" ısrarı karşısında; Yunus Bey'in Burhan Kuzu'nın fetö ile yemek yerken ki resmini masaya koyup "Ahanda fetöcüler ile kimler berabermiş, bak burada" dese ama demez; çok efendi ve kibar birisi çünkü.
...
Ama eğer Allah blr gün beni Burhan kuzu ile karşılaştırırsa yapacağımı biliyorum; itiraz edince de "Hala Gülen ile bu fotoğrafta olduğu gibi beraber olup, olmadığınızın ayracı ne olabilir? Kendiniz demiyor musunuz; ''Bunlar kendilerini çok iyi gizlerler, insana ense kökü kadar yakındırlar"
Bir insan çamurun üzerine sıçrayacağını bile bile içinde niçin yürümek ister anlamak mümkün değil. Üstelik de bunu yaparken bir de tutup ''Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında isnat edilen suçlamalarda gerçeklik payı da var'' diyor. Doğal olarak mağdur olan bir komutan da telefonla bağlanıp, ''Hele ki 15 Temmuz dan sonra böyle bir iddia da bulunmak ahlaksızlıktır''. Şimdi bu komutan ''Evet, fetöcüler de aynısını söylüyorlardı, siz de fetöcü'müsünüz'' dese ne diyecek; ama demez çünkü o komutan da çok kibar ve efendi birisi.
...
Meral Akşener'in sizin gibi öyle bir masada Gülen ile fotoğrafını bulamayınca tüm konuşmalarını tarayıp, mühendislik harikası yaratarak ''Ayın onbeşi'' sözünü arayıp, bulup; nihayetinde ''15 mayıs MHP kongresini kasdederek söylediği, ''Ayın onbeşinde'' ifadesini ''15 Temmuz''a monte edip,millete kakalayarak, algı oluşturup, fetöcü ilan edilebiliniyor da; bu masada oturanlar niçin fetöcü olmuyor; bunu anlamak mümkün değil.
...
Bu işin kalibresi nedir Allah aşkına. Zaten bu ayrımı yapabilen adalet olmadığı için adalet arayışları devam ediyor.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

10 Temmuz 2017 Pazartesi

BAK İMAM EFENDİ...

Bak imam efendi beni rahat bırak. Şurada huşu içinde namazımızı kılıp, dağılalım. Kalkıp, gitmemek için kendimi zor tutuyorum. Gene sahibinin sesi gibi, eline tutuşturulan bildiriyi kafamıza çivi çakar gibi okuyup durma. 
...
Ensar, muhacirlere kucak açmış da; osunu, busunu paylaşmış da; falanda, filanda. Yahu imam efendi, bu Suriyeliler nasıl muhacirler ki; kaçtıkları yerlere bayram tatillerine gidip, sonra geriye dönebiliyorlar. Demek ki bunlar muhacirlik konumunundan çıkmışlar. Ülkelerinde savaşması gerekirken; bilmem kaç milyonluk cep telefonları ile aniden Türk kızlarının önlerine çıkarak abuk, sabık sorular sorup, aldıkları tepkilerin görüntülerini YouTube'de yayınlayıp, onların haysiyetleri ile oynayan şerefsiz muhacir bozuntularına ne diyeceğiz.
...
Kendi çocuklarımız emek verip, para harcayarak girmeye çalıştıkları Üniversitelere Suriyeli gençler sorgusuz, sualsiz nasıl girebiliyorlar. Acil rahatsızlıklarını anladık da; protez dişlerine kadar bedava olması neyin nesi.
...
İmam efendi, işin doğrusu senin eline o metni tutuşturanların niyetlerinden emin değilim. Ensar mıyız, enayi miyiz belli değil. Eğer kastettiğiniz manada muhacir iseler ilk önce kamplarda barınmalıdırlar, biz de yüce Türk milleti olarak kendimize yakışanı yapalım ama durduk yerde binlerce yıllık emek, kan ve göz nuru ile atalarımın yurt edindikleri bu topraklara, elde ettikleri kazanımlara yüz binlerce insanı ortak edemeyiz.
...
Muhacir denince hemen aklıma; zorda kalmış, zavallı, sığınmaya muhtaç insan geliyor. Yahu senin muhacir dediğin insanlar neredeyse seçkin insanlar konumumda olup, ülkemizin her türlü imkanlarından sonuna kadar yararlanabiliyorlar. Anadolu kulübüne, Fenerbahçe kulübüne bile üye olmak için binlerce lira üyeliğe kabul parası ödenirken, Suriyeli muhacirlere ülkemin bu kadar nimetini hangi fedakarlıklarına karşılık sunuyoruz. Madem ki bu kadar imkanlarımıza ortak ediyoruz, şu kızlarımızı taciz eden Suriyeli gençleri niçin PKK veya YPG üzerine göndermiyoruz.

