Uygulana gelen demokrasinin aslında ''demokrasiymiş gibi gösterilen''
başka bir şey olduğu düşünüyorum.
Zira;
M.Ö. 427 'de doğan ve M.Ö. 347 de ölen Platon ile aşağıdaki hikayemde anlatmaya çalıştığım demokrasi üzerine düşüncelerimden de fark edileceği üzere aynı şeyleri düşünmüşüz.
Plato şöyle diyor;
''Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.
Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar.''
M.Ö. 427 'de doğan ve M.Ö. 347 de ölen Platon ile aşağıdaki hikayemde anlatmaya çalıştığım demokrasi üzerine düşüncelerimden de fark edileceği üzere aynı şeyleri düşünmüşüz.
Plato şöyle diyor;
''Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.
Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar.''
Memduh bey yine her sabah olduğu gibi yatağından kalkar
kalkmaz lavoboya gitti. Sinek kaydı traşını olduktan sonra tahriş olan yanaklarını
rahatlatmak için losyonunu yüzüne sürdü. Boğaz manzaralı Fransız tipi
balkonunun önüne kurulmuş kahvaltı masasındaki yerini
aldı. Kapıcının az önce getirdiği günlük gazeteleri de
yanına alarak hem gazetelere göz gezdiriyor hemde kahvaltısını yapıyordu.
Ülkenin son geldiği nokta itibariyle durumunu beğenmiyor, bu konudaki
endişelerini çeşitli platformlarda dile getirip, ayni zamanda bir ekonomist
olması hasabiyle bir çok insana düşüncelerini açıyor, onları mümkün olduğunca
ülkenin sorunlarının çözümü konusunda paylaşıma davet ediyordu. Bu bir aydın
sorumluğuydu.
Kendisi aynı zamanda ülkenin sayılı iş adamlarından
birisiydi. Yaptığı iş özellikle dövize endeksli bir işti. Ham maddeyi dövizle
alıp, işleyip mamul hale getirip tekrar ihracat yapıyordu. Dolayısıyla ekonomi
sayfaları onun için önemliydi. Diğer sayfalara göz gezdirirken, ekonomi
sayfalarını satır satır okuyordu.
Yakın bir zamanda yapılacak olan milletvekili seçimleri
ister istemez ekonomiyi dolayısıyla döviz kurlarını etkiliyor, gelecek günler
için tedirginlik yaratıyordu. Kafası karma karışıktı. Acaba libor artı beşten
Londra borsasından kağıt mı alsa yoksa FED ’in
muhtemelen yukarı çekeceği faizler için kararınımı beklese. Bütün bunların
yanında seçim sonrası meclisin yeni şekli ne olabilir. Hangi hükümet gelirse
gelsin dörtyüzmilyar dolarlık bir borç gerçeği ile karşılaşacağını biliyor.
Yapılan onca özelleştirmeye rağmen gelen yabancı para yaraya merhem bile
olmamıştı. Oysa bunlar zaten para basan müesseselerdi.Bu müesseseler,
işletmeler iki yıllık gelirlerine karşılık satılmışlar, elden çıkarılmışlar,
maalesef satış fiyatının dört katı para harcansa tekrar kurulamazlardı.
Memduh Bey hayli gerildi, tansiyonunun çıkabileceğini
düşünerek hemen ilacını aldı. İçine girdiği gerilimden bir an önce kurtulmak
için radyonun FM bandından Alaturka
müzik kanalını açarak, kulakları müzikte
gözleri masmavi boğazın derinliklerinde bir şeyler arar gibi öylece daldı
gitti.
Bir ara ev hanımının içeriden’’Memduh hadi çayını
soğutma, iç de bir an önce gidip oyumuzu kullanalım’’ diye seslendiğini fark
etti
Giresun Çamoluk ilçesi Gürçalı köyünden, Satılmış sabah ezanı ile yatağından kalktı.
Karanlıkta el yordamı ile elektrik düğmesini açtı, lambayı yaktı. Alelacele
elbiselerini giydi.
Duvarda asılı el fenerini alarak dışarı çıktı. Kendisine
‘’yal’’ vereceğini umut ederek kuruğunu sallayan çomar ile hareketli el
fenerinin ışığını takip ederek ahıra doğru gittiler. Ahıra girer girmez bütün
hayvanların bakışları üzerinde toplanmıştı. Şöyle bir göz gezdirdikten sonra,
hepsinin sağlıklı olduklarına kanaat getirdi. Küsbe ve saman karışımı dolu
çuvallardan yemi alıp, eşit miktarlarda ineklerin yalaklarına döktü. Hayvanlar
yemlerini yedikten sonra onlara su verecekti. Zaten o zaman kadar da hanımı
Sultan da hayvanları sağmaya gelirdi.
Az sonra Sultan Bacı çıka geldi. ‘’
-Herif bugün ne var... emimgilin Ömer atını eğerliyordu,
çarşının pazarı dün değülmüydü?
-ne olacak gız!...
seçim var seçim! Oyalanma hayvanları sağda bizde gidelim.
-okmam yazmam bile yoh, netcem ben seçmi.
-Gız şöfor olacak değülsün ya, gorhma diploma istemeyola.
-ne demek herif diplama istemiyola. seçüm hökümet
işi, devlet işi değulmü,
-ne devlet işü gız. Bascan möhrü.. benüm dedum yere, o kadar.
-Herif sen ehliyet almak istedün alamadun. Ohuman yoh
deye
-Ey... ba verürlemikü mührü basmah içün
-Verüle tabi vörüle.
-Biz möhür bascağuz sonra ne olcak
-Başbahanı seçcez
-Aboooo. O zaman bizler möhüm adamuz ölemü?
-neren möhüm gız senin. Möhüm adam fabrikada, meclisde, okulda,
hukumet gonağında, masa başunda olu..Angarada olu
-nasıl öyle diyon herif. En möhüm adamı seçiyoz biz.
-Orası doğru.
-E.eee o zaman möhüm adamlar seçimde ne yapıyola.
-Onlarda senin yaptıklarını yapıyola.
-Ne demek herif..
Onlarda ayni şeyi yapıyola bizde ayni şeyi yapıyoz. Olumu öyle şey?
-olu, olu. Buna
demoglasi mi ne diyola.
-Eee herif demoglaside möhümlerin mührü, möhümsüzlerin
mühründen az çıkarsa ne olu.
-Gız gafamı eyice şüşürdün be. Ne olacak demograsi olu
işte.
-Herif eyice gafamı garuşturdun. Ba gore hiç de eyi
şeyler olmaz.
-ne olur peki
-her şey bom boh olu gebime geliy.
-Neye olsunki gız.
-Herif... möhüm adamlar okudukları yere möhür basıyla
bense senun gösterdun yere möhür basıyom. Bu mu demograsi oluyo?. Benim heç
hoşuma gitmedi bu demoglasi. Möhüm adamlara haksızlık olmuymu?
22.7.2007 Pazar günü Memduh bey ve eşi ile Gürçalıköylü
Satılmış ve eşleri oylarını kullandılar.
Memduh Bey eve dönerken yarınki siyasi arenanın ne olacağına
kafa yorarken, Gürçalı Köylü Satılmış
akşamleyin köy kırathanesinde pişpirik oynamak için kendisine kimin eş
olabileceğine kafa yoruyordu.
Kesin olan bir şey vardı,
sandıklar açıldığında Menduh Beyle Satılmış efendinin oyları
hiç ayırt edilemiyordu. Neyin sayesinde... demokrasinin
sayesinde. (!)
Mehmet SORAL