28 Ocak 2024 Pazar

CHP'NİN OKLARI PEMBELEŞTİ

CHP'nin okları artık kızıla değil pembeye boyanmıştır.

Sosyal demokratların dolayısıyla CHP'nin doğal refleksi olarak bilinen NATO karşıtlığı İsveç'in NATO üyeliğine olumlu oy kullanması ile yerle yeksan olmuştur.
BOP(Büyük Ortadoğu Projesi) aparatı AKP ve Erdoğan sonrası için bu ucube sistemi meşrulaştıran ittifak usulünün iki birleşeninden birisini olan CHP, sistemden memnun olmalı ki sistemin mucitlerinin kendisinden beklenenleri yapıyor; İsveç'in NATO'ya kabulü gibi.
BOP'un Türkiye ayağı AKP ve Erdoğan sonrasında İmamoğlu'nun genel başkanlığında CHP ile devam edeceği şeklinde bir öngörüm var.
BOP'a İslami söylemlerle Türkiye sosyolojisini kullanıp AKP'yi kurdurup Erdoğan'ı aparat yapanlar, sonra Devlet Bahçeli'yi sigorta unsuru olarak yanına ekleyip devamını sağladılar, "Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi"ni hakim kıldılar.
BOP'un mimarları, İslami söylemlerle, AKP, MHP ve onların genel başkanları olan aparatlar ile yorgun düşen Büyük Ortadoğu Projesi Türkiye yapılanmasını güncelleme ihtiyacı duydular. Bu güncellemenin en somut işaretini CHP'nin İsveç'in NATO'ya üyeliğine olumlu oy kullanmış olmasından ve CHP'nin artık hiç bir şekilde "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem"den bahsetmemesinden anlıyoruz.
Bundan sonraki süreç ekonomik krizin öne çıkardığı sosyal demokrat söylemlerle İmamoğlu'nun tekrar seçilmesi sağlanacak, Erdoğan-İmamoğlu halef selefliğinde BOP dahilinde bu ucube sistem aynen devam edecektir; mahalli seçimler yapılıyor ama yarış sanki Erdoğan-İmamoğlu arasında geçiyor; CHP'de kurultay yapılıyor "değişim" sloganı Özgür Özel'e değil İmamoğlu'na attırılıyor
İmamoğlu'nun dediği oluyor ama genel başkan Özgür Özel oluyor...?
Ne kuşatılmışlık bu be; "en milliyetçi" bilinenle milliyetçiliğimizi, "en dindar" bilinenle dinimizi elimizden aldılar. Dalından düşün yaprak misali, her birimiz rüzgarın belirlediği akıbete göre oradan oraya savrulup duruyoruz; tarumar olduk. Hiç birimiz ikametgahımızda değiliz.
Yine ne gariptir ki; milliyetçiliğimiz ve dinimiz üzerinde tahakküm kurmuş her iki güruhun ittifakında bütün bu savrulmaları yaşayıp aslımızı inkar noktasına taşımış olmamıza rağmen hala "Yetmez daha da lazım" dercesine bu ucube sistemi meşrulaştıran ittifak usulünün iki kutbundan birisini tercihe zorlanıyoruz, tercihte bulunmak istemeyenler ise ihanet derecesinde linçe uğruyorlar.
Ben de onların dayatmaları bu ucube sistemi tekmeleyerek ret ediyorum, oyumun gücü nispetinde bu sistemi linç edeceğim; her iki kutbu da tercih etmiyorum, zira biliyorum ki; oy kullandığım an nefret ettiğim sistemin dayattığı ittifak usulünün aparatı olacağım.
Unutmayalım ki; fiili durumlarla başımıza musallat edilmiş bu ucube sistemi yine fiili durumlarla işlemez hale getirmek lazım. Bunlardan birisi ve en basiti sisteme katılmamak, yani oy kullanmamak, diğeri ise ittifak denen usulün utanç duyulası bir ayıp olduğunu kabullenmektir.
"Hele şu kızın ırzına önce beraber geçelim, zevkimizi alalım, sonra çocuk doğduğunda kimden çıkarsa onun olur" der gibi siyasi dolandırıcılık ve entrika dahil her türlü sonucu siyasi ahlaksızlığa çıkan böyle bir sistemin ret edilmesi gerektiğine inanıyorum.