...
Dört sene önce oğlum için aldığım öğrenci kredisini, ödeyemediğimizden faizi ile birlikte yapılandırma yaparak emekli maaşımdan taksitle ödüyorum. Diğer oğlum ise üniversiteli olmaya hala çalışıyor. Ya Suriyeli genç; 1500 TL'lik bedava burs ile istediği üniversiteye kaydını yaptırabiliyor. Bu ne demek; kendi ülkende muhacir olmak değil de nedir. Bu arada Irak Türkmen çocukları Suriyelilere verilen bu haklardan yararlanamıyorlar.
Mehmet Soral
soralmehmet@hotmail.com

ADALET YÜRÜYÜŞÜ VE OLUP BİTENLER ÜZERİNE

Viagra'nın keşfi ve Demokrasiye etkisi
Tansiyon ilacı diye icat edilen "Viagra" 'nın başka bir derde deva olduğu keşfedildi, daha çok o amaçla kullanılır oldu. 
...
Şimdi de Bahçeli-Erdoğan ikilisinin icadı olan "Partili Başkanlık Sistemi" Türk Demokrasi Tarihi'ne geçecek sürpriz gelişmelere neden oldu, bundan sonra da muhtemelen olacaktır. 
...
Yaklaşık her sene kurultay yaparak bir türlü istediği kıvamda lider çıkaramayan CHP; nihayetinde Bahçeli ve Erdoğan sayesinde, üstelik de 25 gün boyunca, yaz sıcağında 450 km yürüyebilen bir lider kazandı. Artık belli ki CHP'nin her vesile ile kurultaya gitme alışkanlığı sona erecek, sinerjisini boşa harcamayacaktır. Bu Durum biraz da Deniz Baykal ailesine yarayacak; Sayın Hanımefendi belki de elli senedir ilk defa kocasının gözlerine bakarak iki kelam edebilme fırsatı bulacaktır.
...
Yine Viagra'nın icadı değil de, keşfi üzerinden gidecek olursak; biz "Hayırcı Türk milliyetçileri" olarak biat kültürünü terk edip; lider bilip, kendisine sadakat nikahı kıyıp, azatlık kabul etmeyen iflah olmaz gönüllü köleliğimize kendi arzumuzla son verip, Ergenekon'dan çıkışın hazırlığındayız çok şükür. Artık Türk milliyetçileri öz güven dolu; düşünüp, fikir üretebiliyor ve bira araya gelip, projeye dönüştürerek, eylem yapabiliyorlar.
...
Kime niyet, kime kısmet. Kim derdi ki; Viagra keşfedilecek, demokrasi gelişecek(!)


Lider çevresine, ''Benim arkamda liderim var'' güvencesi verendir.
Kılıçtaroğlu, başta Enis Berberoğlu olmak üzere yol arkadaşlarına; "Benim arkamda liderim var" güvencesi vermektedir.
...
Engin Alan Paşa'yı Ergenekon kumpasına teslim edip, ziyaretine bile gidemeyenlerin; bugün fetö üzerinden hayırcı Türk milliyetçilerine kara çalmak isteyenlerin liderlik adına Kılıçtaroğlu'nun 450 km'lik yürüyüşünden, azim ve kararlılığından ders çıkarmaları gerekir.
...
Böyle yazıyorum diye benim siyasi düşünceme kendi kıt akılları ile konum belirleyenler; ben Kılıçtaroğlu'nun yaptıklarını yazıyorum. Peki yıllardır yapamadıkları üzerine kerametler atfedip, methiyeler düzdüğüm ve liderim dediğim insan için "Tarifini yaptığın bu insan nerede ki biz farkında değiliz" demediniz.
...
Odalara girip, koltuklara gömülüp, masaların altına sinenlerin nesini anlatacağız ki. Elbette yürüyeni, yani eylemde olanı anlatacağız. Türk demokrasisi adına Kılıçtaroğlu dirayetinin yarattığı heyecan bir başka parkurda, Meral Akşener ve ekibi ile devam edecektir.
Ülkem de böyle güzel şeyler de oluyor, kıskananlar çatlasın. 


İdam üzerinden mastürbasyon
Her seçim arifesinde "idamın geri gelmesi" üzerinden mastürbasyon yapıp, sonra da istediği sonucu aldıktan sonra unutanlar; getirin idamı meclise imza atmayan odur, budur, şudur diyenler; ulan ben mi getireceğim meclise. Neyi, kimi, niçin bekliyorsunuz.
...
Gencecik bir anneyi yanında ve karnındaki iki çocuğu ile tecavüz ettikten sonra katleden alçaklığın, caniliğin müsebbibi sizsiniz. 18 yaşındaki "Bebenin" vekil olamamasını dert edinip, referanduma koyuyorsun da; körpecik bir anneyi iki çocuğu ile katleden canilerin yaşıyor olmasını nasıl kabullenebiliyorsunuz.
...
Aslında gerçek odur ki; "Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner" ihtimali sizin başınıza gelebilecek en korktuğunuz ihtimaldir. Dolayısıyla, hiç bir zaman idamın geri gelmesini; Fethullah Gülen için de dahil istemeyeceksiniz.


Adalet yürüyüşünü HDP üzerinden okumak ahlaksızlıktır
Ey...naraları atarak oturduğu koltuktan ahkam kesmedi. Bir şeye karar verdi ve gereğini yaptı. Azim ve kararlılıkla yürüyor. 
...
Efendim yürüyüşe o katıldı, bu katıldı diyerek kara çalmanın bir anlamı yoktur. Aynı safta, kendi irademiz dışında nice şerefsizlerle yanana gelip, namaz kılıyoruz ama namazı bırakıp, camiyi terk etmeyi hiç düşünmedik. Kılıçtaroğlu da yürüyüşüne ilk başladığında "Ben falanca yerden adalet yürüyüşüne başlayacağım, bu yürüyüşün amacı doğrultusunda aidiyet hisseden herkes yürüyebilir" dedi. Falancalar, filancalar peşimden gelemez" demiş olsaydı asıl o zaman kendisi ile çelişkiye düşerdi.
...
Kılıçtaroğlu'nu tebrik ediyorum. Şimdi birileri bana saf mı değiştirdin diyebilirler; hayır, asla. Gözlerimiz körelmiş olabilir, hiç olmazsa vicdanımıza sahip çıkalım. Ben bunun gereğini yapıyorum. Mesele bu kadar basit. 


Adalet yürüyüşünün müsebbibi işte bu çelişkidir İnsanları yürüten; eğer doğru ise, aynı suçtan Enis Berberoğlu'nun tutuklanıp, Tuğrul Türkeş'in eli kıçında geziyor olmasıdır. Enis Berberoğlu'nun "O tırlar ISID' a gidiyordu demesi ile Tuğrul Türkeş'in "O tırlar vallahi de, billahi de Suriye Türkmenlerine gitmiyordu" demesi arasında ne fark var. Hiç olmazsa Tuğrul Türkeş'i çağırıp, sual edin, sen ne demek istedin deyin. 17/25 Aralık sonrası "Asya Bank' a para yatırmışsın" denilerek insanlar hapsedilirlerken, "O tırlar vallahi de billahi de Türkmenlere gitmiyordu" diyen insanı nasıl masum görebilirsiniz. "Sen bizim köyün yolcususun, atla bakım" kayırmacılığı ile ne adalet tecelli edebilir, ne de darbenin siyasi ayağı deşifre olabilir. Dolayısıyla adalet arayışları; hak, hukuk, adalet haykırışları devam edecektir.
Mehmet Soral

3 Temmuz 2017 Pazartesi

2019 SEÇİMLERİ SON ŞANSIMIZ

Efendim neymiş; CHP ile beraber hareket etmek, onun eylemlerine destek olmak, söylemlerini doğru bulup, dile getirmek, takdir etmek bana yakışıyormuymuş. 
...
Peki öyleyse; birilerinin paşa gönülleri istiyor diye ''Helvadan lider'' inşa edip, onunla sadakat nikahı kıyıp; yetinmeyip iradelerini ipotek ettirip, azatlık kabul etmeyen iflah olmaz köleler olmak size yakışıyor mu. Allah Kuran-ı Kerim de adaletten bahsediyor; CHP de bahsediyor, sahip çıkıyor; ne diyeceğiz şimdi.
...
''Birisine'' inanmadığım, güvenmediğim halde yirmi yıllık kör sadakatımdan dolayı en azından müsebbibi olduğum günahlarımın kefareti için bugünkü ''Balgat yönetimli MHP'' ve AKP'nin kirli bir süreç ile dayattıkları yeni sistemi; tekrar ''Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem''e dönüştürene kadar bu manada mücadele eden, emek sarf eden kuvayi milliye ruhu ile hareket eden, buna CHP de dahil olmak üzere her duruşa saygı duyuyor, takdir ediyorum. 
...
Ülkemizin bundan sonraki süreçte kaderini belirleyecek, dünyadan tecrit edilmişliğine son verecek, bunalımdan çıkarıp, demokrasiye kavuşturacak çözümün öncüleri; hayırcı Türk milliyetçileri ile marjinal sol gruplardan ayrışmış CHP öncülüğünde algılarla yönlendirilenler değil samimi inanç sahibi dindarlar'' olacaktır. Bütün mesele hayır blokunu korumak ve gücünü artırmaktır.
...
Siyasi taassuplarımızdan vaz geçmemiz lazım. Geçmişte CHP ile o olmuş, bu olmuş. Evet çok şey oldu. Biz Türk milliyetçileri (Özellikle sağcılar demiyorum) ile solcular arasında geçmişte çok kavgalarımız oldu. Her iki tarafın karşılıklı haklı sebeplerimiz elbette vardır. Mesela, aynı safta namaz kılmanın referansına güvenen Tür milliyetçileri,ülkücüler bugünün siyasal İslamcılarını aralarında barındırmışlar, kendileri kavga ederlerken onlara yurtlardaki odalarının anahtarlarını vererek, beyefendilerin istirahat etmelerini temin etmişlerdir. Ya sol; o ise PKK'nın ilk yapılanması yıllarında ''Halkların özgürlüğü'' söyleminin şiirselliğine kapılarak ve yine mezhepler üzerinden ayrışma ve çatışma zemini için peydahlanan DHKP-C mensuplarına okudukları okullarda sahip çıkmışlar, mekanlarını paylaşmışlar, imkanlarını kullanmışlardır; ülkücülerden bir farkla, onlarla da zaman zaman eylem birliği yapmışlardır. 
...
Bugün görüyoruz ki; o günlerde sadece kavgalarımızı izlemiş olan ''Sünepe görünümlü sinsi siyasal İslamcılar'' gün geldi muktedir oldular; Türk devletinin en iyi yetiştirdiği sivil,asker ve akademik değerlerine kumpaslar kurarak,itibarsız hale getirip, yok ettiler; sonra da dikensiz gül bahçesi yaratıp, sistemi değiştirdiler. Bunun müsebbibi olarak sadece Fetö'yü görmek mümkün değil. Şunu çok iyi bilelim ki; yetki kavgası olmasaydı, imam kim olacak kavgası olmasaydı içinde fetö'nün de olduğu siyasal İslamcıların kendi içlerindeki ahenk bozulmadan devam edecekti ve gene aynı şeyler olacaktı. Sanki askeri okulların ve askeri hastahanelerin kapatılması 15 Temmuz öncesinde siyasi iktidarın ajandasında yok muydu; vardı elbette.
...
Velhasıl kelam; Cumhuriyet tarihinin en dinamik iki siyasi fikir hareketinin kendi aralarındaki kavgası Ülkücü gençlik ve Sol gençliğin; nedenlerini tartışmadan doğurduğu sonuçlara bakarak varacağımız hüküm koskoca bir yazıktır. Bugün PKK ve Fötö denen yapılar maalesef Ülkücü ve sol gençliğin geçmişteki kavgalarının yarattığı boşluğun peydahladığı ürünlerdir. Ülkücü ve sol gençlik 12 Eylül cuntası tarafından hapislere tıkanırken; Siyasal İslamcılar okullarında kesintisiz okuyup, 15 senedir kesintisiz süregelen iktidarın bürokrat sınıfını oluşturdular. Çok ilginçtir ki; aynı cunta Suudi Arabistan menşeyli Rabıta örgütünden gönderilen paralarla ''Diyanet mensuplarına'', bana göre de siyasal İslamcılara maaşlar ödeniyordu. Rahmetli Uğur Mumcu bu konu ile çok uğraşmıştı.
...
Eğer hala ''Hayırcı Türk milliyetçileri'' ve CHP devam etmekte olan sürçte 2019 veya daha erken bir seçime işbirliği içinde hazırlanmazlarsa bu ucube yeni sistemin kalıcı hale geleceği kesindir. Bu tezlerime katkı anlamında paylaşımlarıma devam edeceğim. 
...
Dolayısıyla Türk solu ve CHP'ye yaklaşımım üzerinden beni eleştirenlere diyorum ki; ''Git, yat uyu be kardeşim''
Mehmet Soral

soralmehmet@hotmail.com